Aldatılanlar Fun Club

Karımı aldattım

Bir adam anlatıyor ve bir avukat dinliyor.

Karımı 1998'in sonbaharında kaybettim... Yedi senelik evliliğimizin iki senesini kanser tedavisi için hastanelerde geçirmiştik.

Karım, her evlilik yıldönümümüzde ikimizin fotoğrafını çerçeveler, 'Bunlar bizim hayatımızın gölgeleri' derdi.. Öldüğünde,yedi tane resmimiz vardı. 1997'in bir gecesinde onu aldattım. Oysa ona sürekli onu ne kadar çok sevdiğimi ve sonsuza kadar sadık kalacağımı söylerdim. Ölmeden iki hafta önce yine aynı şeyi tekrarladım. Tuhaf bir gülümsemeyle baktı bana ve sadece 'Biliyorum' dedi.

İzmir'e kar yağdığı gün, yani bir ay önce, evdeydim. Fotoğraflarımıza bakıyordum yine... Her çerçevenin altında bir harf olduğunu ilk kez o gün fark ettim.A.R.K.A.S.I.N. Gerisi için yılları yetmemişti.Ama sanırım 'Arkasına bak'yazmaya filan niyetlenmişti. Hemen çerçevelerin arkasına baktım.Hiçbir şey yoktu.Sonra birşey dürttü beni, hepsini teker teker söktüm. İnanabiliyormusunuz,herbirinin arkasından bir mektup çıktı! Geçirdiğimiz her sene için sevgi dolu sözler yazmıştı. 1997'dekiresmimizin içinden çıkan zarf ise simsiyahtı.

Ve içinden şu sözler çıktı: '14 Mart1997/Gözlerin bana başka birine dokunmuş gibi baktı / Söylemene gerek yok, biliyorum...' 2002'deyiz. Onu kaybedeli 4, aldatalı 5 yıl oluyor. İçim acıyor şimdi. Çünkü kadınlar biliyor, hissediyor..

Seni seviyorum diyenin sevgisinden şüphe et.Çünkü; Aşk sessiz,sevgi dilsizdir...

Sizlere örnek bir yazı sunmak istedim
 
Son düzenleme:
Cevap: Aldatılanlar Fun Club

daha öncede okumuştum bu yazıyı ve çok etkilenmiştim ahh kadınlar ahhh bunları haketmeyen kadınlarr..sağol bebeğim paylaşımın için teşekkürler
 
Cevap: Aldatılanlar Fun Club

.

BU KADININ HİKAYESİ İLGİNÇTİ : arkadaşlar çok ilgimi çekti sizlerle paylaşayım dedim biraz uzunca ama güzel bir yazı tavsiye ederim.



Ben mi, gidip gidip evli erkeklere aşık oluyorum, yoksa sevilebilecek bütün erkekler mi evli. Salak mıyım neyim ben?.. Çevremde, tanıştığım, hatta seviştiğim bunca erkek varken, ben kalkıp bir evli erkeğe mi tutuluyorum gene, nedir?.. İnternette tessadüfen karşılaştığım bir adam, kısa bir sürede 'Sanal Sevgilim' oldu çıktı... Bir oyun olarak başlamıştık ama, iş giderek ciddileşti, gerçek sevgililer oluverdik, nasıl olduğunu bile anlayamadan... Oysa, artık kimseyi sevemeyeceğimi, hatta hayatımın bile bittiğini, geleceğimin noktalandığını sanıyordum ben.



Üniversiteyi bitirip mimar olduğum zamanları hatırlıyorum da, ne ümitlerle atılmıştım hayata. Güzel bir kadınım da aslında. Etrafımda, yakışıklı bir sürü genç fır dönüyordu. Kendime güvencim tamdı.

Birkaç arkadaş birleşip bir büro kurmuştuk. Önceleri her şey yolunda gidiyor gibiydi. Bir kaç güzel iş bile almıştık.

Günün birinde, etrafımdaki gençlerden birisiyle de evleniverdim. Doğrusu aranırsa, ona aşık filan da olmuş değildim. Hayatımı bir düzene koymuştum ya, ailem de evlenip bir yuva kurmamı istiyordu ya, evlenip o işi de bitirebilirdim artık. Evlendim ben de..



Evliliğimin ilk altı ayı hiç de fena değildi doðğrusu. Mutluydum bile diyebilirim. Belki de mutluluğun ne demek olduğunu pek bilmiyordum, hiç bir zaman da öğrenemedim ya zaten...

Ne oldu, nasıl oldu pek anlayamadım doğrusu. Bütün evliliklerde bu böyle mi olur, bilemiyorum... Bir sabah, uyandığımda, yanımda yatanın, hiç tanımadığım bir yabancı olduğunu farkediverdim. Evli olduğum adam, evlendiğim adam değildi artık.



Talihim aniden mi dönüverdi; yoksa evliliğimde ters giden birşeylerin başlamasının verdiği olumsuzluklar, işlerime de mi yansıdı nedir, işlerimiz de ters gitmeğe başlamıştı. Önce kurduğumuz ortaklık dağıldı. İşler, arzu edilen şekilde yürümemeğe başladıktan sonra bu kaçınılmazdı da, evliliğimin bir kabusa dönüşmesindeki etken neydi, onu pek anlayamadım doğrusu.



Bütün, yaşam sevgim, umutlarım, daha ben ne olduğunu anlayamadan, yavaş yavaş kaybolup gitti. Şartlandırıldığımız, aile anlayışı mı, yoksa asırlardır yıkanmış beyinlerimizin bizi zorlaması mı bilemiyorum. Sekiz sene daha evli kaldım bu, evime, yatağıma girip çıkan yabancıyla. Aman Tanrım, nasıl bir yaşam, nasıl bir kabustu bu. Gençliğimi alıp götüren, anlamsız, beklentisiz, kapkaranlık, o sekiz seneye nasıl katlandım, nasıl devam ettirdim hâlâ inanamıyorum. Sonunda, daha fazla dayanamıyacağımı anladım, ayrıldık tabii. Ayrılınca, her şeyin düzeleceğini, işlerimin bile yoluna gireceğini sanıyordum. Pek de öyle olmadı. Evet, üstümden büyük bir yük kalkmış gibiydi ama içimde bir şeyler yıkılmıştı. Büyük bir boşluk içine düşmüş gibiydim. Ne olduğunu bile bilmediğim bir arayış içinde, avare bir hayat başlamıştı benim için.



İşte tam da o sıralarda, benim dul bir kadına dönüşüverdiğim, o karışık, o pek de anlayamadığım, ruh hali içine yuvarlandığım, yalnızlığın bütün benliğimi sarıverdiği o buhranlı günlerimde, O'nunla karşılaştım. Yıllardır, içimde biryerlerde saklanmış, sinmiş olan o sevecen, o ihtiraslı kadın çıkıverdi ortaya. Aşka da öylesine susamışım ki; O'nun sunduğu pınardan kana kana içtim aşkı diyebilirim. O'nun başka bir kadınla evli olduğunu öğrenmemin bile aşkıma bir etkisi olmadı. O'nun hayatında, ikinci kadın olarak kalmaya razıydım ben. Elde ettiğim, bedensel ve ruhsal doyum bana yetiyor gibiydi. Ne de olsa, şu yitirilmiş seneler boyunca, aşkı hatta kadınlığımı bile unutmuş gibiydim. Şimdi yeniden kendi kendime, kendi gerçek benliğime, kavuştuğumu hissediyor, yeniden canlanan bir umut ve mutluluk denizinin çılgın dalgaları arasında, yuvarlanıp gidiyordum. Beklenen beyaz atlı prense kavuşmuştum ya, onu kaybetme ihtimalini aklıma bile getirmiyor, bu büyük aşkın, sonsuza kadar böylece sürüp gideceğini sanıyordum. Buna da öylesine bir inandırmıştım ki kendimi...


Ama olmadı işte... Bir sabah uyandığımda, O, yoktu yanımda artık. Dönmemecesine çekip gitmişti. Inanamadım bir türlü. Kabullenemedim daha doğrusu. Böylesine inandığım, belki de kendimi inandırdığım o büyük aşk, nasıl bu kadar basit bir şekilde sona erebilirdi ki. Bu büyük aşkın, ancak ölümle noktalanabileceğini sanıyordum ben. Inanır mısınız, içimdeki ben, o gün öldü işte. Ondan sonraki hayatımda gerçek benliğim yoktu, ben, ben değildim artık...Ben, ben'i başka bir ben'e teketmiştim. Ama, tıpkı bir uyuşturucu bağımlısı gibi de bağlanmıştım bu yeni ben'e de. Insan, böyle bir hayata alıştı mı, belki kendinden nefret edebiliyor ama terkedemiyor da bu hayatı. 'Battıkça batıyor insan' filan demiyeceğim; yok öyle birşey. Insan, alışınca, zevk almağa başlıyor, terkedemiyor bu hayatı bir türlü. Bir süre bocalanıyor, yadırganıyor belki ama, sonrasında da öylesine bir alışılıyor, öylesine bir, bu hayatın kadını olup çıkılıyor ki, dünya umurunda olmuyor insanın. Belki de bir öç alış, hatta kendini bir cezalandırış var bu boşvermişlikte... Geri de dönüşü yok bunun. Hoş, geri dönmeyi istiyen de yok galiba, bir kere alışınca...Içimdeki ben ölmüştü ama yerine geçen bu kadından da hiç şikayetçi değildim doğrusu. Bazı çılgın gecelerin ardından, sabah uyandığım zaman, yanımda yatan, bana hiç bir şey ifade etmeyen çıplak yabancıları, biraz da şakınlıkla seyrederken, bazen içim bulanır gibi oluyor. Ama bu, pek âlâ, akşam fazla kaçırdığım içkinin etkisiyle de olabilirdi tabii...


Öylesine bir dağıldım, öylesine bir dağıttım ki... Ailem bile bu sefih yaşantıma daha fazla göz yumamayıp terketti beni. O dayanılmaz, o çaresiz yalnızlığımı giderebilmek, belki de O'ndan bir parça bulabilmek ümidiyle, birlikte olduğum erkeklerin hiç birisi, bana cinsel bir hazdan fazlasını veremiyordu, ne yazık ki... Aradığım şeyi bulamıyordum bir türlü. Hoş ne aradığımı da bildiğim yoktu ya...
Internetin, kadınlara, hele benim gibi dağıtmış, yalnız kadınlara, sunduğu cinsel olanakların farkına da işte tam o sıralarda vardım. Inanır mısınız, bu sihirli kutunun olanaklarını kullanmayı öğrenince, şöyle sohbet odalarında küçük bir arayış, çet mi, çat mı her ne ise işte, orada bekleşen erkeklere verilen küçük bir kaç pas, o anki ruh halinize uygun bir erkekle tanışıp yatağınıza bile almanız için yeterli olabiliyor. Oralarda tanışıp birlikte olduğumuz kimseler de çoğunlukla kısa, günü birlik ilişkiler arayan, sonrasında ortadan kayboluveren adamlar oldukları için, başınızın birisiyle belaya girmesi de pek nadir rastlanan bir şey. Zaten bu işte ustalaştıktan sonra, daha ilişkinin başında, böylelerini kolayca farkedip uzak durmak da pek zor olmuyor.

Şurdan burdan bulduğum, başkasına ait projeleri yetiştirmek için sabahlara kadar çalışıyor, aldığım parayı da yemekten çok, içki ve sigaraya veriyordum. Sigara dedim de aklıma geldi: Benim internet dünyasında bulduğum, Sanal Sevgilim, bir gün: " Sevgilim" demişti bana, "Kendini harap ettiğini farkediyorum. Işten başını kaldır bir sigara molası ver de iki lâf edelim." Cevap vermiştim ona: "Benim, sigara içme molası değil, ancak sigara içmeme molası vermem söz konusu olabilir. Benim dudaklarımdan sigara hiç eksik olmaz ki."

Aslında, bu 'Sanal Sevgili' lafı da onun tercihi. Gene dağıttığım, internetin o müsait ortamında bir şeyler arandığım günlerden birinde, bir sohbet odasında karşılaşmıştık, bu Sanal Sevgiliyle... Gecenin çok geç saatlerinde, sohbet odalarından birinde, aslında pek de geyik muhabbetini aşmayan, sözde bir edebiyat tartışması başlamıştı. Birden bire, bambaşka şeyler söyleyen, alışılmadık yaklaşımları olan biri karıştı aramıza. Sohbete katılanların hepsi, onun bu alışılmadık, değişik yaklaşımlarına, tepki göstermiş, ona karşı bir cephe oluşturmuş gibiydiler. Aslında ilk defa karşılaşıyorduk onunla. Nedendir bilinmez, belki de içimde sakladığım, o gizli isyanın etkisiyle, ona karşı bir yakınlık, bir dostluk hissettim. Onun yanında yer aldığımı belirten, bir kaç laf ettim galiba. Bana döndü ve:

-"Siz bir kadınsınız galiba?" Dedi.

Cinselliğimi ön plana çıkaran bu soru karşısında alındım mı nedir:

-"Evet!" Diye yanıtladım. "Erkekler arasında sürüp giden bir tartışmada kadınlara yer yok mu?" Gibisinden bir şeyler söyledim.

Ve her şey oracıkta başladı işte. Ilk konuşmamızdı bu. Takip eden günlerde, birbirimize mesajlar göndermeğe başladık. O, bana e-kartlar, çok hoş e- mailler atmağa başladı. Hoşuma gidiyordu mektupları. Ben de benzer şekilde mektuplar yazmağa, kartlar göndermeğe başladım. Aramızda sıcak bir arkadaşlık, ne bileyim ben, arkadaşlıktan da öte bir duygusal yakınlık gelişmeğe başladı. Farkında bile olmadan, liseli aşıkların o duygusallık yüklü, o tertemiz, o masum, o içli aşk mektuplarına dönüştü yazışmalarımız.

Gerçek hayatımın tamamemen dışında, bir rüya, bir hayal ortamında, bam- başka bir kadındı bu yazışmalara katılan aslında. Gerçek hayatımdaki o karmaşık, o kaybedilmiş aşkın artıkları ile yetinmeğe çalışan kadın, bilgisa- yarında, Sanal Sevgilisinin mesajları ile karşılaşınca, duygusal, seven, genç, saf bir kıza dönüşüveriyordu, her nasılsa. Gerçek hayatımın karmaşası, dağılmışlığı, hatta iğrendiğim diyebileceğim sefahati dışında bambaşka bir ben oluyordum, orada. Bilgisayarımı, bir genç kız heylecanıyla açıyor, ondan gelmiş bir kart, bir mektup bulmak ümidiyle yanıp tutuşuyordum. 'Bu nasıl olur?' diye düşünüyordum zaman zaman. Bilgisayar ortamının o bilinmez esrarlı dünyasında, eski 'Ben' mi canlanıyordu yeniden, nedir? Bazen bu büyüden kurtulmak için, inadına açmıyordum bilgisayarımı, unutmağa, kurtulmağa çalışıyordum ondan. Onun da evli, hatta yaşlı bir erkek olduğunu da öğrenmiştim. Ben de pek genç sayılmazdım, otuzu çoktan geçmiştim. Hatta ruhen, yaşlı bir kadın sayılırdım. Yaşı umurumda değildi ama, başka, bambaşka bir engel vardı, bununla da aramızda. 'Aman yarabbi!' diyordum. 'Başka evli bir erkek daha mı?' Hayır, bu kadarını kaldıramazdım artık. Yoksa bu 'Sanal Sevgili'de bulduğum, konuştuğum da O muydu?.. Hani, o aniden kaybediverdiğim büyük aşkım mıydı? O'nunla yazıştığımı mı sanıyordum, benliğimin gizli bir yerinde.

Bazen bayağı alıştığımı, hatta aşık olduğumu farkeder gibi oluyordum, bu Sanal Sevgiliye yazdığım mektuplara yansıyan, ifadelerde. O zaman panikliyor, bu sanal ortamdaki buluşmalarımıza, yazışmalarımıza ara veriyor, gerçek hayatımda önüme çıkanların peşinde, yataklarında arıyordum kurtuluşu. Ama bir sürü hayal kırıklığı, bir sürü anlamsız ilişkiden sonra, süklüm püklüm dönüyordum ona tekrar...

Melek miydi bu adam, yoksa manyağın birisi mi? Her seferinde, beni daha da büyük bir sevgi ve anlayışla bağrına basıyor, benim içinde bulunduğum bunalımın farkında bir yaklaşımla, inanılmaz bir şekilde: "Senin mutlu- luğun önemli benim için." diyordu. Benim için birşeyler yapmak, beni mutlu etmek için çırpındığını hissediyor, buna şaşırıyordum da. Bir erkek, nasıl olurdu da hiç bir şey beklemeden, bir kadını böylesine platonik bir aşkla sevebilirdi ki?.. Yok yok, bu aşk pek öyle platonik filan da değildi doğrusu... Mektuplarının içine ustaca ve kibarca gizlediği o büyük ihtirası farketmemem olanaksızdı. Böylesi mektuplarını okurken, benim de bakire bir genç kız gibi heyecanlanmam şaşırtıyordu beni. Hem bu cinsel heyecanın, bambaşka, yaşayıp gittiğim cinsel beraberliklerdekinden daha değişik bir zevki olduğunun da farkındaydım. Ve çok da hoşlanıyordum bundan...

Her zaman:

-"Benim senden bir beklentim yok ki," derdi. "Bu hayal, bu masal dünya- sında, gençliğimin, o temiz, o beklentisiz duygusallığını yeniden yaşatı- yorsun bana. Ben, bir masal dünyasının peri kızını buldum, aşık oldum ona. Bilgisayar denen bu sihirli kutuda, sesini bile duymadığım halde, bir büyü gerçekleşti. Bir sihirbazın büyülü küresinden ulaşıyor gibiyim sana."

Kızıyordum, ona o zamanlar:

-"Ama" diyordum. "Sen, beni tanımıyorsun bile. Bir kadın olduğum dışında bir bilgin yok benim hakkımda. Bana nasıl aşık olabilirsin ki? Gerçek dışı bir ilişki, bir hayal bu. Hani, bari gerçeğe dönüşebilseydi, belki..."

Aptal herif, benim bu sözlerimdeki daveti bile algılayamıyor, yahut da algılamak istemiyordu. Nasıl bir adamdı bu. Sevgime, bir de merak karışmasın mı?...

-"Aşık olduğum kişinin bir kadın olması doğal bir şey," diye yanıtlıyordu salak. "Ben bir erkeğim, sevgilimin bir kadın olması çok doğal, ne var bunda?"

-"Ama,"diyordum. "Tanımıyorsun, nasıl biri olduğumu bile bilmiyorsun. Bu nasıl olur?.."

-"Ama ben," diyordu o, "mektuplarında yazdıklarından, hatta yazmadık- larından tanıdım artık. Bana yazdığın mektupların satır aralarında okuyabiliyorum seni. Söylemediklerini, söylemek istemediklerini bile... Sende, ruhuma ulaşan, orada benimle bütünleşen, belki de senin bile bilmediğin, tanımadığın bir kadın var. Işte ben, o kadına aşık oldum."

Sonrasında, bana anlatmağa çalıştığı ben'i, ben de tanır gibi oluyordum. Çok uzaklarda kalan, liseden tanıdığım, üniversite sıraları arasında kaybettiğim genç kızdı o anlatmaya çalıştığı, aşık olduğu kadın galiba. Ama o ölmemiş miydi? Öldürmemişler miydi onu?..

Bir gün:

-"Bak sevgilim" dedim ona.

Evet, 'sevgilim' diyordum artık ona. Delirmiş olmalıyım...

-"Ben, senin sandığın, hayalinde canlandırdığın kadın değilim," diye devam ettim. "Gerçekten tanısaydın beni, sevmezdin; belki nefret bile ederdin benden."

O:

-"Hiç mühim değil" diye cevap verdi. "Ben seni, sende bulduğum Sanal Sevgilimi, kendime göre şekillendirdim. O'na bir karakter, bir kimlik yükledim; benim aşık olduğum kadın o. Senin, o olmaman benim için ne fark ettirir ki. Bana, o içli aşk mektuplarını yazan, benimle konuşan o işte. Gerçek hayatında kim ve ne olduğun beni neden ilgilendirsin ki. Sen, nasıl mutlu oluyorsan, o şekilde yaşamaya devam et. Ben, bu sanal ortamda tanıyıp sevdiğim o kadına aşığım ve o'nun sen olduğundan da eminim. Sen, kendini başkası sansan da bu gerçek değişmez ki..."

Bu adam deli ayol. Yeni yeni farkediyorum ama, gerçekten de mektup- larında bana birkaç masum öpücük göndermenin dışında, cinsel bir talebi, hatta bir birlikte olma arzusu bile belirtmemişti henüz. Bir gün bütün cesaretimi topladım ve açıkça:

-"Gerçek dünyada da buluşalım seninle," dedim.

Inanır mısınız, kabul etmedi adam ayol... Işte ilk defa da o zaman:

- "Sen, benim Sanal Sevgilimsin" dedi bana. "Bırak, bu ilişki, bu sanal ortamda böylece sürüp gitsin. Biz 'Sanal Sevgililer' olarak kalalım seninle, sonuna kadar."

Inanamadım. ısrar ettim. Kesin bir:

-"Hayır" cevabı aldım. "Olmaz" dedi." Şu anda o kadar güzel, o kadar erişilmez bir aşk yaşıyoruz ki, bu büyünün bozulmasına, bu güzel ilişkinin yıpranmasına dayanamam ben."

-"Neden?" Diye ısrar ettim. "Bunu nereden biliyorsun ki? Belki de bu ayrılık acısına bir son vermiş, kavuşmuş oluruz."

-"Ya tersi olursa ne yaparız?" Diye yanıtladı. "Dayanamam ben buna... Yaşamımızın bundan sonrasında, bir daha da bulamıyacağımızdan emin olduğum, böylesine büyük, böylesine güzel, böylesine gizemli bir aşkı kaybetmeyi göze alamam ben. Ya, görünce, benden hoşlanmazsan... Daha da mühimi, ya ben seni umduğum gibi bulamayıp, beğenmeyiverirsem..."

Dedim ya, bu adam deli. Beni, internet ortamında da olsa, reddeden ilk erkek de o oldu galiba. Biliyor musunuz? Bu reddedilişin, bana verdiği mutluluğu anlatamam. Deli miyim ne?..

Zavallı Sanal Sevgilim... Beni kaybetmemek için reddetiği, benimle olma imkânına, sonradan çok yanmıştır. Çünkü bir gün ben, terkediverdim onu.

Evet bir akşam, bir sohbet odasında buluşup karşılıklı konuşabilmek istemişti benimle. Benim gerçek hayatımın karmaşası ve iş zorunluluklarım, ayni anda bilgisayar başında olmamıza olanak vermiyordu pek. Aynı saatte buluşmamızı kolaylaştırmak için ona, cep telefonumun numarasını vermiştim. O telefonumu çaldıracak, ben de onun o saatte bilgisayarı başında olduğunu anlayarak bilgisayarımı açacaktım. Karşılıklı konuşma, hayır daha doğrusu yazışma, imkanına kavuşacaktık böylece sözde...

Ama gene, berbat ettim bu anlaşmayı da ben. Bir kaç gün sonraydı galiba, belli bir saatte, bir sohbet odasında buluşmak için sözleşmiştik. Gerçek hayatımın karmaşası içinde unutuvermişim işte. O saatte, gerçek hayatımın, o anlamsız sevgililerimden birisiyle buluşmağa gitmeye kalkmayayım mı? Galiba sarhoştum da. Her neyse, tam buluşmaya gittiğim sırada telefonum çaldı. Ben, nasıl olduysa, açıverdim telefonu. Sözde hiç konuşmayacak, birbirimizin sesini bile duymayacaktık. Benim sesimi duyunca, galiba o da şaşırdı biraz. Bariton bir erkek sesi titreşti telefonda:

-"Şey" diye mırıldandı. "Bendim arayan. Seni bekliyordum bilgisayarın başında. Sözleşmiştik buluşmağa seninle de... Merak ettim aradım seni... Neden geciktin?"

O anı ve o anda hissettiklerimi anlatamam, çünkü ben de bilemiyorum pek. Kocasını aldatırken yakalanan bir kadının içine düştüğü büyük panik içindeydim. Saçmaladım:

-"Aniden, bir arkadaşımın bana çok ihtiyacı olduğunu öğrendim. Ona gitmeğe mecbur kaldım. Sana haber verme imkânı da bulamadım. Afedersin..." Diyebildim sadece.

O, hemen anladı gerçeği, gene her zamanki sakin haliyle:

-"Mühim değil," dedi. "Sadece merak etmiştim seni. Gelemeyeceksin anlaşılan?"

-"Maalesef..." diyebildim galiba.

Ama o ses, o erkek sesi, kulaklarıma yapıştı kaldı. Tekrar tekrar çınladı durdu kulaklarımda... Hayal gerçeğe, Sanal Sevgili, gerçek bir sevgiliye dönüşüvermişti birden bire. Bu adam, bir gerçek, yakınımda bir yerlerde yaşayan, sevilen bir erkekti artık.



Ve birden bire içimdeki, o çok eskilerde kaybettiğim, gerçek ben'in isyanı ile titredim. Ben ne yapıyordum allahaşkına!.. Yeniden ümitsiz bir aşkın pençesine takılıp o ızdırap ve özlem dolu günlere mi dönecektim yeniden. Içimde bir yerlerde gizli, hâlâ temiz kalmış o içli, o saf kız izin veremezdi buna. Bu Sanal Sevgiliye aşık olan da oydu aslında. O kız, sevdiği adama ihanet edemez, onu aldatamazdı. Başka bir ümidi de olmasa bile... Içimden, ta derinlerde bir yerden : "Bitir bu işi!" Diye, feryat figan çırpınıp duru- yordu, o aptal: "Bunu yapmamalıyım, onun, masallarda rastlanabilecek, bu temiz aşkını böylesine suistimal etmemeliyim." Diyordu durmadan.

Bir kaç gün sonra, ani bir kararla, bilgisayarın başına geçip 'artık bu sanal aşk masalının bittiğini' yazdım ona. "Senin sesini duydum." Dedim ona. "Gerçek olduğunu öğrendim artık. Böylesine ümitsiz bir aşkı, tekrar yaşa- yabilecek, yürütebilecek gücüm yok benim. Ben, buna dayanamayacak kadar yaşlı bir kadınım ve sana uymak, seninle devam etmek benim gücümü aşıyor.." Bir şeyler daha söyledim galiba ama, onun söylediklerime bir mana, bu ani ayrılığa bir anlam veremeyeceğini de çok iyi tahmin edebiliyordum. Çok kararlıydım o an. Onun ne kadar üzüleceğini, hatta yıkılacağını da biliyordum tabii... Oh olsun işte!.. Benim, onun sandığı kadın olmadığımı kaç kere anlatmağa çalıştım ona. Sevmeseydi beni. Ne yapalım yani?!. Iyi de, ben de sevmemiş, ümitsiz bir aşkla bağlanmamış- mıydım ona. Işte bu gerçek beni, daha da çok kızdırıyor ya... Benim, ümitsiz bir aşk içinde kıvranıp mahvolmamın sebebi, bu geleceği olmayan, büyük aşklar değil mi yani? Ben, normal bir kadın, bir insan değil miyim? Neden bu, hep de benim başıma geliyor ki? Yoksa ben, herkesten fazla mı kapılıveriyorum, herkesten fazla mı ciddiye alıyorum aşkı?..

Bu, ani terkediş, bir zamanlar terkedilmiş olmanın bir nevi intikamı da oluyordu galiba.

Bilgisayarımı, son defa olarak kapattıktan sonra, bir şey çok şaşırttı beni. Ellerimin üstünde, bilgisayarım ve masamın üstündeki kağıtlarda küçük damlacıklar vardı. Birileri ağlıyor muydu ne? Ağlayan, bu aptal kadın ben değildim, ben olamazdım.

Peki, kimdi bu ağlayan kadın?!..
 
Son düzenleme:
Cevap: Aldatılanlar Fun Club

evlileri bırak hayatında biri varsa bile bu internet işi tehlikeli. Diyelim yanlız biriyiz. yine felaket. ne olduğunu kim olduğunu bilmeden etmeden nasıl bağlanır bir insan?

Allahım yardım etsin bu durumdakilere. Çünki duygularının esiri oluyor insan.
Sanal yada Gerçek baştan sona karşı olduğum bi durum.
Paylaşım için çok teşekürler canım.
 
Cevap: Aldatılanlar Fun Club

Öncelikle böylelerine allah akıl fikir versin..
Hiç haz almadığım hiç tasvip etmediğim
handancanın dediği gibi benimde baştan sona heleki evli insanların kadın yada erkek bu tip davranışlarına kesinlikle saygı duymadığım çevreden
duyduğum zaman aklımın almadığı bana ters gelen ve karşı olduğum bir durum
elime verseler bir kaşık su çok diyip boğmaktan beter edeceğim zavallılar gözü ile bakıyorum ben bu mahlukatlara....


İnsan diyesim gelmiyor kusura bakmayın

zuzuu nerden bulursun bu tip şeyleri uykum kaçmışdı şimdi iyice gitti....:)
Canım her ne olursa olsun sen yinede teşekkürü hak eden birisin
teşekkürler paylaşım için
 
Cevap: Aldatılanlar Fun Club

arkadaşlarım bende çok hasasım bu konuda sadece ilgimi çekiyo toplumdaki zayıf pasif boş kadınları gördülçe yazayım burayada biraz toplum olarak bilinçlenelim örf adet gelenek ve anenelerimizi bir dirhem olsun unutmayalım hatırlatayım diye bu tarz yazıları alıyorum.

ayrıca arkadaşlar aldatılmak ayıp değil aldatana ayıp bence bende aldatıldım bunu büyük bir gururla söylüyorum burdan sırf kızım bu sitede üzülmesin diye yazmıyodum oysa ki yazacak o kadar şeyler varki ....

lütfen Allah yaşatmasın amayaşayan ya da etrafına duyan lütfen burda bu konuyu açıp yorumlar yapalım nerde kaldı eleleliğimiz ismini sayacağım 3 arkadaştan başka duyarlı arkadaşımız yokmu bu kadar üyesi olan sitede şaşırdım doğrusu...o 3 arkadaşımıda yürekten kutluyorum..4. süde 18 yaşında hayatında ihaneti görmemiş sadece ailesinden şahit olmuş bir kız çocuğu onun kadar damı cesaretınız yok....sonsuz teşekkürler ediyorum bu hassas arkadaşlarıma cesaretlerınden dolayıda kutluyorum...

hep lay lom değil hayat birazda gerçekleri acılarımızı görelim...


saygılarımla ..


.
 
Cevap: Aldatılanlar Fun Club

Annem bizim en büyük düşmanımız kendi cinsimiz
:( Hem aldatılmak istemezler hem başkalarının sevgililerinde beyinleri yada kocalarında..Bazen kendi cinsimden nefret edesin geliyor...
Örneğin sevdiğin insana yada eşinize güveniyorsunuz hemde sonsuz ama malesef kendi cinsimize güvenemiyorsun...Çok ama çok yazıkkkk
 
Son düzenleme:
Cevap: Aldatılanlar Fun Club

.


çok haklısın tatlım sayemizde hayata yeni başlayan biri olarak görmemen gereken şeyleri gördün tek üzüntüm de bu


.
 
Cevap: Aldatılanlar Fun Club

Benim insanlara güvenim yokki annem :( Yaşadıklarımdan bunu öğrendim..
Kafam olan birşeyi size aktarıyım..İleride evlendiğimde benim eşimde beni aldatır mı diye düşünüyorum hep şüphe içindeyim bu güzel bişey değil ama dediğim gibi artık psikoloji :(
 
Cevap: Aldatılanlar Fun Club

Aldatan erkekleri bana yollayın. Onları bir güzel presleyip, paketleyip bermuda şeytan üçgeninin ortasına bırakayım. Hayrına. Dönüşleri olmasın, kimseye kötü örnek olmasınlar diye...
 
Geri
Üst