Asker ve Siyasetçi Biyografileri

Bilge Gökçen

Yeni Üye
Üye
Asker ve Siyasetçi Biyografileri
siyasetci biyografileri
Biyografiler Internetten alınmış ve derlenmiştir. Bütün biyografiler alıntıdır.


İlyas Arslan (1956 - 2006)


AKP Yozgat Milletvekili İlyas Arslan, 1956 yılında Yozgat'ın Sorgun ilçesinde doğdu. Erzurum Atatürk Üniversitesi İşletme Fakültesinden mezun olan Arslan, özel sektörde yöneticilik yaptı.


Kapatılan Fazilet Partisi ile AKP'nin kurucu üyeleri arasında yer alan Arslan 20 ve 21. dönemlerde de TBMM'de Yozgat milletvekili olarak bulundu. 22. Dönem'in ilk iki yılında Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanlığı da yapan Arslan, evli ve 3 çocuk babası idi.


AKP Yozgat Milletvekili İlyas Arslan, Ankara'daki evinde geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etti.


BAŞBAKAN ERDOĞAN TAZİYE ZİYARETİNDE BULUNDU


AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, gece saatlerinde evinde geçirdiği kalp krizi sonucu vefat eden İlyas Arslan'ın evine taziye ziyaretinde bulundu. Başbakan Erdoğan, saat 06.40 sıralarında, Keçiören'deki evinden ayrılarak AKP Yozgat milletvekili Arslan'ın Çankaya ilçesi Çukurambar semtindeki Açelya Apartmanı'nda bulunan evine gitti. Burada yaklaşık 40 dakika kalan Erdoğan, ziyaretin ardından tekrar evine döndü.


Başbakan Erdoğan'ın taziye ziyaretine, eşi Emine Erdoğan da katıldı.


MİLLETVEKİLİ ARSLAN İÇİN TÖREN
Vefat eden İlyas Arslan için ilk tören Yozgat Valiliği önünde düzenlendi. Törene Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Abdüllatif Şener ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ile aralarında AKP Grup Başkan Vekili Eyüp Fatsa'nın da bulunduğu çok sayıda milletvekili ve vatandaşlar katıldı.

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, uzun süre birlikte çalıştıkları İlyas Arslan'ın çok yakın dostu, kardeşi olduğunu ifade etti. Gül, ”İlyas Arslan, ülke için, Yozgat için çalışan bir arkadaşımızdı; takdir böyleymiş, aramızdan ayrıldı” dedi. İlyas Arslan'ın cenaze törenine katılan bazı partililer ile AKP Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek de gözyaşlarına hakim olamadı. Valilik önünde gerçekleştirilen tören sonrasında İlyas Arslan'ın Tük Bayrağına sarılı tabutu polislerden olaşan tören mangası tarafından omuzlara alınarak cenaze arabasına taşınırken bakanlar ve milletvekilleri de cenazenin ardından bir süre yürüdü.


Arslan'ın cenazesi, memleketi Yozgat'ın Sorgun İlçesi'nde cuma namazından sonra kılınan cenaze namazının ardından toprağa verildi.
 
Ce: Asker ve Siyasetçi Biyografileri

brahim Artuç (1926 - .... )


1926’da dünyaya geldi. 1946’da topçu subayı olarak Kara Harp Okulu’ndan, 1956’da kurmay yüzbaşı olarak Kara Harp Akademisi’nden mezun oldu. ABD Harp Akademisi’ni okuduktan sonra Türk Kara Harp Akademisi’nde uzun yıllar öğretim üyeliği yaptı. Orduda değişik hizmetlerde bulundu ve 1972’de albay rütbesiyle emekli olduktan sonra bir yayınevinde çevirmenlik ve metin yazarlığı yaparken “Çöl Tilkisi Rommel”, “Avrupa Cephesi”, Hitler’in Harika Komandoları” adlı eserleri çevirdi. Sonra ikinci telif eser olarak “Hitler ve İkinci Dünya Harbi’Nin Kaderi”ni yazdı.

Yazar son dönemlerde Türkiye’nin yakın tarihini yakından ilgilendiren olaylar hakkında bir çok telif esere imza attı.
 
Ce: Asker ve Siyasetçi Biyografileri

Burhan Özfatura

--------------------------------------------------------------------------------




1943 yılında Bursa’nın Mustafakemelpaşa ilçesinde doğdu. 1964 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdikten sonra, Maliye Bakanlığı Hesap Uzman Muavini sınavını kazandı, hesap uzmanı oldu. 1966 yılında İzmir Grubu’na tayin edildi.


1968-1970 yıllarında Mardin, Cizre, Nusaybin’de Seyyar Jandarma olarak askerliğini yaptı. Askerlik dönüşü İzmir Hesap Uzmanları Grup Başkanlığı görevine getirildi. 1973-1974 yıllarında Belçika’da KDV konusunda ihtisas yaptı ve İzmir Defterdarlığı’na tayin edildi. 2 yıl bu görevde kaldı. Siyasi baskılar sebebiyle defterdarlıktan ayrılan Özfatura, Dokuz Eylül Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’ne geçti Ücret Sistemleri konusunda master, İşgücü Planlaması konusunda doktora yaptı. 9 yıl öğretim görevlisi olarak da çalıştı.


Turgut Özal’ın öncülüğünde uygulamaya başlanan 24 Ocak Kararları’nda vergi uzmanı olarak görev aldı. ANAP’ın kuruluşundan sonra 1984’te yapılan ilk yerel seçimde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday oldu ve kazandı. 1989 yılında seçilemedi (Yüksel Çakmur Kazandı). Bir yıl süreyle Başbakanlık Müşaviri olarak görev yaptı ve emekli oldu. Yeminli Mali Müşavir olarak danışmanlık yaptı. 1994 yılında yeniden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi. Sonraki dönemde seçilemeyen Özfatura, değişik ekonomik ve sosyal organizasyonlarda görev almaya devam ediyor.


Evli ve üç çocuk babası olan Burhan Özfatura, Yeni Asır, Dünya ve Türkiye gazetelerinde köşe yazarlığı da yapıyor.
 
Ce: Asker ve Siyasetçi Biyografileri

Aytaç Durak

--------------------------------------------------------------------------------




Türkiye Belediyeler Birliği ve
Adana Büyükşehir Belediye Başkanı

1938 yılında Adana'nın Karaisalı İlçesi'nde, mütevazi bir tüccar ailenin altı çocuğundan ikincisi olarak dünyaya geldi. İlkokul öğrenimini Adana Gazipaşa İlkokulu' nda, ortaokulu Tepebağ Ortaokulu' nda, liseyi de Adana Erkek Lisesi' nde tamamladı. 1957 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık-Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği Bölümünü kazandı. Başarılı bir eğitimin ardından 1963 yılında mezun oldu.

Akabinde çalışma hayatına atıldı ve 1963 -1965 yılları arasında D.S.İ. Adana İçme Suları Şefi, 1965 -1968 yılları arasında Y.S.E. yani bugünkü adıyla Köy Hizmetleri Adana İl Müdürü olarak görev yaptı.

Bu sıralarda evlendi ve eşi Yıldız Hanımefendi ile mutlu bir yuva kurdu. Askerliğini Yedek Subay olarak Ankara Mamak Muharebe Okulu' nda, Kıta Hizmetini ise Askeri Araştırma ve Geliştirme Dairesi yani ARGE' de tamamlayarak terhis oldu ve memleketi Adana' ya döndü.
Daha sonraları iki yüksek mühendis kardeşiyle ortak olarak, Adana' da 2000' in üzerinde konut yaptı. İnşaat Müteahitliği yaptığı dönemlerde aktif politikada da yer aldı. 1963 -1980 yılları arasında Adalet Partisi'nden 4 dönem Belediye Meclis Üyeliği ve Adana Ticaret Odası Meclis üyeliklerinde bulundu.

25 Mart 1984 tarihinde Anavatan Partisi'nden Adana Belediye Başkan adayı oldu ve seçimin ardından büyük bir oy farkıyla Adana Belediye Başkanı seçilerek göreve başladı. Bu arada 1987-1989 yıllarında Türk Belediyecilik Derneği Başkanlığı' nı da yürüttü. 1989' da Adana Büyükşehir statüsüne dahil edildi. Aytaç Durak 26 Mart 1989 yerel seçimlerinde seçilemedi ve serbest müteahit olarak iş hayatına devam etti.

25 Mart 1984, 27 Mart 1994, 18 Nisan 1999 seçimleri ile birlikte 28 Mart 2004 tarihinde yapılan yerel seçimlerde DURAK, 4. kez Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine getirildi.
 
Ce: Asker ve Siyasetçi Biyografileri

Çerkes Ethem

Büyük Çerkes sürgününde Kafkasya'nın Şapsığ yöresinden göçederek Bandırma'ya yerleşen bir Adıge ailesindendir. 1886 yılında Emre Köyü'nde doğdu. Pşevu Ali Bey'in oğludur. Rüşdiyeyi ve Küçük Zabit Mektebi'ni bitirdi. Balkan Savaşları'na katılarak yaralandı. Birinci Dünya Savaşı'nda Sencer Eşref Bey'in yönetimindeki Teşkilat-ı Mahsusa'da çalıştı. Dr.Hanakhe Reşit Bey'in (Diyarbekir Valisi) ve Aşharuva Rauf (Orbay) Bey'in emrinde Irak ve İran'da görev yaptı. Bu arada yaralanarak Bandırma'ya döndü. Mütareke devresinin başlangıcında İzmir yöresinde bazı siyasi eşkıyalık olaylarına adı karıştı. Yunanlıların İzmir ve çevresini işgali üzerine Anadolu'ya geçen Aşharuva Rauf Bey'in ve Zaraho Bekir Sami Bey'in uyarılarıyla Yunanlılara karşı eyleme geçti. Ağabeyleri Reşit ve Yüzbaşı Tevfik Bey'lerle birlikte Bursa ve Balıkesir yöresindeki Kafkas göçmenleri arasından topladığı gönüllülerle önce Ayvalık, sonra da Akhisar ve Salihli yörelerinde Yunanlılara karşı savaştı. Örgütçü yeteneğiyle diğer bazı Kuvay-ı Milliye çetelerini de tasfiye edip kendi güçlerine katarak Yunanlılara karşı sağlam bir cephe oluşturdu. Yunan ilerlemesinin "Milen Hattı" üzerinde durdurulmasında en büyük rolü aldı. Emrindeki atlı güçlere 14. Kolordu Komutanı Met İzzet Yusuf Paşa tarafından "Kuvay-ı Seyyare" adı verilmişti. 1920 yılı boyunca birlikleri, zaman zaman Yunan cephesine çekilerek Marmara yöresi ve İç Anadolu'daki karşı ihtilal hareketlerinin bastırılmasında vurucu güç olarak kullanıldı. Bu suretle TBMM'nin toplanarak ülkenin kaderini eline almasında önemli bir rol oynadı.

Düzce, Adapazarı, Çorum, Yozgat gibi ayaklanma bölgelerinden toplayarak güçlerine kattığı yeni gönüllülerle daha da güçlenerek TBMM hükümetinin dayanağı en güçlü Kuvay-ı Milliye Komutanı haline geldi. Kendisine resmen "Milli Kahraman" ünvanı verilerek TBMM'nde ayakta karşılandı. Fakat birliklerinin kendine özgü yapısı ve genellikle Kafkas göçmenlerinden oluşması kuşkular yarattığı gibi, ayaklanma bölgelerinde verdiği yersiz idam kararları ve köyleri yaktırması hemşehrileri arasında da kendisine karşı antipati uyandırmaya başlamıştı. İç Anadolu'da Çapanoğulları'nın yönlendirdiği karşı ihtilal hareketini bastırmak için Yozgat yöresinde bulunduğu sırada, Yunanlıların iki koldan saldırıya geçerek Bursa, Balıkesir ve Uşak yörelerini işgal etmeleri üzerine tekrar bu cepheye çağrıldı. Düşman saldırısının durdurulmasında büyük başarısı görüldü ve Demirci yöresindeki savaşlarda üstün Yunan güçlerine karşı büyük bir başarı kazandı. Batı Cephesi Komutanı Ali Fuat Paşa'nın Moskova Büyükelçiliği'ne atanarak yerine İsmet Bey'in getirilmesinden sonra Ethem Bey ve kardeşleri ile Mustafa Kemal Paşa ve hükümet arasındaki anlaşmazlıklar belirginleşmeye başladı. Bir yandan Nizami Ordu'nun güçlendirilmesi için bir engel olarak görülen Kuvayı Seyyare öte yandan da Anadolu ihtilaline el koymaya çalışan sol akımlar ve Enver Paşa taraftarları için hazır bir potansiyel olarak değerlendiriliyordu.

Ethem Bey'in Yozgat ayaklanmasının bastırılması sırasında hükümet üzerinde giriştiği bazı güç gösterilerinden de kuşkulanan Mustafa Kemal Paşa, sol eğimli Yeşilordu Cemiyeti gibi Kuvayı Seyyare'yi de dağıtmaya karar vermişti. Durumu değerlendiremeyen Ethem Bey ve kardeşleri çeşitli olaylar karşısında yaptıkları hissi çıkışlarla siyasi hasımlarının eline yeni kozlar verdiler. Met Yusuf İzzet Paşa, Hakkı Behiç Bey gibi aydın ve niyetli hemşehrileri tarafından kendilerine yapılan bazı uyarıları da değerlendiremediler. Böylece 1920 yılı sonunda, Mustafa Kemal Paşa, bir yandan Pşevu kardeşleri gelen giden kurullarla oyalarken bir yandan da meclise haber vermeksizin Batı Cephesi birliklerini Kuvayı Seyyare üzerine sevketti. Diğer düzensiz Kuvayı Milliye güçlerinden de bir yardım sağlamayan ve Yunana orduları ile Türk Nizamı orduları arasında sıkışan Ethem Bey, Yunanlılarla bir mütareke yaparak küçük çarpışmalarla geri çekilmeye başladı. Bu arada infiale kapılarak TBMM'ne çektiği hakaretamiz telgraf, TBMM'nde bütünüyle aleyhine dönmesine neden oldu. Lozan Anlaşması'ndan sonra da 150'lik listeye dahil edildi. Bunun üzerine önce Mısır'a sonra da Ürdün'e giden Ethem Bey buradaki Kafkas göçmenleri arasında sessizce yaşadı. Kardeşlerinin aksine, 150'liklerin affından sonra da Türkiye'ye dönmedi. 1948 yılında Amman'da öldü ve bir Çerkes mezarlığına gömüldü.

ESERLERİ

Anılarım
Çerkes Ethem
Berfin Yayınları / Anı Dizisi
 
Ce: Asker ve Siyasetçi Biyografileri

Hacı Degumuko Berzeg

--------------------------------------------------------------------------------



1766 yılında Vubıh bölgesinin Saşe(Soçi) ırmağı üzerindeki Mıtıkhuasua köyünde dünyaya geldi.

Vubıh, Abhaz ve Adige dillerini bütün şive ve lehçeleriyle konuşabilen Degumuko Berzeg hem askeri hem de siyasi başarılarılarıyla tüm Kafkasya’da adını duyurmuş ve büyük saygı kazanmıştı.

1830 yılından 1842 yılına kadar Çıle Thariveu Xase (Çerkes Milli Meclisi)de en etkin liderlerden birisi olarak yer aldı.

1839 yılındaki kaleler harekatında güney bölgesi komutanı olarak yer alan Hacı Degumuko Vubıh ve Adigeler’den oluşan 15.000 kişilik birliğiyle Saşe ve Vaye de dahil bir çok Rus kalesini işgal birliklerinden geri aldı.

Çıle Thariveu Xase’yi temsilen, 9-12 Mayıs 1841 tarihleri arasında Rus General Anrep ve General Muravyev ile yapılan ancak Rusların akıl almaz tavırları yüzünden sonuçsuz kalan görüşmelere katıldı.

75 yaşına gelmiş olmasına rağmen 1841 yazında en ön safta komuta ettiği birlikleri ile tekrar sahil bölgesinde harekatlar düzenledi.Bu son çarpışmalarda oğullarından dört tanesi şehid oldu.

1841 yılı sonlarına doğru kendi isteğiyle liderlik görevinden ayrılarak köyü Mıtıkhuasua’ya çekildi. Gelecekte Kafkasya Tarihinin isimlerini yazacağı bir çok genç burada Degumuko Berzeg’in "atalığında" yetişti.

Kuzey Kafkasya Bağımsızlık Mücadelesini bugün sürükleyen insanlara her yönü ile örnek olmuş lider Hacı Degumuko Berzeg, 1846 yılında Hac Görevini yerine getirmek için gittiği Hicaz’dan dönerken hayata gözlerini yumdu.
 
Ce: Asker ve Siyasetçi Biyografileri

Abdi Paşa

Osmanlı Devletinin Budin eyaletindeki son valisi ve meşhur Budin kahramanı. Asıl adı Abdurrahman’dır. Doğum yeri ve tarihi bilinmemektedir. Yeniçerilikten yetişti. Yüksek zekası ve kabiliyeti ile 1668 yılında Yeniçeri ağası oldu. Girit savaşlarında büyük kahramanlıklar göstermesi üzerine vezirlik rütbesine terfi etti. Bundan sonra sırasıyla; Bağdad, Mısır, Bosna ve Budin valiliklerinde bulundu. 1684 yılında Halep valiliğine, aynı yıl tekrar Budin valiliğine tayin edildi. Budin valisiyken az bir kuvvetle 1686 yılında doksan bin kişilik Haçlı ordusuna karşı durdu. Düşmanın teslim tekliflerini geri çeviren Abdi Paşa, 1686’da çıkarma harekatı yaparken şehid oldu. Bu sırada 80 yaşlarındaydı. Haçlı ordusu ancak bundan sonra şehre girebildi. Macarlar, Abdi Paşaya hürmet etmişler ve hatırasına kabrini imar ederek üzerine Türkçe ve Macarca Abdi Paşayı metheden ve şehadet tarihi bulunan bir mezartaşı koymuşlardır
 
Ce: Asker ve Siyasetçi Biyografileri

abdullah abdurrahman


/albay/
1913 tarihinde Kerkük’te doğmuştur. Öğrenimini bu-rada tamamladıktan sonra Bağdat’a gitmiştir. Burada Bağdat Harb Okulu’na girdi. Harb Okulu’nu başarı ile tamamladıktan sonra 1941 yılında İngilizlere karşı olan milli harekette yer aldı. Daha sonra 1948 yılında bü-yük Türk Generali Mustafa Ragıp ve Ömer Ali Paşalar'la birlikte başarılı bir şekilde Filistin’i kurtarma harekatına katılmıştır. 1958 yılında Irak’ta Krallığa karşı yapılan ihtilalden sonra Kerkük İkinci Tümen Komutan Yardımcılığı görevinde bulunmuştur. ITC lideri Faruk ’ın babasıdır
 
Ce: Asker ve Siyasetçi Biyografileri

abdullah archibald hamilton


Abdullah Archibald Hamilton

Sir Archibald Hamilton, İngiltere’nin tanınmış bir diplomatı olup, Birinci Cihan Harbinde deniz subayı olarak vazife yapmıştır. Meşhur bir aileden gelmekte olup, baronet (Baron adayı demekdir) ünvanı taşımaktadır. 1923 senesinde İslam dinini kabul etmekle şereflenmiştir.

Niçin müslüman oldum ?

Büluğa erdikten sonra, İslam dininin sadeliği ve billur gibi berraklığı, beni daima kendisine cezbetmişti. Bir hıristiyan olarak doğduğum ve bir hıristiyan terbiyesi aldığım halde, batıl akidelere bir türlü inanmamış, daima hakkı, hakikati ve mantığı, körü körüne inanışlara tercih etmiştim. Ben, bir tek Allaha, huzur ve ihlas ile ibadet etmek istiyordum. Halbuki ne Roma kilisesi “katoliklik”, ne de İngiliz kilisesi “protestanlık”, bunu bana sağlıyamıyordu. İşte bu sebeple beni tam tatmin eden müslümanlığı, vicdanımın telkinine uyarak kabul ettim ve ancak ondan sonra, kendimi Allahu tealanın hakiki kulu ve daha iyi bir insan olarak hissetmeğe başladım.

Ne yazık ki İslamiyet, birçok hıristiyanlar, cahiller tarafından, yanlış, uyuşturucu ve yalan, uydurma bir din olarak anlatılmışdır. Halbuki, Allahu teala indinde hak din İslamiyettir. İslamiyet, kuvvetlinin zayıflarla, zenginlerin fakirlerle birleşmesini sağlayan mükemmel bir dindir. İnsanlar iktisadi bakımdan esas olarak üç sınıfa ayrılırlar. Bu sınıflardan birincisi, Allahu tealanın birçok nimetlerle zengin ettiği kimselerdir. İkinci sınıf, hayatını kazanmak için çalışmak zorunda olanlardır. Bir de üçüncü sınıf vardır. Bu sınıfda bulunanlar, kendi kusurları olmadığı halde, kafi derecede kazanamayanlar, işsiz kalanlar, iş yapamaz hale gelenlerdir ki, fakirlik ve zaruret içindedir. İşte İslam, bu üç sınıfın da birbiriyle kaynaşmasını sağlar. Zengin olanın fakire yardım etmesini emreder. Zilletin, ızdırabın ortadan kaldırılması sebeblerini ihsan eder.

İslam dini aynı zamanda insanların çalışma kudretine, şahsi gayretine ve iş görmek kabiliyetlerine de ehemmiyet verir. İslam kanununa göre sahipsiz bir araziyi fakir bir çiftçi, belirli bir zaman kendi gayreti ile işlerse, arazi onun olur. İslam dini, yıkıcı değil, yapıcıdır.

İslam dini, kumarı ve ona benzeyen bütün kötü, zararlı oyunları men eder. İslam dini, insanı sarhoş eden bütün içkileri de men eder. Hakikaten dünyada insanların başına gelen felaketlerin çoğunun sebebi, kumarla içkidir.

Biz müslümanlar, herşeyin kader elinde esir olduğuna inanan kimseler değiliz. İslamda bahis konusu olan “kader”, hiç bir şey yapmadan, ağzını havaya açarak her şeyi Allahu tealadan beklemek demek değildir.Tam bunun aksine, Kuran-ı Kerim’de Allahu teala daima çalışmağı emir etmekdedir. İnsan bütün gayreti ile çalışacak, bütün zahiri sebeblere yapışacak, ancak ondan sonra Allahu tealaya tevekkül edecekdir. Çalışmadan önce değil, çalışırken, başarabilmek, kazanmak için, Rabbine yalvararak, Ondan yardım bekleyecekdir. İslamın “Hayr ve Şer (iyilik ve kötülük) Allahu tealadan gelir”akidesi, herşeyi Allahu teala yaratır demektir. İslamiyetde “Hiç bir şey yapmadan boş durmak” diye bir şey yoktur. Kader, olacak herşeyi, Allahu tealanın ezelde bilmesi ve bildiklerini, zamanları gelince, yaratması demekdir.

İslamiyet, insanların günahkar olduğu, günah ile doğduğu ve bütün hayatı müddetince keffaret vermeğe mecbur olduğunu, asla kabul etmez. İslamiyet, insanların, erkek ve kadın olarak, Allahu tealanın kulları olduğunu, kadın erkek arasında zeka, akıl, düşünce ve ahlak bakımından mühim fark bulunmadığını beyan eder. Ancak, erkekler daha güçlü, kuvvetli yaratıldıkları için ağır, yorucu işler ve nafaka temini bunlara verilmiş, kadınlar, daha rahat, daha neşeli bırakılmak suretiyle mesud kılınmıştır.

İslamın bütün müslümanları birbiri ile nasıl kardeş yaptığı hakkında fazla bir şey söylemek istemiyorum. Zira bütün dünya müslümanların nasıl birbirini sevdiklerini, birbirlerine muavenet, yardım ettiklerini bilir.Müslümanlıkta, zengin, fakir, soylu, köylü, memur, işçi, tüccar, herkes Allahu tealanın huzurunda birdir ve birbirinin kardeşleridir. Ben, hangi müslüman memleketine gitdiysem, kendimi kendi evimde ve kardeşlerimin yanında hissettim.

Son olarak şunu söyliyeceğim:İslamiyet, insanları bütün gün boyunca hem dürüst çalışmağa ve hem de Allahu tealaya karşı kulluk, ibadet vazifesini yapmağa davet eder. Bugünkü hıristiyanlık ise, insanları yalnız Pazar günü, güya dua etmeğe, diğer günlerde ise, Allahu tealayı tamamen unutarak, dünya işlerine, günahlara sevk eder.

İşte, bütün bunlar için müslüman oldum ve müslüman olduğum için iftihar ediyorum.
 
Ce: Asker ve Siyasetçi Biyografileri

abaka han


İran-İlhanlı Devletinin ikinci hükümdarı. Zulmü ile meşhur olan Hülagu’nun oğlu. 1234 senesinde doğdu.Dedesi Cengiz Han ve babası Hülagu gibi kan dökücü ve zalim bir kimse olan ın çocukluğu ve gençliği, doğduğu yer olan Moğolistan’da geçti. 1256 senesinde, babasıyla birlikte İran’a geldi. Hülagu’nun 1258 senesinde Bağdat’ı yakıp-yıktığı ve sekiz yüz binden fazla müslümanı katlettiği sırada, onunla beraber bulundu. Babasının ölümü üzerine, hanedan temsilcileri tarafından hükümdarlığa seçildi. Hülagu, Bizans İmparatorunun kızını istemişti. Fakat kız yolda iken, Hülagu öldü. babasının yerine bu kızla evlendi.

Babasının Mısır Memluklerine ve Müslümanlara karşı başlattığı zalimane mücadeleye devam etti. Koyu bir budist olan , Bizans İmparatorunun kızıyla evli olduğundan, Müslümanlara karşı düşmanca, Hıristiyanlara karşı ise dostça bir siyaset takib etti. Bu davranışları, Avrupa’da memnuniyetle karşılandı. Bütün gayret ve çalışmalarına rağmen, Avrupalılarla birleşip Memlukler üzerine hakimiyet sağlayamadı. Ayrıca Kafkasya’da yaşayan kabileler üzerinde hakimiyet kurmak istediyse de önceleri muvaffak olamadı.

1243 Kösedağ Savaşından sonra Moğollar, Türkiye Selçukluları üzerinde hakimiyet kurmuşlar ve Anadolu’yu işgale başlamışlardı. Moğollar taraflısı görünerek Anadolu’yu daha büyük bir tahribattan koruyan Pervane Muinüddin Süleyman, daha sonra Memluk hükümdarından yardım istedi. Bu davet üzerine Anadolu’ya büyük bir sefer düzenleyen SultanBaybars, Moğol ordusunu Elbistan’da bozguna uğrattı. Halkın sevgi gösterileri arasında Kayseri’ye kadar geldi. Moğol ordusunun yenilgiye uğradığını haber alan , büyük bir ordu hazırlayarak Anadolu’ya girdi. Bu sırada Melik Baybars, geri çekilip Suriye’ye döndü. ise hıncını Anadolu Türklerinden çıkardı. Kayseri ve Erzurum arasında yaptığı mezalimlerde binlerce masum kişiyi katlettirdi. Pervane Muinüddin Süleyman idam edildi (1277).

, batıdaki muvaffakiyetsizliğine rağmen, doğuda birçok galibiyetler elde etti. Burak komutasındaki büyük bir Çağatay ordusu, 1270 senesinde yenilgiye uğratıldı. , doğudan gelecek bazı hücumlarda üs olarak kullanabilmek için, devrin büyük ilim merkezi olan Buhara’yı 1273 senesinde yağmalatıp yıktırdı.

, babasının kurduğu İlhanlı Devletinin sınırlarını güçlükle koruyabildi. Halk üzerindeki ağır vergi yükünü hafifleterek içeride huzuru sağlamak istediyse de, gayesiz ve kuru bir cihangirlik sevdası için pekçok İslam memleketlerini talan ve pekçok müslümanı şehid etmiş, ilmin ve faziletin yayılmasını engellemişti. Budizmin yayılmasına çalıştı ve birçok Budist tapınakları yaptırdı. 1282 senesinde Hemedan’da öldü. Bazı kaynaklar onun zehirlenerek öldürüldüğünü, bazıları ise tutulduğu bir hastalıktan kurtulamadığını kaydederler. ın ölümünden sonra yerine yeni müslüman olan kardeşi Ahmed Han (Teküdar) geçti.
 
Geri
Üst