Asker ve Siyasetçi Biyografileri

Ce: Asker ve Siyasetçi Biyografileri

Cevat Çobanlı

-------------------------------------------------------------------------------

(1870 - 1938)

Çanakkale müdafaasındaki yararlığı ile meşhur bir asker olan Orgeneral Cevat İstanbul'da doğdu. Babası Maiyeti Seniye Erkanı-ı Harbiye Reisi Müşir Şakir Paşa'dır.

Galatasaray Lisesinde okuduktan sonra Harbiye'den Kur-may Yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu. Saray maiyetinde ve muhtelif memuriyetlerle Avrupa'da görev yaptı. Hassa Ordusu'nda Fırka Komutanı ve Ferik (Korgeneral) oldu. 1908 inkılabından sonra çabuk ilerleyenlerin rütbeleri tasfiye edildiği zaman, o da Kaymakamlığa (Yarbaylığa) indirildi. Erkan-ı Harbiye Mektebi Müdürü, Balkan Harbinde Şark Ordusu Erkan-ı Harbiye Reisi, Birinci Dünya Harbinde Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanlığı yaptı. 5-18 Mart zaferinin kazanılmasında büyük etkisi oldu. Bundan dolayı kendisine 18 Mart Kahramanı unvanı verildi.

Daha sonra Galiçya ve Filistin cephelerinde görev yaptı. 7 inci Ordu Komutanı oldu. Mütarekede Malta'ya gönderildi, oradan dönüşte Adana ve Di-yarbakır mıntıkasında Komutanlık yaptı. Sonra Yüksek Askeri Şura Azalığına tayin edildi. Bu görevi sırasına İstanbul'da öldü ve Erenköy'e gömüldü.
 
Ce: Asker ve Siyasetçi Biyografileri

Katerina I (Çariçe)

--------------------------------------------------------------------------------



Litvanyalı bir köylü ailesinin kızı olan Katerina, 1683 yılında doğdu. Ruslara esir düşerek Moskova'ya gönderildi. Deli Petro'nun 1703 yılında sevgilisi, 1712 yılında da karısı oldu. Kültürsüz, fakat zeki bir kadın olan Birinci Katerina, Deli Petro üzerinde büyük bir etki yaptı. Deli Petro'nun ölümünden sonra, soyluların muhalefetine rağmen 1725 yılında tahta çıktı. Dış politikada İngiltere, Fransa ve Prusya'nın kurduğu Hannover Birliği'ne karşı Avusturya-İspanyol işbirliğine katılma yolunu izledi. 1726 yılında Petersburg'ta Bilimler Akademisini kurdu.


Rus Çariçesi Birinci Katarina, 1711 yılında Osmanlı Devleti ve Rusya arasında yaşanan Prut savaşı sırasında, Baltacı Mehmed Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu tarafından, Prut ırmağı kıyısında sarılan Rus ordusunu yok olmaktan, Türk ordugahına gelip Baltacı Mehmed Paşa ile çadırında özel bir görüşme yaparak kurtardığı söylentisi ile tanınır.



ÇARİÇE KATERİNA ÇAĞININ SINIRLARINI ZORLAYAN KADIN KITABINDAN

ISABEL DE MADARIAGA


II. Katerina 1729’da Prusya’nın hizmetindeki küçük bir Alman prensinin kızı olarak, Sophia adıyla doğmuştu. 14 yaşındayken, I. Petro’nun torunu olup Rus tahtına veliaht ilan edilen 15 yaşındaki kuzeni Piyotr ile evlendirildi.
Büyük Petro’nun hükümdarlığı ölümüne kadar sürmüştü. Ölümünden sonra tahtın varisi bir dizi darbeler sonucunda belirlenmişti. 40 yıl boyunca darbeler sürdü. Son olarak Petro’nun kızı tahtı ele geçirdi ve ilk işlerinden biri de Katerina’nın kocası Piyotr’u veliaht tayin etmek oldu.
Çocuk sahibi olamayan Katerina çok mutsuzdu. Zamanının çoğunu kocasının tümüyle kayıtsız olduğu entelektüel faaliyetlerle geçiriyordu. Sonunda, resmen teşvik edilen bir aşk serüveninin ardından oğlu Pavel doğdu.
1761 yılında Petro başa geçti. Yaptığı politikalar tamamıyla Rusya’nın menfaatine ters düşüyordu. Sarayda bazı gruplar darbe hazırlıklarına başlamıştı bile. Bu arada Katerina Rus muhafız subayı Orlav ile ilişkiye girmişti, ondan da bir oğlu oldu. Silahlı Kuvvetlerde stratejik mevkileri olan sevgilisi ve onun dört kardeşi sayesinde, Katerina adına hareket eden komplocular başarılı oldular ve 28 Haziran 1762’de Katerina İmparatoriçe ilan edildi. Petro tutuklandı ve başkent yakınlarındaki bir malikaneye kapatıldı. Birkaç gün sonra da öldü.
Bu sıralarda Rusya uzun ve pahalı süren Yedi Yıl savaşından yeni çıkmaktaydı. Mali durum berbattı. Gelirler toplanmamış, askerin ücreti verilmemiş, yönetim bozulmuş, köylüler ayaklanmıştı. Çariçe, deneyimsiz olmasına rağmen, çalışan bir hükümdar olmaya niyetliydi. Karşı karşıya kaldığı bu sorunlara hızlı ve etkili çözümler getirmesini bildi. Gelir toplama işini askerlerden alarak yeni atanan sivil memurlara vererek çözümledi. Yönetim hızla elden geçirildi. Maaşlar iki katına çıkarıldı ve rüşvet cezaları müthiş boyutlar kazandı.
Rusya’da bir insanın yükselebilmesinin üç yolu vardı: cesaret, beceriklilik ve talih.
Ülkede hukuk ihmal edilmişti. Katerina, değişik grupların temsilcilerini bir araya getirerek büyük bir meclis kurdu. Rusya’nın korkuyla yönetilen bir imparatorluk değil, temel yasalarıyla mutlak monarşi olduğunu yerleştirmek istiyordu. Montesquieu ve Voltaire gibi büyük düşünürlerin fikirlerinden yararlanıyordu.
Rusya’nın siyasal emelleri arasında Karadeniz’e ulaşmak vardı. Büyük Petro bunu üç kere denemiş, fakat Azak denizinde sürekli bir üst elde etmeyi başaramamıştı. Ticari sebepler denizlerin önemini anlatmaya yetiyordu. Rusya’nın en büyük düşmanı Türklerdi ve uzun süren savaşlar başladı. 1775’te Küçük Kaynarca Anlaşmasının akabinde Rus ticaret gemileri Boğazlardan geçiş izni almayı başardılar.
1774’ten 1787’ye kadar devam eden iç ve dış barışa rağmen, Kırım yarımadası Ruslarla Osmanlılar arasında patlamaya hazır bir savaşın merkeziydi.
Rusya’da kültürel yaşam Sarayın çevresinde toplanıyordu. Tiyatro oyunları, müzik, bale ve opera sadece Rus sarayında yer almaktaydı. Rus Dil Akademisi kurulmuş ve birçok eserin çevirisi yapılmıştı. Katerina dilin gelişmesine çok önem veriyordu ve kendisi de birçok çeviriye imza atmıştı. Dergiler çıkarılıyordu ve tarih konulu makaleler yayınlanıyordu. Çariçe edebiyata çok önem veriyordu ve kendisinin de birçok denemesi vardı. Mimarinin gelişmesi için de çaba göstermiş, resim ve heykeli de korumasına almıştı. Amacı 18 nci yüzyıl başında Rusya’yı Batı Avrupa’dan ayıran uçurumu hızla daraltmaktı.
Katerina sosyal politikada birçok yeniliği getirmeyi başarmıştı, buna rağmen kesinlikle eşitlikten yana değildi. Devlet işleri ile ilgili bir hükümdardı. Zamanın büyük bir kısmını okumaya, yazmaya, danışmanlar ve yüksek memurları ile tartışmaya ayırıyordu. Bir mektubunda, “Ben gerçeğe çok düşkünüm. Bana gerçekleri hiç korkusuzca söyleyebilir misin, iyi sonuç verecekse hiçbir tehlike olmadan benimle tartışabilir misin?” diyordu.
Rusya’nın genişliği, ulaşım ve iletişim güçlükleri, yönetimin ağır ve hantal olmasına yol açıyordu. Yönetimde yer alan personel, ülke ve nüfusa göre çok az olduğundan askerlerin ve sivil memurların denetlemesi çok güçtü. Çariçe, 1768’de Devlet Konseyini kurdu. Bu konseyin görevi askeri faaliyetleri kontrol etmek ve Rus savaş hedefleri ile genel dış politika hatlarını belirlemekti.
Katerina’nın soylu ve hoş bir bayan olduğu ve zarafeti dönemin önemli şahsiyetleri tarafından vurgulanmaktadır. Bu dış güzelliğin ve çekiciliğin yanında, zekası ve gözlemci yeteneğinde dikkat çekmekteydi. Bunun yanında zayıf yanları, övülmeye düşkünlüğü ve kendini beğenmişliği idi. Birçok erkekle ilişkiye girmişti.
Katerina kamuoyunu dikkate alırdı. Bir keresinde “Yıkmaktan korktuğumun altını oyarım” demişti. Bu meziyetlerinin yardımıyla 34 yılını koskoca bir imparatorluğun başında geçiren Katerina bu sürenin sonlarına doğru yorgun düşmüştü. Hayatı mücadele ve imparatorluğu için çalışmakla geçti.
Torunu evlenecekken, damat adayı bir bahaneyle evlilikten vazgeçti. Bu Çariçeye büyük bir hakaretti. Akabinde kısmi bir felç geçiren Katerina, 16 Kasım 1796’da daha şiddetli bir ikinci kriz sonucunda kendine gelemeden öldü. Kendisi, “Alman topraklarının, onun sonradan benimsediği ülkesine en güzel armağanıdır.”
 
Ce: Asker ve Siyasetçi Biyografileri

Albert Gerard Leo D'amade

--------------------------------------------------------------------------------



1856 yılında doğan Fransız generali Alber d'Amade, Cezayir ve Tonkin'de gösterdiği yararlıklar üzerine kısa sürede terfi ettirildi. 1908'de tuğgeneral olarak Cazablanca'ya gönderildi ve kuvvetlerin başına geçirildi. Burada şiddetli ve çabuk hareket ederek kısa bir zamanda bölgeyi yatıştırmayı başardı. 1914'te Yüksek Harp Şurası üyeliğine getirildi ve bir süre İtalya sınırındaki Fransız gözetleme kıtalarının komutanlığını yaptı. Daha sonra altıncı kolordunun başına geçerek, Yukarı Alsace'ta Fransız taarruzunu yönetti.

1915'te Çanakkale'ye çıkarılan bağlaşık kuvvetleri içindeki Fransız birliklerine komuta etti, burada saldırganların uğradıkları bozgundan sonra özel bir görevle Rusya'ya gönderildi.


1941 yılında Fronsac'ta öldü.
 
Ce: Asker ve Siyasetçi Biyografileri

D'esperey Franchet

--------------------------------------------------------------------------------









Fransız mareşali. 1858 yılında Mosta Gamen'de doğdu. 1900'de Boxer'ler seferinde Pekin Fransız Bölgesi komutanlığı yaptı. I. Dünya Savaşı'nda, 1916'da Doğu Ordular grubuna, 1917'de Kuzey Ordular grubuna komuta etti. 1918'de Doğu müttefik Orduları Başkomutanı olarak, Bulgaristan'a karşı hazırladığı saldırı plânını, başarıyla geliştirerek Tuna boyuna ulaştı. 29 Eylül'de Bulgarlarla yaptığı mütarekeden sonra azınlıkların alkışları arasında İstanbul'a girdi.

12 Şubat 1919'da Tevfik Paşa'ya verdiği ültimatomda, Genç Türk nazırlarının tutuklanmaması halinde İstanbul'un işgal edileceğini bildiriyordu. Ancak İngiliz işgal kuvvetleriyle tam bir anlaşma içinde olmadığından, zaman zaman Türklerin lehine döndü. 6 Nisan 1920'de Cafer Tayyar Paşa ile Edirne'de bir görüşme yaptı. 1921'de mareşallik rütbesine yükseltilerek Kuzey Afrika orduları müfettişliğine getirildi. 1934'de eski muharip Müslümanları, sosyal planda örgütleyen Afrika Dostlukları Teşkilatını kurdu. 1942 yılında Tarn'da öldü.
 
Ce: Asker ve Siyasetçi Biyografileri

Karamürsel

--------------------------------------------------------------------------------




Osman Gazi ve Orhan Gazi'nin komutanlarından olan Karamürsel, Osmanlı Devletinin ilk Kaptan-ı Derya'sıdır. İzmit civarını fethetti. "Karamürsel" kazası onun adını taşır. Doğum ve ölüm tarihleri belirsizdir.




Orhan Gazi'nin büyük oğlu Koca Eli Sancak Beyi Süleyman Paşa (1337'de sancak beyi olmuştur), İzmit'i almak için baskı kurarken, İzmit'in güney sahilini fethetmesi için Türklerin ilk Kaptan-ı Deryası olan Deniz kumandanı Kara lakaplı Mürsel Alp'i memur tayin etmiştir. Böylece uygun bir limanda gemiler inşa edilecek bu da İzmit'in haberleşme ve ulaşımını kesmeye yarayacaktır. Kaptan-ı Derya Karamürsel Alp tarafından [1326]'da kurulan ilk donanma ile [1327]'de görev yerine getirilmiş ve bu bölgede kendisi tarafından kurulan kasabaya Karamürsel denilmiştir. Zamanında ilk kez burada yapılan küçük gemilere de Karamürsel denmesi bundandır.
 
Ce: Asker ve Siyasetçi Biyografileri

Özdemir Paşa

--------------------------------------------------------------------------------




Mısır Çerkez Memlüklerinden olan Özdemir Paşa, ünlü bir Türk kumandanıydı. Osmanlı Devleti hizmetine girdikten sonra, 1538 yılında Hadım Süleyman Paşa'nın Hint seferine katıldı. Bu sefer sonunda Yemen'de kaldı ve Sancakbeyi oldu, Sana'yı aldı. Daha sonra Yemen Beylerbeyi olan Özdemir Paşa, Osmanlı Devletine isyan eden ve Üveys Paşa'yı öldüren Pehlivan Hasan'ın isyanını bastırdı. Habeş Beylerbeyliği de yapan Özdemir Paşa, 1561 yılında Sana'da öldü.
 
Ce: Asker ve Siyasetçi Biyografileri

Gedik Ahmed Paşa

--------------------------------------------------------------------------------



Gedik Ahmed Paşa Sırbistan'da doğdu. Sultan İkinci Murad döneminde, iç oğlanı olarak saraya girdi ve Fatih Sultan Mehmed zamanında askeri rütbe ile saraydan çıkıp, kısa bir süre Rum beylerbeyliği yaptı. 1462'de İshak Paşa'nın yerine Anadolu beylerbeyliğine getirildi. İlk büyük askeri başarısını, 1461'de Koyulhisar'ı fethederek sağladı. 1469 yılında Karaman Ereğlisi ve Akhisar'ı fethedip, Fatih Sultan Mehmed'in oğlu Şehzade Mustafa'yı Karaman valisi olarak Konya'ya yerleştirdi. Ertesi yıl Eğriboz'un fethi ile sonuçlanan sefere katıldı.

Aynı yıl Anadolu Beylerbeyliğinden ayrıldı ve vezirlik rütbesini aldı. 1471'de Alaiye'yi, ertesi yıl İçel ve Karaman'da Silifke, Mokan, Gorigos, Gülek ve Lülye'yi ele geçirdi. Karamanoğlu Pir Ahmed ve kardeşi Kasım Bey'i yenilgiye uğrattı. Otlukbeli Meydan Savaşı'nın, Osmanlı zaferi ile sonuçlanmasında önemli rol oynadı. Gedik Ahmed Paşa, 1474'te idam edilen Mahmud Paşa'nın yerine vezir-i azam oldu. Karaman ve İçel'deki askeri faaliyetlerini, düşman eline geçen Ermenek, Manyan ve Silifke hisarlarını geri alarak sürdürdü. 1475'te Kefe, ardından Sulak ve Azap'ı zaptedip, Menkup'u kuşattı. 1477'de Arnavutluk'taki İşkodra seferine çıkmayı kabul etmeyen Gedik Ahmed Paşa, görevinden alınarak Rumelihisarı'nda hapsedildi.

Hersekzade Ahmed'in arabuluculuğu ile serbest bırakılıp, Kaptan-ı Deryalığa ve aynı zamanda Avlonya sancakbeyliğine getirildi. 1479'da Ege'de Kefelonya, Zanta ve Ayamavra'yı zaptetti. Fatih Sultan Mehmed, bir donanma ile 1480 yılında Gedik Ahmed Paşa'yı Otranto'ya gönderdi. Otranto'yu Ağustos 1480'de fetheden Gedik Ahmed Paşa, İtalya'da yeni fetihler için hazırlanırken Fatih Sultan Mehmed'in ölüm haberini aldı.

Yeni padişah olan Sultan İkinci Bayezid'den destek istediyse de kendisi geri çağrıldı. 1481 yılında Sultan İkinci Bayezid ile Cem Sultan arasındaki savaşa son anda yetişerek, Sultan İkinci Bayezid'ın savaşı kazanmasında önemli rol oynadı. Buna rağmen, Sultan İkinci Bayezid, Cem Sultan taraftarı olduğunu düşündüğü Gedik Ahmed Paşa'yı hapse attırdı. Kapıkullarının ayaklanmasından sonra serbest kaldı.
Cem olayından ötürü uzun süredir hareketlerinden endişe edilen Gedik Ahmed Paşa, Sultan İkinci Bayezid'in emriyle 18 Kasım 1482'de Edirne'de, boğdurularak öldürüldü.
 
Ce: Asker ve Siyasetçi Biyografileri

Lala Şahin Paşa

--------------------------------------------------------------------------------



Orhan Gazi zamanında yaşayan Lala Şahin Paşa, Şehzade Murad'a (Sultan Murad Hüdavendigar) lalalık ederek onu yetişmesinde büyük pay sahibi oldu.!Rumeli'de büyük askeri başarılar kazandı. Orhan Gazi'nin büyük oğlu Süleyman Paşa ölünce, onun yerine beylerbeyi oldu. Rumeli'deki tüm kuvvetlere Lala Şahin Paşa komuta etti. Osmanlı tarihinde beylerbeyi ünvanını taşıyan ikinci kişidir.


Sultan Murad Hüdavendigar zamanında Edirne, Filibe ve Zara'yı fethetti. 1363'de Edirne'yi geri almak için gelen 60.000 kişilik haçlı kuvveti, Edirne yakınına ulaştı. Osmanlı kuvvetleri bu orduya karşı koymak için yetersizdi. Lala Şahin Paşa düşmanı oyalamak için 10.000 kişilik kuvvetle, Hacı İlbey'i gönderdi. Kendisi de Edirne'yi savunmak için hazırlıklar yaptı. Hacı İlbey haçlı kuvvetlerine ani bir baskın yaparak Sırp Sındığı Savaşı'nı kazandı. Lala Şahin Paşa'nın Hacı İlbey'i bu başarısından dolayı kıskanarak zehirletip öldürttüğü söylenir. Bursa'da bir medrese, Mustafakemalpaşa'da bir cami yaptırmış olan Lala Şahin Paşa, 1376 yılında vefat etti.
 
Ce: Asker ve Siyasetçi Biyografileri

Andrea Doria, İtalya'nın soylu ailelerinden Doria'lara mensuptur. Amcası Nicola Doria'nın kayırmasıyla, Papa İnnocentius VIII'in has alayında görev almış, gösterdiği yararlıklardan ötürü Napoli krallığının hizmetine verilmiş ve rütbesi amiralliğe kadar yükselmiştir. Andrea Dorya'nın başarılarından ilki, baş kaldıran Korsika'yı yenilgiye uğratmasıdır (1503-1506). Daha sonra Cenova deniz kuvvetlerinin başına geçmiş, Berberistan kıyılarını ellerinde tutan Türk korsanlarıyla mücadeleye girişmiş, 1522'de Fransa Kralı Birinci François'in hizmetine girmiştir.

Birçok savaşlardan sonra Şerşel'e (Cicelli) karşı saldırıya geçmiş ve Karaman Ali REİS 'in üstün savunması karşısında bir şey yapmadan çekilmek zorunda kalmıştır. Bu yenilginin verdiği aşağılık duygusunu gidermek için Yunan denizindeki savunması yetersiz Türk kıyılarındaki bazı limanları topa tutmuş, Coron ile Patrus'u ele geçirmiştir. Bunun üzerine Kanuni Sultan Süleyman, Türk donanmasını Barbaros'un komutasına vermiştir. Barbaros Hayreddin Paşa, 18 gemilik bir düşman filosunu Messina boğazında yakmış (1533), Doria, gemileriyle birlikte Preveze'ye sığınmak zorunda kalmıştır. Barbaros'un Reggio, Santa Lucca, Citraro, Spina Langa şehirlerine yaptığı akınlar ve Tunus'u ele geçirmesi, Alman İmparatoru Şarlken'i yeni bir sefer düzenlemeye yöneltmiştir.

Tunus üzerine hazırlanan sefere Andrea Doria da katılmış ancak, Barbaros'un karşı saldırılara geçmesi ve Minorca ile Majorca adalarını hedef olarak seçmesi ve buradaki Palma ile Maroj kalelerini yıkması üzerine, bu sefer de yine başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bundan sonra Papalığın teşviki ile Venedik, Papalık, Ceneviz, Malta, İspanya ve Portekiz donanmaları Andrea Dorya'nın emrine verilmiş; fakat Barbaros, bu güçlü donanmayı Preveze açıklarında büyük bir yenilgiye uğratmış ve denizcilik tarihinin en büyük zaferlerinden birini kazanmıştır. Zaten Doria'nın en büyük talihsizliği hiç şüphesiz, Barbaros gibi büyük ve güçlü bir denizci ile karşı karşıya gelmiş olmasıdır.
 
Ce: Asker ve Siyasetçi Biyografileri

Horatio Herbert Kitchener (Lord Kitchener)

--------------------------------------------------------------------------------







(1850 - 1916)



Protestan bir ailenin çocuğuydu. Özel öğrenim gördü. Wowlwich Krallık Askeri Akademisi'ni bitirdi. Fransız Alman savaşlarında, Fransızlar safında gönüllü olarak savaştı. Ocak 1871'de devlet memuru olarak çalışmağa başladı. 1874-1882 arasında Filistin, Anadolu ve Kıbrıs'ta gizli serviste çalıştı. 1883 başlarında Kahire'de bir Mısır süvari birliğinde görevlendirildi. Nil'de general C. G. Gordon'u kurtarmak için yapılan operasyona katıldı. Harekatın başarısızlıkla sonuçlanması üzerine Zanzibar'a gitti. Kızıldeniz kıyısındaki Suakin'de genel vali olarak bulundu. Başbakan Lord Salisbury'in tavsiyesi üzerine Mısır ordusu başkumandanı oldu.

Kitchener hiç evlenmedi, sadece görevini düşündü. Kitchener ve arkadaşları 1896 da savaşı başlattılar; 2 Eylül 1898'de Omdurman'dan Araplara karşı geniş bir katliam düzenlediler. Vahşetin zaferi İngiltere'yi heyecana boğdu. Kitchener'e 1898 kasımında soyluluk unvanı, 1899 haziranında parlamentonun teşekkürleriyle büyük bir para verildi. Kitchener'in bir başka başarısı da, Faşoda'da (Kodok) bulunan bir Fransız birliğinin Sudan'ın bazı kısımları üstünde hak iddia etmesiyle ortaya çıkan durumu ustalıkla çözümlemesi oldu. Kitchener Sudan'da bir yıl genel vali olarak kaldı. Bu arada Güney Afrika'da savaş çıkmıştı. Kitchener kötüye giden durumu düzeltmek üzere 1899 aralığında Lord Roberts ile Güney Afrika'ya gönderildi, orada Roberts'in yerine başkumandan oldu, aşağı yukarı iki yıl süren gerilla direnişini vahşi metotlarla kırdı. Tarlalar ateşe verildi, kadınlar ve çocuklar salgın hastalıkların kol gezdiği toplama kamplarına kapatıldı. Sonunda Boerler dize geldi.

Kitchener, 1902 temmuzunda İngiltere'ye dönünce şeref madalyaları aldı, ayrıca vikontluğa yükseltildi. Savaş bakanlığında çalışmayı kabul etmeyince başkumandan olarak Hindistan'a gönderildi. Burada orduyu bir içi isyanı bastıracak şekilde değil de dışarıdan gelecek bir saldırıyı karşılayacak şekilde yeniden teşkilatlandırdı. Fakat Hindistan ordusunda böylece ortaya çıkan çift kumandan düzeni yüzünden genel vali ile arası açıldı. Kitchener askeri konularda genel valinin değil başkumandanın daha yüksek yetkiye sahip olması gerektiği görüşünü savundu. İngiliz kabinesinin Kitchener'i tutması üzerine genel vali istifa etti. 1909 eylülüne kadar orada kalan Kitchener aynı yıl savunma siyaseti konusunda tavsiyelerde bulunmak üzere Avustralya ve Yeni Zelanda'ya gitti.










Hayatının en büyük hayal kırıklığı belki de Asquith'in liberal hükümetinin kendisini Hindistan genel valisi yapmaya yanaşmaması oldu, fakat mısır valiliği teklif edilince teselli buldu. 1911-1914 arasında Kahire'de bulundu, Mısır ve Sudan'ı yönetti. Kitchener 1914 Temmuzunda başbakan Asquith'in verdiği bir görevi hiç istemeyerek kabul etti. Buna göre mareşal olarak kabineye girecek ve tarafsız bir savaş bakanı olacaktı. Kitchener İngiliz ordusunu küçük buluyor, savaşın üç haftada biteceğine inanan meslektaşlarına 'savaş en az üç yıl sürecek' diyordu. Kitchener'a göre İngiltere'nin savaşı kazanabilmesi için daha bir milyon kişilik bir ordu gerekirdi. Kitchener savaşın ilk aylarında tam bir önderdi, halkın zafer tutkusunu temsil ediyordu. Yeni birlikler kurdu bu birliklere bazı ayrıcalıklar tanıdı ve ülke sanayiinin savaş sanayisine dönüşmesini sağladı.

Kitchener'ın hatası grup çalışmasını ve yetkilerini paylaşmayı hiç sevmemesiydi. Sürekli olarak birbirine karşıt baskılar altında kalıyordu ve bu durumda yerinde ve etkili kararlar vermesi güçleşiyordu. Mayıs 1915'te sanayi ile ilgili yetkileri elinden alındı. Kitchener'ın Kasımda tahliye için tavsiyelerde bulunmak üzere Gelibolu'ya gitmek istemesi bütün iş arkadaşlarına rahat bir nefes aldırdı. Yokluğu sırasında strateji konusundaki bütün yetkileri elinden alındı. Kitchener'ı istifa etmekten alıkoyan yalnızca görev aşkı oldu. Halkın kabineye güvenini sarsmamak, kabinenin düşmemesine çalışmak zorundaydı. Halkın hayranlığı ile kabinedeki arkadaşlarının ilgisizliği arasında bocaladı ve bu durum onu bunalıma sürükledi.

1915 sonlarında Kitchener kura ile askere almanın sırası geldiğine inanmıştı, ama Asquith, siyasi açıdan bunun henüz imkansız olduğu görüşünü savunuyordu, Kitchener bu durumda susmak zorunda kaldı. Haziran 1916'da bir görevle Rusya'ya gitti. 5 Haziran 1916'da Hampshire kruvazörü Orkney adası açıklarında bir Alman mayınına çarparak battı. Kitchener boğularak öldü
 
Geri
Üst