Başarı Taktikleri

Bilge Gökçen

Yeni Üye
Üye
Başarı Taktikleri
KARIŞIKLIK, VERİMLİ ÇALIŞMANIN DÜŞMANIDIR!


Aklınızı ve Çalışma Ortamınızı Karışıklıklardan Kurtarın, Karışıklıklar Sizi Yavaşlatır.

Bu yazımızda verimliliğimizi etkileyen önemli konulardan birine karışıklığa değinmek istiyorum. Burada karışıklıktan kastettiğim sadece bulamadığınız bir kağıt ya da sürekli olarak karıştırdığınız çekmeceniz ya da bundan sonra ne yapacağınıza karar verirken yaşadığınız sıkıntı değildir. Yaşamınızdaki karışıklıklar; yapılacak çok işinizin olmasından, olmaması gereken yerlerde olan eşyalarınıza kadar, çeşitli biçimlerde oluşabilir. Bu esasında bir akıl karışıklığı durumudur.

Başarısızlık kafa karışıklığı ve dengede olamama halidir.

İş hayatında çok daha başarılı olması gerekirken karışık çalışma alışkanlıkları nedeniyle hak ettikleri yere ulaşamayan birçok insan tanıdım. Bu durum kendime şu soruyu sormama yol açtı: Düzenlilik bazı insanlara genetik bir hediye mi yoksa çevresel bir faktör mü ? yani sonradan mı kazanılıyor ?

Dağınık olmalarını bilinçli bir davranış gibi gösteren kişiler tanıdım. Hatta birisi dağınıklığını yaratıcılığına bağlıyordu. Dağınık insanlar doğuştan yaratıcıdırlar gibi bir tezi vardı.

Gerçeği söylemek gerekirse organizasyon yeteneği ne tamamen genetik ne de çevresel; sonradan biraz çaba ve eğitimle öğrenilen bir disiplin.

Düzenli olmak zaman içinde aynı ata binmeyi öğrenmek gibi yavaş yavaş öğrenilen bir beceridir, bir davranış ve alışkanlıklar bütünüdür. Çok düzensiz birinin yardımla ve uygun bir eğitimle organize olabileceğine inanıyorum ancak bu sigarayı bırakmak gibi zorlu bir süreç ve irade gerekiyor.

Çevrenizdeki ve zihninizdeki karışıklıktan kurtulduğunuz takdirde hayatınız ve zamanınız üzerinde daha fazla kontrol imkanına kavuşur ve yaşamınızda kaosa daha az yer verirsiniz, daha üretken olursunuz, stres düzeyiniz düşer ve daha az kaynak para, zaman, diğer kaynaklar- tüketirsiniz. Böylece yapmak istediğiniz şeyleri yapmak için yaşamınız içinde boşluklar yaratabilirsiniz.
Size garanti edebileceğim mesaj şudur: Düzenli olmak, dağınık yaşamaktan daha kolaydır !

Peki nasıl daha organize olunur?

Öncelikle karışıklığın içinden kendinizi kurtarmadan önce, yaşamınızda neler yapmak istediğinizi belirleyin. Hayatınızın ana alanlarında kısa ve uzun vadeli hedefler belirleyin. Hedef belirlemenin karışıklıktan kurtulmakla ne ilgisi var? diye düşünebilirsiniz. Bence çok ilgili. Başı karışıklıktan kurtulamayan insanların esasında geleceğe yönelik hedefleri ve amaçları yoktur. Günlük yaşarlar. Bu durum sadece zihin karışıklığına yol açmaz. Aynı zamanda çevrenizde karışır. Çünkü eşyalar, kırtasiye malzemeleri, kitaplarınız bunların hepsi sizin hedeflerinize doğru yapacağınız yolculuk sırasında size destek verecek olan orkestra üyeleridir.

Dolayısıyla düzene girmeye doğru ilk adım; çeşitli yönleriyle ve aşamalarıyla yaşamdan ne istediğimize karar vermektir. Bu kararı ne kadar çabuk verirseniz zihin karışıklığından o kadar çabuk kurtulur ve devam eden satırlarda yer alan bazı tavsiyeleri de dikkate alarak o kadar daha çabuk organize olursunuz.

Alışkanlıklarınıza dikkat edin karakteriniz olur!

Verimliliğimizi etkileyen karışıklıklardan biride ofis düzeni ve organizasyon ile ilgili alışkanlıklarımızdır. Burada ofis ve ev düzenini bıçakla keser gibi bölmemiz pek mümkün değil çünkü birçok konuda evdeki yanlış alışkanlıklarımız genel verimimizi etkiliyor. Düzen deyince genellikle aklımıza öncelikle gelen titiz insanlar aklımıza gelir. Bu kişilerden çok titiz evde her şeyi dosyalıyor. Etrafta dağınık bir şey görmeye tahammülü yok şeklinde bahseder bu durumu bir olumsuzluk gibi görürüz. (şu gerçek ki toplum olarak düzeni sevmiyoruz) İş hayatımdaki ilk patronum çok titiz bir kişiydi. Çalışırken ayrı renklerde kalemler kullanır. Konularına göre ayrı renklerle not alırdı. Tabii üniversiten yeni mezun genç yöneticiler olarak patronumuzun titizliğine anlam vermekte zorlanırdık ve biz aramızda o yöneticimize çok titiz, tutucu vs gibi sıfatları uygun görürdük. Halbuki o belki yılların verdiği tecrübelerini alışkanlık haline getirerek olumlu davranış biçimine dönüştürmüştü. Şunu unutmayın davranışlarınız zaman içinde alışkanlık haline gelerek karakterimizin olumlu ve olumsuz yönlerini oluştururlar.

Düzenli bir ofis verimli bir çalışma ortamıdır

Çalışma alanınızın organizasyonu verimliliğiniz üzerinde önemli payı olan ve çoğunlukla göz ardı edilen bir konudur. Çalışma hayatımda, müşteri ziyaretleri sırasında çok modern ve lüks ofisler görüyorum. Ancak tasarımlarda verimlilik konusu henüz bizim için yeni bir konu ye da verimli çalışmaya uygun teknoloji ile entegre mimari çözümler henüz bizim yaşantımıza girmedi. Bu ofislerde ya çok fazla elbise dolabı var, ya yeterli dosya dolabı yok ya da dolaplar çalışma masamıza 5 metre mesafede. Ama baktığınız zaman birçok özelliği yetersiz eğitim veya eski alışkanlıklar nedeniyle kullanılmayan bilgisayar sistemleri, deri kaplı mobilyalar, İtalyan lambalar, en pahalı çiçekler.

Başka bir ofis örneği ; masa arkasında büyük bir ceviz kütüphane. Kütüphanede on senedir dokunulmamış kitap ve dergiler, bir sürü broşür ve reklam, kalorifer ve pencere kenarlarında bakımsız çirkin kötü saksı ve çiçekler masanın üzerinde ne ararsanız var adeta Salı pazarı.

Şimdi bu iki uç örnekten hareketle tavsiyelerimi şöyle sıralayabilirim:
Öncelikle ofislerimiz de çalışma ortamını tasarlarken verimlilik ve iş akışını dikkate almamız lazım. Kullandığımız malzemeler sağlam, sade ancak kullanışlı olmalı gösterişi değil kullanışlılığa prim vermemiz lazım.

Her türlü ıvır zıvır ve gereksiz malzemenin çekmece ve dolaplarda tutulması zihinsel yorgunluğu ve dağınık görüntüyü engeller.

Ofisiniz ihtiyaç duyduğunuz kaynaklara (kilit elemanlarınız, dokümanlarınız) mümkün olduğunca yakın olsun böylece daha etkin çalışabilirsiniz.

Dosyalarınıza koltuğunuzdan kalkmada erişebilecek şekilde yerleştirin ( bu aşamada U veya L masa düzenini öneririm.) Böylece dosyalarınıza kaldırılması gereken evrak masanızın üzerinden daha çabuk kalkar.

Sık kullandığınız eşyaları hep aynı yerde ve el altında tutun ki ihtiyacınız olduğunda kolay erişesiniz. Diğer eşyaları ise göz önünden uzak tercihen çekmecelerde tutun. Sık kullandığını eşyalarınızı hep aynı yere koyun örneğin;anahtarlarınızı her zaman aynı yere koyun ! kırtasiye malzemeleri makas, bant zımba vs


Düzenli Bir Ofisin Yararları

Vakit Kazandırır

Odaklanma İmkanı Sağlar

İş Arkadaşlarınız Aradıklarını Kolay Bulurlar

Stres seviyeniz azalır

Önemli olanla önemsizi ayırmış olursunuz


Çalışma masanız sizin iş tezgahınızdır depo olarak kullanmayın !

Masa düzeni ile ilgili alışkanlıklarınız var mı ?

Bir saklama düzeniniz yoksa verimli çalışmanız mümkün değildir. Ofislerde gördüğümüz başka bir aksaklık da çalışma masalarının üzerlerinin adeta bir kütüphaneye dönüşmüş olmasıdır. Masamızın üzerinde bilgisayarımız günlük iş dosyamız ve ajandamızın dışında başka bir şey olmamalıdır. Nedense masamızın üzerini bit pazarına çevirmeyi çok seviyoruz. Masamızı kişiselleştirmek istiyorsak bunu abartmamız lazım. Sadece sevdiklerimizin bir fotoğrafının yer alması yeterli..bunun dışındaki her şey çekmecelere veya dosya dolaplarına kalkması gerekir.

Bir projeyle dosyayla işiniz bitmediği zaman masa üzerinde bırakmayın. Devam eden işler dosyanıza not koyup, dosyayı göz önünden kaldırın.. Masanızın üzerinde günlük ihtiyaçlarınızın dışında bir şey kalmasın.

Tavsiye: Unutmayın masanız sizin çalışma tezgahınızdır. Tezgahın üzerinde sadece üzerinde çalıştığınız malzemenin bulunması lazım. Günlük çalışma programınız ve yapılacak işler dosyanız dışında başka hiçbir şey yer almamalı. Korkmayın temiz bir masa boş bir zihnin belirtisi olmadığı gibi dolu bir masa da çok çalıştığınızı göstermez !
Kaynak:ikedaconsulting.

 
Ce: Başarı Taktikleri

SORUNA DEĞİL, ÇÖZÜME ODAKLANIN!

Doğru soruyu sor ve beyninin hayatını yönlendirecek cevabı bulmasına izin ver.

Kişinin nasıl hissettiğini ve ne yaptığını saptayan, yani eylemlerini yönlendiren, yaşamını şekillendiren, olaylar değil yaşam deneyimlerini kendi kendine nasıl değerlendirdiği ve yorumladığıdır.

Düşünmek dediğimiz şey aslında bir dizi soru sorup cevaplamak... Bizim aslında her an yaptığımız şey sorular sorup, o soruların cevabını beklemek yada aramak. O halde, yaşamımızın kalitesini arttırmak istiyorsak kendi kendimize sormayı adet edindiğimiz soruları değiştirmek zorundayız.

Yapılan araştırmalarda başarılı gözüken insanla başarısız insanlar arasındaki fark; Başarılı insanların daha iyi sorular sormaları, dolayısıyla daha iyi cevaplar almaları. Aynı zamanda insanların yaşam kalitelerindeki fark, sürekli sordukları sorular arasındaki farktan gelir.

Özürlü insanların güçlü sorular sorarak belli alanlarda uzmanlaşarak, sağlıklı insanlardan çok daha başarılı sonuçlar elde ettiklerini görmüşsünüzdür. Neden ben tanrım? Ne yararı var? Denemeye ne gerek var? sorularını sormak yerine, bu durumu nasıl kullanabilirim? Beni sınırlıyormuş gibi gözüken özrüme rağmen, başkalarının hayatlarına nasıl katkıda bulunabilirim? sorularını sordukları için sınırlarını aşarak başarıyı yakalayabilmişlerdir.

Sorduğumuz sorular aynı zamanda bizim sınırlarımızı da belirler. Hayatımızdaki bütün sınırlarımızı kendi kendimize sorduğumuz sorular belirler, ilişkilerimizden gelirimize, yeteneklerimize kadar.

Sorular, bilinçaltımızın dileklerimizi yerine getirmesine izin veren sihirli birer araçtır. O yüzden soru sorarken dikkatli olmalıyız. Bilinçaltımız sorduğumuz soruları birer emir olarak algılar. Ve cevabını bulmak için otomatik bir program başlatır. Bilinçaltı olumsuz -me, -ma eklerini algılamaz. Bunu yapmaMAlıyım, dediğinizde bilinçaltı bunu yapmak istediğiniz bir şeymiş gibi algılar ve bunu yapmanız için elinden geleni yapar. Bu yüzden yapmak istemediğimiz şeylere değil, yapmak istediğimiz şeylere odaklanmalıyız. Yalnız sorduğumuz sorular değil, sormadığımız sorularda hayatımızı etkiler.

Sorduğumuz sorular bizim odak noktamızı belirler. Karşınıza çıkan her türlü sorun için kullanabileceğiniz, sizi probleme değil çözüme odaklayacak olan soruları aşağıda bulabilirsiniz. Bu sorular sizi soruna değil, çözüme odaklayacaktır. Tabii ki kullanırsanız

Problem çözen sorular:

Bu problemin harika yanı nedir?

Neler henüz mükemmel değil?

Bunu istediğim hale getirmek için neleri yapmaya istekliyim?

Bunu istediğim hale getirmek için neleri yapmamaya istekliyim?

Bunu istediğim hale getirmek için gerekenleri yaparken bu süreci nasıl zevkli kılabilirim?

O zaman bütün bunlardan çıkan sonuç, sürekli olarak sizi güçlendiren soruları sormakla ilgili alışkanlık kazanmanız gerekir.

Özellikle kriz anlarında güçlendirici soruları sormak gerekir.Her sabah uyandığımızda kendi kendimize otomatik olarak sorular sorarız. İşe gitmek zorunda mıyım? İşyerinde ne tür zorluklar beni bekliyor? Acaba trafik ne kadar kötü? sorularını sormak yerine, sabahları aşağıdaki soruları sorarak nasıl bir gün geçireceğinizi belirleyebilirsiniz. Unutmayın sorularınızın kalitesi gününüzün kalitesini belirleyecektir.

Bu yazıyı okuyup geçenlerden olacağınızı sanmıyorum. Kendi kendine kazık atacak tiplerden değilseniz, bu soruları not alın ve sabahları kendi kendinize sorarak yaşamınızda bir fark yaratın. Bunu bugün yapın. Ertelemeyin.

Güçlendiren sabah soruları

Şu anda hayatımda beni mutlu eden şey ne?

Şu anda hayatımda bana heyecan veren şey ne?

Şu anda hayatımda neyden gurur duyuyorum?

Şu anda hayatımda neye minnet duyuyorum?

Şu anda hayatımda en çok neyden zevk alıyorum?

Şu anda hayatımda adanmış olduğum şey ne?

Kimleri seviyorum? Kimler beni seviyor?

Bu soruların her birine birkaç cevap bulmaya çalışın. Eğer bir cevap gelmezse, ne olabilirdi kelimesini ekleyin. Örneğin, şu anda hayatımda mutlu eden bir şey olsaydı, ne olabilirdi?

Yaşamınızda gerçek anlamda bir değişiklik yaratmak istiyorsanız, bireysel gelişiminiz için bu soruları sormayı alışkanlık haline getirin. Bir süre sonra bu soruların alışkanlıkla otomatik olarak çıktığını göreceksiniz.

Unutmayın ki problemler, biz onları problem olarak gördüğümüz için vardır. Bir problemle karşılaştığımızda doğru soruları sorarak, probleme değil çözüme odaklanabiliriz.

Başarılı gözüken bir insanla, başarısız insanlar arasındaki bir diğer fark da; başarısız insanlar probleme takılır kalırlar. Problem onların odak noktası olur. Başarılı insanlarsa, problemle karşılaştığında doğru soruları sorarak hemen çözüme odaklanırlar. Bu durumu nasıl tersine çevirebilirim? Bu durumdan nasıl yararlanabilirim? Bu durumdan ne öğrenebilirim? Soruları bizi direk çözüme odaklayacaktır. Yapmamız gereken sadece soruyu sormak. Cevabını bilmek zorunda bile değilsiniz. Sadece doğru soruyu sormanız odak noktanızı değiştirecek ve çözüm kendiliğinden gelecektir.
 
Ce: Başarı Taktikleri

FARKLILIK HERGÜN YARATILIR!


İnsanı alışkanlıkları belirler. Dolayısıyla, hayatında özel başarılara imza atanların nasıl farklılık yarattığını anlamak için öncelikle onların alışkanlıklarını izlemek gerekir. Hayatında farklılık yaratmak isteyenler de, öncelikle alışkanlıklarını gözden geçirmelidir.

Para ile satın alınamayan birçok değer, ancak zamanın etkin kullanımıyla kazanılabilir.

Sağlıklı yaşam, sağlam bir vücut, yüksek bilgi düzeyi, kültür, sevgi dolu bir ilişki ağı, toplumsal saygınlık, bu konulara ilişkin günlük alışkanlıklar ile kazanılır.

Şampiyonluk için koşan atletler, yarışın koşulduğu saniyelerde değil, ondan önceki hazırlık döneminde kazanırlar. Antremanları aksatmayan, her gün farklılık yaratabilenler, yarış koşulurken önemli avantaj sağlarlar.

Takımında sadece ilk onbirde oynayanları değil, aynı zamanda geniş bir yedek kadroyu da formda tutabilen antrenörleri, lig maratonundaki sakatlıklar, cezalar korkutmaz.

Her gün düzenli olarak dişlerini fırçalayanlar daha sağlıklı dişlere sahip olurlar. Her öğün yemeğine dikkat edenler, aşırı kiloları taşımak zorunda kalmazlar. Düzenli olarak egzersiz yapanlar daha az sakatlık yaşarlar.
Düzenli olarak okuma alışkanlığı edinenlerin, araştırmaya zaman ayırma disiplini olanların bilgi düzeyi de güncelliğini yitirmez. Merakını yitirenler güncelliğini de yitirir.

Her gün çevresi ile güleryüzlü ilişki kuranlar, onları iyi ve kötü günlerinde unutmayanlar önemli bir sosyal birikim elde ederler. Böylesi bir birikim ancak zaman içinde elde edilir. Dolayısıyla, zamanı iyi kullanmayanların, sosyal sermayesi de düşük olur.

Toplumsal güven de ancak zaman içinde kazanılabilinen kırılgan bir değerdir. Söylemlerle eylemlerin tutarlılığı ve toplum için değer yaratabilmiş olmak toplumsal güven kazanılmasının temelini oluşturur.

Elektronik çağda eylem söylem tutarsızlıklarının açığa çıkma hızı da önemli ölçüde artmıştır. Dolayısıyla, davranışlarıyla farklılık yaratmak isteyenlerin tutarlılık konusuna özel önem vermeleri gerekiyor.

Farklılık yaratmak bireyler için olduğu gibi kurumlar için de sürekli ve düzenli bir uğraştır.

Şirketler de yetkinliklerinin güncel kalabilmesi için sürekli geliştirilmesi gerektiğini iyi anlamalıdır. Geliştirilmeyen yetkinlikler rekabetin mutlaka gerisinde kalır. Müşterinin kalite anlayışı beklentilerinin aşılmasıdır. Bu tanım sürekli gelişmenin gerekliliğini ifade eder. Çünkü, beklentiler karşılandıkça yerlerini daha yüksek beklentilere bırakırlar. Dolayısıyla, dün mükemmel olarak kabul edilen bir hizmet seviyesi, bugün ancak yeterli, yarın ise yetersiz olarak nitelendirilecektir. Bu nedenle, beklentiyi karşılamak, ancak sürekli gelişme ile sağlanabilecek bir düzeyi ifade eder.

Müşteri sadakati elde etmek hem onun beklentilerini her zaman karşılamakla, hem de özel durumlarda özel tedbir alabilecek esnekliği göstermekle sağlanır.
Ürün geliştirmek için araştırma ve geliştirmeye düzenli olarak kaynak ayırmaksızın müşterinin gelecekteki ihtiyaçlarına cevap verebilecek fırsatları yaratmak da çok güç olur.

Toplumsal sorumluluk konusuna düzenli olarak eğilmeyen şirketler, kamuoyunda bir risk ile karşılaştıklarında bu konuda güvenilirlik kazanmak için çok geç kalmış olurlar.

Özetle, gerek kişisel boyutta, gerekse kurumsal boyutta farklılık yaratmak istiyorsak her gün yaptığımız aktivitelere dikkat etmeli, düzen ve disiplini sağlamalıyız. Büyük başarılar her gün üst üste konan tuğlalarla inşa edilir. Her bir tuğlanın iyi yerleştirilmemiş olması veya zayıf olması, zaman içinde tüm duvarın sağlamlığını etkiler.

Bu nedenle, hem kendimizi yönetmekte, hem de kurumlarımızı yönetmekte her gün daha iyisini başarmayı, her gün farklılık yaratmayı hedeflemeliyiz.
Yaşam kalitemizi artırmak ancak bu anlayışla sürekli olarak yönetim kalitemizi artırmakla gerçekleşebilecek bir hedeftir.
 
Ce: Başarı Taktikleri

BAŞARILI İNSANLARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ NELER?


Bazı insanlar kendilerinin ve başkalarının hayatlarında önemli ve olumlu gelişimler sağlarlar ve başarılı olarak kabul edilirler. Başarılı insanlar üzerinde yapılan araştırmalar, onların birçok ortak noktasının olduğunu ortaya koyuyor.

Öncelikle başarılı insanların yüksek bir özgüvene sahip olduğu belirlenmiş. Bir başka ifade ile başarılı insanlar kendilerine değer verir ve güvenirler. Bu özgüven onların yaratıcılık için gerekli olan heyecan ve cesarete sahip olmalarını sağlar. Dolayısıyla, özgüveni olan insanlar kendilerine ulaşılması güç hedefler koymaktan çekinmezler. Ardından da bu yüksek hedefe odaklanarak onu gerçekleştirme yönünde en büyük adımı atmış olurlar.

Başarılı insanların hayatta belirlenmiş kişisel hedefleri ve değerleri vardır. Hangi misyona hizmet ettiklerini iyi bilirler ve başarılı olduklarında dünyanın nasıl değişeceği konusunda bir vizyona sahiptirler. Kişisel hedefleri konusunda gerçekçi ve net beklentileri vardır. Bu hedeflere ulaşmak için stratejiler geliştirir ve bu stratejileri uygularlar. Bu stratejiler bireysel yetkinlikleri ve ilişkileri geliştirecek hedefleri ve zaman planlamasını kapsar.

Başarılı insanlar aynı zamanda kendi davranışları ve gelecekleri için sorumluluk üstlenirler. Sorumluluk üstlenen insan insiyatif alır, risk alır ve geleceği şekillendirecek adımları belirler ve atar. Bu yaklaşım onlara daha hızlı öğrenme fırsatı sağlar.

Bu insanlar geleceği gözlerinin önünde canlandırmak için özel çaba gösterirler. Hayal etmek, gerçekleştirmenin ilk adımıdır. Hayalleri gerçeğe dönüştürürken izlenen bir başka yol da bu hayalleri başkalarıyla paylaşmaktır. Sözlü ve/veya yazılı olarak hayallerini tekrarlayan insanlar, hem bu hayalleri daha netleştirmiş olurlar, hem de kendilerin toplum önünde hayalleri ile özdeşleştirerek kişisel sorumluluklarını pekiştirirler.

Başarılı insanlar yenilgileri kabullenip, onları aşma konusunda kararlılık gösterirler. Gerçeklerle yüzleşmeyi, başkalarının deneyimlerinden faydalanarak hataları önleyebilmeyi bilirler. Odaklandıkları hedef doğrultusunda ilerlemeyi gözleyip, davranışlarını değiştirmekten kaçınmazlar.

Başarılı insanlar kendileriyle barışıktırlar. Dolayısıyla, yaşamlarında yüksek düzeyde stres yoktur. Ruhsal ve bedensel olarak formda ve zindedirler. Bu, onların hedeflerine odaklanabilmelerini sağlar. Onlar, uzun vadeli hedeflere odaklanır, kısa vadeli kazançlar için uzun vadeli hedeflerinden vazgeçmezler.

Zamanlarını etkili kullanırlar. Hedeflerini gerçekleştirmek için gerekli az sayıda ancak önemli adımlara odaklanırlar. Hedefleri doğrultusunda fedakarlık yapmaktan çekinmezler.

Disiplin başarılı insanların ortak özelliklerindendir.

Başarılı insanlar sadece zihinsel zekalarıyla değil, aynı zamanda duygusal zekalarıyla da farklılık yaratırlar. İnsan ilişkilerine önem verirler. Olaylara karşıdakinin gözüyle bakabilirler. İnsanlara değer verir, onlarla karşılıklı kazan-kazan türünde ilişkiler kurmaya özen gösterirler. Beraber çalıştıkları insanlara heyecan verir, onlara yetki kullanacak geniş alan bırakırlar.

Başarılı insanların en önemli özelliklerinden biri de kendilerini sürekli olarak geliştirme çabasında olmalarıdır. Her zaman yeni bilgilere açıktırlar. Her hatayı bir öğrenme fırsatı olarak görürler. Başkalarının deneyimlerine yakın ilgi gösterir, onlardan öğrenmeye çalışırlar.

Bu özellikler öğrenilebilir özelliklerdir. Dolayısıyla, gençlerimizi eğitirken bu özellikleri kazandırmaya da özen göstermeliyiz. Unutmamalıyız ki, Ağaç yaşken eğilir.

 
Ce: Başarı Taktikleri

BU YIL HAYATINIZIN EN İYİ YILI OLSUN!

Yazan: : Charles M. Marcus

Yepyeni bir yılın başı. Bir önceki yıla ve eldekilere bakmak; kazandığınız zaferleri, ailenizle ve arkadaşlarınızla geçirdiğiniz anları, iş hayatında yaptığınız isabetli seçimleri değerlendirmek için harika bir zaman. Ne var ki, kişisel ve mesleki gelişiminizi sağlamak için geriye dönüp sizi zorlayan konuları ve pek iyi gitmeyen işleri de kabullenmek gerekir.

Şimdi birkaç dakikanızı ayırıp hayallerinizi ve hedeflerinizi düşünün. Hangi alanlarda kendinizi geliştirmek istiyorsunuz? Sizin için gerçekten önemli olan nedir? Hangi zorluklarla başa çıkmak istiyorsunuz? Bu yılı hayatınızın en iyi yılı yapmak için bir iki dakikanızı ayırıp aşağıdaki 11 öneriyi enine boyuna inceleyin:

1.Kendinize meydan okuyun

Ne yapmak istediğiniz hakkında açık bir vizyona ve odağa sahip olun; zaman çerçevenizi belirleyin. Her zaman olabileceğinizin en iyisi olmaya kendinizi zorlayın. Başarmak istediğiniz konuyu gözünüzde canlandırın. Onu zihninizde görün. Hedeflerinizi yazın; eylem planı hazırlayın ve başarılı olacağınızdan hiçbir zaman şüphe duymayın.

2.Sevgiyi bulun

Çevrenizde sevgi dolu ve destekleyici insanlar olsun. Hayal çalanlardan ve sizi alaşağı edecek insanlardan uzak durun. Yaşamınızdaki özel insanlara ilgi ve şefkat gösterin ve onların bu şefkatinizi görmelerini sağlayın.

3.Kaliteli zaman geçirin

Yaşam çok kıymetli. Her günün tadını çıkarın. Erken kalkın; kendi kendinize ve sevdiklerinizle birlikte kaliteli zaman geçirin. Yürüyüşe çıkın; egzersiz yapın; kitap okuyun.Yalnızca sevdiklerinizle geçirdiğiniz zamana değer vermekle kalmayın; yalnız geçirdiğiniz zamanın da kıymetini bilin.

4.Rahatlama alanınızı genişletin

Günde en az bir kez sizi rahatsız edecek bir şey yapın. Kendinizi itin; ne kadar uzağa gidebildiğinize kendiniz de şaşıracaksınız. Unutmayın; korkunun diğer ucunda özgürlük vardır. Hareketsiz kalmak, büyümemektir. Potansiyelinizi tam olarak kullanabilmek için kaygılarınızı bir yana bırakın, hedeflerinizi yükseltin.

5.Tutkulu olun

Yaptığınız her şeyde tutkulu olun. Tutkunuzu vücut dilinizde, gülüşünüzde ve sesinizde gösterin. Gözleriniz parlasın. Tüm dünya coşkunuzu görsün ve duysun; tutkunuzu hissetsin.

6.Başkalarına hizmet edin

İnsanlar için bir rol modeli ve akıl hocası olun. Topluluk içinde gönüllü olun ve hedeflerine ulaşmaları için başkalarına yardım edin. Dünyanız, yeteneklerinizi paylaşmanız ve zamanınızı harcamanız için daha zengin ve iyi bir yer olacaktır. Kalıcı bir miras bırakın.

7.Küçük şeylere takılmayın

Kontrol edemediğiniz küçük şeyleri bir yana bırakın. Kendinizi o kadar da ciddiye almayın. Mükemmelliğin her zaman tek seçenek olduğunu sanmayın. Yaşamın kusurlarının sizi üzmesine izin vermeyin. Rahatlayın; işler kötü gittiğinde komik tarafları görmeye çalışın; olan bitenden ders çıkarın. Hogörülü olun, gülümseyin. Enerjinizi küçük şeylere harcamayın; yapmanız gereken daha önemli şeyler olduğunu hatırlayın.

8.Dürüst yaşam sürün

Her zaman kendinize karşı dürüst olun. Yaptığınız her şeyden gurur duyun. Kimliğiniz ve temsil ettiğiniz şey ile övünün. Başkalarını kusurlarıyla kabul edin. Yakın çevrenize empati ve iyi niyet ile yaklaşın. Onurlu olun. Yaşamda belli bir amacınız olsun ve değerlerinizle gurur duyun.

9.Minnettarlığınızı gösterin

Size herhangi bir zamanda yardım etmiş insanlara minnettar olduğunuzu gösterin ve teşekkür edin. Sizinle temasa geçen birine, elde yazılmış bir mektup gönderin. Bir arkadaşınızı ya da sevdiğiniz bir kimseyi arayarak sizin için ne kadar önemli olduklarını hissettirin. İşinde başarı gösteren bir meslektaşınızı ya da iş arkadaşınızı tebrik edin. İnsanlara onları takdir ettiğinizi ve onlarla yakından ilgilendiğinizi gösterin. Nazik davranışların hiç maliyeti yoktur; ama büyük anlamı vardır.

10.Başarıyı kutlayın

Başarılarınızdan gurur duyun. Küçük başarılarda bile kendinizi ve başkalarını kutlamaya zaman ayırın. Öte yandan, alçakgönüllü ve onurlu olun; sizin kadar şanslı olmayan insanlara karşı duyarlı davranın.

11.Pozitif tutum sergileyin

Pozitif tutuma sahip olmanın ve kendinize inanmanın büyük önemi vardır. İyi niyetli olabilirsiniz; kararlı olabilirsiniz; ama kendiniz ve yaşam hakkında pozitif tutuma sahip olmadan başarılı olamazsınız. Hayaller ölür; hedefler yok olur ve zihninizdeki ve kalbinizdeki berrak mavi gökyüzünün ve güneş ışığının yerine karamsarlık ve karanlık çöker.


Unutmayın; insanlar bazen onlara söylediklerinizi ve onlar için yaptıklarınızı unutabilirler; ama onlara neler hissettirdiğinizi asla unutmazlar. Bu yılı hayatınızın en iyi yılı yapmakla kalmayıp, aynı hedefe ulaşmalarını istediğiniz diğer insanlara da yardımcı olacağınız konusunda kendinize söz verin.
 
Ce: Başarı Taktikleri

BAŞARININ SIRRI KİMDE?


Hepimiz, bazı öğrencilerin ve genç profesyonellerin çok başarılı olacaklarını, fakat onlar kadar parlak olan diğerlerinin o kadar başarılı olamayacaklarını fark ederiz. Bu neden böyle oluyor? Neleri farklı yapıyorlar? Psikolog Hayes, bir öğrencisinin yüksek lisans programından atılmasının çok başarılı öğrencileri diğerlerinden ayıran şeyin tam olarak ne olduğunu düşünmesine sebep olduğunu söyleyerek Öğrencilere Bir Mesaj isimli makalesinde yukarıdaki sorulara cevap vermeye çalışıyor. Psikolog Hayes'e göre başarı izafi ve çok boyutlu bir kavram.

Sadece sonucu değil, süreci de önemseyin

Başarı çok azımız için aniden ortaya çıkmıştır. Çoğunlukla küçük parçalar halindeki gayretlerimiz teker teker yerlerine yerleşirler. Küçük gibi görünen şeyler bazen çok önemli olabilirler. Hangi davranışlarımızın, belirli bir zamanda kariyerimize ne gibi katkılar sağlayacağını önceden kestirmek mümkün değildir.

Eğer başarı, bir sonuç olarak çok önemliyse, genellikle bizi o başarıya ulaştıracak olan süreci önemsemeyiz. Mesela bir hocanın, �ilgisiz� bir entelektüel alanla ilgili ilginç bir konu ortaya attığını düşünelim. Eğer öğrenci, daha çok elde edeceği sonuca odaklanan bir öğrenciyse, entelektüel olarak kendini konuya kapatma eğiliminde olacağı için, bu konuda daha sonra önemli olabilecek bazı şeyleri öğrenme fırsatını kaçırmış olacaktır.

Başarılı öğrencilerde, bu gibi durumlara açık olmalarından ve genel olarak işi önemseme eğilimlerinin bir sonucu olarak, bir zenginlik gözlenir. Başarılı profesyonellerin çoğu, alanla ilgili geniş bir yelpazedeki konuları önemserler ve görevin taşıdığı değeri vurgularlar. Her zaman sonuca doğru ilerlerler ama sürecin değerini unutmazlar.

Konuşun ve yazın

Bilim, sözel bir iştir. Başarılı bilim adamları konuşmalı, yazmalı, ikna etmeli ve tartışmalıdır. Profesyonel sözel davranışta beceri kazanmanın tek yolu onu uygulamaktır. Sınıfta konuşun. Sohbetlerde konuşun. Koridorlarda konuşun. Dinleyin ve cevap verin. Varsayımlarda bulunun ve düşünün. Tartışın. Düşünceleri paylaşın. Eğer söyleyecek bir şeyiniz olduğunu düşünüyorsanız, söyleyin. Söyleyeceğinizin söylemeye değip değmeyeceğinden emin değilseniz bile söyleyin. Aynı şey yazıda da geçerlidir. Kolayca yazabilmek deneyimlerle gerçekleşir.

Kolaylıkla evet deyin ve yapın

Kariyerinizin başındayken kendinizi değişik şeylere zorlayın. Repertuarınızı genişletin. Biri iyi bir projeden bahsedince -haydi yapalım deyin. Eğer biri bir proje için sizden yardım isterse evet deyin. Sonra da yardım edin. Sizden beklenenden fazlasını yapın. Eğer sizden bir bilgisayar programı geliştirmeniz bekleniyorsa, bunu sonraki hafta yerine hemen ertesi gün hazırlayın ve programa değişik sesler de ekleyin. Eğer sizden laboratuarı düzenlemeniz istendiyse, bunu ayrıntılı ve itinalı bir şekilde yapın.

Başkalarıyla çalışın ve kolayca paylaşın

Başkalarından çok şey öğrenebilirsiniz. Sizin ilerlemenize yardımcı olurlar ve size yeni şeyler öğretirler. Yani iş birliği yapın. Takımlar oluşturun. Bir ağ kurun. Talep ettiğinizden daha fazlasını verin. İş birliğini engelleyen şey, katacağınız hiç bir şeyin olmadığını düşünmeniz ya da (daha kötüsü) başkasının sizden daha kazançlı olacağını düşünmenizdir. Başkasının daha kazançlı olması mümkündür ama bunun engellenmesinin hedeflenmesi iş birliğini öldürür.

Verdiğiniz sözleri tutun

Bu en önemli kuraldır. Bu kural, başarılı öğrenciyi başarısız öğrenciden en iyi ayıran kuraldır; ama kuralı uygulayana kadar değeri anlaşılmaz. Bu nedenle verdiğiniz sözü tutmanın mutlaka bir yolunu bulun.

Kendi gücünüzü tanıyın

Çok farklı bir alana geçebilirsiniz. İyi iş çıkartmış olmak için abartılı miktarlarda paraya ve zekâya sahip olunması gereken alanlardan bahsetmiyoruz. Burada genç ve ulaşılabilir, herkesin değişiklikler oluşturabileceği alanlardan bahsediyoruz. Gerçekten başarısız olan bir öğrenci ya bundan korkarak geri çekilecek ya da ulaşılmaz hayaller peşinde koşacaktır. Başarılı öğrenci ise kendi gücünü tanır ve onu ortaya koymak için kararlı ve büyük bir çaba harcar.

Sınırlarınızı bilin

Kaç yılınız olursa olsun, zaman, kesinlikle kısıtlı. Bu durumu hem eğlenceli hem de önemli çalışmalara dönüştürebilirsiniz. Mesela, ölene kadar sadece iki ya da üç araştırma yapma şansınız var. Bunlardan birini bu araştırmayla harcamak ister misiniz? Başarılı öğrenciler, zamanlarını bir değişiklik oluşturmak için kullanırlar.

Sizden iyi olanlarla iletişim ağı oluşturun

Öğrencilerde, kendilerinden daha tecrübeli ve çok başarılı profesyonelleri, iki hatalı şekilde düşünme eğilimi vardır: Onları ya kusursuz ve ulaşılmaz ya da bir kenara atılması gereken dinozorlar olarak düşünürler. Genellikle başarısız öğrenciler ilk hataya, başarılı öğrencilerse ikinci hataya düşerler. Ama en çok işe yarayan bakış açısı, onları çabalayarak ve ter dökerek saygınlık kazanmış, bir şeyler öğrenilebilecek insanlar olarak görmektir. Alanın önde gelen isimlerini tanıyın. Konuşmalarını dinleyin. Onlara yazın. Eğer uygun olursa, kendi çalışmalarınızı onlara yollayın. Hoş, zeki ve çalışkan insanlar, kendilerinden bir şeyler öğrenmek için en iyi insanlardır. Bu ağ, düşünceleriniz için bir arena oluşturmanıza yardım edecektir. Başarılı öğrenciler, entelektüel bağlantılarını oyun oynamak için bir fırsat oluşturma yönünde kullanma eğilimindedirler. Mesela henüz eğitimlerinin başında olan öğrenciler bile bir bilgi şöleni düzenleyip buna katılabilirler.

Mutluluğunuzu ve huzurunuzu koruyun

Başarılı öğrenciler kendilerine güvenirler. İlle de güvenli hissederler demek istemiyorum. Mutluluklarını takip ederler demek istiyorum. Kendilerine karşı dürüsttürler. Bu, kendine güvendir. Eğer tuhaf bir ilgiler karışımına sahipseniz, birisi ilginizi daha güvenli bir noktada odaklamanız gerektiğini söylese de vazgeçmeyin, bu sizi yeni ve heyecan verici bir şeye götürebilir. Riske girin. Eğer bu durum sizi endişelendiriyorsa, kendinize küçük bir güvenlik ağı oluşturun; fakat size önemli gelen şeyi çiğneyip geçmeyin.

Kolayca hayır deyin

Kariyeriniz ilerledikçe, doğal olarak odaklanacaksınız. Kaliteyi elde tutmanın tek yolu budur. Odaklandıkça, hayır demeyi öğrenin. Öncelikler belirleyin. Onlara uyun.
 
Ce: Başarı Taktikleri

BAŞARILI OLMADA DİKKATİN ROLÜ...

Hayatın her alanında dikkatli olmak gerekir. Ancak dikkatimizi nerede ve ne zaman toplayacağımızı bilmek zorundayız. Uzmanlar sadece akademik anlamda değil, yaşamsal anlamda da dikkatin önemini vurguluyor.

Gündelik yaşamda, kendimize olduğu kadar çevremizdekilere en sık tekrarladığımız uyarılardan biri ''dikkatli olmak''tır. Yeni girdiğimiz bir ortamda ilk nereye yöneleceğimize, nerede durup, nerede hareket edeceğimize kısa bir ''seçici dikkat'' evresinden sonra hemen karar veririz. Karanlık bir ortamda ''pür dikkat'' kesiliriz. Yarış öncesi sporcuların start alışlarındaki ''olağanüstü dikkati'' heyecan içinde izleriz. Biliriz ki; yarışçı startı önce de alsa, geç de kalsa yarışı kaybeder. Heyecanlanınca söyleyeceklerimizi unutur, bu yüzden ''dikkatimizden kaçırdığımız'' fırsatlar adına yaşam boyu hayıflanırız. Ancak, çocuklarımızın ''dikkatsizlik hataları'' ile kaybettikleri sınavlarda, ''heyecandan bildiklerini unutmalarını'' bir türlü affetmeyiz. Bir korna sesinin sağdan mı soldan mı geldiğine anında karar verir, canımızı kurtaracak biçimde sağa sola yönelerek kaçarız. En affedilmezi ise; ''dikkatsizliklerimiz'' yüzünden kaybettiğimiz canlara rağmen, dikkatli olmayı ne kadar istesek de, yine de tam olarak başarılı olamamamızdır.

Ne olduğunu bilmiyoruz

Başaramayız. Çünkü dikkat nedir? Nasıl olur? Nasıl kaybedilir? Kaybedildiğinde neler olur? Kaybetmemek için ne yapılır? Bunları araştırmaz, sormayız. Hem sormaz, öğrenmez; hem de olur olmaz, bilir bilmez ahkam keseriz. Öğretmen çocuğumuzun dikkatsiz ve hiperaktif olduğunu ve bu nedenle sınıfın düzenini bozduğunu söylediğinde; bunun ne demek olduğuna kafa yormadan, üstelik sonunun nereye varacağını hiç düşünmeden çocuğumuzun yanında öğretmeni aşağılarız.

Çocuğa daha yakın olan anne onun sıkıntılarının farkına varsa olayı abarttığını düşünür, ailede benzer örnekleri sayar döker kendisinin bu konuda almak istediği tedbirlere karşı çıkarız. Bu da yetmez, anneyi çocuğun her istediğini yapmakla suçlar, annenin ruhsal dengesini bozarız. Çocuğa döner, her istediğinin olduğunu, oysa bizlerin ne zorluklarla bugünlere geldiğimizi, kendisinin de şımarıklığı bırakıp oturup çalışmasını, yoksa sonunun kötü olacağını söyleriz. Biz bu çözümden çok kaos yaratan tutumumuzla tatlı soğanımızı acı ettiğimizin farkına varmadan zaman, çözümlerin mümkün olamayacağı pişmanlıklara doğru akar durur. Ateş fark edilir, öksürük fark edilir ancak beynin yapabildikleri detaylar gözden kaçar. Bir bilsek her duygu ve davranışımızın mimarı olan beynimiz tüm yetenekleri ince detaylarda gerçekleştirir ve biz sadece sonucun farkına varırız. Basitçe, ''dikkat'' olarak nitelediğimiz yeteneğimizin sayısız mekanizma ile ortaya çıktığını bir bilsek, bir öğrensek; ''dikkatsiz'' diye nitelediğimiz kimselere ''dikkatli olsana'' diye aşağılayarak azarlayacağımıza, onun dikkatinin iyileşmesi için çaba harcarız.

Farkında olma hali olan dikkat, çevreye uyumu sağlayan en önemli beyin işlevlerinden biridir. Dikkat sayesinde olup bitenin, tehlikeli ve faydalının farkına varılır ve yararlıya yaklaşma, zararlıdan uzaklaşma davranışlarının ortaya çıkması mümkün olur. Bu şekilde yaşam devam edebilir. Ayrıca, fırsatlar yakalanır ve en üst seviyede çevreye uyabilme şansı elde edilir.

Önemli olanı ayırt etmek

Basitçe dikkat kelimesi ile özetlediğimiz bu yaşamsal yeteneğimizin beynin çeşitli mekanizmalarının ortaklaşa çalışması sayesinde ortaya çıkan muhteşem bir işlev olduğunu anlamak; bu yeteneğin yokluğunda ortaya çıkacak sorun ve çözümleri kavrayabilmemizi kolaylaştırır. Dikkat çevredeki her şeye değil, gerekli olana dikkati yöneltebilmektir! Yaşamak için çevresel uyaranları fark etmek şarttır. Ancak, önemli olan çevredeki tüm uyaranları fark etmek değil, bireyin kendisi için önemli olanları ayırt edebiliyor olmasıdır. Aksi halde, kişi tam bir enerji kaosu içinde kalır, ambale olur ve yaşam çekilmez hal alır. Bu bireyler gürültülü ortamlarda kulaklarını, dağınık ortamlarda ise gözlerini kapatırlar. Nitekim dikkat yetersizliği, hiperaktivite ve dürtüsellik sorunu olanlar, yapacaklarını planlayamadıklarından dağınık olur, başladıkları hiç bir işi tamamlayamazlar. Bu, onları hırçın, inatçı, saldırgan ve mutsuz kılar.

Dikkat; farkındalık, uyanıklık, tetikte olma halidir. Beynin, çevredeki benzerlikleri olduğu kadar, farklılıkları da ayırt edebilme işlevidir. Dikkat, zekanın ortaya çıkmasında önemli rol oynar. Ancak, dikkat sadece akademik anlamda değil; ''av ve avcıyı fark edebilmek'' gibi yaşamsal anlamda da önemlidir.
 
Ce: Başarı Taktikleri

DOĞRU KARARLARLA HAYATINIZIN YÖNÜNÜ VE YOLUNU BULUN!

İş yaşamında her an önemli önemsiz birçok karar alıyoruz. Eğer karar alma konusunda iyi değilseniz ya da iyi olmadığınızı düşünüyorsanız endişelenmenize gerek yok. 10 adımda karar alma süreci, size başarılı ve akılcı kararlar almanızda yardımcı olacak.

Kararlar hayatımızın her alanında karşımıza çıkıyor. Her adımımızda, her girdiğimiz ortamda mutlaka karar alıyoruz. Burada önemli olan soru -Doğru karar alabiliyor musunuz?

İki tür karar vardır: biri belirli bir süreçten geçerek oluşan kararlar, diğeri de anında verilen kararlardır. Her iki tür kararda da belirli bir süreç izlemenin avantajları kesinlikle gözardı edilmemelidir. En açık avantajsa, karar alırken yaşadığınız stresi azaltmaktır.

Başarılı kararlar, belirli bir süreç izlenerek alınan kararlardır. Karar alanın değerlerine ve sezgilerine dayanır. Ayrıca dikkatice değerlendirilmiş alternatifler, seçenekler ve alınan kararın gelecekte yaratacağı etkiler de dikkate alınır. Başarılı kararlar her zaman toplumun normalarına ve beklentilerine uymayabilir. Ancak karar alanın bilgi, deneyim ve seçeneklerini değerlendirmesi sonucu aldığı karar doğru bir karardır.

BAŞARILI KARAR ALMADA 10 ADIM

Bu süreç, önemli karar almanızı gerektiren her durumda kullanabileceğiniz bir süreç. Bu 10 basit adımı kullandığınız taktirde, hem profesyonel iş hayatınızda hem özel yaşamınızda daha akıllıca ve başarılı kararlar alabilirsiniz.

Alınması gereken kararı olabildiğince açık ve kesin bir şekilde belirleyin. Bu gerçekten sizin kararınız mı, başkasının kararı mı? Gerçekten bir karar almanız gerekiyor mu? (Eğer önünüzde en az iki seçenek yoksa, alınması gereken bir karar da yoktur.) Kararın ne zaman alınması gerekiyor? Bu karar sizin için neden önemli? Bu karardan kimler etkilenecek? Sizin için ne gibi değerler içeriyor?

Aklınıza gelen tüm alternatifleri bir kağıda yazın. Beyin fırtınası yapın, hayal edebildiğiniz tüm olasılıkları yazın. Kendinize sınır koymayın, hüküm verici olmayın, sadece her şeyi yazdığınızdan emin olun.

Gerçekleşebilecek alternatifler hakkında daha fazla bilgiyi nereden bulabileceğinizi araştırın. Sadece birkaç seçenek bulduysanız, daha fazla bilgi edinmeye çalışın. Arkadaşlarınıza, ailenize, çalışma arkadaşlarınıza, profesyonel organizasyonlara, gazetelere, dergilere ve kitaplara başvurun.
Seçeneklerinizi kontrol edin. Kağıda döktüğünüz seçeneklerinizin her özelliği hakkında bilgi edinmeye çalışın. Daha fazla bilgi edindikçe aklınıza daha fazla fikir geldiğini göreceksiniz.

Seçeneklerinizi gruplara ayırın. Aklınıza gelen tüm seçenekleri bir liste haline getirdiğinize göre şimdi onları gruplara ayırmalısınız. öncelikle her seçeneğin size ifade ettiği değeri yazın. İkinci olarak, değerlerinizi en fazla temsil eden seçenekleri seçin. Son olarak, kişisel değer tablonuza uymayan alternatifleri listeden silin.

Her seçeneğin sonuçlarını kafanızda canlandırın. Listenizdeki her alternatif için, o alternatifin neler getireceğini canlandırın.
Seçenekleriniz gerçeğe ne kadar yakın? Listede geriye kalan alternatiflerden hangisi en olabilecek nitelikte? Gerçekleşmesi zor görünenleri listenizden çıkarın.

Hangi seçenek size uyuyor? Kalan seçeneklerinizi gözden geçirin ve hangisinin size daha uygun olduğuna karar verin. İşte bunlar sizin akılcı ve başarılı kararlarınız. Eğer aldığınız karar sizi mutlu ediyor ancak sonuçları konusunda rahat olamıyorsanız bu o halde pek de akılcı bir karar değildir. Öte yandan bir seçeneği pek de beğenmiyor olabilirsiniz ancak sonuçları sizi çok heyecanlandırıyor olabilir. Bu da pek akıllıca bir karar olmayacaktır. Eğer hem seçenek hem de muhtemel sonucu sizi tatmin ediyorsa işte almanız gereken karar budur.

Harekete geçin! Kararınızı verdikten sonra harekete geçin. Endişe etmek ya da başa dönüp tekrar tekrar düşünmek sizi sadece üzecektir. Şu an için elinizden geleni yaptınız. Gelecekte her zaman fikrinizi değiştirme özgürlüğüne sahipsiniz. Unutmayın, hiçbir karar değiştirilemez değildir.

Kararınızı uygulamaya koyduktan sonra geriye dönüp kararınızı gözden geçirin. Sonuçlar beklediğiniz gibi mi? Sonuçlardan memnun musunuz? Kararınıza sadık kalmak mı istiyorsunuz yoksa birkaç değişiklik yapmak mı? Eğer aldığınız karar planladığınız şekilde gitmiyorsa, sıraladığımız karar alma sürecinin üzerinden tekrar gidin. Şu soruları kendinize sorun: Elimde yeterli bilgi yok muydu? Hangi değerler rol oynadı? Değerler benim miydi başkasına mı aitti? Unutmayın, fikrinizi her zaman değiştirebilirsiniz.

Neden doğru kararları alamıyoruz?

Her ne kadar önyargılarımız bulunmadığına ve peşin hükümlü olmadığımıza inanmak istesek de gerçek şu ki hepimizin önyargıları var ve bazen peşin hükümlü olabiliyoruz. Bunun temel nedeni, herkes dünyayı kendine göre algılıyor çünkü beyinlerimiz etrafında olup biten her şeyi almıyor, en azından bilinçli olarak.

10 yeni şeyi tek bir seferde öğrenmeyi hiç denediniz mi? Eğer denediyseniz çok çabuk bunaldığınızı ve sonunda çok az şey öğrendiğinizi biliyor olmalısınız. Bu beynin çalışma şeklinden kaynaklanıyor. Beynimiz bilgileri görüntüler ve kategorize eder, böylece fazla bilgi nedeniyle bunalmadan çevremizi algılayabiliriz.

Aşağıda karar almada sıkça yapılan hatalar yer alıyor. Bu hataları gözden geçirip dikkat ederseniz, ilerde size yardımcı olduğunu göreceksiniz.

Uzman bilgisine fazla önem vermek. Genellikle insanlar uzmanların söylediklerine olması gerektiğinden daha fazla önem verirler. Unutmayın ki uzmanlar da bizim gibi insan ve onların da önyargıları var ve onlar da zaman zaman peşin hükümlü olabiliyor. Bir kaynakla yetinmek yerinde birkaç kaynaktan bilgi edinirseniz böyle bir hataya düşmezsiniz.

Başkalarından aldığınız bilgiye fazla değer biçmek. Birçok insan toplumda bazı insanların söylediklerine olması gerektiğinden daha fazla değer verirken, bazılarının söyledikleriniyse hafife alırlar. örneğin, uzmanlar, aileler, yüksek statü grupları fikrimizi etkilemede öncelikli sırayı alırlar çünkü onların bizden daha çok şey bildiğini varsayarız. Ancak kendinize şu soruları sorun: Onlar problem hakkında benden daha fazla şey mi biliyorlar? Onların hayattaki değerleri benimkilerle aynı mı? Benim problemime benzer bir problem yaşadılar mı? Onların fikirlerini dikkate alın ama kararlarınızı fazla etkilemelerine izin vermeyin.

Başkalarından aldığınız bilgiye az değer biçmek. Farkında olsak da olmasak da bazen çocuklardan, düşük statü gruplarından, yaşlılardan aldığımız bilgileri daha az ciddiye alırız. Ancak unutulmaması gereken onların sizin probleminize diğer taraftan bakabileceği gerçeğidir. Başka bir deyişle olaylara daha geniş bir açıdan bakmak için farklı insanların değerlendirmesine de ihtiyacınız vardır.

Sadece duymak istediğinizi duyup görmek istediğinizi görmek. Şu alıştırmayı deneyin: bir arkadaşınıza etrafına bakıp gördüğü her yeşil şeyi not etmesini söyleyin. Sonra gözlerini kapamalarını ve etrafta kırmızı olan şeyleri söylemelerini isteyin. Hemen hemen hiç kimse yeşil olanlara odaklandıklarından kırmızı şeyleri söyleyemeyecektir. Önyargılarımız da aynı şekildedir. Eğer farkında olmadığımız beklentilerimiz ve önyargılarımız varsa, görmek istediğimiz şeyi görmeye eğilimliyizdir. Aynı şekilde biri istemediğimiz bir şey söylemeye çalışıyorsa onu duymayız. Bu çoğu insanın yaptığı bir hatadır. önemli olan önyargılarımızın farkında olmak ve karşımıza çıkan her şeye gözümüzü ve kulağımızı açık tutmak.

Sezgilerinize ve hislerinize güvenmemek. Hiç midenize ağrılar girmesine neden olan bir karar verdiniz mi? Vücudunuz sizinle konuşmaya çalışıyor aslında. Beynimiz sürekli olarak, bilinçli bir şekilde işlem yapabileceği kadar bilgiden daha fazlasını alır. Fazla bilgiler bilinçaltımıza gömülür. Her ne kadar bu bilgiyi istediğimiz zaman çekip çıkaramasak da vücudumuz ihtiyacımız olana kadar bilgiyi saklar. Karar verme anı geldiğinde vücudumuz sezgiler ve hislerle bize ipuçları vermeye çalışır. Hislerinize daha çok güvenirseniz emin olun uzun vadede daha başarılı ve akılcı kararlar verirsiniz.
 
Geri
Üst