Beyin damar hastalıkları nelerdir?

Uzman SühaN

Administrator
Beyin damar hastalıkları nelerdir?
Serebrovasküler hastalıklar beyni besleyen damarların tıkanması veya kanaması ile ortaya çıkan, hasar gören beyin bölgesi ile ilgili belirtiler veren bir hastalık grubudur.
SIKLIK: Serebrovasküler hastalıklar ölüm nedeni olarak dünyada 3. sırayı alırken, sakatlık oluşturma yönünden birinci sırada yer almaktadır. Serebrovasküler hastalık sıklığı toplumlar ve cinsiyetler arasında farklılık göstermektedir. Bu farklılıkta genetik faktörler kadar, yaşan tarzı farklılıkları da rol oynamaktadır.
RİSK FAKTÖRLERİ VE KORUNMA. Risk faktörleri temel olarak, değiştirilemeyen ve değiştirilebilir risk faktörleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Değiştirilebilir risk faktörlerini tanımak ve bunlarla mücadele etmek hastalığı önlemede çok önemlidir.
Değiştirilemez risk faktörleri:
Yaş: İleri yaşlarda serebrovasküler hastalıklar daha sık ortaya çıkar ve daha ciddi seyreder.
Cinsiyet: Erkeklerde daha sık görülür.
Genetik faktörler: Bazı toplumlarda serebrovasküler hastalık daha sıktır.






8.jpg





Değiştirilebilir risk faktörleri:
Hipertansiyon: Kontrol altına alınmamış hipertansiyon serebral damarlarda harabiyet, plak oluşumu ve daralmalara neden olabilir. Yüksek kan basıncı damarların yırtılmasına neden olarak beyin içine kanamalara da neden olabilir. Düzenli antihipertansif tedavi ve diyet ile serebrovasküler olay sıklığını önemli ölçüde azaltmak mümkündür.
Hiperlipidemi: Kan yağlarının yüksekliği (kolesterol ve trigliseridler) serebrovasküler hastalık için iyi bilinen bir risk faktörüdür. Diyet, egzersiz ve bazı durumlarda ilaçlarla bu durumun giderilmesi gereklidir.
Diabetes Mellitus: Kan şekerinin kontrolsüz olarak yüksek syretmesi damar yapılarında ve kan pıhtılaşma fonksiyonlarında bozulmalara neden olarak serebrovasküler olaya neden olabilmektedir. İyi bir diabet kontrolü çok önemlidir.



Aterosklerotik damar hastalıkları: Hipertansif ve hiperlipidemik kişilerde sıklıkla rastlanan bu durum damarda oluşan plağın daha ilerdeki damarlara giderek tıkaması vaya bulunduğu yerde darlık- tıkanma oluşturarak beynin ilgili bölgesine kanlanmanın azalması veya durmasına neden olmaktadır.
Obezite (şişmanlık): Yukarda sözedilen diğer risk faktörlerine neden olarak serebrovasküler hastalık oluşmasına neden olabilmektedir.
Sedanter yaşam: Yeterli hareket ve egzersiz yokluğunun serebrovasküler hastalıklara neden olsuğu bilinmektedir.


Sigara: Serebrovasküler risk faktörleri arasında en yaygın nedenlerdendir.
Alkol : Sık ve aşırı miktarlarda alınan alkol kalp ritm bozukluklarına ve damar duvarı hasarına neden olabilmektedir.
Kalp hastalıkları: Kalp kapak hastalıkları, ritm bozuklukları, yetmezlikler pıhtı oluşumu ve emboli ile serebrovasküler hastalığa neden olabilmektedir.
Bazı metabolik bozukluklar: Troid hastalıkları ve homosisteinemi gibi bazı durumlar da strok için risk oluşturmaktadır.



BELİRTİLER: Serebrovasküler hastalık belirtileri beynin etkilenen bölgesine göre değişiklik göstermektedir. Bu belirtilerden önce uyarıcı belirtiler olabilir. Bunlar birkaç saat süren gelip geçici baş dönmeleri, görme kayıpları, konuşma bozuklukları, hafıza problemleri, vücudun bir yarısında oluşan uyuşma, karıncalanma, kuvvet kaybı durumları beyin kan akımında geçici azalmalar nedeniyle oluşabilir. Bu durumda yapılan incelemelerde serebrovasküler sistemde hastalık düşünülürse hasta ikinci bir atağı önlemek için koruyucu tedaviye alınabilir.


Hastalık belirtileri aynen gelip geçici belirtilerde olduğu gibi bilinç bozuklukları (hastanın sorulanlara cevap verememesi, etrafındakileri tanıyamaması, bulunduğu yeri bilememesi, uykuya eğilim göstermesi gibi.), konuşma bozuklukları (sorulanlara cevap verememesi veya sorulanları anlayamaması), görme kayıpları (özellikle bir tarafı görememe şeklinde) vücudun bir tarafında duyu kaybı veya güç kaybı, denge kaybı şeklinde ortaya çıkabilir ve birkaç saatte duraklayabildiği gibi ilerleme de gösterebilir. Bu belirtilere zaman zaman bulantı kusma, başağrısı, ajitasyon eşlik edebilir.
Bu belirtileri fark eden hasta ya da hasta yakını hiç gecikmeden en kısa zamanda hastaneye başvurmalıdır.


SEREBROVASKÜLER HASTALIK TANISI
Hastalık belirtileri ile başvuran bir hastada serebrovasküler hastalık tanısını koymakta hasta ve hasta yakınlarının vereceği bilgi çok değerlidir. Bu nedenle hastanın yanında olayın gelişimini en iyi bilen kişilerin olması tanının daha çabuk konmasına yardım eder.
Hastanın muayenesini takiben yapılacak görüntüleme tetkikleri gereklilik sırasına göre düzenlenir. Kranial tomografi en sık kullanılan ve tanıya oldukça yardımcı bir inceleme metodur. Bazı hastalarda duruma göre kranial MRI ve anjiografi de gerekebilir. Hastalığın nedenini bulmaya yönelik kan tahlilleri ve kardiak tetkikler de başvuru sırasında tamamlanır.



TEDAVİ: Hastalığın etkin tedavisi kalp krizi tedavisinde olduğu gibi en hızlı şekilde başlamalıdır. İlk üç veya altı saatte getirilen hastalarda uygulanabilen damar tıkanıklığını açmaya yönelik pıhtı eritici yöntemler tedavide oldukça yüz güldürücü sonuçlar verebilmektedir. Daha geç ulaşan hastalarda ise yine damarda tıkanıklığı önlemeye yönelik tedaviler (heparin ve türevleri, coumadin, antiagregan tedaviler), beyinde ödem varsa bu durumu gidermeye yönelik tedaviler uygulanmaktadır. Kanama durumlarında yaklaşım farklılık göstermekte nadiren cerrahi tedaviler de uygulanmaktadır. Ayrıca bu duruma neden olan kardiak, hematolojik diğer sistemik problemlerin de giderilmesi gerekir. Daha sonraki aşamada ise hastaların kaybettikleri fonksiyonlarını tekrar kazanmalarına yönelik rehabilitasyon girişimleri uygulanmaktadır.
MULTİPL SKLEROZ
MULTİPL SKLEROZ NEDİR?
Multipl Skleroz (MS) merkezi sinir sistemine ait bir hastalıktır. Merkezi sinir sistemini beyin ve omurilik oluşturmaktadır. Merkezi sinir sisteminde sinir liflerini çevreleyen, koruyan ve görevlerini yerine getirmelerini sağlayan miyelin isimli yağlı bir doku vardır. MS’te, beyin ve omurilikten gelen elektriksel mesajları organlara ileten sinirlerin miyelin kılıflarındaki iltihaplanmalar ve daha sonra bu iltihaplanan kısımlarda oluşan sertleşmeler nedeniyle mesajların organlara iletilmesinde bozukluk ve bunun sonucunda da hastalığa ait belirtiler ortaya çıkmaktadır. Hasar gören bu bölgeler plaklar veya lezyonlar olarak adlandırılmaktadır.
HASTALIĞIN NEDENLERİ NELERDİR?
Mevcut yapılmış olan araştırmalarda hastalığa neden olabilecek çok çeşitli nedenler (genetik yatkınlık, daha önce geçirilmiş virütik enfeksiyonlar, çevreden kaynaklanan bazı zehirli maddeler, beslenme alışkanlıkları, coğrafi etmenler, vücudun savunma sistemindeki bozukluklar) sorgulanmşsa da hiç biri kesin neden olarak gösterilememiştir. Yani genetik olarak yatkın kişilerde, MS ile ilgili kesin olarak bilinmeyen bir tetikleyici mekanizmanın devreye girip, vücudun bağışıklık sistemini olumsuz yönde harekete geçirerek, sinirlerin miyelin tabakasına saldırmaya ve onu tahrip etmeye yönlendirdiği söylenebilir.
EN ÇOK HANGİ YAŞLARDA ORTAYA ÇIKAR?
Hastaların yaklaşık 2/3'ünde ilk belirtiler, 20-40 yaşlar arasında ortaya çıkar ancak 10 yaş gibi erken başlangıçlı hastalar ve 40 yaşından sonra başlayan vakalar da vardır. Kadınlarda erkeklere oranla 3/2 kat daha sık rastlanmaktadır.
MS KALITSAL MIDIR?
MS kalıtsal bir hastalık değildir. Bununla birlikte, genel olarak ailelerde genetik ortak faktörler kuşaktan kuşağa taşındığından ailelerinde MS bulunan kişilerin MS'e yakalanma eğilimi az da olsa vardır. Bunlara ek olarak MS'te bulaşıcılık da söz konusu değildir.
MS KİMLERDE GÖRÜLÜR?
Hastalık genellikle gençlerde, kadınlarda, sosyo-ekonomik düzeyi yüksek toplumlarda, kentlerde yaşayan eğitim düzeyi yüksek kişilerde görülen bir hastalıktır.

BELİRTİLERİ NELERDİR?
Belirtiler merkezi sinir sisteminin etkilenen bölgesine göre değişkenlik gösterir. Herkes aynı şekilde etkilenmez. Belirtiler sadece kişiden kişiye değişiklik göstermekle kalmayıp, aynı kişide zaman içinde de değişiklik gösterebilir. Bu belirtiler ciddiyet ve süre açısından da çeşitlilik gösterebilir. Belirtiler genellikle, halsizlik, karıncalanma, hissizlik veya duyu zayıflaması, koordinasyon zayıflığı, yorgunluk, denge problemleri, görme bozuklukları, istemsiz hızlı göz hareketi (nistagmus), titremeler, kas sertleşmesi (spastisite), konuşma bozukluğu, bağırsak veya mesane problemleri, yalpalayarak yürüme (ataksi), cinsel işlev sorunları, ısıya hassasiyet ve kısa süreli bellek sorunları, hüküm veya muhakeme problemleri (kognitif problemler) şeklinde olmaktadır.
Seyir olarak hastalığın dört tipi vardır:
1- İyi Huylu MS ( Benign ): Bu tipte hafif ataklar vardır ve atakları tam düzelme takip eder. Zamanla biriken bir kötüleşme olmaz ve kalıcı bir hasar bırakmaz. Ancak hastalığın başlangıcından 10-15 yıl sonra , bazı olgularda küçük sekeller bırakabilirler. MS'li hastaların %10-15'i bu gruba dahildir.
2-Tekrarlayan ve Düzelen Tip (Relapsing-Remitting): MS'lilerin yaklaşık %25'i bu gruba girer. Erken dönemde genellikle benign tipe benzer ve tekrarlayan ataklar sonrası bazı sekeller kalabilir.
3-İkincil İlerleyen Tip: Başlangıcı "Tekrarlayan ve Düzelen" tip gibidir.Relapsing-Remitting MS'lilerin % 40-50'si ikincil ilerleyen tipe dönüşür. Tekrarlayan ataklar sonrası düzelme daha zorlaşabilir, hatta durabilir. Böylece sekeller artabilir. Bu grup genellikle hastalığın başlangıcının 15-20 yılı içinde ortaya çıkar.
4-Birincil İlerleyen Tip: Ataklarla birlikte ya da ataksız seyir gösterebilir. Hastalığın başlangıcından itibaren giderek artan fonksiyonel kayıplar, ataklarla daha da şiddetlenebilir ve kalıcı fonksiyonel bozukluklar artar. MS'lilerin % 10-15'i bu gruba girer.

TANISI NASIL KONMAKTADIR?
Ayrıntılı bir nörolojik muayene, beyin ve omurilikle ilgili kesin ve oldukça detaylı görüntüler veren bir görüntüleme biçimi olan MRI (manyetik rezonans görüntüleme), “Uyarılmış potansiyeller” adı verilen ve merkezi sinir sisteminin belli bir uyarıya verdiği yanıtı ölçen çalışmalar ve beyin omurilik sıvısı bileşimini kapsayan incelemelerle tanı konmaktadır.

TEDAVİSİ NEDİR?
Bilinen bir tedavi mevcut değil. Ancak atakların sıklığını veya ciddiyetini azaltan ve özürlülük artışını yavaşlatan yeni tedaviler verilmektedir. Multipl Skleroz’un ilaçla tedavisinin iki ana hedefi vardır. Birinci hedef, sinir dokusu içerisinde çoğu zaman hiç durmaksızın süren, myelin ve akson ( sinir teli ) yıkımına neden olan ve zaman zaman alevlenen iltihabi süreci kontrol altına almaktır. Bu hedefe yönelik ilaçlar içerisinde yer alan steroidler, akut atakların şiddetini ve süresini azaltmak için kullanılır. Steroide yanıt vermeyen ağır atağı olan hastalarda plazmaferez adı verilen, kandaki, bir anlamda iltihaba yol açan maddeleri ayıran bir yöntemin yararlı olduğuna ilişkin bilgi ve gözlemler vardır.
Sık atak geçiren ve kalıcı özürlülük eğilimi gösteren hastalarda sinir dokusu içerisindeki iltihabi süreci etkilemek ve sürekli kontrol altında tutmak için ilaç kullanmak gerekir. Uzun süreli tedavi gerektiren yukarıda belirtilen durumlarda sorumlu hekimin, kişiye göre yapacağı değerlendirmeyle azathiopirin ve benzeri özgül olmayan bağışıklık sistemi baskılayıcıları ya da son yıllarda geliştirilen interferon beta türleri ya da glatiramer asetat gibi bağışıklık sistemini düzenleyici ilaçlar seçilebilir. Kaslardaki sertleşmeler bazı ilaçlarla azaltılabilir. Spastisite ve yorgunluk fizik tedavi rehabilitasyon tedavisi ile de tedavi edilir. Mesane problemleri bazen çeşitli ilaçlarla iyileşme gösterebilmektedir. Kendi kendine kateter takma gibi teknikler kolayca öğrenilebilir. İdrar yolları enfeksiyonlarının hemen tedavi edilmesi ve yeterli sıvı alımı başka mesane komplikasyonlarını önlemeye yardımcı olabilir. Bağırsak problemleri hacimi artırmaya yönelik diyet, fitiller ve ilaçlarla tedavi edilebilirler. Yakıcı, ağrılı veya sıra dışı duyular ilaçlarla tedavi edilebilirler.
REHABİLİTASYONUN YERİ
Rehabilitasyon, günlük yaşamda bağımsızlığı iyileştirmeye hedefler. Giyinme, kendine düzen verme, yemek yeme ve araba kullanma tekniklerini öğretir ve koordinasyon ve kuvvetlenmeye yönelik egzersizler de sunabilir. Konuşma tedavisi kasların zayıflaması veya kötü koordinasyonu nedeniyle konuşma veya yutkunma zorluğu çekenler için iletişimi kolaylaştırır. Konuşma terapistinin kullandığı teknikler egzersizi, ses eğitimini veya özel aletlerin kullanımını içerebilmektedir.
EPİLEPSİ
Epilepsi Nedir?
Epileptik nöbet beyinde zaman zaman ortaya çıkan anormal elektriksel boşalımların sonucu olarak görülen geçici nörolojik disfonksiyon dönemidir.
Epilepsi, halk arasındaki adıyla sara, yineleyen nöbetler ile karakterize ve sıklıkla geçici bilinç kayıplarına neden olan bir durumdur. Ancak bilinç kaybı her zaman oluşmaz.
Nöbetler çok farklı şekilde ortaya çıkabilirler. Bazı nöbetlerden önce bir koku hissi, bulantı hissi, midede yanma gibi olağandışı bir algılama yaşanırken, bazı nöbetlerde kişi yere düşebilir veya ağzı köpürebilir. Bazen de boşluk nöbetleri denilen kişinin gözlerini bir noktaya dikmesi ve donuklaşması gibi durumlar ortaya çıkar.
Epilepsi nöbetleri, değişik tiplerde olabilir. Nöbetler; büyük (genel, jeneralize tonik-klonik, grand mal, kasılma-çırpınma ile karakterize) ya da küçük (kısmi, parsiyel, sadece yüz, kol yada bacakta kasılma[basit parsiyel] veya anlamsız konuşma ve davranışlar ile karakterize[kompleks parsiyel]) nöbetler şeklinde ortaya çıkabilir.
Ayrıca kısa süreli (5-10 saniye), gözlerini dikip sabit bakma, bu anda cevapsızlık şeklinde, kasılmasız dalma nöbetleri (absans) ile; özellikle sabahları uykudan uyandıktan sonraki dönemlerde ortaya çıkan ve kollarda sıçrama-atmalar tarzında miyoklonik nöbetler de olabilir.
Epilepsi bulaşıcı bir hastalık değildir. Epilepsili kişinin hastalığının başkaları tarafından bilinmemesi için bir neden yoktur. Yakın arkadaşlarınız, akraba ve komşularınız, öğretmeniniz hastalığınız hakkında bilgi sahibi olmalıdır.
Genel nüfusun yaklaşık %2-5’inin ömürleri boyunca en az bir epileptik nöbet geçirdiği bilinmektedir.
Ancak 1000 kişiden 4-12’si kronik veya aktif epilepsisi olduğu ileri sürülür. Nöbetlerin durma şansı epilepsinin erken evrelerinde daha yüksektir. Tam bir iyileşmeden sonra tekrarlama riski azdır. Uzun süredir devam eden epileptik nöbetlerde iyileşme olasılığı daha azdır. Epilepsinin yarıya yakını ilk 4-5 yaş içinde başlamaktadır.
Epilepsi Neden Oluşur?
Tümör
Cerrahi
Beyin ameliyatlarından sonraki dönemde nöbetleri önlemek amacı ile sıklıkla antiepileptik ilaçlar kullanılır.
İskemik Lezyonlar
Beyne giden kan akımı azaldığında (iskemi) beyin dokusundaki besin maddeleri ve oksijen azalır. Bu da iskeminin neden olduğu hücre hasarına yol açar ve epileptik nöbet oluşur.
Konjenital Malformasyonlar (Doğuştan olan bozukluklar) Bazı beyin lezyonları (Değişim gösteren doku bölgesi) Doğum sırasında oluşabilir.Febril Konvülziyonlar
(Ateşe bağlı istem dışı şiddetli kasılmalar)
Febril konvülziyonun tek nedeni yüksek ateştir. Her 1000 çocuktan 19 ile 36'sında en az bir kez yüksek ateş nedeni ile konvülziyon geliştiği tahmin edilmektedir.
Enfeksiyon Sistemik (tüm vücudu etkileyen) ya da şiddetli enfeksiyonlar yüksek ateşe ve dolayısıyla febril konvülziyonlara neden olabilirler.
Tiroid Hastalıkları
Tiroid bezi vücuttaki sıvı dengesinin kontrolünde önemli bir rol oynar. Sıvı dengesi ise epilepsi eğilimini belirleyen bir faktördür. Genellikle tiroid sorununun tedavi edilmesi epilepsinin düzelmesi için yeterlidir.
Beslenme
Bazı insanlarda epilepsinin nedeni olarak B6 vitaminin eksikliği saptanmıştır.
Nöbet sırasında yapılması gerekenler :
• Hasta tehlikeli bölgeden uzaklaştırılmalıdır (Örneğin; trafik, keskin cisimler, köşeli yerler).
• Elbiselerin öncelikle boyun kısmı gevşetilir.
• Soluk yolunu açık tutabilmek için hasta yan olarak yatırılır.
• Nöbet dikkatle takip edilir.
• Saate bakın: Nöbet süresi? Seyri takip edilir. İdrar kaçırma, dil ısırma vs var mı?
Hemen ilk yardım doktoru çağrılır ve hastanın yakınlarına haber verilir.

PARKİNSON HASTALIĞI
Parkinson hastalığı henüz tam olarak bilinmeyen nedenlerle beynin dopamin üreten hücrelerinin azaldığı nörolojik bir hastalıktır. Beyinde bazal ganglionlarda dopamin azlığına ve diğer reseptör bağımlı sistemlerin rölatif olarak aşırı aktivitesine bağlı olarak ortaya çıkar. Hastalığın sıklığı genel popülasyonda binde 2-3 iken, 55 yaş üzerinde yüzde bir civarındadır.G enellikle 50 yaşından sonra , nadiren 40 yaşın altında ortaya çıkan , yavaş ilerleyen bir tablodur. Parkinson daki en önemli belirtilerden birisi istirahat halinde görülen tremor yani titremedir. En çok ellerde görülür, tremor genellikle saniyede 3 - 7 vuruşlu olup bir amaca yönelik hareket esnasında ve uykuda kaybolur. Parkinsonda diğer önemli bir belirti kas tonusundaki artmadır bu nedenle hastada bir katılaşma vardır, hastaya pasif bir hareket yaptırılmak istendiğinde bir dirençle karşılaşılır. Örn. hastanın bükülmüş kolu dirsekten açılmaya çalışıldığı zaman karşılaşılan direnç nedeni ile hareket zorlaşır buna dişli çark arazı adı verilir. Diğer önemli bir belirti hareketlerdeki genel yavaşlamadır. Yürüyüş küçük adımlarla, kolları sallamadan ve vücut öne eğik ( antefleksiyon postürü ) pozisyondadır. Bunlara ilave olarak mimiklerde azalma, monoton ve kısık sesle konuşma ve oturup - kalkma güçlüğü de hastalığa eşlik eder.Öne, arkaya veya yana doğru düşmeler olabilir. Hipersalivasyon (salya artımı), sebore (ciltte ve saçlı deride yağlanma, pullanma), konstipasyon (kabızlık) sık görülen; empotans, enkontinans (idrar kaçırma), ortostatik hipotansiyon seyrek görülen otonom sinir sistemi belirtileridir. Depresyon ve ileri devrelerde demans (bunama) görülür. Hastalık tablosu hastadan hastaya değişebilir
Parkinsonizmin en sık formu Parkinson hastalığıdır, ancak primer olabildiği gibi aşağıdaki başka nedenlere bağlı olarak ta gelişebilir;
Dejeneratif :
• İdiopatik Parkinson Hastalığı
• Parkinson artı sendromları
-Multisitem atrofi
-Progresif supranükleer palsi
-Kortikobazal dejenerasyon
-Lewy-body hastalığı
Semptomatik nedenleri:
• Posttravmatik ( travma sonrası )
• Sinir sistemini etkileyen bazı ilaçlar
• Arterioskleroza bağlı
• Toksik (manganez, karbon monoksit, karbon disülfireye maruz kalma gibi.)
• Ensefalit ( beyin iltihabı )sonrası
• Anoksik ensefalopati (Beyin hücrelerinin oksijensiz kalması)
• Kronik bazı beyin hastalıklarına bağlı olarak (Alzheimer hastalığı .vb)
Parkinson Dopamin adı verilen sinir sistemi için gerekli olan maddenin düzeyinin düşmesi ile ortaya çıkan bir hastalık olduğu için tedavide de bu maddenin yerine konması prensibine bağlı medikal tedavi uygulanmaktadır.Bunun için Dopamin, Dopamini taklit eden ilaçlar ve Dopaminin yıkılmasını engelleyen çeşitli ilaçlar kullanılmaktadır. Ayrıca Parkinson hastalığında rölatif olarak artan Asetilkolini azaltmak amacıyla antikolinerjik ilaçlar kullanılabilir. Bazen hastalarda cerrahi tedaviler de yapılmaktadır. Bunun için talamus, globus pallidus, subtalamik çekirdekler gibi bazı çekirdeklerin cerrahi olarak çıkartılması veya derin elektrotlar yerleştirilerek buradaki hücrelerin aktivitesini azaltmaya yönelik girişimler yapılabilmektedir.
Hasta yakını olarak yapabilecekleriniz…
Hastanın yaşam kalitesinin artırılmasına katkıda bulunabilirsiniz:
• Gündelik yaşamda, belirtiler ve hastalığın evreleri konusunda hekime bilgi vererek tanı konmasına yardımcı olabilirsiniz.
• Hastanıza, kısıtlılıklarına teslim olmaması için moral destek sağlayabilirsiniz.
• Tedavinin doğru uygulanmasını gözleyebilirsiniz. Bu hastalıkla başa çıkmada temel noktalardan biridir.
• Hastaya lojistik ve idari destek sağlayabilirsiniz.
Fizik egzersizin düzenli olarak uygulanmasında hastaya yardımcı olun.
Egzersizler (duruş egzersizleri, yürüme vb.) kalbi, kasları ve kemikleri olumlu yönde etkiler. Bir fizyoterapiste veya yetkili bir antrenöre/masöre başvurmaktan çekinmeyin.

Hastanın ev içinde güvenli hareket etmesini kolaylaştırabilirsiniz:
• Sehpa gibi odayı daraltan, engel ve risk yaratan eşyalardan kurtulun.
• Tuvalet ve banyolarda hem içe hem dışa açılabilen kapılar kullanın.
• Mutfak, banyo, tuvalet gibi mekanlara sağlam tutunma boruları yerleştirin.
Düşme riskini önlemeye özellikle dikkat edin:
• Kaygan veya çok yapışkan zeminden kaçının.
• Olabildiğince çabuk ulaşabilmek için telefon numaralarını hastanızın yakınında bulundurun veya siz de ezberleyin.
• Kaymalarını önlemek amacıyla halıları sabitleyin.
Hastanın günlük yaşamını kolaylaştırın:
• Tedavinin uygulanmasını basitleştirmek için: İlaç alma saatlerini alışkanlık haline getirin, unutmaları önlemek için günlük dozları önceden hazırlayın, evin her yerinde acil kullanım için bir miktar ilaç bulundurun (mutfakta veya komodin üzerinde vb.).
• Hastanın günlük yaşamını kolaylaştırmak için: Bir telesekreter sağlayın, kablosuz bir telefon kullanın, sokak kapısına "zili çaldıktan sonra bekleyin" yazısı asın.
BAŞ AĞRISI
Baş ağrısı, sık karşılaşılan sağlık sorunlarının başında gelir. Erkeklerin %93’ü, kadınların ise %99’u hayatları boyunca en az bir kez baş ağrısından şikayetçi olurlar. Baş ağrısı çoğu zaman hiçbir özel hastalığın göstergesi olmamakla birlikte, nadiren başka hastalıkların seyrinde ortaya çıkar; seyrek olarak da hayatı tehdit edici bir durumun ilk belirtisidir.
Toplumda en sık görülen baş ağrısı tipleri:
1. Gerilim tipi baş ağrısı
2. Migrendir,
3. Küme başağrıları
4. Servikojenik başağrısı
5. Diğer nedenlere bağlı ikincil başağrıları
Gerilim tipi baş ağrısı genellikle enseden, göz kürelerinin üzerine doğru yayılır; sıkıştırıcı vasıfta ve hafif-orta şiddettedir. Süresi 20 dakika ile 7 gün arasında değişir.
Migren ise tek veya iki taraflı, orta-yüksek şiddette, bulantı, kusmanın eşlik edebildiği, zonklayıcı vasıfta bir baş ağrısıdır. Süresi 4 saat ile 3 gün arasında değişir.
Baş ağrısına eşlik eden şiddetli kusma, çift görme, görme kaybı, bilinç kaybı, nöbet, sürekli uyku hali, kişilik değişikliği, felç gibi durumlar acil olarak bir sağlık kuruluşuna başvurmayı gerektirir. Toplumdaki genel kanıların aksine, bu gibi durumların eşlik etmediği bir baş ağrısının altında tümör veya beyin kanaması olma olasılığı oldukça düşüktür.
Baş ağrılarının çoğu, hekimle iyi bir işbirliği, baş ağrısına neden olan durumlardan kaçınma, ilaçların düzenli kullanımı ve kontrollerin zamanında yapılması ile tedavi edilebilir durumlardır.
Nöroloji Bölümünün ilgi alını içerisinde olan hastalıklar;
Serebrovasküler hastalıklar
Akut İskemik inmeler
Beyin kanamaları
Dejeneratif hastalıklar
Vasküler Demans,Alzheimer Hastalığı,ALS vb Hareket Bozuklukları Parkinson Hastalığı,Distoniler,Diskineziler,Esansiyel Tremor,uzursuz bacak sendromu,
Huntington Kore vb Epilepsi,Fokal ,Generalize Epilepsiler,Status Epileptikus Demyelinizan Hastalıklar Multipl Skleroz,Akut demyelinizan Ensefalomyelit,
Transvers myelit Santral sinir sistemi Vaskülitleri,Nöropatiler,Toksik metabolik,Immün nöropatiler,Guillen Barre sendromu vb Kas hastalıkları Sinir kas kavşağı hastalıkları Myastenia Gravis Başağrıları ,Belağrıları ve Boyun ağrıları Vasküler, Gerilim,Servikojenik başağrıları,Temporal arterit,Nevraljiler vb Konfüzyonel Durumlar
Delirium,Ensefalit vb.Baş Dönmesi
 
Geri
Üst