Cinler Alemi

özgeaslan

Yeni Üye
Üye
Cinler Alemi
İnsanlar gibi yeme, içme, evlenme ve üreyip çoğal­ma onlarda da var mıdır?Bu soruların cevabını, bu hususta sîzlere geniş bil­gi verecek ve sizi lâyıkı veçhiyle aydınlatacak olan bu makaleye bırakıyorum; buyurun, zevkle okuyunuz!..


Alıntı:



Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…

İçinde yaşadığımız dünyayı ve bütün kâinatı şüp­hesiz ki Allah yaratmıştır.Denizleri, dağlan, kayaları ve ovalan da yaratan Odur!
Varlık aleminde her şeyin çift yaratıldığına dair, Kur’an-ı Kerimde sarahat vardır…Şurası da bir gerçektir ki, yere karşılık göğü, tüm­sek ve dağlıklara karşılık düzlük yerleri, karaya karşı* lık denizi yaratmıştır.

Şimdi aklımızı şöyle bir soru zorlamaktadır:
Peki eşref-i mahlûkat olan bu insan varlığına karşılık (yâni onun mukabilinde) neyi yaratmıştır, aca­ba Allah?
İşte tercemesini bi iznillâh başardığımız bu kitabın konusu budur!Bu kitabda insanoğluna karşılık yaratılan Cinler­den bahs edilmektedir.
Kur’an-ı Mübinde sık sık: «Ey Cin ve İns toplulu­ğu!» diye muhatap tutulan bu cin topluluğu nedir? Ne­den yaratılmıştır? İnsan ve diğer yaratıklar gibi gözle görünmemelerinin nedeni nedir?
İnsanlar gibi yeme, içme, evlenme ve üreyip çoğal­ma onlarda da var mıdır?Bu soruların cevabını, bu hususta sîzlere geniş bil­gi verecek ve sizi lâyıkı veçhiyle aydınlatacak olan bu kitaba bırakıyorum; buyurun, zevkle okuyunuz!..
Terceme ve te’liflerime, değişik konuyu ihtiva eden bir kitabı daha katmaya beni muvaffak ıklan ulu Al­lah’a hamd-ü senada bulunur; okurlarımın azami dere­cede faydalanmalarını yine O’ndan niyaz ederim..
Sa’y ve gayret bizden, tevfik ve hidayet Allah’dan..

M. Ferşat
Mütercim
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adı ile başlarım.
Hamd, insanların ve cinlerin yaradıcısı olan Allah’a mahsustur!
Allahdan başka hiçbir ilâh olmadığına, bir oldu­ğuna ve şeriki bulunmadığına öyle bir şehadet getiririm ki, o şehadeti kendine edinen mutlaka cenneti hak eder…
(İnsanlığı) Cennet’e davet eden Muhammedin (S. A.V.) onun kulu ve Resulü olduğuna şehadet ederim!
Allah ona ve Hak yolunun çetin ve yaman yolcusu olan âl ve eshabına rahmet etsin! Yine ona ve farz ile sünneti yerine getiren ashabına salât ve Selâmı —ona öğrettiği bir şekilde— (yâni lâyıkı veçhiyle) ihsan bu­yursun.
Bu kitap, CİN hakkında (varit olan) haberleri ve onlara taalûk eden hüküm ve eserleri bir araya ceme-dip zikretmektedir.
Bu kitabın telifi ve bu minval üzere tasnifine sc-beb, Cinlerin tıpkı insanlar gibi evlenip, birbirleriyle cinsî ilişki kurup da bir aile hayatı yaşayıp yaşama­dıklarına dair yapılan bir müzakere olmuştur.
Bunun, toplantı meclislerinde takrir etmek suretiy­le ifade edilmesi, meseleyi enine boyuna tahkik edip an­latılması güç olduğundan, bu meselenin bir kaç mu­
kaddime halinde takrir edilmesi icab etti. Ben de bunu uygun gördüm :
1 — Filozoflar, Kaderiye ve zındıkların görüşleri­nin tamamen aksini müdafaa ederek, cinlerin varlığını isbat etmek ve aksi kanaatte bulunanların sözlerini çü­rütmek..
2 — Onların ince veya kalın müşahhas cisimlere sahib olduklarını, ancak b usayede gelişip muhtelif şe­killer alabildiklerini ve yine bu itibarla cinsî temas ku­rabildiklerini izah etmek.. Çünkü böyle bir münasebet, ancak birbirlerine temas edebilecek iki cisim arasında düşünülebilir…
Bu meseleden de, onların bir mekânda yer aldık­ları, tıpkı insanlar gibi yeyip içtikleri, evlenip üredikle-ri mevzuu ortaya çıkar. Zira, canlı bir cisme, büyüyüp yetişmesi, üreyip çoğalmasına sebep olacak bir yer ge­rekmektedir, ki nevinin varlığını muhafaza edebilsin.
3 — Onların mükellef olduklarını anlatmak… Haş-viye buna muhalefet etmiştir. Çünkü insanların cin­lerle evlenebilmesine cevaz verenler, onların ya mü’-min veyahut ehl-i kitab’dan olmalarını şart koşacak­lardır.
Adem oğlunun kadınlarında bu şart olursa, Cin ka­dınlarında minbâbilevlâ şart olması lâzımdır.. Çünkü onlarla evlenmeye cevaz verenler bunda bir fark gözet­miyorlar.



— 8 —
Bundan şu mesele doğar : Peygamber Sallallâhü aleyhi ve sellem, insanlara olduğu gibi, onlara da gön­derilmiş midir? Edelihak’in dediği, ibni Hazm’in kesin olarak beyan ettiği gibi kendilerinden bir peygamber­leri var mıydı? Yoksa aralarında, Allah tarafından gön­derilmiş olmayan ve fakat Adem oğlunun peygamber­lerinden, Allah kelâmını dinlemek, kavimlerine gidip ir­şat etmek amacıyla Allah’ın yeryüzüne yaydığı bâzı ele­manmanları mı vardı? Bu görüş, selef ve halef âlimle­rinden bir çoklarına aittir.
Evet Cinlerden bir güruh, Peygamber (S.A.V.) den Kur’an dinlemiş, kavimlerine gidip: «Biz, Musadan son­ra indirilen bir kitab dinledik» demişlerdir. Bu, Peygam­ber onlarla buluşup davet etmeden önce olmuştur.
Bundan da onların yaptıkları iyi işlerden mükâ­fatlanacakları, kötü işlerinden dolayı da cezalana­cakları, Mü’minlerin cennete, kâfirlerin de cehenneme girecekleri meselesi doğar.
Böylece her mukaddime bir çok meseleyi muhtevi olur, ona çeşitli kapılar açılır. Birbirleriyle ilgili mese­leler dizilir, bu dizgide asla çözülüp dağılmayacak inci­ler yer alır. İçinde (akıllara durgunluk verecek) nükte, haberler bulunur. Onlar hakkında rivayet edilen ha­dîsler yer alır.
Cin hahkında konuşmak, kişiyi bir çok şeye muh­taç duruma sokar.
Bu sebeble, bu kitabı çıkarmak için Allah’a karşı istiharede bulundum, onlar hakkında varid olan bir çok fikirleri bu kitabda dere edip, hazerî ve seferi hâllerini ihtiva eden ahkâmın en önemlilerini topladım. Böyle­ce onları gizleyen perdeleri araladım. İçlerinde sakla­dıkları her türlü hile ve düzenbazlıklarını da dile ge­tirdim.
Her kesime bir fasıl yaptım. Her bir meseleye de bir kapı açtım…
140 bâb olarak tesbit ettim.. Her meselenin tafsilâ­tına girip bir bir anlatmak icab ederse bu bâbları daha da çoğaltabilirdik..
Kitaba (Akâmül – Mercan Fî Ahkâmil – Cân) ismi­ni verdim.
Cinler alemi
Şeytanların iğvâlarmdan Allah’a sığınırım. Onla­rın azgınlanna karşı Allah’dan yardım isterim.
Ancak onun vereceği güç sayesinde onlardan gele­cek her türlü saldırılarını önlerim, O’nun vereceği iz­zetle onları boğabilirim. Ve yine onu zikretmekle hile­lerinden kendimi korurum.
Evet O’nun vereceği güçle, güçlerini hükümsüz kı­larım.. O bana yeter. Ne güzel vekildir O. Velâ havle ve-lâ kuvvete illâ billâhil-âliyyil-âzim..
CİN VARLIĞININ İSBATI VE BU BÂBDAKİ
FIKIR AYRILIKLARI


İmamul – Haremeyn (Eşşâmil) adlı eserinde der ki: «Şunu iyi bilin ki: Bir çok filozof şu Kaderiye men­suplarının ekserisi ve zenadıkanm tümü şeytanları ve Çin’i inkâr etmişlerdir. Şu halde Dinle alâkası olmayan ve şeriatı hiçe sayanların bunu inkâr edişlerinde şaşı­lacak bir şey yoktur!
Bizi hayrete düşüren şey; Kur’ân nsisları, haberle­rin tevatürü, gözleri kamaştıracak, inançlarımızı artı­racak bir şekilde ortada olduğu hâlde Kaderiyenin bu­nu inkâra kalkışmasıdır…» Adı geçen İmam, bu fikri­ni beyan ettikten sonra, gerek Kitab ve gerek Sünnetten bir çok delil serd etmiştir.
Ebu Kasım El – Ensarî, (El-îrşad)’m şerhinde der
ki :
«Mutezilenin kısm-ı küllisi Cinleri inkâr etmişler­dir. Bunların inkârlarını, Cinlere önem vermeyişlerin-den anlamış bulunuyoruz. Halbuki onları isbat etme bâbinda aklî imkânsızlık yoktur. Kitab nasları ve Sün­net onların var olduklarını haykırmıştır. Ve bunu is­bat etmiştir. Öyleyse Dine sımsıkı sarılan akıllı kişi, ak­lın cevazına, şeriatın sübûtüne kâil olduğu bir şeyi in­kâr etmemesi lâzımdır.»
El – Kadı Ebu Beki El – Bakillânî’nin fikri : «Kaderiyenin çoğu, eskiden Cinlerin varlığını kabul ediyorlardı. Şimdi ise inkâra kalkışıyorlar. Onların bâzı­ları Cinleri kabul ediyorlar ve şöyle diyorlar: Cinler gö­rünmez. Çünkü cisimleri gayet incedir ve şua onlara nüfuz etmektedir. Kimisi de diyor ki: Görünmezler. Çünkü onların renkleri yoktur.» r
Yine Imamül – Haremeyn’e dönüyoruz: Diyor ki: «Sahabe ve Tabiin, kendi zamanlarında şeytan ve cinle­rin varlıklarını kabul ettikten, onların şerrinden Allah’a sığındıkları sabit olduktan sonra, bizim ayrı ayrı âyet ve hadîsle bunlan isbata kalkışmamız tekellüf olur.
Gerçekten Dinine bağlı olan kişi, Sehabe ve tabiin­in ittif sıkına karşı gelmez…» Fikrini böylece beyan et­tikten sonra bir çok hadîs serd edip şöyle demiştir:
Bizim bu delillerimizi kabul etmeyenler, dinde suç­lanırlar…
Bu durumları, aklî esaslar ve mantıkî kaideler yö­nünden her ne kadar kendilerine bir leke getirmezse de, (yukarıda beyan ettiğimiz gibi dinen suçlu olmalarına bariz bir işarettir..)
Onların inkâr yoluna sapmaları, Cin ve Şeytanları gözle göremedikleri, elle tutamadıkları içindir.. «Şayet onlar, mevcut olsalardı, kendilerini bize gösterirlerdi..» diyorlar..
Mezhebi ve düşünce tarzları bu olan kimselerin inançları artık belli olmuştur..
Gerek âyet ve gerekse hadîslerden, İmam el – Ha­remeyn’in burada serd ettiği delilleri yazmamam, ileri­de bahsi geleceğindendir.
Hemedanlı Kadı Abdül – Cebbar bin Ahmed der ki:
Cinlerin varlığını isbat eden deliller naklidir; aklî değildir.
Çünkü gözle görülmeyen cisimlerin var olduklarını akıl isbat edemez.
Bir şeyin başka bir şey’e delâlet edebilmesi için, o şey ile,— fiilin faili ile olan münasebeti gibi bir mü­nasebet bulunması gerekir.
Bir işin meydana gelmesi, nasıl ki o işin failine ve o failin güçlü, bilgili, görücü ve duyucu olmasına delâ­let ediyorsa, bunun da öyle olması lâzım gelmektedir..
Sonra Çin’in zoraki bilinmesi de icab etmez! Gör­müyor musun; aklı başında olan filozoflar bile bu bâb-ta görüş ayrılığına düşmüşlerdir:
Bir kısmı, Çin’in varlığına kâil olurken; diğer bir kısmı da inkâr yolunu seçmiştir… Oysa onlann hemen hepisi aklı başında kimselerdir.
Şu halde Çin’in varlığı zoraki bilinmesi lâzım ge­len hususlardan olsaydı ihtilâfa düşmezlerdi… Hattâ varlığında en ufak bir şüpheye bile kapılmazlardı.
Hiç bir filozof ve aklı başında olan kimsenin, yerin altında, göğün de üstünde bulunduğunu inkâr ettiği görülmüş müdür? Hayır! Çünkü bunlar bilbedâha bili­nen hususlardandır.. Onun için onlar bunda anlaşmaz­lığa düşmemişlerdir.
Hiç kimse onları bu hususta şüpheye düşürebilir mi, veyahut başka bir tâbirle hiçbir bilgin onları bu bâbta yanıltabilir mi? Demek ki Çin’in varlığı bizzaru-re sabit değildir! Aklı başında olanların onun varlığın­da görüş ayrılığına düşmeleri, Çin’in bizzarure var ol­duğunun bilinmesine imkân tanımamaktadır. Tabiî bu onun fikridir. Halbuki onların varlıklarına delâlet eden o kadar çok âyet ve hadîs vardır ki, bir bir anlatmak için yerimiz kâfi gelmemektedir. Peygamberimizin, on­ların var olduklarına inanması bile bizim inanmamız için kâfi bir delil ve susturucu bir sebeb olur.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
evet varlar.onlarda aile kuruyorlar yemek yiyorlar uyuyorlar yasıyorlar yanii :)
insanlarla pek uğraşmazlarmış din hocam söylemisti ancak insanlar onlara ulasmak istediklerinde müslüman olmayanları musallat olabilirmiş yada çocuk cinler musallat olabilirmis.Onlar geleceği görmezler geçmişi bilirler çünkü yaşları 400 küsür olanda var 3-4 olanda var :) evet bazen fal baktırdığınızda gelecekte böyle bir şey olacak derler bunun nedenide cinler meleklerin konusmalarına misafir olurlar ışınlanabildikleri için.bunun sırrıda buymus arkadaslar bende cok merak ederdim ve öğrendim siznle paylastım :)
 
tılsımla cinin ne alakası var biri bana anlatsın bana cinleri tılsıma emanet ediyolarmış dedilerde
 
Geri
Üst