dinimizde evlilik ve kadın!

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
dinimizde evlilik ve kadın!
dinde evlilik dinimizce evlilik dinen dinimizde dinimizde evlenmek
Geçmişten günümüze hak dinler, her zaman insanlara yol gösterici olmuştur. Her konuda insana rehberlik eden hak dinler hiç mümkün müdür ki toplumun temel yapıtaşı ve sigortası olan aile konusunda rehberlik etmesin?

Kur’ân-ı Kerim’in birçok yerinde insanların kadın ve erkek olarak, aralarına muhabbet koyularak yaratıldığı, vs.. konulardan bahseden aile hayatına yönelik âyetler görmek mümkün. Ama aralarından birinin örtülü anlatımının altında mesajlar aramadan geçmek mümkün değil. Ne kadar müfessir olmasak ve Kur’ân’ı yorumlamak haddimize düşmese de, Kur’ân’ın insanı direkt muhatap alan hitabına karşın âyetin işaret ettiklerini yazmadan edemedim.

Âyet şöyle:

“Hanımlarınız sizin için örtüdür, siz de onlar için bir örtüsünüz.” (Bakara, 187. âyet)

Ne demektir örtü? Kur'ân'ın belâgatlı anlatımının parçası olan âyetin maddî örtüden bahsetmediğini hepimiz anlıyoruz muhakkak! Öyleyse bu kadar katiyetle altı çizilen örtü ne?

Örtü deyince “Neyi örtmek?” sorusunu yöneltebiliriz ilk olarak. Meselâ, birbirimizin sırlarını örtmek olabilir mi? Bunu gerçekten yapabiliyor muyuz, yoksa tam tersi teşhir edici miyiz? Birbirimize olmamız gerektiği gibi aile hayatımıza da örtü olabiliyor muyuz? Vücudumuzun muhteşem bir mekanizmasının olmasına, ince milyonlarca sanat bulunmasına rağmen ten ile Rabbimizin onu örtüyor olması ile âyetteki örtü aynı şeyi düşündürmek için olamaz mı? Fertler teker teker zikredilirken, eşlerin her birinin aile hayatının mahremiyetini koruması noktasında o örtücülüğü yapması gerektiği mesajı çıkarılamaz mı? Acaba denildiği gibi, kol kırılıp yen içinde kalabiliyor mu?

Başka bir ciheti de maddî olmadığını katiyetle anladığımız örtülecek bir şeylerin varolması, eksiklerin kapatılması, örtülmesi gerektiğini çağrıştıramaz mı bize? Her iki bireyin de tek tek zikredilmesi, her ikisinin de örtüye ihtiyaç duyması, iki tarafın da hatalarının olabileceğini, kimsenin mükemmel olmadığını, kişinin kendini kusursuz algılamaması gerektiğini belirterek, mükemmellik aramanın önüne geçip “İkinizin de örtülecek yanları var. Hiç kimse kusursuz değil. Eksiğini bil, eksik arama. Sen ört ki o da senin hatalarını örtsün” anlamında bir örtüdür belki de?

Peki örtüyü bir zırh gibi de düşünemez miyiz? Maddî saldırıların önüne zırh olmamız gibi, zamanın, şeytanın, nefsin, toplum hayatının ruha saldırılarına karşı birbirimize bir koruyucu, bir kalkan, bir örtü olmakta kastediliyor olamaz mı?

Kadına ve erkeğe ayrı ayrı örtü olma görevi yüklenmiyor mu âyette? “Birbirinize” yerine ayrı ayrı söylenmesiyle eşit görev dağıtılıp, örtme görevinde olduğu gibi eşit sorumluluğunun olduğu anlamını da çıkaramaz mıyız kendi payımıza?

Evet bir âyetin benim kasır fehmime bile düşündürdükleri, bir satırın gördüğümüz, görmediğimiz onlarca anlamının olması ne muhteşem değil mi? Sadece tek bir satırla aslında aile hayatının en önemli problemleri olan, eşlerin hatayı hep karşı tarafta arayıp, kendini kusursuz görmesi; aile hayatının mahremiyetinin gereğince korunmaması ve eşler arasında çözülmesi gereken problemlerin dışarı sızdırılması, eşlerin iletişiminin zayıflamasıyla manevî destek vermemenin, korumamanın, yalnızlığın kişileri dışarı yöneltmesi ya da ruhsal yönden çökertmesi gibi daha göremediğimiz nice anlam, nice problem tespiti ve hepsine birden tek cümleyle sunulan çözüm:

“Hanımlarınız sizin için örtüdür. Siz de onlar için bir örtüsünüz!”

Şimdi Kur'ân'ın başta değindiğimiz yol gösterici yönüne bir daha dönelim ve rehbere ne kadar uyduğumuzu düşünerek, bildik bu âyet için ilmiyle amel edenlerden olup olmadığımızı sorarak kendimize, bir daha bir daha okuyalım âyeti ve tekrar tekrar sorgulayalım aile hayatımızı!


mutlu ailenin ilkeleri
Birbirinizin kusurunu araştırmayınız. Sonra aranızdaki sevgi ve saygıyı sarsarsınız. Resulullah "Koca zevcesini su-i zanna mevzu ederek ona baskı yapmasın, hanımını gizli teftiş etmesin" buyuruyor…

- Sırlarınızı başkalarına açmayın. İkiniz arasında kalması gereken sırlarınız olacaktır. Onları başkalarına açarak birbirinizi güç ve gülünç duruma düşürmeyiniz. Unutmayınız ki sırlar sizde kaldığı sürece siz onlara hakimsiniz, başkalarına da söylenince artık siz sırrınızın esiri olursunuz

- Hiç bir vazife aile vazifesinden önce olamaz. Züht, takva, nafile ibadet gibi gerekçelerle bile ailede karşılıklı karı-koca görevleri ihmal edilemez.

- Ailenizi düşünmek zorundasınız; malınızı kazanırken olduğu gibi, harcarken de ailenizi düşünmek zorundasınız. Hastalığı sırasında kendisine geçmiş olsun ziyaretine giden peygamberimize malını Allah yolunda tasadduk ettiğini söyleyen Sad. b. Ebi Vakkas'a "İyalini zengin bırakman, başkasına muhtaç bırakmandan daha hayırlıdır" buyurmuşlardır.

- Birbirinizin gönlünü alın; Bazı özel programlarla birbirinizin gönlünü hoşnut ediniz. Başkalarının dikkatini çekmemek ve aile mahremiyetine gölge düşürmemek için, şakalaşınız, eğlenceler tertip ediniz.

- Hoşnutluğunuzu paylaşın; birbirinizi ruhen desteklemek üzere birbirinizden hoşnut olduğunuzu yakın akrabalarınıza, anne-babanıza anlatınız. Bu aranızdaki güven ve sevgiyi artırır. Fakat birbirinizin özelliğini başkalarına anlatmayınız. Yani bir kadın kocasının özelliğini başka kadınlara, bir erkek de karısının özelliğini başka erkeklere anlatmaya kalkışmasın. Bu dinimizce kesinlikle yasaklanmıştır.

- Tatlı dil şart; evinize geldiğinizde birbirinizi tatlı dil, güler yüzle karşılayınız. Bu davranış sizin kendi sıkıntılarınızı da giderir. Geç vakitlere kadar dışarıda kalmayınız. Şüphelere meydan vermeyiniz.

- Kıskandırmak yok! Birbirinizi kıskandırma denemelerine kalkışmayınız. Telafisi güç sıkıntılara yol açarsınız.

- Gizli saklı olmamalı; birbirinizden gizli hiçbir şeyiniz olmasın. Şüphelere yol açarsınız. Her konuda birbirinizle istişare ediniz. Böylece, sonucunda da sorumluluğunu birlikte paylaşmış olursunuz. Çocuklarınızın yetiştirilmesinde anne-baba olarak öneminizi ve sorumluluğunuzu bilerek onlara örnek olunuz. Eğitimlerinde ihtilafa düşmeden müşterek metot uygulayınız.

- Gizlilik şart! Geçimsizliğiniz olursa, bunun sebeplerini başkalarına hatta en yakınlarınıza bile anlatmayınız. Zira bu anlatılanlar mutlaka bir suçlama olacaktır. Unutmayın ki, bu sıkıntı giderilir de, sonra anlattıklarınızdan dolayı birbirinize karşı mahcup olursunuz.

- Aileleriniz de önemli; birbirinize karşı gösterdiğiniz sevgi ve saygıyı ailelerinize karşı da gösteriniz.

- En güzeli aramaya kalkışmayın; zira güzelin güzeli vardır. En güzeli bulamazsınız. Öyleyse eşinizin güzel tarafları vardır, onu bulmaya çalışınız…

- Birbirinize karşı hoşgörülü olunuz

- Adetlerle inançlarınızı birbirine karıştırmayın. Yetişmiş olduğunuz çevreye aileden getirdiğiniz mahalli adetleriniz anlaşmazlık konusu olmasın.

- Birbirinize karşı nazik ve kibar davranınız, aileler nedense kibar davranışı, hep başkalarına karşı göstermek olarak değerlendirir. Halbuki kibar ve nazik davranışa da öncelikle aile fertleri layıktır. Şüphesiz ki, bu başkalarına kibar davranılmaz anlamına da gelmez…

- İş bölümüne dikkat ediniz. Fakat bunun için elinize kalem, kâğıt alıp yazmaya gerek yoktur. Hayat, iş bölümünü kendiliğinden yapmıştır zaten. Yeter ki anlayışlı olunsun. Küçük görüş, düşünce ve davranış farklılıklarını çözülmeyen problemler haline getirmeyiniz. Unutmayınız ki, iki kişinin her noktada aynı düşünmesi, aynısını yapması mümkün olamaz…

- Büyük yangınlar, küçük kıvılcımlar… İhtilaflar mutlaka olacaktır. İnsan zaman zaman kendisi ile bile ihtilafa düşer. Öyleyse bazı konularda muhalefet edilmesini eşler de tabii karşılamalıdır. Dolayısıyla küçük anlaşmazlıkları büyütüp problem haline getirilmeden halletmelisiniz. Şu güzel sözü de aklınızdan çıkarmayınız. "Büyük yangınlar, küçük kıvılcımlardan çıkar.
Kıvılcımları ise bir fincan su söndürür". Öyleyse bir fincan su ile söndürülebilecek kıvılcımı büyütüp itfaiyeyi çağıracak felaket haline getirmeyiniz. Eşinizin istemediği kişileri evinize almayınız.

- İnançlı olunuz. Birbirinize karşı davranışlarınızın temelinde sadece Allah’ın rızasını kazanma niyeti ve samimiyeti olsun. O zaman huzur bulur ve mutluluğunuzda ve kutsal aile yuvanızın devamında yardımcınız Allah (c.c) olacaktır.
 
Herşey diyorki Allah rızasını kazanmak için..Peki ya karşındaki insanı kazanmak ne olacak.?
Allahın Rızasını kazanayım derken karşı tarafı mutsuz ediyorsanız ne olacak.?
Biri bana bişey söylesin yoksa çıldırıcam..Din ile aşk arasında kaldım....
 
o da Allah'ın Sende sahibinden istiyecen Allah bunu kabul buyurursa karşındakininde yapabileceği birşey yok
Allah'ın rızasını kazanmak onu mutsuz ediyorsa nefsinin esiri olmuş senide yoldan çıkarmaz inşallah
 
çıldıracak dereceye geldiysen öyle birşey yap ki hem Allahın rızasını kazan hemde karşı tarafın mutluluğunu sağla din ile aşk arasında kalmamalısın din başka bişey aşk ise (bireye duyulan sevgi) bambaşka birşey ama her ikisinin de güzelliği vardır...
 
Geri
Üst