Formula 1'in Efsane Pilotları

Ce: Formula 1'in Efsane Pilotları

JACQUES VILLENEUVE

Doğum Yeri: St.Jean, Kanada
Yaşadığı Yer: Monte Carlo,Monaco
İlk Grand-Prix: 10 Mart 1996
Kazandığı İlk GP: 28 Nisan 1996
Kazandığı İlk pole: 10 Mart 1996
Dünya Şampiyonluğu: 1

Jacques Villeneuve de diğer birçok pilot gibi, otomobillerle genç yaşta tanıştı. Henüz 15 yaşındayken annesi Joan ve amcası Jacques, onu Jim Russell'ın pilotaj okuluna yazdırdılar. Yaptığı deneme sürüşleriyle üstün bir performans sergileyen genç Kanadalı eğitmenlerinin gözünü kısa sürede doldurmayı başardı. 1987 yılına gelindiğindeyse Jacques, Spenard-David Formula 2000 sürücülük kursuna katıldı. Çıktığı yarışlarda gerçekten ümit vaad ediyordu. Hayallerini süsleyen Formula1'e varan basamakları müthiş bir hızla tırmanıyordu.

1988 yılında Alfa İtalyan Turing Otomobilleri Şampiyonasında boy gösterdi. 1989 da ise İtalya'da Formula 3000 yarışlarına katıldı ve iki kez ikincilik, iki kez de üçüncülük elde etti. 1990 yılında da Japonya Formula 3000 şampiyonasında yarıştı. Japonya'da üç kez zafere ulaşan Jacques, bir ikincilik, beş de üçüncülüğe imza attı. İndycar'da mücadele edeceği 1994 yılına kadar Formula Atlantik yarışlarında tecrübe kazandı. Ve 1994 'te İndycar pistlerine hızlı bir giriş yaptı...

1994 Yılında İndycar serisinin en iyi çaylağı seçilmişti. Ancak o, bu ünvanı fazla taşımak istememiş olsa gerek, 1995'te İndycar yarışlarının şampiyonu oluverdi. Artık Jacques için sıra Formula1'e gelmişti.....

Çok geçmeden bu rüyası gerçek oldu ve 1996 yılında Williams-Renault takımı ile anlaştı. O kimilerine göre hala çaylak, kimilerine göreyse umut veren genç bir yetenekti....

Ve Formula1 1996 sezonu Avustralya'da start aldı. Bu Jacques Villeneuve'ün F1'deki ilk sezonuydu ancak Japonya Grand-Prix'siyla sona eren bu zorlu maratona dört birincilik sığdırdı ve şampiyonayı takım arkadaşı Damon Hill'in ardından ikinci sırada tamamladı. Formula1 serüveninin henüz ilk senesinde elde ettiği bu başarıyla ona, "umut veren genç yetenek" sıfatını yakıştıranları yanıltmadı. O aslında bir sezon sonra ulaşacağı şampiyonluğun sinyallerini veriyordu...

Gerçekten de öyle oldu ve bu genç Kanadalı, 1997 F1 sezonunda tam yedi birincilik aldı. Villeneuve 81 puanla sezonun pilotlar şampiyonu olurken takımı Williams-Renault da takımlar şampiyonluğuna ulaştı. Jacques Villeneuve'ün iki sezona onbir birincilik ve bir de şampiyonluk sığdırması, Formula1 otoritelerinin hiç beklemediği bir başarıydı. Ama o, babası Gilles Villeneuve'ün yolunda gururla ilerlemekte kararlıydı...

Ancak pistlerin bu hırslı çocuğunun istikrarlı çıkışı uzun sürmedi. 1998 sezonunu beşinci sırada tamamladı ve sezon sonunda Williams takımından ayrıldı. Yeni sezon içinse BAR takımıyla anlaştı. Bu onun için Formula1 kariyerinde yeni bir sayfaydı...

Fakat Kanadalı pilot 1999 sezonunda da kendisinden beklenen performansı gösteremedi. Şampiyonayı "0" evet tam "0" puanla son sırada tamamladı. Bu onun kariyerinde kara bir sayfa olarak yer aldı. 2000 yılında da pistlerin hızlı, hırslı ve atak pilotuydu ancak hedeflerinden hala uzaktı. Orta sıraların favori ismi olmaktan bir türlü kurtaramadı kendini...

Böylesine yetenekli bir pilotun, hedefleri zirve için uzak gibi gözüken BAR takımında kalması eleştirilse de o, takımına ihanet etmedi ve BAR takımına şampiyonluk yaşamaya geldiğini bir kez daha dile getirdi.

Şimdilerde ise hayranlarının kafasında tek bir soru var: Acaba şampiyonun dönüşü muhteşem olabilecek mi?
 
Ce: Formula 1'in Efsane Pilotları

DAMON HILL

Damon Hill, aynı babası Graham gibi geç bir başlangıç yaptı. İlk yıllarda motor yarışlarına katılan Damon, 1983 yılında arabalara geçti. Yirmili yaşlarının ortasındaydı ve bu dönemdeki performansları pek parlak değildi. Ancak bir anda kendini Formula Ford’da buldu ve 1986 yılından F3 serisine geçti. 1987’de iyi işler yapmasına karşın ilerleyen yıllar pek iyi geçmedi ve F3000 serisine geçti. Damon her zaman mali sorunlar yaşadı.

Ancak 1990’da gerçek potansiyelini gösterebildi. 1991’de çok hızlıydı ama mekanik sorunlar Hill’i engelledi. Hill’in performansları Frank Williams’ın kendisine test pilotluğu için öneride bulunmasına yetecek derecede iyiydi. 1992 yılında F1’de yarışmaya başladı. Nigel Mansell’in şampiyon olduğu sezonda Brabham ekibi ile yarıştı. BT60B iyi bir araba değildi ama Hill yine de iyi işler yaptı.

Mansell’in Williams’tan ayrılıp Indycar serisine gittiği 1992 sonu Hill için yeni bir başlangıç oldu. Frank Williams ve Patrick Head, Alain Prost’un takım arkadaşı olarak Damon Hill’i takıma getirdi. Bu imkanı iyi kullanan Damon, lider götürdüğü Britanya ve Almanya GP’lerinde teknik arızalar sebebiyle damalı bayrağı göremedi. Ancak ilk galibiyetini Macaristan’da almayı başardı. Ve bu galibiyeti Belçika ve İtalya’daki galibiyetler izledi. Sezonu üçüncü sırada kapattı.

Prost emekliye ayrıldıktan sonra Ayrton Senna ile takım arkadaşı oldular ancak bu arkadaşlık fazla uzun sürmedi ve Senna Imola’da yaşamını yitirdi. Bir anda takıma liderlik etme görevi Hill’in olmuştu. Michael Schumacher ile son yarışa dek mücadelesini sürdürdü ve Adelaide’da Schumacher’in kendisini yolun dışına itmesi sonucu şampiyonluğu kazanamadı. Hill 1995 yılında favoriydi ve sezona iyi başlamıştı ama Schumacher, Hill’in sezon içinde yaşadığı sorunları çok iyi değerlendirdi. Hill’in kontratı 1996 sonunda bitiyordu ve Williams takımı Heinz-Harald Frentzen ile anlaşmıştı.

Hill bu andan itibaren performansının zirvesine çıktı ve 1996 sezonunda sekiz yarış kazanarak şampiyonluğunu ilan etti. Ancak Willams’ta kalmak için artık çok geç olmuştu ve Arrows takımına katıldı. Felaket bir sezon geçirdi. Sadece Macaristan’da gerçek hızını gösterebildi.

F1’deki son iki sezonunu Jordan’da geçirdi. 1998 yılında takımın tarihindeki ilk birinciliği Spa’da kazandı. 1999 yılında motivasyonunu tamamen yitirmişti ve emekliye ayrılacağını çok defalar dile getirdi. Takımın sponsorlarından Benson&Hedges, Hill’in devam etmesini istiyordu ve Hill sezon sonuna dek yarışmayı sürdürdü. Suzuka’da üç yıl öncesinde şampiyon olan Hill’den çok uzakta bir görüntü çizerek emekliye ayrıldı.
 
Ce: Formula 1'in Efsane Pilotları

Mika HAKKINEN

İlk olarak 1991 yılında Phoenix’te bir Lotus 102B ile yarışan Mika, yeteneklerini gösterme imkanını iyi kullandı. Mika Hakkinen, karting ve Opel Lotus Euroseries’in ardından British F3 şampiyonluğunu aldı. Hakkinen 1992’de yeni Lotus 107 ile göze batan sonuçlara imzasını koydu ve sezon sonunda Ron Dennis tarafından McLaren’e getirildi. Ancak 1993 boş bir yıl olacaktı. McLaren Ayrton Senna ve Michael Andretti ile yarışıyordu ve Mika için yarış koltuğu yoktu. Andretti’nin Eylül ayındaki İtalya GP’si sonrası F1’den ayrılmasına dek test sürüşlerinde direksiyon başındaydı.

Hakkinen yarış koltuğuna geçtiğinde Portekiz GP’sinde sıralamalarda Senna’yı geçti ve bu Senna için bir motivasyon kaynağı oldu. McLaren’in yeterince mücadeleci olmaması Senna için hayalkırıklığıydı. Mika, Senna’yı bir daha hiç yenemedi ancak potansiyelini kanıtlayacak derecede iyi sonuçları elde etmeyi başardı. Senna, 1993 yılında Williams ile anlaştıktan sonra 1994 ve 1995 yıllarında takıma liderlik etme görevi Mika’nın oldu. Ancak bu yıllar McLaren için çok iyi yıllar değildi. Peugeot motoru ilk once Ford ile daha sonra Ford motoru Mercedes-Benz ile değiştirildi.1994 yılındaki sorunların ardından 1995 yılında, Suzuka’da en iyi sonuçlarını elde etti. Bir yarış sonra Adelaide’da yapılan son Avustralya GP’sinin practice turlarında bir lastiğini kaybetmesi sonucu büyük bir kaza yaptı ve ölümden döndü.

Hakkinen kış süresinde toparlandı ve geri geldi.Geri döndüğünde hakkındaki şüpheleri kırması gerekiyordu ve ilerleme kaydettikçe takımdaki yeri yeniden sağlamlaştı. 1997 yılında McLaren ve Mercedes kazanma potansiyeline sahip bir araba oluşturdu. Avustralya’daki sezon açılışında Coulthard galip gelirken, Hakkinen galibiyeti biraz daha beklemek zorunda kaldı ve kimsenin beklemediği bir anda kariyerinin ilk galibiyetini aldı.

Schumacher ve Villeneuve’ün tartışmalı biçimde çarpıştığı 1997 Jerez GP’sinde galip geldi. Bu tarihi andan itibaren bir daha asla arkasına bakmadı. 1998 yılında ilk Dünya Şampiyonluğu’nu kazanırken 16 yarıştan 8 tanesini kazamıştı. 1999 daha zorlu bir yıl oldu, İtalya’da yaptığı hatalar galibiyetine mal oldu, ancak son yarışta tacını korumayı başardı. Michael Schumacher ile mücadele edebilme potansiyeline sahip olan tek pilot olduğunu kanıtladı.

2000 yılında Ferrari yıllardır hiç olmadığı kadar iyiydi ve Hakkinen İspanya, Fransa, Avusturya, Macaristan ve Belçika’da kazanmasına rağmen şampiyonluk Michael Schumacher’in oldu. 2001’in açılışında Avustralya’da büyük bir kaza geçirdikten sonra, sezon sonunda F1’e bir yıl ara verme kararını açıkladı ve İngiltere ve A.B.D.’de birincilik aldı. Ara verdiği dönemde F1’e geri dönecekmiş gibi bir görüntü çizmedi.

Ve McLaren, 2002 Monaco GP’sinden sonra Mika için bir koltuk ayırabilecek durumda değildi. Mika emekliye ayrıldığını ilan etti ve 2003 ile 2004 yıllarında yarışmadı. Ancak 2005 yılında Mercedes-Benz ile DTM’de yarışmak için anlaştı.
 
Ce: Formula 1'in Efsane Pilotları

MICHAEL SCHUMACHER


michaelschumacher.jpg


Doğum Yeri: Hürth-Hermülheim-Almanya
Yaşadığı Yer: Vufflens-le-chateau - İsviçre
Boyu: 1.74 m
Kilosu: 74.5 kg
Medeni Hali: Evli
Eşi: Corinna Schumacher
Çocukları: Gina-Marie (20.02.1997), Mick (22.03.1999)
İlk Grand-Prix: 25 Ağustos 1991
Kazandığı ilk GP: 30 Ağustos 1992
Kazandığı ilk pole: 15 Mayıs 1994
Dünya Şampiyonluğu: 7

Michael Schumacher.... Formula1 pistlerinin hızlı, hırçın ve Şampiyon pilotu....

Hiç şüphesiz, 3 Ocak 1969 tarihinde dünyaya gelen bu sarışın çocuğun, yüzlerce beygirlik otomobillerin efendisi olacağı kimsenin aklına bile gelmemişti. Ancak babası Rolf ve annesi Elisabeth, Michael'in en büyük destekçisi oldular. Makinelere karşı bir hayli ilgili olan baba Schumacher, çim biçme makinesini bir Go-Kart aracına dönüştürdü ve 4. yaşgününde oğlu Michael'e hediye etti. Küçük Schumacher'in hayallerini yeşil sahalarda top koşturmak süslüyordu, ama O kendini minik Kartıyla şampiyonluk provaları yaparken buluvermişti....

Michael 11 yaşına geldiğinde Dünya Karting şampiyonası için Belçika'nın Nivelles kentine gitti ve orada izlediği bir pilot onu gerçekten derinden etkiledi. Çünkü o pilot efsane adam Ayrton Senna idi...

günden sonra şumi kendisini geliştirmekte hiç vakit kaybetmedi ve 1984 yılında, Almanya Junior Karting şampiyonasını kazanarak ilk zaferine imza attı. 1987 yılına gelindiğinde ise O'nu artık tüm Avrupa tanıdı çünkü hem Almanya hem de Avrupa Karting şampiyonu oldu. 1988 yılında Karting serüveni sona ermiş ve artık Schumacher, Formula Ford 1600 şampiyonası'na katılarak büyük arabalarla yarışmaya başlamıştı. Hedeflerine doğru emin adımlarla ilerleyen Alman pilot, Formula Ford 1600 şampiyonası'nda, henüz ilk yılında Almanya dördüncülüğü elde etti ve Avrupa şampiyonasında da ikinci oldu...

Kariyerine bir de, 1990 yılında Almanya F3 şampiyonluğu ekleyen Schumacher için artık Formula1 zamanı gelmişti. Gerçekten de öyle oldu ve şumi, 1991 senesinde Jordan takımı ile Formula1'e ilk adımını attı...

Jordan ile sadece bir Grand Prix'de yarıştı. Ve sonra da ilk kez Formula1 şampiyonluğunu tadacağı Benetton-Ford takımına transfer oldu...

1992 sezonunda, çaylak bir F1 pilotu için gerçekten de umut vaad etti.. İlk zaferini Belçika Grand Prix'sinde kazandı ve sezonu 53 puanla 3. sırada tamamladı.

1993'te ise pistlerde Alain Prost fırtınası esiyordu. Fransız pilotun şampiyon olduğu sene şumi 52 puanla sezonu 4. sırada tamamlayarak, başta hayran olduğu Ayrton Senna olmak üzere tüm Formula1 ustalarının dikkatlerini çekiverdi...

Ve yıl 1994...Efsane pilot Ayrton Senna'nın San Marino Grand Prix'sinde yaşamını yitirmesi tüm Formula1 dünyasını yasa boğdu. Sezon sonunda ise Michael Schumacher 92 puanla kariyerinin ilk şampiyonluğuna ulaştı ve kazandığı zaferi "Bunu hakeden O'dur" diyerek Ayrton Senna'ya armağan etti...1994 sezonu akıllarda BİR YILDIZIN KAYDIGI, DİGERİNİNSE YENİDEN DOGUŞUNUN KUTLADIGI YIL olarak kaldı....

Schumacher bu zaferinin bir tesadüf olmadığını 1995 yılında kazandığı ikinci şampiyonlukla kanıtladı ve 1996 sezonu öncesi Ferrari takımı ile anlaştı...

Şampiyonluğu Williams-Renault takımı pilotu Damon Hill'e kaptırdığı 1996 sezonunu 59 puanla 3.sırada tamamladı.Ancak 1997 yılında da Kanadalı pilot Jacques Villeneuve pistlerin en hızlısıydı ve F1'deki henüz ikinci senesinde şampiyonluğa ulaştı. Schumacher de klasmanda 2. sıradaydı ancak FIA, sezonun son yarışında Villeneuve'e çarparak kazaya sebebiyet veren Michael'i diskalifiye etme kararı aldı. O zamandan beri de Kanadalı ve Alman'ın yıldızları barışmadı...

1998 ve 1999 yıllarında da şampiyonluğa Mclaren Mercedes pilotu Mika Hakkinen ambargo koydu. Schumacher 1998'de 86 puanla sezonu 2. sırada tamamlayabildi. 1999 sezonu ise O'nun için şanssız bir yıldı. Silverstone pistinde kaza geçiren şumi'nin bacağı iki yerinden kırılmış ve sezon onun için artık bitmişti...

Ancak Schumacher 2000 yılında pistlere muhteşem bir dönüş yaptı. Sezon boyunca 108 puan toplayan tecrübeli pilot, 1995 yılından beri özlemini duyduğu şampiyonluğa yeniden ulaştı. Bu zaferin, takımı Ferarri için de ayrı bir önemi vardı. KIRMIZI ŞEYTANLAR en son 1979 yılında Jody Schecter ile pilotlar şampiyonluğuna ulaşmışlardı. Schumacher'in bu başarısı da takımı için 21 senelik hasretin sonu olmuştu...

2001 yılında da senaryo değişmedi. En zor durumlarda bile nabzını frenlemeyi bilen Shumi, bitime dört yarış kala, Macaristan’da şampiyonluğunu ilan etti. Sezon boyunca “en büyük rakibim” diye söz ettiği Mika Hakkinen ise hayalkırıklıkları ile dolu bir sezonun ardından, kendi deyişiyle “formula1’e bir yıl ara” vereceğini açıkladı.

2002 sezonunda ise, Michael Schumacher’in yeni rakipleri var. Williams – BMW pilotları Juan Pablo Montoya ve şampiyonun kardeşi Ralf, parlayan yıldızlar olarak göze çarpıyor.Mclaren’lerin neler yapabileceği ise merakla bekleniyor.

İşte Michael Schumacher’ir kısa ve zaferlerle dolu öyküsü…Şimdi insan şu soruyu sormadan edemiyor: Bir çim biçme makinesinin, böylesine başarılarla dolu bir öykünün baş kahramanı olabileceğini kim tahmin edebilirdi ki?.....

Kaynak
 
Geri
Üst