Genel Bilgiler

*GüMüŞ*

Yeni Üye
Üye
Genel Bilgiler
adana tekir yaylası satılık evler gülek yaylası satılık ev
Sosyal Durum
- Göç Olgusu
- Konut Durumu

- Göç Olgusu
Eski bir tarihi geçmişi olan Adana yöresinde çeşitli uygarlıklar yaşamış ve iz bırakmışlardır. Araplar, Selçuklular, Ramazanoğulları ve Osmanlıların (Türkmen ve Yörük Aşiretleri) yöre kültürünün çeşitlenmesinde önemli katkıları olmuştur. Adana kültürü oluşan bu kültür mozaiği içinde ortaya çıkan ulusal kültürün bir parçasıdır.
Çukurova’nın iklim ve toprak özelliklerinin pamuk ekimine elverişli olması 1860’lı yıllarda İngiltere’nin, ardından da Fransa ve Almanya’nın ilgisini çekmiştir. Bu ilgi sayesinde ilk tarım makineleri de bölgeye girmeye başlamıştır. Ekonomik yaşamdaki değişme sosyal yaşama da yansımış, pamuk ekimiyle beraber yöreye mevsimlik işçi göçleri de başlamıştır. İlimiz, çoğunluğu Güneydoğu illerinden olmak üzere özellikle 1970’ li yıllardan itibaren yoğun göç almaya başlamıştır. Göçle gelenlerin % 38.6’ sı Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden gelen vatandaşlardır. % 61.4’ ü Doğu ve diğer illerden gelenlerdir.1990’lardan sonra Güneydoğu Anadolu’da yaşanan terör olayları Adana’ya göçü daha da yoğunlaştırmıştır. Adana’ya olan göçün % 75’i geçim sıkıntısından, % 17’si can güvenliği, % 6’sı eğitim kaygısından ve % 2’si de sağlık nedenlerinden kaynaklanmaktadır. Nüfusu 1950 yılında 117 bin iken 1990 yılında 916 bine ulaşmış olan bu rakam günümüzde 2 milyona yaklaşmıştır.

Göçün Oluşturduğu Sosyal ve Ekonomik Sorunlar
-Çarpık kentleşme,
-Suç oranlarında artış,
-Aşırı nüfus yığılması,
-Gettolaşma,
-Sağlıksız yaşam,
-Düşük eğitim,
-Yetersiz istihdam ve yoğun işsizlik,
-İşportacılık ve sokak çocukları,
-Konut açığı,
-Altyapı yetersizliği.

Çözüm Önerileri
-Kentsel dönüşüm projesi üretmek,
-Altyapı sorunlarını çözmek,
-İmarlı ve sağlıklı konut üretmek,
-Yeni iş ve istihdam alanları açmak,
-Zorunlu ve mesleki eğitim vermek,
-Sosyal ve kültürel ortamı iyileştirmek,
-Sağlık sorunlarını çözmek,
-Kamu-Üniversite-Belediye-STÖ işbirliğini çözüme katmaktır.

Konut Durumu

DİE 2000 verilerine göre


Adana ilinde konut sayısı :469.189

Lojman sayısı :3.031

İl merkezi
Kent merkezinde 247.000 konut bulunmaktadır.
Konutların % 65’ inin iskân izninin olmadığı bilinmektedir.
Önümüzdeki 15 yıl içerisinde Adana’da 263.310 ilave konut ihtiyacına karşılık 12.297 ha arsa üretilmesi gerekecektir.

Çözüm Kentsel Dönüşüm Projesi uygulamak,
TOKİ destekli arsa üretmek ve kredi sağlamak,
Toplu konut kooperatifçiliğini teşvik etmektir.
 
Cevap: Genel Bilgiler

NÜFUS
2000 yılı Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre; 1 849 473 olan ilimiz toplam nüfusunun
1. 397 853’ü şehirlerde (%64,90), 451 625’i (%35.10) ise köylerde yaşamaktadır.

Yıllık şehir nüfusu artış hızı %21.70, köy nüfusu artış hızı ise % 6.29’dur.

Büyükşehir nüfusu 1.130.710’dur. Erkek nüfus oranı %49.74, Kadın nüfus oranı %50.26’dır.

Nüfus yoğunluğu 178’dir. Bu rakam Seyhan ilçesinde 1.762, Yüreğir ilçesinde ise 324 kişidir.

Aynı ilde doğanlar %71, başka ilde doğanlar ise %29’luk orana sahiptir.

Adana ili şehir nüfusu açısından Türkiye beşincisi il nüfusu açısından ise Türkiye altıncısıdır.

Toplam nüfusun %76,31'nin Seyhan ve Yüreğir ilçelerinden oluşan il merkezinde yaşamaktadır.

adana_nufus_yapisi.gif

2000 Ekim ayında yapılan nüfus sayımına göre

İl Nüfusu:1.849.478

Büyükşehir Nüfusu:1.130.7101990-1997

Nüfus Artış Hızı :%o 11.611997-2000

Nüfus Artış Hızı:%o 16.16

Şehir Merkezinde Nüfus Artış Hızı

1990-1997 Nüfus Artış Hızı

Seyhan:%o 31.12

Yüregir:%o 46.07

1997-2000 Nüfus Artış Hızı


Seyhan:%o 24.10
Yüreğir:%o 22.06
 
Cevap: Genel Bilgiler

Tarih
İLKÇAĞ
Arkeolojik çalışmalar sonucu ortaya çıkan bilgilere göre Çukurova Bölgesi’nde çok eski devirlerden beri yüksek kültürlü medeniyetlerin yaşadıkları bilinmektedir.

Çukurova’nın belirgin tarihi Kitvanza Krallığı ile başlamaktadır. Bu konuda Hitit Devleti’ne ait kitabelerden bilgi alınmıştır. Bu Krallık M.Ö. 1335 yıllarında Hititlerin himayesine girmiştir.

Hitit Devleti’nin M.Ö. yaklaşık 1191 – 1189 yılları arasında batıdan gelen akınlarla yıkılması ile birçok küçük krallıklar ortaya çıkmıştır. Sırasıyla Kue Krallığı, Asurlular, Klikya Krallığı, İranlılar, Makedonyalılar, Selokidler, Çukurova Korsanları, Romalılar hakim olmuştur. Romalılar zamanında Çukurova ve Adana’nın geliştiği söylenebilir. Çünkü burada yapılan büyük köprüler, yollar ve sulama tesisleri ile başta Adana olmak üzere Çukurova oldukça gelişmiş ve önemli bir ticaret merkezi olmuştur. Roma İmparatorluğunun yıkılışı ile birlikte İlk Çağ devri de kapanmıştır.


ORTAÇAĞ
Romalılar’dan sonra Orta Çağ’da Bizanslılar, Araplar, Selanikliler, Ermeniler, Mısır Türk Memlük Devleti, Ramazanoğulları buraya hakim olmuşlardır.

Ramazanoğulları Vakfiyesine göre bu dönemde; camiler, mescit ve medreselerle birlikte, yatılı ve yatısız yüksekokullar ve diğer kültür kurumları, sağlık ve sosyal hizmet veren kurumlar yapılmış, büyük imar atılımlarına girişilmiştir.


YENİÇAĞ
Yeni Çağ döneminin sonunda ve Yakın Çağ’da buraya Osmanlı İmparatorluğu hakim olmuştur. ( 1517 – 1918 )

19 y.y. Osmanlı İmparatorluğu’nu yıkmak üzere her türlü siyasi mücadeleye giren İngiltere, Fransa ve Rusya, Osmanlı İmparatorluğu’na başkaldıran Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’ya yardım etmişlerdir. Kısa bir dönem sonra ( 1840 ) buraları tekrar Osmanlı İmparatorluğu’nun eline geçmiştir. 1867 yılında İdari Teşkilat kurularak Adana Vilayet haline getirilmiştir. 24 Aralık 1914’de Fransızlar antlaşma hükümlerine göre Adana’ya girmişlerdir. Daha sonra 20 Ekim 1921’de Ankara Antlaşması ile 5 Ocak 1922’de Fransızlar Adana’yı terk etmek zorunda kalmışlardır.


YAKINÇAĞ


Adana İsminin Kaynağı
Adana'ya ait en eski yazılı kayıtlara ilk defa, Anadolu yarımadasının en köklü uygarlıklarından biri olan Hititlerin kaya kitabelerinde rastlanmaktadır. Boğazköy metinleri olarak bilinen M.Ö. 1650 yıllara tarihlenen bir Hitit tabletinde, Adana havalisinden URU ADANIA yani ADANA BÖLGESI olarak bahsedilmektedir. Bu konuda sadece bu tablet dikkate alınacak olsa bile ADANA ismi en az 3640 yıllık bir geçmişe sahiptir.

Eski çağlarda Seyhan Nehri kıyılarının bol miktarda söğüt ağacı ile kaplı olması ve bu ağacın Mezopotamya kavimlerince AND ağacı olarak tanınması da yöre isminin oluşumunda etkili olduğu kanaatini yaratmaktadır.

Yine başka bir görüşe göre, ormanlık yörelerde yaşadığına inanılan Fırtına Tanrısı ADAD (Tesup) adının, ormanları bol Toroslar ile Seyhan nehri bölgesinin oluşturduğu Adana yöresine isim olarak verilmiş olduğuna inanılmaktadır.

ADAD Hititler'in, TESUP da Suriye ve Mezopotamya kavimlerinin Fırtına Tanrısıdır.
Bu guruplar birbirlerinden düşünce, isim ve yazı tarzlarını alıp verdikleri için bu gelişimin olması kuvvetle muhtemeldir. Fırtına Tanrısı yağmuru, yağmurda bereketi getirdiği için bu bölgede çok sevilen, sayılan bir Tanrı olarak yasamış ve ona izafeten bu bölgeye de URU ADANIA yani ADANIN bölgesi de denmiş olması mümkündür.

Hititlerin etkisinde kalan Fenikeliler de Tarım ve Bitki Tanrısına ADONIS adını vermiştir. ADONIS "EFENDI" anlamına gelmektedir. Bu yöre ile sıkı ticaret yapan ve buradaki zengin orman ve ova ürünleri ile ticaretlerini geliştiren Fenikeliler'in, bu yöreye ADONIS'in yeri demeleri adet haline gelmiştir.

Sırası ile bu bölgeye gelen her kavim, devlet ve gelişen her uygarlık kendi kültür anlayışı ve değerleri içerisinde beldelere isim vermiş ve isimlerin anlamını açıklamıştır. Homer'in Ilyada'sında bu bölgeye Adana denilmiştir.

Yine batıdan gelen kavimlerce, Adana'yı kendi ilahları Uranüs'ün kurduğu ve oğulları Adanos ve Sarosa anlatılır. Adana doğulu kavimlere göre Fırtına Tanrısı ADONIS'in yeridir.
Bütün bu inançlar çok tanrılı eski çağlara aittir. Orta Çağ’da özellikle M.S. 7. yüzyıldan itibaren İslam ordularının bu bölgeye gelişiyle yeni anlayışlar içinde yeni tanımlar yapılmıştır. Arap tarihçilerinden Ibnül Adim, Adana isminin de eski peygamberlerden Yasef’in torunu EZENE'den geldiğini yazdığı "Halep Tarihi" isimli eserle kanıtlamaya çalışmaktadır. Orta Doğu’nun peygamberler bölgesi olduğu ve pek çok eski peygamberin bugünkü Anadolu sınırları içinde yasamış olduğu hatırlanırsa, bu açıklamanın nasıl geliştiğini anlamakta kolay olur.

Daha ileriki yüzyıllarda Karçinli-Zade Süleyman Şükrü Bey'in "Seyahat'ül-Kübra" adlı kitabında ise Adana'nın eski isminin "BATANA" olduğu ve İslamlık devrinde "ADANA"YA çevrildiği savunulmaktadır. Hatta bunun "Fi ezeneil arz" ayetinden esinlenerek yapıldığını da açıklamalarına eklemektedir.

DANUNA isminin M.Ö. yasayan kavimlerce bu bölge için kullanıldığı bilinen bir gerçektir. Bulunan kayıtlarda da mevcuttur.

Hatta Danunalıların yöre kurallarına ad ve paye verecek kadar kudretli oldukları da bilinmektedir. DANUNA adının asırlar boyunca değişerek zamanla BATANA ve daha sonra ADANA olması da çok kuvvetle muhtemeldir.

Yöreye gelen Türkler'in, yüksek Torosları aşıp güneye doğru sarkmaları sırasında yöreye "Çukurova" adını vermeleri de doğanın insanlara verdiği ilhamın güzel bir örneğidir. Toroslardan sonra adeta düz bir görünüm içinde çok tatlı bir eğimle Akdeniz'e kadar inen bu bereketli topraklar Türkler için "ÇUKUROVA" olarak bilinmiştir. Günümüze kadar da böyle bilinmektedir.

Bölgenin tarihi adı olan Kilikya ve Silisya (Cilicia) da bu bölgede bulunan zengin Kilkin yani kireç ve yine çok bol olarak bulunan Silex yani çakmak taşı madenlerinden dolayı verilmiştir. Bir başka ifade ile yöre, coğrafi özelliklere göre isimlendirilmiştir.

Hatta topraklarının bereketliliğinin verdiği ilhamla ADANA-EDENA (Cennet Yöresi) ve karlı dağlar bu ilhamı vermektedir.

Sümerlerden kalma "Gılgamış Destanı"ndan bu yana devamlı adı geçen, dikkat çeken yörenin adı da böylece sayısız kaynaklara, sayısız olaylara bağlanarak çok renkli bir gelişim takip etmiştir.
Osmanlılar idaresinde Adana birçok değişik yazılışlarla kayıtlara geçmiştir. Bunlardan birkaçı: Erde-na, Edene, Ezene ve hatta Azana olarak eski olarak eski tahrir defterlerinde, sicil kayıtlarında ve fermanlarda yer almıştır.

Gezici aşiretlerin zorunlu olarak 1865'den itibaren devlet zoru ile bölgeye yerleştirilmesi ve toprağa bağlanması sırasında Adana ismi ADANA olarak resmi kayıtlarda yer almış ve tescil edilmiştir.

Adana’nın İşgali ve Kurtuluş Savaşı
Büyük kayıplara sebep olan I. Dünya Savaşı, siyasi ve ekonomik üstünlük için birbirleri ile mücadeleye girişen Avrupa Devletleri arasında ve Avrupa'da çıkmıştır.

Kısa zamanda mücadele bütün kıtalara yayılmış ve Osmanlı İmparatorluğu da bu savaşın içine sürüklenmiştir. Sonunda imparatorluk çökmüş, topraklan parçalanmış, anayurt bile düşman istilası altında kalmıştır.

Beş cephede birden ve pek çok devlete karsı savaşmak zorunda bırakılan Osmanlı Devleti, Mondros Ateşkes Antlaşması ile imparatorluk topraklarının pek çoğunu düşmana bırakarak çekilmiştir. İşte bu dönemde Suriye cephesinde kalan Türk Birliği, o cephede Yıldırım Orduları Komutanı olarak bulunan Mustafa Kemal idaresinde Halep'e çekilerek, tamamen yok edilmekten kurtarılmıştır.

Zamanın sadrazamı İzzet Paşa tarafından, o sırada grup komutanı Liman Von Sanders'ten (Alman komutanı) elindeki tüm grup komuta ve koordinasyon yetkisini Mustafa Kemal Paşa'ya devretmesi bildirilmiş ve bu devir-teslim işlerini gerçekleştirmek için 31 Ekim 1918'de Mustafa Kemal Paşa Adana'ya gelmiştir.

Liman Von Sanders Paşa'nın "Yenildik. .. bizim için her şey bitti" sözüne karşılık, yetkiyi teslim alan Mustafa Kemal Paşa "Savaş müttefikler için bitmiş olabilir ama bizi ilgilendiren savaş, kendi istiklalimizin savaşı, ancak simdi başlıyor" karşılığını vermiştir.

İste bu sözlerin özetlediği ve vurguladığı mücadele yılları 1922'ye hatta politik anlaşmaların bitimine kadar yani 1923'e kadar sürmüştür.

Mustafa Kemal Paşa 31 Ekim 1918'de geldiği Adana'da 11 gün kalmış, etrafın ve halkın durumunu inceleyerek bunu Genel Kurmay Başkanlığı'na bildirmiştir.

Bu telgraflarda sadece mevcut durum değil, ileriye dönük düşünce ve uyarılar da yer almıştır.
İskenderun'a asker çıkararak işgal teşebbüsünde bulunulursa İngilizlere ateş açılacağını zamanın hükümet ve başbakanına telgrafla bildiren Mustafa Kemal Paşa, aynı zamanda kendine bağlı kumandanlara da benzer bir emir vermiştir.

Tarihi açıdan bakılacak olursa, Adana'dan verilen bu ilk emir Türk Kurtuluş Savaşı'nın ilk emridir. Nitekim, 15 Mart 1923'te Adana'ya tekrar gelen Mustafa Kemal Paşa bu durumu şu sözleriyle toplum ve tarih önünde kanıtlamıştır: "Bende bu vekayiin ilk hiss-i teşebbüsü bu memlekette, bu güzel Adana'da vücut bulmuştur."

Adana'dan İstanbul'a gönderilen telgrafların hiçbir olumlu etkisi olmadığı gibi, kısa bir süre sonra Yıldırım Orduları Grubu ve 7. Ordu Karargâhı lağvedilmiş ve Mustafa Kemal Pasa İstanbul'a çağrılmıştır.

Adanalılar, İstanbul Hükümetinin 23 Kasım 1918 tarihli, Adana ve dolaylarının boşaltılmasını zorunlu kılan kararını büyük tepki ile karşılamışlardır. Durumu protesto eden, böyle bir harekâtın yaratacağı vahim hadiseleri vurgulayan bir telgraf dönemin İçişleri Bakanına yollanmıştır.

Kısa bir süre sonra işgal kuvvetleri Mersin Limanından Çukurova'ya girmiş, tüm kilit noktaları kontrol altına almış ve sonra Adana'yı işgal etmişlerdir. Bu işgal sırasında Türklere ait bütün sembol, arma, işaret ve levhalar yok edilmiş ve sistemli şekilde Türk Halkının soykırımı yoluna gidilmiştir.

Fransız işgal kuvvetleri tarafından yine çok planlı ve kati bir şekilde uygulanan diğer bir işlem de Adana, Çukurova ve civarı bölgelere Ermenilerin yerleştirilmesi olmuştur. 1915 yıllarında yani I. Dünya Savaşı sırasında Anadolu'nun Doğu yöresinde isyan eden Türk Halkını öldürüp, işkence eden ve Ruslara yardım ederek ülke içinde 5. kol olarak çalışan Ermenilerin 1915 tarihli Tehcir Kanunu ile Suriye'ye zorunlu göçleri sağlanmıştır.

1918'de Adana ve Çukurova'yı işgal eden Fransızlar kendi birlikleri içinde özellikle Ermeni askerleri getirdikleri gibi, Suriye'den 70 bin Ermeni'yi Adana'ya, 12 binini Dörtyol'a, 8 binini Saimbeyli'ye yerleştirmişlerdir. Hatta Antep ve Maraş çevresine de 50 binden fazla Ermeni getirilmiştir. Bütün bu gayretler adeta I. Haçlı Seferi sırasında olduğu gibi yine Avrupa devletlerine bu bölgede "ileri karakol" görevim görecek bir Ermeni Krallığının yeniden oluşturulması içindi.

1918-1919 yıllarında Adana'da tam bir terör ve cinayet dönemi yaşanmıştır. Bunlar arasında Abdiağa çiftliği olayları, şehir içi cinayetleri, Taşköprü'de Türklerin çarmıha gerilişi ve kırbaçlanarak işkence yapılması gibi olaylar toplum şuurundan ve hatırasından çıkmayacak olaylar haline gelmiştir.
Bunca terör ve baskı arasında Adana ve yöredeki Türkler, örgütlenerek Kilikya Milli Kuvvetler Teşkilatını oluşturmuşlardır.

Çukurova, bölgelere ayrılarak, her bölgeye milis kuvvetleri ve komutanı atanmış ve tüm yöre bu milli direnme ve mücadele teşkilatının denetimine girmiştir.

Şubat 1920'den itibaren milli kuvvetler düşmana karşı zaferler kazanmaya başlamış ve her zafer daha iyi bir örgütlenme ve daha yüksek bir moral kuvveti sağlamıştır.

1920'de Toroslar'dan Fransızlara saldırı başlatılmıştır. Sonuçta 27 Mayıs 1920'de Fransız orduları komutanı Mehil, milli kuvvetler tarafından esir alınmıştır. "Karboğazı Olayı" olarak bilinen olay, Kuvay-ı Milliye'nin ilk siyasi zaferidir. Bunu takiben 28 Mayıs 1920'de Fransızlar Mersin-Adana hattına çekilmişler ve kuzey Çukurova (Kozan ve diğer dağlık bölgeler) tamamen kurtarılmıştır. Düzlük, ovalık yörelerde Ermeniler zulüm ve şiddeti arttırmışlar ve sayısız cinayetleri işlemişlerdir.
10 Temmuz 1920'de Ermeniler tarafından Türklere karşı büyük bir şiddet ve soykırım harekatına girişilmiş ve bu harekat sonucu onbinlerce Türk Toroslar'a doğru kaçmıştır. Dört gün süren bu hareket tarihte "Kaç Kaç" olayı olarak isimlendirilmiştir.

5 Ağustos 1920'de Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Bey (Çakmak) ve Milletvekilleri Pozantı'ya gelmiş ve orayı il haline getirerek Pozantı Kongresini yapmışlardır. Daha büyük direnişe geçen Türkler çok büyük kayıplar vermişlerdir. Buna rağmen Kasım 1920 sonlarında Fransızları ağır yenilgiye uğratmayı başarmışlardır. Sonuç olarak Fransa, TBMM hükümetini resmen tanıyarak barış yoluna gitmiştir.

Türk-Fransız Barış Antlaşması, 20 Ekim 1921'de Ankara'da yapılmıştır.
Bu antlaşma gereğince 5 Ocak 1922'de Fransızlar Çukurova'dan tamamen (getirdikleri Ermenileri de beraberinde götürerek) çekilmişlerdir. Fransızlarla gidemeyen veya yerli olan Ermeniler de bölgeden kaçmışlardır. Bunlardan 120 bini tekrar Suriye'ye, 30 bini Kıbrıs veya İstanbul'a gitmişlerdir.

5 Ocak 1922 kurtuluşunu kutlama amacı ile Büyük Saat ile Ulu Camii arasına çok büyük bir bayrak çekilmiş ve daha sonra bu bayrak çekilmesi olayı il'in kurtuluş günlerinde tekrarlanmıştır. Bayrak Adana'nın simgesi haline gelmiştir.

Adana ve Çukurova halkı milli kuvvetlere katılarak yurdun diğer cephelerinde de çarpışmış ve anavatanı düşmandan kurtarma mücadelesinde sonuna kadar yer almışlardır.
 
Cevap: Genel Bilgiler

COĞRAFYA(Geography)
GEOGRAPHIC STATUS
Adana which is in the south of Turkey and located in Çukurova region in the Mediterranean has
borders with the cities Osmaniye, Kahramanmaraş, Gaziantep in the East, İçel in the West, Niğde in the Northwest, Hatay in the Southeast and the Mediterranean in the South.
The whole plain is called as Adana Plain however the portion in the south part is called Çukurova and the part in the north part is called Yukarıova or Anavarza.
The city located in the two banks of the Seyhan River is between the 350-380 north latitude and 340-360 east longitude.

Surface Area
: 14.030 km2
Altitude
: 23 m
Difference Of Attitude
: 5 - 3756 m
Mountains
: % 49
Verge Area
: % 23
Plains
: % 28
Agricultural Areas
: % 38
Meadows
: % 3
Shore To The Mediterranean
: 160 km



MOUNTAINS AND HILLS

The northwest,north and northeast of the city are surrounded by the mountain system called Middle Toros. The border at the east lean to the Amonos Mountains that are the part of the Toros Monutains system.The border at the east is seen as three different mountain rows on the Middle Toros Mountains.These are the Bolkar Mountains, Aladağlar and Tahtalı Mountains that start from the west. Furthermore, Binboğa mountains that form the northeast extension of Middle Toros Mountains go beyond the borders and reach forth Kahramanmaraş. The Bolkar Mountains whose former name was Bulgar mountains is like a long channel in the east and are limited with a deep canyon which the geologists named as Ecemiş Corridor in the east Taşeli http://www.adana.gov.tr/?sayfa=3&alt=cografya#yaylalarPlateaus. The Bolkar Mountains that start as small hills in the west become high distinctive mountain range as we go to the northeast.

İEski adı Bulgar Dağları olan Bolkar Dağları, batıda Taşeli Platosu, doğuda uzun bir oluk biçiminde uzanan ve jeologların Ecemiş koridoru adını verdikleri derin bir kanyon ile sınırlanır. Batıda tepeciklerle başlayan Bolkar Dağları, kuzeydoğuya doğru gidildikçe yükselerek belirgin bir dağ sırası haline gelir. Yükselti, kütlenin batısında 2.500 m'yi geçmediği halde (en yüksek tepeler 2.474 m ile Yüğlük Tepesi ve 2.418 m ile Kümbet Tepe), orta kesimlerde birden 3.000 m yi aşar. (Aydos Dağı 3.480 m) Kuzeydoğuya gidildikçe, 3500 m. yi aşan dağların, en yüksek tepesi olan Medetsiz Tepesi de (3.524 m) bu kesimdedir. Dağların üzerindeki diğer önemli doruklar; Gâvur Dağı (3.337 m), Yıldız Tepe (3.314 m), Meydan Dağı (3.132 m) ve Hacıhalil Dağı'dır (3.107 m)

Bolkar Dağları

Kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan Bolkar Dağları'nın uzunluğu yaklaşık 150 km genişliği ise yer yer 40-50 km yi bulur ve Ereğli ovası ile Akdeniz kıyıları arasında aşılması güç bir duvar gibi yükselir. Akdeniz kıyıları ile İç Anadolu arasında da ulaşımı engelleyici bir set oluşturan Bolkar Dağları'nın doğudan aşıldığı düzenli bir karayolu yoktur. Başlıca karayolları kütlenin kuzeyinden ve güneyinden geçer. Bunlardan doğuda olanı, kara ve demiryolunun bir ölçüde birbirini izlediği Ecemiş Koridoru, bir de Antik Çağ'daki adı 'Pylae Ciliciae' olan Gülek Boğazı'dır.

Aladağlar

İldeki dağların en yüksek tepelerinin bulunduğu Aladağlar, kuzeydoğu yönünde yaklaşık 100 km. uzanır. Genişliği ise 40 km kadardır. Batıda Çakıt Suyu Vadisi ile Pozantı ve Kırkpınar Dağları'ndan, Ecemiş Koridoru ile de Bolkar Dağları'ndan ayrılır. Aladağlar, Zamantı Suyu, Eğlence Deresi, Çakıt Suyu ve bunların kolları ile parçalanmıştır. Dağların yamaçlarında gür kaynaklara rastlanır. Batı yamaçları doğu yamaçlarına göre daha diktir. Kuzeye bakan yamaçlarda buzul aşındırmasının izlerine rastlanır. 3.200 m yükseklikte görülen bu izler, boyları 1 km’yi geçmeyen küçük buzullar halindedir. Genellikle vadileri izleyen bu buzullar, yer yer de küçük çaplı buzul gölleri oluşturur. Bu göller Yedi Göller adıyla anılır. Yoğun ormanlar ve çeşitli bitki katlarıyla Aladağlar'ın görkemli bir görüntüsü vardır. Bol sulu akarsuları ve yemyeşil otlar ve ormanlarıyla özellikle yazın Akdeniz'in bunaltıcı sıcağından uzak, yaylalar kuşağı gibidir. Bu dağlar üzerinde yer alan Pozantı, Çamalan, Tekir, Bürücek yaylaları bir plato özelliği gösterirler. Aladağlar üzerindeki başlıca yükseklikler, Demirkazık Tepesi (3.756 m) Torosan Dağı ve Kaldı Dağı (3.374 m), Kol Tepesi (3.588 m) ve Karanfil Dağı (3.059 m) dır. Bunlardan Demirkazık Tepesi, Toros Dağları'nın da doruğudur.


Tahtalı Dağları Seyhan Irmağı ile Zamantı (Sanvantı) ve Göksu kolları arasında uzanan dağların tümüne denir. Kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan bu dağların üzerinde, Koç Dağı, Soğanlı Dağı, Beydağı, Alaylı Dağı, Bakır Dağı gibi doruklar sıralanır. Tahtalı Dağları Seyhan ve Ceyhan vadileri arasında uzanan Binboğa Dağları'yla birlikte eskiden antitoros denilen dağların bir koludur. Dağlar güneye doğru vadilerle parçalanmış ve geçilmez bir görünüş almıştır. Kuzeydoğuda hemen hemen çıplak olan bu dağlar güneye doğru daha ormanlık bir bitki örtüsüyle kaplıdır. Orta Toros Sistemi içindeki dağlar üzerinde Gülek Boğazı'ndan başka, Kozan'ın Akçalıuşağı Köyü’nden sonraki Elmedere Geçidi bulunmaktadır.

OVALAR

Bütünüyle Adana Ovası adı verilen havzanın güneyde kalan bölümüne Çukurova, kuzeyde kalan bölümüne ise yukarı ova Anavarza denir. İki ovayı Misis Dağları ayırır. Tepe özelliği gösteren bu dağların en yüksek noktası olan Cebelinur Dağı'nın yüksekliği 770 m.’ dir. Çukurova Türkiye'nin en geniş delta ovasıdır. Seyhan ve Ceyhan nehirleri ile Berdan (Tarsus) Çayı'nın getirdiği alüvyonlardan oluşmuştur ve karışık yapılıdır. Sınırları coğrafyacılar arasında tartışma konusudur. Bazılarına göre Yukarıova ile birlikte, güneydeki ovanın ikisine birden Çukurova denir. Yörede oturanlar da Çukurova adını bu geniş anlamıyla kullanırlar. Orta Toros eteklerinden Akdeniz'e kadar uzanan ovanın bütününü Adana Ovası adıyla anmak ve daha çok sayıda ova birimlerine ayırmak mümkündür. Yüreğir, Misis, Ceyhan, Haruniye, Osmaniye ve Yumurtalık ovaları gibi. Bu ovaların en büyüğü 205.000 hektar genişliğindeki Ceyhan Ovası, diğeri ise 125.000 hektarlık Yüreğir Ovası'dır. Ceyhan Ovası'nın denizden yüksekliği 20-50 m Yüreğir Ovası'nın ise 0-50 m arasında değişmektedir. Adana ovası, il topraklarının %27'sini kaplamaktadır.

NEHİRLER, BARAJLAR VE GÖLLER

Akdeniz Bölgesinin en büyük ırmakları olan Seyhan ve Ceyhan, Adana toprakları içinden akar. Düzensiz rejime sahip olan Seyhan Nehri; Toros Dağları’ndan Zamantı adıyla çıkar, çeşitli kollardan sonra Göksu ile birleşerek Seyhan adını alır ve batıda İçel sınırında Deli Burnu'nda denize dökülür. Seyhan Nehri’nin uzunluğu 560 km.’dir.
Ceyhan Nehri (509 km) Adana ve Akdeniz Bölgesi'nin ikinci büyük ırmağıdır. Elbistan'ın kuzeyindeki dağlardan doğar. Hurma suyu, Söğütlü Deresi, Göksu Çayı ile birleşerek Ceyhan Irmağı yaklaşık 2.500 yıl öncesine kadar, Seyhan gibi Karataş'ın batısında denize ulaşırken, sonradan Bebeli Boğazını yararak doğuya dönmüş ve İskenderun Körfezine dökülmeye başlamıştır. 1.935 yılında meydana gelen taşma sonucunda güneye yönelmiştir. O tarihten beri Hurma Boğazında denize dökülmektedir. Ceyhan Nehri’nin uzunluğu ise 509 km’dir.
İl’de bulunan Seyhan Barajı ve gölü, Kozan Barajı ve gölü, Nergizlik Barajı ve gölü, Çatalan Barajı ve gölü ülke genelinde de önemli barajlar arasındadır. Güneyde kıyıda denize açılan Ağyatan, Akyayan, Akyatan ve Tuzla Gölü gibi birkaç kıyı gölü ile birlikte, Aladağlar üzerinde Yedigöller adı verilen küçük buzul göllerle, Karaisalı ilçesi yakınlarındaki Barak Köyü sınırları içinde alabalığıyla ünlü Karstik Dipsiz Göl bulunmaktadır.

iKLİM

Adana, Akdeniz iklim özelliklerini taşır. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır. Bölgede meydana gelen yağışlar, genellikle yamaç yağışları ve gezici hava kütlelerinin karşılaşması ile oluşur. Ortalama yağış miktarı 625 mm dir. Yılın ortalama 74 günü yağışlı geçer. Yağışlar %51 kışın, %26 ilkbaharda, %18 sonbaharda, %5 yazın düşer. Yazın havanın nemle yüklü olmasına karşılık, bazı yıllarda hiç yağış düşmediği görülür. Yazın bir alçak basınç merkezi olan Çukurova'ya denizden ve Toroslar'dan hava akımı olur. Böylece dinamik nedenli bir yüksek basınç merkezi oluşur. Bir taraftan denizden gelen nemli hava, diğer taraftan barajlar ve ovanın sulanması nedeniyle nem artar. İklimin ve enlemin etkisiyle ısınan hava, birikim nedeniyle ağırlaştığı için yükselemez ve doyma noktasına ulaşamaz. Böylece yazın nem yüklü sıcak bir hava görülür. Ortalama nisbi nem % 66 olmakla beraber, yazın % 90'ın üzerine çıkar. 37 yıllık ortalama sıcaklık 18.7 C'dir. En soğuk ay Ocak, en sıcak ay Ağustos'tur. Ocak ayı ortalaması 9 C, Ağustos ayı ortalaması 28 C'dir. Ovanın sıcak olmasına karşılık, ilin topraklarında yükselti ve yüzey şekillerine göre iklim şartları çok değişir. Yağışlarda da değişme görülür. Dağlık kesimde yağışlar doğal olarak fazladır(Feke'de 930.5 mm. Saimbeyli'de 805 mm.) Ovada ender olarak görülen kar, dağlarda erken başlar ve bazan aylarca kalır. Adana'da yılın 195.6 günü yaz günüdür. Bu günlerin 134.4'ü tropik gün olarak belirlenmiştir.
ortalama.gif
ortalama.gif



BİTKİ ÖRTÜSÜ

Adana çevresindeki bitki örtüsü, Akdeniz iklim özelliklerini taşır. 700-800 m'ye kadar bodur ağaçlardan oluşan makiler görülür. Ancak, özellikle yerleşim ve tarım alanlarının yer aldığı alçak düzlüklerde, doğal bitki örtüsü insan eliyle büyük tahribe uğramış, çoğu yerde bütünüyle ortadan kaldırılmıştır. Daha önceleri bu yerlerin doğal bitki örtüsünü, dayanıklı kızılçam ve bazı meşe ormanları oluştururken, bütün Akdeniz bölgesinde geniş yayılma gösteren maki topluluğu, ormanların yok edilmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Ormanların ortadan kaldırılmadıkları yerlerde, hemen kıyı gerisinde başlayan ve 800 m'ye çıkan maki toplulukları içinde rastlanan küçük kızılçam orman kalıntıları, bu durumun kanıtıdır.

800 m'den başlayan ormanlar, daha alçak düzeylerde yayvan yapraklı ağaçlardan (çoğunlukla meşe), daha yükseklerde ise iğne yapraklı ağaçlardan (sedir) oluşur. Yaz mevsiminin kuraklığı ve uzunluğu bitki örtüsündeki çeşitliliği azaltır. 2.800 m'den sonra yavaş yavaş seyrelen sedir toplulukları, yerlerini Alp, Alp altı ve Alp tipi çayırlara bırakır. Alp tipi çayırlar sayısız çiçekleriyle bir halı görünümündedir.

Jeolojik Yapı
Adana ilinin genel jeolojik yapısı dağlık kesim ve ovalık kesim olarak iki kesimde incelenir.


1. Dağlık Kesim (Doğu Taridler Kuşağı)

Doğu Taridler Kuşağı Alp dağlarının bir devamı olan Toros Dağları genç dağlar olup, III. Jeolojik dönemin ikinci yarısında meydana gelmiştir. Ancak ilk jeolojik dönem olarak kabul edilen Alt Kambriyene ait yüksek derecede metamorfizmaya uğramış sedimenter kayaçlarla başlamaktadır. Aladağlar genellikle, Karbonifer sonu ile Permiyen başı (yaklaşık 280 milyon yıl önce) ve Tebeşir Dönemi (yaklaşık 136-65 milyon yıl önce) kalkerlerinden oluşmuştur. Bu kalker kütleler arasında yer yer ultrabazik nitelikli efit kayaçlar bulunur. Tahtalı Dağları'nın yapısına I. Zaman kıvrımlı şist ve kireç taşlarıyla yeşil kayalar hakimdir. Bolkar Dağları'nın temelini de Aladağlar gibi kar bonifer sonu ile Permiyen başına ait kireç taşları oluşturur. Pekçok kez deprem ve yanardağ etkinliklerine uğrayan Bolkar Dağları, III. Zamandaki Alp Dağı oluşumuyla bugünkü biçimini almıştır. Yerkabuğundaki büyük yüzey şekillerinin oluşumuna yol açan eguojenik hareketlerin sonuncusu ise, dağların günümüzdeki yüksekliğine ulaşmasını sağlamıştır. Bolkar Dağları'nın yüksek kesimlerinde IV. Zamana (Kuvaterner) ait buzlaşmanın izleri görülür.

2. Ovalık Kesim

Ovalık Kesim alüvyal materyallerden oluşmaktadır. Çukurova Bölgesinde kireçtaşı oluşumları ile dördüncü zaman alüvyalleri yayılım gösterir ve ildeki ovaları oluşturur.

Adana Havzası III. zamanın sonlarına doğru deniz ve kara kökenli sedimentlerin çökelmesi ile oluşmuştur. Karışık yapılı bir delta olan Çukurova'nın güneyindeki bölüm, Halosende (y.10 bin yıl öncesinden bu güne) alüvyon yığılmasıyla yeni eklenmiştir. Bunun gerisinde Pleishosen'e (y. 2,5 milyon yıl 10 bin yıl önce) ait daha eski bir delta vardır. Bu eski deltanın yüzeyleri bugün üç ayrı taraça halinde yüksekte kalmıştır.

MADENLER

Jeolojik konumu nedeni ile Adana, çok çeşitli ve önemli yeraltı kaynaklarına sahiptir. Başta demir olmak üzere, krom, kurşun, çinko, altın, gümüş, boksit, manganez, barit, fosfat, kuvars kumu ve kuvarsit, alçı taşı, tuz, çimento hammaddeleri, yapı taşları, petrol, kömür, asbest, manyezit v.b. gibi pek çok madensel kaynak yörenin doğal kaynakları arasındadır.
YAYLALAR
- Pozantı Yaylaları
- Karaisalı Yaylaları
- Aladağ Yaylaları
- Kozan Yaylaları
- Feke Yaylaları
- Saimbeyli Yaylaları
- Tufanbeyli Yaylaları

İlimizdeki yaylalar yerel halkın yazları sıcak geçmesi nedeniyle geleneksel olarak ilgi duyduğu ve yaz aylarında uzunca bir süre konakladığı kesimlerdir. Genellikle 600 metre yükseklikten sonra başlayan yaylalar, gerek serinliği gerekse iğne yapraklı ağaçlardan oluşan ormanlarının sağladığı bol oksijenli havası ve görsel değerleri nedeniyle çok rağbet görmektedir. Yaylalarımız aynı zamanda geleneksel bir kültür hazinesidir. Yöre kilimleri, halıları, tahta ve bakır işletmeciliği ile ülke çapında tanınmaktadır. Belli başlı yaylalarımız şunlardır:

Pozantı ve Yenikonacık Yaylaları
Adana il merkezine 112 km uzaklıkta olan Pozantı ilçesi, aynı zamanda yayla özellikleri de taşımaktadır. İlçe merkezinin 3-4 km batısında yer alan Yenikonacık Yaylası ise Pozantı’nın bir mahallesi konumundadır.

Akçatekir Yaylası
Pozantı ilçesine 17 km. uzaklıktaki yayla, Adana-Ankara E-90 otoyolunun 95. km’sinde yolun her iki yakasında çok geniş bir alana yayılmıştır. Bürücek Yaylası; Akçaköy ve Tekir Yaylası’nın birleşmesiyle oluşan Akçatekir Beldesi’nin bir mahallesi konumundadır. Yaylaya şehirlerarası otobüsler ve Adana ile Tarsus’tan yolcu taşımacılığı yapan otobüs, minibüs ve midibüslerle yaz-kış günün her saatinde gidilebilir. Çam, ardıç ve meyve bahçeleri arasında kurulmuş olan yaylada, yayla mimarisine uygun yapıların yanında farklı mimari tarzların örneklerini de görmek mümkündür.
Yaylanın kuzey ve güneyinde bulunan ve yaylaya 2 km. mesafede bulunan Osmanlı (İbrahim Paşa) tabyaları ile Orman İşletme Müdürlüğü’nce koruma altına alınarak çoğaltılmasına başlanan Yabankeçileri Üreme İstasyonu gezip görülebilir.
Yaylada dinlenmek isteyenler 7 km. uzakta, Pozantı’da bulunan turistik tesislerden yararlanabilirler.
Ayrıca 1 Eylül tarihinde Akçatekir Yaylası Geleneksel Yayla Şenlikleri yapılmaktadır.

Belemedik Yaylası
İl merkezine 117 km. Pozantı ilçesine 10 km. uzaklıkta bulunan bu yaylaya tren ve özel araç ile ulaşılmaktadır. Zengin doğa manzarası tamamen bakir durumdadır. Ayrıca I. Dünya Savaşında burada görev yapan Alman personelden kalan yapılar ve mezarlık mevcuttur.
Çakıt Çayı kıyısında kurulmuş yörenin taştan ve ahşaptan yapılmış yayla evlerinde konaklanmaktadır. Yaban hayatı yönünden zengin olan yaylada yabankeçisi, yabandomuzu ve yırtıcı kuşlar gözetlenebilir. Doğa fotoğrafı çekmek, kamp kurarak tatil yapmak isteyenlerin, ihtiyaçlarını beraberinde götürmeleri gerekmektedir.

Armutoğlu Yaylası
İl merkezine 119 km. Pozantı ilçesine 17 km. uzaklıktadır. Pozantı-Ankara yol ayrımından doğuya doğru (Sarımsak Dağı) dönülerek 13 km.lik çam ve köknar ormanları içinden geçilerek ulaşılır. Ulaşımı tamamen özel araç ile yapılmaktadır. Yaylada bulunan arazilerin çoğunluğu orman alanıdır. Tamamen bakir durumda olan yayla, sedir, köknar, ardıç ağaçları ve kır çiçekleri ile iç içedir.
Sarımsak Dağı’nın eteğinde bulunması nedeniyle yaban hayatı bakımından da çok zengindir. Doğa ile baş başa buz gibi akan pınarların başında çadır kurarak kamp yapmak, çevrede bulunan yaban hayatını incelemek ve görüntülemek isteyenlerin tercih edeceği bir yayladır.

Asar Yaylası
Pozantı-Çamardı karayolunun 14. km.sinden kuzey-batıya (sola) dönülerek 1,5 km. stabilize yolla ulaşılır. Yörenin yayla mimarisine uygun ahşap ve taşlardan yapılan yayla evleri, çam, köknar, sedir ağaçları ve meyve bahçeleriyle iç içedir.
Yaylada elektrik mevcut olup isteyenler Pozantı ilçesinden minibüsle gidebilir, kamp kurarak piknik yapabilirler. Çevreyi incelemek ve tatil yapmak isteyenler, malzeme ve yiyeceklerini beraberinde götürmelidir.

Fındıklı Köyü Yaylası
Pozantı- Çamardı karayolunun 10. km. sinde bulunan yayla köyü, bağlar ve bahçeler arasına kurulmuştur. Yaylaya günün belirli saatlerinde Pozantı ilçesinden minibüslerle ulaşım sağlanmaktadır. Kır kahveleri, bakkal ve sağlık ocağının hizmet verdiği yaylada kamp kurarak piknik yapılabilir.

KARAİSALI
Kızıldağ Yaylası
Adını Kızıldağ’dan alan yaylaya, Karaisalı İlçesi’nden 27 km. asfalt yolla ulaşılır. Karaisalı ilçesi halkının yoğun olarak rağbet ettiği yaylada kır kahveleri, kır lokantaları, bakkallar, fırınlar ve kasaplar hizmet vermektedir.
Elma, armut, kiraz, vişne ve ceviz ağaçları ile iç içe olan yaylada kamp kurarak Kızıldağ’a yaya yürüyüş (Trekking) yapılabilir, yaban hayatı incelenerek fotoğraf çekilebilir.

ALADAĞ
Ağcakise, Başpınar, Bıcı ve Kosurga Yaylaları
Birbirine kısa mesafede (3-5 km) bulunan yaylalara stabilize yolla ulaşım sağlanmaktadır. Bakir durumda olan bu yaylalar ormanlık alan içinde kurulmuştur. Çadırlı kamp kurup doğa fotoğrafları çekmek, orman içinde küçük gezinti yaparak Zehli Kalesini görmek isteyenler her türlü ihtiyaçlarını yanlarında götürmelidir.
Meydan Yaylası
Aladağ ilçesi’ne 6 km. uzaklıkta olan yaylaya stabilize yolla ulaşılmaktadır. 1700 mt. rakımda bulunan yayla, ardıç, çam, köknar, sedir ağaçları ve meyve bahçeleri ile iç içedir. Kır lokantaları(Et ürünleri ağırlıklı) kahveler, bakkallar hizmet vermektedir. Telefon ve elektriğin mevcut olduğu yaylada, yayla mimarisine uygun ahşap ve taş yapılarda konaklanmaktadır.
Ormanlık alan kıyısında kamp kurularak piknik yapılabilir. Aladağ ilçesinden minibüs ile gidilebilir.

KOZAN
Horzum Yaylası ve Çulluuşağı Yayla Köyü
Kozan ilçesini Feke – Saimbeyli – Tufanbeyli ilçeleriyle Kayseri ili’ne bağlayan karayolunun 25. km. sinde de Çulluuşağı Köyü (Yaylası) bulunmaktadır. Kozan ilçesi halkı tarafından kullanılan Horzum Yaylası çam, çınar, üzüm bağları ve meyve ağaçları ile iç içedir.
Yöre mimarisinin çok güzel ahşap örneklerinin bulunduğu yaylada, bakkallar, kır kahvesi ve lokantalarıyla, sağlık ocağı hizmet vermektedir. Telefon ve elektriği mevcut olan bu yaylalara ilçeler arası yolcu taşımacılığı yapan otobüs ve minibüslerle yaz-kış yıl boyunca gidilebilir, kamp kurularak piknik yapılabilir.

Göller Yaylası
Kozan ilçesine 40 km. uzaklıkta stabilize yolla ulaşılan yayla, tamamen bakir durumdadır. Ormanlar ve kır çiçekleri ile kaplı bulunan yaylada, elektrik ve telefon bulunmakta olup, bakkal ve kır kahveleri hizmet vermektedir.
Yaylaya gitmek isteyenler, yaz aylarında Kozan ilçesinden günün belirli saatlerinde münibüs ile gidebilirler. Kamp kurarak doğayı incelemek isteyenler, yiyecek ve diğer ihtiyaçlarını yanlarında götürmelidir.

FEKE
İnderesi Köyü Yaylası
Feke ilçesinden 59 km. güzel manzaralı stabilize yolla ulaşılan yayla köyü, tamamen bağ ve bahçeler arasında kurulmuştur. Otantik köy yaşamını özleyenler, bu yayla köyünde tatillerini geçirebilirler. Elektrik, telefon, sağlık ocağı, jandarma karakolu, bakkal, fırın ve kır lokantalarının hizmet verdiği bu şirin köyde, Yahyalı tipi halı ve kilimler, çoraplar dokunarak satılmaktadır.
Köyün çevresinde, çadırlarda konaklayarak hayvanlarını otlatan Yörüklerin misafiri olup kısa bir süre için yaşamlarını paylaşabilir, rengarenk çiçeklerle kaplı kırlarda dolaşarak, çobanların yanık kaval seslerini dinleyebilirsiniz.
15 Ekim tarihinde Feke Karacaoğlan Kültür ve Sanat Şenliği yapılmaktadır.

SAİMBEYLİ YAYLASI
Çatak Yaylası
Saimbeyli-Tufanbeyli karayolunun 2. km. sinden sola dönülerek bahçeler arasından geçen 3. km. lik stabilize yolla ulaşılmaktadır. Saimbeyli’den belediye otobüsleri ile gidilebilir.
Dağ yamacından akan küçük şelalelerin beslediği “anıtçınar” ağaçlarının gövde ve dalları üzerinde kurulmuş çardaklarda piknik yapılabilen çok güzel bir yayladır. Saimbeyli ilçesinin içme suyunun alındığı yaylada, Orman İşletme Müdürlüğü’ne ait küçük bir dinlenme tesisi de hizmet vermektedir.

Obruk Yaylası
Saimbeyli – Tufanbeyli karayolunun 5. km. sinde yolun her iki yanında yer alan tamamen bakir bir yayladır. Ardıç, karaçam, sedir ağaçları ve kır çiçeklerinin çevrelediği ekilebilir alanlar, buğday ve arpa ile kaplıdır. Yörüklerin tercih ettiği yaylada, kamp kurularak çevre gezileri yapılıp fotoğraf çekilebilir. Hiçbir altyapının olmadığı yaylada kamp kurup dinlenmek isteyenlerin, her türlü ihtiyaçlarını yanlarında götürmeleri gerekir.
15-25 Haziran tarihleri arasında Saimbeyli Kiraz Festivali yapılmaktadır.

TUFANBEYLİ YAYLASI
Kürebeli Yaylası
Tufanbeyli ilçesinin kuzeyine düşen yaylaya 10 km. stabilize yol ile ulaşılmaktadır. Tamamen bakir durumda olan yaylada, sulama amaçlı gölet de bulunmaktadır. Kır çiçekleri ve çayırlarla kaplı olan yaylada kamp kurup, piknik yaparak dinlenebilirsiniz. Kamp kurmak isteyenler, her türlü ihtiyaçlarını yanlarında götürmelidirler.

MAĞARALAR

Bu bölüm hazırlanmaktadır!


KIYILAR VE PLAJLAR

İlimizin yaklaşık 160 km. uzunluğundaki Akdeniz kıyısı, eşsiz güzelliğe sahip olan kumsallarıyla ve berrak deniziyle yabancı ve yerli turistlerin ilgi odağıdır. Karataş ve Yumurtalık ilçelerimiz deniz ve kıyı turizmi talebini karşılayacak durumdadır. Sahillerimiz, merkez ve ilçelerden yaz sezonunda çoğunlukla yerli ve kısmen yabancı grupları almaktadır. Kıyılarımızda özellikle yerli turistlere yönelik yazlık konutlar ve çadır kampları gelişmiştir.

KARATAŞ
Adana’ya 47 km. uzaklıktaki ilçede Magarsus Kalesi, Anfi Tiyatro ve Athena Tapınakları Helenistik Döneme ait Magarsus Antik Kentinin önemli kalıntılarıdır. Magarsus adıyla anılan eski Karataş, bugünkü şehrin 5 km. kadar batısında fenerin bulunduğu yamaç üzerindedir.
Biri han, diğeri menzil olmak üzere iki Osmanlı eseri bulunmaktadır. Magarsus Örenyeri ve Tuzla’daki Akyatan Kuş Cenneti görülmeye değerdir.
Akyatan Gölü’nde (Lagün) caretta caretta ve chelonia mydas kaplumbağa türleri bulunmaktadır.
Ayrıca ilçede bulunan Tuzla ve Karataş dalyanında çeşitli balık türleri bulunmaktadır. Özellikle Akdeniz’e özgü çipura ve levrek balıkları çok sayıda üremektedir.


Akyatan Kuş Cenneti
Çukurova’daki en büyük lagündür. 1998 yılında, özellikle su kuşları yaşama ortamı olarak uluslar arası öneme sahip sulak alanların korunması sözleşmesi olan Ramsar sözleşmesi kapsamına alınmıştır. Turaç, sazhorozu, kocagöz, yazördeği, akça cıbılıt, mahmuzlu kızkuşu, küçük sumru, flamingo, suna, fiyu, dikkuyruk, sakarmeke gibi kuş türlerini barındırır.
Yapılan sayımlarda iki milyonu aşkın kuşun varlığı tespit edilmektedir. Nesli tamamen tükenmeye yüz tutmuş olan turaç, geyik ve deniz kaplumbağalarının, çok sayıda flora ve faunanın bulunması bilimsel çalışmalar için Akyatan Lagünü’nün önemini daha da arttırmaktadır.

YUMURTALIK – AYAS ANTIQUE CITY
Aegea that was the important port city of Ancient Kilikya had lived its most gorgeous in the BC 1st century. In the Antiquity this city which is known to be estabished by the Greeks was called as Agezze by the Venetians in the Middle Ages.The outstanding works of art are Ayas Castle, Süleymaniye Tower and Marcopolo Seaport.. Marcopolo had visited Aesculapion twice that is famous of its hospital- temple ruins belonging to Helenistic Period while he was travelling to the east.There has been city wall ruins on the island near the city.

Bölgeye egemen olan ulusların idaresinde uzun süre kalan ilçe, Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı idaresine geçmiştir. O dönemden beri Adana’ya bağlı bir ilçe merkezidir.
İlçe, Doğu Akdeniz Kıyısında İskenderun Körfezinin batısında, Akdeniz’in en sakin ve dalgasız bir noktasında kurulmuştur. Ceyhan ve Karataş ilçelerine sınırı vardır.
1991 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile ilçenin Süleymaniye Kulesinden başlayarak Haylazlı Köyü’ne kadar olan sahil kesimi “Turizm Merkezi” ilan edilmiştir. Turizm Bakanlığı’nca planlama çalışmalarına başlanmış, yatırımcılar için tahsis aşamasına getirilmiştir.
Kentin kuzeybatısındaki köy önünde bulunan ufak ada ve üzerinde halkın “Kız Kalesi” olarak adlandırdığı yapı ile koyun gerisinde kumsal, Yumurtalığı çekici kılan kentsel peyzajı yaratmaktadır.


THERMAL WATER AND HEALING WATER


Kurttepe Mineral Water
Kurttepe village that is located on the north of Adana is in the neighbourhood of the village graveyard.

Çatalköyü Mineral Water

It is located on the road of Adana-Karaisalı and it is 38 kms away to the city center. It is known that the water heals the intestinal diseases and gastric diseases.


Fadıl Village Mineral Water
It is 10 kms away to Adana Kabasakal Graveyard on the road of Adana - Karaisalı.

Kokar Healing Water
It is on the highway of Adana-Ceyhan between Yılankale and Kokar Mountain.The possession of this place belong to Private Governing Directorate however the management is dealt by the village headman. There is an ancient pool near the city center.
 
Cevap: Genel Bilgiler

Çevre ve Orman
ÇEVRE
Hava Kirliliği
Mobil Hava Kirliliği Ölçüm Cihazı ve bir SO2 sabit ölçüm istasyonu ile ölçümler yapılarak şehrin hava kalitesi denetlenmektedir.
Hava kirliliği parametrelerinden sınır değeri geçen gün sayısı yoktur.
İlimizde Trafik Tescil Şube Müdürlüğü verilerine göre 242.772 adet Motorlu Taşıt bulunmaktadır. 2005 yılı Temmuz ayı itibariyle 52.509 araca egzos ölçümü yapılmış olup, bu dönemde herhangi bir cezai işlem yapılmamıştır. İlimizde ölçüm yapan istasyon sayısı 8’dir.
Son bir yıl içerisinde il sınırları içerisindeki 176 adet Sanayi Kuruluşu Endüstriyel Kaynaklı Hava Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği doğrultusunda denetlenmiştir.

Su Kirliliği
Atık Su Arıtma Tesisleri
Batı Adana, Kozan, Yumurtalık, Organize Sanayi Bölgelerinde bulunan tesisler faal durumdadır. Doğu Adana ise inşaat halindedir.
İlimizde bulunan sanayi kuruluşları ile Karataş ve Yumurtalık ilçesinde bulunan yazlık sitelerin arıtma tesisleri denetlenmektedir.

Gürültü Kirliliği
İlimizde tespiti yapılan ses yükseltici cihazlarla müzik yayını yapan 236 adet işletme (disko, bar, restoran, otel vb.) mevcut olup, periyodik olarak denetimleri yapılmaktadır. İl Çevre ve Orman Müdürlüğü’ne 2005 yılı 15 Eylül itibariyle 93 adet gürültü ile ilgili şikayet gelmiş ve denetimleri yapılmıştır. Gürültü kontrolü kapsamında 3 adet işletmeye 1.018,622 YKR para cezası uygulanmış olup, 35 adet anons izni verilmiştir. 01.07.2005 tarihinden itibaren Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği çerçevesinde, denetimler ve yetkiler Belediye sınırları dışında kalan bölgelerde İl Müdürlüğüne, Belediye sınırları içerisinde de Belediyelere verilmiştir.

Katı Atıklar
Kentimizde oluşan atıkların tamamı Sofulu Beldesi’nde bulunan 850.000 m2’ lik alanda toplanmaktadır
11 ilçe belediyesinde standart çöp depoları bulunmamaktadır. Buralarda alternatif yer seçim çalışmaları sürmektedir.
Yönetmelik doğrultusunda 118 adet sanayi kuruluşu denetlenmiştir.
Sofulu çöp depolama alanında bugünkü haliyle düzenli depolamaya devam edilirse 2009 yılına kadar kullanılacak. Çöp alanı 2.000.000 m3’tür.Günlük atık miktarı 1250 ton/m3 tür.
Bertaraf tesisi kurulursa mevcut yer 2040 yılına kadar yeterli olabilir. Bertaraf tesisinin yap işlet devret modeli projesi için Müdürlüğümüze başvuranlar Bakanlıktan görüş beklemektedir.

Sokak Hayvanları
İlimizde bulunan hayvan barınağında yaklaşık 1.000 adet köpek ve 75 adet kedi barınmakta olup; sokak hayvanları için 2005 yılı içerisinde yapılan çalışmalar denetim ve kontrol düzeyinde devam etmektedir. 5199 sayılı kanun çerçevesinde Belediyeler ile koordineli olarak çalışılmaktadır.
Önümüzdeki dönemde İl Hayvanları Koruma Kurulu içerisinde bulunan tüm kurum ve kuruluşlardan söz konusu kanunun 16. maddesinde belirtilen İl Hayvanları Koruma Kurullarının görevlerine ilişkin olarak yıllık, beş yıllık ve son on yıllık plan ve projelerin yapılması ve yıllık hedef raporlarının hazırlanıp kurula sunulması konusunda görüş istenecektir.
Bu görüş neticesinde ortak bir hedef program belirlenecektir.

2005 Yılı İçerisinde Sokak Hayvanları İle İlgili Olarak Çevre Koruma Vakfı Tarafından Yapılan Faaliyetler
• Hayvan koruma alanına 1 adet ahşap köpek kulübesi,
• Başıboş hayvanlar için branda gölgelik,
• Sahipsiz hayvanların korunmasını ve sahip çıkılmasını anlatan resimli broşür bastırılması,
• DOHAYKO tarafından kullanılmakta olan 1 adet araca akaryakıt alımı,
• Hayvan barınağının ağaçlandırılması için 200 adet fidan alımı,
• Zehirlenmiş olarak bulunan hayvanların zehirlenme nedeninin araştırılması için Üniversiteye tahlil yaptırılmış olup, karşılığında 8.743,00 YTL harcanmıştır.
 
Geri
Üst