Hadi rekor kıralım

Bu ülkede her köşe başında bir kuaför ve tekel bayisi bulunmasının tek nedeni,ayrılık sonrası ilk gidilen yerler olmasıdır:)
 
PROF. Üstün DÖKMEN "Yere düsen ekmegin üstüne basan insan görmedim ama yere düsen insani tekmeleyen ...çok kisi gördüm" diyor... Saygili olmaktaki kusurlarimizi söyle anlatiyor:

- Birbirimize saygili olma konusunda 3 tip temel hatamiz var...

Avrupa'da yasayan vatandasimiz, orada yerlere çöp atmiyor ama Kapikule'den girer girmez yerlere tükürmeye, çöp atmaya basliyor. Niye burada böyle yapiyorsun diye soruldugunda, herkes böyle yapiyor diyor. Kendi fikri olmayan insanin duruma göre hareket etmesidir bu.

Ikinci hatamiz, adama göre davranmamiz. Karsimizdaki adam iri yariysa, 'Buyur Abi', diyoruz, ufak tefekse, 'Ne var lan!' diyoruz. Oysa ki, insanlarin onuru birbirine esittir.

Üçüncü hata, keyfimize göre davranmak. Keyfimiz yerindeyse eve girerken 'Merhaba millet' diyoruz, degilse surat asiyoruz. Oysa keyfimiz yerinde olsun olmasin insanlara saygili davranmak zorundayiz.

Diyorum ki, yerdeki ekmege saygili olma konusunda ülkemde mutabakat var, kimse basamaz, ayagiyla dürtüklemez ya da öper, koyar bir kenara.

Ekmek nimettir kabul, peki insan nimet degil mi?
 
SEN DAHA ÇOK HAK EDİYORSUN!
İki erkek kardeş, babalarından kalma çiftlikte birlikte çalışıyorlardı. Kardeşlerdin biri evliydi ve dört çocuğu vardı. Diğeri ise bekardı. Kardeşler, her günün sonunda ürünlerini ve karlarını eşit olarak bölüşüyorlardı. Bir gün, bekar kardeş kendi kendine:
“Ürünümüzü ve karımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de hakça değil ” diye düşündü. “Ben tek başıma yaşıyorum ve o kadar çok fazla paraya ihtiyacım yok. Ama kardeşim altı kişilik bir aileye bakmak zorunda.” Böylece, her gece evinden çıkıp, bir çuval buğdayı gizlice kardeşinin evindeki tahıl deposuna götürmeye başladı.
Bu esnada evli kardeş de kendi kendini şöyle düşünüyordu: “Hasatımızı ve karımızı eşit olarak paylaşmamız adil değil. Ben evliyim; eşim ve çocuklarım var, yaşlandığım zamanlar bana onlar bakabilirler. Oysa kardeşim tek başına ve yaşlandığı zaman kendisine bakacak kimsesi yok.”
Böylece o da her gece evinden çıkıp bir çuval buğdayı gizlice kardeşinin deposuna götürmeye başladı.
Bu durum aylarca devam etti. Ama ikisi de ne olup bittiğini bir türlü anlayamadılar, çünkü ikisinin de deposundaki buğdayın miktarı hiç değişmiyordu.
Bir gece iki kardeş her zamanki gibi gizlice bir çuval buğdayı diğerinin deposuna taşırken karanlıkta çarpıştılar. Ve bir süre birbirlerine baktılar, sevgiyle kucaklaştılar.
 
Yaşlı Fred, hastaneye kaldırılmış. Ailesi, aile papazını da kendilerine... eşlik etmesi ve gereği haline görevini yapması için çağırmış.

Papaz ve aile efradı yatağın etrafında beklerken, Fred'in durumu aniden kötüleşmiş. Yatağından yarı doğrularak, el işaretleri ile yazacak bir şeyler istemiş.

Papaz, anlayışlı bir şekilde, Fred'e bir kağıt ve bir kalem uzatmış. Fred titreyen ellerle hızlı hızlı kağıda bir şeyler yazıp papaza uzatmış ve aniden ölmüş. Papaz, böyle acılı bir anda kağıttakileri okumanın doğru olmayacağını düşünerek kağıdı cebine sokmuş.

Birkaç gün sonra cenaze sırasında, Fred'in verdiği kağıdın cebinde olduğunu hatırlamış. Cenazenin gömülmesinden hemen önce, Papaz ileri çıkarak:

"Sevgili Fred, ölmeden hemen önce benden kağıt kalem isteyerek bir şeyler yazdı. Zamanı uygun olmadığı için o anda bakmadım fakat şimdi, hepinizin önünde bu notu okumak istiyorum," demiş ve cebinden kağıdı çıkararak yüksek sesle okumuş:

"Lütfen bir adım sola çekil. Oksijen hortumuma basıyorsun!"
 
Omuzumda başın eksik,
Yatağımda kokun
Tenimde tenin eksik,
Gelde bir dokun
Gecelerden uykum eksik,
...Yüzden tebessüm
Elimde elin eksik,
Yaşlı hep gözüm ..


mustafa cecelinin yeni şarkısının sözleri
 
SEN DAHA ÇOK HAK EDİYORSUN!

İki erkek kardeş, babalarından kalma çiftlikte birlikte çalışıyorlardı. Kardeşlerdin biri evliydi ve dört çocuğu vardı. Diğeri ise bekardı. Kardeşler, her günün sonunda ürünlerini ve karlarını eşit olarak bölüşüyorlardı. Bir gün, bekar kardeş kendi kendine:
“Ürünümüzü ve karımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de hakça değil ” diye düşündü. “Ben tek başıma yaşıyorum ve o kadar çok fazla paraya ihtiyacım yok. Ama kardeşim altı kişilik bir aileye bakmak zorunda.” Böylece, her gece evinden çıkıp, bir çuval buğdayı gizlice kardeşinin evindeki tahıl deposuna götürmeye başladı.
Bu esnada evli kardeş de kendi kendini şöyle düşünüyordu: “Hasatımızı ve karımızı eşit olarak paylaşmamız adil değil. Ben evliyim; eşim ve çocuklarım var, yaşlandığım zamanlar bana onlar bakabilirler. Oysa kardeşim tek başına ve yaşlandığı zaman kendisine bakacak kimsesi yok.”
Böylece o da her gece evinden çıkıp bir çuval buğdayı gizlice kardeşinin deposuna götürmeye başladı.
Bu durum aylarca devam etti. Ama ikisi de ne olup bittiğini bir türlü anlayamadılar, çünkü ikisinin de deposundaki buğdayın miktarı hiç değişmiyordu.
Bir gece iki kardeş her zamanki gibi gizlice bir çuval buğdayı diğerinin deposuna taşırken karanlıkta çarpıştılar. Ve bir süre birbirlerine baktılar, sevgiyle kucaklaştılar.

Çok beğendim bunu kardeşlik bu olsa gerek...:)
 
Affedince yorulur insan, yalnız kaldığında bir de;
“ama insanı en çok yoran şey hayal kurmaktır, olmayacağını bildiği halde........


özlemişim burayı bayadır bakmıyodum

 
Geri
Üst