Hülagü Han

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Hülagü Han
Hülagu ( 23.08.1216)- (08.09.1277) Hulâgû 1217’de doğdu. İran’da hüküm süren İlhanlılar Devleti’nin kurucusudur. Bağdat’ı alarak Abbasi Halifeliği’ni yıkmış olan meşhur Türk-Moğol serdar ve hükümdarıdır.
Büyük kardeşi Mengu Han babasının yerine Hakan olmuş ve Hulâgû’yu 1253’te İran’a memur etmişti. “İlhan” Hakana bağlı Eyalet Hanı demektir. Bundan dolayı Hulâgû’ya (İlhan) lakabı verilmiş ve soyundan gelen hükümdarlara da İlhanlılar denilmiştir.
Hulâgû, İran’ı ve Kafkasya’yı ele geçirdikten sonra Şarkî İsmailiye Devleti’ni ortadan kaldırmağa karar vermişti. O zamanlarda istediği hükümdarları fedai dervişleri vasıtası ile öldürten ve asrımızın anarşistleri gibi gizli ve korkunç teşkilatı bulunan İsmaililerin merkezi Elmut Kalesi’ni aldı. Sonuncu hükümdarları olan Rukneddin’i öldürttü. 1256’da bu devleti ortadan kaldırdı. Onun elinde hapsedilmiş olan meşhur alim Nâsıruddin et-Tûsî’yi kurtararak yanına aldı.
Hulâgû, Şii olan Nâsır ile Hıristiyan bulunan zevcelerinden birinin teşviki ile Bağdat Halifesi hakkında kin beslemeğe başlamıştı. Son Abbasi Halifesi Musta’sım-Billah’a itaat etmesi için haber gönderdi. Musta’sım kuvvetli olmadığı halde mağrur idi. Karşı koymak istedi. Halifenin Şii veziri İbni Alkami de vaziyetin hücuma elverişli olduğu hakkında Hulâgû’ya bilgi vererek Hulâgû’yu gizlice davet etti. Bunun üzerine Hulâgû, 1258’de Bağdat’ı elli gün kadar kuşattı.
Sonuçta, Halife çaresiz kalarak oğulları ve maiyyeti ile birlikte af dilemek üzere Hulâgû’nun ordugahına gidince, Hulâgû onu çuvala koydurup süvarilerine çiğnetti. Bütün ailesini öldürtmekle beraber Bağdat’ı yakıp yıktı. Rivayete göre sekiz yüz bin kişiye yaklaşan bütün halkı da kılıçtan geçirdi.
Daha sonra Suriye’ye doğru döndü. Haleb’i ve Şam’ı aldı. Fakat bu istila Mısır’daki Türk Sultanı Baybars tarafından durduruldu. Onun ordusu Hulâgû’nun bir serdarını fena halde bozguna uğratmış ve İlhanlıları Suriye’den çıkmaya mecbur etmişti.
Hulâgû, daha önce büyük kardeşinin ölümünü haber alarak yerine geçmeğe hazırlanmıştı. Bu mağlubiyet darbesi üzerine İran’da kalmış ve kurduğu devletin işleriyle meşgul olmuştu.
Tarihçiler Hulâgû’ya çok kan dökmüş bir hükümdar olarak bakarlar. Böyle olmakla beraber o, bir devletin kurucusu idi. Bilime ve sanata karşı da büyük saygısı vardı.
Hulâgû, sarayına bilginleri toplar ve onları korurdu. Bilgiye merakı vardı. Kendisi astronomi ve kimya ile uğraşırdı. Merage’de bir rasathane yaptırdı. Bilginleri toplayarak ilim akademileri kurdu. Aladağ’da saraylar, Huy’da camiler yaptırdı. Tebriz şehri onun döneminde bir bilim merkezi oldu. Bizans’tan oraya kozmoğrafya ve diğer ilimleri öğrenmek için öğrenciler geliyordu.
1266’da uçmağa vardı.

Hayatının en sevdiğim kısımlarından biri budur:

Hülagû Han halifeden teslim olmasını istediğinde, Halife Mustasım, eğer kendisine saldırırsa Allah'ın gazabına uğrayacağını söyleyerek teslim olmayı reddetti. Birçok kaynak Halife'nin saldırı için yeterli önlem almadığını yazıyor, ne ordusunu güçlendirdi, ne de Bağdat'ı çevreleyen surları. Aslında, en yapmaması gerekenleri yapmıştı; Hülagü'yü kızdırmıştı, bu da Hülagü'nün kuşatma için aradığı mazeretti. Bağdat'a vardığında Hülagü orduyu bölümlere ayırdı. Böylece şehir her taraftan tehdit edilecekti. Abbasi ordusu, batıdan saldıran Moğol kuvvetlerinin bi kısmını geri püskürtmeyi başardı fakat sonraki çarpışmalarda yenildiler. Moğollar Dicle Nehri'ndeki setleri yıkarak Abbasi ordusunu tuzağa düşürdüler, askerlerin neredeyse tamamı kılıçtan geçirildi ya da boğuldu. Daha sonra şehir kuşatıldı ve birkaç gün içinde de şehri çevreleyen surların tamamı Moğol ordusunun kontrolüne girdi. Mustasım anlaşma teklif etti fakat kabul edilmedi. Moğollar şehre girdi ve şehir bir hafta boyunca yağmalandı, halk katledildi.
 
Geri
Üst