İşitme Engelli Bireylerin Konuşmasında Sesin Yeri

Bilge Gökçen

Yeni Üye
Üye
İşitme Engelli Bireylerin Konuşmasında Sesin Yeri
Mesleki yaşamımızda en çok karşılaştığımız yanlışlardan biri, konuşmanın bütünüyle seslere yüklenmesidir. Sesler konuşmada etkin ve de yetkindir. Ama sesleri bilmek veya seslendiriyor olmak, konuşma için yeter koşul değildir.

“Bu çocuk tüm sesleri çıkarıyor o halde bu çocuk konuşabilir.” demek, doğru bir ifade değildir. Bu düşünce doğru bir ifade olsaydı, işimiz çok kolaylaşacak, sesin çıkış yerleri ve biçimleri öğretilerek işitme engelliler konuşabilir hale gelecekti. Hatta daha ileri boyutta düşünülürse, sesini çıkardığımız tüm dilleri konuşabiliyor olacaktık. Ki bu da normal işiten bireyler için hiç de zor olmayacaktı. Örneğin, Kuran-ı Kerim’i düşünelim, biz Arapçadaki tüm sesleri çıkardığımız için Kuran-ı Kerim’i okuyabiliyoruz, ancak hiç birimiz özel bir eğitim almadan Arapça konuşamıyoruz. Veya İngilizcedeki tüm sesleri çıkarıyoruz ancak karşımıza bir İngiliz geldiğinde kendisiyle konuşamıyoruz. Konuşabilmek için ya özel ders alıyoruz veya bu dilin konuşulduğu ülkelerde bir süre yaşıyoruz. Tıpkı bu örneklerde olduğu gibi diğer dillerde de benzer durumlar söz konusudur. Dillerde farklılaşan sesler olabilir ve bu sesler konuşulan dil üzerinde önemli bir yere sahiptir. Ancak bu sesleri çıkarabiliyor olmak konuşabiliyor olmayı gerektirmez.
Birçok velimizden “Efendim benim çocuğum şu, şu sesleri çıkaramıyor. Çıkarsa çok güzel konuşacak.” Türünden sözleri sıkça duymuşuzdur. Bu sözler, saf - temiz niyetlerin basit mantık kuralları içersinde ortaya koyduğu yanlış düşüncelerdir. Bu düşüncelerle insanlar konuşmayı basite indirgeme eğilimi gösterir. Ancak durumun basitleştirilmesi gerçeği farklılaştırmaz. Gerçek, dilin konuşularak geliştirileceğidir. Konuşma ancak konuşularak öğrenilir.
Velilerimizin veya bu durumu dışardan gözlemleyen bireylerin bu şekilde düşünceler içerisinde olması doğaldır. Ancak bu durum uzman boyutuna taşındığında problem çözümsüzlüğü ve hüsranı beraberinde getirir. Hele ki “Ben yaptım, oldu.” mantığı ile gidiliyor ve insanların yılları yersiz vaatlerle çalınıyorsa, bunun diyeti hiçbir şekilde ödenemez.
Bu alanda hizmet veren, hizmet alan tüm elemanların bilgi paylaşımı içerisinde olması yapılan veya yapılabilecek yanlışları engelleyebilecektir. Deneme-yanılma yolu öğrenme için yararlı bir yöntemdir. Ancak pahalı bir yöntemdir(Bursalıoğlu, 2002).
Kaynaklar
Bursalıoğlu, Z.(2002), Okul Yönetiminde Yeni Yapı ve Davranış, Pegem A, Ankara
 
Geri
Üst