KABİR HAYATI VE KABİR SUALİ

İ

İslami Yazar

Forum Okuru
KABİR HAYATI VE KABİR SUALİ
Dünya hayatı ile Ahiret hayatı arasında bir köprü mesabesinde olan kabir hayatı, İnsan için takdir olunan ömür sermayesi tükenip sayılı nefesler nihâyete erdiği zaman o kimse dünyada iken yaptığı iyi veya kötü ameller ile tenvir veya tahrip ettiği kabrine defnolunmaktadır. İşte dünya hayatının nihâyete erdiği andan itibaren kıyametin koptuğu ana kadar olan bu merhaleye kabir hayatı denir. Kabirden içeri adım atılınca, arkada bıraktığımız dünya hayatında nasıl bir inanç sahibi olduğumuzdan ve ömrümüzü ne gibi işlerle tamamladığımızdan Münker ve Nekir isimli iki melek tarafından suale tabi tutulacağız ki bu suallere de kabir suali adı verilir.


kabir hayataı.jpg




Kabir sualinin ve azap veya mükâfatının hak olduğuna dair bir çok hadîs-i şerîf mevcuttur. Bu hususla alâkalı olarak Peygamberimiz Efendimiz (sav)’in bir hadîs-i şeriflerinde şöyle beyan edilmektedir: Hz.Âişe(ra) buyurdu ki: Bana bir Yahudi kadın geldi, kabir azabından bahsetti. Allah seni kabir azabından korusun dedim. Sonra Resûlüllah’a(sav) kabir azabını sordum. O’da: Kabir azabı haktır buyurdu. Ondan sonra her namazda Resûlüllah’ın kabir azabından Allah’a sığındığını gördüm.


Diğer bir hadis-i şeriflerinde de Resûlüllah Efendimiz(sav): Mümin kabrine konulunca bir melek gelir ve şöyle sorar: Kime kulluk ediyordun? Allah(cc) ona cevap vermesinde yardım eder. O mümin şöyle cevap verir: Allah’a kulluk ediyordum. Melek tekrar: Bu zât (yani Peygamber Efendimiz(sav)) hakkında ne diyordun? O Mümin: O Allah’ın kulu ve Rasûlüdür. der. Artık ona başka bir şey sorulmaz. Cehennemdeki yerine götürülür ve: Burası senindi. Fakat Allah(cc) seni ondan kurtardı. Onun yerine sana Cennette bir yer verdi. denilir. Cennetteki yerini görünce: Beni bırakında gidip aileme müjde vereyim. deyince: Burada kal. denilir.


Kâfir veya münafık mezarına konulunca bir melek gelir ve azarlayarak: Neye kulluk ediyordun? diye sorar. Oda: Bilmiyorum. der. Melek: Bilemeyesin, söyleyemeyesin. der ve (Fahr-i Kâinat Efendimiz işaret edilerek): Şu zat hakkında ne diyordun? diye sorar. O kâfir de: İnsanların dediği gibi derdim. deyince: Ona öyle bir vuruş vurulur ki, insanlar ve cinlerden başka bütün mahlûkat onun feryadını duyar. buyurmaktadırlar.


Rabbımızın bir fırsat olarak bize bahşettiği dünya hayatımızı en güzel şekli ile değerlendirmeye, ömrümüzü Cenâb-ı Hak’kın rızasına muvafık bir şekilde tamamlamaya gayret etmek ve bilhassa Hadis-i Şerifte de dikkatimizin celbedildiği bevilden ve gıybetten, dolayısıyla da insanlar arasında fitnenin uyanmasına sebep olmaktan azamî derecede kaçınmak icap eder.




Dünya hayatında yapacağımız her iyi ve salih amel Rabbimizin lütuf ve rahmeti ile kabir azabımızın hafiflemesine veya hiç azap görmememize sebep olurken, tam aksine işlediğimiz her kötü ve çirkin amelde kabir azabı görmemize sebep olacaktır. Kabir azabının şiddetli olmasına sebep teşkil eden birçok husus olmakla beraber, bilhassa şu iki hususun daha çok sebep olacağı birçok hadis-i şerifte de beyan edilmektedir. Bunlardan birincisi bevilden sakınmamak, ikincisi gıybet ve koğuculuk yapmak. Peygamber Efendimiz(sav) bir hadîs-i şeriflerinde mealen: Bevilden kaçınınız. Çünkü kabir azabının ekserisi bevildendir. buyurmaktadırlar. Diğer bir hadîs-i şerifte de şöyle beyan edilmektedir. Ebû Hüreyre(ra) der ki: Resûlüllah(sav) ile birlikte yürüyorduk. İki kabrin yanına varınca durdu. Bizde durduk. Birden değişti. Öyle ki gömleğinin kolu titredi. Bunun üzerine: Sana ne oldu Ey Allah’ın Resûlü dedik. O’da: Benim duyduğumu duymuyor musunuz? buyurdu. Bizde: Ey Allah’ın peygamberi! Ne oldu? diye sorduk. Resûlüllah: Bu iki adam kabirlerinde küçük bir hatadan dolayı şiddetli azap görüyorlar.” diye cevap verdi. Biz: Nedir o? dedik. O’da: Birisi idrardan kaçınmazdı. Diğeri ise diliyle insanları incitir ve onların arasında koğuculuk yapardı. dedi ve iki hurma dalı isteyerek her mezara birer tane dikti. Biz: Bunun onlara faydası olur mu? diye sorduk. O’da: Evet, yeşil kaldıkça onların azabını hafifletir. buyurdular. Bu bakımdan kabirler üzerine yeşil bitki, hususiyle de ağaç dikmek sünnettir ve kabir ehline menfaatlidir. Selam ve dua ile.
 
İzah etmeye çalıştığımız hususları hülâsa edecek olur isek; Eğer insan kâfir veya münafık olarak son nefesini tamamlamış ise hem kabirde hem de daha sonraki Ahiret âleminde ebediyen ilâhî azaba düçâr olacaktır. Eğer mümin olarak ömrünü tamamlamış ve Allah’ın rahmet ve mağfireti ile imanını götürebilmiş ise, bu kimse de günahları nispetinde ilâhî azaba müstahak olacak, cezasını tamamladıktan sonra Rabbı’nın kendisi için hazırladığı mükâfatlara gark olacaktır. Yine inanıyoruz ki; Mümin bir kimsenin Allah’ın lütuf ve keremi ile başta Peygamberimiz Efendimiz’in(sav) şefaati olmak üzere Cenâb-ı Hak’kın kendilerine şefaat selahiyeti verdiği dostlarının şefaatleri, himmet ve teveccühleri sayesinde hiç kabir süâli ve azabı görmemesi veya o suallere çok kolay bir şekilde cevap verebilmesi de mümkündür. Nitekim sahib-i tasarruf ve irşad olan evliyaullahtan bir tanesine, evlatlarından bir tanesi kabir süalinden, Münker ve Nekirden çok korktuğunu ifade ettiğinde, O büyük zat: Evladım niçin korkuyorsun. Sen kabirde münker nekire cevap verirken senin arkanda olacağım ve iki elim omuzlarında olacak. O süallere senin yerine ben cevap vereceğim buyurur.
 
Merhaba hocam çok güzel bilgiler vermişsiniz. Benim merak ettiğim bir soru var. Bir insan öldükten sonra kabir azabı hemen başlıyormu acaba ? Birde iyi amele sahip olanların kabir hayatı nasıl olur ? Bu sorularımı yanıtlarsanız sevinirim.
 
Merhaba. Kişi Ölüm Ve sonrasına hazırlığını dünya denilen ahiretin tarlasında hazırlanmalıdır ki, vefat edip kabre konulduğunda hemen sorgu suale gelen münker ve nekir melaikesinin sorularına doğru Ve kolay cevap verebilsin. Şayet dünyada iken azığını hazırlamamış Ve bomboş gitmişse kabir suali çok çetin geçecek ve hemen akabinde tabiri caizse cehennemin bir fragmanı olan kabir azabı başlamış olacaktır. Kişi dünyada iken nasıl yaşamış Ve nasıl amel etmişse o oranda kabir hayatı da ona göre yaşayacaktır. Amelsiz ve ibadetsiz ise çetin bir azap. Şayet güzel ameller ile azığını hazırlamışsa bu seferde cennetten bir pencere açılıp gideceği makamı seyrederek geçirecektir.
 
Kabir hayatı denildiği zaman, kişinin ahirette yaşayalı gerçek hayatın başlangıcı demektir ki, bir kimse kabre konulduğunda kendisini defn edenler başından çekildiği anda başlar. Ve artık dünyada yaptıklarının karşılığı ile başbaşa kalır. İlk evvel Sual melekleri olan Ve ismine münker ve nekir denilen Melekler gelir ve iki omuzundaki melek olan kiramen katibin melekelerinden aldıkları hesap defterine göre kişiye suale başlarlar. Kişi defterini kendisi de göreceği için orada suale muktedir olması Dünyadaki amelinin güzelliği veya çirkinliğine göredir. Kişi ömrü hayatında iken iyi ameller işlemişse kabir sualinde de kolay sorularla karşılaşır Ve çık kolayca sorulara cevap verir. Ancak iyi ameli Yok ve haramlarla ömrünü tamamlamış ise işte o zaman onun İçin çok çetin bir sorgu sual başlat. Ve bilse de sorulan soruları korkudan söyleyemez. Bu halde de kendini kabir azabının içinde bulur. Kıyamet sabahına kadar da o azap devam eder. Diğer taraftan da anki kötü olsa da, dünyada kalan yakınları o kişi için hayır hasenat yaparsa kabir azabı hafifletilir. O hayır hasenatta devamlılık olursa kabir azabı tamamen kaldırılada bilir. Onun İçin vefat eden yakınlarımız İçin elimizden ne geliyorsa yapmamız gerekmektedir. O yaptığımız hayır hasenat ümit edilir ki kişinin ahiret hayatının tamamına tesir eder de cennete girmesine dahi sebep olabilir.
 
Tabiki Kişi ömrü boyunca hiç iyi amel işlememiş ve hep kötülükte bulunmuşsa, o kişi ruhu kabzolunurken daha başlar azabı. Ve o kişiye yapılan hayır hasenatta pek fayda etmez. İmanını ruhunu teslim ederken diğer tarafa götürebilirse kişi o zaman paçayı kurtarmış oluruz. İmanımızla gidebilmekse yine bu dünyada iken amel ve ibadete bağlıdır. Son nefesi verilirken yine İmanını götürememiş kimseler vardır. Ömrü hayatında az çok İbadetu taatı varsa bu kişinin Arkasından yapılan hayır hasenatta ona fayda verir. Kabir azabı hafifler. Bazı yapılan hayrı hasenat rabbimizin hoşuna giderse o zaman o kulundan azabı tamamen kaldırabilir. Onun İçin vefat edenlerimizi asla unutmamalıyız Ve daima yaptığımız ibadetlerin arkasından dualarımızda yer vermeliyiz. Özel olarak o kişinin ruhu İçin Hatimler okutmalı sadaka dağıtmalı ve yemekler vermeliyiz. Yine vefat edenin çoluğu çocuğu varsa onlara sahip çıkıp kötü yola düşmelerine mani olmalıyız.
 
Geri
Üst