Kayserİ yüzölçümü tarihi önemli yerleri bilgiler burada

Ce: Kayserİ

Kayseri Hanları


Sultan Hanı (Bünyan)

Kayseri Bünyan ilçesi, Büyük Tuzhisar Bucağı, Sultanhanı Köyü’nde bulunan bu han Kayseri’ye 47 km. uzaklıktadır. Sultan Hanı’nın kitabesi bulunmasına rağmen silindiğinden okunamamaktadır. Bununla beraber hanın Selçuklu Sultanı I.Alaaddin Keykubat zamanında 1232-1236 tarihleri arasında yapıldığı bilinmektedir. Bu han Konya Sultan Hanı’ndan daha büyük ölçüde olup, plan olarak ona benzemektedir.

Sultan Hanı’nın en büyük özelliği de burada bir bakıma sigorta sisteminin uygulanmış oluşudur. Hana gelen yolcular gecenin her saatinde içeri girebildikleri halde çıkışları sabahları belirli bir saatle sınırlıdır. Çıkış saati gelmeden önce yolcular beraberlerindeki eşyaları kontrol eder ve eksikleri bulunmuyorsa dışarı çıkarlardı. Ayrıca bu han vakıf olarak çalıştığı için yolcular üç gün ücret ödemeden kalır, üç günden sonra ücret öderlerdi. Burada hastalanan yolcular da iyileşinceye kadar burada ücretsiz kalırlardı.

Sultan Hanı dıştan kaleyi anımsatacak bir şekilde dikdörtgen planlı bir yapıdır. Girişi hanın batı yönündedir. Giriş kapısı kare kaideli yarım daire kulelerle korunmaktadır. Hanın anıtsal bir girişi vardır. Bu girişin üzerindeki kitabede;

“Elmülkü lillahüvelbaki, elvahidülkahhar, essultan, Essultanazam, şeyhinşahımuazzam, Gıyasüddin, veddeyle Kekkubad Bin Keyhüsrev kısmün emirül Mü’minin tarihi sene Selase mietün minbadil hicre” yazılıdır.

Bu anıtsal girişten kare planlı avluya girilmektedir. Bu avlunun üç tarafı yazlık kısmı ile dikdörtgen planlı kışlık kapalı bir kısımdan meydana gelmiştir. Kışlık kısmın girişi ayrı bir kapıdandır. Avluyu çevreleyen revakların arkasında odalar sıralanmıştır. Hanın doğudaki revağı dış duvarlara kadar uzanır. Burası aynı zamanda arabalık ve hayvanların barındığı yer olarak kullanılmakta idi. Avlunun güneyindeki Selçuklu üslubunda yapılmış anıtsal kapıdan kapalı büyük bir salona geçilir. Bu salon tonozlarla örtülmüş olup, merkezdeki tonozun üzerinde pandantiflere dayanan bir kubbe bulunmaktadır. Bu kubbenin kitabesinde fetih ayeti yazılıdır.
Avlunun ortasında küp şeklinde, kemerler üzerine oturan bir mescit bulunmaktadır. Bu mescidin güney cephesi geometrik ve çiçek motifleri ile kaplanmıştır. Ayrıca kemer yanlarından yukarıya doğru çıkıp birleşen ejder başları da portale ayrı bir görünüm vermektedir.

Hanın güneybatı köşesinde beş bölümlü daire planlı bir hamam bulunmaktadır. Avlunun sağındaki revaklı bölümden bu hamamın giriş holüne geçilmektedir. Hamam soyunmalık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir.

Hamam Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir.



Karatay Hanı (Bünyan)

Kayseri Bünyan ilçesi, Elbaşı Bucağı Karadayı Köyü’ndedir. Karatay Hanı’nın kitabelerine göre; giriş bölümü Sultan I.Alaaddin Keykubat, avlu bölümü II.Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde (1240-1241) 1240 yılında tamamlanmıştır. Selçuklu dönemi tarihçilerine ve vakfiyesine göre de bu hanın kurucusu Atabey Emir Celaleddin Karatay’dır.

Karatay Hanı, XIII.yüzyıl başlarındaki Sultan Hanı plan şemasına göre yapılmıştır. Hanın kuzey yönünde görkemli bir girişi bulunmaktadır. Oldukça iri saç örgülü kuleler bu girişe daha görkemli bir görüntü vermiştir. Girişin üzerindeki kitabede de Selçuklu vezirlerinden Celaleddin Karatay tarafından yaptırıldığını belirten yazı bulunmaktadır.

Karatay Hanı çevresinde çeşitli mekanların bulunduğu avlulu kare bir bölüm ile bunun arkasında, dikdörtgen planlı, daha küçük ve kapalı bölümden meydana gelmiştir. Hanın tüm duvarları düzgün kesme taştan yapılmıştır. Ana duvarlar altısı köşelerde olmak üzere 18 kule ile desteklenmiştir. Giriş cephesindeki paye biçiminde örgülü kuleler ve yıldız biçimindeki köşe kuleleri, diğer cephelerde ise üçgen, sekizgen, dörtgen ve yuvarlak kesitli destek kuleleri bulunmaktadır.

Giriş cephesindeki portal dışa taşkın ve oldukça yüksektir. Bu kapı geometrik ve bitkisel motiflerin yanı sıra insan ve hayvan figürleri ile de dikkati çekmektedir. Bitkisel bezemenin arasına gizlenmiş olan bu figürlerin kökeninin Orta Asya Şaman geleneklerine dayalı koruyucu semboller oldukları düşünülmektedir. Girişin mukarnaslı bölümündeki bitkisel motifli bordürün ucunda karşılıklı iki aslan ve iki çıplak kadın kabartması ile üst üste insan ve boğa başları buraya yerleştirilmiştir. Duvara dayalı köşedeki sütunların iki yüzüne de kuş ve aslan kabartmaları, iç yüzüne Rumiler arasında ikişer siren kabarması yerleştirilmiştir. Giriş cephesindeki iki su oluğunun (çörten) biri kanatlı aslan, diğeri de iki boğa kabartması arasında çömelmiş insan şeklindedir.

Hanın 13 m. uzunluğundaki giriş eyvanının sonunda Hızır Köşkü’ne benzeyen bir yapı grubu bulunmaktadır. Sonradan burası türbe olarak düzenlenmiştir. Buradaki yıldız tonozlu çeşme eyvanının kemeri üzerinde mukarnaslı nişler içerisinde fil, aslan, boğa, ejder, kuş, tavşan gibi on beş küçük hayvan figürü de peş peşe sıralanmıştır. Ayrıca giriş eyvanının avluya yönelik kemeri ejderha başları ile sonuçlanan düğümlü geçme motifleri ile bezenmiştir.

Giriş eyvanının diğer tarafındaki kubbeli bölüm hanın mescididir. Mescidin geometrik ve bitkisel motifli bordürlerle kuşatılmış kapısı avlu cephesine açılmaktadır. Mescidin diğer yanındaki basamaklarla da Ezan Köşkü’ne çıkılmaktadır. Mescidin doğusundaki bir koridordan da hamam kısmına geçilmektedir. Bu hamam plan ve örgü sistemi yönünden Kayseri Sultan hanı’nın hamamına benzemektedir.

Hanın hol bölümü yedi nefli olarak düzenlenmiştir. Buradaki sivri kemerli, beşik tonozlu yan nefler daha yüksek olan orta nef tarafından kesilmektedir. Orta nefin merkezinde piramidal külahlı içten bir kubbe oturtulmuştur. Ayrıca bu orta nefin iki yanındaki nefler sekiler halinde yükselerek yolculara ayrılmıştır. En dıştaki nefler hayvanlara ayrılmıştır. Bunların önünde blok taştan yemlik ve yalaklar bulunmaktadır.

Bu han XIV.yüzyılda zaviye şekline dönüştürülmüştür. Kayseri Karatay Hanı’na ait 26 m uzunluğunda deri üzerine yazılı vakfiyesi Kayseri Müzesi’nde bulunmaktadır.


Vezir Han (Melikgazi)

Kayseri il merkezinde Kapalı Çarşı’nın güneybatı köşesinde bulunan Vezir Hanı’nı Sultan III.Ahmet döneminde Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa 1727 yılında yaptırmıştır.

Vezir Hanı üç bölümden meydana gelmiş, kesme taştan bir yapıdır. Han iç ve dış olmak üzere iki bölüme ayrılmaktadır. Ortadaki avlu çevresinde taş kemerlerin oluşturduğu revağın arkasına odalar sıralanmıştır. İki katlı olan hanın ikinci katına büyük taş merdivenlerle çıkılmaktadır.

Günümüzde bu han, halıcı, pamuk ve yüncü esnafının toplandığı çarşı olarak kullanılmaktadır.


Pamuk (Kapan) Hanı (Melikgazi)

Kayseri il merkezinde, Kapalı Çarşı’nın batısında bulunan bu han XV.yüzyılda, Osmanlı döneminde yapılmıştır. Pamuk Hanı’na ayrıca Pembe Han ve Kapan Hanı ismi de verilmiştir.

Han iki katlı kare planlı küçük bir yapıdır. Hanın dış duvarları kesme taştan, ara bölmeleri, tonozları moloz taştan yapılmıştır. Sivri kemerli, tonozlu giriş kapısından kare planlı açık bir avluya geçilmektedir. Bu avlunun etrafında iki kat halinde odalar sıralanmıştır. Değişik dönemlerde bir çok onarıma ve tadilata uğramış olup, orijinalliğinden büyük ölçüde uzaklaşmıştır.

Günümüzde bu han Pamukçular Çarşısı olarak kullanılmaktadır.


Cırgalan Hanı (Talas)

Kayseri Talas ilçesi Başakpınar Köyü’nde bulunan Cırgalan Hanı, Sultan I.Alaaddin Keykubat zamanında, XIII.yüzyılda yapılmıştır. Cırgalan Hanı günümüze harap bir durumda, yıkıntı halinde gelmiştir. Bu han yeterince incelenmemiş ve yayınlanmamıştır. Bununla beraber, Talas üzerinden geçen eski kervan yolunun bağlantı yerinde yapıldığı bilinmektedir.

Günümüze gelebilen kalıntılarından dış cephelerinin kesme taştan yapıldığı, bunun arkasındaki duvarların ise moloz taştan olduğu görülmektedir. Ancak bu hanın planını çıkarmak mümkün olamamıştır.


Hanlar Hanı (Talas)

Kayseri Talas, Harman Mahallesi’nde Harman Camisi’nin doğusundaki cadde üzerinde yer alan küçük bir handır. Kitabesi bulunmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir.

Han bugün tamamen özelliğini kaybetmiştir. Dıştan bakıldığı zaman bu yapının bir han olduğu da anlaşılmamaktadır. Han kesme taştan yapılmıştır. İç kısmında sivri kemerli bölümleri oluşturan mekanlar görülmektedir. Bununla beraber hanın planını çıkarmak mümkün olamadığı gibi kaynaklarda da ismine rastlanmamaktadır. Günümüzde kahve olarak kullanılan bu hanın doğusundaki arka bölümü de depo haline getirilmiştir.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Ce: Kayserİ

Kayseri Kütüphaneleri


Raşit Efendi Kütüphanesi (Melikgazi)

Kayseri il merkezinde, Ulu Cami’nin bitişiğindeki kütüphaneyi, Reisül Küttap Mehmet Raşit Efendi 1796 yılında yaptırmıştır. Raşit Efendi buradaki kitapların büyük bir kısmını kendi koleksiyonundan 925 cildi yazma, 18 cildi İbrahim Mütefferika baskısı toplam 943 kitap vermiş, ayrıca İstanbul’dan da birçok yazma kitabı buraya göndermiştir. Bu kütüphanenin dünya literatüründe isim yapmasından ötürü 1552 tarihinde kurulmuş olan Kadı Mahmut Vakfı kitaplarının büyük bir kısmı da buraya taşınmıştır. Bunu Erkilet’teki Sadrazam Mehmet Paşa’nın, Hunat Medresesi içerisindeki Hacı Halil Efendi’nin ve İncesu’daki Kara Mustafa Paşa Kütüphanelerinin kitapları da buraya gönderilmiştir. Günümüzde kütüphanenin ilkokul ve ortaokul bölümleri bulunmaktadır. Ayrıca ödünç verme bölümü ve gezici kütüphanesi de bulunmaktadır. Kayseri’nin tek yazma kütüphanesi olan bu kütüphaneye geçtiğimiz yüzyılda cami içerisinden girilirken sonradan güney tarafına bir kapı açılmıştır.

Kütüphane kesme taştan bir yapı olup, Ulu Cami’nin duvarına bitişiktir. Üç basamaklı giriş kapısından beşik tonozlu uzun bir koridora girilmektedir. Bu koridorun sağındaki kapıdan camiye, solundaki kapıdan da okuma salonuna geçilir. Okuma salonu kare planlı olup, üzeri yuvarlak bir kasnak üzerinde merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbenin köşelerinde yuvarlak ağırlık kuleleri bulunmaktadır. Bu salon batı, kuzey ve güney duvarlarında ikişer, kubbe kasnağındaki dört pencere ile aydınlatılmıştır. Penceresiz olan duvara ve pencere aralarına tahta gömme dolaplar yerleştirilmiştir. Okuma salonunun kubbesi ve duvarları kalem işleri ile bezenmiştir.


Reşid Akif Paşa Kütüphanesi (Pınarbaşı)

Kayseri Pınarbaşı ilçesi, Yeni Mahalle’de bulunan bu kütüphane, kitabesinden öğrenildiğine göre Reşid Akif Paşa tarafından 1905 yılında yaptırılmıştır.

Kütüphane sekizgen planlı olup, iki katlıdır. Kütüphanenin bütün köşeleri dışarıya hafifçe taşkınlık yapan plastırlarla hareketlendirilmiştir. Bunların üzerine de saçağın eteğine gelecek her köşeye birer konsol yerleştirilmiştir. Ayrıca çatının altındaki bölümler üç sıra halinde silmelerle bezelidir. Her cephedeki silme ile saçak arasına da ikişer tane dikdörtgen kartuş yerleştirilmiştir.

Kesme taştan yapılmış olan kütüphanenin üzeri ahşap bir çatı ile örtülüdür. Kütüphanenin alt katına kuzeydeki dikdörtgen, lentolu basit bir kapıdan girilmektedir. Bu bölümün üzeri sekiz ahşap sütunun taşıdığı bir tavanla örtülüdür. Batı duvarındaki küçük bir pencere ile içerisi aydınlatılmıştır.

Kütüphanenin bulunduğu üst kata doğudaki basık kemerli, dört sıra silme ile çerçeve içerisine alınmış bir kapıdan girilmektedir. Kütüphanenin içerisi 4.75 m. çapında olup, üzeri ahşap bir tavanla örtülmüştür. Kapının bulunduğu cephe dışında bütün duvarlar yuvarlak kemerli pencerelerle aydınlatılmıştır.
 
Ce: Kayserİ

Kayseri Sarayları


Kayseri il merkezinde Selçuklu saraylarına ait hiçbir iz kalmamıştır. Bununla beraber Anadolu Selçuklular döneminde birisi il merkezinde Saltanat sarayı (Devlethane), diğeri de şehrin batısındaki Kibat Dağı eteğinde Keykubadiye Sarayı olmak üzere iki saray kalıntısı günümüze gelebilmiştir. Bunun yanı sıra Selçuklular döneminde yapılmış üç adet köşk te günümüze ulaşmıştır. Büyük olasılıkla şehrin çevresinde daha fazla köşk olduğu sanılırsa da bunlar yıkılmış ve günümüze ulaşamamıştır. İbni Bibi’nin verdiği bilgilere göre bu köşkler devrin ünlü devlet adamlarına aittiler.


Saltanat Sarayı (Devlethane) (Merkez)

Kayseri’de Selçuklular döneminde yapılmış en eski tarihli saray Saltanat Sarayı (Devlethane) idi. Bu saray günümüzde tamamen yıkılmış ve ortadan kalkmış olmakla beraber, bu konuda yapılan çalışmalar bazı bilgiler ortaya koymuştur. Süryani Mihael bu sarayın kayseri merkezinde olduğunu ve daha eski bir yapının üzerinde yapıldığını belirtir. İbni Bibi ise Devlethane olarak isimlendirilen bu sarayın şehrin içerisinde olduğunu ve Sultan I.İzzeddin Keykavus’un tahta geçmeden önce yapıldığını ileri sürmüştür.

Anadolu seferi sırasında Baybars Keykubad Tepesi'nin doğusundaki Meşed Ovası'nda ordusunu konuşlandırmıştır. Saltanat Sarayı aslında devlet yönetim merkezi konumunda idi.
Anadolu Selçukluları dönemi ile ilgili bilgi veren kaynaklar sarayın etrafının yüksek duvarlarla çevrili olduğunu, bahçesinde çeşitli meyve ağaçlarının bulunduğunu belirtirler. Ayrıca saray odaları da devrinin çinileri ile süslü idi. Saray içerisinde bir mescidin ve şehirdeki bir cami ile aralarında gizli bir geçit olduğu da yine aynı kaynaklarda yazılıdır.

Saray, Beylikler döneminde de kullanılmıştır. Kadı Burhaneddin Ahmed’in yeğeni Şeyh Müeyyed, Selçuklu sultanına karşı burada ayaklanmış ve sarayı yakarak İç Kaleye kaçmıştır.


Keykubadiye Sarayı (Merkez)
Kayseri’nin batısında Şeker Gölü’nün doğu kıyısında Keykubad Dağı’nın eteklerinde bulunan Keykubadiye Sarayı kesin olmamakla beraber I.Alaaddin Keykubat tarafından 1223 yıllarında yapılmıştır. I.Alaaddin keykubad Keykubadiye Sarayı'nda oğlu II. Keyhüsrev ve Vezir Sadedin Köpek’in anlaşması sonucu zehirlenerek ölmüştür.
Günümüze bu saraydan sivri tonozlu bir yapı kalıntısı ile küçük bir köşk ve mescide benzer bir yapı gelebilmiştir.

Kayseri’nin 1243 yılında Moğollar tarafından istilası sırasında bu sarayın da yıkıldığı veya yakıldığı sanılmaktadır. Yrd.Doç.Dr.Osman Eravşar’dan öğrenildiğine göre; 1265 yılında bu saray yıkılmıştır. Bu bilgi de Aksaraylı Kerimeddin Mahmud Aksarayi’nin Mesamartü’l Ahar isimli kitabından öğrenilmiştir.

Prof.Dr.Oktay Aslanapa 1968 yılında burada kazı yapmış ama, Şeker Gölü’nün sularından ötürü de dikkat çeken bir kalıntı veya mimari elemana rastlamamıştır. Bu kazılarda göl kenarında bir iskele ve onun arkasında da bazı temel izleri ile karşılaşılmıştır. Buradaki temeller, sarayın gölden 30 m. kadar kuzeye doğru devam ettiğini göstermektedir. Burada daha çok kervansaray avlularında karşılaşılan dört ayaklı baldaken olarak nitelendirilen bir mescidin ayakları ortaya çıkarılmıştır. Bu ayaklar arasında bulunan kemerlerdeki geometrik süslemeler günümüzde silindiğinden, nasıl oldukları anlaşılamamaktadır.

Sarayın önündeki gölün suları 1992 yılında kurutulduğunda çok sayıda sır altı ve sır üstü tekniğinde çini ile karşılaşılmıştır. Bu çiniler geometrik, bitkisel ve rumi süslemeli olarak yapılmış, içlerinde figürlü olanlarla da karşılaşılmıştır.

Günümüzde Kayseri Şeker Fabrikası’nın sınırları içerisinde olan saray ne yazık ki fabrika artıklarının toplandığı bir yer halindedir.

__________________
 
Ce: Kayserİ

Kayseri Köşkleri


Hızır İlyas Köşkü (Kocasinan)

Kayseri Kocasinan ilçesi Erkilet kasabasında bulunan Hızır İlyas Köşkü, bir tümülüs üzerinde yapılmıştır. Günümüze gelemeyen bir kitabesine göre köşk 1241 yılında yapılmıştır. Bu kitabeyi ilk defa Mordtmann okumuş ancak bu kitabe sonradan kırılmış ve yok olmuştur. Sonraki yıllarda Barth bu köşkün planını yayınlamıştır.

Hızır İlyas Köşkü’nün şehir dışında yapılmış olmasının nedeni açıklık kazanamamıştır. Bazı araştırmacılara göre bu yapı Çifte Medrese’deki şifahanesinin göğüs hastalıkları bölümü olarak kullanılmıştır. Bazılarına göre de Selçuklu sultanlarının dinlendikleri bir yerdir.

Hızır İlyas Köşkü düzgün yontma taştan ve kalın duvarlı olarak yapılmıştır. Köşkün önünde bir merdiven olduğunu, zemin yüksekliği göstermektedir. Köşkün duvarları ön cephelerde yuvarlak, yanlarda ve arkada köşeli kulelerle desteklenmiştir. Köşkün giriş portali mermer kaplamalı olup, ana duvarlardan dışarıya taşan anıtsal bir görünümdedir. Burada birbiri içerisine geçmiş geometrik geçmeler ve aynı şekilde geometrik bordürler dikkati çekmektedir. Portalin içerisinde karşılıklı olarak yerleştirilmiş iki mihrabiye bulunmaktadır. Girişten sonra L şeklinde bir avluya geçilmektedir. Avlunun üzeri portalin arkasındaki bölüm çapraz tonozla, geri kalan bölümler de yuvarlak tonozlarla örtülüdür. Avlunun sağında kare planlı küçük bir mescit bulunmaktadır. Girişin solunda yuvarlak tonozla üzeri örtülü birbirlerine bitişik aynı ölçüde iki oda yapılmıştır. Bu odaların karşısında da avluya açılan yuvarlak kemerli bir mutfak vardır.


Kızıl Köşk (Melikgazi)

Kayseri’nin güneyinde Ali Dağı’nın eteklerinde Billur Bağları denilen sayfiye yerinde bulunan tepe üzerindeki Kızıl Köşk’ün ne zaman ve kimin tarafından yapıldığını belirten bir kitabesi bulunmamaktadır. Köşkün duvarları üzerindeki taşçı işaretleri ve çevrede ele geçen çini parçalarına dayanılarak XIII.yüzyılın ortalarında yapıldığı sanılmaktadır. Ayrıca Gıyaseddin Keyhüsrev’in 1246 tarihli vakfiyesinde de bu köşkün ismi geçmektedir.

Kızıl Köşk günümüze gelebilen izlerine göre; doğu-batı yönünde uzanan bir yapı olup, düzgün yontma taştan ve moloz taştan yapılmıştır. Köşkün kuzey ve doğu cephe duvarlarının bir kısmı ayaktadır. Bunun dışında kalan bölümleri ise yıkılmıştır. Yalnızca kuzeydoğu köşesindeki dikdörtgen oda iyi bir durumda günümüze ulaşabilmiştir. Bunun iki yanındaki diğer odaların duvarları ve üst örtüleri tamamen yıkılmıştır. Kalıntılardan anlaşıldığına göre bu köşkte sivri tonozlu bir üst örtü kullanılmıştır. Duvarların üzerinde yer yer alçı sıva izlerine rastlanmıştır. Köşkün çevresinde çok sayıda firuze renkli çini parçalarına rastlanılması bu köşkün çinilerle kaplı olduğuna işaret etmektedir.

Osmanlı dönemindeki kaynaklarda bu köşkün ismi geçmektedir. Osmanlılar bu köşkü bir süre kullanmışlar sonra da terk etmişlerdir.


Haydar Bey Köşkü (Kocasinan)

Kayseri’yi Sivas’a bağlayan ipek yolu üzerinde, Pervane Yazısı denilen yerde, Argıncık Köyü’ndeki Haydar Bey köşkü’nün ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı kesinlik kazanamamıştır. Bazı araştırmacılara göre bu köşk Ertana Beyi Haydar Bey’e aittir. Selçuklu veziri Muineddin Süleyman Pervane’nin Kayseri’de bir köşk yaptırdığı ve bunun da son derece görkemli olduğu belirtilmektedir. Baybars’ın Kayseri’yi işgalinde burası yağmalanmıştır. Buna dayanılarak köşkün kesin olmamakla beraber XIII.yüzyılın ikinci yarısına tarihlendirilmelidir.

Haydar Bey Köşkü plan şeması ve iç avlu etrafındaki mekanların sıralanışından ötürü Beyşehir Kubadabat Sarayları ile yakın benzerlik göstermektedir. Köşk düzgün kesme taştan 22.00x17.00 m. ölçüsünde yapılmıştır. Dış görünümü ile de anıtsal bir yapı olduğu görülmektedir. Aynı zamanda doğu-batı yönünde uzanan yüksek duvarlı bir kale görünümündedir. Cephelerde mazgal pencereleri bulunmaktadır. Köşkün batısında bulunan giriş bölümü ana duvarlardan dışarı çıkıntı meydana getirmiştir. Portali ince bir bordür içerisine alınmış sivri bir kemer ile onun altındaki basık kemerli bir kapıdan meydana gelmiştir.Giriş tamamen L şeklinde olup, üzeri sivri tonoz örtülüdür. Girişin iki yanında birer niş bulunmaktadır. Bu nişlerin köşkün ahırı olduğu da sanılmaktadır. Girişin karşısında bulunan ve çatıya doğru yükselen merdiven taş basamaklıdır. Girişin büyük kapısının bitişiğinde kare planlı odaya açılan basık kemerli bir kapı daha bulunmaktadır. Köşkün asıl bölümü olan bu kapıdan sonra avluya girilir. Avlu doğu-batı yönünde uzanan sivri bir tonozla örtülmüştür. Bu tonoz ana mekandan daha yüksektir. Avlunun kuzeyinde içeriden birbirleri ile bağlantılı üç oda; güneyde de kapıları avluya açılan değişik ölçülerde dört oda vardır. Bu odaların üzerleri sivri tonozlarla örtülmüş ve içerisi de küçük mazgal pencerelerle aydınlatılmıştır.

Kayseri’de bu köşklerin dışında daha başka köşklerin olduğu da sanılmaktadır. Ancak bunların çoğu günümüze ulaşamamış ve yıkılmıştır.

Babük Bey Köşkü (Melikgazi)

Kayseri Yanıkoğlu Mahallesi’nde, park içerisindeki Emir Şahap Türbesi’nin kuzeybatısında bulunan bu köşkün yanındaki türbe üzerindeki kitabede Moğol Beyi Babük Bey tarafından 1366-1367 yılında yaptırıldığı yazılıdır. Bu kitabede:

”Bu mübarek binanın yapılmasını yüce sultan, milletlerin hakimi, Toga Timur oğlu Hacı Babük, mülkü daim olsun Muharrem h.768 (1366-1367) emretti” yazılıdır.

Babük Beg Moğol ordusu ile Kayseri’ye gelmiştir. Toga Timur burada şehit düşünce oğlu burada kalmıştır.

Köşkün kesme taştan yuvarlak kemerli giriş kapısı günümüze ayakta gelebilmiştir.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Ce: Kayserİ

Kayseri Köprüleri


Kuru Köprü (Talas)

Kayseri Talas ilçesi, Kuruköprü Köyü’nde bulunan bu köprünün Roma döneminde su kemeri olarak kullanıldığı bilinmektedir. Selçuklular döneminde kemer araları doldurularak su bendi haline getirilmiştir.

Köprü biri sivri, 13’ü yuvarlak olmak üzere 14 gözden meydana gelmiştir. Köprünün cepheleri kesme yontma taştan, iç kısımları da moloz taştan yapılmıştır. Kuzey cephesi taş duvarlarla desteklenmiştir.

Günümüze harap bir durumda gelen köprünün üzerindeki su kanalının yan duvarları yıkılmıştır.


Çokgöz Köprüsü (Erkilet)

Kayseri, Boğazlıyan-Erkilet-Kayseri yolu üzerinde Kızılırmak üzerindeki Çokgöz Köprüsü kitabesinden öğrenildiğine göre; Selçuklu hükümdarı İzzeddin Keykavus I. zamanında yapılmıştır. Köprünün yapım tarihi bu kitabede yazılı değildir. Bununla beraber İzzeddin Keykavus’un hükümdarlık yaptığı 1212-1215 yıllarında yapılmış olması sanılmaktadır. Köprü değişik zamanlarda onarım görmüştür. Bu onarımlar Osmanlı döneminde yapılmıştır.
Uzunluğu 131.20 m., eni 5.50 m.dir. 15 gözden meydana gelen köprünün en büyük kemer açıklığı 12 m.dir. Köprü doğudan batıya doğru uzanmakta, üç ve dördüncü kemer ayakları üzerinde köprü sivri bir konuma gelmekte, daha sonra ise küçülerek ayaklar sıfır noktaya inmektedir. Günümüzde yedinci kemer ayağından sonra Kızılırmak’ın taşıdığı miller nedeni ile köprünün ayakları nehir seviyesinin dışında kalmıştır. Köprünün kemerleri sivri olarak yapılmışsa da sonraki onarımlarda bu kemerler yuvarlak şekle dönüştürülmüştür. Kemerlerde traverten taşı kullanılmıştır. Köprünün korkulukları iki sıra blok taşların yan yana dizilmesinden meydana gelmiştir.

Köprü iyi bir durumda olup, günümüzde kullanılmaktadır.


Tekgöz Köprüsü (Merkez)

Kayseri’nin kuzeybatısında, il merkezine 30 km. uzaklıkta Kızılırmak üzerinde kurulmuş olan bu köprü, Sultan II.Rükneddin Süleyman Şah zamanında 1202-1203 tarihinde Kayserili Hacı Ali Şir Bin Hüseyin tarafından yaptırılmıştır. Köprünün iki kemeri arasında sülüs yazılı kitabesi bulunmaktadır. Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:

”Din ve dünyanın temel direği, İslam ve Müslümanlara güç katan, fetihlerin babası, kahredici, Sultan Kılıçarslan’ın oğlu Süleyman zamanında, Müminlerin yardımcısı, dinin özü, Allah’ın rahmetine muhtaç, Kayserili Hüseyin’in oğlu Hacı Ali Şir tarafından 1202-1203 yıllarında yapılmıştır”.

Evliya Çelebi bu köprüden şöyle söz etmiştir: “Şehrin canibi garbisinde bir saat mesafede, Kızılırmak Nehri üzerinde, iki kaya arasında inşa edilmiş bir göz köprü namı ile bibedel bir cisr ail vardır ki Sultan Süleyman asrında Koca Mimar Sinan binasıdır. Üstadı mimar Ömr keranemayesinin nice senelerini geçirip ve var kudretini sarf edip kavs-u kuzey misali bedel bir kantara bina etmiş ki, gören seyyah biihtiyar ve valih-i sergedar olarak üstadına tahsini han olur”.

Köprü kesme taştan yapılmış, ortasında 27 m. çapında, 18 m. yüksekliğinde büyük bir kemer, bunun kuzeyinde 11.5 m. çapında 7-5 m. yüksekliğinde küçük bir kemer bulunmaktadır. Köprünün uzunluğu 120 m.dir.

Günümüzde bu köprü anayol dışında kaldığından pek kullanılmamaktadır.


Habip Köprüsü (Yahyalı)

Kayseri Yahyalı ilçesine 18 km. uzaklıkta bulunan Yahyalı Köprüsü’nün kitabesi bulunmadığından yapım tarihi bilinmemektedir. Yapı üslubundan XVII.yüzyılda yapılmış bir köprü olduğu anlaşılmaktadır.

Köprü kesme taştan yapılmıştır.


Şahruh Köprüsü (Sarıoğlan)

Kayseri Sarıoğlan ilçesi, Karaöz Köyü girişinde bulunmaktadır. Şahruh Bey, Alaüddevle Bozkurt Bey’in oğlu olup, bu köprüyü Kızılırmak üzerinde XVI.yüzyılın başında yaptırmıştır. Şahruh Bey’in oğlu Mehmet Bey tarafından da 1538-1539 tarihlerinde onarılmıştır. Bu onarımla ilgili bir kitabe köprü üzerinde bulunmaktadır. Kitabenin mealen anlamı:

”Bu köprüyü h.945 (1538-1539) ‘de Alaüddevle Zulkadirî Sasani’nin oğlu Şahruh Bey’in oğlu Mehmet Emir Abdullah eliyle onardı”.

Köprü muntazam kesme taştan yapılmıştır. Sekiz kemerlidir. Ortada yüksek sivri bir kemer, onun yanında da gittikçe alçalan beşer kemer daha bulunmaktadır. Yanlardaki korkuluklar iyi bir durumda olup, köprü günümüzde de kullanılmaktadır.
__________________
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Ce: Kayserİ

Kayseri Kaleleri


Kayseri Surları ve Kalesi (Merkez)

00084133.jpg
Kayseri il merkezinde, doğu-batı doğrultusunda uzanan Kayseri Surları ve Kalesi oldukça geniş bir alana yayılmıştır. Kalenin yapım tarihi kesin olmamakla beraber, Roma İmparatoru III. Gordianus’un (Ms.238-244) 4. hükümdarlık yılında (MS:241) bastırmış olduğu bronz sikkesinde ENTIX(Surla çevrildi), KAI(Kayseri), BNE(2. Nekrosluk), ETA(4. yıl) ifadeleri olup, karısı Trankullina’nın başındaki sur şeklinde tacın dışında sur resmi görülmemektedir. Buna dayanılarak da surların ilk kez III.yüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır. Bizans döneminde İmparator Iustinianus bu surları daha küçülterek onartmıştır. Selçuklular döneminde, I.Alaaddin Keykubat bu surları bir kez daha onarmış, daha sonra Danişmendliler, Karamanoğulları ve Osmanlılar da onarımları sürdürmüş, kale ve surları da savunma amaçlı olarak kullanmışlardır.

Kayseri Kalesi İç ve Dış Kale olmak üzere iki ayrı bölümden meydana gelmiştir. Bunlardan iç kale dış kale ile bağlantısı olmayan kendine özgü bir yapıdır. Doğu ve güneyinde olmak üzere iki kapısı bulunmaktadır. Osmanlı döneminde bugünkü Cumhuriyet Meydanı’na bakan duvarlarda üçüncü bir kapı daha açılmıştır. Kaynaklarda Fatih Sultan Mehmet döneminde kale içerisine bir de cami yapıldığı yazılıdır. Fatih Sultan Mehmet tek kubbeli olan bu camiyi kalenin kuzey duvarına bitişik olarak yaptırmıştır. Caminin olduğu yerde daha önceden Karamanoğulları zamanında yapılmış bir mescit olduğu da bilinmektedir. Günümüzde kalenin içerisi Kuyumcular Çarşısı olarak kullanılmaktadır.

Kayseri surları doğu-batı doğrultusunda uzanmakta olup, Dış Kaleye ait Yoğun Burç olarak isimlendirilen köşe burcundan güneybatıya dönmekte, bugün yer yer kesintiye uğramakla beraber Osman Kavukçu Caddesi’nde duvar kalıntıları yapılar arasında görülmektedir.

00084134.jpg
İç Kale 1.80 m. kalınlığında, 1.50x1.60 m. ölçüsünde kemer açıklıkları 300-360 m. arasında değişen iki sıra halinde yuvarlak kemerli nişlerle takviye edilmiştir. Bu kemerlerin üzerine yerleştirilen seyirdim yolları çokgen burçlara kadar devam etmektedir. Kalenin doğu duvarı ile kısmen de güney duvarının önünde ikinci bir dur duvarı daha bulunmaktadır. Surlar birbirini izleyen burçlarla takviye edilmiştir. İç Kalede 195 burç olduğu kaynaklardan öğrenildiği gibi bunların bazıları da günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir.

Kalenin Güney Kapısı, İç Kapısı, Doğu Kapısı, Dış Kapısı (Dizdar Kapısı) bulunmaktadır. Bu kapılar derin tonozlu nişler içerisine alınmış, profilli silmelerle de çerçevelenmiştir. Bunlardan güney kapısında duvarın iki yanına birer aslan heykeli yerleştirilmiştir. İç Kapının üzerinde kitabesi olup, üç katlıdır. Dışarıya pencereler ve mazgallarla açılmıştır. Doğu Kapısının alınlığında yine bir kitabe bulunmaktadır. Dış Kale oldukça geniş bir alanı kaplamış olmasına rağmen günümüze pek az kalıntısı gelebilmiştir. Bu bakımdan da Dış kalenin tam olarak planını çıkarmak mümkün olmamıştır. Günümüzde Kayseri mahallelerinde Dış Kaleye ait burç ve duvar izlerine zaman zaman rastlanmaktadır.

Kayseri surlarında ve kalesinde kesme ve moloz taşlar kullanılmış, kalın harç tabakası ile de bu taşlar birbirlerine bağlanmıştır. Bununla beraber duvarlarda yer yer bezemeli devşirme malzemelerin kullanıldığı da görülmektedir.


Akışla Kalesi (Akkışla)

Kayseri Akışla ilçesinde, Kaletepe’de Kululu Mevkiinde bulunan bu kalenin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber günümüze gelen duvar kalıntılarından Helenistik dönemde (MÖ.33-MS.20) ve daha sonra Romalılar tarafından da uzun süre kullanılmıştır.

Kale günümüze harap durumda gelebilmiş, bazı duvar kalıntıları dışında herhangi bir iz bulunmamaktadır. Yalnızca kale çevresinde çivi yazılı tabletler, steller, çanak çömlek , mühürler bulunmuş olup, günümüzde Kayseri Arkeoloji Müzesi’ndedir. Kale çevresinde bu tür eserlerin bulunmuş olması yörede Hitit döneminden itibaren bir yerleşim olduğunu da göstermektedir.


Şahmelik Kalesi (Develi)

Kayseri Develi ilçesinde, Şahmelik Köyü’nün 5 km. kuzeydoğusunda bulunan bu kale Roma döneminde yapılmış, daha sonra Bizanslılar tarafından da kullanılmıştır. Kalenin duvarları moloz taştan yapılmış olup, kare planlı kulelerle sağlamlaştırılmıştır. Kale günümüze gelen kalıntılarından anlaşıldığına göre üç bölümden meydana gelmiştir. Ayrıca bu kale yakınındaki mağaralarla bağlantılı olarak yapıldığından ötürü de savunması daha da güçlenmiştir.

Bu kale günümüze oldukça harap bir halde gelebilmiştir.


Öksüt Kalesi (Develi)

00084135.jpg
Kayseri Develi ilçesi, Öksüt Köyü’nde kayalara oyulmuş bir yerleşim olduğu günümüze gelebilen kalıntılardan anlaşılmaktadır. Bu yerleşimin kaya ile bütünleşmiş bir kale olduğu sanılmaktadır. Ne zaman yapıldığı konusunda yeterli bilgi bulunmamaktadır. Yalnızca burada bulunan bir kabartmada elinde mızrağı ile ejderi öldüren bir insan figürü kabartma olarak işlenmiştir. Bu nedenle de bu kaleye Zırha kalesi ismi verilmiştir. Bazılarına göre bu kabarma Hitit dönemine aittir. Bu iddia kesinlik kazanırsa kalenin Hitit döneminde yapıldığı düşünülür.


Kaleköy Kalesi (Develi)

Kayseri Develi ilçesi Bakıdağ bucağında Kaleköyü’nde bulunan kalıntıların bir kaleye ait olduğu ileri sürülmektedir. Oldukça küçük ölçüde moloz taştan yapılmış olan bu kalıntıların bir kaleye ait olup olmadığı da tartışmalıdır.


Yeniköy Kalesi (Develi)

Kayseri Develi ilçesi, Kaleköy’e 5 km. uzaklıkta bulunan Yeniköy’deki kalıntıların bir kaleye ait olduğu söylenmektedir. Ancak moloz taştan olan bu kalıntıların kale olup olmadığı kesinlik kazanamamıştır.


Tombak Kalesi (Develi)

00084137.jpg
Kayseri Develi ilçesi Yukarı Tombak Köyü’nün yanındaki sırtta büyük bir kaya bloğuna oyularak yapılmış bir kale bulunmaktadır.
Kalenin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bu kaya oyukları içerisinde birbirine geçen odalar ve su sarnıçları da bulunmaktadır.




Melikgazi (Kuş-Zamantı) Kalesi (Melikgazi)

00084139.jpg
Kayseri Melikgazi ilçesi İlbaşı’na (Zamantı) 15 km. uzaklıktaki Melikgazi Kalesi bulunduğu yerdeki kalkerli kayalar ile bütünleşmiş bir yapıdır. Bu kalenin Bizans döneminde yapıldığı daha sonra Danişmendli, Selçuklu ve Osmanlılar zamanında kullanılarak onarıldığı üzerindeki izlerden anlaşılmaktadır. Bu kale Zamantı ile Elbistan yollarını kontrol altında tutmak amacı ile yapılmıştır.

Bizans döneminde yapılan kale daha küçük ölçüde kesme taştan yapılmıştır. Danişmendliler ve Selçuklular bu kaleyi daha iri kesme taşlarla güçlendirmiş ve genişletmiştir. Selçuklu döneminde yapılan taşlar üzerinde Selçukluların çok sık kullandıkları taşçı monogramlarına rastlanmaktadır.

Kalenin dış duvarları kesme, kırmızı ve beyaz taşlarla işlenmiş, iç kısımları da Horasan dolgular halinde moloz taşlardan meydana gelmiştir. Kalenin dış cephesinde kullanılan kesme taşlar üzerinde yer yer Selçuklu motiflerini de kapsayan taşlara rastlanmaktadır. Kalenin burçlarına yakın kısmında siyah taştan bir şerit boydan boya çevirmektedir. Kalenin irili ufaklı dokuzu yuvarlak, biri köşeli, üçü de düz olmak üzere toplam 13 kulesi vardır. Kalenin kuzeyindeki büyük ve yuvarlak burç sonradan buraya eklenmiştir.


Kale Kalıntıları (Tomarza)

Kayseri Tomarza ilçesi, Kale Köyü’nün güneyinde tepe üzerinde bulunan bazı kalıntılar bulunmaktadır. Bu kalıntıların bir kaleye ait olduğu sanılmaktadır. Ancak günümüze çok harap ve yıkıntı durumda gelebilen bu kalıntılardan kalenin yapım tarihi ve planı anlaşılamamaktadır.

__________________
 
Ce: Kayserİ

Kayseri Saat Kulesi


00083235.jpg
Kayseri Melikgazi ilçesi, Cumhuriyet Meydanı’nın ortasında bulunan Saat Kulesi ve ona bitişik olan Muvakkithane Kayseri Mutasarrıfı Haydar Bey döneminde 1906 yılında yaptırılmıştır. Saat Kulesi’nin yapım masrafları Vilayet Muhasebe-i Hususiyesi tarafından karşılanmıştır. Saat Kulesi’nin mimarı bilinmemektedir.

Saat Kulesi’nin bitişiğindeki Muvakkithane’nin muvakkitlik için kullanılıp, kullanılmadığı da belli değildir. Bu yapı önce yakınındaki askerlik dairelerinin mübaya işlemleri için kullanılmış, daha sonra Belediye Turizm Bürosu olarak hizmet görmüştür. Atatürk 13 Ekim 1924’te Kayseri’ye ikinci gelişinde burada halkın dilek ve şikayetlerini dinlemiştir.

Saat Kulesi kare planlı, 10 m. yüksekliğinde olup, silmelerle üç kata bölünmüştür. Üzeri de piramidal çinko külah ile örtülüdür. Kesme taştan yapılmıştır. İçeriye doğu yönündeki yuvarlak kemerli bir kapıdan girilmektedir. İçerisi silindir şeklinde olup, ortadaki helezoni bir merdivenle saatin bulunduğu bölüme çıkılmaktadır. Merdivenin ortasında 30 cm. çapında yuvarlak bir açıklık bırakılmıştır. Buradan saatin kurularak çalışmasını sağlayan silindir şeklindeki madeni ağırlık sarkmaktadır. Kulenin dört yöne bakan saat kadranları bulunmaktadır. Saat Kulesinin üzerinde dört tarafta yönleri gösteren dört çubuk bulunmakta, bunun ortasında da rüzgarın yönünü gösteren bir ok işareti bulunmaktadır.

Kulenin kuzeybatı köşesine bitişik olarak yapılan ve kuzeyden bir kapı ile muvakkithane içerisine girilen saatçi odasının yanlarında sivri kemerli pencereler bulunmaktadır. Muvakkithanenin dört yan duvarının üzeri üçgen alınlıklar üzerine oturmuş çinko çatı ile örtülmüştür. Kesme taştan yapılan bu yapının duvarları arasına siyah taş bordürler yerleştirilmiştir.
 
Ce: Kayserİ

Kayseri Sivil Mimari Örnekleri


00090088.jpg
Kayseri sivil mimarisi, Türk sivil mimarisinin gelişiminde önemli bir merkez konumundadır. Selçuklu, Beylikler dönemlerinde yapılmış özgün örneklerde Kayseri’de daha çok taş mimarinin ağırlık kazandığı görülmektedir. Ancak yeni yapılanma nedeniyle yörenin kendine özgü sivil mimari örneklerinin yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlaması da kent için üzücü bir olaydır. Bununla birlikte, bu evlerin bazılarının ressamların tablolarında yer alması da birer belge niteliğinde yerinde olmuştur. Bu ressamların başında Fikret Kolverdi, Şevket Akbulut, A. Gönen Kabalak, Coşkun Unan gelmektedir.

Kayseri’de dini yapıların yanı sıra, sivil yapılar üzerinde yoğunlaşmış, Kayserili mimarlar bulunmaktadır. Bunların başında Mimar Sinan, Mimar Necmeddin Yavaş, Mimar Sadi, Mimar Yusuf, Mimar Yahya, Mimar Mehmet Ağa, Mimar Ömer Paşa gibi mimarlar Kayseri’de çeşitli yapılara imzalarını atmış mimarlardır.

Eski Kayseri sivil mimari evlerinin yoğunlaştığı yerlerin başında Kale ve surların bulunduğu yerde on dokuz mahalle bulunuyordu. Nitekim gezgin İbni Batuta bu bölge için Anadolu’nun en önemli merkezlerinden biri olarak söz etmiştir. Evliya Çelebi de bu yönde çok gelişmiş bir şehir olduğunu belirtmiştir.

00090092.jpg
Eski Kayseri sivil mimarisinin yoğunlaştığı yerlerde dar ve düzensiz sokaklar olduğu kaynaklardan öğrenilmektedir. Bu sokakların çevresinde sıralanmış evlerin duvarlar arkasında yer alan evlerin bazıları dışarıdan görünüyor, bazıları da hiç görünmüyordu. Bahçe içerisindeki evlerin avlularında havuzlar ve fıskiyelere yer verilmişti. Bazı evlerin arka bahçelerinde kar kuyuları denilen sarnıçlara yer verilmiştir. Evler çoğunlukla bir veya iki katlı olup, harem ve selamlık gibi bölümlerden oluşmuşlardı. Bazı evlerde alt kat harem, üst kat selamlık olarak ayrılmışlardı. Kayseri’de yaşayan gayrimüslimlerin evleri de onlara benzer şekilde yapılmışlardır.

Kayseri yöresinde taşın bol oluşundan ötürü mimaride taşa geniş yer verilmiştir. Volkanik tüf olarak nitelenen bu taşlar günümüzde de kullanılmaktadır. Sivil mimari çoğunlukla dışa kapalı olup, kalın duvarların arkasında yer almışlardır. Bu kalın duvarların bazıları 1.20 m.yi, yükseklikleri de 5.00 veya 6.00 m. ulaşıyordu. Evlerin cepheleri kara taştan, döşeme ve avluları İspile denilen taştan yapılmıştır. Pencerelerin çoğu avluya açılmıştır. Bazı örneklerde ise evler çıkmalarla sokağa doğru açılmıştır.

00090093.jpg
Evlerin içerisinde bir orta sofa yer alıyor, bazı örneklerde bu sofanın bir yanında harem, diğer yanında da selamlık yer alıyordu. Kapı girişinde seki altı denilen bir taşlık bulunmaktadır. Bu taşlıkta suyun akması için çağ denilen delikli bir taş vardır. Ayrıca burada ayakkabıların ve bakır kapların dizildiği terek denilen raflara yer verilmiştir. Buradaki seki altından mutfak ve bir iki basamakla da sofaya geçilmektedir. Birkaç basamakla aşağıya inilen, sofanın altındaki yiyecek depolarının aydınlanması veya havalandırılması için parmaklıklı yapılmıştır. ofa bir veya ikiden fazla pencere ile aydınlatılmıştır.

Kayseri evlerinin bir özelliği de her odada küçük bir niş içerisine bir dolap yerleştirilmiş oluşudur. Aynı zamanda bunlara şerbetlik nişi denilen bir niş yerleştirilmiştir. Bu şerbetliğin alt tarafı mermerden olup, kahve pişirmek, şerbet hazırlamak için yapılmıştır. Şerbetliğin iki tarafında süslü raf ve küçük nişler bulunmaktadır. Gilve ismi verilen küçük nişler, gaz lambası vazo, buhurdanlık gibi dekoratif eşyaların konulması için düşünülmüştür.

00090094.jpg
Selamlık bazı küçük evlerde tek bir odadan, bazılarında da ayrı bir kapı ile açılan daha geniş bölümlerden meydana gelmiştir.

İki katlı evlerde katlar bir silme ile dışarıdan belirgin bir şekle sokulmuştur. Bazı örneklerde ise ikinci kat çıkmalarla, ahşap kirişlerle dışarıya taşırılmıştır. Evlerin içerisini dikdörtgen pencereler, kış aylarında kanatları kapatılan kafa pencereleri ile aydınlatılmıştır. İç mekanlarda ağaca geniş yer verilmiştir. Çoğunlukla da işlenmesi kolay olan toros çamından yararlanılmıştır. Tavanlarda birbirinden farklı teknikler uygulanmış, ahşap kirişlerin üzeri suyu emme özelliği olan kevek taşı ile kaplanmıştır. Tavanlara göbekli veya çıtakâri denilen bazıları boyalı desenler yapılmıştır. Evlerde uygulanan bezemeler çoğunlukla stilize edilmiş bitki ve hayvan motifleri olup, bazıları da manzara resimleri ile süslenmiştir. Ayrıca iç duvarları kaplayan ahşap kapı, dolap ve pencere kapakları zar denilen bir isim altıda toplanmıştır.

00090095.jpg
XVII-XVIII.yüzyıl Kayseri evlerinin kapı tokmaklarının da ayrı bir önemi vardır. Bu tokmaklar çoğunlukla aslan, heykel başlı kartal , parmağında yüzük bulunan kadın eli, insan başı biçimindedir.

Kayseri yöresinde togana denilen mutfaklar seki altı ile aynı düzeyde yapılmış olup, üç ayrı bölümden meydana gelmiştir. Bunlardan birinci bölüm bulaşık ve kap kaçağın yıkandığı bölümdür. Ahşap döşemeli olan 50-60 cm. yüksekliğindeki ikinci bölümde evin hanımı yapılan işleri denetler, üçüncü bölümde ise yiyeceklerin saklandığı depolara yer verilmiştir.

Hamam bahçeye açılan bir bölümde yer almaktadır. Bu bölümün ısıtması hamamla mutfak arasındaki duvara yerleştirilen kazandan gelen borularla sağlanmıştır. Bazı örneklerde ise bu bölüm çamaşırların yıkandığı yerdir.

00090097.jpg
Kayseri evlerini bir özelliği de bahçede üzeri örtülü, yanları açık teras şeklinde köşk tabir edilen yapıların bulunuşudur. Bu bölümlerde yaz aylarında yaşanır ve geceleri de yatılırdı. Ayrıca Kayseri evleri iklimden ötürü yazın sıcaktan, kışın da soğutan korunacak biçimde yapılmışlardır. Çoğunlukla evler kuzeye açıktır ve bazı yerlerde de doğal oluşmuş çatlaklar buzluk denilen şekle sokularak soğuk hava akımının oluşmasına olanak sağlanmıştır. Kış aylarında sofanın ortasına yerleştirilen tandırlar evin ısınması sağlanmıştır. Kayseri’nin bazı evlerinde ise puhayri denilen ocaklarla ısınma sağlanmıştır.

Kayseri evlerinde kemerlere geniş yer verilmiştir. Bu evlerin bazılarında kemerler yalın, bazıları da bezenmiştir. Kemerler siyah veya beyaz taşlardan yapıldığı gibi yekpare taşın oyulmasıyla yapılmış örnekler de bulunmaktadır. Kayseri evlerinin üzerindeki örtü genellikle toprak damlıdır. Kirişlerin üzerine keverk taşı ve toprak döşenmiştir. En üst tabakaya da toprağın kuruyup çatlamasını önlemek amacıyla çamur sıva içerisine tuz katılmıştır. Böylece nemin aşağıya sızması önlenmiştir. Kayseri evlerinin bazılarında çörtenlere yer verilmiştir. Bu çörtenler sade oldukları gibi hayvan başı şeklinde olanlar da bulunmaktadır.

00090099.jpg
Kayseri evleri arasında bağ evleri de önemli bir yer tutmaktadır. Yaz aylarında ailelerin çoğu bu evlere göç etmektedir. Bağ evleri çoğunlukla sofa ve etrafındaki bir iki odadan oluşmaktadır. Bu evlerin üç yanı kapalı, kuzeyi de açık yapılardır. Bunların kuzeye açık köşk bölümü bulunmaktadır. Sofanın güney bölümünde pencereler, diğer duvarlarda yüklükler ve nişler bulunmaktadır. Sofanın üç yanında sedirler, sıralanmıştır. Mutfak ve ahırın ise çoğu kez üstü ve yanları açıktır. Bağ evlerinin ahır ve hizmetçi bölümleri alt katta yer alan örnekleri de bulunmaktadır.

Kayseri’de sivil mimariyi yansıtan evler arasında Çifteönü Mahallesi’ndeki ev, Güpgüpoğlu Konağı, İmamoğlu Evi, Gayremoğlu Evi, Öztaşçı Evi, Sarı Mustafa Evi ve Camcıoğlu Evi bulunmaktadır. Bu evler arasında il merkezinde Cumhuriyet Mahallesi’nde, Şeyh Tennuri Sokak’ta bulunan Raşit Ağa konağının ayrı bir önemi vardır.

00090119.jpg
XIX.yüzyılın sonlarında Raşit Ağa tarafından yaptırılan üç katlı bir konaktır. Kesme taştan yapılmış olan evin giriş kapısı çift kanatlı olup, girişin sağında ve solunda odalar sıralanmıştır. Arkada mutfak ve kiler bölümleri bulunmaktadır. İki kollu döner bir merdivenle çıkılan üst katta salona açılan dört odası vardır. Bunlardan solda ön cepheye bakan oda Atatürk’ün kaldığı oda olup, o günle ilgili belgeler burada sergilenmektedir. Üst kat salonunun sağında duvara bitişik mermer bir çeşme bulunmaktadır. Günümüzde bu konak Devlet Güzel Sanatlar Galerisi olarak kullanılmaktadır.

Gültepe Mahallesi’ne Cumhuriyet döneminde yapılmış hastane binası doğu-batı doğrultusunda biri ortada diğerleri de yanda olmak üzere üç bölümden meydana gelmiştir. Kesme yontma taştan yapılan yapılmış iki katlı bina üzerinde mermer kitabesi bulunmaktadır. Hastanenin zemin katı l910’da birinci katı 1924’de tamamlanmış ve 14 Ekim1924’da Atatürk tarafından “Memleket Hastanesi” olarak açılmıştır. Günümüzde eski özelliğini yitirmiş ve uzun süre Tekel deposu olarak kullanılmıştır.

00090131.jpg
Kayseri il merkezinde Kiçikapı semtinde bulunan Kayseri Lisesi Sultan I. Abdülhamit tarafından 13 Eylül 1893’de “Derece-i Ula mektebi-i Külliye İdadisi” ismiyle yapılmıştır. 1927 yılında Kayseri Lisesi adına almış ve faaliyete geçmiştir. Kesme taştan yapılmış olan yapı, XIX yüzyıl Osmanlı mimarisi ve Cumhuriyet dönemi özelliklerini bir arada kaynaştırmıştır.

Kayseri ilçelerindeki sivil mimarinin de kendilerine özgü konum ve özellikleri vardır. Talas’ın eski dokusu bozulmamış, sokakları ve tarihi eserleri ile Kayseri’nin zengin bir ilçesidir. Buradaki eserlerin büyük çoğunluğunu Talas’da doğmuş olan Ali Saib Paşa yaptırmıştır.

00090133.jpg
XIX.Yüzyılın sonlarına doğru yapılmış olan Talas Amerikan Mektebi öğrenimini 1968 yılına kadar sürdürmüştür. Erciyes Üniversitesi’nin kurulmasından sonra bu yapı üniversiteye tahsis edilmiş ve sosyal tesis olarak kullanılmaktadır. Onun yanı sıra Sultan Abdülaziz döneminde l869’da Talas’ta Harman Mahallesi’nde Rüştiye Mektebi yaptırılmıştır. Kesme taştan bu yapı bodrum ve zemin katlı olu, üzeri toprak dam ile örtülmüştür.Giriş kapısı kuzeyde, dış cephesi geometrik rozet çiçekleri ile bezenmiştir. Rüştiye Mektebi yakın tarihlerde restore edilmiştir. Rüştiye Mektebinin kitabesi sonraki yıllarda yerinden sökülerek Talas Ortaokulu giriş kapısı üzerine konulmuştur.

Kitabe:
Cehaletten bu itfali kurtarma mürad oldu
Açıldı mektebiRüştiye hep itfal şad oldu
Talas’ın ehli hayratı büyük himmed ettiler
Bu mekteb h.1286’da (1869) küşad oldu.

00090111.jpg
Talas’da yaşayan Ermeni ve Rumların şehri terk etmesinden sonra yeni kullanıcıların yaptıkları gelişigüzel değişiklik ve kötü onarımlarla Talas evleri özgünlüğünü yitirmiştir.

Aşağı Develi’de Reşadiye Mahallesi’nde büyük çoğunluğu XIX-XX. yüzyılda yapılmış evler bulunmaktadır. İki katlı olan bu evler karnı yarık olarak isimlendirilen orta sofalı evler halindedir. Alt katları çeşitli servis odaları, üst katları da sofaya açılan odalardan meydana gelmiştir. Bunlardan bazılarında sofalar sokağa bir balkon şeklinde açılmaktadır. Bazı örneklerde ise köşe mekanları iki veya üç kemerli bir revakla dışarıya açılmıştır. Develi evlerinde Gayrimüslimlere ait olanlarda dış cephelerde aslan, geyik kabartmaları balkonları süsleyen demir parmaklıklar bulunmaktadır. Bunun yanı sıra çoğu stilize ejder biçimli çörtenler de dikkati çekmektedir.

00090136.jpg
Sultan II. Abdülhamit zamanında Develi’de, Abdülbaki Mahallesi, Elbiz Caddesi’nde yaptırılan Askerlik Şubesi, kesme taştan üzeri kiremit çatılı yan yana iki binadan meydana gelmiştir. Her iki bina birbirine merdivenle bağlanmıştır. Bodrum katı eskiden hapishane olarak kullanılmıştır.Yapıda süsleme elemanı olmamakla beraber ikinci katın üzeri açık ve kenarları taş süslemeli bir balkonu vardır.

Kayseri İncesu evlerinin de kendine özgü konumları vardır. İlçenin dar, ince uzun sokaklarında yan yana sıralanmış evler bulunmaktadır. İncesu’da sokakların dokusu birbirine benzememektedir. Buradaki evler çıkmaları, taş ve ahşap payandaları, kemerli kapıları, yuvarlak ve dikdörtgen pencereleri ve onları tamamlayan değişik figürlü çörtenleri ile kendine özgü ayrı bir gurubu oluşturmaktadır.Yuvarlak kemerli kapılarından içerisine girilen bu evler geniş avluların bulunduğu evlere geçilmektedir. Avlunun bir köşesinde ahır, diğer köşesinde örtme, kuyu ve
00090146.jpg
yardımcı mekanlar bulunmaktadır. Bunlar genellikle sofasız köy evleridir. Evlerin yapımında kullanılan taş malzemenin yanı sıra ahşaba da geniş yer verilmiştir.

Pınarbaşı ilçesinde ise günümüze birkaç tane özgün ev gelebilmiştir. Bunlar ikişer katlı olup, kaba yontma taş, kerpiç ve ahşap malzeme kullanılmıştır. İç kısımlarda ahşaba da geniş yer verilmiştir. Pınarbaşı’nda Enver Aşkın’ın Yeni Cami Mahallesi’ndeki evi iç sofalı plan tipindedir. Bu evin alt katında mutfak, ambar ve bir oda bulunmaktadır.Üst katta ise bütün odalar sofaya açılmıştır.

__________________
 
Ce: Kayserİ

Kayseri Müzeleri


Kayseri Arkeoloji Müzesi (Melikgazi)

00084030.jpg
Kayseri Müzesi Cumhuriyetin ilanından sonraki müzecilik çalışmaları sırasında 1928 yılında eserler toplanmaya başlanmış ve Kayseri İdadisi’nde depolanmıştır. Dönemin maarif vekili İç Anadolu gezisi sırasında Kayseri’ye de uğramış, burada vali, maarif müdürü ile birlikte müze kurulmasını kararlaştırmışlardır. Bundan sonra Huand Hatun Medresesi’nde müze kurulma çalışmaları başlamıştır. Kayseri Lisesi’nde korunan eserler onarımı tamamlanan medreseye taşınmıştır. Bu arada büyük ölçüdeki kitabeler Sahabiye Medresesi’nde korunmuştur.

Kayseri Müzesi 1 Mart 1930’da açılmış, 1937 yılında da müdürlük haline getirilmiştir. H.H.Von der Osten tarafından müzedeki eserlerin kronolojik tasnif ve düzenlemesi yapılmıştır. Bu çalışma tamamlandıktan sonra Kayseri Müzesi yeni düzenlemeyle birlikte 1938 yılında yeniden ziyarete açılmıştır.

00084031.jpg
Kayseri yöresindeki eserlerin yoğunluğu, Kültepe kazıları Huand Hatun medresesi’nin yeterli olmadığını göstermiş, bunun üzerine Gültepe Parkı yakınında eski hastane binasına ait arsa kamulaştırılmıştır. Y.Mimar İhsan Kıygın’ın planını çizdiği yeni müzenin yapımına 1965 yılında başlanmış ve eserlerin buraya taşınması ile 26 Haziran 1969’da müze yeni binasında ziyarete açılmıştır.

Kayseri Arkeoloji Müzesi’nde eserler kronolojik biçimde sergilenmiştir. Öncelikle Eski Tunç Çağı’nın boyalı ve boyasız tek renkli keramiklerine, mermer idollerine ve Ana Tanrıça heykellerine yer verilmiştir. Bunların yanı sıra müzenin büyük salonunda Asur Ticaret Kolonilerinin eserleri ile MÖ.2000 yıllarına tarihlenen Hitit eserleri bir araya getirilmiştir. Kültepe’de bulunarak Kayseri Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen kap kacaklarda çömlekçi çarkının kullanıldığı değişik formlarda kapların yapılmış oldukları gözlemlenmiştir. Özellikle gaga, yuvarlak ve yonca ağızlı testiler, meyve kapları, rythonlar, tek ve çift kulplu vazolar burada sergilenmiştir. Çeşitli madenlerden yapılmış objeler, silahlar, damgalar ve silindir mühürler de onları tamamlamıştır. Küçük buluntulardan ayrı bir bölümde ise, Geç Hitit Devri’ne ait taştan yapılmış Kululu kral heykeli, sfenks başı, yazıtlar ve aslan kabartmaları da dikkati çekmektedir.

00084032.jpg
Kayseri’deki Hitit ve Geç Hitit dönemlerinden sonra yörede önemli etkinliği olan Frig Çağı’nın boyalı ve boyasız keramikleri ile madeni eserler de Prehistorik eserleri tamamlamıştır. Müzede Helenistik, Roma ve Doğu Roma eserleri de yine kronolojik bir düzen içerisinde sergilenmiştir. Taş ve kemikten yapılmış kolyeler, mermer heykeller, heykel parçaları, bronz figürinler, keramikler ve cam eserler de sergilenmektedir. Ayrıca kadın, erkek heykelleri, sunaklar Kayseri çevresindeki Erkilet, Yılanlıdağ, Beşevler tümülüslerinden getirilmiş mezar buluntuları ile süs eşyaları da dikkati çekmektedir. Kayseri’den 68 km. uzaklıktaki Kaletepe’de bulunmuş Kululu eserleri, İmamkulu Kaya Kabartmasının müzedeki Hitit Çağı eserleri arasında ayrı bir yeri vardır. Çeşitli dönemlere tarihlenen altın, gümüş, bronz ve bakırdan yapılmış sikkeler müzenin nümizmatik bölümünü oluşturmaktadır. Müze bahçesinde ise büyük ölçüde taş eserlere, kartallara, mezar stellerine ve erzak küplerine yer verilmiştir.

Kayseri Arkeoloji Müzesi’nin yanı başında yapılan Kültür Sitesi’nin temel hafriyatı sırasında 1991’de mermer bir Herakles lahti çıkmıştır. Bu lahit müzedeki belli başlı eserlerden biridir.


Gültepe Mahallesi Kışla Caddesi No:2
Tel : (0352) 222 21 49
Faks: (0352) 232 48 12


Atatürk Evi (Melikgazi)

00084047.jpg
Atatürk’ün 19-20 Aralık 1919’da Heyeti Temsiliye adına Kayseri’ye ilk gelişinde misafir edildiği İmamzade Raşit Ağa Konağı Kültür Bakanlığı’nca 1976 yılında tescil edilmiş, 6 Mart 1983 tarihinde de Atatürk Evi olarak düzenlenmiş ve ziyarete açılmıştır.

İmamzade Raşit Ağa Konağı dışı kesme taştan içerisi de ahşap malzemeden yapılmış bir konaktır. Konağın cumbaları, çatı altı saçakları ahşap motiflerle süslenmiştir.

Konağın üst katında güneydoğu köşesindeki oda Atatürk Odası olarak düzenlenmiştir. Burada Atatürk’ün mumdan yapılmış bir heykeli, Milli Mücadele sırasındaki fotoğrafları, beyannameler ve I.dönem Kayseri Milletvekillerinin resimleri sergilenmektedir.


Cumhuriyet Caddesi, Şeyh Tennuri Sokak
Tel : (0352) 232 78 71


Güpgüpoğlu Konağı Etnoğrafya Müzesi (Melikgazi)

00084035.jpg
Kayseri’deki Güpgüpoğlu Konağı 1417-1419 tarihlerinde harem ve selamlık olmak üzere iki bölüm halinde yapılmıştır. Sonraki dönemlerde konak çevresine yapılan bir takım eklerle genişletilmiştir. Batısında ahşap kolonlar üzerinde yükselen, sonradan ilave edilmiş bir köşk bölümü bulunmaktadır. Kayseri’nin en eski evlerinden biri olan bu konağın bazı odalarında sedef kakmalar, tavana kadar uzanan ahşap işleme ve desenlerle süslü bölümler vardır.

Konağın haremlik bölümünde harem odası, sofa, gelin odası, misafir odası, günlük yaşamın geçtiği oda ve gelin-damat odası bulunmaktadır. Selamlık bölümü konağın doğusundaki kale duvarlarına yaslanan iki katlı bir yapıdır. Güpgüpoğlu Konağı Kültür Bakanlığı’nca 1990-1992 yıllarında restore edilmiş, Kayseri Arkeoloji Müzesi’nin yönetiminde 18 Mayıs 1995’te Etnoğrafya Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.

00084036.jpg
Müzenin alt katında sergi salonu bulunmaktadır. Yapının dışarısından bir merdivenle çıkılan üst kattaki odalar orta holün çevresinde sıralanmıştır. Bunlardan büyük odada Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine tarihlendirilen cam eserler, çiniler, ahşap ve madeni eserler sergilenmektedir. Bunun yanındaki ikinci odaya giriş koridorunda kesici ve ateşli silahlar ve Kayseri yöresine özgü erkek giysileri bulunmaktadır. Buradaki küçük odada ise Kayseri yöresine ait kadın kıyafetleri ile süs eşyaları bulunmaktadır. Konağın güneyinde bulunan iki odada ise İslam dönemine ait çeşitli sikkeler, el yazmaları, bakır ev eşyaları, halı ve kilimler bulunmaktadır. Konağın kuzeyindeki yarı açık köşkte, Türkmen çadırı, bahçede de İslam dönemine tarihlenen mezar taşları sergilenmektedir.


Cumhuriyet Mahallesi, Tennuri Caddesi
Tel : (0352) 222 21 48


Gevher Nesibe Tıp Tarihi Müzesi (Çifte Medreseler) (Kocasinan)

00084037.jpg
Kayseri’de Çifte Medreseler ismi ile tanınan Selçuklu Sultanı Gevher Nesibe’nin vasiyeti ile ağabeyi Selçuklu Hükümdarı Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından 1206 yılında yapılan Gevher Nesibe Çifte Medresesi iki ayrı yapıdan meydana gelmiştir. Çifte Medreseler, İkiz Medreseler, Kayseri Tıp Mektebi isimleri ile tanınan bu yapıya sonradan Gıyasiye ve Şifaiye Medreseleri ismi de verilmiştir.

Günümüzde bu yapı Erciyes Üniversitesi yönetiminde Tıp Tarihi Müzesi olarak 1982 yılında açılmıştır. Müzede, ilaç yapımında kullanılan tıp aletleri, reçete örnekleri, tıp kitapları, tıp dokümanları, sağlıkla ilgili araç ve gereçler sergilenmektedir. Ayrıca müzede Osmanlı ve Selçuklu dönemlerinde akıl hastalarını tedavi eden odalar da düzenlenmiştir.


Gevher Nesibe Mahallesi
(0352) 437 49 37


Ahi Evran Sanatkarlar Müzesi (Melikgazi)

00084039.jpg
Türkiye’nin ilk ve tek Esnaf ve Sanatkarlar Müzesi Kayseri’de bulunmaktadır. Bu müze Kayseri Esnaf Odaları Birliği tarafından yöreden toplanan eserlerle düzenlenmiş ve ziyarete açılmıştır.

Müzede Ahi teşkilatına ait çeşitli eserler ve yörede tarımla ilgili kullanılmış olan eski aletler sergilenmiştir.




Kadir Has Kent ve Mimar Sinan Müzesi (Kocasinan)

00084041.jpg
Kayseri’de Fuar alanı içerisinde, Kadir Has Kültür Merkezi’nin modern binasının bir bölümü müzeye ayrılmıştır.
Müzenin zemin ve birinci katında dijital ekranlar, maketler, prodüksiyonlar bulunmaktadır. Böylece Kayseri ve Mimar Sinan ile ilgili bilgiler izleyiciye anlatılmaktadır.

Fuar alanında bulunan müzede ayrıca sosyal hizmetleri içeren tesisler de bulunmaktadır.
 
Ce: Kayserİ

Kayseri Çeşmeleri


Çifte Önü Çeşmesi (Melikgazi)

Kayseri Şehit Miralay Nazım Bey Caddesi’nde, Çifte Önü Camisi yakınındadır. Çeşmenin iki kitabesi bulunmaktadır. Bunlardan yapım kitabesi 1753, onarım kitabesi de 1878 tarihlidir.

Çeşme iri-siyah yekpare bazalt taşından yapılmıştır. Çeşmenin önüne iri bazalt taşından binek taşları yerleştirilmiştir. Bu taşların bir kiliseye ait sütun başlığı olduğu anlaşılmaktadır. Çeşme üçü serbest, üçü de duvar içerisinde kalan, birbirlerine yuvarlak kemerlerle bağlanmış sütunlarla hareketli bir cephe görünümü sağlanmıştır. Musluklar cephedeki sütunların arkasında bulunan duvara yerleştirilmiştir. Çeşmenin yanında hayvanlar için ayrı bir yalak yapılmıştır.


Hacı Kasım Çeşmesi (Melikgazi)

Kayseri Tavukçu Mahallesi, Yeni Cami Sokak ile Altun Sokağı’nın kesiştiği noktadadır. Çeşmenin yapım tarihi bilinmemektedir. Üzerindeki onarım kitabesinden 1890 yılında onarıldığı öğrenilmektedir.

Çeşme kesme taştan yapılmış, hafif sivri bir kemerin taşıdığı iki sütunlu bir cephe görünümüne sahiptir. Çeşmenin üst örtüsü saçak ve silme çıkıntılıdır.


Hacı Mehmet Çeşmesi (Melikgazi)

Kayseri Gülük Camii yakınında bulunan bu çeşmenin üzerinde iki kitabesi bulunmaktadır. Bunların her ikisinin de onarım kitabesi olduğu sanılmaktadır. Bu kitabeler h.1202 (1787) ve h.1287 (1870) tarihlidir.

Kesme taştan yapılan çeşme, yuvarlak bir kemer içerisine ayna taşı yerleştirilmiştir. Ön kısmında yalakları vardır. Çeşmenin cephe görünümünde sivri kemerle üst örtü arasında kalan alan çörten ve iki kabara ile dışarı taşırılmıştır.


Kadı Çeşmesi (Melikgazi)

Kayseri il merkezinde, Kurşunlu Camisi’nin 50 m. kuzeyinde olan bu çeşmenin Mimar Sinan tarafından yapıldığı iddia edilmektedir. Kayseri’de günümüze gelebilen çeşmelerin en eskilerinden birisidir.

Kaba yontma taştan yapılmıştır. Çevre nişini oluşturan ayaklar beyaz mermerden olup, çeşme sivri kemerlidir. Çeşmenin üzerine dört sütunun taşıdığı külahlı bir minber minare eklenmiştir. Çeşme günümüze harap durumda gelebilmiştir.


Seyit Gazi Mahallesi Çeşmesi (Melikgazi)

Kayseri Kiçi Kapı’da Dinçtürk Sokak üzerinde Lala Camisi yakınındadır. Mermer kitabesinden öğrenildiğine göre h.1322 (1904) yılında yapılmıştır.

Çeşme üzerine dört sütunun taşıdığı bir minber minare yerleştirilmiştir. Çeşme kesme ve yontma taştan yapılmıştır. Cephe görünümü toprağa gömülü iki paye ve bunları birleştiren yuvarlak bir kemerden meydana gelmiştir.


Pamukhane Çeşmesi (Melikgazi)

Kayseri il merkezinde, kalenin yakınında bulunan bu çeşme XIV.yüzyılın sonlarında yapılmıştır.

İç içe geçmiş yüksek iki niş şeklindedir. Çeşmenin cephe görünümü cami giriş portaline benzemektedir. Sütunlardan sonra başlıklar ve başlıkların üzerindeki kemerlerde çiçek motifleri bulunmaktadır. Aynı kemer profilleri içerideki kemerde de tekrarlanmıştır.


Göllü Çeşme (Melikgazi)

Kayseri Gubaroğlu Mahallesi, Göllü Sokakta bulunan bu çeşme kitabesinden öğrenildiğine göre h.958 yılında Abdullah oğlu Kasım tarafından onarılmıştır. Çeşmenin yapım tarihi bilinmemekle beraber, mimari üslubundan XVI. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır

Çeşme iri taş kaide üzerinde iyon başlıklı yuvarlak sütunların taşıdığı bir niş kemerinden meydana gelmiştir. Kemerin kilit taşı üzerine kabartma bir motif yerleştirilmiştir. Çeşme nişi içerisinde kabartma taş üzerine iki kitabe yerleştirilmiştir. Bunlardan biri onarım kitabesi olup diğeri Selami isimli bir şairin manzum şiirini kapsamaktadır.


Gavremoğlu Çeşmesi (Melikgazi)

Kayseri, Huand Hatun Külliyesi’nin arkasında, Yanıkoğlu Mahallesi’ndedir. Çeşme Seraceddin Medresesi bahçesinin arka duvarına yeniden monte edilmiştir. Kitabesinden öğrenildiğine göre h.914 (1508) yılında Hacı Aziz oğlu Pir Ahmet tarafından yaptırılmıştır. Çeşmenin 1885 yılında yapılan onarımından sonra bu onarımı belirten ikinci bir kitabesinde;

Gavremoğlu çeşmesi Pir Ahmed’in eseri
Bin beşyüz sekiz yılında akıttı bu kevseri.
Harabe olmuş iken Gavremoğlu Yılmaz Bey
Bin dokuzyüzseksen beşte imar etti gevheri
1985 yazılıdır.

Kesme taştan sade bir çeşmedir. Sivri kemerli bir niş içerisine ayna taşı yerleştirilmiştir. Nişin içerisinde Arapça orijinal kitabesi ile bunun üzerine 1985 tarihli onarım kitabesi bulunmaktadır.


Oduncu Çeşmesi (Melikgazi)

Kayseri, Gubaroğlu Mahallesi’nde bulunan bu çeşme kitabesinden öğrenildiğine göre 1582 yılında Oduncu oğlu Murat tarafından yaptırılmıştır.

Kitabe:
Ammera fi hâzihi-l imare
Murad bini Oduncu
Bade seneti’l Hicreti
Tis’ine ve Tis’amie
990 (1582)

Çeşme muntazam kesme taştan yapılmış olup, sivri kemerli bir niş içerisindedir. Çeşme önüne sonradan yapılmış bir siperlik eklenmiştir. Kayseri’de bir dönem de mahremiyet nedeniyle bazı çeşmelerin önüne 1 m. yüksekliğinde bu tür siperlikler yapılmıştır.


Güdüllü Çeşme (Melikgazi)

Kayseri Hunat Hatun Külliyesinin arkasında Moloğlu Konağı’nın bahçe duvarı yanındadır.Yakınında Seraceddin Medresesi ile Gavremoğlu Çeşmesi bulunmaktadır. Kitabesi birkaç kez boyandığından okunamamıştır. Yapı üslubundan çeşmenin XVI.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Çeşme moloz ve kesme taştan yapılmıştır. Dikdörtgen bir çerçeve içerisinde yuvarlak kemerli niş içerisinde ayna taşı ve kitabesi bulunmaktadır.


Lala Cami Çeşmesi (Melikgazi)

Kayseri Kiçikapı Mevkiinde Lala Mahallesi’nde, Lala Camisi’ne 10 m. uzaklıkta bulunan çeşme XIII.yüzyılda yapılmıştır. Ancak bu çeşme yıkılmış ve meydan ortasına kümbet biçiminde 1941 yılında yeniden yapılmıştır.

Çeşme kesme taştan 4.80 m. yüksekliğindedir. Sekiz köşeli bir planı olup, kesme taştan yapılmıştır. Çeşmenin gövdesi üzerinde üç musluk bulunmaktadır.


Döner Kümbet Çeşmesi (Melikgazi)

Kayseri Döner Kümbet’in arkasına bulunmaktadır. Osmanlı döneminde kesme taştan yapılmıştır. Kitabesi bulunmamaktadır. Çeşmenin yakınında bulunan kümbetten ötürü de Döner Kümbet Çeşmesi ismini almıştır.

Çeşme nişini oluşturan ayaklar üç sıra kesme taştan, bu taşların üzerinde de sade bir profil bulunmaktadır. Bu profil çeşmenin içerisini boydan boya dolaşmaktadır. Çeşmenin yarım daire kemerinde de profiller yer almaktadır. Önünde yalağı bulunmaktadır.

Hatın Tekin Çeşmesi (Melikgazi)

Kayseri, İl merkezinden Talas’a giden cadde üzerinde, Han Camisi’nin karşısında bulunan çeşmeyi kimin yaptırdığı bilinmemektedir. Dikdörtgen kütlevi bir çeşme olup, yuvarlak kemerli niş içerisinde ayna taşı bulunmaktadır.Yuvarlak kemerin üzengi silmesinde bir kartal amblemi bulunmaktadır. Günümüzde bakımsız bir durumdadır.


Şıh Sadettin Çeşmesi (Melikgazi)

Kayseri Tacettin Mahallesi’nde, Kaya Sokak’ta bulunan çeşmenin yakınında Şıh Sadettin Cami ve türbesi bulunmaktadır.

Çeşmenin kitabesi bulunmadığından banisi ve yapım tarihi bilinmemektedir. Küçük basit bir çeşme olup, kesme taştan yapılmış, yuvarlak kemerli bir niş içerisindedir. Günümüzde harap bir durumda ve önündeki yolun yükselmesinden ötürü yalak taşı toprak altında kalmıştır.


Mirzadeler Çeşmesi (Melikgazi)

Kayseri Tavukçu Mahallesi Bayram ve Atpazarı sokaklarının kesiştiği yerde bulunan çeşmeyi Mirzazade Mustafa Has Ağazade Ali Hocazade ile Hacı Kamil Efendiler 1932 yılında yaptırmıştır.

Kesme taştan kütleli bir çeşme olup yuvarlak kemerli bir niş içerisinde ayna taşı ile kitabesi bulunmaktadır,Günümüzde harap bir halde olup kaçak define arayanlar tarafından kısmen tahrip edilmiştir.


Gevher Nesibe Sultan Çeşmesi (Kocasinan)

Kayseri Yenice Mahallesi’nde, Gevher Nesibe Sultan Tıp Medresesi’nin önünde bulunmaktadır. Çeşmenin ayna taşı üzerindeki kitabede;

Menâfi çeşmenin âbı
Zülâl olmuş Letâfette
Şeker gibi hâlavette
İçen ihvâna aşk olsun

Hasan Hüseyin aşkına
İçer olsa o teşneler
Bula Kevser Şarâbını
İçen ihvâna aşk olsun

Bu hayrı işleyen mümin
Bakâyı lâ yazâl buldu
Çerağın kendi eliyle
Yakan ihv3ana aşk olsun

Bu tamir tarihin Hilmi
Ferâh gâfil yazub bunda
Hisâb idüp çıkar sende
Bulan ihvâna aşk olsun. Yazılıdır.

Çeşmenin nişi içerisinde h.1218 tarihi ile padişah tuğrası bulunmaktadır.


Sahibiye Çeşmesi (Kocasinan)

Kayseri il merkezinde Sahibiye Medresesi’nin ön duvarında bulunan bu çeşme, medrese yakınında bir başka yerde bulunuyorken yol genişletilmesinden ötürü yerinden kaldırılarak buraya konulmuştur. Sahibiye’nin orijinal çeşmesi yıkılarak ortadan kalkmıştır.
Çeşme üzerinde üç satırlık kitabesi bulunmaktadır.

Kitabe:

“Bu mübarek çeşmenin akıtılmasını, Kılıçaslan oğlu yüce Sultan, din ve dünyanın koruyucusu, fetihler sahibi Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında 665 (1266)’de Allahu Teâlâ’nın rahmetine muhtaç, zayıf kul Hüeyin oğlu Sahib Ali emretti. Allah onu kuvvetlendirsin.”

Çeşme muntazam blok taştan yapılmış olup, fazla derin olmayan çeşme nişi yuvarlak kemer ve onu taşıyan taş ayaklardan meydana gelmiştir. Ayak taşları üzerine profilli taşlar oturtulmuştur.


Mıhlım Çeşmesi (Kocasinan)

Kayseri Cürcüler Mahallesi, Fevzioğlu Sokak’ta bulunan bu çeşmenin kitabesi okunamadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Yapı üslubundan XVII.yüzyılın sonlarında yapıldığı sanılmaktadır.

Çeşme iç içe iki kemerli olup, dışta büyük kemer nişi, basık sivri kemerli, içte olanı da sivri kemerlidir. Çeşmenin cephesi yüksek kabartma olarak yapılmış rozetlerle süslenmiştir. Yalak çevresinde iki adet dinlenme taşı vardır.

Daniş Ali Bey Çeşmesi (Bünyan)

Kayseri Bünyan ilçesi, Büyük Bürüngüz Köyü’nde bulunan bu çeşmeyi Daniş Ali Bey 1565 yılında yaptırmıştır.

Osmanlı çeşme mimarisinin tipik örneklerinden olan çeşme, kesme taştan olup, üzeri kubbelidir. Dış duvarındaki kitabesi zamanla bozulmuş, mermer üzerine yeniden yazdırılarak çeşmenin iç duvarına yerleştirilmiştir. Kitabesinde banisine ait bir methiye ile yapım tarihi bulunmaktadır.


Yazıcı Çeşmesi (Bünyan)

Kayseri Bünyan ilçesi Büyük Bürüngüz Köyü’nde bulunan bu çeşme, Sultan Abdülaziz tarafından 1713 yılında yaptırılmıştır. Kesme taştan yapılmış olan bu çeşmenin kitabesi bozulmuş, ancak yapım tarihi olan h.1129 (1713) tarihi okunabilmektedir.

Çeşmenin cephe görünümü üç yönlü olup, sivri kemerlidir. Kemerlerin içerisinde ayna taşı ve yalağı bulunmaktadır. Üzeri kubbe ile örtülüdür.


Papaz Çeşmesi (Bünyan)

Kayseri Bünyan ilçesi Yenice Mahallesi’nde bulunan bu çeşmenin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir.

XVIII.-XIX. yüzyılda yapıldığı üslubundan anlaşılmaktadır. Çeşme kesme taştan yapılmış, ön yüzünde yuvarlak kemerin birbirine bağladığı iki sütun bulunmaktadır. Arkasında bulunan kilise ile bağlantılı olduğunu üslubu açıkça göstermektedir. Günümüzde kullanılmaktadır.

Osmanoğlu Çeşmesi (İncesu)

Kayseri İncesu ilçesi Bulgurcu Mahallesinde bulunan Osmanoğlu Çeşmesi’ni kitabesinden öğrenildiğine göre; Mehmet Usta 1858 yılında yaptırmıştır.Çeşmenin dört satırlık celi-sülüs yazılı kitabesi bulunmaktadır:

Hasan Hüseyin aşkına - Aktı bu âb-ı zülâl
Şefi’ola kiyametde_Rusûlün yâ ze’l-Celal
Donanmasına sibû...-Çeşme itdi binâ
Suyun iç eyle-Usta Mehmed’e du’â
h.1275 (1858).

Çeşme kaba yontma taştan olup, yuvarlak kemerli bir niş şeklinde, nişin içerisinde kitabesi bulunmaktadır. Ayna taşı ve musluğu olmayan çeşme günümüzde kullanılmamaktadır.



Ali Saib Paşa Çeşmesi (Talas)

Kayseri Talas ilçesi, Kiçiköy Mahallesi’nde, Ali saib Paşa Sokağı’nda bulunan bu çeşme, Ali Saib Paşa Camisi’nin kuzeybatı köşesinde yer almaktadır. Cami ile birlikte yapılmış olan bu çeşme kitabesinden anlaşıldığına göre 1888 tarihlidir. Üzerinde ikişer mısradan üç satırlık mermer kitabesi bulunmaktadır. Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Himmet sahibi, eli açık ve cömertlik kaynağı
Yani serasker-i Ekrem Ali Said Paşa
Kevser suyunun güzelliklerini icra eyler
Bu dünya toprağına bağlanmak revâdır
İşte tarihi selisi aktı gürleyerek
Tatlı su eyledi icra Ali Saib Paşa
1305 (1888)”.

Çeşme tek cepheli olup, kesme taştan yapılmış, yalnızca ayna taşı ile kitabesi mermerdendir. Ayna taşının üzerinde oldukça iri bir gülbezek bulunmaktadır. Kitabe de kalın silmeli bordürle üç taraftan kuşatılmıştır.


Esma Hanım Çeşmesi (Talas)

Kayseri Talas ilçesi Kiçiköy Mahallesi, Ali Saib Paşa Sokağı’nın girişinde, çukur içerisinde basit bir çeşmedir. Ayna taşı ile kitabesi mermerden diğer bölümleri de kesme taştandır. Çeşme nişinin içerisinde bulunan kitabesinden Ali Saib Paşa’nın bu çeşmeyi 1888 yılında annesi Esma Hanım için yaptırdığı yazılıdır. Sülüs yazılı kitabesinin mealen anlamı şöyledir:

“Ali Saib Paşa’nın annesinin sebilhanelerinden, Hak yolunda yaptı ölümünden sonra daim kılınsın diye
Susayan insanlar su içtikçe Mü’minler aldıkça abdest, eylesinler ruhuna rahmetle birlikte güzel bir bakış
Muhtar Efendi tam tarihini düştü, ücra beldeye temiz su getirdi Esma Hanım h.1305 (1888)”.


Hacı Ahmet Çeşmesi (Talas)

00088629.jpg
Kayseri Talas ilçesinin Tapucak Mahallesi’nde, Beydağı Sokağı’nda, Han Camisi’nin güneydoğusunda bulunan bu çeşmeyi, kitabesinden öğrenildiğine göre h.1303 (1886) yılında Hacı Ahmet yaptırmıştır. Çeşmenin üzerinde altı satırlık kitabesi olup, mealen anlamı şöyledir:

“Hacı Ahmet Efendi bu çeşmeyi yaptırdı
Tek maksadı Allah’ın rızasını kazanmaktır
Abdest alıp, su içen kimselerden
Bir Fatiha ile üç İhlas ve dua etsinler diye dua eder
h.1303 (1886)”.

Çeşme kesme taştan yapılmış, yuvarlak bir kemer içerisinde yalak taşı ve ayna taşı bulunmaktadır.


Meydan Çeşmesi (Talas)

00088630.jpg
Kayseri Talas ilçesi, Kiçiköy Mahallesi’nde, Ali Saib Paşa Sokağı’nın köşesinde bulunan bu çeşmeyi Ali Saib Paşa’nın babası İbrahim Efendi h.1305 (1888) yılında yaptırmıştır. Çeşmenin üç satılık sülüs yazılı kitabesinin mealen anlamı şöyledir:

“Serasker Ali Saib Paşa’nın babası
Bundan evvel Mevlânın rahmetine sığındı

Bu çeşmeyi Mü’minlere yadigar olsun diye
İnşa edip, dahası ahiret gününe kadar ebedileştirdi

Geldi tarih için geçmişin hakikatinden
Bu rahmet gözü İbrahim Efendi için oldu sevap
h.1305 (1888)”.

Çeşme kesme taştan yapılmış olup, XIX.yüzyıl kilise mimarisi üslubunu yansıtmaktadır.


Salih Ağa Çeşmesi (Talas)

00088631.jpg
Kayseri Talas ilçesi, Tablakaya Mahallesi’nde Hükümet Caddesi ile Çeşme Sokağı’nın birleştiği köşede bulunan bu çeşmenin beş satırlık kitabesinden öğrenildiğine göre; 1926 yılında Salih Ağa tarafından yaptırılmıştır. Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Tek O’dur. her şeyi yaratan ve baki olan
Hayrat sahibi Balcı Halil oğlu Salih Ağa
Tek maksadı Allah’ın rızası ile
Onun feyzinden kurtuluşu bulmaktır
h.1344 (1926)”.

Salih Ağa çeşmesi mimari yönden Osmanlı çeşmelerinden farklı bir üslup yansıtmaktadır. Daha çok kilise çeşmelerine yakınlığı olduğu açıkça görülmektedir. Bu da çeşmenin Ermeni ustalar tarafından yapıldığını göstermektedir. Kitabesi, ayna taşı ve çeşme nişi içerisindeki mermerler dışında kesme taştan yapılmıştır. Genel olarak dikdörtgen planlı çeşme yanındaki yapılara bitişiktir. Üst kısmında kornişler içerisinde yer alan alınlığın ortasına kitabe yerleştirilmiştir. Çeşmenin ayna taşını kuşatan yuvarlak kemeri ile duvara dayalı plasterler Avrupa üslubunu yansıtmaktadır.


Harman Camisi Çeşmesi (Talas)

00088628.jpg
Kayseri Talas ilçesi, Harman Mahallesi’nde, Harman Camisi’nin avlusunda yer alan bu çeşmenin kitabesi bulunuyorsa da kitabesinde banisini ve yapım tarihini belirten bir yazı bulunmamaktadır. Bununla beraber çeşmenin XX.yüzyıl başlarında yapıldığı sanılmaktadır. Bu kitabe tamamen Allah’a yönelik bir methiyedir.

Kesme taştan yapılmış olan bu çeşmenin kitabesi, ayna taşı, yalağı, iki yanındaki sütunların başlıkları mermerden, diğer bölümleri de kesme taştan yapılmıştır. Caminin son cemaat yerine bitişik olan bu çeşme, duvara dayalı iki sütun ve yuvarlak kemerden meydana gelmiş bir niş içerisindedir. Bunun üzerine de üçgen bir alınlık yerleştirilmiştir.
 

Benzer Diğer Konularımız !

Geri
Üst