Menzil menkıbeleri 2

deniz-07

Rüya Tabiri Editörü
Menzil menkıbeleri 2
Bu şehrin ortasında Yusuf (a.s.) gibi yalnızım.
İbrahim (a.s.) gibi ateşe atılmayı bekliyorum.
Kerbalada Hüseyin (r.a.) gibi susuzum.
Hallac-ı Mansur (k.s.) gibi anlaşılması güç bir haldeyim.
İmam-ı Rabbani (k.s.) gibi sürgündeyim.
Bilal-i Habeşi (r.a.) gibi kayaların altındayım.
Bediuzzaman (k.s.) gibi hapis kurşunuyum.
Ama Sultanım Abdulbaki (k.s.) 'yi bulduğum için ENSAR gibi sevinçliyim:):)
*********************************************************************************************************

Menzil de zaman bir başka geçer.
Öğlenin sıcağı sabahın serinliğini almaya başladığında girersiniz menzil kavşağından.
Köyün girişinde bir biriyle yükseklikte yarışan iki minare selamlar sizi
Üçüncü minare tevazuyu temsil eder sonradan selam verir sultanına gelen sofilere.
Eğer içinizde yanıyorsa o güneş kadar,işte o zaman güneş size tesir edemez.
Zamanın mekanın sıcağın ehemmiyeti kalkar.
***************************************************************************************************************

Menzile bir tane Prof. gidiyor ve GAVSIMIZLA görüşmek istedigini söylüyor,Neyse korumalar bunu sultanımıza bildirince izin veriliyor ve hücreye alınıyor( caminin içindeki gavsımızın istirahat buyurdugu yer) mübarek tebessümle karşılıyor ve prof. birkaç sual sormak istediğini söylüyor ve izin veriliyor...

PROF: Efendim insanlar buraya niçin geliyor?...
GAVSIM: Bu şahısa elektrik direğini göstererek,burdan ne geçiyor diye soruyor?
PROF:Efendim elektrik akımı geçiyor.
GAVSIM: Peki sen görebiliyor musun? hayır göremiyoruz diyor ve İŞTE DİYOR BURAYA DA U TEALANIN RAHMETİ YAGIYOR ve BİZDE FAYDALANIYORUZ, BURAYA GELEN İNSANLAR DA DİYE buyuruyor...
PROF: Efendim sizin müridleriniz çok siğara içiyor bu konu da siz bir şey söylemiyor musunuz?
GAVSIM: Sen diyor kendi dalın da çok iyi bir bilim adamısın, sana bir hasta gelse hastalığı kanser, alnında da bir tane sivilce olsa hanğisiyle ilgilenirsin?.
PROF: Efendim tabi ki kanserle ilgilenirim,
GAVSIM: İşte diyor bizde sivilceyi bıraktık,kanserle ilgileniyoruz diye buyuruyor...
************************************************************************************************************************
menzile giden bir kafilede yaşanan bir olay benı çok etkiledi..kafile muhabbet ve aşkla yola çıkar araba da hızlı bir şekilde menzile doğru yol alır araba menzile vardığında arabanın ön teerinin olmadığını fark ederler ve herkes buyuk bir şok içinde.. olayı GAVS HZ lerine anlatırlar ve SULTANIMIZ derki sofi biraz yavaş gelseydınız de benı arabaya teker etmese idiniz der.. ya RABBİ bu ne büyük bir himmet..
***********************************************************************************************
Gavs k.s. hazretleri bir sohbetinde,işaret buyurdular.
Hak talibi sofi tavus kuşu gibi olmalıdır,karga gibi olmamalıdır.Tavus kuşu,vücudunun onca güzelliğine değil, ayaklarının siyahlığına bakar`,boynunu büker.Sofi bu düşünce ve hal üzere olmalı,sahip olduğu güzel hallere değil,nefsinin kusurlarına bakmalıdır. Çünkü insanın iyi hallerine bakması kendisinde kibir ve gurura sebeb olur.Tavus kuşu o kadar güzel renkli olmasına rağmen siyah bacağından dolayı mahcuptur.Karga ise, iki renkli olduğu, ağzı her pisliğe değdiği halde,sanki kendisinden başka kuş yokmuş en güzel kuş kendisiymiş gibi avaz avaz bağırır.
İşte aradaki fark.Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu.Mümin müminin aynasıdır.
Bu hadise göre insan,mümin kardeşinde gördüğü hata ve noksanlığı kendisinde görmediği müddetçe kemalata ermesi mümkün değildir.
Gavs k.s. bir sohbetinde buyurduki, insan azamet-i ilahiye karşısında nefsini tezek gibi basit ve değersiz görmedikçe su üstünde kalamaz ve maneviyatta yol alamaz.
Kendisinde bir değer ve ağırlık gören kimse taş gibi suyun içine batar, kimseye faydası olmaz. Mahlukattaki bütün kemalat Allah (c.c)kemalatının bir tezahürüdür. İnsanın kemalatı kendinden bilmesi boş bir iddia ve büyük bir kusurdur...
*****************************************************************************************************************************
Bir Sofi Gavs hz menzilde ziyaret eder. ve onu gorunce "ben virdimi çekemiyorum ne yapmalıyım" diye sorar.Mübarek yüzüne bakmadan gecer gider.
Bu o sofinin öyle gücüne giderki bir köşeye gider ağlar.o sırada Seyidimiz Saki Hz. görür sofiyi öyle ağlıyorki yanına gidip" neden ağladığını" sorar. Sofi olanı Anlatır.
Seyidim Sakinin Cevabı Şu olur:
"Ben oğluyum bende bir gün Virdimi cekmesem beni bile tanımaz."
Virdinin Çekmeyen Derdin Çeker(Gavs-i Sani)
*******************************************************************************************************
Sofimiz, köye hizmet etmek için gitmiştir. Bir gün kendisine ders mütalaası yapılan binada gece nöbet hizmeti düşer. Sofimiz nöbetini icra ederken gece saat: 01 dolaylarında Seyyidimiz Muhammed Fettah gelir. Sofimize, " Ben 3. katta çalışmaya çıkıyorum kimse rahatsız etmesin." Der. seyyidimiz çıktıktan kısa bir süre sonra telefon çalar. Telefondaki ses : "Muhammed Fettah orada mı ?" diye sorar. Sofimiz, seyyidimize ismiyle hitap edildiği için kızmıştır. Ters bir tavır takınarak ; " görüşemezsin, çünkü müsait değil." Der. Telefondaki ses : "Peki, o zaman babası arıyor deyin."
Kısa bir sessizlik... Nee.. Babası mı ? Nasıl yani !!? Kem, küm
Sofimiz kendisini aklamayı beceremeyeceğini anlayınca kablolu telefonu kaparak merdivenleri ikişer üçer atlayıp soluğu üçüncü katta alır. ( Bu arada telefonun kablosu da zaten fişinden çıkmıştır.)
Seyidimizi görünce :" Seyyidim, baba, telefon " gibi garip kelimelerle durumu izah etmeye çalışır. Sofinin şaşkın ve perişan halini gören seyyidimiz de gülmekten kendini alamaz.
*******************************************************************************************
Sofi çekicidir....
İşe Başlarken Besmele çeker
Derviştir Vird çeker
Azimlidir Nafile Çeker
Hatmede Rahmet Çeker
Keyfi gelince Halay Çeker
Genelde Babaya Çeker (Eyvallaah)
Bulgur aşının Üstüne Çay Çeker
Kafası Bozulunca 25 Çeker
Gurbette Hasret Çeker
Memlekette Sofi Çeker
Para Buldu mu Kafileyi Menzile Çeker
Her Ortamda Rabıta Çeker
Sofidir Çeker
“Ferhat’ın sevgilisine kavuşmak için deldiği dağ, benim devirmek borcunda olduğum nefse göre bir kum tanesi…'offff...
************************************************************************************************************************
Bizim bölgede Gavs Hazretleri’nin sofisi bir Binbaşı vardı. O başından geçen bir olayı şöyle anlattı:
“Benim yaşlı bir annem var. Kendisi çok küçük yastan beri Kadiri dersi çekmekteydi. Hatta zikir çekerken, ‘Seher vaktinde kuslar geliyor, onlarla beraber zikir çekiyorum,’ derdi. Ben kendisine: “Anneciğim, zamanın Gavsı Abdülhakim Hüseyin Hazretleri’dir. Gel ona intisap edelim,” derdim. Benim teklifimi reddederdi. Bir gün beraber hacca gittik. Hac vazifemizi ifa ediyorduk. Arafat’ta vakfeye durduğumuzda annem yaşadığı bir hâli anlattı:
"Oğlum; yakaza (uyku ile uyanıklık arası bir hâl) ben bir hâl yaşadım. Peygamber Efendimiz (sav) Arafat’a gelmiş. Bütün hacılar sıraya geçip elini öpmeye başladı. Ben de sıraya geçtim ve sıra bana geldi. Tam Peygamber Efendimiz (sav)’in elini öpecektim ki bana şöyle dedi: “Kızım Zehra, benim elim Adıyaman Menzil’de bulunan oğlum Seyyid Muhammed Raşit’in elinin üzerindedir. Git, elimi orda ziyaret et!” dedi.
Ben heyecanlanmıştım. Hac vazifesini yaptıktan sonra memlekete döndük. Annem bu gördüğü hâli unutmuştu. Aradan hayli zaman geçti. Bir gün annem beni çağırdı ve gördüğü rüyayı anlattı: “Gece teheccüd namazından sonra uyumuşum. Rasulullah (sav) Efendimiz’i gördüm. Bana: ‘Arafat’ta sana ne emir buyurmuştum? Hala gitmedin mi?’ dedi, ‘sabahleyin unutmayasın sana bir işaret veriyorum.” Mübarek şehadet parmağını iki kaşımın arasına bastırdı. Sabahleyin kalktığımda aynaya baktığımda iki kaşımın arasında parmak izini gördüm. Oğlum, beni mürşidinin yanına götür!” deyince çok sevinmiştim.
Beraberce Menzil’e gittik. Seydâ Hazretleri hiçbir kadına elini öptürmezdi. Annem çok yaşlıydı. Arabadan inince Seydâ Hazretleri karşımızdan geldi ve şöyle dedi:
“ Biz hiçbir kadına elimizi vermiyoruz, ama emir büyük yerden geldi!” Elini uzattı. Benim gördüğüm manzarayı annem de görmüştü ağlayarak mübareğin elini öpmüş. Seydâ Hazretleri’nin elinin üzerinde Peygamber Efendimiz (sav)’in elini gördük ve Seyda Hazretleri anneme buyurdu: “Şimdiden sonra bizim vekilemizsin......
**********************************************************************************************************
Menzilde Acemi bir sofi adayı Gavsımızı hane-i sadetlerine kadar takip eder.Gavsımız tam içeri girecekken bir kaç defa seslenir: Abdulbaki Bey!,Abdulbaki Bey!,Abdulbaki Bey!, Gavsımız geri döner. Sofi adayı''Afedersiniz Abdulbaki bey şayet müsaitseniz bir tevbe rica edebilirmiyim?''der. Gavsımız tebessüm buyururlar hemen oracıkta tevbe verirler. Sonra Gavsımız buyurur''Bu da bizim kibar sofidir''*
********************************************************************************************************************
 
Geri
Üst