Mersin Şehri Tanıtımı özellikleri güzellikleri

SadmiN

♥ Evli Mutlu Çocuklu ♥
Yönetici
Mersin Şehri Tanıtımı özellikleri güzellikleri
Akdenizin turistik illerinden biri olan Mersin, sokakları denize çıkan bir sahil şehri olarak bilinir. Sizlere bu konumuz da Mersin ilinin şehir tanıtımı ile ilgili bilgileri sunuyoruz.
Mersin, Türkiye'nin güneyinde Akdeniz'e kıyısı bulunan Antalya ve Adana'nın ortasında yer alan il.
Mersin'in tarih sahnesine çıkışı 19. yüzyılın ortalarına rastlamaktadır. Bu dönemde henüz bir köy olan bölge, göçmen bir Türkmen aşiretine ev sahipliği yapar ve adını da bu aşiretten alır. Özellikle Amerika iç savaşı sırasında dünyadaki pamuk kıtlığını gidermek amacıyla Çukurova’da gelişen pamuk üretimi ve bölgenin 1866’da demiryolu ağına bağlanması, Mersin'in kaderini değiştir. Bu dönemde Mersin hızla, Çukurova’nın tarım ürünlerinin ihraç edildiği bir liman ve ticaret merkezi haline gelmiştir.
Türkiye'nin en yüksek gökdeleninin bulunduğu Mersin, 3 büyük kentten sonra Devlet Opera ve Balesi'nin bulunduğu 4 üncü kenttir.
art2.jpg

Uzun yıllar İçel adıyla bilinen il son yıllarda merkez ilçesi olan Mersin'in adını almıştır.
Mersin ilinin ilçeleri; Anamur, Aydıncık, Bozyazı, Çamlıyayla, Erdemli, Gülnar, Mut, Silifke ve Tarsus'tur. Mersin ve çevresinde, tipik Akdeniz sıcak ve ılıman iklimi hakimdir. Yaz ayları sıcak ve aşırı nemli, kış ayları ise ılık ve yağışlıdır.
Kendine özgü yemeği olan tantuni ile tatlıları cezerye ve kerebiç çok meşhurdur. Ayrıca, kuş gözü, telatür, eğe (kaburga) dolması, bandırma, yüzük çorbası, keşkek, övelemeç ve batırık özel yöresel yemeklerdendir.
Coğrafya
Coğrafi Durumu : İl yüzölçümünün % 87'si dağlıktır.
En yüksek tepesi : Medetsiz Tepesi (3.584 m)
Önemli geçişleri : Sertavul, Gülek Boğazları
Belli Başlı Akarsuları : Berdan Çayı (268 km) Göksu (90 km)
İl'de bulunan belli başlı ovalar ve yüzölçümleri şu şekildedir. Tarsus Ovası 85.000 hektar, Berdan Ovası 40.000 hektar, Anamur Ovası 5.660 hektar.
Mersin ili 36-37° kuzey enlemleri ve 33-35° doğu boylamları arasında bulunmaktadır. İlin kara sınırı 608 km, deniz sınırı 321 km olup, yüzölçümü 15.953 km2’dir. Mersin ilinin büyük bir kısmını oldukça yüksek, engebeli ve kayalık Batı ve Orta Toros Dağları oluşturmaktadır. Ovalık ve hafif eğimli alanlar ise bu dağların denize doğru uzandığı il merkezi, Tarsus, Silifke gibi alanlarda gelişmiştir. Bunun dışında kalan düzlük veya hafif eğimli alanlar, kuzeyde dağların arasında veya yüksek kesimlerinde görülmektedir.
Orta Toros dağları Mersin ilini İç Anadolu Bölgesi'nden ayırmaktadır. Mersin il sınırları içinde kalan en yüksek kesim Bolkar Dağları’ndaki Medetsiz Tepesi’dir(3585 m.) Kuzeydoğudan, kuzeybatıya ve güneye doğru yükseklikler azalmaktadır. Bolkar Dağları’ndan batıya doğru, Kümpet Dağı (2473 m.), Elmadağı(2160 m.), Alamusa Dağı(2013 m.), Büyük Eğri Dağı (2025 m.), Kızıldağ (2260 m.), Naldöken Dağı (1754 m.), Kabaklı Dağı (l675 m.) önemli yükseltilerdir. Ayrıca Karaziyaret Dağı, Tol Dağı, Sunturas Dağı, Balkalesi, Ayvagediği, Makam Tepesi ve Kaşkaya Tepesi güneye doğru uzanan diğer önemli yükseklikleridir. Mersin’i kuzeydoğudan Gülek Boğazı (1050 m) ile ve kuzeybatıdan Sertavul Geçidi (1610 m) İç Anadolu'ya bağlamaktadır.
Toros Dağları’nın üst kısımlarında akarsuların, derelerin, atmosferik koşulların ve bölgede bulunan fayların etkisiyle çeşitli düzlükler oluşmuştur. Bu düzlüklerin yüksekliği 700-1500 m. arasında değişmektedir. Belli başlı yaylalık alanlar; Mersin: Aslanköy, Gözne, Fındıkpınarı, Soğucak, Bekiralanı, Mihrican, Ayvagediği ve Güzelyayla Tarsus: Namrun(Çamlıyayla), Gülek ve Sebil;Erdemli: Sorgun, Küçük Sorgun, Toros, Küçükfındıklı ve Güzeloluk; Silifke: Balandız, Uzuncaburç, Gökbelen ve Kırobası; Anamur: Abanoz, Kaş ve Beşoluk; Bozyazı: Elmagözü ve Kozağaç; Gülnar: Bardat, Tersakan ve Bolyaran; Mut: Kozlar, Çivi, Dağpazarı, Söğütözü ve Sertavul Yaylası’dır.
Mersin ve çevresinde yer alan ovaların büyük bir kısmı Toros Dağları’nın güney eteklerinde akarsular tarafından ve yamaç eğimine bağlı olarak taşınan tortularca oluşturulmuştur. Tarıma oldukça elverişli olan bu alanlar, Mersin-Adana sınırından başlayıp Silifke’ye kadar, dağlara paralel, şerit şeklinde uzanmaktadır. Bunlar yerleşim alanlarına bağlı olarak; Yenice, Tarsus Mersin, Erdemli ve Silifke Ovaları olarak adlandırılmaktadır. Ülkemizin en mümbit ovalarından olan Çukurova’nın batı uzantısı İlimizdedir. Bunların dışında yine dağların eteklerinde Aydıncık, Anamur ve Bozyazı ovaları gibi birbirinden ayrı küçük düzlüklerde gelişmiştir. Dağların arasında Mut ilçesi çevresinde yer alan düzlük alanlar Göksu Irmağı’nın etkisiyle gelişmiştir.
Mersin ilinin en büyük iki akarsuyu Göksu Irmağı ve Tarsus (Berdan) Çayı’dır. Bunun dışında Akdeniz’e dökülen çok sayıda irili ufaklı çay ve dere yer almaktadır. Bunlardan bazıları; Mersin’de: Mezitli Deresi, Tece Deresi, Müftü (Efrenk) Deresi, Deliçay Deresi; Anamur’da: Anamur Çayı, Sultan Çayı, Melleç Deresi; Aydıncık’da: Menekşe, Gözsüzce Deresi; Bozyazı’da: Siniçay Deresi, Aksaz Deresi; Erdemli’de: Alata Çayı, Lamas Çayı’dır.
Mersin ilinde yer alan doğal göller; Silifke’de: Akgöl, Keklik Gölü, Paradeniz Gölü; Gülnar’da: Aygır Göl, Kamışlı Göl, Uzun Göldür. Bunlara ek olarak, yörede Gezende ve Berdan Baraj gölleri ve çok sayıda sulama amaçlı yapılmış göletler bulunmaktadır. Kıyılar: Mersin ilinde yerleşim genelde Mersin körfezi çevresinde gelişmiştir. Burası doğuda Karataş burnundan başlayarak batıda İncekum burnuna kadar uzanır . Arada kalan kısımlarda, kayaç türlerine ve akarsulara bağlı olarak çok sayıda irili ufaklı koy gelişmiştir.
Tarih
Antik Çağlar'da Kilikya olarak bilinen bölge için gezgin Coğrafyacı Strabon: "Coracesion'dan (Alanya) Kilikya-Suriye kapısına kadar uzanan Küçük Asya'nın güneydoğu kıyılarına verilen bir bölgedir" diye sözeder.
Herodot; bölgenin Hypachoea diye adlandırıldığını, Fenikeli Age-nor'un oğullarından Cilix'in buraya gelip yerleştiğini ve onun adından dolayı bölgenin Kilikya adını aldığını nakleder. Fakat Kilikya adı ilk kez, "Chilakka" şeklinde Asurca yazıtlar üzerinde görülmüştür. Bu nedenle bugün Kilikya adının Asur kaynaklarında özellikle Dağlık Kilikya için kullanılan "Chilakka" kelimesinden kaynaklandığı kabul edilmektedir. Aynı Asur kaynaklarında Ovalık Kilikya ise Que olarak adlandırılmaktadır.
(Kilikya kapıları) ile Anadolu ile Suriye ve Mezopotamya arasında ulaşımı sağlayan Gülek ve SertavulBelen (Suriye kapısı) gibi önemli geçitler nedeniyle stratejik önem taşıyan bölgenin, doğu ve batı kesimleri yeryüzü şekilleri bakımından farklı özellikler gösterir. Bu nedenledir ki Hellenler, batı kesimini Cilicia Tracheia (Dağlık Kilikya), doğu kesimini Cilicia Pedias (Ovalık Kilikya) olarak anmışlardır. Romalılar ise Dağlık Kilikya'ya Cilicia Aspera, Ovalık Kilikya'ya Cilicia Campestris adlarını vermişlerdi. Dağlık Kilikya kabaca bugün Alanya ile Mersin arasında kalan, Ovalık Kilikya ise Mersin'den İskenderun Körfezi'ne kadar uzanan kesimlerdir. İki Kilikya'yı ise Lamas (Limonlu) çayının birbirinden ayırdığı kabul edilir. Günümüzde Dağlık Kilikya Taşeli yarımadası, Ovalık Kilikya ise Çukurova olarak adlandırılır.
İlde İnanç Turizmi açısından önemli olan iki merkez vardır. Birincisi Hz.İsa'nın Havarilerinden St. Paul'un Tarsus'ta bulunan Evi ve Kuyusu Vatikan tarafından Hac Yeri ilan edilmiştir. Diğeri Müslüman ve Hıristiyan alemince önemli olan ve Silifke/Taşucu'nda yer alan erken Hıristiyan devrinde Hac Yeri olarak kabul edilen Azize Aya Tekla (Meryemlik) önemli dini ziyaret merkezleridir. Ayrıca dini açıdan önemli ziyaret yerlerinden olan Tarsus Ashabı Kehf Mağarası da il sınırları içerisinde bulunmaktadır.
Tarihi ve turistik açıdan görülmesi gereken başlıca yerler; Kızkalesi , Yumuktepe, Kanlıdivane (Neapolis), Anamuryum Harabeleri , Viranşehir ( Soli), Tarsus- Aziz St.Paul Kilisesi, Silifke-Uzuncaburç, Karaduvar, Ayaş, Namrun Kalesi (Lampron), Alahan (Alacahan) Manastırı, Narlıkuyu,Zeus(Jupiter) tapınağı,Cennet Cehennem mağaraları, Çukurpınar Mağarası, Korikos Kalesi, Mamure kalesi, Aslanköy Kaya Mezarları, Adam Kayalar,Tarsus-Ulu Cami, Tarsus-Eski Cami Büyükeceli Kaya mezarları sayılabilir.
Mersin kıyılarının yaklaşık 108 km.lik bölümünü doğal kumsallar oluşturmaktadır. Bu plajlar kumsallarının ince ve temiz oluşu ve sualtı avcılığına uygun oluşundan dolayı tercih edilmektedir. Kızkalesi, Taşucu, Susanoğlu, Ayaş, Yemişkumu, Çeşmeli, Ören, Balıkova, İskele, Yenikaş, Ovacık, Büyükeceli ve Anamur Plajları bunlardan bazılarıdır.
Yaz aylarında aşırı nemden ötürü insanlar Toroslardaki çeşitli yaylalara göç etmektedirler. Mersin'de Gözne, Ayvagediği, Kızılbağ, Soğucak, Bekiralanı, Fındıkpınarı, Mihrican, Çamlıyayla, Namrun, Sebil, Tarsus'ta, Gülek, Erdemli'de, Sorgun, Güzeloluk, Küçükfındık,Silifke'de, Balandız, Gökbelen, Kırobası,Mut`ta Sertavul ve Kozlar,Gülnar'da Bardat, Tersakan ve Kozağaç Yaylaları, Mersin nüfusunun büyük bir bölümünün yaz aylarında konakladığı yerlerdir.
Ekonomi
Hızla hayata geçirilen GAP Projesi, Ataş Rafinerisi ve sahip olduğu geniş hinterland sayesinde Mersin Limanı, Türkiye’nin Akdeniz’deki en büyük limanı olma özelliğini taşımaktadır.
Kentin ticari açıdan önemi göz önüne alınarak, Türkiye’nin dört serbest bölgesinden birisi burada kurulmuş. 785.000 metrekarelik bir alan üzerine kurulan Mersin Serbest Bölgesi, başta tekstil firmaları olmak üzere yaklaşık 250 şirkete ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca, Mersin–Adana karayolu üzerinde cam, soda, gübre, tekstil, meyve suyu gibi sektörlerde faaliyet gösteren birçok önemli fabrika da bulunmaktadır.
Yat turizminin Doğu Akdenize kaydırılması amacıyla, uluslararası standartlara uygun yat limanı projesi geliştirilmektedir. 500 yat kapasiteli Mersin Ana Yat Limanı inşaatının altyapısı tamamlanmış olup yap-işlet-devret ihalesi yapılma aşamasına gelmiştir. Şehrin kendi adıyla anılan üniversitesi,Mersin Üniversitesi,1992 yılında açılmıştır. Şu an bünyesinde 11 adet fakülte ve 11 adet meslek yüksekokulu barındırmakta olup, gelişmekte olan bir üniversitemizdir.

Yüzölçümü:
15.853 km²Nüfus:
1.266.995 (1990)Doğu Akdeniz sahilinde, önemli bir liman kenti olan İçel , palmiye ağaçlarıyla gölgelenen yolları, şehir parkı, modern otelleri, yakınlarındaki tarihi kalıntıları ve sayısız kumsalları gezenlere her türlü olanağı sağlamaktadır.

Diğer taraftan Mersin, tarihte, Tarsuslu Aziz Paul adı ile ve Mark Antuan'ın Kleopatra'ya evlenme hediyesi olarak Alanya ile Mersin arasındaki toprakları vermesi ile hatırlanır.
Kizkalesi.jpg

Mersin kıyılarının yaklaşık 108 km.lik bölümünü doğal kumsallar oluşturmaktadır. Bu plajlar kumsallarının ince ve temiz oluşu ve sualtı avcılığına uygun oluşundan dolayı tercih edilmektedir.
Kulakköy, Taşucu, Susanoğlu, Kuruçay, Lamas, Yemişkumu, Kız Kalesi, Çeşmeli, Ören, Balıkova, İskele, Yenikaş, Ovacık, Büyük Ecelive Anamur Plajları bunlardan bazılarıdır.Tarih ve arkeoloji tutkunları; Neolitik Dönemden itibaren günümüze kadar kesintisiz iskanın yaşandığı Viranşehir (Pompeipolis), Roma Dönemi'nde inşa edilmiş bir Roma kentidir. Hıristiyanlık Dönemi'nde papalık olmuş 525'de depremle yıkılmıştır. Nekropol (mezarlık) tiyatro, hamam, su yolları, tapınak kalıntıları mevcuttur. Eski Cami, Osmanlı Dönemine ait (1870) önemli bir yapıdır. Çeşitli dönemlerde restorasyona tabi tutulmuştur. Roma Hamamı, ilginç mozaikleri ile büyük ziyaretçi kitlelerini ağırlamaktadır.

İLÇELER:

Mersin ilinin ilçeleri; Anamur, Aydıncık, Bozyaka, Çamlıyayla, Erdemli, Gülnar, Mut, Silifke ve Tarsus'tur.

Çamlıyayla: Çamlıyayla, tarihi Namrun Kalesi eteklerinde kurulmuş en büyük en eski yayla yerleşimidir. Toros dağlarının ormanla örtülü yamaçları pitoresk özelliğini koruyan yayla evleri bol güneşli yeşil ortamı, serin havası ile çok sayıda doğal güzelliği bünyesinde barındırır. En önemli tarihi kalıntısı ilçenin kuzey yamacında yükselen tepe üzerinde Namrun Kalesi (Lampron)dir.

Erdemli: Mersin'e 37 km uzaklıkta bulunan Erdemli ilçesi Kanlıdivane (Neapolis) antik kenti ile ünlüdür. Kanlıdivane, kule, bazilikalar, nekropol alanı ve sarnıçları ile etkileyici tarihi bir alandır.

Silifke: Silifke ilçesi, Büyük İskender'in generallerinden I. Seleukos tarafından kurulmuştur. İlçedeki gezilecek yerler; Silifke Kalesi, Meryemlik, Hagia, Thekla Bazillikası, Kubbeli Kilise, Uzuncaburç, Korykos, Kız Kalesi ve Narlı Kuyu'dur.

Gülnar: Gülnar ilçesi, Roma Kenti olan Gilindire ve Meydancık Kalesi ile ünlüdür.

Mut: Mut ilçesi, Mersin'e 160 km. uzaklıktadır. Yapım tarihi kesinlik kazanamayan Mut Kalesi, Karamanoğulları özelliklerini taşımaktadır. Alahan (Alacahan) Manastırı, V. yy yapıtıdır.

Mersinin Meydanları :D:D
Mersin Büyük Şehir Belediyesi Tarafından Yaptırılmıştır.

Galatasaray Meydanı

16_10_14_14273_a5b8c88a7e2afafc3eb5dfcf71774917.jpg







Fenerbahçe Meydanı

05112006baskan001.jpg






Beşiktaş Meydanı

74832834.jpg
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Cevap: Mersin Tanıtımı

Tarihi yer Eshab-ı Kehf-Kehf hadisesi Kur'anı Kerim' de ve diğer semavi kitaplarda Bas-ü badel mevt ( Yeniden dirilme ) inancının delilleri arasında gösterilir. Buna göre;
Efsus ya da Yarpuz denilen bir şehirde Dakyanus ( Dakyus ) adında bir zalim hükümdar halkı kendisine ve putlarına taptırırmış. Allah' ın varlığına ve birliğine inanan birkaç genç ise gizlice ibadet ederek bu zalimin buyruğu dışına çıkarlarmış.
Bunu haber alan Dakyanus' tan kaçan gençler, kendileri gibi inançlı bir çobana rastlarlar. Çoban ve Kıtmir adındaki köpeği de onlara katılır. Çobanın bildiği ve​
resim1.jpg
yanında su olan bir mağaraya sığınan Eshab-ı Kehf-Kehf burada uykuya dalarlar Kralın vezirleri mağarayı bulurlar. Ancak korkularından içeri giremezler. Eshab-ı Kehf-Kehf, burada ise çıkamayıp helak olsunlar diyerek mağaranın ağızını ördürürler.
Bunu haber alan Dakyanus' tan kaçan gençler, kendileri gibi inançlı bir çobana rastlarlar. Çoban ve Kıtmir adındaki köpeği de onlara katılır. Çobanın bildiği ve yanında su olan bir mağaraya sığınan Eshab-ı Kehf-Kehf burada uykuya dalarlar Kralın vezirleri mağarayı bulurlar. Ancak korkularından içeri giremezler. Eshab-ı Kehf-Kehf, burada ise çıkamayıp helak olsunlar diyerek mağaranın ağızını ördürürler.
Eshab-ı Kehf-Kehf, bir rivayete göre 309 sene bu vaziyette kalırlar. Uyandıklarında, acıktıklarından bahisle içlerinden Yemliha' yı şehire ekmek almaya gönderirler.
Şehirde, Dakyanus zamanından kalma para ile alışveriş yapmak isteyen Yemliha' dan şüphelenen halk, onu mahkemeye çıkartır. Mahkemede halini anlatan Yemliha, delil için kalabalığı mağaranın olduğu yere getirir. Ancak, mağarada kendisini bekleyen arkadaşlarının korkabileceğinden bahisle, içeriye yalnız girip onlara durumu anlatacağını söyleyerek ayrılır ve sır olup gider. Bu olay, zalim Dakyanus' tan yüzyıllarca sene sonra Allah' a inanmakla beraber ahirete ve yeniden dirilmeye inanmayan halk için müthiş bir mucize olur. Devrin kralının duaları da böylece kabul olmuş olur.
resm2.jpg


MAĞARA ARKADAŞLARI

Kur'an'ı Kerimde yer alan Kehf suresin'de mağara arkadaşlarının durumuna değinilmiş ancak ayrıntılı bilgi verilmemiştir.Kehf suresinin 9.ayetinde "Sen Eshab-ı Kehf'i ve Rakimi keramatlerimizden biri mi sandın "sözleri ile Hz. Peygambere seslenildikten sonra,mağara arkadaşları ile ilgili bilgi verilmeye başlanmaktadır.
(Bazı kimseler):” Onlar üçtür,dördüncüleri köpekleridir” diyecekler bunlar.(bazıları da):”onlar
beştir altıncıları köpekleridir”diyecekler.bunlar gaybı taşlamaktır.(bazıları ise):”Onlar yedidir,sekizincileri köpekleridir” diyecekler. Der ki:”Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir. Onlar hakkında bilgisi olan çok azdır”. O halde onlar hakkında,(sana bildirilen) açık deliller dışında bir münakaşaya girme ve onlar hakkında hiç kimseden bir şey sorma(Kehf suresi 22)
Hiçbir şey için “Bunu yarı yapacağım”deme! (Kehf suresi 23)
Ancak “Allah dilerse (yaparım)” (de). Bunu unuttuğun taktirde Rabbini an ve, “Umarım ki Rabbim, beni bundan daha yakın olan bir yola iletir”de!(Kehf suresi 24)
Onlar mağaralarında üç yüzyıl kaldılar. Buna dokuz yıl daha ilave etmişlerdir.(Kehf suresi 25)
Kur’an’ı Kerim de yedi uyurların isimleriyle ilgili herhangi bir ibare bulunmamakla birlikte halk arasında isimleri şöyledir: Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş, Debernuş, Şazenuş, Kefeştatayuş ve köpeklerinin ismi Kıtmir’ dir. Taberi’ ye göre mağara arkadaşlarının reisi Mekselina idi. Diğerlerinden üçü Dakyanus’un (Decius) sağ kolu diğer üçü ise sol kolu idiler. Kefeştatayuş ise yolda onlara katılan çoban olup Kıtmir de onun köpeğidir.
Selçuklular devrinde Eshab’ ül Kehf mağarasının Afşin yakınlarında olduğuna kesin şekilde inanılıyordu. Bunu 13. yy ın birinci yarısında Selçuklu devleti’ nin Maraş valisi Nusreteddin Hasan Bey’ in buraya bir tekke, mescid ve bir de medrese yaptırmasından anlıyoruz. Mescid incelendiğinde mağaranın önündeki küçük kilisenin mescide katıldığını kolaylıkla anlayabiliyoruz.
Kilisenin burada bulunması bizi önemli gerçeklere götürmektedir. Selçuklular devrinde külliyenin yapılması esnasında burada kilisenin bulunması Anadolu Hıristiyanları’ nın da mağara arkadaşlarının burada uyuduklarına inandıklarını gösterir.
Eshab' ül Kehf in Afşin’ de bulunduğu inancı Selçuklulardan sonra Dulkadiroğlu Beyliği ve Osmanlı Devleti zamanında da buranın ihya edilmesini sağlamıştır.
Kaldı ki Kur’ an’ ı Kerim’ deki Kehf suresinde yer alan 17. ayette ‘Güneşi, doğduğu zaman mağaralarının sağına eğilirken, battığı zaman da sol taraftan onları keser geçerken görürsün. Onlar mağaranın geniş bir köşesinde idiler.....’ şeklindeki ibare incelendiğinde ve Afşin’ de bulunan mağarayla karşılaştırıldığında birebir uyum gösterdiği bariz bir şekilde görülür.
Mağara arkadaşlarının Afşin’ de bulunan mağarada uyudukları kanıtlar tarafından gösterilmekle birlikte bizim asıl vurgulamak istediğimiz; bu gençlerin Allah’ a olan muhabbetidir.

HIRISTİYANLIK’TA ESHAB-I KEHF

Roma hükümdarı Decius Hırıstiyanlığı takip etmeye ve hırıstiyanları öldürmeye başlayınca asil bir aileden olan yedi kardeş dinlerini terk etmelerini isteyen Efesos valisinin aldırış etmediler ve yanlarında köpekleri de olduğu halde bir mağaraya sığındılar.Onları açlıktan öldürmek isteyen Hırıstiyanlık karşıtları mağaranın girişini duvar örerek kapattılar.Ancak bu iş sona ermeden önce bir hırıstiyan olayın içeriğini anlatan bakır levhayı yedi uyurların sığındığı mağaranın içine attı.
Aradan 158 veya 197 yıl geçtikten sonra,408 veya 447 yılında uyandılar.Bu inançlı kişiler bir gece uyuduklarını düşünüyorlardı.Yedi kardeş içlerinden birini yiyecek malzemeler almak üzere şehre gönderdiler.Dışarıya çıkan kardeş kapılardaki haç işaretlerini görünce çok şaşırdı.Elinde Decius döneminden kalma paralarla gezen bu genç halk tarafından ilgi ve hayretle karşılandı.
Efes Piskoposu, bu ilgi çekici olayı görmeleri için İmparator II. Teodosius ile imparatoriçeyi davet etti.
Hep beraber mağarada onları ziyaret ettiler.Bu inançlı kardeşler insanların dirileceklerini ispat ettikten sonra tekrar uykuya daldılar.
Yediuyurlar Hıristiyanlarca aziz olarak görülür.Şu anki durumunu bilmemekle beraber daha önce27 Temmuz’da Latin kiliselerince anılırlardı.Ortodoks kilisesine göre Yediuyurlar 4 Ağustos’ta mağaraya saklanmışlar, 22 Ekim’de de uyanmışlardır.Bu günlerde dini ayinler yapılır ve yortular arasında yer alırdı.Yediuyurların Latince adları şöyleydi; Maximianus ,Malchus(marhus) ,Martinianus, Constantinu, Dionysius,Iohannes,ve Serapio.
 
Mersinin Sahil Şeridi arkadaşlarım

Mersin Sahili bakalım güzelmi :D

adnan-menderes-bulvarı-hayatmersin.jpg
mersin.jpg
Mersinde-Ev-Alımı-İçin-Köklü-Bir-Adres.jpg
Mersin-il-merkezi.jpg
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
İçel Mağaraları

MAĞARA TURİZMİ
İçel Mağaraları

Yalan Dünya Mağarası

Yeri: İçel
Anamur-Silifke yolunda Aydıncıktan sonra Gülnar yol ayrımından itibaren 13 km. mesafede Sele Mahallesinin yaklaşık olarak 1 km. mesafede, kuzeybatısında Yalandünya tepesi mevkiindedir.
Özellikleri: Kısmen yatay, kısmen dikey tipindedir. Mağaranın içinde güzel görünümlü sarkıt, dikit ve kolonlar vardır. Bol miktarda mağara incileri de gözlenmektedir. Giriş kısmındaki büyük salonda dağınık biçimde seramik parçaları bulunmuştur.
Mağara karstik kalkerlerde açılmış olup iki giriş ağzı vardır. Giriş ağızları arasında mesafe yaklaşık 100 m. kadardır. Giriş ağızlarından biri kubbe şeklindeki bir örtünün üzerinde 8x6 m. ebadında büyükçe pencere gibi bir açıklık olup içeriye 17 m.lik iniş ancak özel merdivenle yapılabilmektedir.
İniş doğrudan doğruya, kalınlığı 30 m. kadar olan ebuli üzerine olmaktadır. Ebulinin eğimi yaklaşık olarak 40 derece kadardır. Buradaki büyük salon 92 m. uzunluğunda 67 m. genişliğindedir. 10 m. yükseldikten sonra küçük bir salona girilir. Bu salon 30 m. derinliğindeki kuyunun dibine kadar ulaşılmaktadır.
Cennet Obruk Mağarası
Yeri: İçel
İçel'in 63 km. güneybatısında Silifke ilçesine 22 km. uzaklıktadır. Obruka İçel-Silifke sahil yolu üzerindeki Narlıkuyu koyuna 1800 m.lik asfalt yolla ulaşılır.
Özellikleri: Çeşitli jeolojik hareketler ve yeraltı sularının aşınması sonucu ortaya çıkan obru İçel'de en ilgi çeken doğal oluşumlardan biridir.
Miyosen devrine ait kalkerler içinde alttan bir yeraltı deresine yaptığı erozyonla tavanın çökmesi sonucu oluşmuştur. Takriben 275x125 m. çapında ve en derin noktası kenarlarından itibaren 135 m. dir. Cennet obruğu güneye doğru meyilli bir kuyu halinde alçalır ve en aşağıda mağara şeklini alarak son bulur. Bu kusumda yeraltı suy seviyesinin yüksek olduğu sıralarda ortaya çıkan geçici göl yazın kurur.
Cennet ve Cehennem Obrukları aynı yeraltı mağara sisteminin üst kısmının çökmesiyle meydana gelmiş iki bacaya tekabül eder. Obruğa Romalılar döneminden kalma merdivenli bir patika ile inilir. Batı uçta Bizanslılara ait kilise kalıntıları vardır.
Cehennem Obruk Mağarası
Yeri: İçel
İçel'in 63 km. güneybatısında, Silifke İlçesine de 22 km. uzaklıktadır. Cennet Obruğunun 75 m. kadar doğusundadır.
Özellikleri: Miyosen devrine ait kalkerler içinde attan bir yeraltı deresinin yaptığı erozyonla tavanın göçmesi sonucu oluşmuştur. 50x75 m. boyutlarında, elips biçimindedir. Cennet Obruğuna nazaran daha dar ve diktir. Tavanın göçmesi sonucu Obruğun dibine yığılan molozlar, batıdan doğuya doğru yaklaşık 30 derecelik bir eğimle alçalmaktadır.
Cennet ve Cehennem Obrukları aynı yeraltı mağara sisteminin üst kısmının çökmesiyle meydana gelmiş iki bacaya tekabül eder.
Narlıkuyu Mağarası Yeri: İçel Silifke-İçel karayolunun Narlıkuyu Köyü içinden ayrılan asfalt yolla mağaraya ulaşılır. Özellikleri: Miyosen kireçtaşları içinde gelişmiş bir mağaradır. Cennet mağarasının 300 m. kadar batısında olup, giriş ağzı denizden 160 m. yükseklikte bulunmaktadır. 20 m. kadar yer yer dikey kısımları ihtiva eden dar bir girişten sonra mağara doğu-batı istikametinde devam eden geniş salonları ihtiva eder. Bu salonlarda çok miktarda sarkıt ve dikitler, kolonlar bulunmaktadır.
Mağara dışında otopark ve bekçi kulubeleri vardır. Mağara 1987 yılında turizme açılmıştır.


Mağara Turizmi
Mağara Araştırmaları
MTA Jeoloji Etütleri Dairesi bünyesinde kurulan Karst ve Mağara Araştırmaları Birimi, ekonomik potansiyele sahip mağaraların, bölge koşullarında kullanım alanlarını tespit etmek üzere çalışmalar yapmaktadır. Bu çalışmalar; Turizm Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Tarım
Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Orman Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Üniversiteler, Valilik, Belediyeler ve özel şahıslar tarafından desteklenmektedir. Bazı mağara araştırmaları Mağaracılıkla İlgili yurtiçi ve yurtdışı Kulüp ve Dernekler tarafından da yapılmaktadır.
Bu çalışmalarda mağaralar jeolojik, jeomorfolojik, hidrolojik-hidrojeolojik, meteorolojik ve biyolojik özellikleri ile incelenerek önemlerine göre 1/100 - 1/2500 ölçekli haritaları (plan ve kesitleri) çizilerek ekonomik olarak kullanım alanları belirlenmektedir. Daha sonraki aşamada ise turizme açılacak mağaraların mimari, elektrik ve çevre düzenlemelerinden oluşan Koruma ve Uygulama Projesi hazırlanmaktadır. Ayrıca mağaralardan geçen yeraltı nehirleri, hareket yönleri ilişkili oldukları yeraltı ve yerüstü akarsu havzaları, kirlenme odakları ile koruma yöntemlerine yönelik çalışma yapılmaktadır.


Mağara Turizmi
Mağaraların her biri farklı oluşumlara sahip. Durum böyle olunca her mağara size farklı bir dünya sunuyor. Zaman zaman sarkıt ve dikitler, zaman zaman göletler ve yer altı nehirleri, insanı heyecanlandıran derinlikler, on binlerce yıl önce insanlığa barınak olmuş ve bugünde izlerini bulabileceğiniz geçmişin izleriyle tanışabileceğiniz mağaralar... Bugün ise hala yarasalara ev sahipliği yapıyor bu insanı şaşırtan olağanüstü oluşumlar. Sizi yeryüzünün karanlık derinlikleri ile tanıştıran mağaralar açısından ülkemiz "Mağara Cenneti Ülke" durumunda.
TÜRKİYE'DE ÖNEMLİ BATIKLAR VE SU ALTI MAĞARALARI KEŞFEDİLMEYİ BEKLİYOR
Türkiye sularındaki önemli batıklar ve su altı mağaraları dalgıçlar tarafından keşfedilmeyi bekliyor.
 
Mersinde İz Bırakanlar

Cumhuriyet Dönemi Mersin Belediye Başkanları (Mersin)
Mitat Toroğlu 1929-1942
Hakkı Deniz 1942-1944
Fırat Morel 1944-1947
Yusuf Kılınç 1947-1950
Müfide İlhan 1950-1951
Fahri Merzeci 1951-1954
Zeki Ayan 1954-1957
Turgut Türkalp 1957-1957
Zeki Ayan 1957-1960
Niyazi Bengisu 1960-1960
Avni Çırnaz 1960-1960
Aziz Avman 1960-1961
Bahri Erkmen 1961-1962
Lütfi Hancıoğlu 1962-1963
Zeki Ayan 1963-1968
Muhittin Uyar 1968-1974
Fahri Öztürk (Vali) 1980-1981
Ferruh Güven (Vali) 1981-1982
A.Nazif Demiröz (Vali) 1982

Cumhuriyet Dönemi Mersin Valileri (Mersin)
Fahri Bey 1925-1927
Ali Rıza (Ceylan) 1927-1930
Tevfik Sırrı (Gür) 1931-1932
M.Faik Üstün 1932-1934
Hakkı Haydar Berksun 1934-1935
Rüknettin Nasihioğlu 1936-1939
Burhanettin Teker 1930-1940
İbrahim Saip Örge 1940-1943
Tevfik Sırrı Gür 1943-1947
Şefik Bicioğlu 1947-1949
Eşref Erkut 1949-1950
Şahin Canalp 1950-1955
Cavit Okyayüz 1955-1959
Turgut Eğilmez 1959-1960
Ömer Lütfi Hancıoğlu 1961-1964
Muhlis Babaoğlu 1964-1966
Etem Recep Boysan 1966-1968
Nihat Oğuz Bor 1968-1970
İhsan Aras 1970-1971
Bayram Turan Çetin 1971-1975
Necmettin Karaduman 1975-1976
Muzaffer Erdem 1976-1977
Naim Cömertoğlu 1977-1979
Fahri Öztürk 1979-1981
Ferruh Güven 1981-1982
Nazif Demiröz 1982-

Mersinli) Ahmet Kireççi(Mersin)
(1914-1979)
Güreşçi. Mersin’de doğdu. Fırıncı çıraklığı yaptı. Spora boksla başladı. Atletizm yaptı, bir mukavemet koşusundan sonra hastalandı, atletizmi bıraktı. Mersin itfaiye Komutanı memduh bey’in desteği ile Tarsus’ta yapılan karakucak güreşlerine katıldı ve birinci oldu. Bir süre serbest güreşerek para kazandı. Daha sonra İstanbul’a gitti ve Kumkapı Güreş Kulübü’nde çalışmaya başladı. 1933’te İzmir’deki Balkan Şampiyonası seçmelerinde Nuri Boytorun ve Adnan Yurdaer gibi büyük güreş ustalarını yenerek, Milli Takıma girdi, balkan şampiyonu oldu. 1936 Berlin Olimpiyatlarında 79 kiloda üçüncülük kazandı. Olimpiyat tarihinde derece alan ilk Türk sporcudur. 1937-1940’ta iki kez daha Balkan Şampiyonluğu’nu elde etti. 1948 Londra Olimpiyatları’nda grokoromen dalında ağır sıklet şampiyonluğunu kazanarak ününün doruğuna ulaştı. Bir daha mindere çıkmadı. Önceleri İstanbul’da, sonra da Mersin’de kahvehane açarak yaşamını sürdürdü.

M.Sami Aşar(Mersin-Tarsus)
(1932- )
Şair.Tarsus’ta doğdu. Tarsus’ta bir tekstil fabrikasında personel memurluğu yaptı.Yeni Adam gazetesinin Ahmet Remzi Yüreğir Şiir Ödülü’nü kazandı (1954). Varlık dergisince her ay düzenlenen şiir yarışmalarında ikinci kez birinci oldu (1959).
Başlıca eserleri: Vatanım (1949), Kırık Uyku (1970), Ağzına Kuşlar Konmuş (1972), Birazcık (1974), Kim Daha Sen (1976).


Behzat Ay(Mersin)
(1936- )
Roman ve öykü yazarı. Aslanköy’de doğdu. Düziçi Köy Enstitüsü’nü bitirdikten sonra, bir süre ilkokul öğretmenliği yaptı. İlköğretim müfettişlik kursuna katıldı. 1965-1967 arasında Siirt’te ilköğretim müfettişi olarak çalıştı. Müfettişlikten alınıp Erzincan’a ilkokul öğretmeni olarak gönderildi. Ankara gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümü’nü bitirdi. İstanbul’a atanarak liselerde rehber-uzman öğretmen olarak görevini sürdürdü. 1953’ten sonra Varlık, İmece, Öncü, Yelken, Sosyal Adalet, Yön, Türk Solu, Ant, Vatan, Akşam, Yansıma gibi dergi ve gazetelerde makale, öykü, röportaj ve gezi notları yayınlandı.

Eserlerinden bazıları: Köyden Geliyorum (gezi notları, 1961), Başkanın Ankara Dönüşü (öyküler, 1061), Dor Ali (roman, 1966), Gündoğusu (gezi notları, 1970), Sis İçinde (roman, 1973), Sürgün (roman, 1975


Atıf Yılmaz Batıbeki(Mersin)
(1925- )
Film yönetmeni.Mersin’de doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul’da Şişli Terakki Lisesi’nde yaptı. İstanbul Hukuk fakültesi’ne girdi, bir yandan da Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’ne ve Nuri İyem’in atölyesine devam etti. 1947’de birkaç arkadaşıyla “Tavanarası Ressamları Topluluğu”nu kurdu. Beş Sanat dergisinde sinema ve tiyatro üstüne eleştirileri yayınlandı. 1950’de Semih Evin’in yönettiği “Allah kerim” filminde yönetmen yardımcılığı ile sinemaya başladı. Bir yıl sonra “Mezarımı taştan Oyun” adlı filmle ilk yönetmenliğini yaptı ve öğrenimini yarıda bıraktı. O tarihten beri 110 filme imza atan Atıf Yılmaz’ın filmleri birçok ulusal ve uluslararası festivale katıldı ve pek çok ödül kazandı. Zeki Ökten, Yılmaz Güney, Şerif Gören, Ali Özgentürk, Halit Refiğ gibi ünlü yönetmenlerin yetişmesinde payı olan Atıf Yılmaz’a, 1991’de Hacettepe Üniversitesi tarafından "sanatta onursal doktora" payesi verilmiştir.
Piyasa romanlarını perdeye aktararak, bu uygulamayı başlatan ilk kişi oldu. Orhan Günşiray’la Yerli Film şirketini kurdu (1960).
Önemli filmlerinden bazıları: Gelinin Muradı (1957), Ah Güzel İstanbul (1966), Adak (1979),
Selvi Boylum Al Yazmalım (1977), Bir Yudum Sevgi (1984), Mine (1982), Adı
Vasfiye (1985), Aaahh Belinda (1985), Hayallerim Aşkım ve Sen (1987).


Saim Bugay(Mersin)
(1934- )
Heykeltıraş. Mersin’de doğdu.1967’de İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümü’nden mezun oldu. 1969-1974’de Paris merkez olmak üzere Fransa’da ( İngiltere, Danimarka, Almanya, Belçika, Hollanda, ve İtalya’da incelemeleri ile birlikte ) çalışma ve araştırmalarını ahşap heykeller uzmanlık alanında sürdürdü. 1975 yılında getirildiği Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki öğretim üyeliğini halen sürdürmektedir. Birçok kişisel sergi açan ve karma sergilere katılan sanatçı yedi ödül sahibidir.


Abdülkadir Bulut(Mersin-Anamur)
(1943-1985 )
Şair. İçel’in Anamur ilçesine bağlı Akine köyünde doğdu.Ortaöğrenimini Akşehir İlköğretmen Okulu’nda tamamladı. İçel’in ilçelerinde öğretmenlik yaptı. Şiirleri 1960’tan itibaren dergilerde yayımlanmaya başlandı. Asıl kimliğini 1970’li yıllardan sonra yazdığı şiirleriyle kazandı.Milliyet Sanat dergisinin açtığı “1974’ün En başarılı Genç Şairi” yarışmasında derece aldı. İlk şiir kitabı Sen Tek başına Değilsin 1976’da yayınladı. Onu Acılar Yurdumdur (1982), Yakımlar (1981) izledi. Genç şiir kuşağımızın önde gelen isimleri arasındadır. 1985 yılında geçirdiği bir trafik kazasında öldü.


Ethem Çalışkan(Mersin-Tarsus)
(1928- )
Gazeteci, ressam, hattat. Tarsus’un Göçük Köyü’nde doğdu. İlk ve Ortaöğrenimini mersin’de tamamladı. Yükseköğrenimini İstanbul Güzel sanatlar Akademisi Afiş Bölümü’nde yaptı. Prof. Sabri Berkel’den desen, Prof.Emin Barın’dan yazı, Prof. Namık Bayık’dan afiş ve grafik dersleri aldı. Anıtkabir’deki yazıtların yazılmasında Prof.Barın’a yazrdımcı oldu. Gazeteciliğe 1954’te Yeni Sabah gazetesinde ressam-kaligraf olarak başladı. Zafer, Öncü, Dünya, Akşam, Milliyet, Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Kitap kapakları, afişler yaptı. Atatürk’ün 100.doğum yıl afişleri bastı. Yapıtları çeşitli kişisel ve karma sergilerde sergilendi.

Sabri Çoksolmaz(Mersin)
(1920- )
Şair, öykü yazarı. Tarsus’ta doğdu. İlk ve ortaöğrenimini tarsus’ta yaptı. Balıkesir Eğitim Enstitüsü’nü bitirdi (1947). Çeşitli yerlerde öğretmenlik yaptı.
Başlıca eserleri: Âşıklar Dilinden, Kınalı Kuş, Annemi Unutamam, Şiir Demeti adlı şiir kitaplarıyla, İslam Hikayeleri, feleği Arayan Adam adlı öykü kitapları.

Haldun Dormen(Mersin)
(1928- )
Tiyatro oyuncusu ve yönetmeni. Mersin’de doğdu.İlköğreniminden sonra girdiği Galatasaray Lisesi’nde ilkez sahneye çıktı. Robert Kolej’in lise bölümünde ortaöğrenimini tamamladı. Yale Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nden mezun oldu (1952). Yurda dönüşünde Küçük Sahne’ye girdi, daha sonra burada yöneticilik yaptı. Bir süre sonra kendi adına Dormen Tiyatrosu’nu kurdu. Uzun süre burada oyunlar sahneye koydu. Tiyatroyu kapattıktan sonra, çeşitli basın organlarında sanat üzerine haberler yazdı.
TV için "Unutulanlar" adlı bir dizi hazırladı. 1966’da sinema yönetmenliği yaparak başarı kazandı. Yönettiği iki film de Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ödül kazandı. Son yıllarda çeşitli müzikaller sahneledi. "Bozuk Düzen", "Güzel Bir Gün İçin" gibi filmleri var.
Gazetelerde tiyatro üstüne yazılar da yazan Haldun Dormen, anılarını Sürç-ü Lisan Ettikse adlı bir kitapta topladı.

Musa Eroğlu(Mersin-Mut)
(1946- )

Saz ve söz sanatçısı.1946 yılında İçel’in Mut Kazası’nda doğdu. Ortaöğrenimini Mut’ta tamamladı.Kendi anlatımıyla özgeçmişi aşağıdadır:

Mut, 1953’lerde 2500 nüfuslu bir ilçeydi. Bizim köy Maçkuru Köyü. 1870’lerde Malatya’dan Adana’ya gelenlerin, Cumhuriyet öncesi siyasal yapının verdiği bir görüntünün yansımaları olan uçbeyliklerin teşekkülüyle oluşmuş bir yerleşim vardı. Hatta bizimkiler sanki burada beylerin olması gibi bir durum varmışcasına, buralara "üçbeylik, üçbeyler" derlerdi. Bu yerleşim alanından bizim köye sekiz km. bir mesafe vardır. O zamanlar davar güderek aileme katkıda bulunuyordum. O tarihlerde cumartesi öğlene kadar okullar açıktı. Bir pazarımız vardı. Pazartesi günleri davar güdüyordum. İki gün çalıştığımda, on kuruş para alıyordum. Ortaokullarda hocalarımız yöresel unsurlara, folklora, oyunlara çok önem veriyorlardı. Ortaokuldayken bir müsamerede bana "Karacaoğlan"ı oynatmışlardı. Saz çalıyordum. Saz çalma babadan-dededen kalma gelenekti, aslında. Bunu öğrenmek adeta zorunluluktu. Esasında bizim köyün dışında, Mut’tun diğer köylerinde saz çalmak-türkü söylemek pek yoktu. Yörede "Karacaoğlan"la ilgili geleneği, şenliği sürdüren bir köydü, bizimkisi. Çevrede davul-zurna dışında müzikal pek bir renklilik yoktu. O yüzden bizim köy biraz da dışlanmıştı, çevre köylerce. O Karacaoğlan şenliğindeki rolüm, beni çok etkiledi ve böyle sürüp gitti. Sürekli çalışarak, kendimi geliştirerek sanatımı bugünlere getirdim. Bu sanat ve her sanat için bir ömür yetmez aslında. Bir altyapı zaruri, okul zaruri tabii eğitim temel zaruriyet. Mut’ta bir folklor gurubu oluşturuldu. Ben orada görev aldım. O Karacaoğlan oyununun, beni peşinden sürükleyen o oyunun peşinden gittim hep.Gezebildiğim bölgelerde, Trakya hariç, Anadolu’nun birçok köyüne ulaştım. Sadece Çorum’da 340 köy gezdim. Anadolu’da gördüğüm şu; yaşamların inançların yüzde doksanı ortak. Gelenek ve görenekleri ortak. Yani ortak bir kültürleri var. Anadolu’daki kültür zamanla bir mozaiğe dönüşmüş. Biz kendi gelenek ve göreneklerimizi "şehirli kalıbı" içine oturtmaya çalışmışız. Şehirle özdeşleştirmeye çalışmışız. Halbuki, çok uzunca bir evrim bu. Belki göçebe yaşamı şehirli için garip gelebilir; ama şehirlinin büyük kısmı huzursuzdur, yaşamından. Kırsal alandan şehre göçte, yozlaşma yaşamış. Alt yapıya uyum yok. Sorunlar çok. Dil mesela, hiçbir zaman köydeki, obadaki, yayladaki insan şehirdekiler gibi konuşamaz. Konuşması da beklenemez. Benim için bile bu böyledir. Şehir bambaşka, şehircilik bambaşka bir şeydir. Bu taşınmayla gelen insanlar, korunmuyor. Kurban Bayramı’nda apartmanda kurban kesen insanının çaresizliğini düşünün. Halbuki o insan köydeyken, bunu çok doğal ve rahat yapıyordu. O kültür şehre taşınmamış demek ki. Kültürel öğeler budanmaya başladığı zaman, o güzel türkülerle yoğrulan insanların ileriye doğru bakışları da törpülenmiştir. Bu yüzden boşluktadır. Köyde doğmuş, büyümüş, olan biri olarak, her sene köyümü ziyaret ederim. Bu bir hasrettir. Bunu hiç ihmal etmedim. Şimdi köyle şehir, şehirli ve köy kökenliler arasında bir kopukluk var. Keşke bu kopukluk giderilebilse. Böyle bir toplumda müzikle, gelenekle, türkü de törpülenir.Anadolu’daki müzik formu incelenirse, Ege Bölgesi’nde geniş bir müzik formu olduğu görürüz. Mesela o zeybeklerdeki incelikler, etimolojik yapıdaki güzellik, estetik ne kadar hoş. Sözler çok az, müzik daha fazla. İç Anadolu’da sözler daha fazla, müzik daha az. Ege ve Karadeniz: Ege’de, ihtiyaçtan dolayı (sosyolojik nedenlerden taassuptan filan kaynaklanan) müzikli renklilik çeşitlilik var. Bunu çalıyor. Daha evvel ne yapıyor? Boğaz havası dediğimiz bir şey var. İlk önce havasıyla yüksek perdeden ihtiyaçlarını seslendiriyor. Bu ihtiyaç, bir alt yapıdan doğuyor. 30-40 bin kişilik konserler yapılıyordu, Ege’de. Müziklerin bu kadar çeşitli olmasının Grek Kültürü’yle mutlaka bir ilgisi var. Rodos’tan, Girit’ten derlenen türkülere baktığımız zaman, sadece sözleri farklı. Yunanca söylüyor, biz burada onun Türkçesi’ni söylüyoruz. Bu müzik, bu halkın alt yapısının rafineliğinin yansımasıdır. Doğu Anadolu’da ise, iki veya üç dört sesten oluşuyor melodiler. İç Anadolu’da da daha az. Karadeniz’de geçmişteki Pontusların torunları vardır. Ama bir kemençenin çalımı, hiç de küçümsenecek birşey değil. Tüm Anadolu’nun incelenmesi gerekiyor yani teker teker. 1965’te iki tane 45’lik yaptım. Dinsel motifli şeyler okumuştum. O günden bugüne 1979’de bir uzunçalar yaptım. 15 tane kaset yaptım. 45’likleri sayamıyorum. Daha fazla. Ayrıca sanatçı kardeşlerimle yaptığım ortak çalışmalar da oldu. 8 kaset var. "Muhabbet" adını vermiştik adına. En son Arif Sağ’la resital şeklinde yapmıştık. Bir de en son UNESCO için bir çalışma yaptım. UNESCO’dan Henri le’Comte isimli bir Asya müzikleri araştırmacısı, sürekli gezilerle, incelemelerle müzik çalışmaları yapıyor. Bütün Türki Cumhuriyetler’inde çalınan müzik araçlarının çoğunun CD’lerini yapmış, kayıtları kendisi yapıyor. Benimle de bağlantıya geçti ve benimle de CD çalışması yaptı. 1980’li yıllardan itibaren müzik yönetmenliklerim var. Birçok müzisyenin yetişmesinde katkılarım vardır. Belkıs Akkale, Bedia Akartürk, Selda Bağcan, Ümit Tokçan.... Anadolu’daki semahların kaybolmaması için, "Bin Yıllık Yürüyüş" isimli 90 dakikalık 2 CD semahları yaptım. Ticari amaçlı değildir bu. İleriye kalabilmesi için kaybolmasın diye. Bunu halk kültürüne bir katkı olarak görüyorum. Bunları yaşama geçirmek için, 1980’den(1983) sonra insanlara bağlama felsefesini öğretmek için de bir dershane açtım.


Hüseyin Gezer(Mersin)
(1920- )
Heykeltıraş. Ortaöğrenimini Balıkesir Necatibey Öğretmen Okulu’nda tamamladı. Bir yıl öğretmenlik yaptı. Askerlik görevini sürdürürken, hasan Âli Yücel’in özel ilgisiyle izinli sayıldı. 1944’te Güzel Sanatlar Akademisi’ne girdi. 1944-1948 yılları arasında Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümü’nde eğitim gördü. 1948-1950 yıllarında Paris’de Ecole Nationale
Superieure des Beaux-Arts ve Academie Julian Ecole du Louvre’a devam etti. İkisi yurt
dışında olmak üzere 16 sergiye katıldı. 37 adet anıt ve büst yaptı. Yurt genelinde katıldığı
yarışmalardan 16 ödül kazanan sanatçı, 1966-1969 yılları arası Devlet Güzel Sanatlar
Akademisi başkanlığı görevinde bulunmuştur.
Yapıtlarından başlıcaları: Resim ve Heykel Müzesi’ndeki Türbanlı kadın (1946), Efenin Aşkı (1951), Çocuk ve Ana (1967) gibi kompozisyonları, Geyve’deki Atatürk Anıtı (1960), Karabük demir-Çelik fabrikalarındaki Atatürk Anıtı (1961), Akhisar ve Balıkesir’deki Atatürk Anıtları (1962-1963), Ankara Hacettepe Üniversitesi’ndeki Atatürk Anıtı (1970), Mersin Kurtuluş Savaşı Anıtı (1975).


Haşmet Zeybek(Mersin-Tarsus)
(1948- )
Oyun yazarı. Tarsus’un Gülek Köyü’nde doğdu. Karaisalı Yatılı Ortaokulu’nda, Adana, Tarsus liselerinde okudu, bitirmeden çalışmaya başladı. Tiyatro oyunculuğuna Tarsus’ta başladı. 1962’de “Meydan Oyuncuları” tiyatro topluluğunu kurdu. İstanbul Şehir Tiyatroları’nda ve Dostlar Tiyatrosu’nda oyunculuk, yazarlık, yönetmenlik yaptı. Ankara ve İstanbul’da sergilenen “Irgat” adlı oyunu ile adını duyurdu. TRT 1970 Sanat Ödülleri Yarışması’nda “Toprak, Balta, Düğün ya da Davul” adlı oyunuyla başarı ödülü aldı. Çorum’daki Alpagut Linyit İşletmesi’nde işçilerin başlattıkları bir işçi yönetimini konu alan “Alpagut Olayı” oyunu Dostlar Tiyatrosu’nca 1974’te sergilendi.
Kerim Yund(Mersin-Silifke)
(1912-1997 )
Şair, yazar. Silifke’de doğdu. İlköğrenimini çeşitli illerde, ortaöğrenimini İstanbul orman Okulu’nda ve Ankara Gazi Eğitim Lisesi’nde tamamladı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Orman Genel Müdürlüğü’nde çeşitli görevlerde bulundu. İstanbul Orman İşletmesi avukatlığına atandı. 1939’larda hece ölçüsüyle yazdığı ilk şiirlerini Çınaraltı dergisinde yayınladı (1941-1943). Yeşil Türkiye, Türk Folklor Araştırmaları, Köy Postası, Ziraat Dünyası, ormancılık ve Kadın, Hatay Tarih Mecmuası, Türk Dili dergilerinde şiir, inceleme ve folklor araştırmaları yayınlandı.
Eserlerinden bazıları: Kokulu Çam (şiirler, 1940), Ağaç, Orman Üzerine Atasözleri ve Açıklamaları (1944), Prehistorik ve İlkçağlarda Türklerde Ağaç Medeniyeti (1947), Çocuklara Tabiat Hikayeleri (1948), orman (şiirler, 1949), İçel Antolojisi (1952), Camkese Böceği (1952), ordu ve Orman (1954), İçel Dağlarından Şiirler (1954), Silifke Türküsü (1961).


Turhan Oğuzbaş(Mersin)
(1933- )
Şair. İlköğrenimini Mersin İsmet Paşa İlkokulu’nda, ortaöğrenimini Mersin Lisesi’nde tamamladı (1955). İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi (1960). ABC, Yeni Vatan, Hey gazete ve dergilerinin sanat sayfalarını yönetti. Reklam şirketlerinde yönetici, prodüktör ve hukuk müşaviri olarak görev aldı. Serbest avukatlık yaptı. Akdeniz, Yelpaze, Varlık, Yeditepe, Hisar, Kaynak, Türk Dili gibi dergi ve gazetelerde şiirleri, yazıları yayınlandı.
Eserlerinden bazıları: İspanyol Meyhanesinde Seni Aradım (1964), yaşanmamış Mektuplar (1965), Gözlerin İstanbul Senin (1966), Sonbahar Rüzgarları (1967), Beyaz Kasımpatılar (1969).

Ümit Yaşar Oğuzcan(Mersin-Tarsus)
(1926- )
Şair.Tarsus’ta doğdu.İlköğrenimini Eskişehir İnkılap İlkokulu’nda (1937), ortaöğrenimini Konya Askeri Ortaokulu (1940) ve Eskişehir Ticaret Lisesi’nde tamamladı(1946);Osmanlı Bankası ve Türkiye İş Bankası’nda çalıştı, 1961’den sonra İstanbul’a yerleşti, “Ümit Yaşar Yayınevi”ni kurdu.
Şiire 1940’da Yedigün şairleri arasında başlayan; 1975’te 33 şiir, 4 düzyazı kitabı, 13 antoloji ve biyografik eser, toplam 50 kitap çıkarmış bulunan, şiir plakları, şarkı sözleri ve yergileriyle tanınan Oğuzcan, günümüzün en popüler şairidir. Genellikle Faruk Nafiz Çamlıbel duyarlılığında ve aşk, ayrılık, özlem temaları ekseninde çoğalttığı şiirini, 1973’te büyük oğlu Vedat’ın ölmesi üzerine, hayatın boşluğu, ölüm ve acı gibi derinliklere, öz ve biçim yoğunlaştırmalarına yöneltti. Şairlik başarısını, daha etkili, aruzla yazdığı rubailerinde gösterdi.4 kasım 1984 tarihinde öldü.
1967’ye kadar ki hayatı, eserleri hakkında yazılanlardan seçmeler “Ümit Yaşar/25. Sanat Yılı Jübilesi” adlı bir kitaptadır.
Eserlerinden başlıcaları: İnsanoğlu (1947), Dolmuş (1955), Aşkımızın Son Çarşambası (1955), Bir Daha Ölmek (1956), Kör Ayna (1957), İki Kişiye Bir Dünya (1957), Beni Unutma (ilk yedi kitabından seçmeler, 1959), Karanlığın Gözleri (1960), Akıllı Maymunlar (1960), Seninle Ölmek İstiyorum (1960), Üstüme Varma İstanbul (1961), Sahibini Arayan Mektuplar (1961), Yeni Dünya Rekoru (1961), Sevenler Ölmez (1962), Çigan Gözler (1962), Ötesi Yok (1963), Hüzün Şarkıları (1963), Bir Gün Anlarsın (1965), Sadrazamın Sol Kulağı (1965), Mihribana Şiirler (1965), Taşlar ve Başlar (1966), Seni Sevmek (1966), İnşallahla Maşallah (1966), Toprak Olana Kadar (1968), Göbek Davası (1968), Ben Seni Sevdim mi (1968), Halktan Yana (1969), Aşk mıydı O (1969), Önce Sen Sonra Ben (1971), Rubailer (1972), Yalan Bitti (1975), En Eski Yalnızlığımdın Sen Benim (1978), Dikiz Aynası (yergi şiirleri, 1982),
Acılar Denizi (1977) isimli kitabı, son kitabı dışında bütün şiirlerinden seçmeler kitabıdır. Diğer seçme şiirler kitabı Şiirle 40 Yıl (1982) adını taşıyor. Bütün Şiirleri Özgür Yayınları’nda basılıyor (4 cilt, 1982-1984).


Osman Şahin(Mersin)
(1938- )
Öykü yazarı. Mersin’in Aslanköyü’nde doğdu. İlk öğrenimini Aslanköyü’nde, orta öğrenimini Diyarbakır Dicle Köy Enstitüsü’nde tamamladı. Siverek çevresinde öğretmenlik yaptı. Gazi Eğitin Enstitüsü’nü bitirdikten sonra öğretmenliğini Malatya, İzmir ve İstanbul ve Trabzon’da sürdürdü. 12 Eylülde emekli edildi. Bir kitabı yüzünden kovuşturma geçiren Osman Şahin, bir buçuk yıl hapse mahkum edildi. Sanat hayatına, Cumhuriyet gazetesinin Kültür-Sanat sayfası ekinde yayımlanan “Kırmızı Yel” adlı öyküsüyle başlayan Osman Şahin, bu öyküsüyle TRT Hikâye Büyük Ödülü’nü kazandı. “Ağız İçinde Dil Gibi” adlı yapıtıyla da 1980 Nevzat Üstün Hikâye Ödülü’nü aldı. Halen yazı faaliyetlerini çeşitli gazete ve dergilerde sürdürmektedir.

Eserlerinden başlıcaları:Hikaye Kitapları:Kırmızı Yel (1971), Acenta Mirza (1974), Ağız İçinde Dil Gibi (1980), Acı Duman (1983), Kolları Bağlı Doğan (1988) , Ay Bazan Mavidir (1989), Selam Ateşleri (1993), Bütün Öyküleri (I ve II, 1999)
Roman:Başaklar Gece Doğar (1991).


Mete Şamilgil(Mersin)
(1934- )
Şair. Mersin’de doğdu. İlk ve ortaöğrenimini çeşitli il ve ilçelerde yaptı. Ortaöğrenimini İstanbul Haydarpaşa Lisesi’nde tamamladı (1951). İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ni bitirdi (1955). Bir ilaç fabrikasında çalıştıktan sonra serbest eczacı olarak çalışmaya başladı.
İlk şiirleri 1955’te İstanbul dergisinde çıktı. Yelken, varlık, Hisar dergilerinde şiirleri yayınlandı.
Eserlerinden başlıcaları: Gücengil Ayna (şiirler 1960), Cumartesi Acıları (şiirler, 1969), Islak Çizgilerde (şiirler, 1969).


Osman Şahin(Mersin)
(1938- )
Öykü yazarı. Mersin’in Aslanköyü’nde doğdu. İlk öğrenimini Aslanköyü’nde, orta öğrenimini Diyarbakır Dicle Köy Enstitüsü’nde tamamladı. Siverek çevresinde öğretmenlik yaptı. Gazi Eğitin Enstitüsü’nü bitirdikten sonra öğretmenliğini Malatya, İzmir ve İstanbul ve Trabzon’da sürdürdü. 12 Eylülde emekli edildi. Bir kitabı yüzünden kovuşturma geçiren Osman Şahin, bir buçuk yıl hapse mahkum edildi. Sanat hayatına, Cumhuriyet gazetesinin Kültür-Sanat sayfası ekinde yayımlanan “Kırmızı Yel” adlı öyküsüyle başlayan Osman Şahin, bu öyküsüyle TRT Hikâye Büyük Ödülü’nü kazandı. “Ağız İçinde Dil Gibi” adlı yapıtıyla da 1980 Nevzat Üstün Hikâye Ödülü’nü aldı. Halen yazı faaliyetlerini çeşitli gazete ve dergilerde sürdürmektedir.

Eserlerinden başlıcaları:Hikaye Kitapları:Kırmızı Yel (1971), Acenta Mirza (1974), Ağız İçinde Dil Gibi (1980), Acı Duman (1983), Kolları Bağlı Doğan (1988) , Ay Bazan Mavidir (1989), Selam Ateşleri (1993), Bütün Öyküleri (I ve II, 1999)
Roman:Başaklar Gece Doğar (1991).



Cavit Orhan Tütengil(Mersin-Tarsus)
(1921-1979)
Bilim adamı, eğitimci, yazar. Tarsus’un Sebil Köyü’nde doğdu. İlk ve ortaokulu Tarsus’ta okudu. Parasız yatılılık sınavını kazandığı İstanbul Haydarpaşa Lisesi’ni 1940’da bitirdi. Siyasal Bilgiler Fakültesi sınavını birincilikle kazandı, ancak Yüksek Öğretmen Okulu Felsefe Bölümü’ne girdi. Yüksek Öğretmen Okulu öğrencisi olarak 1944’te İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü ve 1958’de aynı üniversitenin İktisat Fakültesi’ni bitirdi.
1944-1953 yılları arasında Antalya ve Diyarbakır liselerinde felsefe, Kepirtepe ve Aksuköy enstitülerinde “meslek dersi” öğretmeni olarak bulundu. 1950-1951 öğretim yılını Milli Eğitim Bakanlığı’nca mesleki incelemelerde bulunmak üzere gönderildiği Fransa’da geçirdi. Askerliğini topçu subayı olarak Erzincan’da yaptı.
1953’te İktisat Fakültesi’nde sosyoloji asistanı olarak görev aldı. 1956’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde savunduğu “Montequieu’nun Siyasi ve İktisadi Fikirleri” adlı doktora tezi ile Türk Dil Kurumu Bilim Ödülü’nü kazandı 81957). 1960’ta “İçtimai ve İktisadi Bakımdan Türkiye’nin karayolları” adlı çalışmasıyla doçent oldu. 1962-1963 öğretim yılını, İngiltere’de geçirdi. Rıza Nur’un elyazması kitaplarını ve Ziya Gökalp’in Londra’da yayınlanan “ilk” yazısını bularak kamuoyuna tanıttı.
Arkadaşları ile birlikte 1942’de İstanbul’da Değirmen ve 1953’te Diyarbakır’da Çizgi adlı düşün ve sanat dergilerini çıkardı.
İktisat Fakültesi’nde ve fakülteye bağlı Gazetecilik Enstitüsü’nde öğretim üyesi iken anarşinin büyük boyutlara ulaştığı dönemde silahlı bir saldırı sonucu öldürüldü.
Eserlerinden başlıcaları: Ziya Gökalp’in Bibliyografyası (1945), Köy Enstitüleri Üzerine Düşünceler (1948), Ziya Gökalp Hakkında Bir Bibliyografya Denemesi (1949), Prens Sabahattin (1954), Ziya Gökalp Üzerine Notlar (1956), Dr.Rıza Nur Üzerine Üç Yazı (1965), Diyarbakır Basını ve Bölge Gazeteciliğimiz (1966), Köy Sorunu ve Gençlik (1967), Ağrı Dağı’ndaki Horoz (1968), Atatürk’ü Anmak ve Tamamlamak (1975), Temeldeki Çatlak (1975), Kırsal Türkiye’nin Yapısı ve Sorunları (1975).

Halil Uysal(Mersin-Anamur)
(1939- )
Şair. Anamur’un Gürleviş Köyü’nde doğdu. Ortaöğrenimini Mersin Lisesi’nde, yükseköğrenimini Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladı. Askeri yargıç olarak orduya katıldı. Sarıkamış, Sivas ve İzmir’de yargıç ve savcılık yaptı. “Türkü” adlı şiiri ile TRT 1970 Sanat Ödülleri Yarışması’nda başarı ödülü kazandı. Şiirleri Dost, Türk Dili dergilerinde yayınlandı.
Başlıca eserleri: Yersu (1966), Alkoldönem (1968).


Zekai Yiğitler(Mersin)
(1940- )
Şair. Mersin’de doğdu. Ortaöğrenimini Akşehir İlköğretmen Okulu’nda, yükseköğrenimini İstanbul Eğitim Enstitüsü’nde tamamladı. Tarsus, Elbistan ortaokullarında Türkçe öğretmenliği yaptı.
Eserlerinden başlıcaları: Mavi Güvercin (şiirler, 1961), Kutup Gülü (şiirler), Susan Toprak (şiirler, 1972), Öğretmenim (1975), Savaşın Soluğu (1976).
 
Ekonomisi

İçel Türkiye’nin her bakımında en gelişmiş illerinden biridir. Bu gelişmenin başta gelen sebepleri topraklarının çok verimli olması, sanâyi bakımından ileri durumda bulunması, mâden bakımından zengin oluşu, Mersin limanının faaliyeti ve Mersin petrol rafinerisinin bulunuşudur.Gayri sâfi hâsılanın (Brüt gelirin) % 40’ı sanâyi, % 30’u tarım ve % 10’u ticâret sektöründen elde edilir.İçel her yönüyle zengin bir ilimizdir.Yurdumuzda çokyönlü, gelişmeye elverişli bölgelerden biri de İçel’dir.

Tarım: Faal nüfûsun çoğunluğu tarım sektöründe çalışır.Tarım (bitkisel) yapılan topraklar % 25’tir.

İçel’de yetişen tarım ürünleri çok çeşitlidir. En çok tahıl ekimi yapılır. Tarım ürünleri seneden seneye artmaktadır. Elde edilen başlıca tarım ürünleri, buğday, arpa, çavdar, pirinç, nohut, mercimektir. Sanâyi ürünlerinden en çok pamuk yetişir. Ayrıca yerfıstığı ve susam yetiştirilir. İçel ilinde her çeşit sebze ekilir. Domates, biber, patlıcan, fasulye, kabak, bakla, bamya, hıyar, ıspanak, lahana, marul, soğan ve karnabahar, yetiştirilen başlıca sebzelerdir. Seracılık oldukça ilerde olup,Antalya’dan sonra en çok sera alanı İçel’de bulunur.Turungçiller bol miktarda yetişir.Üzüm, keçiboynuzu, zeytin, nar, muz, incir, erik, bâdem ve kayısı yetiştirilen diğer meyvelerdir.Kavun, karpuz da oldukça fazla ekilir.İçel ilinde modern tarım araçları kullanılır, geniş ölçüde gübreleme ve sulama yapılır.İçel Türkiye’nin tahıl, meyve ve sebze ambarlarından biridir.Türkiye’nin dört bucağına turfanda sebze vemeyve İçel’den gider.İçel, yalnız pamuk ambarı değil turfanda sebze ve meyve ambarıdır.

Hayvancılık: Hayvancılık dağlık bölgede ve yaylalarda yapılır. Arâzinin % 15’e yakını çayır ve mer’alık olmasına rağmen hayvan mal varlığı fazla değildir. Arıcılık gelişmiştir. Balıkçılık: Akdenizde geniş sâhilleri olmasına rağmen,balık üretimi iki bin tondan biraz fazladır.Mut’ta alabalık üretme çiftliği vardır. Tarsus,Berdan ve Tragon çayları tatlısu balıkları ile doludur.İçel balıkçılık için çok müsâittir.

Ormancılık: Mersin ili orman bakımından çok zengindir. Asırlar önce İçel tamâmen ormanlarla kaplıydı.Günümüzde ise arâzinin % 55’i orman ve fundalıklarla kaplıdır. Anamur’dan Tarsus’a kadar kıyı kuşağı fundalıklarla (makilerle) kaplıdır. Makiler arasında “Delice” denilen yabâni zeytin ve fıstık çamları bulunur. Maki kuşağından 2200 m yüksekliğe kadar sık ağaçlı ormanlara, daha yükseklerde bodur ve seyrek ormanlara rastlanır. 600 m yüksekliğe kadar olan ormanlarda meşe, sakız, tespih, mersin ve sandal ağaçları bulunur. Daha yükseklerde çeşitli çam türleri, köknar ve sedir ağaçları fazladır.Ormanların kapladığı saha 785 bin, fundalık alan ise 100 bin hektardır.Ormanlardan her sene 3500 ton reçine ve 250 bin m3 sanâyi odunu elde edilir.

Mâdenleri:İçel mâden bakımından da zengin sayılır. Krom, bakır, demir, kuvarsit, alüminyum, barit ve dolamit çıkarılır ve bir kısmı Mersin limanından dış ülkelere ihraç edilir.

Sanâyi:İçelAkdeniz bölgesinde Adana’dan sonra, sanâyi sektöründe en çok gelişmiş bir ildir. Başlıca sanâyi kuruluşları şunlardır:Anadolu Tasfiyehânesi (Rafineri) A.Ş. (ATAŞ)Senelik kapasitesi 5 milyon tona yakındır.Çukurova Sanâyi İşletmeleri A.Ş., Akdeniz Gübre Sanâyii A.Ş.,Çimento Sanâyii ve TicâretA.Ş. (ÇİMSA), Anadolu Çam Sanâyii A.Ş., Plâstik Sanâyii ve Ticâret A.Ş., Soda Sanâyii A.Ş., Mustafa SamanÇelik Döküm Makinaları Sanâyii A.Ş., AkdenizTuğla Beton Boru Fabrikası, Nârenciye Ambalaj Fabrikası, Kâğıt ve Karton Fabrikası, meyve suyu fabrikaları, mobilya atölyeleri,Çukurova İplik Dokuma Fabrikası, Çukurova Çırçır Pres Fabrikası, Sabun ve Deterjan Fabrikası, Yapıştırıcı Fabrikası, Buzdolabı Fabrikası, Akfa Akümülatör Sanâyii, Metal Kapak Fabrikası, Oska Profil Eşya Fabrikası, Güneş Isıtıcı ve Çelik Büro Sanayii, Treyler Îmâlâtı,Çelik Döküm ve Makina Sanâyii.

Ulaşım:İçel ili karayolu, denizyolu ve demiryolu ulaşımı bakımından çok müsâittir. Adana Havaalanından havayolu ulaşımı bakımından faydalanır.Türkiye’nin her köşesi ile ulaşım bakımından irtibâtı vardır. Akdeniz sâhillerini paralel olarak kat eden E-24 karayolu Anamur, Silifke,Erdemli,Mersin ve Tarsus’tan geçer. Ankara-Konya E-35 Karayolu Silifke’ye inerek E-24 karayolu ile birleşir. Ayrıca kaliteli devlet yolları ile Niğde-Sivas-Kayseri; Adana-Hatay; Adana-Gaziantep-Urfa ve Kahramanmaraş-Malatya yönlerine giden yollarla bağlıdır.İlçeleri köylere bağlayan yollar oldukça iyidir.
İçel denizyolu taşımacılığı bakımından çok önemli bir merkezdir. Bu limana senede gelen büyük gemi sayısı ortalama üç bindir. Bu liman Avrupa ve ABD ile Ortadoğu arasında bir transit merkezidir.Limanda 140 gemi barınabilmekte ve aynı anda 15 gemiye yükleme ve boşaltma yapılabilmektedir. 1961’de yapılan limanda biri 1593 m, diğeri 3933 m uzunlukta iki mendirek uzanır. 15 bin m2lik sundurmalı ve 40 bin m2’lik açık depolama alanı mevcuttur. Ayrıca ToprakMahsulleri Ofisinin Silosu,Et ve Balık Kurumunun Soğuk Hava Deposu, ATAŞ’ın akaryakıt depoları ve araçlar için park yeri ve limanda 20 rıhtım vardır. Mersin limanından başka Anamur,Taşucu ve Aydıncık’ta iskele; Aydıncık ve Karaduvar’da ise balıkçı barınakları bulunur. İçel, yurdumuzun batı, orta ve doğu bölgelerini birleştiren demiryolu ağına bağlıdır.Kütahya-Afyon-Konya istikâmetinden gelen demiryolu hattı Ulukışla’dan sonra iki kola ayrılır.Güneydoğuya uzanan kol Adana-Mersin sınırını tâkip ederek Yenice, Tarsus ve Mersin’e ulaşır. Bu hat daha çok yük taşımada kullanılır.
 
Coğrafi Bilgiler

İçel ilinin % 60’ı dağlar ve % 30’a yakını yaylalar, % 10’u ise bereketli ovalarla kaplıdır.

Dağları:İçel ilinde Batı ve Orta Toros dağları kıyıdaki ovaların gerisinde (kuzeyinde) bir duvar gibi yükselerek batı-doğu istikâmetinde uzanır. Anadolu’nun kara ikliminden gelen soğuk ve sert rüzgârlarını önler.İlin orta kısmını kaplayan Taşeli Yaylasının üzerinde de Toros Dağlarının Akdeniz’e uzanan kolları vardır. Akdeniz’e yaklaştıkça yükseklik azalır.Orta Torosların il sınırları içinde kalan kısmına “Bolkar Dağları” denir. İlinkuzey-batı sınırına paralel olarak uzanırlar. Başlıca dağları MedetsizTepe (3524 m),Yıldız Tepe (3134 m), Mor Dağ (2454 m), Büyük Eğri Dağı (2055 m), Avlama Dağı (1889 m), Karaçal Tepesi (2339 m), ÖrnekTepe (2150 m), Toldağ (1336 m),Sazlı Tepe (698 m) dir.Türkiye’nin en önemli yaylalarından biri olan Taşeli Yaylası,Anamur-Silifke-Mut ve Erdemli ilçeleri arasında kalır. Taşeli Yaylası kalker yapılıdır.İklimi serttir ve bu sebeple tarım alanı sınırlıdır. Fakat Göksu Irmağının aktığı vâdi verimlidir. Bolkar Dağlarının eteklerinde de derin vâdilerle oyulmuş yaylalar vardır.

Ovaları:İçel’in ovaları çok bereketli olup başlıca ovaları şunlardır Tarsus Ovası: Çukurovanın İçel sınırları içinde Tarsus Çayı (BerdanIrmağı) ile Seyhan Irmağı arasında kalan kısımdır. Yüzölçümü 85 bin hektar olup denizden yüksekliği 50 m’dir.Meyve, sebze ve Akdeniz bitkileri yetişir. Silifke Ovası: Göksu Irmağının taşıdığı alüvyonlardan meydana gelmiştir.On bin hektar olup sebze, kavun-karpuz, muz, üzüm, mandalina, portakal, tahıl, baklagiller ve pamuk bol miktarda yetişir. Berdan Ovası: Tarsus Ovası gibi Çukurovanın bir parçasıdır. Tarsus Çayı ile Torosların etekleri arasında kalan 40 bin hektarlık bereketli bir ovadır. En çok pamuk ekilir.Turunçgiller ve sebze de bolca yetişir. Anamur Ovası:Anamur Çayının ve bu çaya katılan derelerin taşıdığı alüvyonlardan meydana gelmiştir. 5x10 kilometrelik bir düzlüktür.Yüzölçümü 5700 hektara yakındır. Muzu meşhurdur. Pamuk, turunçgiller ve sebze tarımı yapılır.

Akarsuları:İçel sınırları içinde çok sayıda akarsu vardır. Bunların çoğunun boyu kısadır.Hepsi de Torosların eteklerinde meydana gelirler. Başlıca akarsular şunlardır:Göksu Irmağı: Taşeli Yaylasının sularını toplayarak Silifke yakınlarında denize dökülür. Bir kısmı Konya sınırları içinde kalan Göksu Irmağının uzunluğu 250 km’dir.Göksu, HadimGöksuyu ve Ermenek Göksuyu adlı iki kolun birleşmesiyle meydana gelir. Göksu Irmağının geçtiği Göksu Vâdisi tarıma elverişli olup çok bereketlidir. Tarsus Çayı:BolkarDağlarının güney eteklerinden çıkar. Uzunluğu 150 km olup, Tarsus’ta denize dökülür. Tarsus’un debisi (1 sâniyede akıttığı su miktarı) 9-40 m3 arasındadır.Limonlu Çay:130 km’dir. Erdemli yakınında denize dökülür.Sorgun Çayı: 90 km’dir. Denize dökülür. Aslanköy Deresi: 100 km uzunluğunda olup Mersin’den denize dökülür. Anamur Çayı:70 km uzunluktadır ve Anamur’dan denize dökülür. Bu akarsuların dışında pekçok küçük akarsu vardır. Efrenk Suyu ve Lamas Suyu bunlardandır.
Gölleri: İçel akarsu bakımından zengin olmakla berâber büyük göl yoktur. Denize yakın set gölü olan küçük gölçükler vardır. Bu set göller Silifke ilçesinde Akgül ve Keklik gölü ile Gülnar ilçesinde bulunan Hortu Gölüdür.
İklim ve bitki örtüsü

İklimi:İçel ilinde,Akdeniz iklimi hüküm sürer.Kıyıdan içeri doğru gidildikçe kara iklimi husûsiyeti görülür. Kıyılarda yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçer. Yüksek yerlerde yazlar serin ve kurak, kışlar soğuk ve kar yağışlı geçer. Senelik yağış miktarı 419-1032 mm arasında her ilçede değişiktir.Senenin akseriya 6 günü sıfır derecenin altında ve 6°C ile + 43°C arasında seyreder.
Bitki Örtüsü: İçel bitki örtüsü bakımından çok zengindir. Arâzinin sâdece yüzde 5’i tarıma elverişli değildir.Geri kalan toprağın yüzde 55’i ormanlık ve fundalıkla kaplıdır.Yüzde 25’i ekili ve dikili alanlardır. Yüzde 15’i çayır ve mer’alarla kaplıdır.Ovalar tahıl ve diğer ürünleri yetiştiren tarlalarla, kıyı şeridi muz ve turunçgil bahçeleri ve vâdiler meyve ağaçları ile kaplıdır.
 
Ekonomisi

İçel Türkiye’nin her bakımında en gelişmiş illerinden biridir. Bu gelişmenin başta gelen sebepleri topraklarının çok verimli olması, sanâyi bakımından ileri durumda bulunması, mâden bakımından zengin oluşu, Mersin limanının faaliyeti ve Mersin petrol rafinerisinin bulunuşudur.Gayri sâfi hâsılanın (Brüt gelirin) % 40’ı sanâyi, % 30’u tarım ve % 10’u ticâret sektöründen elde edilir.İçel her yönüyle zengin bir ilimizdir.Yurdumuzda çokyönlü, gelişmeye elverişli bölgelerden biri de İçel’dir.

Tarım: Faal nüfûsun çoğunluğu tarım sektöründe çalışır.Tarım (bitkisel) yapılan topraklar % 25’tir.

İçel’de yetişen tarım ürünleri çok çeşitlidir. En çok tahıl ekimi yapılır. Tarım ürünleri seneden seneye artmaktadır. Elde edilen başlıca tarım ürünleri, buğday, arpa, çavdar, pirinç, nohut, mercimektir. Sanâyi ürünlerinden en çok pamuk yetişir. Ayrıca yerfıstığı ve susam yetiştirilir. İçel ilinde her çeşit sebze ekilir. Domates, biber, patlıcan, fasulye, kabak, bakla, bamya, hıyar, ıspanak, lahana, marul, soğan ve karnabahar, yetiştirilen başlıca sebzelerdir. Seracılık oldukça ilerde olup,Antalya’dan sonra en çok sera alanı İçel’de bulunur.Turungçiller bol miktarda yetişir.Üzüm, keçiboynuzu, zeytin, nar, muz, incir, erik, bâdem ve kayısı yetiştirilen diğer meyvelerdir.Kavun, karpuz da oldukça fazla ekilir.İçel ilinde modern tarım araçları kullanılır, geniş ölçüde gübreleme ve sulama yapılır.İçel Türkiye’nin tahıl, meyve ve sebze ambarlarından biridir.Türkiye’nin dört bucağına turfanda sebze vemeyve İçel’den gider.İçel, yalnız pamuk ambarı değil turfanda sebze ve meyve ambarıdır.

Hayvancılık: Hayvancılık dağlık bölgede ve yaylalarda yapılır. Arâzinin % 15’e yakını çayır ve mer’alık olmasına rağmen hayvan mal varlığı fazla değildir. Arıcılık gelişmiştir. Balıkçılık: Akdenizde geniş sâhilleri olmasına rağmen,balık üretimi iki bin tondan biraz fazladır.Mut’ta alabalık üretme çiftliği vardır. Tarsus,Berdan ve Tragon çayları tatlısu balıkları ile doludur.İçel balıkçılık için çok müsâittir.

Ormancılık: Mersin ili orman bakımından çok zengindir. Asırlar önce İçel tamâmen ormanlarla kaplıydı.Günümüzde ise arâzinin % 55’i orman ve fundalıklarla kaplıdır. Anamur’dan Tarsus’a kadar kıyı kuşağı fundalıklarla (makilerle) kaplıdır. Makiler arasında “Delice” denilen yabâni zeytin ve fıstık çamları bulunur. Maki kuşağından 2200 m yüksekliğe kadar sık ağaçlı ormanlara, daha yükseklerde bodur ve seyrek ormanlara rastlanır. 600 m yüksekliğe kadar olan ormanlarda meşe, sakız, tespih, mersin ve sandal ağaçları bulunur. Daha yükseklerde çeşitli çam türleri, köknar ve sedir ağaçları fazladır.Ormanların kapladığı saha 785 bin, fundalık alan ise 100 bin hektardır.Ormanlardan her sene 3500 ton reçine ve 250 bin m3 sanâyi odunu elde edilir.

Mâdenleri:İçel mâden bakımından da zengin sayılır. Krom, bakır, demir, kuvarsit, alüminyum, barit ve dolamit çıkarılır ve bir kısmı Mersin limanından dış ülkelere ihraç edilir.

Sanâyi:İçelAkdeniz bölgesinde Adana’dan sonra, sanâyi sektöründe en çok gelişmiş bir ildir. Başlıca sanâyi kuruluşları şunlardır:Anadolu Tasfiyehânesi (Rafineri) A.Ş. (ATAŞ)Senelik kapasitesi 5 milyon tona yakındır.Çukurova Sanâyi İşletmeleri A.Ş., Akdeniz Gübre Sanâyii A.Ş.,Çimento Sanâyii ve TicâretA.Ş. (ÇİMSA), Anadolu Çam Sanâyii A.Ş., Plâstik Sanâyii ve Ticâret A.Ş., Soda Sanâyii A.Ş., Mustafa SamanÇelik Döküm Makinaları Sanâyii A.Ş., AkdenizTuğla Beton Boru Fabrikası, Nârenciye Ambalaj Fabrikası, Kâğıt ve Karton Fabrikası, meyve suyu fabrikaları, mobilya atölyeleri,Çukurova İplik Dokuma Fabrikası, Çukurova Çırçır Pres Fabrikası, Sabun ve Deterjan Fabrikası, Yapıştırıcı Fabrikası, Buzdolabı Fabrikası, Akfa Akümülatör Sanâyii, Metal Kapak Fabrikası, Oska Profil Eşya Fabrikası, Güneş Isıtıcı ve Çelik Büro Sanayii, Treyler Îmâlâtı,Çelik Döküm ve Makina Sanâyii.

Ulaşım:İçel ili karayolu, denizyolu ve demiryolu ulaşımı bakımından çok müsâittir. Adana Havaalanından havayolu ulaşımı bakımından faydalanır.Türkiye’nin her köşesi ile ulaşım bakımından irtibâtı vardır. Akdeniz sâhillerini paralel olarak kat eden E-24 karayolu Anamur, Silifke,Erdemli,Mersin ve Tarsus’tan geçer. Ankara-Konya E-35 Karayolu Silifke’ye inerek E-24 karayolu ile birleşir. Ayrıca kaliteli devlet yolları ile Niğde-Sivas-Kayseri; Adana-Hatay; Adana-Gaziantep-Urfa ve Kahramanmaraş-Malatya yönlerine giden yollarla bağlıdır.İlçeleri köylere bağlayan yollar oldukça iyidir.
İçel denizyolu taşımacılığı bakımından çok önemli bir merkezdir. Bu limana senede gelen büyük gemi sayısı ortalama üç bindir. Bu liman Avrupa ve ABD ile Ortadoğu arasında bir transit merkezidir.Limanda 140 gemi barınabilmekte ve aynı anda 15 gemiye yükleme ve boşaltma yapılabilmektedir. 1961’de yapılan limanda biri 1593 m, diğeri 3933 m uzunlukta iki mendirek uzanır. 15 bin m2lik sundurmalı ve 40 bin m2’lik açık depolama alanı mevcuttur. Ayrıca ToprakMahsulleri Ofisinin Silosu,Et ve Balık Kurumunun Soğuk Hava Deposu, ATAŞ’ın akaryakıt depoları ve araçlar için park yeri ve limanda 20 rıhtım vardır. Mersin limanından başka Anamur,Taşucu ve Aydıncık’ta iskele; Aydıncık ve Karaduvar’da ise balıkçı barınakları bulunur. İçel, yurdumuzun batı, orta ve doğu bölgelerini birleştiren demiryolu ağına bağlıdır.Kütahya-Afyon-Konya istikâmetinden gelen demiryolu hattı Ulukışla’dan sonra iki kola ayrılır.Güneydoğuya uzanan kol Adana-Mersin sınırını tâkip ederek Yenice, Tarsus ve Mersin’e ulaşır. Bu hat daha çok yük taşımada kullanılır.
 
Nüfus ve Sosyal Hayat

Nüfusu:1990 sayımına göre toplam nüfûsu 1.266.995 olup, 787.284’ü ilçe merkezlerinde 479.711’i köylerde yaşamaktadır.Yüzölçümü 15.853 km2 olup, nüfus yoğunluğu 80’dir.

Örf ve âdetleri: Çok eski zamanlardan beri bir yerleşim, eski ve orta çağlarda bir kültür merkezi olan bu bölge, birçok istilâlara uğramıştır.Yedinci asırda İslâm ordularının fethi ile İslâmiyet yerleşmiş ve kısa bir müddet sonra yeniden Bizansın işgâline uğramıştır. 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Selçuklu Türkleri tarafından fethedilen bu bölge Haçlı Seferleri sebebiyle yeniden Bizanslıların eline geçmiştir. 1224’te Türkler bu bölgeyi yeniden fethetmiştir ve 1224’ten bu yana devamlı Türk toprağı olan bu bölgede diğer kültürler silinmiş ve bölge Türk-İslâm kültürü ile yoğrulmuştur. Diğer kültürlerden geride sâdece bâzı târihî harâbeler kalmıştır.

Mahallî kıyâfet:İçel şehir ve köylerinde eski kıyâfetin yerini hâli hazırda kullanılan kıyâfet almışsa da, bâzı köy ve Türkmen Yörükleri anânevî kıyâfetlerini muhâfaza etmektedirler.Yörük elbiselerinin hepsi dokumadan yapılır. Kadınlar başlarına “poşu” denen başlık giyerler. Alnın üstüne “yağlık” bağlarlar. Uzunlamasına çizgili gömlek, alt kısma ise şalvar giyilir.Şalvarın üstüne enine çizgili bir önlük “öncek” takılır. Erkekler ceket yerine “aba” giyerler. Aba çeşitleri “beynamaz, sağaba ve gögaba”dır. Abalar işlemeli olup oba, oymak ve aşîretin sembolleri (simgeleri) işlenir. Aba altına açık yakalı beyaz gömlek giyilir.

Mahallî yemekler:Etli ve sebzeli yemekler yenir.Yemekler baharatlı ve fazla acılıdır.Her yerde rastlanan sebzelerin dışında ebegümeci, hindiba, sirken, ısırgan, kuzukulağı, domalan, meletöre ve kenger mahallî sebzelerdir. Bölgenin meşhur yemekleri ise kenger, çiğ köfte, kısır ve batırıktır. Kengerin tohumu kavrulup çekilerek kahve hâline getirilir. Buna “dağ kahvesi” denir. Ekşinar suyundan yapılan nar ekşisi sıcağa karşı dayanıklık verir.

Halk edebiyâtı:İçel bölgesinde halk edebiyâtı zengindir. Birçok halk şâiri yetişmiştir.Meşhur olanları:Karacaoğlan,KüçükKaracaoğlan, Âşık İrfânî,Deveci TopalMustafa, Âşık Rızâ, Kara Fevzi ve Âşık Natuvânî’dir.

Halk oyunları ve türküleri:

Bu bölgenin halk oyunları ve türküleri çok zengindir.Oyunlarda zeybek, halay, mengi ve samahlar başta yer alır. Bölgenin türküleri Türkiye çapında yaygındır.Silifke oyunları Türkiye ve dünyâca meşhurdur. Ata sporu güreş, Mersin ve civârında asırlardır yapılan bir spordur.Türkiye’ye Olimpiyatlarda ilk defâ madalya kazandıran Mersinli Ahmed’dir (Kireççi). 1936Berlin Olimpiyatlarında üçüncü, 1948 Londra Olimpiyatlarında birinci olmuştur.
Eğitim: İçel eğitim bakımından en ileri illerden biridir. Okulsuz köy yoktur. İlkokul çağındaki çocukların tamâmı okula gitmektedir.Okur-yazar nisbeti yüzde 85 civârındadır.İçel’de 92 anaokul, 849 ilkokul, 80 ortaokul, 11 meslekî ve teknik ortaokul 25 lise ve 25 meslekî ve teknik lise vardır.Çukurova Üniversitesine bağlı, MersinYüksek MeslekOkulu, Mersin Turizm İşletmecilik Yüksek Okulu ve Tarsus Yabancı Diller YüksekOkulu ile, Ortadoğu Teknik Üniversitesine bağlı Erdemli Deniz Bilimleri Yüksek Okulu bulunmaktadır.
 
Nüfus ve Sosyal Hayat

Nüfusu:1990 sayımına göre toplam nüfûsu 1.266.995 olup, 787.284’ü ilçe merkezlerinde 479.711’i köylerde yaşamaktadır.Yüzölçümü 15.853 km2 olup, nüfus yoğunluğu 80’dir.

Örf ve âdetleri: Çok eski zamanlardan beri bir yerleşim, eski ve orta çağlarda bir kültür merkezi olan bu bölge, birçok istilâlara uğramıştır.Yedinci asırda İslâm ordularının fethi ile İslâmiyet yerleşmiş ve kısa bir müddet sonra yeniden Bizansın işgâline uğramıştır. 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Selçuklu Türkleri tarafından fethedilen bu bölge Haçlı Seferleri sebebiyle yeniden Bizanslıların eline geçmiştir. 1224’te Türkler bu bölgeyi yeniden fethetmiştir ve 1224’ten bu yana devamlı Türk toprağı olan bu bölgede diğer kültürler silinmiş ve bölge Türk-İslâm kültürü ile yoğrulmuştur. Diğer kültürlerden geride sâdece bâzı târihî harâbeler kalmıştır.

Mahallî kıyâfet:İçel şehir ve köylerinde eski kıyâfetin yerini hâli hazırda kullanılan kıyâfet almışsa da, bâzı köy ve Türkmen Yörükleri anânevî kıyâfetlerini muhâfaza etmektedirler.Yörük elbiselerinin hepsi dokumadan yapılır. Kadınlar başlarına “poşu” denen başlık giyerler. Alnın üstüne “yağlık” bağlarlar. Uzunlamasına çizgili gömlek, alt kısma ise şalvar giyilir.Şalvarın üstüne enine çizgili bir önlük “öncek” takılır. Erkekler ceket yerine “aba” giyerler. Aba çeşitleri “beynamaz, sağaba ve gögaba”dır. Abalar işlemeli olup oba, oymak ve aşîretin sembolleri (simgeleri) işlenir. Aba altına açık yakalı beyaz gömlek giyilir.

Mahallî yemekler:Etli ve sebzeli yemekler yenir.Yemekler baharatlı ve fazla acılıdır.Her yerde rastlanan sebzelerin dışında ebegümeci, hindiba, sirken, ısırgan, kuzukulağı, domalan, meletöre ve kenger mahallî sebzelerdir. Bölgenin meşhur yemekleri ise kenger, çiğ köfte, kısır ve batırıktır. Kengerin tohumu kavrulup çekilerek kahve hâline getirilir. Buna “dağ kahvesi” denir. Ekşinar suyundan yapılan nar ekşisi sıcağa karşı dayanıklık verir.

Halk edebiyâtı:İçel bölgesinde halk edebiyâtı zengindir. Birçok halk şâiri yetişmiştir.Meşhur olanları:Karacaoğlan,KüçükKaracaoğlan, Âşık İrfânî,Deveci TopalMustafa, Âşık Rızâ, Kara Fevzi ve Âşık Natuvânî’dir.

Halk oyunları ve türküleri:

Bu bölgenin halk oyunları ve türküleri çok zengindir.Oyunlarda zeybek, halay, mengi ve samahlar başta yer alır. Bölgenin türküleri Türkiye çapında yaygındır.Silifke oyunları Türkiye ve dünyâca meşhurdur. Ata sporu güreş, Mersin ve civârında asırlardır yapılan bir spordur.Türkiye’ye Olimpiyatlarda ilk defâ madalya kazandıran Mersinli Ahmed’dir (Kireççi). 1936Berlin Olimpiyatlarında üçüncü, 1948 Londra Olimpiyatlarında birinci olmuştur.
Eğitim: İçel eğitim bakımından en ileri illerden biridir. Okulsuz köy yoktur. İlkokul çağındaki çocukların tamâmı okula gitmektedir.Okur-yazar nisbeti yüzde 85 civârındadır.İçel’de 92 anaokul, 849 ilkokul, 80 ortaokul, 11 meslekî ve teknik ortaokul 25 lise ve 25 meslekî ve teknik lise vardır.Çukurova Üniversitesine bağlı, MersinYüksek MeslekOkulu, Mersin Turizm İşletmecilik Yüksek Okulu ve Tarsus Yabancı Diller YüksekOkulu ile, Ortadoğu Teknik Üniversitesine bağlı Erdemli Deniz Bilimleri Yüksek Okulu bulunmaktadır.
 
Geri
Üst