Otizm, Dan Protokolü ve Öğrenme

Bilge Gökçen

Yeni Üye
Üye
Otizm, Dan Protokolü ve Öğrenme
Otizm genellikle ilişki kuramama, sosyal iletişim yokluğu, göz kontağı kuramama, dil gelişiminde güçlükler ve 'stimming' (öz uyarım) olarak bilinen tekrarlayıcı davranışlar olarak karakterize olan bir hastalıktır. Ama birçok geleneksel doktor otizmli çocukları rahatsız eden mide barsak sistemi, bağışıklık sistemi ve enfeksiyonlarla ilişkili sorunlarda uygun laboratuar testleri istememektedir. Neden?
Otizmin trafik kazaları gibi bir vaka olduğunu ve bunun nedenininde; Arızalı araç, bozuk yol, alkollu araç kullanmak, hatalı sollama, sürücü hataları olduğunu kabul edelim. Nasılki trafik kazalarının sonucu ölümlü, hasarlı, maddi hasarlı vs oluyorsa ve bunların yukarıda sayılan bozuk yol, sürücü hatası vs gibi bir nedeni varsa otizminde sosyal, duygusal, iletişimsel, davranışsal gelişim farklılığınında mutlaka bir nedeni var.
İşte yapılan araştırmalarda hedef bu nedenleri bulmaya çalışmak, nasılki bozuk yollar onarılıyorsa, alkollu araç kullananların ehliyeti alınıyorsa, hatalı kullanımlara karşı insanlar uyarılıyorsa hatta yaptırımlar uygulanıyor, cezalar kesiliyorsa, otizminde nedenlerini bulup onlar üzerinde çalışmak hedef bu...
Psikiyatri, tıbbın Ruh Hastalıklarını İncelemesi, Teşhisi, tedavisi ve önlenmesi konularında yoğunlaşan uzmanlık alanıdır. Psikiyatri eğitimi Psikopataloji, noroloji, norofizyoloji, psikoloji, psikanaliz, genetik, sosyal bilimler ve kamu ruh sağlığı gibi konuları kapsar. Bir çok açıdan klinik psikoloji ile aynı alanı kapsasa da psikiyatri, daha çok tibbi model eğilimidir. Yani davranış bozukluklarının, akıl hastalığının vb... FİZYOLOJİK, ORGANİK nedenlerini ön planda tutar. Tanım bu iken acaba uygulamada yapılanlar bunlar mı?
Hiç kimsenin bir hap yutup normale dönme umudu yok, bizler sanıldığı gibi geri zekalı ebeveynler değiliz. Elbetteki özel eğitimin önemi yadsınamaz ama çocuğumda gluten casein allerjisi varsa, asit.html' class="kelime">amino asit testleri bozuksa, kanında ağır metaller normalın 20 kat fazlası dolaşıyorsa onu o durumdamı bırakmalıyız. Herşey bir yana otistik çocukların sağlıklı ve kaliteli bir yaşam için tedavi hakları olduğunu düşünüyorum. Buna itirazı olan var mı? Benimde casein gluten alerjim var ve beni nasıl etkilediğini biliyorum peki çocuğumuzu o halde kendi halinemi bırakmalıyız, konuşamadığı için testlerdeki sonuçları görmezlikten mi gelmeliyiz. Pahalıymış, bu kadar komik bir mazeret görmedim, burada istenecek şey devletin bu testlerde vs ailelere destek olması. Her aile kendi olanaklarıyla birşeyler yapmaya çalışıyor neden çünkü kimse birlik olamıyor, herkes nedenini bilemese de birbirine karşı. Ben kızımın test sonuçlarını şuraya koysam anlarsınız ne demek istediğimi. Yurt dişindaki ağabeyim sayesinde gidip birçok testi ve tedaviyi orada yaptırabiliyorum ve aylıklarımızı son kuruşuna kadar bu işlere kullanıyoruz neden? Çünkü barsağındaki mantarı arttığında nasıl acı çektiğini görüyorum, günlerce tuvalete çıkamayıp kıvranıyor, acı arttıkça agrasifleşiyor. Ne zaman birileri bir şey olmaz canım diyip görmez tarafımızdan diyetini bozacak şeyler verse hiperaktivitesinin nasıl arttığını, davranışlarının nasıl bozulduğunu görüyorum. Diyeti onu dünyaya döndürüyor gibi, dikkatini toplamasına o kadar çok yardımcı oluyor ki. Peki bunların nedenlerini bilip önlem alarak yok etme olanağım varken risperdal verip uyutup, etkisizleştirmeli miyim? Bu mudur? Kendi deneyimlerim, çocuğumun davranışsal ve bilişsel semptomlarının uygun biyo-medikal tedavilerle belirgin şekilde geliştiğini bana gösterdi.
DAN! protokolü karşısına eğitimin konmasını anlayamıyorum ben. Bunlar beraber götürülmesi gereken şeyler. Duyu bütünlemesi, özel eğitim (aba, rdi vs.) DAN! protokolü... Ayrıca Dan protokolü her çocuğun kendisine özel bir tedavidir ve çocuğun test sonuçlarına göre yapılır. Ben Dan protokolü uygulayıcısıyım peki eğitim aldırmıyor muyum? Hala günde 4 saat özel eğitim alıyor, grupları saymıyorum. Ama 1 yıldır uyguladığım DAN protokolünden çok daha iyi neticeler aldığımda bir gerçek.
Ben bir ebeyen olarak bu hafta sonu istanbulda yapılacak 1. Uluslararası Otizm Konferansına gideceğim. Dünyada bu konuda uzman çok değerli insanların ağzından dinlemek için bazı şeyleri. Gelişmeleri öğrenmek gerek hele hele bu iş meslek olarak yapılıyorsa.
Yeri gelmişken öğrenme konusundada bir araştırmaya yer vermek istiyorum;
ÖGRENME İLE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR (Hiç eğitim almamış olanların bir beceriyi gösterebilmeleri üzerine)
Birinci araştırma KURTÇUKLAR üzerinde yapılmıştır. Belli bir grup özdeş kurtçuk alınmıştır. Bunlardan bir grubuna güneş ışığından korkmama öğretilmiştir.güneş ışığından korkmamayı öğrenen bu grubun sinir sistemi elektron mikroskopaltında indenmiş, merkezi sinir sisteminin belli bölgelerinde yeni akson vedendritlerin oluştuğu gözlenmiştir. Bu bölgedeki biyo-kimyasal yapı alınıp, hiç güneşe çıkmamış ikinci grup kurtçuğa enjekte edilmiştir. Bu enjekte edilen grup güneşe çıkarıldığında, birınci grubun gösterdiği korkma davranışlarını göstermedikleri gözlenmiştir. onların merkezi sinir sistemi elektron mikroskopaltında incelendiğinde, birinci grubun merkezi sinir sisteminde oluşan yapınınaynısının, ikinci grupta da oldugu bulunmuştur. Hiç güneşe çıkmayan üçüncügrubun merkezi sinir sistemi elektron mikroskop altında incelendiğinde, birinci veikinci grup kurtçuk!arda görülen dendirit ve aksonların bu grupta bulunmadığı saptanmıştır.
Ikinci araştırma lllionis Üniversitesinde William Greanough tarafından özdeşfareler üzerinde yapılmıştır. Bir grup fare Magnetoensefalografi denilen bir araca baglanıyor. Bu araç, beynin haritasını çıkarmada kullanılıyor ve öğrenme sırasında,beynin hangi bölgesinde elektrik akımlarınn yoğunlaştıgını ve bilginin hangi bölgeye kodlandıgmı gösteriyor. Birinci grup fareler, bu araca bağlandıktan sonra,bir labirentte hiç hata yapmadan yiyecegi bulma öğretiliyor. Ortalama 20 hatadansonra, hiç hata yapmadan bu fareler yiyecegi buluyorlar. Magnçtoensefalografi yardımıyla belirlenen öğrenmenin kodlandığı bölge açılıyor. Elektron mikroskopaltında her bir farenin bu bölgesi incelendiginde, yeni dendirit ve aksonlarınoluştuğu gözleniyor. Bu bölgede oluşan biyo-kimyasal yapı alınıp, hiç labirente girmeyen ikinci grup fareye enjekte ediliyor. Bu ikinci grup fare aynı labirente bırakılıyor. Ortalama üç hatadan sonra yiyeceği buluyorlar. Onların da beyin yapısı incelendiginde, birinci grup farenin beyin yapısındaki dendirit ve aksonların aynısı bulunuyor. Hiç labirente girmeyen farelerin beyin yapısında ise, bu özelliklere rastlanmıyor.
SONUÇ: Tüm bu verilere dayanarak öğrenmeyi, fiziksel uyarımlar sonucu beyindeoluşan biyo-kimyasal bir süreç olarak tanımlayabiliriz., Öğrenmeyi böyle elealdığımızda, gelecekte tüm okul sistemlerinin değişebilecegini söyleyebiliriz. Bununiçin insanın genetik yapısının tüm boyutlarıyla bilinmesi, hangi fiziksel uyarıcılarınhangi tür öğrenmelere neden oludugunun açık seçik saptanması, biyo-kimyasaldeğişmelerin neler oldugunun, nasıl etkile,diklerinin belirlenmesi, insan yapısının tüm haritasının çıkarılması gerekmektedir.
Kaynaklar
Eğitimin Biyoteknolojik Temelleri Doç. Dr. Veysel Sönmez
 
Geri
Üst