özürlüler Idaresi Başkani Dr. Mehmet Aysoy: Yasa Engelleri Aşti

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
özürlüler Idaresi Başkani Dr. Mehmet Aysoy: Yasa Engelleri Aşti
mehmet aysoy
Özürlülüğün önlenmesi ve özürlülerin sorunlarını çözmeye yönelik düzenlemeler getiren yasa nihayet çıktı. Gerçi bu yasanın kabulü bu kadar basit bir girizgahla anlatılamaz. Bürokrasideki dirençler göz ününe alınırsa uygulaması, yasanın çıkarılmasından daha kolay olmayacak. Bugüne gelinmesinde şüphesiz en büyük çaba Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanı Dr. Mehmet Aysoy'a ait. Bunun için pek çok şeyi göze aldı. Bundan sonrası ise bize düşüyor. Özürlü meselesi artık tüm toplumun sahip çıkması ve başarması gereken bir sınav. Bu sınavın zor ama gerekli sorularını Aysoy'a sorduk.

Özürlüler yasası nihayet çıktı, neler hissediyorsunuz?
Özürlüler konusunda temel bir kanunun çıkmış olması çok mutluluk verici. Ancak özürlülüğün sorunları çok temelde kanunlarla kolay bir şekilde baş edilebilecek bir şey değil. Ama bu kanunlar bir politika aracı olarak pozitif bir sürece yöneltiyor, devleti ve toplumu. İki yıla yaklaşan bir süre sırf bununla uğraştık neredeyse. Bürokrasinin her köşesinde sıkıntılarımız oldu. Açıkçası çıktığı ana kadar inanamadım.

Özürlülere yasa çıkarmak bu kadar zor muydu?
Özürlülerin her konusu zor. Gecenin ortasında, Meclis'in ortasında yasanın çıkması uzayınca bir özürlü arkadaşımız �Biz hem özürlü hem lanetlenmiş insanlar mıyız?' diye bağırdı. Onlar artık kendilerini sorgulamaya başlamışlardı. Bu bizim onlara asla vermememiz gereken bir duyguydu. Bir hayır işlerken insanları bu kadar incitmemek gerekirdi diye düşünüyorum.

Asıl sorun yasanın olmayışı mı, zihniyet mi?
Öncelikle bir zihniyet sorunu var ülkenin. Sosyal politika ile ilgili alanlara yabancı bir ülkede yaşıyoruz açıkçası. Böyle olduğu için de bir yasası yoktu özürlülerin. Hepimizin ayıbıydı bu.

Karşılaştığınız en büyük sıkıntı neydi?
Mevzuatımızda ve bürokraside homojen bir olgu olarak anlaşılıyor özürlülük. Halbuki özürlülük çok heterojen bir olgu. Her özür grubuna ayrı destek hizmetlerinin sunulması gerekiyor. Asıl hedefimiz bu. Bu ülkede sosyal hizmetlerde kamu tekeli var, devlet tekeli var. Sosyal hizmetler genel müdürlüğü sosyal sorunların bütününe çözüm üretmeye çalışıyor. Bu 1950'lerde terk edilen bir durumdu. Ve bizim hem sosyal hizmetlerdeki bu tekel yapıyı almamız gerekiyordu, hem de dünyada oluşmuş standartlarda sektör kuracak yapılanmayı sağlamamız gerekiyordu. Yeni sosyal hizmet yapılanmasını, yeni bir anlayışı ayrıntısıyla anlatmamız gerekiyordu. Sonuçta, üst çatıda, en tepede olmayan bir sosyal hizmet politikasını alttan özürlüler kanunuyla kurmaya çalıştık.

Temelde ne getiriyor yasa?
Bu kanunda iki bölüm var; özürlülerin ülkemizdeki sorunları yeniden tanımlanıyor, ve istihdam, eğitim, sağlık ve özürlülüğün önlenmesi gibi akla gelebilecek bütün alanlarda temel esaslar konuluyor. Bu esaslar doğrultusunda var olan mevzuat düzenleniyor. Özürlülerin yaşadığı sorunların bütününe bir yaklaşım getiriliyor. Ama bu bir başlangıç. Artık kamu idaresi merkezli olmayan, daha çok gönüllü kuruluşlar ve özel sektörü önceleyen hizmet sunumları bizim ülkemizde de olacak.

Özürlüler için en büyük sorunlardan biri ekonomik bağımsızlık. Bu süreçle bu sorun çözülebilecek mi?
Kamuda veya özel sektörde gerekli istihdam yapılmadığında bunun artık ciddi maddi bir yaptırımı olacak. Türk Ceza Kanunu'na yerleştirdiğimiz ayrımcılık maddesine en çok direnci özel sektör gösterdi. Son ana kadar hem AK Parti'yi hem CHP'yi etkisi altına almaya çalıştı. Ama hamdolsun bu delinmeden geçti. Çünkü istihdam ayrımcılıkla ilgili bir şey. Fakat özürlülerle ilgili istihdamın artırılamamasının nedeni özürlülerin vasıfsız olması. Biz bu vasıflandırmayla ilgili bölümlere yoğunlaştık. İşkur'a ve belediyelere bu konuda yetki verdik. Biz meslek edindirdiğimiz sürece özürlüleri daha kolay işe yerleştirebileceğiz. Onlar için bir iş sahibi olmak tam bir hayat. İş, tam bağımsızlık anlamına geliyor. Kendilerini gerçekleştirme anlamına geliyor.

Söz konusu yasa özürlülerin gündelik hayatlarını nasıl etkileyecek?
Bütün kamu binalarına ve belediyelerin hizmet verdiği alanlara en fazla 7 yıl içinde ulaşılabilirliğin sağlanmasıyla ilgili süre koyduk. Ve bugünden itibaren yeni ruhsat verirken mutlaka özürlü konusuna dikkat etmeleri gerekiyor. Bunu yapmadıkları zaman sorumlu hale gelecekler, çünkü bu kanunun müeyyidesi var. Ana kent belediyeleri bu konuda hazırlık içindeler zaten.

İnsan hakları içinde özürlü hakları nasıl yer tutuyor?
Bütün dünyada artık özürlülerle ilgili politikalar ayrımcılıkla mücadele kanunlarıyla yürütülüyor. Nasıl ki ırk, dil, din vs ayrımcılığı yapılamayacaksa bunlara bir de özürlülüğü ekledik. Özürlülük konusunu ayrımcılık içine dahil etmemek istedi bürokrasi. Bu konuda büyük mücadele verdik. Bu kanunun motorunun ayrımcılık olduğunu düşünüyoruz. Diğer halde ekonomik katkılar dışında iyi niyet mektubundan öteye geçmezdi bu kanun.

Özürlüler için özel düzenlemeler gerektiğini düşünenler var, bu doğru bir tercih mi?
Bu son derece tehlikeli bir durum. Bir ara, �özürlüye özel mezar' türünden haberler bile çıkmıştı. Ya da �görme özürlü parkı'ndan söz eden haberler. Biz her alanın özürlüye uygun düzenlendiği zaman bu tür özel ayrımlara gerek olmadığını düşünüyoruz. Doğrudan bir özürlüler hukukundan söz etmiyorum. İnsan haklarının altında özürlülük konusunu belirginleştiriyoruz şu anda. Bu konudaki ayrımcılık takibini de Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı takip edecek. Cinsiyet ayrımcılığıyla ilgili sorunu kim takip ediyorsa, özürlülükle ilgili ayrımcılığı da o takip edecek. Bizim hedefimiz ötekileştirmemek. Özürlük olgusunun hiçbir biçimde ötekileşmesini istemiyoruz. Özürlüye özel uygulamalarla bugüne kadar özürlülerin toplumdan dışlandığını biliyoruz. Özürlü otobüsü, özürlü parkı ve özürlü mezarına kadar giden çarpık bir politika bu. Şimdi ise her düzenlemede, her yapılan faaliyette özürlülerin dikkate alınmasından söz ediyoruz. Onun için de bu yasada mümkün olduğunca özel düzenlemeler yapmamaya gayret ettik. Farkında olmamak, gerekçe değil artık. Bu konudaki �duyarsızlık', �sorumsuzluk', �bilmiyorum' gerekçe olmaktan çıkacak artık. Bu insanlar bu toplumda yaşıyor. Özürlü oranı %12. Yarın bu yükselecektir yaşlanmayla paralel olarak. Özürlülük olgusunu kendi kültürümüz içerisinde tam yerleştireceğiz. Kolayla ya da zorla. Bu yasa, bu süreci açıyor.

Peki bir zihniyet devrimine de yol açabilecek mi?
Hemen olabilecek bir şey değil tabii. Ama özürlülük konusundaki yaklaşımları değiştirecek. Sadece devletin yaklaşımını değil, bütün vatandaşların.

Meselenin bir de özürlülüğün önlenmesi boyutu var�
Bu, işin aslında püf noktası. Özürlülüğün nedeni nedir diye sorduğumuzda, insanların %47'si akraba evliliği diyor, %40'lara yakını yoksulluk diyor. Bakın özürlülük, yoksulluğun ürünü değil. Doğrudan akraba evliliğinin sonucu da değil. Akraba evlilikleri çok cüzidir özürlü doğumda. Ama özürlülük bir durumdur. Bizim özürlü doğma oranlarımız AB ülkeleriyle aynı. Ama doğumdan sonra özürlü olma oranlarında yükselme var. Özürlülük tüketilebilecek bir olgu değil, yok edilemez. Asıl mesele O insanların bizlerle aynı ortamda yaşayabilmelerini sağlamak.

Burada sorumluluk daha çok özürlü olmayanlara düşüyor herhalde�
Kesinlikle. Özürlülerin sorunlarını özürlü olmayanlar çözecek. Özürlüler bu toplumda bizim kadar yaşama hakkı olan insanlar. Onlara küçük bir şey vererek konfor kazandırdık zannetmeyelim. Mesela uzun süre 1600 CC motor tartışması oldu. 1600 üstündekileri Maliye Bakanlığı lüks kabul etti. Özürlüler 1600'e kadar ÖTV ve KDV indirimi alabiliyorlar. Daha büyüğü lükse giriyormuş. Bunun özürlü için lüks olmadığını anlatmaya çalıştık. En son, tartışma nereye geldi biliyor musunuz, özürlü bir arkadaşımız takma ayaklarını çıkardı, �Bunları siz alın, mercedesimi de size veriyorum' dedi. Toplumun diğer kesimleri için lüks olarak tanımlanan şeyler o insanlar için ihtiyaç.

Az önce bir zihniyet devriminden bahsetmiştik. Anlattıklarınızdan bunun kolay olmayacağı anlaşılıyor�
Bu marjinal bir konu değil, bu lüks bir konu değil, bu özensiz davranılacak bir konu değil. Bu konudaki duyarlılığın tek bir göstergesi var, çözüm üretme gayreti. Onun dışındaki her şey lafı güzaf. Özürlü mü diyelim, engelli mi diyelim tartışmaları da onların sorunlarına çözüm üretecek şeyler değil. Önemli olan iş yapmak. Maalesef bu toplum özürlü çocuğu olan aileleri yalnızlaştırıyor. Çünkü özürlüye nasıl davranacağını bilmiyor insanlar. Türkiye'deki en büyük sorun okullardaki bütünleştirme. Normal eğitim alabilen bir özürlüyü normal bir sınıfa koyuyoruz, okul aile birlikleri toplanıyor, çocuklarımızın psikolojisi bozuluyor diyor bize. Bu toplum burada henüz. Düşünebiliyor musunuz, biz özürlülerin topuma tam katılımından söz ediyoruz, aileler kalkıp bizim çocukların psikolojisi bozuluyor diyor. Buna kimsenin hakkı yok. Özürlülük ne bir hastalıktır, ne de utanılacak bir şeydir. Siz bu davranışınızla o özürlü çocuğun ailesini yıkıyor, öldürüyorsunuz. Kendi çocuğunuzu öne çıkarmak için o çocukları yok sayıyorsunuz. Üstelik bunlar eğitimli aileler. Bu sorunları biz lüks semtlerde yaşıyoruz. Artık bunlardan söz etmememiz gerekiyor. Yani o çocuklar hayatları boyunca hiç mi özürlü görmeyecekler. Bunun adını �duyarlılık' veya �kendi çocuklarına özen' diye koyanlar var bu ülkede. Bu resmen bir dışlama ve bir ayrımcılık. Özürlü çocuklar kendi arkadaşlarıyla, kendi kardeşleriyle okula gitmeyi hak ediyorlar ve gidecekler. Bu haliyle biz ulaşılamaz bir toplumuz. Kadın, yaşlılar ve özürlüler için ulaşılamaz bir toplum. Biz bu kanunla sadece özürlülerle ilgili konuları düzenlemiyoruz, bir politika ve zihniyet oluşturmaya çalışıyoruz. Benim bu kadar heyecanla konuşmama neden olan şey de bu.

Yasa neler getiriyor?
İşe alım sürecinin hiç bir aşamasında özürlülerin aleyhine uygulamalara gidilemeyecek.
Hiç bir gerekçeyle özürlülerin eğitim alması engellenemeyecek.
Başkasının yardımı olmaksızın hayatını devam ettiremeyecek şekilde özürlü olduklarını sağlık raporu ile kanıtlayan ve bakacak kimsesi bulunmayanlara aylık bağlanacak.
Sosyal güvenliği olmayan 18 yaşından küçük şeker hastalarının insülün ve diğer ilaç giderleri, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu'ndan karşılanacak.
İşitme özürlülerin eğitim ve iletişimlerinin sağlanması için Türk Dil Kurumu "Türk işaret dili sistemi" oluşturacak.
Tüm kamu kurum ve kuruluşlarına ait resmi yapılar, yol, kaldırım, yaya geçidi, park ve spor alanları gibi umuma açık birimler ve toplu taşıma araçları, 7 yıl içinde özürlülere uygun hale getirilecek.
Özürlüler tek evleri için vergi ödemeyecek.alıntı
 
Geri
Üst