Paranoid Şizofreni Nedir? Belirtileri ve Tedavisi.

THESECRET

"Adalet olunca yiğitliğe lüzum kalmaz"
Paranoid Şizofreni Nedir? Belirtileri ve Tedavisi.
paranoid şizofreni nedir,paranoid şizofreni belirtileri,paranoid şizofreni özellikleri,paranoid şizofreni hastası nasıl anlaşılır,paranoid şizofreni hakkında bilgiler,paranoid kişilik bozukluğu,paranoid şizofreni tedavisi,

prnidşizfrni22.jpg


Şizofreni, kişide, sanrılar(hezeyanlar) ve varsanılarla(halüsinasyonlar) karakterize olarak görülen, düşünce ve duygulanım bozukluğu ile ortaya çıkan bir hastalık olarak tanımlanabilir. Şizofreni tanısı konulabilmesi için, en az 6 ay sürmesi gereklidir. Buna ek olarak da, en az 1 ay süreli “aktif evre belirtileri” adı verilen belirtilerden en az 2 tanesinin devam etmesi gerekmektedir. Aktif evre belirtileri olarak kastedilen belirtiler ise, hezeyanlar, hallüsinasyonlar, dezorganize davranışlar(anlamsız veya organize olmayan davranışlar), katatonik(çevrede olanlara tepkisiz ve hareketsiz kalma) davranışlar, olarak sıralanabilir.


Şizofreni hastalığının farklı alt tipleri vardır. Şizofreninin DSM IV-TR’ ye göre sıralanan alt tipleri; Paranoid şizofreni, Dezorganize tip, Katotonik tip, Farklılaşmamış Rezidüel tip olarak sınıflaması yapılmıştır.


Şizofreninin Alt tiplerini çok kısa tanımlarsak;

Dezorganize Tip; şizofreninin bu alt tipinin en belirgin özellikleri kişinin donuk ve uygun olmayan davranışlarıdır. Kişinin konuşmaları da, içerik ve tarz olarak dağınıktır. Günlük yaşamlarını sürdürme konusunda ciddi sorunları olur. Nöropsikolojik ve bilişsel testlerde performans göstermeleri zordur.


Katatonik Tip; şizofreninin bu alt tipinde en belirgin özellik, hareketsizlik, aşırı negativizmle birlikte psikomotor bozukluk göstermeleridir. (Balmumu duruşu) Bazen de aşırı hareketlilik olarak psikomotor bozukluk gösterebilirler.


Farklılaşmamış, rezidüel tip; şizofreninin bu alt tipinde, net ayrımlaştırılamamış belirtilerle karakterize olması söz konusudur. Diğer alt gruplar için belirginleşen özellikler görülemez. Belirtilerin süreleri de net değildir.


Paranoid şizofreni, hastalık sınıflamaları içerisinde, en kesin tanı koyulabilen ve özellikleri en az değişkenlik gösterenlerden biridir. Bu hastalığın başlangıcı genellikle sinsidir ve farkına varılması çok zor olabilir. Hastalığın başlangıcı diğer şizofreni tiplerine benzer, ancak diğer alt tiplere göre biraz daha ileri yaşlarda başlar. Ayırt edici özellikleri daha sonra sabitleşerek netleşir. Paranoid şizofrenler, nöropsikolojik testlerde veya diğer bilişsel testlerde çok az belirti verir, veya hiç vermediği de görülür.


DSM IV-TR’ nin bu hastalıkla ilgili tanı ölçütlerini aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür;

1. Karakteristik belirtiler; bir ay veya daha uzun süreli olarak aşağıdaki dört maddeden ikisinin bulunması.

a. Sanrılar(hezeyanlar)
b. Varsanılar(halüsinasyonlar)
c. Karmaşık, anlamlandırılamayan(dezorganize) konuşmalar
d. Davranışlarda bozulma
e. Duyuşsal donukluk, konuşmama(aloji),

2. Toplumsal ve Mesleki İşlevlerde Bozulmalar; kişinin sosyal ortamında veya iş ortamında, hastalığın başladığı dönemden daha olumsuz bir pozisyona gelmesi,

3. Zaman; kişide belirtiler ortaya çıkmaya başladıktan sonra en az 6 ay kalıcı olma özelliği gösterir.


Şizofreni psikiyatrik bozukluklar arasında, toplumda yaygın kabul edilebilecek bir hastalıktır. Dağılım olarak kadınlarda ve erkeklerde eşit olarak görüldüğü araştırmalarla rapor edilmiştir. Hastalığın seyrinin oldukça karmaşık olduğu rahatlıkla söylenebilir. Genellikle bu rahatsızlıkla birlikte kişi, sosyal ve mesleki yaşamda yavaş
yavaş gerileme ve belli aralıklarla yinelenen ataklarla sürer. Şizofreninin farklı tipleri bulunur. Bahsettiğimiz Paranoid Şizofreni bu şizofreni tiplerinden biridir.


Hastalığın başlangıcı genellikle, ergenlik çağında veya genç yetişkinlik çağında başladığı bilinmektedir.


Paranoid şizofrenler, kendilerini sosyal yönden izole ederek yaşamlarını sürdürmeye çalışırlar. Zamanlarının çoğunu hayal kurarak, kendi kendilerine anlamsız şeyler söyleyerek geçirirler. Yalnız kalmak daha çok tercih ettikleri bir durumdur. Kurdukları hayaller, kendileri üzerinde çok etkilidir ve günlük yaşamlarını düzenlemeyi olumsuz yönde etkiler. Çevreleri tarafından anlamlandırılamayan garip davranışları vardır.


Bu kişiler, kendilerine iltifat edilmesini bile olumsuz yorumlarlar. Kendilerine yardim edilme çabalarını, kendilerinin yetersiz algılanması olarak algılarlar ve bu nedenle geri çevirirler. Kıskançlık duygulanımları ile ilgili kanıtlar toplamaya çalışırlar. Kandırılacakları kaygısıyla ilişkilerinde kontrolü ellerinde bulundurma çabası içindedirler. Güvensizlikleri nedeniyle kendi baslarına yeterlilik gereksinimleri yüksektir.


Bireysel olarak kendi yaptıkları hatalarda bile, kendilerini suçsuz olarak algılarlar, o sırada çevrelerinde olan kişileri veya bir şekilde uygun gördükleri başka kişileri suçlarlar. Kurguladıkları veya hayal ettikleri, kendilerine yönelik tehditlere karsı, yasal yollara yönelirler. Bu kendilerine yönelik olarak algıladıkları tehditleri çevrelerinin onaylamasına gereksinim duyarlar. Kişilik yapılarında gerçeklerle bağdaşmayan, hayali “aşırı büyüklük, güçlülük, önemli bir birey olma” düşünceleri vardır. Kendileri için uygun bulmadıkları, yakıştıramadıkları olumsuz özellikleri yansıtma, yani, projeksiyon adı verilen savunma mekanizmasıyla, çevrelerindeki uygun buldukları diğer bireylere veya kurguladıkları hayali kişilere yansıtırlar.


Paranoid şizofrenlerin sanrı olarak tanımlanabilecek bazı düşünceleri vardır. Çeşitli sesler duyduklarını iddia edebilirler ve görüntülerden bahsedebilirler. İnsanların kendileri hakkında konuştukları, kendisine karşı özel bir ilgilerinin olduğu, kendisine komplolar kurulduğu gibi… bunlar pek çok konuda olabildiği gibi cinsel içerikli de olabilirler. Bu tür sanrılar, kişinin durumuna göre farklı zamanlarda ve farklı zaman aralıklarıyla ortaya çıkabilir. Bu kişilerin kurdukları sanrılar sistematiktir ve gerçekle hayali olayların farklı şekillerde karıştırılarak yorumlanması şeklinde ortaya çıkar. Oldukça geniş ve sistemli bir şekilde detaylandırılmıştır. Bu sanrısal sistemde kendilerinin çok önemli bir kişi olarak rolü olduğu özellikle vurgulanmalıdır.


Paranoid şizofrenlerin hezeyanlarında, birden çok hezeyan bir arada bulunabilir. Bu kişilerin gördükleri halüsinasyonlarda, gördükleri sanrısal temanın içeriği ile ilgili olur. Hezeyanlar genellikle işitsel halüsinasyonlarla ilgilidir.


Etiyoloji

Şizofreni ile ilgili ilk psikolojik modeli psikanalitik kuramcılar yapmışlardır. Freud, paranoid düşüncelerin eşcinsel isteklerle bağlantılı olduğunu ileri sürmüştür. Bu eşcinsel isteklerin yarattığı kaygıların ortaya çıkarttığı savunma mekanizmalarının, karşıt tepki oluşturma ve bu dürtünün kabul edilebilir hale getirilme çabası olarak açıklamıştır.


Psikanaliz ekolünde bazı araştırmacılarda yukarıdaki yorumda farklı olarak, ailenin rolü üzerinde durmuşlardır. Paranoid şizofrenlerin, erken çocukluk çağlarında anneleriyle ilişkilerinin olumsuz yöndeki etkileri üzerinde durmaktadırlar. Bu düşüncedeki psikanalistler, aşırı korumacı, dominant davranan, soğuk yapılı annelerin etkili olduğunu vurgulamaktadırlar. Bu yapıdaki annelerin, çocuğun egosunun gelişmesini olumsuz yönde etkilediği düşüncesini savunmaktadırlar.


Bazı çalışmalarda, şizofreninin, bireyin yaşadığı sosyal sınıfla negatif yönde bağlantılı olduğunu öne sürmektedir.


Tedavi


Paranoid şizofrenler kendilerinde psikolojik bir bozukluk olduğunu kabul etmezler ve tedavi görmeye gereksinimleri olmadığını iddia ederler.

Tedaviye razı olduklarında da gergin ve şüpheci bir davranış içerisine girerler. Terapilerde karşılıklı güven oluşturulması zor ve zaman alan bir durumdadır.

Paranoid şizofrenler için ilaç tedavisine(antipsikotik) öncelikli olarak gereksinim vardır. İlaç tedavisinde belli bir düzen sağlandıktan sonra terapötik yardım verilmeye başlanmalıdır.

Terapi esnasında özellikle sosyal yaşamlarının düzenlenmesi aşamasında davranışsal metotlar etkili olurlar. Davranışsal metotların, kişiler arası ilişkilerin düzenlenmesi üzerinde yoğunlaşması olumlu sonuçlar vermektedir.

Paranoid Şizofrenlerin ilaç tedavisi ve terapötik yardımın yanı sıra, özel ve destekleyici bir çevre, aile ortamı çok önemlidir.
 
Geri
Üst