PGT - Preimplantasyon Genetik Tanı

Bilge Gökçen

Yeni Üye
Üye
PGT - Preimplantasyon Genetik Tanı
Genetik biliminde son yıllardaki gelişmeler; tüp bebek yöntemleriyle geliştirilen embriyolarda genetik incelemeler yapılmasına imkan tanımaktadır. Bu yönteme “embriyoda genetik tanı” (Preimplantasyon Genetik Tanı) adı verilmektedir. Gebelik öncesi genetik tanı (PGT) adı verilen bu işlem; yumurta ve sperm hücrelerinin laboratuvar ortamında döllenmesi sonucunda gelişen embriyolardan 1 veya 2 adet hücre alınması ile gerçekleştirilmektedir.

Alınan hücrelerde özel yöntemler kullanılmakta ve doğacak bebekteki sayısal ve yapısal kromozom bozuklukları ile tek gen hastalıklarının (talasemi, orak hücreli anemisi, kistik fibrozis gibi) tanısı yapılabilmektedir. Böylece sağlıklı embriyoların anne adayına transferi ile sağlıklı bebeklerin doğması sağlanmaktadır.

PGT önerilen durumlar:

*
Anne veya babada sayısal veya yapısal kromozom bozukluğu saptanması
*
Anne ve babanın aynı tek gen hastalığını taşıması
*
Anne veya babada tek gen hastalığı bulunması
*
Yardımcı üreme teknikleri uygulanan çiftlerde başarı şansının arttırılması

  • 37 yaş ve üzerindeki kadınlar
  • Tekrarlayan gebelik kayıpları bulunan çiftler
  • Şiddetli erkek kısırlığı saptanan çiftler
  • Tekrarlayan tüp bebek denemelerinde başarısızlık

PGT, kalıtsal hastalık taşıyıcısı olan veya daha önce genetik hastalıkla doğan çocuk veya çocukları bulunan ailelerde sağlıklı bir bebek sahibi olmalarını sağlamak amacı ile uygulanmaktadır. Ayrıca tüp bebek veya mikroenjeksiyon gibi yardımcı üreme teknikleri uygulanacak olan çiftlerin de bu yöntemden faydalanmaları mümkün olmaktadır. Tüp bebek ve mikroenjeksiyon tedavisi için kabul edilmiş 37 yaş üzerindeki anne adaylarının bebeklerinde görülmesi muhtemel kromozom bozukluklarının tanımlanmasında PGT önemli bir yöntemdir.

Kromozom analizlerinde cinsiyet kromozomlarında anomali (45,X, 47,XXY, vb.) saptanan olgularda bu bozuklukların üreme hücreleri ile embriyoya aktarılması olasılığı yüksektir. Dengeli yapısal kromozom bozukluğu (translokasyon) saptanan çiftlerde ise bu riskler translokasyonun tipine göre %-65-80 arasında değişmektedir. Bu nedenle tüp bebek işlemi uygulanacak çiftlerde kromozom analizi mutlaka yapılmalıdır. Sayısal veya yapısal kromozomal bozukluk saptanan çiftlere bu konuda gerekli genetik danışma verilmeli ve olası riskler anlatılarak prenatal veya preimplantasyon genetik tanı önerilmelidir.

Tekrarlayan düşükleri bulunan çiftlerde yapılan araþtırmalarda, ilk trimestirdeki tekrarlayan erken gebelik kayıplarının %50-60’da, ikinci trimestirdeki düşüklerin %20-25’de, üçüncü trimestirdekilerin ise %5-10’da kromozom bozuklukluğu saptanmıştır. Çiftlerin birçoğunda kromozom yapıları normal saptanmakla birlikte bu kişiler bazı kromozomal bozukluklar için sadece üreme hücrelerini kapsayan mozaik yapıya veya segregasyon mekanizmasında defektlere sahip olabilirler. Klinik olarak çiftlerde bulgu olmamasına rağmen embriyo düzeyinde görülebilen bu bozuklar PGT ile saptanarak elimine edilebilmektedir.

Ayrıca birçok kez yardımcı üreme teknikleri kullanılmasına ve iyi kalitede embriyolar verilmesine rağmen gebelik sağlanamayan çiftlerin embriyolarında genetik bozuklukların varlığı söz konusu olabilmektedir.

PGT, infertilite problemi nedeni ile tüp bebek tekniklerinin uygulanacağı çiftlerde kullanılmakla birlikte asıl amacı genetik hastalıkların embriyo aşamasında tanımlanmasıdır. Bireylerin taşıdıkları kalıtsal hastalığı değişik oranlarda çocuklarına aktarmaları nedeniyle genetik hastalıkların çiftlerde ve embriyolarda belirlenmesi çiftlerin sağlıklı çocuk sahibi olabilmesi için önemlidir. Günümüzde DNA analizleri ile çok sayıda kalıtsal hastalığın henüz embriyo düzeyinde iken tanımlanması mümkün hale gelmiştir.
Dizi analizi yöntemiyle hastalığa neden olan ve mutasyon adı verilen kalıcı değişiklikler çok daha hassas ve etkili bir şekilde saptanabilmektedir. Bu sistemde DNA örnekleri öncelikli olarak özel bazı boyalarla işaretlenir. Sonrasında işaretlenmiş DNA örnekleri bir lazer okuyucu tarafından belirlenir ve elde edilen veriler bilgisayara aktarılır. Böylece genetik yapıdaki bozukluk belirlenmiş olur. Günümüzde β-talasemi, orak hücre anemisi, kistik fibrozis, hemofili gibi hastalıklara neden olan mutasyonlar belirlenmiştir. Bu hastalıklarda dizi analizi yönteminin kullanılması ile diğer DNA analizlerinin aksine mutasyonların büyük bir kısmı tespit edilebilmektedir.

Bu yöntemle, kalıtsal hastalık taşıyıcısı olan çiftlerin tüp bebek yöntemi ile elde edilen embriyolarından alınan hücrelerin DNA’sı “tek hücre PCR” yöntemi ile çoğaltılmakta ve hastalığa ait gen bölgesi dizi analizi yöntemi ile tanımlanabilmektedir. Sonuçta, kalıtsal hastalığı taşıyan embriyolar elenirken sağlıklı embriyoların transferi ile genetik hastalık taşımayan çocukların dünyaya gelmesi sağlanabilmektedir. Dizi analizi yöntemi ile talasemi, kistik fibrozis, hemofili ve duchenne muskuler distrofi gibi kas hastalıklarında da kalıtsal hastalık daha embriyo düzeyinde iken tanımlanabilmektedir

Dr. Hakan Berkil
 
Geri
Üst