Pulsuz Dilekçe [anne-babalar ve adayları lütfen okuyun]

zuzu65

Yeni Üye
Üye
Pulsuz Dilekçe [anne-babalar ve adayları lütfen okuyun]
pulsuz dilekçe cevap
Sevgili anneciğim, babacığım;

Bütün duygu ve düşüncelerimi dile getirebilseydim, size şunları söylemek isterdim:

Sürekli bir büyüme ve değişme içindeyim.
Sizin çocuğunuz olsam da sizden ayrı bir kişilik geliştiriyorum.
Beni tanımaya ve anlamaya çalışın.
Deneme ile öğrenirim.
Bana ayak uydurmakta güçlük çekebilirsiniz.
Oyunda, arkadaşlıkta ve uğraşlarımda özgürlük tanıyın.
Beni her yerde, her zaman koruyup kollamayın.
Davranışlarımın sonuçlarını kendim görürsem daha iyi öğrenirim.
Bırakın kendi işimi kendim göreyim.
Büyüdüğümü başka nasıl anlarım?
Büyümeyi çok istiyorsam da ara sıra yaşımdan küçük davranmaktan kendimi alamıyorum.
Bunu önemsemeyin.
Ama siz beni şımartmayın.
Hep çocuk kalmak isterim sonra.
Her istediğimi elde edemeyeceğimi biliyorum.
Ancak siz verdikçe almadan edemiyorum.
Bana yerli yersiz söz de vermeyin.
Sözünüzü tutamayınca sizlere güvenim azalıyor.
Bana kesin ve kararlı davranmaktan çekinmeyin.
Yoldan saptığımı görünce beni sınırlayın.
Koyduğunuz kurallar ve yasakların hepsini beğendiğimi söyleyemem.
Ancak, hiç kısıtlanmayınca ne yapacağımı şaşırıyorum.
Tutarsız davrandığınızı görünce hem bocalıyor, hem de bundan yararlanmadan edemiyorum.
Öğütlerinizden çok davranışlarınızdan etkilendiğimi unutmayın.
Beni eğitirken ara sıra yanlışlar yapabilirsiniz.
Bunları çabuk unuturum.
Ancak birbirinize saygı ve sevginizin azaldığını görmek beni yaralar ve sürekli tedirgin eder.
Çok konuşup çok bağırmayın.
Yüksek sesle söylenenleri pek duymam.
Yumuşak ve kesin sözler bende daha iyi iz bırakır.
"Ben senin yaşında iken..." diye başlayan söylevleri hep kulak ardına atarım.
Küçük yanılgılarımı büyük suçmuş gibi başıma kakmayın.
Bana yanılma payı bırakın.
Beni, korkutup sindirerek, suçluluk duygusu aşılayarak uslandırmaya çalışmayın.
Yaramazlıklarım için beni kötü çocukmuşum gibi yargılamayın.
Yanlış davranışım üzerinde durup düzeltin.
Ceza vermeden önce beni dinleyin.
Suçumu aşmadığı sürece cezama katlanabilirim.
Beni dinleyin.
Öğrenmeye en yatkın olduğum anlar, soru sorduğum anlardır.
Açıklamalarınız kısa ve özlü olsun.
Beni yeteneklerimin üstünde işlere zorlamayın.
Ama başarabileceğim işleri yapmamı bekleyin.
Bana güvendiğinizi belli edin.
Beni destekleyin; hiç değilse çabamı övün.
Beni başkalarıyla karşılaştırmayın; umutsuzluğa kapılırım.
Benden yaşımın üstünde olgunluk beklemeyin.
Bütün kuralları birden öğretmeye kalkmayın; bana sure tanıyın.
Yüzde yüz dürüst davranmadığımı görünce ürkmeyin.
Beni köşeye sıkıştırmayın; yalana sığınmak zorunda kalırım.
Sizi çok bunaltsam bile soğukkanlılığınızı yitirmeyin.
Kızgınlığınızı haklı görebilirim, ama beni aşağılamayın.
Hele başkalarının yanında onurumu kırmayın.
Unutmayın ki ben de sizi yabancıların önünde güç durumlara düşürebilirim.
Bana haksızlık ettiğinizi anlayınca açıklamaktan çekinmeyin.
Özür dileyişiniz size olan sevgimi azaltmaz;tersine, beni size daha çok yaklaştırır.
Aslında ben sizleri olduğunuzdan daha iyi görüyorum.
Bana kendinizi yanılmaz ve erişilmez göstermeye çabalamayın.
Yanıldığınızı görünce üzüntüm büyük olur.
Biliyorum, ara sıra sizi üzüyor, belki de düş kırıklığına uğratıyorum.
Bana verdikleriniz yanında benden istediklerinizin çok olmadığını da biliyorum.
Yukarıda sıraladığım istekler size çok geldiyse bir çoğundan vazgeçebilirim;
yeter ki beni ben olarak seveceğinize olan inancım sarsılmasın.
Benden "Örnek çocuk" olmamı istemezseniz, ben de sizden kusursuz ana-baba olmanızı beklemem.
Sevecen ve anlayışlı olmanız bana yeter.
Sizin çocuğunuz olarak doğmak elimde değildi.
Ama seçme hakkım olsaydı, sizden başka kimsenin çocuğu olmak istemezdim.

Sevgiler, Çocuğunuz
 
Cevap: Pulsuz Dilekçe [anne-babalar ve adayları lütfen okuyun]

Teşekkürler canım,ne kadar güzel anlatmışsın..Keşke karşılıklı olarak hepsini her ailede yaşayabilsek,o zaman hiç bir sorun kalmazdı..buna inanıyorum.
 
Cevap: Pulsuz Dilekçe [anne-babalar ve adayları lütfen okuyun]

Teşekkürler canım,ne kadar güzel anlatmışsın..Keşke karşılıklı olarak hepsini her ailede yaşayabilsek,o zaman hiç bir sorun kalmazdı..buna inanıyorum.


katılıyorum sana vıcdancım
 
...

Canım, Canımdan Çok Sevdiğim Biricik Yavrum,
Şimdi sessizce yatağının yanına geldim. Şu anda saat 23:30. Az önce Sevgi Bahçesinin Bahçıvanı adlı kitaba bakıyordum. Anne-babalara yazılan PULSUZ DİLEKÇE’yi okudum. Bu yazıyı okuyunca kendimi ve seni düşündüm. Sonra yerimden kalktım. Yavaşça, seni uyandırmadan odana geldim. Bir elin yanağının altında, saçların alnına yapışmış. Sen mışıl mışıl uyuyorsun. Gülümseyerek uyuyan yüzüne içim yanarak bakıyorum yavrum. İçimi sarsan bir pişmanlık dalgasıyla başucunda söylüyorum bunları…
Galiba ben seni hiç anlamadım yavrum, hatta hiç dinlemedin bile. Sen konuşmak istedikçe ben bir bahane bulup seni susturdum. Yorgun olduğumu, haberleri izleyeceğimi, TV’deki maçtan sonra konuşabileceğimizi söyledim. Ama sen o zamana kadar uyumuş oluyordun. Sabah sen okula, ben göreve gittiğim için zaten hiç konuşmuyorduk.
Sana her zamana gereğinden fazla sert davrandım. Sen okula gitmek için acele acele giyinirken, ödevini iyi hazırlamadığın, yüzünü iyi yıkamadığın ve esnediğin için seni azarlardım. Yatağını düzeltmedin, pijamanı yere attığın için sana avaz avaz bağırdım.
Kahvaltıda da her şeyine kusur buldum. Ekmeğini iyi çiğnemediğin, çayını üzerine damlattığın, kardeşinin koluna dokunduğun için sana çok kızdım. Kahvaltıdan sonra gelip beni öpmek istediğinde, “Çabuk gidip, yumurta bulaşmış ağzını yıka.” diye seni ittim. Sen yere düştün ve sessizce kalkıp lavaboya gittin. Ben dolmuşa yetişmek için ayakkabılarımı aceleyle giyerken sen yanıma gelip “Güle güle babacığım” dedin. Ama ben “Dik dursana kamburunu çıkartma öyle.” diye tersledim seni.
Aynı durum akşamüzeri de devam etti. Ben işten dönerken sen sokakta arkadaşlarınla oynuyordun. Beni görünce “Aaa babam geliyor.” diye oyunu bırakıp bana doğru koştun. Sonra da “Baba ne aldın, çikolata getirdin mi?” diye sordun. Ben kaşlarımı çatıp “Ne bu rezil halin, üstün başın kir içinde, pantolonunun dizi yırtılmış, ayakkabının boyası solmuş, bunların ne kadar pahalı olduğunu biliyor musun? Parasını sen verseydin daha dikkatli kullanırdın.” Kulağını çektim ve bir de tokat attı, seni arkadaşlarının önünde mahcup ettim. Düşünsene yavrum bunları yapan bir baba idi.
Hatırlıyor musun bu akşam yemekten sonra TV’de maç izliyordum. Sen yüzünde üzgün bir ifade ve gözlerinde kızgın bir bakışla içeriye girdin. Rahatsız ettiğin için sana dönüp sert bakınca bir an tereddüt ettin ve durakladın. “Ne istiyorsun?” diye sertçe bağırdım. Sen hiçbir şey söylemeden rüzgar gibi koşarak boynuma atıldın. Küçücük kolların, minicik ellerin ve Allah’ın kalbinde yaktığı sevgi ateşiyle sımsıkı sarıldın bana.
Bana olan o yüce ve sonsuz sevgini, seni terslemem, azarlamam ve sana bağırmam, ilgisizliğim bile söndürememişti. Sonra kucağımdan inip boynunu büktün ve usulca yatağına gittin. Ben ise maçı seyretmeye devam ettim. Maç bitince TV’yi kapatmak için kalktım. O sırada sehpanın üzerinde duran Sevgi Bahçesinin Bahçıvanı isimli kitabı gördüm. Şöyle bir bakmak istedim.
İşte yavrum ne olduysa o anda oldu. PULSUZ DİLEKÇE’Yİ okudum. O mektubu sanki sen bana yazmıştın. Bir daha, ardından bir daha okudum. Düşmemek için kendimi zor tuttum. Beynimi uyuşturan bir pişmanlık sardı beni. Kusur bulma alışkanlığı bana neler yaptırıyordu?
Biliyor musun yavrum bütün bunları seni sevmediğim için değil, senden çok fazla şey beklediğim için yapıyordum. Seni, seninle değil, kendi yaşımın ölçüsüyle ölçüyordum.
 
...

Canım, Canımdan Çok Sevdiğim Biricik Yavrum,
Şimdi sessizce yatağının yanına geldim. Şu anda saat 23:30. Az önce Sevgi Bahçesinin Bahçıvanı adlı kitaba bakıyordum. Anne-babalara yazılan PULSUZ DİLEKÇE’yi okudum. Bu yazıyı okuyunca kendimi ve seni düşündüm. Sonra yerimden kalktım. Yavaşça, seni uyandırmadan odana geldim. Bir elin yanağının altında, saçların alnına yapışmış. Sen mışıl mışıl uyuyorsun. Gülümseyerek uyuyan yüzüne içim yanarak bakıyorum yavrum. İçimi sarsan bir pişmanlık dalgasıyla başucunda söylüyorum bunları…
Galiba ben seni hiç anlamadım yavrum, hatta hiç dinlemedin bile. Sen konuşmak istedikçe ben bir bahane bulup seni susturdum. Yorgun olduğumu, haberleri izleyeceğimi, TV’deki maçtan sonra konuşabileceğimizi söyledim. Ama sen o zamana kadar uyumuş oluyordun. Sabah sen okula, ben göreve gittiğim için zaten hiç konuşmuyorduk.
Sana her zamana gereğinden fazla sert davrandım. Sen okula gitmek için acele acele giyinirken, ödevini iyi hazırlamadığın, yüzünü iyi yıkamadığın ve esnediğin için seni azarlardım. Yatağını düzeltmedin, pijamanı yere attığın için sana avaz avaz bağırdım.
Kahvaltıda da her şeyine kusur buldum. Ekmeğini iyi çiğnemediğin, çayını üzerine damlattığın, kardeşinin koluna dokunduğun için sana çok kızdım. Kahvaltıdan sonra gelip beni öpmek istediğinde, “Çabuk gidip, yumurta bulaşmış ağzını yıka.” diye seni ittim. Sen yere düştün ve sessizce kalkıp lavaboya gittin. Ben dolmuşa yetişmek için ayakkabılarımı aceleyle giyerken sen yanıma gelip “Güle güle babacığım” dedin. Ama ben “Dik dursana kamburunu çıkartma öyle.” diye tersledim seni.
Aynı durum akşamüzeri de devam etti. Ben işten dönerken sen sokakta arkadaşlarınla oynuyordun. Beni görünce “Aaa babam geliyor.” diye oyunu bırakıp bana doğru koştun. Sonra da “Baba ne aldın, çikolata getirdin mi?” diye sordun. Ben kaşlarımı çatıp “Ne bu rezil halin, üstün başın kir içinde, pantolonunun dizi yırtılmış, ayakkabının boyası solmuş, bunların ne kadar pahalı olduğunu biliyor musun? Parasını sen verseydin daha dikkatli kullanırdın.” Kulağını çektim ve bir de tokat attı, seni arkadaşlarının önünde mahcup ettim. Düşünsene yavrum bunları yapan bir baba idi.
Hatırlıyor musun bu akşam yemekten sonra TV’de maç izliyordum. Sen yüzünde üzgün bir ifade ve gözlerinde kızgın bir bakışla içeriye girdin. Rahatsız ettiğin için sana dönüp sert bakınca bir an tereddüt ettin ve durakladın. “Ne istiyorsun?” diye sertçe bağırdım. Sen hiçbir şey söylemeden rüzgar gibi koşarak boynuma atıldın. Küçücük kolların, minicik ellerin ve Allah’ın kalbinde yaktığı sevgi ateşiyle sımsıkı sarıldın bana.
Bana olan o yüce ve sonsuz sevgini, seni terslemem, azarlamam ve sana bağırmam, ilgisizliğim bile söndürememişti. Sonra kucağımdan inip boynunu büktün ve usulca yatağına gittin. Ben ise maçı seyretmeye devam ettim. Maç bitince TV’yi kapatmak için kalktım. O sırada sehpanın üzerinde duran Sevgi Bahçesinin Bahçıvanı isimli kitabı gördüm. Şöyle bir bakmak istedim.
İşte yavrum ne olduysa o anda oldu. PULSUZ DİLEKÇE’Yİ okudum. O mektubu sanki sen bana yazmıştın. Bir daha, ardından bir daha okudum. Düşmemek için kendimi zor tuttum. Beynimi uyuşturan bir pişmanlık sardı beni. Kusur bulma alışkanlığı bana neler yaptırıyordu?
Biliyor musun yavrum bütün bunları seni sevmediğim için değil, senden çok fazla şey beklediğim için yapıyordum. Seni, seninle değil, kendi yaşımın ölçüsüyle ölçüyordum.
 
Evlat sevgisi..Tarifini bilmiyorum..Nasıl tarif edilirki bu cennet.Tüm bunlar evlat sevgisini dillendirmede yine de yetersiz kalıyor.Çünkü bu sevgi anlatılamaz,yaşanır!..Yazdıklarınız beni çok duygulandırdı...Annesine ,babasına ve de kardeşlerine,biricik yeğenine tapan biri olarak..Evlat sevgisi bu saydıklarımdan daha öte sanırım.Canından can,kanından kan..Allah kimseyi sevdikleriyle sınamasın..Cümlesinin yavrusunu bağışlasın.
 
Evlat sevgisi..Tarifini bilmiyorum..Nasıl tarif edilirki bu cennet.Tüm bunlar evlat sevgisini dillendirmede yine de yetersiz kalıyor.Çünkü bu sevgi anlatılamaz,yaşanır!..Yazdıklarınız beni çok duygulandırdı...Annesine ,babasına ve de kardeşlerine,biricik yeğenine tapan biri olarak..Evlat sevgisi bu saydıklarımdan daha öte sanırım.Canından can,kanından kan..Allah kimseyi sevdikleriyle sınamasın..Cümlesinin yavrusunu bağışlasın.

amin beyzacım.inşallah bize en kısa zamanda tadarız o güzel sevgiyi duyguyu.
 
Geri
Üst