Sağlıklı bir gebelik için nelere dikkat etmeli?

Uzman SühaN

Administrator
Sağlıklı bir gebelik için nelere dikkat etmeli?
Normal ve sağlıklı bir doğum gerçekleştirebilmeniz için hamilelik döneminde ve sonrasında bilmeniz gerekenleri konunun uzmanlarıyla konuştuk. Bu yazıda okuyacağınız başlıklar şu şekilde:
Hamilelikte psikoloji, gebelik sırasında aşırı kusma, doğum yöntemleri ve doğru tercih yapmak için ipuçları, doğum sonrası annelik hüznü ve Postpartum Depresyon, hamilelikte egzersiz, doğum sonrası emzirme yara bakımı, uyku ve lohusalık, doğum sonrası ilk bir kaç hafta bebekle ilgili sık rastlanan sağlık sorunları
Hamilelikte annenin psikolojisi ve depresyon riski
Hamilelik döneminde anne adaylarının aşırı kilo almak ve eşinin artık kendisini beğenmeyeceği gibi bir takım endişeler, anne ve bebeğin sağlığını olumuz etkileyebiliyor. Uz. Psikolog Sevda Sevimli Yurtseven, hamilelik döneminde görülen psikolojik kaygılar, sorunlar ve bu sorunlarla başa çıkabilme yolları hakkında bilgi verdi.


s.jpg


Anne adayında duygu durum bozuklukları görülebiliyor
Çocuk sahibi olmaya karar vermek, ikili ilişkiden üçlü bir ilişkiye geçiş ile birlikte aile sisteminin yeniden düzenlenmesi demektir. Gerçekte var olan sistem, artık işlevselliğini yitirecek ve yerine farklı bir sistem kurulacaktır. Yapılan planlar ile gerçekler uyuşmayabilir. Ne kadar çok kesin kalıplı plan yapılırsa gerçekleşmediğinde hayal kırıklığı o kadar fazla olmaktadır. Hamilelik döneminde kadınlar hormonal değişimlerle beraber bebeği korumak için doğal olarak bebeğe yönelirler, merkez artık bebektir ve bebeğin sağlığı annenin sağlığı ile orantılı gelişmektedir. Özellikle beslenmeye dikkat etmek bu dönemde çok önemlidir. Hamilelik döneminde bulantı, iştahsızlık, yorgunluk ve uyku değişiklikleri görülebilir. Bu dönemde karmaşık duygular, kararsızlık, bebeğin sağlığı hakkında yoğun endişe hissedilebilir. Anne adayları sık sık “Nasıl bir anne olacağım? Eşimle ilişkim eskisi gibi olacak mı?” sorularını kendisine yöneltmektedir.

Kilo alırım endişesi ile yanlış diyet uygulamayın
Hamilelik döneminde anne adayının özellikle kendi bedeni ile ilgili endişeleri ve takıntıları ön plana çıkmaktadır. Kadınlar eşlerinin kendilerini beğenmeyeceği ve eskisi gibi çekici olmadıkları gibi endişelerle bu dönemde gereksiz diyet yapmamalıdır. Bu dönemde bebeğin sağlığı için yeterli besinlerin alınması çok önemlidir. Anne adayının kilo alımı ve beden değişikliği, hamilelik döneminden sonra sona ermektedir. Bu bilinçle yaklaşıldığında gereğinden fazla ya da az beslenilmemelidir.

Plansız gebeliklerde hamilelik depresyonu sık görülüyor
Anneliğe hazır olmak; bebeği taşımak, korumak, geliştirmek gibi kavramlara sahip olmayı ve bir canlının sorumluluğunu alabilme olgunluğunu gerektirmektedir. Özellikle plansız gebeliklerde bu olgunluk gelişmediğinden bebekten çok anne adayının kendi ile ilgili kaygıları ön plana çıkmaktadır. Eğer anne adayında yorgunluk, isteksizlik, alınganlık, sürekli ağlama hali, konsantrasyon güçlükleri ve aşırı öfke görülüyor ise “hamilelik depresyonu” söz konusu olabilir.

Eşin Desteğinin Eksikliği doğum sonrası depresyon riskini arttırır.
İyi iletişimin olduğu bir ilişkide, anne adaylarının eşi ile olan ilişkileri gelişir ve derinleşir. Hamilelik döneminde baba adaylarına da önemli görevler düşmektedir. Eşinin hamileliği sürecinde; kontrollere beraber gitmek, bebek ile ilgili alışverişlerde birlikte olmak, eşinin endişelerini önemsemek ve doğru şekilde iletişim kurabilmek önemlidir. Anne adayı bu dönemde hassas ve alıngan olur. Bu nedenle bebek bekleyen kadınların bedenindeki değişimler konusunda anlayışlı ve olumlu olmak, güzel sözlerle bu özel süreci birlikte geçirmek çok değerlidir.

Anne sütü vermeyenlerde doğum sonrası depresyonun biraz daha sık olduğu belirtilmiştir. Sosyoekonomik yetersizlikler, anne ve çocuk sağlığı ile ilgili sorunlar depresyonu arttırmaktadır. Bebeğin bakımı, ev işleri varsa diğer çocukların bakımı, anne için ciddi zorluklar oluşturur. Sosyal desteğin, özellikle eşin desteğinin eksikliği doğum sonrası depresyon riskini arttırır. Doğum sonrası depresyon özellikle tedavi edilmediğinde yeni doğanın iyiliği, duygusal, psikolojik, zihinsel gelişimi üzerinde önemli etkiye sahiptir.

Doğum sonrası depresyonun varlığının bilinmesi ve fark edilmesi tedavide en büyük, en önemli aşamadır. Doğum sonrası depresyon teşhisinin yetersizliğinin doğumu takiben anneden ziyade bebeğin iyiliği üzerine odaklanmaktan doğabilir. Halbuki bu durum annenin depresyonun ilerlemesine neden olabilir, hem de depresyonun fark edilmesini engelleyebilir. Ayrıca adet öncesi gerginlik sendromu yaşayan annelerde doğum sonrası depresyon riski daha fazladır.

Annenin duygusal olgunluğu ve doğuma psikolojik olarak hazırlanması doğum sonrası yaşayıcağı yaşayacağı hayatın kabusa dönüşmesini azaltıcaktır.

Annenin kendi annesiyle geçmişteki ilişkisi , uyumu, doyumu ve özdeşleşmesi, annenin kendisiyle ilişkisi, kadınlık ve annelik rollerini içselleştirmesi, annenin bebekle olan ilişki biçimi, annenin eş ile olan ilişkisi, eşin yaklaşımı, annenin sosyo-kültürel durumu ve dünya ile ilgili bireysel bağlarının ne kadar iyi ve işlevsel olduğu ile ilişkilidir.

Çalışan annelerde doğum sonrası depresyon riski azdır
Çalışan annelerde postpartum depresyonun daha azdır “Anne bebeği ile otistik bir yaşama yönelmemeli, kendini ve hayatı ihmal etmemelidir” dedi.

Anne, anneliğini ön plana çıkarırken, eşliğini, kadınlığını, bireyselliğini de unutmamalı. Eş ve aile de bebeğe odaklanıp, anneyi unutmamalıdır.

Psikolojik ve sosyal destek, yardım ve birçok olguda ilaç (antidepresan) tedavisi gereklidir. Psikiyatrik tedaviye başlamadan önce tiroit fonksiyon bozukluğu,kansızlık gibi duygu durum bozuklukların tıbbi nedenleri dışlanmalıdır. Anneden beklentiler, annelik rolü, hamilelik, doğum ve çocuk yetiştirme ile ilgili aile içi ve toplumsal bakış açıları gerçekçi, bilimsel olmalı ve insancıllaştırılmalıdır. Eğitim ve desteğin artmasıyla depresyon azalacaktır. Duygusal destek ve paylaşım en merkezidir. İlaç tedavisi, psikoterapi ve gerekirse hastaneye yatırılarak tedavi etkin sonuç sağlamaktadır.

Doğumdan Sonra Annelik Hüznüne Dikkat!
Bebek sahibi olmak mutluluk veren bir olaydır, ancak anne olmak, kadın için olgunlaşma krizi yaşanmasına sebep olabilir. Doğumdan sonra eve gelen kadın, hem anne hem de ev kadını olarak birdenbire yepyeni görevlerle karşı karşıya kalır ve bu görevlere uyum sağlamakta güçlükler yaşayabilir.

Birçok psikiyatrik hastalığın kadınlarda erkeklere göre daha sık görüldüğünü belirten Uzman Dr. Duygu Biçer, doğum yaptıktan sonra bu hastalıkların görülme sıklığının tepe noktaya ulaştığını bildirdi. Biçer, doğumdan hemen sonraki emzirme dönemi ve bebeğin bir yaşına kadar olan zaman diliminin ‘postpartum dönem (doğum sonrası dönem)’ olarak adlandırıldığını ve bu dönemin psikiyatrik tabloların görülebildiği önemli bir evre olduğunu söyledi. Biçer, gebelik ve doğum sonrası dönemde annede gelişen bir psikiyatrik hastalığın, hem çocuğun gelişimini olumsuz etkilediğini hem de annede belirgin hastalıklara yol açtığını ifade etti.

Doğum sonrası ruhsal problemlerin ortaya çıkışında biyolojik, hormonal ve ailesel etkenlerle psikososyal çerçevenin birlikte ele alınması gerektiğini belirten Uzman Dr. Duygu Biçer, aile öyküsünde bu döneme ilişkin ruhsal hastalık öyküsü olanların ve adet düzensizliği yaşayan kadınlar riskli olarak kabul edilmesi gerektiğini söyledi. Ayrıca istenmeyen gebeliklerin, aile içi bozuk ilişkilerin, sosyal destek sistemlerinin yetersizliğinin göz önünde bulundurulması gereken diğer durumlar olduğunu vurgulayan Biçer, kadının geçmişte annesiyle yaşadığı deneyimlerin, bu gelişme döneminin yaşanmasında önemli olduğunu ve gebelikle doğum sonrası yaşantıyı etkilediğini belirtti.

Duygu Biçer, doğum sonrası dönemde ortaya çıkan ve bu döneme özgü en dikkat çekici psikiyatrik tabloları, “postpartum blues”, “postpartum depresyon” ve “postpartum psikoz” olarak sıraladı.

En sık rastlanan tablo “Postpartum Blues”
Doğum sonrası en sık rastlanılan ve yeni annelerin büyük bölümünü etkileyen durumun “annelik hüznü” denen “postpartum blues” olduğunu belirten Uzman Dr. Duygu Biçer, bunun yüzde 50-80 oranında görülme sıklığının bulunduğunu bildirdi. Duygu Biçer, doğumdan sonraki ilk iki hafta içinde ortaya çıkan ve kaybolan annelik hüznünün; huzursuzluk, gözü yaşlılık, bebek için duygu eksikliği, tahammülsüzlük, eleştiriye aşırı duyarlılık, uyku bozukluğu, baş ağrısı, yorgunluk ve ani duygusal değişkenlik belirtileriyle kendini gösterdiğini söyledi.

Annelik hüznünün nedeninin bilinmediğini ancak gebelik ve doğumla birlikte ortaya çıkan ani ve belirgin hormonal değişikliklerinin bu hastalığına yol açtığına dair birçok araştırma bulunduğunu belirten Biçer, konuyla ilgili şunları aktardı:

“Yapılan araştırmalar tüm sosyal sınıflarda ve farklı kültürlerde görüldüğünü göstermektedir. Annenin ilk doğumu olması, gebeliğin son üç aylık dönemde (6-9 ay arası) anksiyete (kaygı) ve depresif belirtilerin varlığı, öyküsünde premenstrüel sendrom, doğumla ilgili korkular, sosyal uyum güçlüğü ve gebelik hakkında ikilemlerin olması bu süreçle bağlantılıdır. Bir kaç gün ya da iki hafta içinde kendiliğinden düzelir. Durum hakkında bilgilendirmek, duygusal destek ve bebeğe bakımda yardımcı bilgiler vermek yararlı olmaktadır. Genellikle psikiyatrik değerlendirme gerektirmeyen bu durumda eğer belirtiler şiddetli ise ve iki haftadan uzun sürüyorsa belirgin bir depresif bozukluk varlığı açısından tekrar değerlendirilmelidir.”

“Postpartum Depresyon”, genellikle doğumdan altı hafta sonra başlıyor
Doğumdan sonra ortaya çıkan bir diğer psikiyatrik tablonun “postpartum depresyon” olduğunu belirten Uzman Dr. Duygu Biçer, bu tablonun genellikle doğumdan altı hafta sonra başladığını bildirdi. Biçer, bu tablonun yetişkin annelerde yüzde 7-17, adolesan annelerde ise yaklaşık yüzde 26 oranında görüldüğünü ifade etti.

Duygu Biçer, postpartum depresyon gelişmesinde rol oynayan etmenleri; gebede veya gebenin ailesinde depresyon öyküsü olması, gebelik süresince var olan depresyon, annelik hüznünün varlığı, psikososyal sorunlar, evlilikle ilgili uyuşmazlıklar, bebekte tıbbi problemlerin olması, istenmeyen ya da planlanmamış gebelikler ve gebelik süresince yaşanan stresli yaşam olayları olarak sıraladı. Bu tablonun, huzursuzluk, ilgi -istek kaybı, suçluluk duyguları, iştahsızlık, ümitsizlik – çaresizlik düşünceleri ve yorgunluk hissi belirtileriyle seyrettiğini vurgulayan Biçer, annede bebek için yetersizlik duyguları, azalmış konsantrasyon ve bellek bozuklukları da görüldüğünü söyledi.

Postpartum depresyon tedavisinin diğer dönemlerdeki depresyon tedavilerinden farklı olmadığı ifade eden Biçer, “Hafif ve orta düzeyde depresyonu olan kadınlarda psikoterapötik yöntemler yeterli olabilmektedir. Gerekli görüldüğünde ilaç tedavisi eklenebilir. Daha ağır seyrettiğinde hastane yatışı düşünülebilir.” diye konuştu.

Doğum sonrası görülen en ciddi rahatsızlık ise “Postpartum Psikoz”
Uzman Dr. Duygu Biçer, doğum sonrası görülen en ciddi psikiyatrik hastalığın ise ‘postpartum psikoz’ olduğunu ve bunun her 1000 kadının 1-2’sinde görüldüğünü belirtti. Biçer, bu tablonun, doğumdan sonraki ilk 4 hafta içinde ve annenin yaşından, sınıfından ve sosyokültürel durumundan bağımsız olarak ortaya çıktığını söyledi.

Düşünce bozukluğu, varsanılar, gerçeği değerlendirme yetisinde bozukluk, hızlı duygudurum dalgalanmaları, uykusuzluk, huzursuzluk, bebeği hakkında anormal ve takıntılı düşüncelerin en sık görülen belirtiler olduğunu ifade eden Biçer, postpartum psikozun acil bir durum olduğunu ve genellikle yatarak tedavi gerektiğini sözlerine ekledi.

Kadınların hayatında en mutlu ve en önemli zaman dilimi olan gebelik döneminde, pek çok anne adayının korkulu rüyası olan bulantı ve kusmalar başlamaktadır. Çoğul gebelikler, migren ve psikolojik etkenler hamilelikte bulantıya yol açarken; aşırı gebelik kusmaları ciddi hastalıklara işaret edebilmektedir. Memorial Hizmet Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Meltem Eğilmez Kalkavan, gebelikte bulantı şikayetleri ve aşırı gebelik kusması hakkında bilgi verdi.

Gebelik sırasında aşırı kusma
Migreni olan anne adaylarında bulantı daha çok görülüyor
Gebelerin yaklaşık % 80` inde görülen bulantı ve kusma şikayetleri, genellikle ilk adet döneminin birkaç gün sonrasında başlayıp, artarak 8. haftada dayanılması güç hale gelmektedir. Daha sonra yavaşça azalan bulantı ve kusmalar 14. gebelik haftası civarında sona ermektedir. Gebelik bulantısı oldukça inatçı, tedaviye dirençli ve sinsi bir şekilde nerede ise tüm gün boyu süren tatsız bir duygudur. Kusmalar genellikle sabah saatlerinde daha yoğun olmaktadır. Kişiden kişiye değişik günlük salınımlar gösteren bulantı ve kusma döneminin bitişi de aynı şekilde çeşitlilik göstermektedir. Ani bir şekilde biten dönemlerin yanı sıra; neredeyse tüm gebelik dönemine yayılan bulantı ve kusmalar da söz konusu olabilir. Gebelik bulantıları genellikle ilk gebelikte daha yoğun olmaktadır. Çoğul gebelikler, önceden araç tutması rahatsızlığı olanlar, anne ve kız kardeşlerinde gebelik kusması öyküsü olanlar ve migren hastalarında bulantı ve kusmalar daha yoğun olarak ortaya çıkabilir.

Psikolojik ve hormonal faktörler bulantıya yol açıyor
Gebelikte görülen bulantı ve kusmanın nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte; psikolojik faktörler ve hormonal değişimlerin ortak ürünü gibi görülmektedir. Kanda Beta hcg ve östrojen hormonlarının yüksek oranda bulunduğu ikiz gebeliklerde bulantı ve kusma çok daha şiddetli bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Merkezi sinir sistemindeki bulantı merkezinin hassasiyeti artmakta ve daha önceki yaşamda etkili olmayan pek çok uyaran ile bulantı ve kusma tetiklenir hale gelmektedir. Bunlar arasında kokular, besin maddelerinin tatları, ağız ve boğaza değen fırça gibi yabancı cisim uyaranları en sık rastlananlar arasında yer almaktadır.

Hamilelik döneminde mide bulantısından korunmak için anne adaylarına öneriler

Rahatsız eden kokular (yemek, sigara, parfüm vb.), mutfak hatta kendi ev.ortamından bile uzak durulmalıdır.
Mümkün olduğunca az ve sık öğünler tüketilmelidir
Sabah saatlerinde kuru gıda alınmalıdır,
Erken gebelikte sağlıklı beslenme konusunda ısrarcı olunmamalı ve bulantıyı uyaran yiyecekler bir dönem tüketilmemelidir.
Çok gerekli olmadıkça multivitamin ve kan ilacı benzeri mide tahrişi yapacak ilaçlar kullanılmamalıdır,
Mide yanma ve ekşimelerinin yoğun olduğu dönemlerde soda ve soğuk içecekler tüketilmelidir
Doktorun uygun gördüğü dozda B6 vitamini, bulantı önleyici ve mide asidini azaltıcı ilaç kullanılmalıdır.
Aşırı gebelik kusması ciddi hastalıklara işaret edebilir
Her gebede görülmesi doğal olan bulantı ve kusmalar aşırı olduğunda, vücutta doku ve hücre içi suyunun azalmasına yol açacak bir boyuta erişebilir. Bu durum tüm sistemleri ciddi şekilde olumsuz etkileyen, hastane koşullarında tedavi gerektiren ciddi bir gebelik komplikasyonu haline dönüşmektedir. Vücuttaki tüm sistemlerin çalışmasında sıvı ve elektrolit dengeleri önemli rol oynamaktadır. Anne adayında aşırı kusma tespit edildiğinde, hemen hastaneye yatırılarak tedaviye başlanılmalıdır. Ağızdan beslenme tamamen kesilerek kan biyokimyası ve elektrolit düzeylerindeki dengesizlikler değişik serum kombinasyonları ile düzeltilmeye çalışılmaktadır. Bu arada aşırı kusmaya yol açabilecek diğer sistemleri ilgilendiren hastalıkların da incelenmesi gerekmektedir. Bunlar arasında en sık rastlananlar; peptik ülser, safra kesesi, pankreas, böbrek iltihabı ve hipertiroidi (tiroid bezinin yetersiz çalışması) rahatsızlıkları olarak sayılmaktadır. Hastanın şikayetleri tamamen ortadan kalkıp ağızdan beslenmeye başlanmadan ve kilo kaybı durmadan hastaneden taburcu olmaması gerekmektedir. Genellikle yoğun bir tedavi ile ortadan tamamen kalkan ve gebeliğin devamında bebek üzerinde herhangi bir olumsuz etkisi görülmeyen aşırı gebelik kusması, nadiren anne hayatını kurtarmak için gebeliğin sonlandırılmasını gerektirecek kadar ciddi boyutlara varabilmektedir.

Hamilelikte egzersiz
Hamilelikte spor yapanların normal doğum şansı yüzde 58 daha fazla
Normal doğum şansını artırmak ve hamilelikte sağlam bir ruhsal dengenin yakalanmasında sporun faydaları yatsınamaz. 9 aylık hamilelik sürecinde anne adaylarını birtakım fizyolojik değişiklikler bekliyor. İlk 3 ay yaşanan bulantı ve kusmalar 20. haftadan itibaren beliren karın büyümesiyle gelişen bel ve kasık ağrıları, bunlara sadece birer örnek. Oysa sağlıklı spor ve düzenli beslenmeyle bu sorunları aşmak mümkün. Kadın Hastalıkları ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Faruk Onur Başeğmez, sporun hamileler için faydalarını şu şekilde sıraladı.

1- DAHA AZ KİLO: Yapılan araştırmalara göre spor yapan anne adayları yapmayanlar göre 7 kilo daha az kilo alıyor.
2-DAHA KOLAY DOĞUM: Kuvvetli karın kasları ve güçlü pelvik taban sayesinde normal doğumdaki ağrılara annenin itici gücü de eklenince rahat normal doğum kaçınılmaz hale geliyor. Amerika’da yapılan bir çalışmaya göre spor yapan kadınlarda yapmayanlara oranla normal doğum oranı yüzde 58 daha fazla.
3-DAHA DÜŞÜK DİYABET RİSKİ: 28-40 haftası arası rastlanan ani bebek ölümü, yüksek doğum ağırlığı gibi riskler taşıyan gebelik şekeri (gestasyonel diyabet) riski spor yapanlarda yüzde 27 daha az.
4-DAHA AZ KABIZLIK: Anne adayları gebelik boyunca östrojen hormonunun yükselmesi nedeniyle kabızlık ve buna bağlı gelişen hemoroitlerden şikâyet eder. Düzenli yapılan egzersiz ve sıvı tüketimi bu şikâyetleri büyük ölçüde azaltmaktadır.
5- DAHA ÇOK ENERJİ DAHA YÜKSEK MORAL: Gebelik boyunca çizgi film izlerken ağlayan anne adayları sıkça görülür. Düzenli yapılan spor anne adaylarının psikolojisi üzerinde olumlu etki yapar.
6- DAHA AZ SEZERYAN: Düzenli yapılan yoga, pilates ve esneme egzersizleri pelvik tabanı, relaksin denilen bir hormon aracılığıyla gevşetir ve bu sayede sezaryen doğum olasılığı azalır.
7-DAHA AZ ÖDEM: Hamileliğin son döneminde vücutta dolaşımda gelişen bir takım hormonal etkilerden dolayı bacak şişmeleri görülür. Düzenli egzersiz ile bu durum önlenebilir.
8- DAHA RAHAT UYKU: Gebeliğin son döneminde gelişen uykusuzluk için de düzenli spor birebir.
9-DAHA FİT BİR GÖRÜNTÜ: Gebelikte artan kilolar, karın kaslarının ayrılması (diastesis rekti) , şişen bacaklar tüm bunlar görsel anlamda anne adaylarını mutsuz eder. Düzenli egzersiz bu durumların gelişmesini engeller.

Gebelikte hangi tip egzersiz daha uygun?
Egzersiz seçiminde hamileleri hamilelik öncesi spor yapan ve yapmayan anne adayları olmak üzere 2 gruba ayırmak gerekir. Yapılan çalışmalar gebelik öncesi aktif spor hayatı olan kişilerin gebeliğinde var olan bir risk olmadığı sürece rutin aktivitelerine devam etmesinde bir sakınca olmadığı yönündedir. Gebelik döneminde spor yapmaya başlayacak anne adayları ise yürüyüş, yüzme, gebelik pilates, fitness ve yoga yapabilir. Ancak tüm bunlar konusunda deneyimli kişisel antrenör takibinde yapılmalıdır. Çünkü bütün bu antrenmanlar için gebeliğe özel durumlar ve hareketler olacaktır.

Doğum yöntemleri ve doğru tercih nasıl yapılır
Normal doğum hangi durumlarda tercih edilmemeli?
İlk bebeğin ters geliyor olması, bebeğin anne karnında yan duruşu, plasentanın önde oluşu, plasentanın erken ayrılması, kordonun bebeğin başının önünde olması, bebeğin suyunun ileri derecede azalması, üçüz gebelik, ikiz gebelikte ilk bebeğin poposunun önde olması, annenin kemik yapısının dar olması, annenin bel fıtığı, kalp hastalığı, yüksek tansiyon gibi ıkınmasının mahsurlu olduğu durumlar, annede genital bölgede herpes (uçuk) ve HPV gibi virütik enfeksiyon durumunun bulunması gibi durumlarda sezaryen tercih edilir.

Sezaryenin tehlikeleri nelerdir?
Sezaryenle doğan bebeklerde ilk günlerde soluk alıp vermede sorun yaşanabiliyor. Bebek anne karnında bir sıvının içinde. Bu sıvı bebeğin hava yollarına giriyor. Normal doğum sırasında vajinadan geçerken bebek sıvıyı atıyor. Oysa sezaryende bebeğin bu şansı yok. Bu nedenle doğum sonrası bebekte sık soluk alıp verme olabiliyor ve bazen geçici de olsa yoğun bakım takibi bile gerekebiliyor. Anne sezaryen sonrası ağrı nedeniyle bebeğini yeterince besleyemeyebiliyor. Bebek yeni doğan döneminde yeterince beslenemeyince bağırsak hareketleri yeterli olmayabiliyor ve tüm yeni doğan bebeklerde görülen sarılık daha belirgin boyutlara ulaşabiliyor.

Normal doğumdan neden korkuluyor?
Normal doğum için annenin istekli ve kararlı olması gerekiyor. Birçok anne adayı bu konuda toplumda oluşan ön yargıların olumsuz etkilerinin tesirinde kalıyor. Hamile kadınlar çevresi tarafından maalesef korkutuluyor. Doğum hikayeleri bazen abartılıyor. Anne adayları tanımadıkları kişiler tarafından bile ‘Allah kurtarsın’ denilerek korkuya sürükleniyor.

Anneleri ürküten ağrıya bugün tıp çözüm bulmuş durumda. Epidural analjezi (ağrısız doğum) ile anneler çok daha rahat bir normal doğum süreci yaşıyorlar. Batı ülkelerinde normal doğumun daha yaygın olmasının nedeni epidural analjezinin daha sık kullanılması.

Epidural nedir, nasıl yapılır?
Epidural analjezi, sinirlerin omurilikten çıktığı yere lokal anestezi ile ağrısız bir şekilde uygulanıyor. Epidural analjezi ile normal doğum artık ağrısız bir şekilde gerçekleştirilebiliyor. Uygulama şöyle yapılıyor: Doğumun başında bel bölgesine kateter yerleştiriliyor. Ağrı kesici ilaç verilmesi için rahim ağzı 4 cm açılıncaya kadar bekleniyor.

Epidural analjezi uygulanmış olan hastalar doğum anında ıkınma hissi duymayabilirler. Fakat doğuma yardımcı olan kişiler ağrıları elle veya monitörden gözleyerek ıkınma zamanını anneye söyleyebiliyorlar.
 
EDIT BY BEYZA BAŞKA SİTEYE YÖNLENDİREN REKLAM LİNKİ BIRAKMAYIN.REKLAM VERMEK İSTİYORSANIZ İLETİŞİME GEÇİN. yapmadan önce mutlaka okumanız gerek ?
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Geri
Üst