Siirt'te Örf ve Adetler

M

Misafir

Forum Okuru
Siirt'te Örf ve Adetler
siirtle ilgili türkü
Siirt'te diğer folklor grupları gibi örf ve adetlerde kendine has özellik ve güzellikler taşır. Her kentin kendine özgü haller gösteren nişan, evlenme, doğum ve ölüm törenlerinin ildeki yapılış şekillerini bilmekte herhalde iktisadi ve tarihi yönlerini bilmek kadar fayda vardı. Şimdi bunları sırasıyla anlatmaya başlayalım.
NİŞAN
Küçük muhitlerde görülen erken evlenme adeti Siirt'te de görülür. Ancak bu görenek son yıllarda yeni bir istihale geçirmiş ve erkeğin evlenme çağı, vatani vazifesini ifadan sonraya alınmıştır. Eskiden olduğu gibi şimdi de bazı aileler çocuklarının mürüvvetlerini çabuk görmek için erken evlenmeleri tercih etmektedir. Bilhassa tek erkek çocuk sahibi aileler bu durumu tercih etmektedirler.
FLÖRT YOK
Siirt'te nişanlıların nişandan evvel birbirlerini tanıyıp anlaşmaları görülmez. Flört ahlak dışı kabul edildiğinden yapılması yasak ve ayıptır. Buna rağmen eskilerin "görmeden" nişanlanma usulü de artık tarihe karışmış bulunmaktadır.
Mayıs ayında başlayan ve "Şiher" tabir edilen ilkbahar gezmelerinde, düğünlerde, aile toplantılarında veya cadde sokakta birbirlerini uzaktan gören müstakbel nişanlılardan erkek, hemen ailesine açılarak "falan kız acaba kimlerden" diye sorarak onu istediğini ihsas eder. Damat adayının bu isteği üzerine ailesi derhal kız hakkında etraftan soruşturmaya başlar, daha sonra bu soruşturmalar kız ailesi tarafından da erkek hakkında uygulanır. Önceleri bir-iki kadından ibaret olan dünürler "İsteme ekipleri" kız tarafının nazlanması üzerine sayıları çoğalır. Nihayet kızlarını vermeye razı olan kız tarafı misafirleri kahve-şekerle ağırlayıp "Allah hayırlı etsin" temennisiyle, bir kere de erkeklere uğranılmasını ister. Erkekler arasında cereyan eden isteme şekli daha samimi ve kısa olur. Böylece her iki ailenin erkek ve kadınları arasında müspet karşılanan nişan merasiminin hazırlıklarına başlanılır.
TEMLİHKEYYE (Hikaye Kesimi" Bunu takip eden bir-iki gün içinde gece erkekler, gündüz kadınlar olmak üzere iki koldan kız evine gidilerek "Temlihkeyye" yani "Hikaye Bitimi" yapılır. Bu ziyaretler sırasında erkek tarafı çay pasta ile ağırlanır. Daha sonra hazırlıklar tamamlanarak nişan merasimine geçilir.
Önce erkek tarafı alyans için ölçü ister, arkasından kız tarafı da erkeğin alyans ölçüsünü isteyerek kuyumcuya ısmarlanır.
Nihayet Cuma akşamı erkek tarafı toplu halde kız evine giderler. Beraberlerinde bir de hoca götüren erkek tarafı, önlerinde lüküs lambası taşıyan biri olur. Eskiden bu genç umumiyetle damat namzedinin kardeşi olurdu ve herkes görsün diye lüküs lambasını başı üzerinde taşırdı. Bu adetin daha ziyade elektrik olmadığı devirlerde yol aydınlığı için yapıldığı ve o zamandan beri devam edegeldiği sanılmaktadır.
NİŞAN GECESİ
Nişan gecesi gündüzden damat tarafın gelin evine bir torba kesme şeker, 2 kilo kahve ve yetiri kadar sigara ve kibrit gönderir.
Gece kız evine yaklaşıldığı zaman nişana davetli kadınlar sevgi çığlıkları olan "Tililili" nidalarıyla etrafı inletirler.
"Atayna-verdik"
Kapısı ardına kadar açık olan kız evine giren misafirler iki kısma ayrılır. Ev iki katlı ise erkekler yukarıda, kadınlar alt katta kalırlar. Misafirlere şeker ve kahve ikram edildikten sonra erkeklerle beraber olan imam nişan duasını üç defa okur ve her defasında "Oğlumuz falana kızınız falın veriyor musunuz" diye sorar. Bu sırada kız tarafının cemaat arasında bulunan en büyüğü "atayna" verdik der. Bu söz üzerine damadın kardeşi veya bir yakını derhal yerinden fırlayarak "evet" diyenin ve hacanın elini öper ve fatiha okunur. Merasimin bitirilmesi kadınlara hemen müjdelenir ve şarkılar söylenmeye başlar.
SUSUZ BAKLAVA
Aşağıda kadınlar arasında başlayan sevinç üzerine kız tarafının hazırladığı baklavalar erkeklere sunulur. Erkekler yukarıda afiyetle baklava yerken, aşağıda ise geline getirilen eşyalar teşhir edilir, altın ve mücevheratı takılır. Alyansta bu sırada kızın eline takılır. Son zamanlarda alyanslar, nişan gecesi evine getirilen damatlar tarafından takılmaya başlanmıştır.
Baklava yeme sırası daha sonrada kadınlara gelir. Yalnız baklava yeme sırasında ve sonra misafirlere katiyen su verilmez. İddiaya göre ağızları tadı kaybolmasın diye uygulanan ve bazı ailelerce tek edilen bu adetin de Siirt'in müthiş su sıkıntısı çektiği Kerbela yıllarında su tasarrufu için uygulandığı sanılmaktadır.
Geceleyin yapılan bu merasimden sonra kız tarafı ertesi gün 2 tepsi baklava, damat için gömlek, iç çamaşırı, pijama, mendil, çorap, havlu, terlik ve kolonya ile bir kutu şekeri erkek evine gönderir. Şayet alyans nişan gecesi damada verilememişse bu da bir kurdele ile şeker kutusuna bağlanır.
Ertesi Cumartesi günü yıkanmadan gönderilen boş tepsiler gelin için hazırlanan elbise paketiyle birlikte kız tarafına iade edilir. Tepsilerin yıkanmamasına sebep "tatlı" nın yok edilmeme isteğidir.
YEDİNCİ GECE
Nişan üzerinden bir hafta geçtikten sonra mütesadif Perşembe gecesi damadın çok yakınları toplanarak geceleyin gelinin evine giderler. Yine erkek ve kadınlar ayrı ayrı otururlar. Bu sefer kız tarafının ikram ettiği baklava ziyafeti sırasında su içmek serbest olur. Misafirler biraz istirahat ettikten sonra gelin yaş sırasına göre gelenlerin ellerini öpmeye başlar. Eli öpülen herkes getirdiği hediyeyi çıkarıp verir. Bu hediyeler ya para veya altın olur. Altınlar gelinin göğsüne takılır, paralar ise eline sıkıştırılır.
Nişanlılık devresi devam ettiği müddetçe damat tarafı gelinlere izaz ve ikramlarda bulunarak her mevsimin meyvesinden götürür, bayramlarda bayramlık verir. Mahalli günlerden olan "Cigor" da baklava, portakal; yumurta bayramında sayıları 100-500 arasında değişen yumurta götürür. Her iki taraf içinde iktisadi bir yıkım olan bu adetler çok yavaş bir şekilde terk edilmektedir. Önceleri damat tarafını masrafa sokan bu adetler evlilikten sonra kız tarafı tarafından devam ettirilir.
NİKAH
Çeyizler tamamlandıktan, terzilerde ölçüler alındıktan sonra resmi nikah işlemlerinin bitirilmesi için gelinin nüfus cüzdanı istenir. Daha evvel de nikahı kıyıldıktan sonra diğer resmi işlemler bitirilir ve düğüne karar verilir.
"HAMLE" YÜK
Pazartesi günü düğünün başlangıcı sayılır. Damat tarafının hazırladığı bütün eşyalar; sandık, hamam takımı, (güğüm ve bakır ibrik kız ailesi tarafından çıkarılır) ayakkabı, manto, çanta ve diğer eşyalar sandık içinde bir hamalın sırtında gelinin evine götürülür.
Kız evinde toplanan kadınlar huzurunda iki tarafın çıkardığı eşyalar tek tek teşhir edilir ve her teşhirde bir alkış tufanı kopar. Bu sırada gelin ailesinin damat akrabaları için çıkardığı ve "Sabahaiye" tabir edilen hediyeler de, gösterilir. Bu eşyalar evlenme gecesinin ertesi günü yani Cuma sabahı sahiplerine dağıtılır. "Şabaş" denilen teşhir işi bittikten sonra kız tarafı misafirleri çay-pasta ile ağırlar ve sonra uğurlar.
Artık her iki tarafta da 4 gün sürecek düğün eğlenceleri başlar. Eğlencelerin çoğu daha ziyade damat evinde olur. Gençler mahalli oyunlar oynar, şarkı ve türküler arasında gece yarılarına kadar eğlenirler. Gelin tarafında sadece genç kızlar ve kadınlar düğün yapar. Son zamanlarda bazı aileler gerdek gecesi düğününü salonlarda yapmaya başlamışlardır.
KINA GECESİ
Çarşamba günü kına gecesidir. Sabahleyin gelin, damat ailesinin yakınlarıyla hamama götürülerek sevgi gösterileri arasında yıkanır, temizlenir. Damat tarafı hamama, mevsimine göre çeşitli meyveler gönderir. Geceleyin damat tarafı kalabalık bir erkek kadın topluluğu ile kız evine kına götürerek gelinin eline sürülür. Gündüzün de ayrıca gönderilen kına torbasının için bir miktar para konur.
Gelinin evinden dönüşte tekrar eğlencelere başlanan erkek evinde, damadın da eline kına sürülür ve misafirlere de dağıtılır. Son zamanlarda erkekler kınanın kadınlara yakıştığını iddia ederek sadece serçe parmaklarını kınaya batırmakla iktifa etmektedirler.
Umumiyetle sade olan düğünlerde daha ziyade kadın olan mahalli çalgıcılar teflerle düzdükleri özel türküleri okurlar ve bunlarda ekseriyetle Arapça'dır.
Erkekler arasındaki eğlenceler kadınlarınkine nispeten daha renkli olur. Bazen de içki sofraları düzenlenir. Geç saatlere kadar devam eden eğlencelerden sonra sabaha karşı damat, komple tutulan hamama arkadaşlarıyla birlikte gider. Yıkanıldıktan sonra topluca damat evine gidilerek mükellef sabah yemeği yenir.
İkindiye doğru damadın tıraş merasimle yapılırken, gelinin evinden eşyaların taşınması başlar. Eskiden çocukların başları üzerinde taşıyarak teşhir edilen eşyalar, son zamanlarda arabalarla önde büyük ayna olmak üzere damat evine getirilmeye başlanmıştır.
Damadın odası gelin evinden gelen kadınların ve varsa yabancı komşularının yardımları ile düzenlenirken, gelin de yakın arkadaşları tarafından süslendirilir ve baba evinde son dakikalarını yaşamaya başlar. Süslenen gelin yatsıya kadar gelinlik elbisesi ve duvağı ile oturarak mahalle komşuları tarafından ziyaret edilir. Saat 19.00-20.00 sıralarında damat tarafından damat evine götürülür. Bu sırada sağdıçlar erkeğe talimat verir. Bunlar damadın akraba veya yakın dostlarından biri olur. Aynı şekilde geline de ablası veya yengesi daha evvel nasihat ederek sağdıçlık vazifesini görmüştür.
Damadı arkadaşları salavatlar arasında giydirir. Damadın elbise düğmelerini iliklememesi, ayakkabı bağlarını bağlamaması tembih edilir. Gelinle birlikte koltukta karşılıklı oturulurken gelinin ayağına basmaması için dikkatli olması tavsiye edilir. Çünkü gelin damadın ayağına basarsa, erkek evlilik müddetince karısından korkar ve kılıbık olurmuş. Aynı şekilde merasim sırasında damadın bekar kızlar tarafından "Murat" diye çimdiklenmemesi için haberli olması ayrıca hatırlatılır.
GELİNİN DAMAT EVİNE GETİRİLİŞİ
Gelin, damat evine gelirken, damadın kardeşi veya en yakını tarafından elinden tutularak kalabalık arasında salona çıkarılır. Gelin tam cümle kapısından girerken, içinde bozuk para ve arpa bulunan bir testi büyük gürültü içinde kırılır. Böylelikle gelinin kayınbaba evinden korkması sağlanır. Arpa da gelinin erkek çocuk doğurması içindir.
Gerdek odasının önündeki salonda hazırlanan koltuklarda karşı karşıya oturan gelin ile damadın üstüne para serpilir. Damat ise gelini salona girerken etrafa para saçarak karşılar. Dualar ve salavatlar arasında bir müddet salonda oturan damadın elinde mumlarla süslü bir tabak bulunur. Son zamanlarda mumlar yerine ampul yakılmaktadır.
GERDEK
Kalabalığın dağılması için hemen gelinle damadı odalarına sokarlar. Etrafın dağıldığına kanaat getiren erkek abdest alarak iki rekat şükür namazı kılar ve dua eder. Namazı bitiren damat, soyunmadan önce geline hediyesini verir. Daha evvelden gerdek odasındaki masaya konan (Damat mendili) tabir edilen bohça içinde bulunan kuru yemişlerden bir birine ikram eden gelinle damat böylece kurdukları yuvanın geleceğinden konuşarak geç saatlere kadar uyumazlar.
CUMA NAMAZI VE ÖĞLE YEMEĞİ
Ertesi gün sabah namazından evvel uyandırılan damat hamama götürülür. Öğle vakti de cuma namazına gidilerek dönüşte yakın akraba ve arkadaşlar alınarak yemeğe gidilir. Damadın mali durumu nispetinde çeşitli yemekler ve tatlılar yapılır. Erkekler yemek yedikten sonra, gelinin akrabaları bir hediye ve iki tepsi baklava ile kızlarını görmeğe gelir. Kadınlar da öğle yemeğini burada yerler. Yalnız bu tören sırasında kızın nine ve annesi bulunmaz
ÜÇÜNCÜ GECE
Bundan üç gün sonra yani Cumartesi günü akşam dost ve akrabalarla birlikte damat, gelini evine götürür. Burada kayınvalide ve kayınbabasının elini öper ve hediyesini alır. Bu hediye son zamanlarda kol saati, yüküz ve elbiselik kumaş olmaktadır.
Damadın bu ziyaretinden yedi gün sonra da gelin tarafı kızlarını görmeye gider ve herkes beraberinde hediye götürür.
"RADDE" Geri Dönüş
Evlilikten kırk gün sonra da bu sefer gelin babası evine giderek bir hafta kalır. Bu süre bitince gelin tarafı yeni damatlarına bir akşam yemeği verir. Yemekten sonra gelinin akrabalarıyla daha yakından tanışan damat, vakit ilerleyince müsaade isteyerek eşini alır ve yuvasına döner. Ve böylece kuruluşu tamamlanan aile ocağı artık normal yaşayışına saadetle devam eder.
DOĞUM
Evlilik telaşının sona ermesiyle doğum hazırlıklarına başlanmış olur. Bilhassa gelinlerin ilk doğumları büyük ilgi uyandırır. Doğum haberi kızın ailesi ve yakın akrabalarına hemen müjdelenir. Doğumun ilk günü kızın annesi tarafından yeni anneye süt gönderilir. Aradan bir hafta geçtikten sonra kızın annesi tarafından hazırlanan çocuk çeyizi götürülür. Bu eşyalar arasında mutlaka; kundak ve elbisesi, pijama, havlu, çocuk pudrası, kolona, bir kaç kalıp sabun, bir kaç kat elbise, atletler, kilotlar, muşamba, salya önlükleri zıbın, yorgan, yastık, kırlent ve anneye bir takım elbise ile bir teneke çekirdek bulunur. Çekirdeğin arasına misafir şekeri, leblebi ve leblebi şekeri ile fıstık karıştırılmıştır. Ayrıca her ailenin mali durumuna göre çocuğun beresine çeyrek, yarım veya bir altın lira kurdele ile iliştirilir.
40 GÜN İSTİRAHAT
Doğum yapan kadın 40 gün dışarı çıkmaz. Evde yalnız da bırakılmaz. Çünkü lohusa olması sebebi ile korkacağı sanılır. Bu müddet zarfında da ev işlerine karışmaz.
İlk gün süt, ikinci gün kebap gönderen kızın annesi mevsimi ise üçüncü gün büryan yemeği gönderir. Fakat bu adetler iktisadi sıkıntılar yüzünden mecburen terk edilmeye başlanmıştır. Bundan sonra yakın akrabalar doğum tebrikine gelirler. Tebrike gelenlerin getirdikleri hediyeler doğan çocuk, erkek ise daha kıymetli olur.
Doğum yapan kadın 40 ıncı günün sonunda baba evine giderek bir hafta kalır. Bu haftanın hitamında çocuğa ve annesine yeniden hediyeler verilerek kocasının evine gönderilir. Böylece kadın gelinlikten, annelik çağına geçer.
ÖLÜM
Nişan, evlenme ve doğum adetlerini anlattıktan sonra şimdi de ölüm için yapılan merasimleri anlatarak bahsimizi bitirelim.
Siirt'te ölüye çok büyük değer verilir. Bu yüzden İslam dinindeki yasaklayıcı emirlere rağmen 3 gün yas tutulur.
Ölüm haberi önce ölü evinden yükselen feryatlarla işitilir. Hadise hangi saatte olursa olsun komşular ve haberi işiten akrabalar derhal cenaze evine koşarlar. Olay gece olmuşsa cenaze hemen yıkanıp hak olunduktan sonra hemen bulunduran hocalarla sabaha kadar bir hatim indirilir. Sabahleyin de camilerde sala verildikten sonra toplanan kalabalıkla tabut cenaze namazı için en yakın camie götürülür.
RENKLİ TABUTLAR
Ölen kadın ise tabutun üzerine entari ve tülbendi, erkek ise şapka ve ceketi, talebe ise ise önlüğü konur. Genç yaşında ölenlerin tabutları çeşitli renklerle boyanır. Yaşlı ise sadece yeşile boyanır. Ölen çok küçük ise buna tabut yapılmaz. Sadece aile efradı tarafından üzerine eşarp örtülerek kucakta taşınarak götürülür.
İSKAT
Cenaze namazı kılındıktan sonra camide ıskat töreni başlar. Bir mendilin içine konan altınlar (iskat için çıkarılacak paraların 10 misli değerinde) ölenin yaşı kadar sıralanan cemaate tek tek dolaştırılır. Mesela ölü 60 yaşında ise 60 kişilik cemaate mendil 60 defa dolaştırılır. Bu dolaştırma sırasında mendili bir kişi taşır ve herkese hibe ederek tekrar hibe ile alır. Bu alışveriş "Kubultü Minke Veheptu ileyke" denir. İskat için çıkarılan paralar burada toplanan daha ziyade imam, müezzin, fukaha ve fakirlere dağıtılır. Bu hareket bir nevi kefarettir.
Cenaze namazından sonra tabut camiden mezarlığa kadar eller üzerinde taşınır. Tabutun önünde giden bir iki çocuk Kuranı Kerim cüzlerini havi "ımrab'a" sandıkları taşır. Her sandıkta 30 cüz yani bir hatim vardır.
"ŞEYLE" Kaldırma
Camide dağıtılan ıskat paralarından ayrı olarak "şeyle" (kaldırmak) için çıkarılan diğer paralarla mezarlıkta tilavet edilen Kuranı Kerim için imamlara, hafızlara, cüzleri taşıyan çocuklara ve talkını yapan hocaya ücreti verilir. Ayrıca ölü yıkayıcısına, tabutu yapan marangoza, mezar kazıcısı ve teneşir tahtasını taşıyanla fakirlere de para dağıtılır.
Cemaat, mezarlıktaki dini merasim sona erince ölenin çarşıda bulunan işyerine dönülerek burada sıralanan iskemlelerde 5-10 dakika oturularak istirahat edilir. (Ölenin işyeri yoksa evine gidilir) Kalkanlar ellerini göğüslerine getirerek ölü sahibine başsağlığı dileyip ayrılırlar.
ZİYARETLER
Gömüldüğü günün gecesinden başlayarak ölü için üç gün süren "Helete" ve ziyaretler yapılır. Camide uygulanan bu adetler gereğince 4 ikindi, 3 sabahları olmak üzere 7 ziyaret yapılır. Bu ziyaretlerde hafızlar Kuranı Kerimden kısa süreler okur, gelenler de huşu içinde bağdaş kurarak dinlerler. Ziyarete gelenler sonuna kadar beklemek zorunda değillerdir. Her hafız değiştiğinde kalkılabilir.
Bu ziyaretler devam ederken bugünlerin akşamları, yatsı ezanına kadar da yine camilerde (Helete) tabir edilen tören uygulanır. Bu törende "Helete" ayetiyle başlayan (İnsan) süre-i celilesi ve bazı küçük ayetler okunarak ölene hayır dualar edilir. En fazla ilgi toplayan ve 20-30 dakika kadar süren bu töreni sonuna kadar takip etmek mecburiyeti vardır. Zaten yatsı ezanı okununca herkes camiden ayrılmaya başlar. Bazıları ise, özellikle ölünün yakınları yatsı namazını kıldıktan sonra ölü evine camiden topluca giderler. Burada da biraz oturulduktan sonra cenaze evinden ayrılma başlar.
KEDER YEMEĞİ Ölü evine, yakın akraba ve dostlar tarafından ilk gece yemek gönderilir. Çünkü ölünün aile efradı üzüntüsünden yemek yapamamıştır.
3 gün süren "Helete" ve ziyaretler müddetince camiye gelenleri ölünün yakınları kapıda karşılarlar ve ayakta durarak misafirlere hürmet edip gelişlerinden memnun olduklarını belirtmek isterler. Bu sırada ailenin küçükleri misafirlerin ayakkabılarını muntazaman dizmekle mükelleftirler.
TAZİYE VE İKRAM
Ziyaretlerden gidişte, taziyeye gelenlere herhangi bir şey ikram edilmez. Yalnız "Helete" sonunda camiden ayrılanlara kapıda sigara ikram ederler.
Bu sırada kapının önünde biri elinde açık sigara paketini tutarken diğer biri kibriti çakmak için hazır vaziyette bulunur.
Camide düzenlenen bu törenlerden başka evde de 3 gün müddetle kadınlar taziyeye giderler.
3 CUMALAR
3 günlük dini törenlerden sonra, ölümden sona gelenden başlamak üzere kadınlar tarafından 3 cuma mezarlığa gidilerek ölünün ruhuna ekmek, helva, portakal, pasta ve kurabiye dağıtılır. Dağıtılan bu yiyeceklerin ekserisi dost ve ahbaplar tarafından Perşembe gününden itibaren ölü evine götürülür.
Ölümün altıncı günü de ölü evinde kadınların bulunduğu bir tören yapılarak (Izboh) kadın hafızlar tarafından Kuranı Kerim tilavet edilerek ve kasideler okunur. Ölü evinin yakınları bu müddet içinde tıraş olmaz, yıkanmaz ve elbise değiştirmezler.
Sosyal bir dayanışma ve kaynaşmayı hedef sayan Helete ve ziyaretler sayesinde ölü yakınlarıyla dargın olanlar bu vesile ile barışmış olurlar.
Ölünün ailesi, ölümden sonraki ilk bayramda dışarı çıkmaz ve evde oturarak taziyeye gelenleri kabul eder. Bu ziyaret sırasında sigara ve son zamanlarda da şeker ikram edilmeye başlanmıştır.
ÖLENİN AİLEDEKİ İSMİ
Ölenin ismi umumiyetle uzun müddet aile içinde anılmaz. Ancak ölünün yeni doğan bir torununa ad olarak verilir. Dul kalan kadınların çoğu tekrar evlenmezler. Çocukları varsa onları büyüterek bütün hayatlarını onlara vakıf ederler.
Dul kalan erkekler ise aradan kısa bir müddet geçince genellikle yine bir dul kadınla sessizce evlenirler. İlk evlilikte gerdek için cuma günü tercih edilirken dulların evlenmeleri, daha ziyade Pazartesi günlerine rastlar.
DUL EVLİLİĞİ
Dulların evlendikleri gece, mesela, evlenen dul erkek ise, ilk karısının ailesi tarafından mezarlığa gidilerek akşama yakın mezarı başına iki yumurta kırılarak bir mum yakılır. Bu hareketle ölünün kederden gözleri yerine yumurtaların çatlayacağı düşünülür.
LAHİT VE BAYRAM ZİYARETLERİ
Ölümden bir sene sonra hali vakti yerinde olanlar, mezara lahit yaparlar, ayrıca her bayram arifesi mezarlıklar ziyaret edilerek fakirlere para ve yiyecek dağıtılır ve Kuranı Kerim okutulur.
Not : Bu yazı serisinde anlatılanların hepsi şehir içinde cereyan etmektedir. İlçe ve köylerdeki örf ve adetler çok değişiktir.
HACILARIN UĞURLANIŞ VE KARŞILANIŞLARI
Siirt'te mahalli örf, adetler yanında Hacılar için yapılan törenler kendine has özellikler taşırlar. Aslında her ilde hacı adaylarının karşılanış ve uğurlanışları başka başka tatbikatlar gösterir. Şimdi beraberce Siirt'te Hacılar için gidişlerinden dönüşlerine kadar geçen süre içinde yapılanları bir bir görelim.
HAC YAŞI
Eskiden İslam dininin 5 temelinden biri olan Hac farizası, umumiyetle çok zengin olan ve yaşı ilerlemiş kimselerce ifa edilmekteydi. Ancak, son yıllarda ulaşımın kolaylaşması ve karadan giden otobüs konvoyları yüzünden "Hac yaşı" çok gençleşmiş bulunmaktadır. Mübalağasız askerliğini yapan hali vakti yerindeki vatandaşlar vakit kaybetmeden Hac hazırlığına başlamaktadır. Bu arada Siirt'ten giden çok sayıdaki motorlu vasıta yüzünden ilimizdeki şoförlerin hemen hemen hepsi bir-iki yıla varmadan Hacı olmuş olacaklardır.
HACILARA HEDİYELER
Siirt'te hacılar pasaport muamelelerini ikmal ettikten sonra yolculuk hazırlıklarına başlarlar. Bu hazırlıklar devam ederken hacı adayının akraba ve yakınları yolluk olarak kurabiye ve çeşitli hediyeler hazırlar ve kendisini evinde ziyaret ederler. Hacı adayına götürülen bütün bu yolluk ve hediyeler Hac dönüşü karşılığı görür. Hicazdan getirilen hurma, tespih ve gümüş alyanslar hediye değerine göre "Hac hediyesi" olarak daha evvel yolluk gönderen dost, ahbap ve akrabalara gönderilir.
ŞEHİRDEN AYRILIK
Hacılar şehirden ayrılırken büyük kalabalıklar tarafından uğurlanır. Bu kalabalık arasında asıl hacı adayları uğurlayıcılardan tefrik edilmeleri için sırtlarına pelerin gibi geçirdikleri bir kuşak bağlarlar. Bu rada dervişler kasideler okuyarak etrafı coştururlar.
HACI EKMEĞİ VE ŞEYHÜTTÜRKİ ŞENLİĞİ Hacı aileleri arife günü özel olarak hazırlanan susamlı büyük ekmeklerle irmik helvası yapıp fakirlere ve diğer dost ve ahbaplara dağıtırlar. Aynı gün öğleden sonra şehrin kuzey doğusundaki Şeyhüttürki Tepesine çıkarak mevlit okutur ve fakirleri sevindirirler. Son senelerde mevlit yerine eğlence düzenlenmektedir. Aynı gün Arafat dağında bulunan hacı akrabalarının vakfelerine nazire olmak üzere çıkılan bu dik ve yüksek tepede akşam namazından sonra lüküs lambaları yakılarak inilir. Aynı zamanda binlerce mum da rengarenk ışıklarla ellerde dolaşır. "Ricalil gayp" (Gaybın adamları) için yakılan bu mumlarla tepeden inildikten sonra şehirdeki bütün camiler tek tek dolaşılır, minarelere çıkılır ve dua edilir.
HAC'DAN DÖNÜŞ Hacıların şehre dönüşünde kapı önünde kurban kesilerek kan akıtılır. Daha sonra mevlit okunarak mükellef bir yemek ziyafeti verilir. Yeni hacı bir kaç gün evden çıkmayarak hoş geldine gelen misafirlerini karşılar. Hacı'yı görmeye gelenler Hac'cın kabulü için dua edip Haceri Esvedle teberrük olan haccının avucunun içini öperek musafahada bulunurlar. Bu müddette geçince yeni Hacı eski işine tekrar döner. Ancak bu sırada adı değişmiş ve isminin başına "HACI" sıfatı eklenmiştir. Artık O, her yerde "Hacı bey şöyle yukarıya buyurun" hitaplarıyla karşılaşmaya hazır ve tetiktedir.
Allah cümlemize hayırlısından nasip etsin!..
 
Geri
Üst