Soyut Sanat Nedir?

Bilge Gökçen

Yeni Üye
Üye
Soyut Sanat Nedir?
soyut sanat soyut sanat nedir ressamları resim örnekleri heykel nedir
SOYUT SANAT

SOYUT SANAT AKIMLARI
RAYONİZM
SÜPREMATİZM
KONSTRÜKTİVİZM
DE STİJL-NEO PLASTİZM
SOYUT SANAT
1910 Yılında Kandinsky ile başlayan soyut sanat 20. Yüzyılın ilk yarısında görülen en önemli bireysel gösteridir. Soyut sanatın sözcüsü Michel Seuphor’a göre

“Bir resimde günlük gerçek görülmüyorsa o resim soyuttur. Bir resmin soyut olabilmesi için doğa gerçeği ile tüm ilişkilerini kesmiş olması şarttır.” Soyut sanat Kant’ın “Akılcı Felsefesi” yani

bu felsefeye göre eşyalar, zaman ve uzay mevcut değildir. Böyle olmakla beraber eşya ve olaylar bilinçsel olarak bir uzay ve zaman içinde tasarlanıyordu.


Ayrıca Henri Bergson “sezgicilik” anlayışından yani eşya kavramını sezgi kavramıyla birleştiriyor ve eşyaları tanımlarken gerçekte kendi iç yaşantımızı da tanımlamış oluyoruz.

SOYUT SANATIN DOĞUŞU
Bazı sanatçılar Bergson’un sezgi sistemini şiddetle uyguladılar. Geleneksel perspektif tamamen terkedildi.

Böylece madde uzayda kişisel biçim yada renk halinde kendini belirtmiş oldu.Bu kavram önce Kandinsky daha sonra ise Mondirian bu anlayışı uygu-lamışlardır.



Soyut sanat mekan fikrini ve figürü reddeden resmin konusu ne olursa olsun hiçbir doğa unsurunu ele almadan kendine yeten plastik olanaklarıyla kendi sanatçısını anlatmaya yeten bir anlayıştır.



Kandinsky Monet’in “Ot Yığınları” adlı eserinden etkilenmiş ve nesnenin gerekliliğinin önemi hakkında içinde ilk şüphe oluştu.
Kandinsky kendini nesneler dünyasından kurtarmış ilk soyut sanatçıdır.


Sanatçının 1910 yılında yaptığı sanat tarihinde dış gerçekle ilintisi olmayan ilk soyut resim olarak kabul edilir.
Sanatçı evinin duvarındaki resimlerinin birini baş aşağı görünce asılı resmin figürden kurtulmuş resim olduğunu keşfetmiş ve o anı şöyle anlatıyor.


Henüz başlayan başlayan grup vakti idi. Paletlerimle çalışmadan yeni gelmiştim, dalgındım ve bitirdiğim çalışmamı düşünüyordum.
işte bu sırada anlatılmayacak kadar güzel bir iç pırıltı ile parlayan bir tablo gördüm.



İlkin hayretle durup kaldım, sonra hemen biçim ve renkten başka bir şey görmediğim ve içerikçe anlaşılmaz olan bu muammalı resme yaklaştım ve gördüm ki benim yapmış olduğum ve yanlamasına duvarda asılı duran tablo idi.Artık kesin olarak biliyordum ki obje resimlerime zararlı olmaktaydı.


WASSİLY KANDİNSKY (1866-1944)
Sanatçı Alman resminin lideri olup fovistlerden etkilenmiştir.İlk dönemlerinde Münih ve çevresindeki kırların manzaralarını yapmış.


Bu dönemde ışık ve renk üzerinde çalışmıştır. Sanatçının duygusal soyutlamanın üç ana kaynağı vardır. İzlenim, Doğaçlama, Düzenleme
soyut müziksel başlıklar adını 1910-1914 yılları arasında yaptığı resimlerine vermiştir.


Birinci ve ikinci grupta sezgiye üçünçü grupta ise temel davranış olan komposizyon yaratışlarında iç dünyasından hareket ederek renk ve çizgi mantığıyla ele almıştır.



1910 ve 1921 yılları arasında ilk soyut çalışmaları ikinci kaynaktan çıkmış, bu dönemde canlı renkleri kullanmadığı görülür.
Bu döneme dramatik dönemde denir.1910 yılına kadar yaptığı çalışmalar birinci kaynaktan olup fovist resimlerdir.


Sonraki yılada mimari yapıda resim devri denmiştir. Bu dönemde renkler şiddetini korumakla birlikte biçim bakımından düz çizgiler, lekeler birer geometrik şekil haline girer.1925-1928 arasındaki resimlerine ise daireler hakimdir.


Bundan sonraki dönemleri ise müziğin insanda uyandırdığı isimsiz ve sözcüksüz ahenk duygusunu renk ve biçimle anlatma yolunu bulduğu için “Müziksel Devre”denir.

SOYUT SANAT AKIMLARI
RAYONİZM
Rusyada 1913’den itibaren Larionau ve Gontcharova’nın bir akım olup “ışıncılık” demektir. Akımın bildirisi şöyledir.


“Resim izleyenden bir dördüncü boyut yaratmalıdır.” diyerek bunuda parelel ve kesişen renk demetleriyle yapmayı hedefliyorlardı. Fransa dışında geniş ölçüde yayılmış ve uygulanmıştır.
 
Soyut Sanat Örnekleri

PollockTela.jpg

Pollock




plutenkobindere81ep5.jpg

Plutenko
 
saolun

çok teşekkür ederiz çok yardımcı oldunuz
 
Ekleme yapmak istiyorum.


Kandinsky (1866-1944)
Kandinsky'nin ilk dönemi: "Ana Moskova" 1866-1896
Abstre (Soyut) Sanatın öncülerinden olan Wassily Kandinsky resim sanatına katkılarının yanı sıra düşünür ve yazın adamıydı. Döneminde aynı paralelde çalışan bir çok sanatçı olmakla beraber Wassily Kandinsky nesnellikten yola çıkmayan ve nesnelerle ilişkilendirilmeyen ama güçlü bir teorik temele dayanan sanatı ile sanat tarihinde tek başına bir ekol oluşturur.
Birçok yazısında sanatsal girişimlerinin temel prensiplerini ve görüşlerini ifade etti. ‘İçsel çağrı veya içsel gereklilik' diye adlandırdığı bu görüşlerini referanslar olarak kullandı. Yaşamı boyunca resmin diğer sanatlarla özellikle de müzikle bağlantılı olduğunu gördü. Renkleri müzikle ilişkilendirdi. Renklerin ve formun sadece kendi varlıkları için var olduğunu; müziğin kendisinin insanda bıraktığı etki gibi araya başka çağrışımlar sokmadan form ve rengin de duygu dünyamıza doğrudan etki yapabileceğini savundu. Müzikteki soyut estetiksel anlatımın resimde de mümkün olduğunu fark etti.
Wassily Kandinsky Moskova'da 4 Aralık 1866 de doğdu. Moskova'nın şehir manzaraları onda derin izler bırakmış, daha sonraları lirik resimler olarak ortaya çıkmıştır. Hukuk ve Ekonomi Bilim okudu. Moskova Üniversitesi'nde hocalık için hukuk kürsüsü verildi. Kandinsky akademik kariyeri ile geleceği belirsiz sanatçı yaşamı arasında bir tercih yapma aşamasına geldi. Kendi deyişine göre özellikle iki olay onu derinden etkiledi. Biri Moskova'da düzenlenen bir Fransız empresyonistleri sergisi ki burada Monet'nin Haystack'ı (Büyük ot yığını) O'nu şaşkınlığa uğrattı ve hayran bıraktı, ikincisi darmadağın eden dengesini kaybettiren artistik algılayışlarını zorlayan Wagner'in Moskova tiyatrosunda gördüğü Lohengrin'i oldu. Tamamen yeni ses orkestrasyonu onu derinden etkiledi; ‘Tüm renklerimi zihin gözümle gördüm' dedi.
Kandinsky birbirinden farklı ilgi alanları ve bilgi dağarcıklarını harmanlayarak yarattığı disiplinli gelişimini düzenli bir şekilde sürdürdü. Fransız fizikçi Antoine Henri Becquerel'in 1896 da radyoaktiviteyi buluşu, o dönemde bilimsel kavramları yerinden sarsmıştı. Kandinsky ekledi; ‘Ruhumda atomun çöküşü (parçalanışı) tüm dünyanın çöküşü ile aynıdır. Aniden en sağlam duvarlar yıkıldı. Her şey belirsizleşti. Kararsızlaştı ve yumuşadı. Artık önümde bir taş eriyip buharlaşsa görünmez olsa bu beni şaşırtmayacaktı'.
Başkalaşım 1896-1911
O tarihlerde Münih Fransız Lenbach veya Stuck gibi ünlüleri yetiştiren kozmopolit bir sanat merkezi olarak kabul ediliyordu. Aynı yıl Jugend gazetesi kuruldu ve buna bağlı olarak Art Nouveau'nın Almanya'daki karşılığı Jugenstil diye bilinir. Genç bir mimar olan August Andell Elvira Stüdyosu projesi ile sanatsal bir skandal yarattı. Yayınladığı bir broşürde yeni sanatın ana fikrini özetleyerek şunları yazdı: ‘Yapılabilecek en büyük hata, sanatın doğayı kusursuz şekilde tekrarlamak yeniden yaratmak (reproduction) olduğuna inanmaktır.' Bu devrimci yaklaşım Hermann Obrist adlı heykeltraşın işlerine yansıdı. Obrist ve öğrencisi Endell expresif renk ve çizgi kullanımları ile Kandinsky üzerinde direkt tesirler yapan kişiler oldular.
Kandinsky Anton Azbe'nin sanat okulunda nü çizimlerinde sıkı bir programa girdi. Anatomik çizimlerden hiç hoşlanmadığı halde kısa sürede anatomik çizimin temelini kavradı. Azbe'nin resim dersleri onun için çok önemliydi. Azbe empresyonist tarzda resim yapıyordu. Ve Kandinsky'yi arı renklerle ve juxtaposition tekniğiyle boyamaya teşvik ediyordu. Bu tekniği daha sonra küçük empresyonist peyzajlarında kullandı.Azbe'nin derslerinden sonra Franz von Stuck adlı ressam ona akademide çizim dersleri almasını salık verdi. Ve Kandinsky tekrar hüsrana uğradı; akademiye giriş sınavını geçememişti. Tekrar aralarında Paul Klee ve Hans Purrmann'ın da bulunduğu Stuck'un resim kursuna başladı. Bir yıl sonra sanatsal gelişiminde kendi başına yol almak üzere Stuck'ın stüdyosunu terketti.
Kendi görüşlerine yakın ressam arkadaşlarıyla dayanışma içine girdi. Stuck'ın asistanı Ernst Stern'i de tanıyordu. Bir grup sanatçıyla birlikte akademik görüşten bağımsız bir sergi açmak istiyordu.
1901'de Phalanx sanatçılar topluluğunu kurdu. Alexander von Salzmann (Stuck'ın öğrencisi) ve diğer arkadaşlarıyla sergi açtı. Resim yapmaya ek olarak bir Rus gazetesinde sanat eleştirmenliği yapmaya başladı. Kandinsky Münih'teki sanat çevrelerini akademik doktrinlerle sınırlandırılmış, çok tutucu ve dar kafalı buluyordu. Bir sonraki Phalanx sergisinde Sembolistlerin, empresyonistlerin ve Jugenstile sanatçılarının işlerine yer verdi.
Kandinsky bir sanat eseri ile izleyicisi arasında içsel bir haberleşme (correspondence) olduğuna inanıyordu. Bu haberleşmeye ‘Klang' (rezonans sesi) adını verdi. İleriki yıllarda yazdığı ‘Sanatta Tinsellik Üzerine' adlı kitabında bunun üstünde durdu. Genel anlamda renk, ruhu direkt olarak etkileyen bir güçtür. ‘Renk klavyedir, gözler onun tokmakları ruh da piyanodur yayları olan, sanatçı ise çalan ellerdir. Bir notadan ötekine geçerek ruhta titreşimler yaratan'. 1904'te Kandinsky bir seri ahşap baskı üretti. Bunlar sözsüz şiirler, 2. Seri xylographs adıyla tanıtıldı. Daha sonraki yıllarda yaptığı ahşap baskı serisi sesler (klange), şiir kitabı ile birlikte ortaya çıktı. Bu teknikte doruklara ulaşmıştır. Ahşap baskıda kullandığı motifler 19. yy veya Ortaçağ tarihi süreçlerden folklorik masallardan ve efsanelerden esinler olmuş veya Kandinsky'nin kendi hayal gücünden kaynaklanmıştır. Bu mitolojik dünya renk ve formun serbestçe kullanımını ve özgürleşmesini sağlamıştır. Ahşap baskıları Kandinsky'nin artistik bağımsızlık yolunda ilk adımlarıdır. Bu işlerinde ilk kez fikir ve kavramlarını gerçekleştirmeye çalıştı.
Phalanx Grubunun 1904'te dağılmasına kadar grupla birlikte sergiler açtılar. Tanınmış ve tanınmamış Jugenstile, geç empresyonistler ve sembolistler Kandinsky sayesinde işlerini sergilediler. Monet, Paul Signac, Felix Valloton, Henri de Toulouse-Lautrec ve zamanın diğer Fransız empresyonistleri 10. Phalanx sergisinde (1904) buluştular. Bu sergilerden Kandinsky bazı sanatçı arkadaşları dışında sanat çevrelerince kötülendi ve küçümsendi. Phalanx dağıldıktan sonra ahşap baskılarına kendini verdi. Görüşleri Jugenstile ve sembolizmle çok bağdaşıyordu. Bu akımlar ona görsel elemanları serbest lirik kullanım olasılıklarını gösterdi. Phalanx Grubu içinden biri olan Alfred Kubin'in tekniği Kandinsky'yi etkiledi.
Bir süre Alplerin eteklerinde küçük bir kasaba olan Murnau'da yaşadı. Kandinsky'nin Murnau dönemine ait resimlerinde genellikle saf parlak renkli geniş sert yüzeylerin arasına açık-koyu veya sıcak-soğuk kontrastlar yerleştirilmiştir. Boya genellikle kalın parçalar halinde sürülmüş ve birbirlerinden koparak ayrılmış ve alttan fon rengi gözükmektedir. Düz satıhlara uygulanan renk sık sık değişik kontrast renklerde lekelerle geçişler yaparak resme kıpır kıpır pırıltılı parlak bir nitelik katmıştır.

Abstreye Doğru Hamle: "Der Blaue Rider" 1911-1914
Marc ve Kandinsky 1911 yazında ‘Der Blaue Rider' başlığı altında sanata yeni boyutlar getirmek için yazılar yazmaya planlar yapmaya başladılar.. ‘Der Blaue Rider'ın ilk sergisi 1911 Aralığında Modern Galeri Thannhausen'de açıldı. Kandinsky ile beraber sergiye katılan sanatçılar şunlardı: Marc, Macke, Münter, Schönberg, Henri Rousseau, David, Vladimir Burlink, Heinrich Campendonk, Robert Delaunay, Eugen von Kahler, Elisabeth Epstein, Jean Bloe Niestle ve Albert Block. Kandinsky kataloğun önsözünde izleyiciyi serginin heterojen bileşimine hazırlıyordu. ‘Bizler bu küçük sergide özel bir formu ya da kesin bir şekli yaymaya benimsetmeye veya öne sürmeye çalışmıyoruz. Amacımız, form çeşitliliği içinde sanatçının içinden gelenin çeşitli formlarda nasıl şekillendiğini sunmaktır'. Sergi gerçekten izleyiciyi şaşırtan sersemleten yeni bir sanat anlayışı sunuyordu.
1911'in son dönemlerinde ‘Sanatta Tinsellik Üzerine' adlı eseri basıldı. Bu eser, sanatın nesnel dünyadan ayrılışı ve yalnızca sanatçının ‘içsel ihtiyacına' dayanan yeni bir kavramın keşfedilmesi idi. Ona göre ‘Sanattaki ilişkiler, dışsal forma dayalı değillerdir; içsel anlamın kavranışına dayanırlar.' Burada ayrıca özellikle renklerin varolduğunu düşündüğü anlamları üzerinde durmuş ve örneğin sarıyı bir trompetin saldırgan dünyevi sesine, maviyi ise bir orgun ilahi sesine benzetmiştir. Kandinsky'nin temel görüşü olan insanın yeni tinsel bilinci ve yeni çağ anlayışı Rudolf Steiner ve yeni kurulmuş olan antropoloji-sosyoloji derneği ile bağlantı kurmasına neden oldu. Din ve okultizm Kandinsky için yüzeysel bir ilgi alanı değildi. Kandinsky'ye bu konular araştırma ve sorgulama döneminde güçlü bir taban oluşturdu ve sanat teorilerinde yerlerini buldular. Savaş öncesinde Kandinsky resimlerinde mistik konseptlerin belirli ifade ediliş şekilleri vardı. Rengin uyarıcı etkisi ve psikolojik-ruhsal etkisi arasındaki gizli içsel ilişkiyi spekülasyonlar yaparak izleyiciye kanıtlamak istedi.
Kandinsky formun ve rengin anatomisinin anlamsız tariflerinin ne gibi tehlikeler içerdiğinin farkındaydı. ‘Bizi doğaya bağlayan ipleri bir kez kopardığımızda kendimizi saf boya ve abstre form içinde kaybederiz. Formun ve rengin güzelliği kendi başına yeterli bir hedef olamaz'. Erken abstre resimlerinde Kandinsky bu riskten uzak durmak için formu izleyiciye çağrışımlar yaptıracak şekillerde kullanmıştır.
Saf renk ve form anlatımlarıyla birbirine uyumlu referansları yavaş yavaş reddediş herhalde en güzel improvisations ile anlatılmıştır. Impression (izlenim) resim sanatında izlenim kişinin dış dünyadan aldığı tesirlerle oluşan anlık izlenimler diye tarif edilir. Kandinsky'nin özel olarak adlandırdığı serisi Improvisation'ın tarifini kişinin anlık içsel izlenimleri (dış dünya yerine iç dünyadan gelen tesirler) olarak yapar. Buna spontan duygusal dışavurum da diyebiliriz.
Rusya Dönemi (1914-1921)
Kandinsky kendi vatanından dostlarıyla ilişkilerini koparmadığı için oradaki sanat olaylarından haberdardı. Moskovadaki Blue Rose adlı sembolist ressamlar derneği ile ilişkisi önemlidir. Ressamlar Kandinsky ile bir çok noktalarda aynı görüşü paylaşıyorlardı. Resimde ritm ve melodiyi yaratan tonal ortamın renk olduğunda hemfikirdiler.
Ünlü şair ve eleştirmen Mayakovsky, Blue Rose sergisi için yorumunda şunları yazdı (1907): ‘Sanatçılar renk ve çizginin müziğine aşıklar. Onlar geçmiş tecrübelerin hamallığından kurtulmuş olarak spontan yaratıcılıkla sanata, primitizmin yeniden doğuşunu müjdeliyorlar'. 1917-21 arasında yükselen tepkilere karşın sanat dünyasının sayılı ismiydi. Bauhaus eğitimleri de bu dönemi kapsar. 1922'de sanata karşı bolşevik baskılar başladı. Sovyetler Birliği'nde artık resimleri sergilenmez oldu.

Düzlemde Nokta ve Çizgi- Bauhaus Dönemi (1922-1933)
Kandinsky zor koşullardan dolayı Almanya'ya döndü. Moskova'da olduğu gibi Berlin'de de önceleri yalnız kaldı. Bazı arkadaşları savaşta ölmüştü bazıları ise Almanya'dan ayrılmıştı. Paul Klee ve Lyonel Feininger ise Bauhaus'ta öğretmenlik yapıyordu. Berlindeki o sırada sanat anlayışı Expresyonizm ve Dadaismdi. Bunlar abstraksiyona soğuk bakan akımlardı. Kandinsky Bauhaus derslerine yoğunlaştı. Bu arada Gestald psikolojisinden beslenerek ortaya çıkan yeni buluşları oldu. Renklerle formların birbirine denkliğini ‘Sanatta tinselliğe dair' yazısında anlatır.
Kandinsky yeni resim tekniklerini Bauhaus'da tasarladı. Ders amaçlı resmi işleri yanısıra bazı özel ve çok daha içten samimi resimler üretti. Derslerine ek olarak konferanslar vermeye sergiler düzenlemeye başladı. Sonunda bu faaliyetler onu Feininge, Klee ve Jawlensky'le birlikte Amerika'ya kadar götürdü. Bauhaus'un birinci bölümü 1925'de sona erdi. Bauhausdaki son yıllarında Kandinsky resimleri neşeli gibi görünse de bu yıllar pek öyle değildi. 1928-30 yılları arasında okulda Meyer yanlısı politik öğrenci hareketleri başladı. Bauhaus'ta bir süredir ressamlar arasında büyümekte olan estetik anlayış faklılıkları artık açık savaş haline dönmüştü. Meyer estetizme karşıydı. Herşeyde Bauhaus modası Bauhaus stili diye tutturuyordu. Ona göre Bauhaus form ve yapının en yüksek okuluydu. Öğrenciler kamplaştı. Kandinsky ve Klee kendilerini dünya gerçeklerinden uzak, hayal alemi resimlerinden dolayı şiddetli saldırıların karşısında buldular. Bauhaus Gropius veya Kandinsky ile Klee'nin amaçlarıyla hiçbir ilgisi olmayan, tamamen mimari bir okul kimliğine büründü. Klee zaten Düsseldorf Akademisinden bir teklif almıştı. Kandinsky giderek öğretme aktivitelerinden uzaklaştı. 1931 de Naziler Bauhaus karşıtı kötü niyetli yoğun kampanya başlattılar. 1933 de okul Gestapo tarafından denetime alındı ve geçici olarak kapatıldı. Personel dağıldı. Bir çok öğretim görevlisi ve öğrenci ABD'ye göç etti. Orada Bauhaus eğitimini yaydılar.

Biyomorfik Abstraksiyon: (1934-1944)
Paris'te o dönemde sanatsal eğilimler kübizm ve empresyonizmdi. Kandinsky umduğu ilgiyi pek bulamadı. Paris okulu Fransız hocalar alıyordu ve abstre sanata pek ilgi duyulmuyordu. Danimarka'da bir magazinde (1935) Kandinsky içsel görüşle ve sezgisel olarak fark edilen ruhun titreşimleri kavramını ortaya attı ‘... Her şeyde bulunan bu gizli ruhun teleskopla veya mikroskopla görülmesine ben içsel görüş diyorum. Bu görüş dıştaki sert kabuğu delerek içeri girer. Şeylerin dışsal formları yerine içtekileri algılamamızı ve tüm duyularımızla içsel nabız atışlarını fark etmemizi sağlar'. Formu yeniden şekillendiren kaynak çok çeşitli yerlerden ona ilham veriyordu. Küçük deniz yaratıkları, mikro organizmalar, zoolojik prototipler embriyolojik formlar onun 1934-40 dönemi resimlerine kaynak oldu. 1933 de Jean Arp tarafından sürrealistlerin lideri diye nitelendi. Hatta bir dönem adı sürrealistlerle birlikte anılmıştır. Kandinsky kendisi ile sürrealistler arasındaki görüş farklılığını hiçbir zaman kaybetmedi. Sürrealistler şuursuz olarak (unconcious) psikanalitik açıklamalı şuuraltını çalıştıran metotlarla çalışırken Kandinsky'nin içsel gerçeği onu iç sesini dinlemeye yani sezgilerine götürüyordu. Erken yıllardan beri sanatsal yaratıcılığının itici gücü bu içses olmuştur.
Abstre sürrealizmden Kandinsky'nin kendini soyutlaması ve aynı zamanda katı geometrik stile soğuk bakan sanatçılardan ayırması için yazılarında ısrarla konkre sanat (maddi, katı, geometrik) düşüncelerini yazıyordu; ‘Abstre sanat yeni bir dünya kurar ki yüzeyden bakıldığında gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. Derinleştikçe evrensel kurallara uygun düşer. O halde yeni sanat dünyası doğal dünyayla (juxtapsed) yanyanadır. Bu sanat dünyası o yüzden tamamen gerçek tamamen konkredir... ve o yüzden abstre sanat yerine konkre sanat söyleminde ısrar ediyorum.'
Kandinsky resimde komple yeni bir anlayış sundu. Bir çok sanatçı ve sanatsal eğilimler bu modelden dallanmıştır.
SOYUT SANAT

SOYUT SANAT AKIMLARI
RAYONİZM
SÜPREMATİZM
KONSTRÜKTİVİZM
DE STİJL-NEO PLASTİZM
SOYUT SANAT
1910 Yılında Kandinsky ile başlayan soyut sanat 20. Yüzyılın ilk yarısında görülen en önemli bireysel gösteridir. Soyut sanatın sözcüsü Michel Seuphor’a göre

“Bir resimde günlük gerçek görülmüyorsa o resim soyuttur. Bir resmin soyut olabilmesi için doğa gerçeği ile tüm ilişkilerini kesmiş olması şarttır.” Soyut sanat Kant’ın “Akılcı Felsefesi” yani

bu felsefeye göre eşyalar, zaman ve uzay mevcut değildir. Böyle olmakla beraber eşya ve olaylar bilinçsel olarak bir uzay ve zaman içinde tasarlanıyordu.


Ayrıca Henri Bergson “sezgicilik” anlayışından yani eşya kavramını sezgi kavramıyla birleştiriyor ve eşyaları tanımlarken gerçekte kendi iç yaşantımızı da tanımlamış oluyoruz.

SOYUT SANATIN DOĞUŞU
Bazı sanatçılar Bergson’un sezgi sistemini şiddetle uyguladılar. Geleneksel perspektif tamamen terkedildi.

Böylece madde uzayda kişisel biçim yada renk halinde kendini belirtmiş oldu.Bu kavram önce Kandinsky daha sonra ise Mondirian bu anlayışı uygu-lamışlardır.



Soyut sanat mekan fikrini ve figürü reddeden resmin konusu ne olursa olsun hiçbir doğa unsurunu ele almadan kendine yeten plastik olanaklarıyla kendi sanatçısını anlatmaya yeten bir anlayıştır.



Kandinsky Monet’in “Ot Yığınları” adlı eserinden etkilenmiş ve nesnenin gerekliliğinin önemi hakkında içinde ilk şüphe oluştu.
Kandinsky kendini nesneler dünyasından kurtarmış ilk soyut sanatçıdır.


Sanatçının 1910 yılında yaptığı sanat tarihinde dış gerçekle ilintisi olmayan ilk soyut resim olarak kabul edilir.
Sanatçı evinin duvarındaki resimlerinin birini baş aşağı görünce asılı resmin figürden kurtulmuş resim olduğunu keşfetmiş ve o anı şöyle anlatıyor.


Henüz başlayan başlayan grup vakti idi. Paletlerimle çalışmadan yeni gelmiştim, dalgındım ve bitirdiğim çalışmamı düşünüyordum.
işte bu sırada anlatılmayacak kadar güzel bir iç pırıltı ile parlayan bir tablo gördüm.



İlkin hayretle durup kaldım, sonra hemen biçim ve renkten başka bir şey görmediğim ve içerikçe anlaşılmaz olan bu muammalı resme yaklaştım ve gördüm ki benim yapmış olduğum ve yanlamasına duvarda asılı duran tablo idi.Artık kesin olarak biliyordum ki obje resimlerime zararlı olmaktaydı.


WASSİLY KANDİNSKY (1866-1944)
Sanatçı Alman resminin lideri olup fovistlerden etkilenmiştir.İlk dönemlerinde Münih ve çevresindeki kırların manzaralarını yapmış.


Bu dönemde ışık ve renk üzerinde çalışmıştır. Sanatçının duygusal soyutlamanın üç ana kaynağı vardır. İzlenim, Doğaçlama, Düzenleme
soyut müziksel başlıklar adını 1910-1914 yılları arasında yaptığı resimlerine vermiştir.


Birinci ve ikinci grupta sezgiye üçünçü grupta ise temel davranış olan komposizyon yaratışlarında iç dünyasından hareket ederek renk ve çizgi mantığıyla ele almıştır.



1910 ve 1921 yılları arasında ilk soyut çalışmaları ikinci kaynaktan çıkmış, bu dönemde canlı renkleri kullanmadığı görülür.
Bu döneme dramatik dönemde denir.1910 yılına kadar yaptığı çalışmalar birinci kaynaktan olup fovist resimlerdir.


Sonraki yılada mimari yapıda resim devri denmiştir. Bu dönemde renkler şiddetini korumakla birlikte biçim bakımından düz çizgiler, lekeler birer geometrik şekil haline girer.1925-1928 arasındaki resimlerine ise daireler hakimdir.


Bundan sonraki dönemleri ise müziğin insanda uyandırdığı isimsiz ve sözcüksüz ahenk duygusunu renk ve biçimle anlatma yolunu bulduğu için “Müziksel Devre”denir.

Soyut sanat
1910 Yılında Kandinsky ile başlayan soyut sanat 20. Yüzyılın ilk yarısında görülen en önemli bireysel gösteridir. Soyut sanatın sözcüsü Michel Seuphor’a göre “Bir resimde günlük gerçek görülmüyorsa o resim soyuttur. Bir resmin soyut olabilmesi için doğa gerçeği ile tüm ilişkilerini kesmiş olması şarttır.” Soyut sanat Kant’ın “Akılcı Felsefesi” yani bu felsefeye göre eşyalar, zaman ve uzay mevcut değildir. Böyle olmakla beraber eşya ve olaylar bilinçsel olarak bir uzay ve zaman içinde tasarlanıyordu. Ayrıca Henri Bergson “sezgicilik” anlayışından yani eşya kavramını sezgi kavramıyla birleştiriyor ve eşyaları tanımlarken gerçekte kendi iç yaşantımızı da tanımlamış oluyoruz. SOYUT SANATIN DOĞUŞU Bazı sanatçılar Bergson’un sezgi sistemini şiddetle uyguladılar. Geleneksel perspektif tamamen terkedildi. Böylece madde uzayda kişisel biçim yada renk halinde kendini belirtmiş oldu. Bu kavram önce Kandinsky daha sonra ise Mondirian bu anlayışı uygulamışlardır.



Vasily Kandinsky


Soyut sanat mekân fikrini ve figürü reddeden resmin konusu ne olursa olsun hiçbir doğa unsurunu ele almadan kendine yeten plastik olanaklarıyla kendi sanatçısını anlatmaya yeten bir anlayıştır. Kandinsky Monet’in “Ot Yığınları” adlı eserinden etkilenmiş ve nesnenin gerekliliğinin önemi hakkında içinde ilk şüphe oluştu. Kandinsky kendini nesneler dünyasından kurtarmış ilk soyut sanatçıdır. Sanatçının 1910 yılında yaptığı sanat tarihinde dış gerçekle ilintisi olmayan ilk soyut resim olarak kabul edilir. Sanatçı evinin duvarındaki resimlerinin birini baş aşağı görünce asılı resmin figürden kurtulmuş resim olduğunu keşfetmiş ve o anı şöyle anlatıyor. Henüz başlayan başlayan grup vakti idi. Paletlerimle çalışmadan yeni gelmiştim, dalgındım ve bitirdiğim çalışmamı düşünüyordum. işte bu sırada anlatılmayacak kadar güzel bir iç pırıltı ile parlayan bir tablo gördüm. İlkin hayretle durup kaldım, sonra hemen biçim ve renkten başka bir şey görmediğim ve içerikçe anlaşılmaz olan bu muammalı resme yaklaştım ve gördüm ki benim yapmış olduğum ve yanlamasına duvarda asılı duran tablo idi.Artık kesin olarak biliyordum ki obje resimlerime zararlı olmaktaydı. WASSİLY KANDİNSKY (1866-1944) Sanatçı Alman resminin lideri olup fovistlerden etkilenmiştir.İlk dönemlerinde Münih ve çevresindeki kırların manzaralarını yapmış. Bu dönemde ışık ve renk üzerinde çalışmıştır. Sanatçının duygusal soyutlamanın üç ana kaynağı vardır. İzlenim, Doğaçlama, Düzenleme soyut müziksel başlıklar adını 1910-1914 yılları arasında yaptığı resimlerine vermiştir. Birinci ve ikinci grupta sezgiye üçünçü grupta ise temel davranış olan komposizyon yaratışlarında iç dünyasından hareket ederek renk ve çizgi mantığıyla ele almıştır. 1910 ve 1921 yılları arasında ilk soyut çalışmaları ikinci kaynaktan çıkmış, bu dönemde canlı renkleri kullanmadığı görülür. Bu döneme dramatik dönemde denir.1910 yılına kadar yaptığı çalışmalar birinci kaynaktan olup fovist resimlerdir. Sonraki yılada mimari yapıda resim devri denmiştir. Bu dönemde renkler şiddetini korumakla birlikte biçim bakımından düz çizgiler, lekeler birer geometrik şekil haline girer.1925-1928 arasındaki resimlerine ise daireler hakimdir. Bundan sonraki dönemleri ise müziğin insanda uyandırdığı isimsiz ve sözcüksüz ahenk duygusunu renk ve biçimle anlatma yolunu bulduğu için “Müziksel Devre”denir.
Önemli Temsilcileri: Robert Delaunay, Wassily Kandinsky, Kazimir Maleviç, Vladimir Tatlin
 
Geri
Üst