Taşlıcalı Yahya Bey ve Eserleri

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Taşlıcalı Yahya Bey ve Eserleri
taşlıcalı yahya gazelleri, taşlıcalı yahya şiirleri, taşlıcalı yahya eserleri
Yazdığı, gazel, şiir ve mersiyeler ile ün salan, Şehzade Mustafa'ya karşı sevgi ve bağlılığı ile bilinen Taşlıcalı Yahya'nın şiirleri eserleri ve gazellerini sizler için paylaşıyoruz.
Taslicali yahya.jpg

taşlıcalı Yahya Bey Eserleri

Yahya Bey'in elimizde bir Divan'ı bu divan içinde yer alan biri Edirne diğeri İstanbul hakkında iki şehrengizi ve beş mesneviden oluşan Hamse'si bulunmaktadır. Bunların dışında Latîfî, "Nâz u Niyâz" adlı bir eserin varlığından bahseder. Ancak elimizde böyle bir eser yoktur. Ayrıca 2000 beyitlik "Süleyman-name" yazdığı ve Peygamber'in mucizelerinden bahseden "Gül-i sadberk" adlı eseri olduğu kaynağı meçhul rivayetlerdir. Kendisi Gülşen-i envâr'ının "Hatimetü'l-kitab" bölümünde ve Divan'ının dibacesinde hamse sahibi olduğunu belirtir. Hamsesinin tamamı Kanûnî döneminde yazılmış ve ona ithaf edilmiştir.

1) Divan: Yahya Bey divanını üç defa tertip etmiş olup her seferinde önemli değişiklikler yapmıştır. Bağdat'ın fethi sırasında İbrahim Paşa'ya takdim ettiği "livâ" redifli kasideyi de sonradan bazı değişiklerle Kanûnî'ye sunması bu hususu açıkça göstermektedir. Âdem Çelebi, şairin divanını ölmeden önce tertip ettiğini söyler. Buna göre divanının son tertibi 1575'ten sonradır. Yahya Bey, Necâtî Bey gibi önce zamanın padişahını (III. Murat) övdükten sonra Divan'ını Zigetvar'ın fethinde Rumeli Beylerbeyi olan Şemsî Ahmet Paşa'ya ithaf etmiştir. Altı nüshası karşılaştırılarak Mehmet Çavuşoğlu tarafından tenkitli basımı yapıldı. (İSLAM ANS.,1997, C.13. s.345)

2) Şâh u Gedâ: Eser, sevgili'de ilahi güzelliği görerek ona platonik bir aşkla vurulan Gedâ adlı biriyle Şâh adlı sevdiğinin hikayesidir. Burada bir insanın mecazi aşka kapılması bu aşkı dolayısıyla çektiği sıkıntılar ve nihayet kalp gözünün açılarak hakiki aşka yönelişi nakledilmektedir. Kitap, Tevhîd, Münâcât, Naat gibi dini manzumelerle başlar. Kasidelerden ve kitabın yazılış sebebinden sonra İstanbul'a ait bir bölüm bir bölüm ile devam eder. İstanbul surlarının, Ayasofya, At meydanı (Şimdiki Sultan Ahmet meydanı) ve buralardaki güzelliklerin tasviri mesneviye bir hayli zengin bir mahalli renk verir. Esasen Yahya Bey'in hemen bütün ederlerinde bu mahalli renk vardır. Nitekim eserinin sonunda kimsenin eserinden bir şey almaksızın tamamını kendi buluşlarıyla yazdığını belirtmeye ihtiyaç duyar.

3) Yusuf u Züleyha (Zeliha): Bir aşk macerasıdır. Yahya Bey'in bu eseri Türk Edebiyatı'nın belki de Şark Edebiyatı'nın bu konuda meydana getirdiği en muvaffakiyetli eserdir. Şark Edebiyatı'na önce Tevrat vasıtasıyla giren, sonra Kur'an-ı Kerim'in en güzel suresini teşkil eden Yusuf'un hikayesi aslında Şark'ın hem ilahi hem de cismani bir aşk ve ihtiras macerasıdır. İran Edebiyatı'nda dini-tasavvufi inanışlarla da birleştirilen hikaye aslında bir İbrani menkıbesidir.
Mesnevisinin konusunu bu menkıbeden; onun Kur'an-ı Kerim'de "Kıssaların en güzeli" halindeki hikayesinden ve Şark Edebiyatı'nda kendisinden önce Yusuf u Züleyha yazan tanınmış mesnevicilerin eserlerinden alan Yahya Bey bütün bunlara rağmen orijinal bir eser meydana getirmiştir. Eser, Kıssa-i Yusuf'taki diğer hadiseleri de bulundurmakla birlikte bilhassa aşk ve ihtiras sahneleriyle dikkate değer bir sanat eseridir. Şair, ahlak ve iman ötesine taşmayan, platonik bir aşkın değil daha çok beşeri bir aşkın insan ruhunda ve insan hayatında yarattığı arzu ve ihtiraslarını kısa fakat kuvvetli çizgilerle ve büyük ustalıkla göstermeye muvaffak olmuştur. Eserde aşk ve ihtirasın hakim karakteri Züleyha'dır. Dini ve ahlaki inanışlarla kendini Züleyha'nın dayanılmaz cazibesine kapılmaktan korumaya çalışır. Yusuf, nefse hakimiyetin kuvvtli fakat hayali bir tipidir. (BANARLI, 1998, C.1, s.600)

4) Gencine-i Râz: Yahya Bey, Nizâmî'nin Mahzan al-asrar, Câmî'nin Tuhfat al-ahrar mesnevileri ve Sa'di'nin Gülistan ve Bostan'ı gibi ahlaki ve dini hikayelerden oluşan bu eserini Peygamber'i rüyasında görmesi üzerine yazdığını söylemektedir. Eser Kanûnî'ye ithaf edilmiştir. Çeşitli konularda yazılan makaleler kırk bölüme ayrılmıştır. Her makalenin sonunda konu ile alakalı bir hikaye vardır. Eser Hamse içinde telif tarihi taşıyan tek mesnevidir. 1540'ta yazılmıştır. (İSLAM ANS., 1997, C.13, s.346)

5) Kitâb-Usûl: bu eserin ismi gerek bazı kaynaklarda gerekse son zamanlarda yazılan bazı monografilerde "Usulnâme" diye geçmekteyse de Yahya Bey eserine "Kitâb-ı Usûl" adını vermiştir. Değişik konuları ele almış ve bunları yüzün üzerinde hikaye, temsil ve latife ile açıklamıştır. Ele aldığı meseleler çoğunlukla kendi hayatının ve müşahedelerinin mahsulü olup devrin genel manzarasına ışık tutmaktadır.

6) Gülşen-i Envâr: Yahya Bey'in hamsesinin sonuncu kitabıdır. Bu eserde Gencine-i Râz ve Kitâb-ı Usûl tarzında tertib edilmiştir. Dini-ahlaki hikaye ve temsillerden oluşur. Süleymaniye Cami'sinin övgüsü eserin en dikkate değer tarafıdır. "Sebeb-i telif" bölümü kendi hayatını özeti, mürşidi Mehmet dede ile tanışması hamsesinin tamamlanışının hikayesini verir. Kitabın sonunda iyice ihtiyarlayıp belinin büküldüğünü, yazarken ellerinin titrediğini, ayrıca gözlük kullandığını belirtir. (TDEA, C.8, s.544)
ç) TAŞLICALI YAHYA BEY'DEN ŞİİR ÖRNEKLERİ

GAZEL I

1- Dâr-ı dünyâ delü gönlüm gibi vîrân olsa
Ne cihân olsa ne cân olsa ne hicrân olsa

1- Dünyâ evi deli gönlüm gibi vîrân olsa; ne dünyâ olsa, ne can olsa, ne de ayrılık olsa.

2- Kâşki sevdüğümi sevse kamu ehl-i cihân
Sözümüz cümle hemân kıssa-i cânân olsa

2- Keşke sevdiğimi herkes sevseydi de hepimiz onu konuşsak, sürekli ondan söz etseydik.

3- Bir demür tağı delüp boynına almak gibidür
Her kişi âşık olurdı eger âsân olsa

3- Aşık olmak demir dağı delip boynuna almak gibidir; eğer bu iş kolay olsaydı herkes âşık olurdu.

4- Şâdmânam gam-ı yâr ile sevinmez yokdur
Bir gedâ cümle cihân mülkine sultân olsa

4- Bende sevgilinin derdi var diye mutluyum; bir dilenci bütün dünyâya hâkim olsa sevinmez mi?

5- Cân atar karşu çıkar izzet eder ey Yahyâ
Hançer-i dilber ile bir çıkışur cân olsa

5- Sevgilinin hançeri ile baş edebilecek bir can olsaydı, hemen karşılar, can atar, ona saygı gösterirdi.

GAZEL II

1- Mecnûn-ı aşkı lâle gibi taga saldılar
Hem taga hem benefşe gibi bâga saldılar

1- Aşk delisini lâle gibi dağa saldılar; hem dağa hem de menekşe gibi bağa saldılar.
(Mecnûn, deli anlamı dışında Mecnûn anlamında da tevriyeli kullanılmıştır.)

2- Başlandı çünki kasr-ı mahabbet yapılmaga
Ferhâdı taşa Husrevi topraga saldılar

2- Sevgi sarayı yapılmaya başlanınca; Ferhâd'ı taşa, Husrev'i toprağa saldılar.

3- Kayd-ı gam-ı cihândan alup dest-i aşk ile
Şehbâz-ı rûh-ı âşıkı uçmaga saldılar

3- Dünyânın gam bağını aşk eliyle alıp, âşıkın rûh doğanını uçmağa bıraktılar.

4- Cânânı kalb-i âşıka sôfiyi Kâ'beye
Kimin yakına kimini uzaga saldılar

4- Sevgiliyi âşıkın kalbine, sofuyu Kâbe'ye, kimini yakına, kimini ise uzağa saldılar.

5- Müstagrak etdi gözyaşı Yahyâyı nâgehân
Berg-i hazânı sanki bir ırmaga saldılar

5- Ansızın Yahyâ'yı gözyaşı, hazan yaprağını nehre atmış gibi sürükleyip boğdu.

GAZEL III

1- Cihânın cânısın sensiz vücûdumda hayat olmaz
Bana senden cüdâ olmak gibi müşkil memât olmaz

2- Seni ben câna teşbiye etdim amma cândan â'lâsın
Zehîr-i hüsn melahat-zât pâkin gibi zât olmaz

3- Ne gam uşşâkna gâhi vefâ gâhi cefâ etsin
Kuluna pâdişâhdan hemîşe iltİfât olmaz

4- Gözümden çıktı yaşım gibi dünyâ aşık olaldan
Menâl ü mâlı dünyânın bana lât ü menât olmaz

5- Muhabbet mihneti dâl etse tekmî kadd Yahyâ'yı
Cihânda bir kapudan geçmez olakim iki kat olmaz
 
Geri
Üst