Taşlıcalı Yahya'nın Şehzade Mustafa İçin Yazdığı Mersiye

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Taşlıcalı Yahya'nın Şehzade Mustafa İçin Yazdığı Mersiye
taşlıcalı yahya mersiyeleri, taşlıcalı yahya kimdir, taşlıcalı yahyanın mustafaya yazdığı mersiye

Şehzade Mustafa'nın sağ kolu olan ve yazdığı mersiyeler ile ün salan Taşlıcalı Yahya,Şehzade Mustafa'nın babası Kahuhi tarafından infaz ettirilmesinden sonra büyük bir üzüntü duymuş ve buna sebeb olanlara yazdığı mersiyeler ile üzüntü ve sitemini dile getirmiştir. Taşlıcalı Yahya'nın şehzade Mustafa'nın ölümünden sonra kendisi için yazdığı mersiyeyi sizlerle paylaşıyoruz.
taslicali.jpg

I. Bend
1. Meded meded bu cihanım yıkıldı bir yanı
Ecel celâlîleri aldı Mustafa Hânı

1. Meded, meded! Bu dünyanın bir tarafı yıkıldı.
Çünkü ecel eşkıyaları Mustafa Han/’ı yakaladılar ve boğdular.

2. Tohındı mihr-i cemâli bozuldı erkânı
Vebale koydılar âl ile Al-i Osmânı

2. Onun güneş gibi parlak olan yüzü battı ve maîyeti bozuldu. Osmanoğullarını hîle ile günaha soktular.

3. Geçerler idi geçende o merd-i meydânı
Felek o canibe döndürdi şâh-ı devrânı

3. Padişahın yanında o yiğidin sözü geçtikçe onu çekiştirirlerdi. Nihayet devir padişahını felek, onların yönlendirmek istedikleri tarafa döndürdü.

4. Yalancımın kun bühtanı bugz-ı pinhânı
Akıtdı yaşumımı yakdı nâr-ı lıicrânı

4. Yalancının kuru iftirası ve gizli düşmanlığı

Gözümüzün yaşını akıttı, gönlümüzde ayrılık ateşi yaktı.

5. Cinayet etmedi cânî gibi anıın câm
Boguldı seyl-i belâya tagıldı erkânı

5. Zavallı şehzade caniler gibi bir cinayet işlememişken,

Belâ seline düşüp boğuldu. Bütün yanında bulunan yakınları darmadağın oldu.

6. N/’olaydı görmeye idi bu macerayı gözüm
Yazuklar ana reva görmedi bu rayı gözüm

6. Keşke şu olayı gözüm görmemiş olsaydı.

Doğrusu ya, şehzade hakkındaki hükmü doğru ve uygulanan cezayı adalete uygun görmedim.

II. Bend
1. Tonandi ağlar ile nurdan menâra dönüp
Güşâde hatır idi şevk ile nehâra dönüp

1. Şehzade beyaz bir elbise giymiş, bu haliyle nurdan bir minareye dönmüştü.

Babasını göreceği için mutluluktan parlayan yüzü gündüzü andırıyordu.

2. Göründi halka dıraht-ı şükûfezâra dönüp
Ütag u haymeleri karlu kûhsâra dönüp

2. Şehzade halka çiçek açmış bir ağaç gibi göründü,
Otağ ve çadırları da karlı dağlara benziyordu.

3. Tururdı şâh-ı cihan hiddet ile nâra dönüp
Yürürdi kullan yamnea lâle-zara dönüp

3. Cihan padişahı olan Kanunî Sultan Süleyman hiddetten ateşe dönmüştü,

Yanında yürüyen adanılan da bir lâle tarlasını andırıyordu.

4. Müzeyyen idi bedenlerle ak hisara dönüp
El öpmeğe yüridi mihr-i bî-karâra dönüp

4. Padişahın çadırları bedenlerle süslenmiş, ak hisara dönmüştü.

Şehzade ise sevincinden güneş gibi yerinde duramaz bir hale gelmiş ve el öpmek için otağa doğru yürümüştü

5. Tolmadı gelmedi çünkim o mâh-pâre dönüp
Görenler ağladılar ebr-i nev-bahâra dönüp

5. Ay parçası gibi şehzade battı, babasının otağından dönüp gelmedi.

Sonra onun cenazesini görenler yağmur yağdıran bahar bulutu gibi ağlasınlar.

6. Bir ejdehâ-yı dü-serdür bu hayme-i dünyâ
Dehânma düşen olur hemîşe nâ-peydâ

6. Bu dünya çadırı, dâima ağzına düşenin görünmez
olduğu iki başlı bir ejderhadır.

III. Bend
1. O bedr-i kâmil ol âşinâ-yı bahr-i ulum
Fenaya vardı telef etdi ara tâli-i şûm

1. Ayın ondördü gibi bilgili ve ilim denizinin tanışı olan o şehzade yok olup gitti.

Uğursuz talih zavallıyı telef etti.

2. Dögündi kaldı hemân dâg-i hasret ile nücûm
Köyündi şâm-ı firakında doldı yâş ile Rûm

2. Gök yüzünde birer yara gibi görünen yıldızlar şehzadenin, hasretiyle dövündü kaldı.

Osmanlı ülkesi onun ayrılığı akşamında hasretle yandı tutuştu, gözleri yaşlarla doldu.

3. Kara geyürdi Karamana gusse etdi hücum

O mâhı ince hayâl ile etdiler ma/’dûm

3. Hüzün ve keder hücumu Konya halkına karalar giydirdi.

O ay yüzlü şehzadeyi, ince hesaplar, ustaca entrikalarla yok ettiler.

4. Tolandı gerdenine hâle gibi mâr-ı semûm

Kazâ-yı Hak ne ise razı oldı ol merhum

4. Zehirli bir yılan, yani cellâdın kemendi şehzadenin boynuna hale gibi kuşandı.

Rahmetli kaderi ne ise ona boyun eğdi.

5. Hatâsı gayr-ı muayyen günâhı nâ-ma/’lûm
Zihî şehîd ü saîd ü zihî şeh-i mazlum

5. Hatası görülmemiş ve günahı bilinmemişken öldürülen şehzâde,

Ne mübarek ve manen ne mutlu bir şehîd ve ne derece zulme uğramış bir sultândır!

6. Yıkıldı yer yüzine aslına rücû etdi
Saadet ile hemân kurb-ı hazrete gitdi

6. Şehzâde yer yüzüne yığılıp kaldı ve aslı olan toprağa döndü.

Şehîdlik mutluluğuyla İlâhî makam civarına gitti.

Yükselen bir şair ve padişahın kulu bir asker, dünyanın en güçlü hükümdarı Kanuni’ye itham edici sözlerini cesaretle yöneltiyor. Yiğit şair, haksız yere idam edilen şehzadeye dökülen gözyaşlarına tercüman oluyor. Üstelik kıvrak zekası ve ustaca kullandığı dil sayesinde eserinde kendisini mahkum ettirebilecek hiçbir delil bırakmıyor. Entrikalarla padişahı kışkırtan düzenbaz veziriazam Rüstem Paşa ve Kanuni’nin nikahlı eşi Hürrem Sultan da suçlamalardan nasibini alıyordu. Halkın ve ordunun kendisine ümitler bağladığı, sevilen bir şehzade, tahtının oğlu tarafından ele geçirileceği vehmiyle aldatılan ihtiyar bir baba, sahte mektuplar, çalınan mühürler, yargısız infaz, tarihi etkileyen bir idam, galeyana gelen ordu, zapt edilemeyen bir kalem, haksızlık karşısında susmayıp ikbal vadeden bir hayatı feda eden bir şair, Türk edebiyatı tarihinde bir hükümdar aleyhinde ilk defa bu derece sivrilen bir dil, bundan cesaret alan kadınlı erkekli bir şairler topluluğu, daima mutlak otoritenin yanında olmakla itham edilen bir edebiyatın sıra dışı kahramanları ve hicvedilmesine rağmen susmayı tercih eden dünya hâkanı/baba.
 
Geri
Üst