Tevbe ve hacet namazı nasıl kılınır?

Uzman SühaN

Administrator
Tevbe ve hacet namazı nasıl kılınır?
İnsanlık icabı, bir günah işleyen mü'min, hemen günahına tevbe etmelidir. İşlediği günahtan tevbe etmek isteyen kimsenin güzelce abdest aldıktan sonra kır gibi bir yere çıkıp açık havada iki rek'at namaz kılması ve Allah'a samimiyetle iltica' ederek günahının afvını istemesi mendubdur.

Hâcet Namazı:
Uhrevî veya dünyevî herhangi bir isteği ve murâdı olan kimse, güzelce bir abdest alır, yatsı namazından sonra iki veya dört rek'at, bir görüşe göre 12 rek'at namaz kılar. Sonra Allah'a hamd ü senâ ve Resûlüne salâvatta bulunur. Daha sonra da hâcet duasını okuyup istek ve dileğini Allah'a arzeder.

Hâcet namazının birinci rek'atında Fâtiha'dan sonra 3 kere Âyete'l-Kürsî, diğer üç rek'atinde de birer Fâtiha ile birer defa İhlâs ve Muavvizeteyn (Kul eûzü birabbil-felâk ile Kul eûzü birabbin-nâs) sûreleri okunması hakkında hadîs-i şerîf vardır.



6.jpg








Hâcet duası şudur:
Allahümme innî es'elüke tevfîka ehli'l-hüdâ ve a'mâle ehli'l-yakîni ve münâsahate ehli't-tevbeti ve azme ehli's-sabri ve cidde ehli'l-haşyeti ve talebe ehli'r-rağbeti ve teabbüde ehli'l-verâi ve irfâne ehli'l-ilmi hattâ ehâfük.

Allahümme innî es'elüke mehâfeten tahcizünî an ma'siyetike hattâ a'mele bi-tâatike amelen estehikku bihi rıdâke ve hattâ ünasıhake bi't-tevbeti havfen minke ve hattâ uhlisa leke'n-nasihate hubben leke ve hattâ etevekkele aleyke fi'l-ümûri ve husne zannin bik. Sübhâne Hâlikı'n-nûr...

Meâli:

Allah'ım! Senden hidâyet ehlinin başarısını, yakîn ehlinin amellerini, tevbe ehlinin öğütleşmesini, sabır ehlinin azmini, korku ehlinin ciddiyetini, senin rızâna rağbet gösterenlerin talebini, takvâ ehlinin ibâdetini, ilim ehlinin irfanını isterim ki, senden hakkıyle korkayım.

Allah'ım! Senden öyle bir korku isterim ki, o beni sana isyandan men'etsin, tâ ki sana itâat ile öyle amel edeyim ki onunla senin rızâna ereyim, senden korkarak samimiyetle sana döneyim, sırf senin sevgini kazanmak için hâlis nasihat edeyim, her işte sana güvenip sana dayanayım sana güzel zan besliyeyim...

Nûrun yaratıcısı olan Allah, her türlü nekâis ve kusurlardan münezzehtir...

İstihâre Namazı:
Yapılacak bir işin sonunun iyi mi kötü mü olduğunu, yahut o işi hemen yapmak mı, yoksa te'hir etmek mi daha iyi netice vereceğini anlamak için kılınan namaza istihâre namazı denir. İki rek'atlık bir namazdır.

İstihâre yapmak istiyen kimse, yatacağı zaman bu iki rek'at namazı kılar, ilk rek'atında Kâfirûn sûresini, ikinci rek'atta da İhlâs sûresini okur. Nihayetinde de istihâre duasını yapar. Sonra da abdestli olarak kıbleye yönelerek yatar.

Rü'yada beyaz veya yeşil görülmesi hayra, siyah veya kırmızı görülmesi de şerre delâlet eder.

Bu şekilde istihâre namazının 7 gece yapılması ve neticede kalbe doğan hususun esas alınması emredilmiştir.

İstihâre, hakkında hüküm verilemeyen, tereddütler içinde kalınan mes'eleler hakkında yapılır. Bir şey'in öyle mi yoksa böyle mi yapılması daha hayırlı olduğu hakkında düşünülür, bir karara varılamaz, tereddüdde kalınırsa o zaman istihareye başvurulur. Doğrusu kesin olan, hangi taraf hak, hangi taraf bâtıl olduğu bilinen, yahut istişâre edilip karara varılan mes'elelerde istihâre yapılmaz. Çünkü doğru şekil bulunmuş, isabetli hareket tarzı tesbit edilmiştir. Artık neye istihâre edilecektir?

Resûl-i Ekrem (asm) Ashâb-ı Kirâmına istihareyi tavsiye buyururlardı. İstihâre namazını kılmakta özürlü olanlar, sadece duasıyla iktifa ederler.

Bir hadîs-i şerîf'te şöyle buyurulmuştur:

"İstihâre eden kimse hüsrâna uğramaz, istişare eden de pişmanlığa düşmez..."

Resûlüllah Efendimizin yapmış olduğu istihâre duası şöyledir:

Allahümme innî estehîrüke bi-ılmike ve estakdirüke bi-kudretike ve es'elüke min fadlike'l-azîm. Fe-inneke takdiru ve lâ akdiru ve ta'lemü ve lâ a'lemü ve ente allâmü'l-ğuyûb.

Allahümme in künte ta'lemu enne hâze'l-emre hayrun lî fî dînî ve meâşî ve âkıbeti emrî fakdürhü lî ve yessirhü lî. Sümme bârik lî fîh. Ve in künte ta'lemü hâze'l-emre şerrun lî fî dînî ve meâşî ve âkıbeti emrî, fasrifhü annî vasrifnî anhü vakdür li'l-hayre haysü kâne. Sümme ardınî bih...

Meâli:

Yâ Rab! (Hakkımda hayırlısını) bildiğin için, Sen(in dergâh-ı inâyetin)den ben hayırlısını (bildirmeni) dilerim. Ve (hayırlı cihete) gücün yetiştiğinden Sen(in hazine-i lütfun)dan beni kudretlendirmeni dilerim. Yâ Rab, hayırlı olan cihetin tebyîn ve takdîrini senin o büyük fazl (ve kerem)inden isterim. Allahım, senin (her şey'e) gücün yeter, halbuki benim yetmez. Sen (her şey'i) bilirsin de, halbuki ben bilmem. Muhakkak Sen şuûrumuzdan uzak olan herşey'i de pek yakından bilirsin.

Ya Rab, bilirsen (ki bildiğinde hiç şüphe yoktur) şu azmettiğim iş, dînime, dünya ve âhiretime taallûku cihetiyle benim için hayırlıdır, bunu bana mukadder kıl (beni bunda muvaffak kıl) ve bunu bana müyesser kıl. Sonra işlemeğe kudret bahşettiğin ve bana müyesser kıldığın bu işi bana mübarek kıl (hayır ve bereketini artır.) Yine bilirsen (ki bildiğinde şübhe yoktur) şu azmettiğim iş dînime, dünya ve âhiretime taallûku itibariyle benim için şerdir, bu işi benden ve beni (ve gönlümü) de bu işten çevir. Ve hayır (zaman ve mekândan) her nerede ise, o hayrı bana makdûr (ve müyesser) kıl. Sonra nefsimi o hayr-ı makdûre razı kıl.

İstiska (Yağmur) Namazı:
Yağmur yağmadığı zamanlarda Müslümanlar yağmur duasına çıkar, Allah'ın rahmet ve keremine iltica' ederek yağmur yağdırması için dua ve niyazlarda bulunurlar. Buna dinî tabiriyle istiska denir. İstiska'nın lügat mânası, yağmur yağmasını istemek demektir.

İmam-ı A'zam'a göre, istiskadan murad, yalnız dua ve istiğfardır. Allah'ın yağmur yağdırmasını istemek için, cemaatle namaz kılınması ise, sünnet değil, belki câizdir. İnsanlar isterlerse tek başlarına da namaz kılabilirler.

İmam-ı Muhammed ile Ebû Yûsuf'a göre ise, istiska için, müslümanların tıpkı Cuma namazı gibi toplu halde namaz kılmaları menduptur. Hatib minbere çıkmaksızın yerde bir değnek veya sopaya dayanarak bir de hutbe okur.

Üç gün birbiri peşine yağmur duasına çıkılması müstahsen görülmüştür. Yine de yağmur

gelmezse, duaya devam edilmelidir. Hadîs-i şerîfte: "Allah duada ilhâh edenleri, yani ısrarla taleb edenleri sever" buyurulmuştur. Dua günü ve duadan önceki 3 gün, oruç tutmak da menduptur. Çünkü oruçlunun duası makbuldür. Bu üç gün içinde, dargınlar barışmalı, sadakalar verilmeli, haksız yere alınan şeyler varsa, sahiplerine iade edilmelidir.

Yağmur duasına çıkılırken başlar öne eğilerek mütevâzıâne bir halde, yayan olarak sahra gibi bir yere çıkılır. Önce tevbeler yapılır, umum mü'minler için mağfiret talebinde bulunulur, böylelikle İlâhî rahmetin celbine çalışılır.

Müslümanlar yanlarına çocuklarını, ehlî hayvanlarını ve onların yavrularını da alırlar. Çocukları ve yavruları bir müddet için analarından uzaklaştırırlar, bu hazin manzara içinde zayıflara, ihtiyarlara dualar ettirilerek kendileri de âmin derler.

Özet olarak söyleyecek olursak, hüzünlü, mütevâzıâne, huşû' içindeolarak Allah'tan rahmet ve inâyet istenir. Daha sahraya çıkmadan yağmur yağmaya başlarsa, buna bir şükrâne olmak üzere, yine sahraya çıkılır.

Yağmur yağarken: "Allahümme sayyiben nâfian", yani, "Yâ Rabbi, bunu hakkımızda faydalı bir yağmur kıl" denir. Lüzumundan fazla yağınca da "Allahümme havâleynâ ve lâ aleynâ", "Yâ Rabbi, bunu zarar vermeyecek yerlere yağdır, bizim üzerimize yağdırma" diye dua edilir.

Dua eden dilerse ellerini yukarı kaldırarak dua eder, dilerse ellerinin sırtı yukarı gelecek şekilde avuç içlerini yere doğru çevirerek niyazda bulunur. Çünkü Resûl-i Ekrem'in, yağmur duasında bu şekilde dua ettiği rivayet edilmiştir. Şâfiî âlimleri bu şekilde duayı, sadece yağmur duasına hasretmezler. Umumî olarak, Allah'tan bir dilekte bulunulduğu zaman ellerin içi ile; belâ ve âfetlerden kurtulmak, musibet ve şerlerden Allah'a sığınmak istendiğinde de, eller tersine çevrilerek dua edilmesini câiz görürler.

Resûl-i Ekrem'den bize nakledilen yağmur duası şudur:

Allahümme eskınâ ğaysen muğîsen henîen merîen ğadekan mücellilen sehhan ammen tabekan dâimen.

Allahümme ale'z-zırâbi ve menâbiti'ş-şeceri ve bütûni'l-evdiyeti.

Allahümme innâ nestağfiruke inneke künte ğaffâren fe-ersili's-semâe midrâren.

Allahümme eskine'l-ğayse ve lâ tec'alnâ mine'l-kânitîn.

Allahümme enbit lene'z-zer'a ve edirre lene'd-dar'a ve eskınâ min berekâti's-semâi ve enbit lenâ min berekâti'l-arz.

Allahümme'r-fa' anne'l-cehde ve'l-cûa ve'l-urye ve'kşif annâ mine'l-belâi mâ lâ yekşifühü ğayrüke.

Meâli:

Allahım, bize can kurtaran, içe sinen, bol, faideli, her tarafı kaplayan, her tarafa akıp giden her tarafı sulayan umumî bir yağmur ver!

Allahım! Dağlar üzerine, ağaç köklerine ve vâdi içlerine indir.

İlâhî, senden mağfiret diliyoruz, şübhe yok ki sen çok bağışlayansın, bize gökten bol yağmurlar yağdır...

Allahım! Bizi yağmurla sula, bizi ümidlerini yitirmiş kimselerden eyleme.

Ey yüce Hâlikımız, bizim için ekinleri bitir, memeleri sütle doldur, bizi göğün bereketlerinden sula, bize yeryüzünün bereketlerinden yetiştir.

Ey Rabbimiz, bizden yoksulluğu, çıplaklığı, açlığı kaldır ve senden başkasının savamayacağı, üzerimizden kaldıramayacağı şu müthiş belâyı üzerimizden kaldır, başımızdan sav.

Yağmur Duası ve Namazı Niçin yapılır?

Yağmur duasında ve namazında, biz gafil insanlar için büyük bir îkaz ve ibret dersi vardır. Her vakit nihayetsiz rahmet ve inâyetlerine nâil olup durmakta olduğumuz Rahîm ve Kerîm Rabbimizi, hiçbir vakit unutmamak ve her vesile ile O'na muhtaç olduğumuzu anlayarak şükür içinde dergâh-ı Kibriyâsına yönelmek, dua ve niyazlarda bulunmak, bizim için büyük bir kulluk borcudur.

Bir kere düşünelim, vakit vakit bulutlardan topraklarımıza yağan o faydalı yağmurlar kesilse, bunun neticesi ırmaklar, dereler, çaylar kurusa, acaba bu suları bize kim te'min edecektir. Kaynaklarından daima fışkırıp duran, hayatımıza hizmet eden o tatlı ve berrak su menba'larını Hak Teâlâ kesip kurutsa, acaba bunları bize kim geri verebilecektir.

İnsanoğlu bu gerçekleri her zaman düşünüp Allah'a sonsuz şükür ve hamd de bulunması gerekirken, çoğu kere gaflete düşmekte; ni'metlere karşı şükürsüzlük ve nankörlüğe saplanmaktadır.

İşte yağmursuzluk, kuraklık gibi musibet hallerini,Cenâb-ı Hak zaman zaman insanlara, bu gaflet ve şükürsüzlüklerine bir ceza olarak vermektedir. Böylece onlara aczlerini hissettirip gafletten uyandırmakta; dua ve niyâz ile dergâh-ı izzetine koşturmak, zelilâne ve mütevâzıâne huzurunda el açtırmak istemektedir.

Eğer dua ve ibadet çok edildiği halde musibet kalkmaz, yağmurlar yağmazsa, yapılan dua ve ibâdetlerin kabûl olmadığı söylenmemelidir. Bil'akis, "henüz duanın vakti geçmedi, ibâdetin zamanı bitmedi", diye düşünülmeli; ibâdet ve duaya devam edilmelidir.

Küsûf (Güneş Tutulması) Namazı:
Güneş tutulduğu zaman ezansız ve kâmetsiz olarak cemaatle iki rek'at namaz kılınır. Ve her rek'atta imam fazla miktarda kırâette bulunur. Bu kırâeti İmam A'zam'a göre gizlice, İmameyn'e göre ise cehren yapar. Namazdan sonra da güneş açılıncaya kadar kıbleye doğru ayakta ve insanlara karşı oturarak dua eder. Cemaat de bu duaya âmin derler.

Küsûfnamazından sonra hutbe okunmaz. Cemaatle kıldıracak kimse yoksa herkes tek başına da kılabilir.

Hüsûf (Ay Tutulması) Namazı:
Ay tutulduğu zaman Müslümanların evlerinde teker teker kıldıkları bir namazdır. Küsûf namazında olduğu gibi, gizli veya âşikâr bir kırâetle iki veya dört rek'at olarak kılınır. İmam-ı A'zam'a göre bu namazın camide cemaatla kılınması sünnet değildir. Fakat kılındığı takdirde de bir beis yoktur, câizdir.

* Güneş ve ay tutulmaları, Küsûfve husûf namazlarının vakitleridir. Yani gece ve gündüzün ışık kaynağı olan güneş ve ayın, muvakkat bir zaman için gölgelenmesi, azamet-i İlâhiyyenin ilânına sebeb olduğundan, Cenâb-ı Hak kullarını o vakitte bir nevi ibâdete dâvet etmektedir. Yoksa kılınan namaz, devam etme süresi astronomi hesaplarıyla belli olan ay ve güneş tutulmasını ortadan kaldırmak için değildir.

* Güneş ve ay tutulmalarının ne gibi muazzam kanunlar dairesinde vücuda geldiği malûmdur. Binaenaleyh mütefekkir bir insan için bu kanunları böyle muntazam ve mükemmel olarak yaratan Hâlik-ı Zü'l-Celâl'in kudret ve azametini düşünmek, O'nun izzet ve kibriyası önünde mütezellilâne secdeye kapanmak en yüksek bir vazifedir.

Ramaan'ın Son On Gecesini Namazla İhyâ Etmek:

Bu da menduptur. Resûlüllah Efendimiz Ramazan'ın son 10 gecesini ihyâ eder, kendini ibâdete verirdi. Bundan asıl maksad Kadir gecesini ihyâdır. Çünkü hadîs-i şerîf'te kadir gecesinin Ramazan'ın son 10 gecesi içinde aranması teşvik edilmiştir. Son 10 gece ihyâ edilince, Kadir gecesi de ihyâ edilmiş olur.

Bayram Gecelerini Namazla İhyâ Etmek:
Bu da mendubtur.

Zilhicce'nin İlk On Gecesini Namazla İhyâ Etmek:

Bu da menduptur.

Resûlüllah Efendimiz şöyle buyurmuştur:

"Zilhicce'nin ilk 10 gecesinde ibâdet etmek kadar Allah'a hoş gelen bir şey yoktur. Ondaki her günün orucu, bütün senenin orucu, bütün senenin orucuna, her gecenin kıyamı da kadir gecesinin kıyâmına eşittir..."

Zilhicce'nin İlk On Gecesini Namazla İhyâ Etmek
Bu da menduptur.

Resûlüllah Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Zilhicce'nin ilk 10 gecesinde ibâdet etmek kadar Allah'a hoş gelen bir şey yoktur. Ondaki her günün orucu, bütün senenin orucuna, her gecenin kıyamı da kadir gecesinin kıyâmına eşittir..."
 
Geri
Üst