Türkiyede ve Dünyada Üniversite

Bilge Gökçen

Yeni Üye
Üye
Türkiyede ve Dünyada Üniversite
dünyadaki üniversiteler
DÜNYADA VE TÜRKİYEDE ÜNİVERSİTE



Fatoş T. Yarman Vural



İnsanlık tarihinin en eski ve köklü kurumlarından birisi olan üniversitenin bunca yıl dimdik ayakta duruşunun en temel nedenlerinden birisi, hem kendisini hem de içinde bulunduğu toplumu değiştirmedeki becerisidir. Şimdi, geçmişte kısa bir tur atarak, kendimize pay çıkaralım:

Bilim tarihçileri, üniversiteyi Milattan Önce 385’ te kurulan Eflatun’un Akademisine kadar götürseler de, bugünkü “muassır batı medeniyetini” yaratan üniversite, katolik kilisesinin içinde filizlenmiştir.

Ortaçağ, M.S.1000+

Derebeylerin, kilise ile değişik ittifaklar içerisinde halkı sömürdükleri karanlık çağlarda, bazı papazlar, İncil hikayelerine dayanak ararken yasak kapılar arkasında bulunan kitapları inceletmek üzere çıraklar tutmuşlardı. Bu çıraklar, eski Yunan klasiklerini, Abbasiler ve Emeviler zamanında yapılan birçok çalışmayı Latinceye çevirdiler. Çıraklar ustalaştıkça yeni çıraklar devşiriliyordu. Ve böylece, kilisenin içinde usta-çırak ilişkisine dayanan bir öğrenim sistemi filizlendi. Bu kitapların çoğunda, Papazların aradığı bilgilerden daha çok, hiç te aramadıkları bilgiler ortaya çıkınca, usta ve çıraklar üzerine uygulanan baskılar, başkaldırıya dönüştü. Bu başkaldırı çok kanlı bir süreç ile Aydınlanma çağını yarattı. İşte, Paris, Bologna, Oxford, Sorbon gibi ilk üniversiteler bu başkaldırının eseridir.

Aydınlanma, M.S.1500+

Akademik özgürlüklerini hayatları pahasına savunan bilim insanları, bir yandan küçük ve elit bir kesime eğitim vererek yeni aydınlar yetiştirdiler, diğer yandan da araştırmaları ile topluma ışık tuttular. Sonunda, papazlar, cennetin anahtarlarını satmaktan, bilim insanlarını giyotine göndermekten, ya da diri diri yakmaktan vazgeçtiler. Ama o günün karanlıklarından bakan dar görüşlüler, Voltaire, Gallileo, Lavosier, Newton, Spinoza, Kant gibi bilim adamlarının kiliseyi hizaya getirecek bir aydınlanma çağına damga vurabileceklerini asla öngöremediler.

Bugün, inanç özgürlüğü adına gençlerimizi hurafeler altında şartlayarak beyinlerine pranga takanlar, geleceklerini tarihten ders alarak görebilirler. Ve bunu onlara göstermek bizim görevimizdir. Tarihin ilginç bir cilvesidir ki, kiliseyi dize getiren Avrupa Aydınlanmacılarına, Razi, Cabir, Heysen, Harizmi, İbni Sina, Ömer Hayyam ve daha nice İslam bilginleri ışık tutmuştur. Tıpkı bugün, bizlerin, içinde bulunduğumuz karanlık çağdan kurtulabilmek için Aydınlanmacıların ışığına baktığımız gibi....

Endüstri Devrimi (1800+)

Üniversite-sanayi işbirliği, aydınlanma çağının doğal bir sonucu olan endüstri devriminde sanayiden gelen taleplerle şekillenmiştir. Bu talep, üniversitenin eğitim ve araştırma özgörevine hizmeti de eklemiş ve böylece, bilgi üretimi ve yükseköğrenim ihtiyacı ivmelenerek artmıştır. Üniversite, 200 yıl boyunca devrimsel buluşlarla toplumu değiştirdikçe, kendisi de toplumdan gelen taleplere göre değişmiş ve toplumla etkileşimini giderek arttırmıştır. Tüm dünyayı değiştiren büyük araştırma projeleriyle üniversite gittikçe büyüyüp zenginleşmiş ve insanlığın baş köşesine oturmuştur.

Bilgi Çağı, 2000+…

Çok hızlı ve kaotik olarak değişen yeni dünya düzeninde, bilgi her türlü varlıktan daha büyük bir değer kazanmış ve bilginin en büyük üreticisi olan üniversitelerin önemi ile birlikte sorumlulukları da büyük ölçüde artmıştır.

Böylece, bilim insanları, bir yandan çağ nüfusunu eğitirken, diğer yandan büyük ölçekli araştırma ve hizmet projelerinin yükü altına girdiler. Ancak, toplum, gittikçe pahalılaşan yüksek öğretim ve büyük kaynak gerektiren projeleri sorgulayarak mercek altına alınca, mükemmelin peşinde koşan üniversiteler varlıklarını sürdürebilmek için gereken kaynağı bulmakta zorlanmaya başladılar.

Üniversite bir kez daha köklü bir değişim yaşadı ve üç ayrı kulvarda sürdürdüğü eğitim, araştırma ve topluma hizmet özgörevlerini “bilgi” sözcüğü altında bütünleştiriverdi. Bu yeni özgörev ile elit üniversiteler ürettikleri bilginin niteliğini, niceliğini ve kullanılabilirliğini eniyilemek üzere yeni paradigmalar geliştirdiler ve bilgi üreten araştırmaları, bilgiyi genç nesillere ve topluma aktaran hizmetleri bütünleştirecek yeni bir değişim sürecine girdiler.

Türkiye, 1923+

Biz Türk aydınları, 84 yıllık cumhuriyet tarihimizin büyük bir bölümünü ninelerimizle, dedelerimizle, ana ve babalarımızla birlikte yazdık. Yüce Önder Atatürk’ün başlattığı atılımı değişik nedenlerle sürdüremedik. Toplumun artan sorunları, yaşanan ekonomik ve politik krizler, ard arda yaşanan darbeler arasında, zaman zaman bağırdık, zaman zaman fısıldadık,. Ancak, değişik yönlerden gelen baskılar altında bazılarımız küstü, bazılarımız sustu, bazılarımız ise susturuldu. Birçoğumuz ise çareyi toplumdan izole olamada buldu.

Nispeten daha rahat üniversite kampuslarında orta sınıfın biraz üzerinde gelirlerimiz ile, değerli çalışmalar ve uluslararası yayınlar yaptık ama giderek toplumdan soyutlandık.

Şimdi artık, çıkara dayalı egemen güçler, aydınlık fikirleri birbir söndürerek ülkemizi ortaçağ karanlığına adım adım sürüklemektedirler. Türkiye, binlerce yıllık Anadolu uygarlıklarının içinden süzülerek gelen genç ve dinamik nüfusu, doğal zenginliklerle dolu geniş toprakları ile içte ve dışta çok değişik güç dengeleri içinde kıskaca alınmıştır.

Tarihinin bu önemli kavşağında, ülkemizin sorunlarına yaratıcı çözümler üreterek toplumsal refahı ve kalkınmayı sağlayacak, dünya çapında güçlü üniversitelere ihtiyacı vardır. Bu güçlü üniversiteler, en üst düzeyde bilgi üreterek ve bu bilgilerin kullanımını sağlayarak ülkemizin gelişimine doğrudan yön verebilirler. Çünkü; bilgi çağında üniversiteler, ürettikleri yeni bilgilerle ekonominin motoru, yeni neslin mentoru, kültürün sahibi ve yaratıcısı, sosyal dönüşümün katalizörüdür.

Ve ODTÜ, 1956+…

ODTÜ’de, ülkemizin ve hatta içinde yaşadığımız bölgenin geleceğine aktif olarak yön verebilecek çeşitliliği bol ve zengin büyük bir beyin gücü mevcuttur. Bu beyin gücü, ülkemize ve insanlığa sayıları 80 000 i bulan seçkin mezunlar vermiş ve çok değişik alanlarda hizmet etmiştir. ODTÜ, 51 yıllık birikimiyle, cumhuriyetimizin değerlerine sahip çıkacak ve bu değerleri yeni yaklaşımlarla zenginleştirecek önemli bir birikime sahiptir. Bu birikimi değerlendirerek, hepbirlikte, toplumsal sorunlarımıza ve ihtiyaçlarımıza, kısa ve uzun erimli planlarla bilimsel çözümler üretecek projeleri hayata geçirebiliriz.



 
Geri
Üst