Yurdumuzun Güzellikleri ve Dünyaca ünlü Tarihi Eserler

Ce: Yurdumuzun Güzellikleri ve Dünyaca ünlü Tarihi Eserler

Çemberlitaş Hamamı

Adres:
Vezirhan Cad. No: 8 34440 Çemberlitaş İstanbul







Çemberlitaş Hamamı, Çemberlitaş`ta, Divanyolu üzerinde, I. Constantinus`un (M.S. 324-337) diktirdiği anıtın Vezir Han tarafında yer alır. Hamam`ın karşısında Köprülü Mehmet Paşa Cami, medresesi ve türbesi, yanında Vezir Hanı, eski Dar`ül-fünun binası, civarında ise Sultan II. Mahmut Türbesi, Köprülü Kütüphanesi, Atik Ali Paşa Cami ve medresesi ve Ali Baba Türbesi mevcuttur.
Hamam, Sultan II. Selim`in karısı ve Sultan III. Murat`ın annesi, Nurbanu Sultan tarafından Üsküdar`da, Toptaşı`nda, Valide-i Atik Külliyesi`ne gelir getirmesi için yaptırılmış ve vakfedilmiştir. Hamam, Tuhfet`ül-mimarin`e göre Mimar Sinan yapısıdır. Kitabesinden anlaşıldığıne göre hamam yapılış tarihi 992/1584`tür.


Çembarlitaş Hamamı birbirinin tamamen benzeri ve yanyana bitişik bir çifte hama olarak planlanmıştır. Erkekler kısmının girişi Vezir Han Caddesi üzerindedir ve yol kotunun zamanla yükselmesi sonucunda bugün on basamakla inilençukur bir giriş niteliğindedir. Giriş üzerinde bir saçak mevcuttur. Giriş üzerinde, etrafı rumilerle bezeli, üç sıra halinde hazırlanmış altı mısralı bir kitabe vardır. Kadınlar kısmı girişi ise Divanyolu Caddesi üzerinde Sultan Mahmut Türbesi tarafından olmalıdır. Bugün kanlar da erkekler girişini kullanmakta ve içeriden yeni açılan bir yan kapı ile kendi bölümlerine ayrılmaktadır.


Kadınlar kısmının soyunma mekanı cephesi, Divanyolu Caddesi genişletme çalışmaları (1868) sırasında bir miktar kesilmiştir. Kesilen kısım altta dikdörtgen, üstte yıldız biçiminde pencereleri olan bir duvarla kapatılmıştır. Erkekler ve kadınlar bölümlerinin soyunma yerleri, geçişi köşe trompları ile sağlanmış büyük birer kubbe ile örtülüdür. Etrafında üç kat soyunma odaları vardır. Her iki kubbede de aydınlık feneri vardır. Bugün sadece kadınlar kısmının aydınlık feneri orijinal durumdadır. İnce sütunlara dayanan kemerlerin taşıdığı bir kubbecikle örtülü olan aydınlık feneri zarif bir biçimde bezenmiştir. Bugün erkekler kısmının soğuk bölümü, yıkanma sonra dinlenmek veya beklemek için sakinci ve dinlendirici bir mekan şeklindedir.


Yine her iki kısımda da üçer kubbe ile örtülü ılıklığa geçilir. Bunların yanlarında bina kitlesinin dışına taşan biçimde yapılmış helalar vardır. Ilıklıkta orta kubbenin altından girilen ahşap bir kapı ile sıcaklık bölümüne geçilir. Çemberlitaş Hamamının sıcaklık bölümlerinin planlarında hamam mimarisindeki geleneklerden tamamıyla uzaklaşılmıştır. Bu Mimar Sinanın farklı denemeler yapmayı sevmesi ile açıklanabilir. Ayrıca Mimar Sinan`ın bu yapı ile yakından ilgilendiği de düşünülmektedir. Dıştan kare olan bu mekanlar içeride, çepeçevre on iki sütundan meydana gelen bir sütun halkası ile on iki köşeli bir çokgene dönüştürülmüştür. Onikigen ile dış kare arasında kalan dört köşeye büyük bir ustalıkla kubeli halvert hücreleri yerleştirilmiştir. Halvetler arasında da dört adet sofa oluşturulmuştur. Sıcaklığa bu sofalardan birinden girilmektedir. Sıcaklık bölümünü örten büyük kubbeyi, baklavalı başlıklı sütunlar üzerindeki sivri kemerler taşımaktadır. Köşelerdeki halvet hücreleri mermer şebekelerle ana mekandan ayrılırlar ve bu şebekelerin üzeri lale şeklindedir. Şebekelerin her yn ve ön yüzünde birer kitabe vardır ve halvette ön yüzdeki kemerli bir kapı ile girilir. Bunların üzerlerine beyitler işlenmiştir, üçgen biçimindeki alınlıkları ise tomurcuklarla bezenmiştir.
Hamamın toplam 38 adet kurnası vardır. Kubbenin altında çok yüzlü büyük bir göbek taşı bulunmaktadır. Sıcaklık bölümleri kubbelerinde bulunan küçük delikler ile aydınlatılmaktadır. Delikler cam fanuslar ile kapatılmıştır. Yapı, Mimar Sinan`ın son dönem eserleri arasındadır. Ustalığının son döneminde, sadelikten vazgeçmeden, fonksiyon zenginliği, zerafet ve dinginliği bu yapıda buluşturmuştur. Bu nedenlerden dolayı ki günümüzde halen yerli ve yabancvı araştırmacılar, üniversiteler, fotoğrafçılar, film yapımcıları, basın-yayın kuruluşları ile öğrenciler tarafından ilgi odağı halindedir.
Günümüzde hem kadınlar hem de erkekler bölümü hizmet vermeye devam etmektedir. Kaynak: Mimar Resoratör Onur Yalçın, Mimar Resoratör Ali Dereli
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Ce: Yurdumuzun Güzellikleri ve Dünyaca ünlü Tarihi Eserler

Çırağan Sarayı




Sultan Abdülmecid`in ardından tahta geçen Sultan Abdülaziz tarafından 1861`de yaptırılmıştır. Planı Nikoğos Balyan`a aittir ve uygulaması Sarkis ve Agop Balyan tarafından yapılmıştır. Sultan Abdülhamid 1876 yılında tahta geçince, V. Murad akli dengesinin yerinde olmadığı gerekçeşiyle bu saraya kapatılmış ve 1905 yılında ölünceye kadar burada kalmıştır. Daha sonra Meclis-i Mebusan olarak kullanılan saray, 1910 yılında yanmıştır. Şimdi restore edilmiş ve lüks otel olarak kullanılmaktadır. Dolmabahçe Sarayı II. Mahmud`un mütevazi sarayının yerine Abdülmecid tarafından yaptırılmıştır. Sarayı, cami ve saat kulesini, mimarları Balyan ailesi 1853`de tamamlamışlardır. Orta bölümündeki Muayede salonunda bulunan 4.5 ton ağırlığındaki kristal avize Kraliçe Victoria`nın armağanıdır ve dünyada en büyük olduğu söylenmektedir. Saray, ondokuzuncu yüzyıl Osmanlı saray yaş***** ilginç bir örnektir.
Osmanlı İmparatorluğu`nun muhteşem mirası Çırağan Sarayı 1991 yılında Kempinski Grubu tarafından eski görkemine yakışır bir biçimde restore edilmiştir. Çırağan Palace Hotel Kempinski İstanbul, Boğazın Avrupa yakasında geleneksel Türk misafirperverliğini tüm ziyaretçilere sunan tek beş yıldızlı oteldir
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Ce: Yurdumuzun Güzellikleri ve Dünyaca ünlü Tarihi Eserler

Dikilitaş (Obelisk)


Sultanahmet Meydanı’nda, ‘Hipodrom’da bulunan Obelisk (dikilitaş) Mısır’ın 18. Sülâle hükümdarlarından III. Thutmosis’in (M.Ö. 1502-1448) Asya’da kazandığı zaferlerin anısına 1450’de diktirdiği taştır.
Yıllarca Mısır’da kalan taş Firavunların tarihten silinmesinden sonra, burada kurulan yarı Hellen yarı Mısır bir devlete, sonra da Romalıların eline gemiştir. Bu dönemde, Romalılar, şehirlerini süslemek için Mısır’da bulunan anıtları kullanıyorlardı. I. Constantius da, yeniden kurduğu Constantinopolis’de Hipodromu süslemek için çeşitli anıtları buraya taşıttırıyordu. Oğlu II. Constantinus (337-361), taşı İstanbul’a götürülmek üzere İskenderiye’ye taşıtmak istemiş, ancak bunu başaramamıştır ve taş kıyıda bırakılmıştır. Daha sonra, İmparator Julianus’un (361-363) emriyle İskenderiyeliler taş için özel bir gemi yapmışlar. Taşın İskenderiye’den ne zaman ve kim tarafından İstanbul’a getirildiği ve nasıl taşındığı bilinmiyor. Hipodrom’u süslemek üzere getirilen taş, kaidesinde bulunan yazıtlara göre bir süre yerde yatmış ve I. Theodossius zamanında 390 yılında, Hipodrom ortasındaki "Spina" denen duvarın üzerine, bugünkü bulunduğu yere yerleştirilmiştir. 19,59 m yüksekliğindeki taşın, bugün bulunduğu Sultanahmet Meydanı’na getirilmesi için Marmara Sahilinden meydana kadar demir bir yol yapılmıştır.
Bugün tam olmayan taşın 6 metrelik parçası ek******. Eksik parçanın nedeni bilinmiyor. Başlangıçta şehrin başka bir yerine dikildiği ve bir depremde düşüp kırıldıktan sonra üst parçanın da şimdiki yerine dikildiği düşünülüyor. Ya da, taşınırken kırılmış olabilir. İstanbul’daki dikilitaşın ve eşinin Karnak’da Amun-Ra mabedinin sütunları üzerinde resimleri işlenmiş. Bu resimlerden de taşın eksik olduğu anlaşılıyor. Dikilitaş dört yüzünde kabartmalar bulunan 6 m yüksekliğinde mermer bir kaidenin üstünde yer alan dört tane tunç takoza oturmaktadır. Kaidenin üzerindeki kabartmalarda imparator I. Theodossius’un savaşları ve Hipodrum’daki yaşantısı işlenmiştir. Dikilitaş’ın tepesinde bulunan ve Dünya’yı simgeleyen tunç küre 865 yılındaki bir depremde düşmüş ve bir daha da yerine konulmamıştır.
Dört yüzde de devamlı olarak Mısır Tanrılarından Amun-Ra ve Horus anılmakta ve Thutmosis’in yüceliğinden söz edilmektedir. Dikilitaş, Bizans dönemi boyunca uzun yıllar Hipodrom’da meydana gelen çeşitli politik olaylara, araba yarışlarına, ayaklanma ve cinayetlere seyirci olmuştur. 17. yüzyılda Evliya Çelebi Seyahatnamesinde taştan, İstanbul’u afetlerden koruyan bir tılsım olarak sözetmiştir. Türklerin dönemi boyunca, taş yabancıların ilgisini çekmiş, resimler ve gravürlere konu olmuştur.
Osmanlı döneminde de Hipodrom’da taş çevresinde birçok olay olmuş ve toprak yükselerek kaidenin alt kısmı gömülmüştür. 1857’de, C.T. Newton kaidenin etrafında kazı yaparak yeniden açmıştır. O tarihten beri Dikilitaş yuvarlak ve demir parmaklıklarla çevrili bir çukurda durmaktadır. 20. yüzyılın ilk yarısında taşın yosunlanmış cephesi temizlenmiş ve yenilenmiştir
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Ce: Yurdumuzun Güzellikleri ve Dünyaca ünlü Tarihi Eserler

Bredon Hill ve Çevresi

İnceleme altındaki bölge, doğu-batı yönünde 17.7 kilometre ve kuzey-güney yönünde 14.5 kilometredir. Bu bölge, yarı Cotswold, yarı Vale ot'Evesham ve yarı Severn Valley'dir. Kuzey ve batı yönleri, İngiltere'nin en muhteşem nehirlerinden biri olan Avon tarafından çevrelenir ve Evesham, Pershoe ve Tewkesbury'ye bağlanır. Doğusu ve güneyinde ise, Cotswold yer alır. Ortada, uyuyan bir kaplumbağanın sırtı gibi Bredon Hill yükselir.

Yaklaşık 300 metre yüksekliğindeki zirvesi, hemen her açıdan muhteşem görüntüler sunar. Bredon Hill ve Cotswold yakınlarından sağlanan kireçtaşı, bölgenin büyük bölümünü kaplayan özgün mimari yapısı için malzeme sunar. Avon kıyısı boyunca uzanan binalar, geleneksel tuğla ve kereste kullanımını yansıtır.

Burası Marlborough Downs'la karşılaştırıldığında arkeolojik kalıntılar açısından önemli bir yer değildir. Neolitik çağlara ait en erken görülen tarihler, M.Ö. 2600 civarıdır ama Cotswold yakınlarında bulunan long-barrowlar, M.Ö. 3200'lerde bölgede yaşam olduğunu göstermektedir. Bredon Hill'de Demir Çağı'na ait bir tepecik bulunmuş ve burada yapılan kazılarda elli ceset çıkarılmıştır. Erkek cesetlerin pozisyonlarına bakılırsa, köylerini korumaya çalışırken ölmüş gibidirler. Güneydeki Woolstone Hill'de de benzerlerine raslanmıştır ama birkaç işaret veya dikili taş dışında bunlarda antik esintiler yoktur.

Onyedinci yüzyılın ortalarında bölgeye Hıristiyanlık hakim olmuştur ve kısa süre sonra Worcester yakınlarında bir piskoposluk kurulmuştur. Ünlü Evesham Manastırı, 701'de kurulmuştur. Efsaneye göre, Eoves adındaki çoban domuzlarını otlatırken içlerinden bir dişi yakındaki ormana doğru koşar. Doğum yapacağını düşünerek peşinden gittiğinde, ormanda ilahi söyleyen Meryem Ana ve iki melekle karşılaşır.

Bu deneyimini Worcester Piskoposu Egwin'e anlatır ve o da aynı yere gelir. Kendisine orada manastırı inşa etmesi söylenir. Piskopos bunu yapar ve iyi yürekli çobanın anısına Eoves adını veıir. Ülkedeki en güçlü manastırlardan biri haline gelir ve bütün Avrupa'dan hacılar gelmeye başlar.

1265'de, Parlamento'nıın Babası olarak bilinen Simon de Montfort, Eveslıam'da kanlı bir yenilgiye uğramıştır. Tarihçilerin bildirdiğine göre "o öldüğünde, gökyüzü karardı ve gökgürültüleri, dev şimşekler eşliğinde dünyayı salladı". Kilise, onun cesedine saygı göstererek yüksek sunağın altına gömmüştür. Birçok derde şifa olduğu söylenmesi, manastırın İngiltere'deki değerini yükseltmiştir. Manastır, VIII. Henry'nin manastırları kapatma kararı doğrultusunda yok olmuştur. Bu kararın nedeni, Roma'daki Papa'nın yerine kralı güçlendirmektir ve bugüne ulaşan tek kalıntı, çan kulesidir.

Pershore Manastırı, biraz daha iyi bir yazgı izlemiştir. İlk Hıristiyan yerleşim merkezlerinin sakinleri, sürekli olarak çapulcu Danimarkalılar'ın akını altındaydı ve bu dönemde birçok manastır saldırıya uğrayarak yok edilmiştir. Bugüne dek genel olarak pek kilise kalmamıştır. Manastır 983 yılında yeniden inşa edilirken, bir şefin torunu olan Odda, saygıdeğer Azize Eadburga'nın kemiklerini getirterek manastıra gömdürmüştür. Eadburga, Büyük Alfred'in torunuydu. Winchester'da bir manastıra kapanmış ve 960'da orada ölmüştür.

Evesham'da olduğu gibi, onun da mabeti hakkında türlü efsaneler türemiştir. Bu yüzden, burası da hacılar için küçük bir merkez haline gelmiştir. Ama muhteşem manastırdan günümüze kalan tek şey, korosu, kulesi ve kilisenin doğu transeptidir. Manastır, Azize Eadburga ve Azize Maryem'e ithaf edilmiştir.

Tewkesbury Manastır Kilisesi, yerel halk tarafından 453 £ ödenip satın alınarak Cromwell'in adamlarından korunmuş ve günümüze kadar ayakta kalmıştır. Şu anda İngiltere'deki en büyük mahalle kiliselerinden biridir. Dev Norman kolonları, Avrupa'dakilerin en büyükleridir. Onyedinci yüzyılda daha sonra orada bir hücre yaptıran Theoc adlı bir rahip tarafından yaptırılmıştır. Benedictler burada 715 yılında bir manastır inşa etmiş ama daha sonra Danimarkalılar tarafından yıkılmıştır. Bugünkü manastır Norman zamanlarından kalmadır ve Evesham ve Pershore gibi, Kutsal Bakire Meryem'e ithaf edilmiştir.

Tarihleri onbirinci ve onikinci yüzyıllara dayanan kiliselerin büyük bölümü kadınlara ithaf edilmiştir. Diğer kiliseler ise, Sedgeberrow ve Aston Somerville de dahil olmak üzere, Azize Meryem'e ithaf edilmiştir. Overbury'deki kilise, Azize Faith'e, Ashtonunder-Hill'deki Azize Barbara'ya, Netherton Şapeli ve Azize Catherine Çeşmesi de Azize Catherine'e -başka kim olabilir?- ithaf edilmiştir. Erkeklerde ise, Cropthorne, Stanton ve Gt. Comberton Aziz Michael'a, Fladbury ve Beckford Baptist John'a ithaf edilmiştir. Diğer kiliseler, St. Peter's (Dumbleton), St. Nicholas (Teddington), Holy Trinity (Eckington) ve St. Giles (Bredon's Norton)'dır.

İnceleme bölgesinde bulunan bütün kiliseler bunlar değildir. Bunların arasındaki en görkemli istisnalar, Little Comberton, Bricklehampton, Elmley Şatosu, Hinton on the Green, Bredon, Kemerton ve Aldeton'dır
 
Ce: Yurdumuzun Güzellikleri ve Dünyaca ünlü Tarihi Eserler

Euromos

Halk arasında Ayaklı olarak bilinen kalıntılar Milas - Söke karayolunun 13. kilometresinde, Selimiye Bucağı yakınlarındadır. Bugünkü karayolu, antik kentin içinden geçmektedir. Yörede Mylasa'dan sonra en önemli kent olmasına rağmen Helenistik dönemden önceki tarihi hakkında fazla bir bilgi yoktur. Kıyıya uzak bir kent olmasına rağmen MÖ 5. yüzyılda Atina önderliğindeki Delos Birliği'ne katılan kent, MÖ 201 - 196 tarihleri arasında Büyük İskender'in egemenliği altında yaşadı.

Daha sonra bir dönem Mylasa'nın yönetimine giren kent, kısa süre sonra tekrar bağımsızlığına kavuştu. Kente ait sikke basımı MS 2. yüzyıla kadar devam etmiştir. Kentte 1969'dan itibaren birkaç yıl Profesör Ümit Serdaroğlu tarafından kazı çalışmaları yapılmıştır.

Kent Surları

Bölümler halinde günümüze ulaşan surların MÖ 4. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Nekropol

Anayoldan tapınağa giden yolun her iki tarafında görülebilir. Dikkat çekici özelliğe sahip herhangi bir kalıntıya rastlanmamaktadır.

Zeus Tapınağı

MS 2. yüzyıldan kalma yapı Korint Düzeninde 6x11 sütunlu bir peripterostur. Bugün ayakta kalan sütunların bir kısmının yivsiz olmasından yapının yarım kaldığı anlaşılmaktadır. Kuzey ve batıya bakan yüzlerde bulunan sütunların tamamında adak yazıtları; güneye bakan yüzdeki kornişin bir parçası, üzerinde bulunan aslan başlı su oluğuyla birlikte görülebilmektedir.

Tiyatro

Batıya bakan büyük ama oldukça kötü durumda olan yapının oturma sıralarından beşi görülebilmektedir.

Agora

Kareye yakın planda olan agoranın dört yanı stoa ile çevrilmişti. Günümüze çok az bir kısmı ulaşmıştır. George Bean burada bulunan ve iyi okunamayan bir yazıtta Kallithenes adlı kişinin kente yaptığı parasal yardım ve İasos yandaşlığının anlatıldığından bahsetmektedir.

Hamam

Geç Roma ya da erken Bizans döneminde yapılan bina, dere yatağına yakınlığından dolayı hamam olabileceği izlenimini vermektedir
 
Ce: Yurdumuzun Güzellikleri ve Dünyaca ünlü Tarihi Eserler

Cağaloğlu Hamamı

Cağaloğlu`n da Yerebatan Caddesi`nin sağ yanıda yer alır. Sultan I. Mahmud tarafından Ayasofya Cami’ne gelir sağlamak amacıyla 1741 yılında inşa ettirilmiştir, mimarı bilinmemektedir. Cağaloğlu Hamamı kadınlar ve erkekler için ayrı kısımları olan bir çifte hamamdır. İçinde kullanılan Barok üslup ve klasik Osmanlı hamam mimarisinde olmayan yenliklerin yanı sıra, Sultan III. Mustafatarafından şehrin artan su ve odun ihtiyacı nedeniyle 1768`de büyük hamam yapılmasının yasaklanmasından önce inşa edilen son büyük hamam olması nedeniyle önem taşır.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Ce: Yurdumuzun Güzellikleri ve Dünyaca ünlü Tarihi Eserler

Çadır Köşk




Yıldız Parkı içindeki iki tarihi köşkten biridir. O tarihlerde Çırağan Sarayı`na ait olan koruda,1871 yılında "Sedir Köşkü" olarak inşa edilmiştir.



Beşiktaş - Ortaköy Caddesi üzerinde Yıldız Parkı`na girildiğinde solda yer alan bu köşk. Sultan Abdülaziz tarafından saray bahçesi dekoru olarak Sarkiş Balvan ve kardeşlerine vaptırılmıştır. Köşkün önünde Yıldız Parkı`nın iki büvük havuzundan biri bulunmaktadır.


Koyu kırmızı renkte boyalı olan bu köşk, zemin üzerine tek kat olarak inşa edilmiştir. Köşkün Boğaz`a bakan cephesi üç bölümdür. Cephenin ortasında, önünde dört desteğe oturan bir balkon yer almaktadır. Süslemeli ve yuvarlak kemerli olan balkon kapısının iki yanırıda iki çift pencere bulunmaktadır. Köşkün havuza bakan cephesi iki kollu merdivenli bir girişe sahiptir. Merdivenin iki kolu arasındaki bölümde zemin kata, girişi sağlayan bir kapı açılmıştır. Abdülmecit döneminde Neo-Klasik, Neo-İslam, Neo-Osmanlı olarak Yıldız saraylarında yabancı sanatçıların saray çevrelerinde çalışmaları ve Avrupa mimarisinde meydana gelen gelişmeler duvar resmini etkilemiş ve yağlı boya tekniğinde doğa görünümleri, çiçek, meyve ve av hayvanlarının resimleri yaygınlaşmıştır. Çadır köşkü, Malta köşkü ve Yıldız parkındaki tüm köşklerde bu üslubu görebilirsiniz. Köşklere güzellik kazandırması ve bu mekanların dinlenme, seyir ve av köşkü olduğunu belirlemek amacıyla, tavanlar av hayvanları, sebze meyve ve çiçek figürleriyle süslenmiştir.
Çadır köşkünün üst katında, üç oda, büyük bir salon, tuvalet ve küçük hol vardır. Holden merdivenle bodruma inilir. Bodrumda büyük iki oda, salon, hol, tuvalet mevcuttur. Bodrum katı mutfak olarak kullanılmak amacıyla yapılmıştır. Büyük salonun tavanı salkım çiçeklerle donatılmıştır, köşe ve aralara çiçekten çerçeveler içine ördek, zürafa, gevik, at ve çiçek sepetleri yağlı boya ile resmedilmiştir. Salonun yanındaki iki büyük odanın tavanları da yine salkım çiçeklerle donatılmış olup çiçekler arasına, yani köşe ve kenarlara ördek, deve, inek, koyun, yaban ördeği, keklik ve çiçek sepetleri serpiştirilip dal ve çiçek figürleriyle yağlı boya tavana güzellik kazandırılmıştır. Köşk, süsleme sanatının en ince özelliklerini taşıyan motiflerle süslüdür. İki adet şöminesi, uzun, yüksek, büyük pencere ve kapıları zamanırı mimari özelliklerindendir. Bu mekanlar, Sarav mensuplarının günübirlik gezileri için seyir ve dinlenme yeri olarak kullanılmıştır.


Abdülhamit, Yıldız Sarayı`nı kullanmaya başlayınca, Çadır Köşkü`nün yanından geçen çevre duvarı yükseltilmiştir, daha evvel kapalı tutulan kapılarla geçiş sağlanmıştır. Abdülaziz Suikasti sanıkları, Çadır Köşkü`nün bodrum katında tutulmuştur. Köşk Abdülhamit`in hallinden sonra uzun yıllar kapalı kalmış, 1940 yılında Maliye Bakanlığı`nca İstanbul Büyükşehir Belediyesi`ne devredilmesi ve korunun "Yıldız Parkı" olarak adlandırılmasından sonra Çadır Köşkü onarılmış, 1949 -1960 yıllarında Avedis Çakır isimli pastane sahibi tarafından işletilmiştir.
1960 yılında Askeri Darbe yönetiminde. Çadır köşkünde Tanzimat :Vlüzesi" kuruldu.1982 yılında. diğer köşklerle beraber kullanırrı ve işletim hakkı. Turing`e verildi. Kültür ve Tabiat Varlıklarırıı Koruma Yüksek Kurulu` nun. 28 Şubat 1995 Tarih ve 378 sayılı ilke kararının "Bakım Maddesine" göre elden geçirildi. 1995 Haziran avında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından devralınmasıyla restorasyon çalışmalarına hemen başlanmış ve köşk bütünüyle restorasvondan geçirilmiştir. Şu anda restoran ve cafeterya hizmeti vermektedir
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Ce: Yurdumuzun Güzellikleri ve Dünyaca ünlü Tarihi Eserler

Gizemli Maya Sarayı

2.000 yıl önce Kuzey Guatemala'daki Cancuen Sarayı'nda oturan Maya kralları, ülkeyi buradan yönetirlerdi. Ancak Maya Krallığı M.S. 840 yılında ekonomik çöküşe bağlı olarak yıkıldığı zaman, yağmur ormanları, krallığın bulunduğu bölgenin üzerini örterek yüzyıllarca uygar dünyanın açgözlü yağmacılarından gizledi.

Arkeologlar, bu bölgede orman dokusunun altında Maya Krallığı'nın bulunduğunu 1905 yılından beri biliyorlardı, ancak kazılarda çok önemli bir kalıntı bulacakları hiç akıllarına gelmiyordu.

Vanderbilt Üniversitesi'nden arkeolog Arthur Demarest'in liderliğinde bir grup bilim adamı, Guatemala'daki Universidad del Valle'nin yardımlarıyla üç katlı, 170 odalı, 11 avlulu bir sarayı ortaya çıkarttıklarını duyurdu. Bu saray bugüne dek bulunan en iyi korunmuş Maya sarayı.

''Saray, o kadar büyüktü ki herkesi bunun gerçek olduğuna inandırmakta zorluk çektik'' diye konuşan Demarest, aralarında törenlerde kullanılan pirit aynalar, obsidyen bıçaklar, yeşimden yapılmış tabakların olduğu Maya Uygarlığı'na ilişkin çok değerli eserler bulduğunu açıkladı
 
Ce: Yurdumuzun Güzellikleri ve Dünyaca ünlü Tarihi Eserler

Kefren Piramiti

Kefren Piramidi, grubun ortasında yer alan piramittir ve birçok yönden komşularından geri kalmaktadır. Büyük Piramit'in güneybatısında bulunur ve orijinal yüksekliği 143.51 metredir. Temeldeki kenar uzunlukları ortalama olarak 215.26 metredir. Büyük Piramit gibi, pusulanın temel yönlerine oturtulmuştur ama aynı tutarlılığı göstermemekte ve maksimum 6 dakikalık bir sapma yapmaktadır. Taş işçiliği de Büyük Piramit'in yanında zayıf kalmaktadır. Ancak, yine de etkileyici bir yapıdır. Biraz yüksek bir yerde inşa edildiği için, daha gösterişli komşularına denk gibi görünmektedir.

53.13 derecelik eğim açısıyla, aynı yükseklik oranına sadık kalınarak yapıldığı bellidir; bunun oranı 2:3'dür. Bu oran, Pisagor'un ünlü 3:4:5 üçgenine uymaktadır. Bazı otoriteler antik Mısırlılar'ın 3:4:5 dik açılı üçgeni bilmediklerini, bunun hiçbir matematik metininde görünmediğini söylemektedirler. Öyle ya da böyle, Kefren Piramidi'nde bu görülmektedir.

Ayrıca, Keops ve Kefren piramitleri arasında sayısal bir oran da vardır. Temeldeki ortalama kenar uzunluklarını birbirine böldüğümüzde (230.36 - 215.72 = 1.068), yaklaşık 16:15 oranını yakalarız. Bu, Giza platosundaki piramitlerin birbirleriyle bağlantılı olduğunu ve tutarlı bir plana dayanarak yapıldıklarını gösterir. Bütün piramitlerin girişi kuzeye bakmaktadır. Kefren Piramidi'nde ise iki koridor vardır. Biri kazılar sonucunda bulunmuştur; diğeri ise onun yaklaşık 15 metreyle tam üzerinde, piramidin yan tarafında yer almaktadır. Üst koridor 26 dereceyle aşağı inmekte, 14.173 metreye 5.029 metrelik bir odada son bulmaktadır.

Piramidin batı tarafında, morg tapınağından vadi tapınağına inen bir geçit bulunmaktadır; bu geçidin sütun ve duvarları hâlâ ayaktadır. Bu Vadi Tapınağı'nın yakınında ünlü Sfenks bulunmaktadır; yüzünün Kefren'i temsil ettiği söylenmektedir. Ama yüz orantılarına bakıldığında, Sfenks'in başka bir firavunu daha model aldığı söylenebilir. Gerçekten de, bu anıtın dikim tarihi hakkında büyük çelişkiler vardır.

Bazı otoriteler Sfenks'in M.Ö. 5000 yıllarında yapıldığını söylemektedirler. Çevredeki kayalara bakıldığında, rüzgarın kumları çarparak yapabileceğinden çok, yağmurla oluşmuş bir aşınma görülmektedir. Bu durumda Mısır'da çok daha fazla yağmurun yağdığı zamanlarda yapıldığı düşünülmektedir.

Mısır'ın şu anki iklimi M.Ö. 3100 yıllarında oluşmuştur. Bundan önce, bütün Sahra bölgesinde Mısır da dahil olmak üzere, hava daha nemliydi. Aşınma biçimleri, Sfenks'in bu daha önceki nemli iklim döneminde yapıldığını göstermektedir. Üç piramidin dış yüzeyindeki durum, böyle bir nemli iklim aşınması göstermemektedir. Bu durumda piramitlerin daha sonraki tarihlerde, M.Ö. 2500 yıllarında yapıldığı düşüncesini güçlendirmektedir. Bu yüzden, önce Sfenks yapıldıysa, piramitlerden çok daha önce kullanılan bir gözlem aracı olduğu sonucu da ortaya çıkmaktadır.

Yapım Yılı: MÖ 2558-2532
Toplam Blok Sayısı: Bilinmiyor
Taban: Herbir köşesi 214.5 metre, toplam 11 akre, 5,166,000 m2
Toplam Ağırlık: Belirsiz
Herbir Taş Bloğun Ortalama Ağırlığı: 2.5 ton, dış bölümdeki bazı koruyucu taşların ağırlıkları 7 ton
Yükseklik: Orijinal 143.5 metre, şu anda 136 metre
Eğim Açısı: 53 derece 7'48"
Yapı Malzemesi: Kireçtaşı ve kırmızı granit
 
Ce: Yurdumuzun Güzellikleri ve Dünyaca ünlü Tarihi Eserler

Keops Piramidi

Keops Piramidi ya da diğer adıyla Büyük Piramit, Giza Platosu'ndaki diğer sekiz piramidin arasında yaklaşık 30'uncu enlemde Nil Nehri'nin deltası üzerinde bulunmaktadır. Mısırlılar'ın mimari başarısında yüksek bir noktayı göstermektedir. Ancak nasıl inşa edildiği ya da hangi firavunun inşa ettirdiği hakkında fazla bilgi yoktur.

Antik Mısırlılar, kendi zamanlarındaki uygarlıklar içinde en geniş kayıtları tutuyorlardı. Ancak Giza'daki piramitler tuhaf sessizliklerini korumaktadırlar. Ne koridorlarını dolduran hiyeroglifler, ne de herhangi bir kayıt, nasıl inşa edildiğine dair bilgi vermektedir. Elimizdeki en eski bilgi, Yunanlı tarihçi Herodotus tarafından verilmiştir. Bu metin, Büyük Piramit tamamlandıktan yaklaşık 2000 yıl sonra M.Ö. Dördüncü yüzyılda yazılmıştır. Söylediğine göre Firavun Keops için inşa edilen bu piramit, 100,000 insanın yirmi yıllık emeği sonucunda ortaya konmuştur. Herodotus'un kaynakları, bilgilerini uzun zamanlar boyunca kuşaktan kuşağa aktarmış olan Mısırlı rahiplerdi.

Keops, M.Ö. 2613'de başlayıp M.Ö. 2465 yılında son bulan 4. Hanedan'ın krallarından biriydi. Büyük Piramit'in yapımının yaklaşık M.Ö. 2494 yıllarında tamamlandığı sanılmaktadır. Robert Bauval ve Adrian Gilbert, The Orion Mysteıy (Orion Gizemi) adlı kitaplarında bunu M.Ö. 2450 olarak vermektedirler. Kral'ın Mezar Odası'nın kuzey ekseni, Draconis yıldızına bakmaktadır. Bauval'a göre, bu piramidin yapım tarihini göstermektedir.

Keops'a ait fazla bilgi yoktur. Bu krala ait sadece 7.6 cm. boyunda fıldişinden yapılmış bir heykel bulunmuştur. Herodotus, onun insanlarını anıtı tamamlamak için inanılmaz baskılarla çalışmaya zorlayan bir tiran olduğundan bahseder. Kendi kızı bile yapının tamamlanması için para kazanmak üzere fahişe olarak çalışarak kendini feda etmek zorunda kalmıştır. Ama bütün bunlar saf bir tarihçiyi kandırmak için düzenbaz bir rahip tarafından uydurulmuş masallar da olabilir.

Yapım Tarihi: M.Ö. 2589-2566
Taş Bloklar Toplamı: 2,300,000 adet civarı
Taban: 13 akre, 6,105,000 m2, veya 7 şehir bloğu. Herbir bölümün boyu orijinal olarak 230 metredir, ancak bugün dıştaki taş kaplamaların yok olması nedeniyle 227 metreye düşmüştür.
Toplam Ağırlık: 6.5 milyon ton
Herbir Taş Bloğun Ortalama Ağırlığı: 2.5 ton, Kral Odası'nın tavanının yapımında kullanılan büyük blokların ağırlığı 9 ton civarındadır.
Yükseklik: Orjinal olarak 146.5 m yüksekliğinde, ancak bugün 137 m.
Eğimi: 51 derece 50'35"
Yapı Malzemesi: Kireçtaşı, granit


KEOPS KRAL ODASI

Uzunluk: 5.8 metre
Genişlik: 5.2 metre
Yükseklik: 10.8 metre

Bu bölüm, Kral Keops'un mezarının bulunduğu odadır. Bu dini bölümde bulunan her şey Kral'ın isteğiyle büyük bloklar halinde kırmızı granitten yapılmıştır. Keops'un mezarı ve sahip olduğu kişisel eşyalar, arkeologlar buraya ulaşmadan çok önce yağmalanmıştır.

Kral Odasındaki bazı devasa taş blokların ağırlığı 9 tona ulaşmaktadır. Piramitin zirvesinden 95 m aşağıdaki bu oda, bazı uzak yerlerden gelen ziyaretçilerin mola verip yanında meditasyon yapabileceği dikkate değer bir alandır.

Keops Büyük Galeri (Üst)
Uzunluk: 49 metre
Genişlik: 3 metre
Yükseklik: 11 metre

Yükselen Koridor'un kişiyi hapseden dar sınırları boyunca tırmandıktan sonra, bu koridorla aynı eğime sahip, Büyük Galeri'nin Kral Odası'na götüren yolu boyunca geniş alanlarında ayakta durulabilir. Koridor, mükemmel bir dikdörtgen biçiminde değildir, pürtüklü üçgen şeklindeki tavan çatıyı sınırlar. Galerinin üst bölümünden itibaren, şu anda ziyaretçilere kapalı olan Kraliçe Odası başlar.


KEOPS BİTMEMİŞ ODA

Uzunluğu, genişliği ve yüksekliği değişkendir. Keops Piramiti'nin altında yer alan bu çıkmaz oda, yayla yüzeyinin 30 metre altındadır ve ziyarete kapalıdır. İçerdeki oksijenin yetersiz olduğu bu yerin üstünde; 6,5 milyon ton ağırlığında 2,3 milyon adet taş blok bulunmaktadır.

Kral Keops'un orijinal mezarı olarak düşünülen bölümün yapımı için, işçiler bu bölümden kireçtaşlarını kesip alarak taşımışlardır. Mısır bilimciler, odanın tamamlanmamış olduğuna inanmaktadırlar; çünkü Kral Keops birdenbire mezarının piramitin üst bölümlerinde olmasına karar vermiş ve işçilere buranın yapımını durdurmalarını emretmiştir. Kefren Piramiti de benzer bir şekilde bitmemiş bir yeraltı mezar odasına sahiptir.


BÜYÜK PİRAMİT'İN ÖLÇÜLERİ

Büyük Piramit, kenarları pusulanın dört temel yönüne uzanan neredeyse tam bir karedir; kuzey, güney, doğu ve batı. Azami sapma 0.058 derece veya 3.5 dakikadır. En doğru araştırmalardan biri, 1925'de J.H. Cole tarafından yapılmıştır. Bize aşağıdaki plan ölçülerini sunmaktadır:

Güney kenarı = 230.454 metre (6 milimetrelik sapma olabilir)
Kuzey kenarı = 230.251 metre (10 milimetrelik sapma olabilir)
Batı kenarı = 230.357 metre Doğu kenarı = 230.391 metre

Dört kenarın uzunluğunu topladığımızda, 921.453 metrelik uzunluğu bulmaktayız. Ekvator'daki her bir derecelik enlem, 110,573 metredir ve bu da her bir dakikalık kavisin 1842.88 metre olduğu anl***** gelir. Bu Büyük Piramit'in çevresinin neredeyse tam olarak iki katıdır (921.453 x 2 = 1842.906 metre). O halde, dört kenarın toplamı bir ekvator enleminin yarısı demektir. Hata payı sadece onüç milimetredir. Böylesine bir doğrulukla, bir bağlantı olduğu kabul edilebilir.

Piramit tamamlandığında yüksekliği 146.59 metreyi bulmaktaydı. Üst kısımları şu anda kayıp olduğundan şu anda 9.5 metre kadar kısalmıştır. Ama ilk inşa edildiğinde, Büyük Piramit'in yükseklik oranı 7:11'di. Bu oranın bazı önemli geometrik özellikleri vardır. Hem pi (Fi) hem de Yunan harflerinden biri olan Phi (Ø) işaretinin, yani altın anlamın formülüdür.


PHİ VE Pİ

Altın anlam orantısı, Yunan mimarisinde yaygın biçimde kullanılan geometrik bir yapıdır. Ayrıca bir İtalyan matematikçisi olan Fibonacci'nin adını almış olan bir sayı dizisinin doğal oranıdır. Bu seri, bir önceki sayının toplamını vererek şöyle devam eder: l, 1,2, 3, 5, 8, 13, 23, 34, 55, 89, 144... (Örneğin; 1+1 = 2; 2+1 = 3; 3+2 = 5 vs.). Doğal dünyada, bu seri diğer şeyler arasında ayçiçeğinin spiral çekirdek kalıbında görülebilir. Sayıldığında, Fibonacci serisindeki sayıları vererek devam edecektir.

Altın anlam veya phi (Ø), Fibonacci serisindeki bir sayının kendisinden önceki sayıya bölünmesinden elde edilir. Seride giderek yükseldiğinizde, bu phiye giderek artan bir doğruluk verecektir. Örneğin; 144/89 = 1.6179775... Bu da pi sayısı gibi görünür bir tekrarı olmadan sonsuzluğa uzanan ondalık rakamlar çıkaracaktır. Ancak, phi genellikle 1.618 olarak kabul edilir. Bu oranı geometrik olarak uygulamanın en temel yolu, ikiye bir dörtgen olarak kullanmaktır.

Pi sayısı, bir dairenin farklı özelliklerini hesaplamak için kullanılır. Antik Mısır'da bu rakam 7/22 olarak ifade edilirdi. Günümüzde dört haneli ondalık sayı kullanıldığında 3.1416 olarak kabul edilmektedir.

Büyük Piramit, hem phi hem de pi sayısını barındırmaktadır. İlk olarak, piramitin dört kenarının uzunluğunun toplamı, yarıçapı yüksekliğine eşit olan bir dairenin çevresine denk gelmektedir. Bu, taban kenarın 7:11 oranıyla gösterilebilir. Bir dairenin çevresini hesaplama formülü 2Πr dir. Burada yarıçap (r) 7 birimdir ve Π'yi 7/22 olarak alıyoruz.

2 x (22/7) x 7 = 44 birim.
Her bir kenar 11 birimse, dört kenarın toplamı şöyle olacaktır:
11 -f- 11 -f- 11 + 11 = 11 x4
Yani yine 44 birim.

Altın anlam oranı, phi, piramitin taban uzunluğuyla eğik kenarı arasındaki orantıda bulunabilir. Pisagor teoremine göre, hipotenüsün (burada eğik kenar) karesi, dik kenarların topl***** eşittir; diğer bir deyişle, yükseklik ve tabanın yarısına. Hipotenüsün ya da eğimin uzunluğu Buradaki formülün kare işaretiyle yazılması gerekiyor. 5.5 ve 8.9022 sayılarını 10 ile çarparsak, 55 ve 89.022 sayılarını buluruz. Ondalık kısımlarını da atarsak, Fibonacci serisindeki iki ardışık sayıyı elde ederiz: 55 ve 89. Bu durumda da taban uzunluğunun yarısı ve eğim, altın anlam oranına uygundur.

Elbette ki bu bağlantılar antik Mısırlılar'ın gözünden tamamen kaçmış olabilir. Büyük Piramit'in 7:11 oranı tamamen farklı nedenlerden dolayı seçilmiş olabilir. Ama piramidin tasarımındaki düzenlilik ve kesinlik, mimarların inşa ettikleri şeylerde bu oranlara önem verdiklerini göstermektedir.


İÇ ODALAR

Büyük Piramit'i eşsiz kılan şey, piramidin kendi gövdesi içinde yeralan iç odalardır. Diğer piramitlerin çoğunda prensip olarak önce daireler yeraltına ya da zemin seviyesine yapılmış ve piramitler bunların üzerine inşa edilmiştir. Sadece Dahshur'daki Kuzey Piramidi'nde zemin seviyesinin üzerinde daireler bulunmaktadır. Ama bunda da, piramidin gövdesi içinde yer alan, zemin seviyesindeki diğer dairelerinden birinden küçük bir koridorla ulaşılan küçük bir odacıktır.

Büyük Piramit'in bir yeraltı dairesi bulunmasına karşın, ana odaları ve galerileri piramidin kendi gövdesi içindedir. Bu odaların konumu ve diğer mimari özellikleri, havalandırma kanalları olduğu düşünülen koridorlar gibi, Büyük Piramit'in firavunun mezarı olmaktan öte bir fonksiyonu olduğu söylentilerinin çıkmasına neden olmuştur. Marlborough Downs'da yaptığım araştırmalara göre, bu özelliklerin bu şekilde konumlandırılmasının aynı zamanda geometrik nedenleri de vardır
 
Geri
Üst