Zikrullah

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Zikrullah

- Sâdık DÂNÂ

Allah teâlâ ve tekaddes hazretleri buyurur:
"-Beni zikrediniz, anınız ki, ben de sizi anayım. Bana şükredin ve küfre sapmayın." (Bakara: 152)
"-Allah'ı çok zikret, ve gece gündüz onu tesbih et."
(Âl-i İmran: 41)
"-Allah'ı nefsinde, içinde huşu' ve korku ile an, gece gündüz açık gizli onu zikret, sakın gafillerden olma."
(A'raf: 205)
"-İman edenlerin kalbleri ancak Allah'ın zikriyle mutmain olur. Kalbler ancak Cenâb-ı Hakkı anmakla mutmain olurlar." (Ra'd: 28)
"-Onlar ayakta iken, otururlarken ve yanları üstüne yatarken Allah'ı zikrederler."
(Al-i imran: 191)
Kudsî hadis-i şerifler:
-Ey Âdem oğlu beni dille zikret ki, ben de seni rızamla zikredeyim.
-Beni kalbinle zikret ki ben de likamla seni zikredeyim. Kendini alçaltarak, küçülterek beni an ki ben de seni yükselterek anayım.
Sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurur:
-Allah'ı zikretmeyi seveni, Allah da sever.
-Allah'ı zikredenin kalbinden şeytan kaçar, etmiyeninkine girer.
-Lâilâhe illallah diyenin kalbinden perde kalkar.
Allahü teâlâ buyurur - kudsi hadis-:
Kim benim zikrimle meşgul olur ve bu meşguliyet yüzünden benden bir şey istemeğe vakit bulamazsa, ben ona isteyenlere verdiğimden daha fazîletlisini veririm.
Sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurur: (Ebu'd-Derdâ r. anh'den)
-Ey ümmet ve ashâbım! Size amellerinizin hayırlısını, Allah yolunda amellerinizin en temizini, derecelerinizin en yükseğini, altın ve gümüş sadaka vermekden ve düşmanlarınızla karşılaşıb sizin onların, onların da sizin boyunlarınızı vurmalarından (cihaddan) daha hayırlı olanı haber vereyim mi?
Sahabe sordu:
-Nedir o ey Allah'ın Rasûlü?
Rasûl-i Ekrem Efendimiz buyurdu:
-Devamlı Allah'ı zikretmek.
Bir gün Ebu Hüreyre -radıyallahu anh- çarşıya girer:
-Sizi burada görüyorum, halbuki Rasûlullah'ın mirası mescidde taksim ediliyor, der.
Bunun üzerine halk çarşıda işini bırakarak hemen mescide koşar. Fakat ortada bir şey göremeyince, Ebu Hüreyre'ye:
-Biz mescidde taksim edilen bir şey göremedik, derler. Ebu Hüreyre -radıyallahu anh- onlara:
-Ne gördünüz? diye sorar. Onlar da:
-Allah'ı zikreden bir topluluk gördük, derler. Bunun üzerine Ebu Hüreyre -radıyallahu anh-:
-İşte Rasûlullah'ın mirası budur, buyurur.
Ebu Hüreyre -radıyallahu anh- buyurur:
-Yer halkı, gökde yıldızları parlak olarak gördükleri gibi, gök halkı da yeryüzünde zikrullah olan evleri böyle parlak olarak görürler.
Davûd -aleyhisselâm- münacaatında:
-İlâhî! seni hatırlayıb zikredenlerin meclisinden geçib, gafillerin meclisine gitmekde olduğumu gördüğün vakit, oraya gitmeden ayaklarımı kır.
Zira senin böyle yapman, bana bir lütufdur.
Allah Teâlâ buyurur:
"-Rabbini gönlünden, korkarak, içinden hafif bir sesle sabah akşam an (zikret), gafillerden olma." (A'raf: 205)
Sallallahu aleyhi ve sellem buyurur:
-Gafiller arasında zikreden, kaçanlar arasında kahramanca harbeden gibidir.
Bir din büyüğü Hoca Ali Râmiteni -kuddise sirruh-'a soruyor:
- "Allah'ı çok çok zikrediniz!" emrinin belirtildiği zikir, lisan zikri midir? Gönül zikri mi?
Buyuruyorlar:
- Başda olan dil, sonda olan gönül zikridir. Başda olan tekellüf ve zahmetle canından serfeder; fakat sonda olan, zikir gönlüne işlediği için bütün uzuvları ve zerreleriyle denizin hakikatına ve çok zikretmek sırrına erişmişdir. Böylesinin bir günlük kârı, başkalarının bir yıllık kazancına eşittir.
Mevlâna Sadeddin Kaşgarî -kuddise sirruh- buyurur:
-Allah ile meşgul olmak âlemde herşeyden kolaydır. Zira insanlar, mevcudlar arasında bir şey bulmak istediler mi? Evvela onu isterler, sonra da bulurlar. Allah'ı ise evvelâ bulurlar, sonra isterler. Eğer bulmasalardı nasıl isteyebilirlerdi?
Ebü'l-Mevâhib -kuddise sirruh- buyurur:
-Bazı zatlar, zikir üzerinde, ihtilâfa düşdüler, bunun üzerine ki acaba hangisi daha faziletlidir? Açıkdan yapılan zikir mi yoksa gizli yapılan zikir mi? Bu hususda benim fikrim sorulursa şöyle derim:
-Henüz bu yola ilk giren, kasvete mağlub olan için, cehren yani açıkdan yapılan zikir daha faziletlidir. Ama cem haline geçmiş; beraberlik âlemine varmış olan için, gizli, sessiz zikir daha faidelidir.
Kadı Iyaz -rahimehullah- buyurdu:
-Zikir iki kısımdır, bir zikr-i kalbî, diğeri de zikr-i lisanîdir. Zikr-i kalbî de iki kısımdır. Birisi zikirlerin en yükseği ve alâsıdır ki, Allah zü'l-celâl hazretlerinin azamet ve celâlini, ceberut ve melekût âyâtını tefekkürdür.
Kıyamet günü olub da, Cenâb-ı Hak mahlûkatını hesaba çektiği vakitde hafaza melekleri, kulun hasenât ve seyyiat defterlerini getirirler. Cenâb-ı Hak buyurur ki;
-Kulumun amâlinden bir amel kaldı mı? Melekler de:
-Ya Rabb! Biz bir şey bırakmadık. Bildiğimiz şeyleri saydık ve yazdık.
O vakit Cenâb-ı Hak ve tekaddes hazretleri buyurur ki:
-Benim yanımda kulumun bir hasenesi vardır. Ben o hasene ile o kuluma mükâfat veririm. O da o kulumun hafî olarak zikridir ki meleklerimin işitmediği bir zikirdir
 
Geri
Üst