17.08.1999 Sesimi Duyan Var mı?

KızılÖtesi

Aktif Üye
Üye
17.08.1999 Sesimi Duyan Var mı?
17081999 1999 depreminde ölenlerin isimleri izmit depreminde ölenlerin isimleri gölcük isim listesi 17 ağustos isim listesi
17 AĞUSTOS;

Öyle bir şey ki bir varmış bir yokmuş gibi bir şey... Akşam var olduğu bilerek uyumak ve sabahına acaba hala var mı yoksa artık yok mu gibi bir şey...Arkasından su döküp uğurladığın en kıymetli varlığı acaba yaşıyor mu, su gibi geri dönebilecek mi diye kara kara düşünmek 17 AĞUSTOS...
Babalar gününde öpülecek bir el olacak mı diye ağlamak, askere gittiğinde sırtını sıvazlayıp güle oğlum diyecek birinin olup olmadığını bile bilmemek 17 AĞUSTOS….
Her bayram sabahında ya beraber camiye gitmek yada tek başına onu mezarında ziyaret etmek 17 AĞUSTOS…
Onu soranlara şimdi gelir yerine rahat rahat uyuyor demek gözlerinin yaşı ile, darda kaldığında sarılacak bir kucak yerine toprağına su serpmek yaz sıcağında…Ondan öğrendiğin şeyleri uygularken “ Keşke o da yanımda olsaydı elimden tutsaydı “ demek 17 AĞUSTOS….
Her şeyin ötesinde canından bir parçanın saniyeler sonra Hak dünyasında olması demek, bir çocuğun babasız olması demek…Koca bir çınarın devrilmesi gibi üzerine koca bir dünyanın yıkılması demek 17 AĞUSTOS…
Nice insanların Hakk’ın adaleti ile bu dünyadan göçmesi demek … Babasını çok özleyen bir evlat demek 17 AĞUSTOS…



Biz unutmadık...
Sen de unutma! Unutturma!
Unutmayın... Unutturmayın...
Bir sonraki büyük deprem kaçınılmaz!!!
17 Ağustos depremindeki verilere göre bir
sonraki depremde 103bin kişinin yaşamını
yitireceği tahmin ediliyor.

Büyükçekmece, Küçükçekmece, Avcılar, Bakırköy, Zeytinburnu, Eminönü, Fatih, Eyüp, Kağıthane, Bağcılar, Bahçelievler, Bayrampaşa, Gaziosmanpaşa, Güngören, Kadıköy, Adalar, Maltepe, Pendik ve Tuzla'da toplam 91bin can kaybedilebilir.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Cevap: 17.08.1999 Sesimi Duyan Var mı?

çok teşekkürler kızılım ne acılar yaşadı insanlar ne üzüntüler yaşadı kimimiz sevdiklerini kaybetti olanları unutmak mümkün mü?
 
Cevap: 17.08.1999 Sesimi Duyan Var mı?

ölenler için ALLAH rahmet eglesın..nur içinde yatsın..kım unutabılır kı o günü:(

unutmayalım....unutturmayalım....
 
Cevap: 17.08.1999 Sesimi Duyan Var mı?

Deprem felaketinin üzerinden tam 9 yıl geçti. Ancak, tüm dünyanın yardımlarına, yetkililerin açıklamalarına ve geçen süreye rağmen, yaklaşık 30 bin kişi hala çadırlarda yaşıyor. Kalıcı konutların yıl sonunda bitmesi planlanırken, bölgede yaşayanlar, konutların 2001 yılının baharından önce bitmesinin mümkün olmadığını belirtiyorlar.
Kederin, yalnızlığın, üzüntünün merkez üssünden tüm dünyaya yayılan görüntüler, hızlı bir yardımlaşma trafiği yarattı. Çok sayıda ülke, uluslararası yardım kuruluşları, depremzedeler için seferber oldu. Acılı insanlar, yakınlarını kaybetseler de, gördükleri ilgiyle, yaraların çabucak sarılacağı ümidine kapıldılar. Ancak, felaketin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen, yaralar hala sarılamadı. Evlerini kaybeden yaklaşık 30 bin depremzede henüz çadırlarda yaşamını sürdürüyor. Çadırkentlerde yaşayan depremzedeler, kışın soğuktan, yazın sıcaktan şikayetçiler. Yetkililer, çadırkentlerde yaşayanların bir kısmının prefabrik evlere geçmemekte ısrarlı olduğunu belirtirken, çadırkent sakinleri ise, prefabrik evlerin, yerleşim ve çalışma alanlarına çok uzak olduğunu, bu nedenlerle çadırda yaşamaktan başka çareleri olmadığını belirtiyorlar. Kocaeli’de 9 bin 865, Bolu’da 10 bin 591, Düzce’de 8 bin 232, Sakarya’da 229 kişi, depremin yıldönümünü çadırda karşılayacaklar. Prefabrik konutlarda yaşayan depremzede sayısı ise, Kocaeli’nde 55 bin 399, Sakarya’da 38 bin 131, Bolu’da 14 bin 296, Düzce’de 22 bin 822, Yalova’da 15 bin 946 olmak üzere 146 bin.

Konutsuz bir kış daha
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, yaklaşık 20 bin kalıcı konutun yapımına başlandığını açıkladı. Ancak, yurtdışından sağlanan finansmanda çıkan pürüzler, konutların bitimini geciktirecek. Devlet Bakanı Faruk Bal, Dünya Bankası’nın, 12 bin kalıcı deprem konutu için, kamulaştırma sırasında kimsenin mağdur edilmemesi şartıyla kredi verdiğini, ancak 22 ailenin bankaya yaptığı itiraz nedeniyle, konutların gecikeceğini söyledi. İmar ve İskan Bakanı Koray Aydın, 20 bini aşkın kalıcı konutun yapımının sürdüğünü ve yıl sonuna kadar tamamlanacağını belirtirken, Adapazarı Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Erol Öztürk, binlerce kalıcı konutun beş ayda tamamlanmasının mümkün olmadığını, en erken 2001 yılının bahar ayında tamamlanacağını ileri sürdü. Konutlar için, 42 bin kişi başvurdu, 37 bin 266 kişi hak sahibi oldu.

Ürküten rakamlar
Kamu ve özel kuruluşlar tarafından planlanan 43 bin 31 prefabrik konuttan 42 bin 153’ü tamamlandı. Prefabrik konut için yapılan başvurular 42 bin 712 civarında olurken, dağıtımı sağlanan 40 bin 755 konutta, toplam 146 bin 596 kişi barınıyor. Ancak çok sayıda depremzede, şehre uzak olduğu gerekçesiyle, prefabrik konutlar yerine çadırkentlerde yaşamayı tercih ediyor. Toplam 139 prefabrik kent oluşturulan bölgede, halen 847 konut depremzedelerin kullanımına sunulmak için boş durumda bekletiliyor. Kocaeli’de 88 bin 247, Sakarya’da 51 bin 994, Bolu’da 9 bin 554, Yalova’da 30 bin 345 ve Düzce’de de 34 bin 80 olmak üzere, bölgede toplam 214 bin 220 kişi, konut ya da işyeri için hak sahibi oldu.

‘Adamını bulan prefabrike geçiyor’
Felaketin birinci yıldönümüne çadırlarda girecek olan depremzedeler, unutulmaktan şikayetçi. Depremin şokunun atlatılmasından sonra, usulsüzlüklerin, insan kayırmaların devam ettiğini belirten çadırkent sakinleri, bu nedenle geleceğe de umutsuz bakıyorlar. İzmit’teki Birleşmiş Milletler Çadırkenti’nden ayrılması istenen Sevim Özbay, ölen emekli eşinden kalan 85 milyon lira maaşla geçimini sağlamasının mümkün olmadığını söyledi. Prefabrik evlerin dağıtımında adaletsiz davranıldığını ileri süren Özbay, “Evi yıkılanlar çadırkentte yaşıyor, orta hasarlı ya da hasarsız olanlar, prefabrikte yaşıyor. Bize, adamınızı bulun, siz de prefabrikte oturun diyorlar. Bir sene içinde tansiyon hastası oldum, insanlardan nefret eder hale geldim. Bazı insanlar sadece kendi menfaatlerini düşünüyor" diye konuştu.

Allahım bir daha korkutma
Çadırkentler, hala yürek dağlayan görüntülerle dolu. En büyük sıkıntıyı ise, çocuklar yaşıyor. Eski arkadaşlarını, oyun bahçelerini özleyen çocukların kimisi evi bildiği çadırın önüne konulan leğende yıkanıyor, kimisi oyun oynuyor. Kaynaşlı’daki 11 yaşındaki minik depremzede Zeliha Yıldız ise, elinden Kuran’ı düşürmüyor. Deprem gecesindeki korkuyu hala yüreğinde taşıyan Zeliha, sürekli dua ediyor. Düzce depremi sırasında evleri yıkılan Zeliha’nın dudaklarından, her dua, şu dilekle bitiyor: “Ne olur Allahım, bir daha korkutma"

Kanepe bayram sevinci
12 Kasım Düzce depreminde oğlu sakat kalan ve iki dairesi yıkılan Aysel Yeşilyurt, bir yıldır Düzce’deki Birecik Valiliği Çadırkenti’nde yaşıyor. Kalıcı konut için sıraya girdiklerini belirten Yeşilyurt, “Devletten 100 milyon lira kira yardımından başka birşey görmedik. Aylardır çadırda, yerlerde yatıyorduk. Kimse kılını kıpırdatmadı. Sonunda borç harç kanepe aldık. Önümüzdeki yaza kadar çadırlarda kalma iznimiz var. Bizi çıkarırlarsa perişana oluruz." dedi. Düzce’deki Birecik Valiliği Çadırkenti’nde yaşamını sürdüren 70 yaşındaki Fevziye Uğur, son bir kez da ha yardım istiyor: “Hastayım, sıcak olunca, çadır adeta yanıyor. O zaman cehennem ızdırabı çekiyorum."

BİLANÇO ÇOK AĞIR
Resmi açıklamalara göre felaketin bugünkü bilançosu şöyle:
Ölü sayısı: 16 bin 899
Yaralı sayısı: 23 bin 781
Sakat kalan: 505
Yıkılan ve ağır hasarlı bina: 16 bin 649
Orta hasarlı konut: 90 bin 536
Orta hasarlı işyeri: 14 bin 133
Az hasarlı konut: 102 bin 822
Az hasarlı işyeri: 13 bin 344
Prefabrik talep sayısı: 43 bin 264
Dağıtılan prefabrik sayısı: 40 bin 786
Prefabrikte yaşayan nüfus: 147 bin 120


‘Yoktan’ hayat

Deprem bölgelerinde, geçen bir yıllık sürenin en büyük mirası işsizlik. Çok sayıda işyeri yıkıldı, vatandaşların alım gücü azaldı, bölge dışına göç arttı

17 AĞUSTOS DOSYASI
Hazırlayanlar : SERHAT OĞUZ, ASLI ÖKTENER, ÜMRAN AVCI






Depremzedeler, şimdi yeni iş alanları yaratılmasını bekliyor. Depremin vurduğu bölgelerde, çektiğimiz fotoğraflar hiç iç açıcı değil. İşte, deprem bölgelerinin son durumu.

Gölcük’e Donanma darbesi
17 Ağustos depreminin merkez üssü Gölcük, yaralarını saramadan bir darbe daha aldı. Gölcük’e hayat veren Donanma Komutanlığı, taşınma hazırlığında. Bu karar en çok esnafı üzdü. Müşterilerinin büyük çoğunluğunun askerlerden oluştuğunu belirten esnaf, iflas korkusu yaşıyor. Caner Optik’in sahibi Caner Boztürk, müşterilerinin yüzde 70’inin askerler olduğunu belirterek, esnafı zor günlerin beklediğini belirtti. Birkaç ay önce, askeri kıyafet ve malzeme satmak için konfeksiyon dükkanı açan Murat Polat ise, şimdi, başka illerdeki birliklere satış yapmayı hedefliyor.
Gölcük’ün belini kıran ikinci sorun işsizlik. Depremzede Mehmet Yazıcı, “Burada artık ya emlakçılık, ya otomobil alım satımı yapılıyor" dedi. Prefabriklerde yaşayan depremzedelerin en büyük şikayeti ise, altyapı yetersizliği. Taşköprü Sanayi 14. Bölge prefabrik konutlarında dört aydır kaldıklarını belirten beş çocuk annesi Filiz Şahin, “Çevre düzenlememiz yok. Kışın su basar. Eşyamız yok. Prefabriklerden bir günlüğüne ayrılsak, yönetim eşyalarımızı boşaltıyor. Başka bir aile yerleşiyor" diye konuştu.

Yalova, yazlıkçıları arıyor
Yazlık sitelerin yoğun olduğu Yalova’da, sitelerin yıkılmasıyla, en büyük sorunu esnaf yaşıyor. Geçen yaza oranla, şehre gelen turist sayısı oldukça düştü. Esnaf, şehir sakinlerinin yazlıkçılar ve emeklilerden oluştuğunu, yaşanan göç nedeniyle, büyük maddi sıkıntıya düştüklerini belirtiyorlar. Sivil toplum örgütleri, turist sayısı azalmayan Çınarcık’ın Yalova’nın lokomotifi olmasını umut ediyor. Yalova’da çadırkent kalmazken, prefabrik evlerin bulunduğu alanlarda yolların stabilize edilmemesi sıkıntı yaratıyor. Yapılan zemin etüdlerinin de, karamsar sonuçlar vermesi, Yalovalıları üzdü. Kalıcı konutlara hak kazananlar, binaların vaat edildiği gibi 60 günde tamamlanacağına inanmıyor. Bölgede bir başka sorun ise, hastanelerin yetersizliği. Önümüzdeki günlerde Yalova Devlet Hastanesi’nin onarımının başlayacak olması, yükü minik prefabrike SSK Hastanesi’ne taşıyacak.

Fotoğraflarla avunuyor
Depremde enkaz altında kalan oğullarını kurtaran ancak küçük kızlarına yetişemeyen Akgül çifti, geçirdikleri güçlük dolu bir yılı anlattı. Anne Firdevs Akgül, enkazdan geriye kalan fotoğraf makinasından çıkan kızının son fotoğraflarıyla avunuyor.
Sakarya’nın İsrail Köyü ismi verilen 1245 depremzedenin kaldığı prefabrik konutlarında buluyoruz Akgül çiftini. “Bir yıl nasıl geçti?" diye soruyoruz, derin bir iç çekip başlıyor anlatmaya...
Depremden önce eşi Metin (37) şoförlük yapıyor, kendisi de bir doktor muayenehanesinde çalışıyormuş. Deprem gecesi çocuklar yatak kavgası başlamış. Tuğba salonda ki çekyat üzerinde uyuya kalmış, Oğuzhan odasındaki ranzada. Saatler 03.02’yi gösterdiğinde iki katlı evlerini sarsmaya başlamış deprem. Karşılarındaki 5 katlı apartman üzerlerine yıkılmış. Hepsi enkazın altında kalmış. Oğuzhan bağırıyor, Tuğba’dan ise ses yokmuş. Metin Akgül kendi gücüyle çıkmış enkazdan. Bir saat sonra eşini, 4 saat sonra oğlunu çıkarmış. Kızına ulaşamamış.

“Ne yapacağız şimdi?"
Kavgalı oldukları kayınvalidesinin evine gitmişler. Depremin dördüncü günü kovulunca sokakta kurdukları naylon barakada uyumuşlar. Bilecik’e 650 depremzede aile kabul edileceğini duyup valiliğin verdiği 3 milyon lira ile trene binip yola koyulmuşlar. 10 gün kalabilirsiniz denilince geri dönmeye karar vermişler. Ancak yol paraları yokmuş. 30 Ağustos’ta yalvar yakar trene alınmış enkaz kente geri dönüp, Dernekçadırkenti’ne gitmişler. Hayata sıfırdan başlanmış burada...
Çadırkentten sorumlu komutanın çadırına gitmişler. Yanıt: “Burası dolu. Sırada daha 185 kişi var" olmuş. Genç kadın gitmem deyince çadırkent içerisinde bulunan revirde yabancı doktorlar ile çalışmaya başlamış. Doktorların ayağının kırık olduğunu 1. 5 ay sonra saptadıkları eşi de yetkililere şoförlük yapmış. Komutanın çadırında kalan aile depremden 20 gün sonra çadır bulabilmiş. Çadırda yaşamak zor olmuş, tuvalet, banyo, yemek, sağlık, gıda, sonra yağmur, çamur, soğuk...
Akgül çifti çadırdan çıkarırlar gerekçesiyle kira yardımı istememiş. Prefabrik konuta geçebilmek için depremden 2 ay sonra başvurmuş. 1 Kasım’da İsrail Hükümeti’nin yaptığı, “İsrail Köyü" olarak adlandırılan prefabrike konuta geçmişler. Her gece depremi yaşadıklarını söyleyen Akgül çifti, “Korkunç geceyi unutamıyoruz. Kalıcı konutlarda oturmaya korkuyoruz. Ömrümüzün sonuna kadar burada kalmak istiyoruz" diyor.

Çınarcık Yalova’nın lokomotifi
Diğer bölgelerin tersine Çınarcık sahilleri, depremden bir yıl sonra bile cıvıl cıvıl... Yazlıkçılar her yıl olduğu gibi yine sahilleri doldurmuş. Tatil kenti, turizm potansiyeli ile bütün yatırımların durduğu, işsizliğin pençesinde kıvranan Yalova için lokomotif olmuş durumda. İş arayan Çınarcık’a akın ediyor. Yüzerek eğlenen Çınarcıklılar’da ise deprem korkusu hala var. “Ama hiç olmazsa sahilde yakalanırız" diyorlar.


Mucize İsmail: Babamı özledim
HÜSEYİN TEMEL Kahramanmaraş DHA
Yalova Çınarcık’ta Veli Göçer Sitesi’ndeki yedi katlı apartmanın altından 171 saat sonra kurtarılan 5 yaşındaki İsmail, felaketin yıldönümünde babası ve üç kız kardeşi için dua etti. Memleketleri Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesindeki yerleşen annesi Şerife Çimen (36) ile yaşam mücadelesi veren ‘Mucize İsmail’, babası Fatih, kız kardeşleri Sevgi, Mine ve Merve’nin mezarı başında, “Babamı ve kardeşlerimi çok özledim. Neden gelmiyorlar? " diye sorması yürekleri burktu.



KIŞIN DONDULAR yazın kavruldular

7.4’ün şokunu atlatamadan 7.2’yle ikinci darbeyi alan Bolu ve Düzce’de 20 bin kişi hâlâ çadır eziyeti yaşıyor

17 AĞUSTOS DOSYASI - 3






Bolu’da 13 çadırkentte, 10 bin 591 kişi, Düzce’de ise 10 çadırkentte sekiz bin 232 kişi yaşamını sürdürüyor. Bölgede ayrıca 300 konteynır bulunuyor. Felaketi, 17 Ağustos ve 12 Kasım’da iki kez yaşayan Bolu, Düzce, Kaynaşlı ve Gölyaka’da sorunlar birbirine eklendi. Evleri yıkılanlar paralarını alamadı, kiracıları ise iki ay sonra 100 milyon para yardımının kesilecek olmasının derdi aldı. Tüm bunlara depremzedelerin elektrik, su ve kira parası verecek olması da eklendi.
Çadırda yaşayanlar prefabrik konut alamamaktan, prefabrikte kalanlarsa kalıcı konutlara geçememekten yakınıyor. Ancak kışın dondurup, yazın kavuran çadır ve prefabrikler altyapı yetersizliğinden “su çekiyor". Çadırkentlilerin en büyük sıkıntı banyo yapamamak. Kurulduktan kısa bir süre sonra bozulan duş odalarının bir daha yapılmadığını söyleyen depremzedeler, ya evi olan akrabalarında, ya da leğenlerde yıkandıklarını belirtiyor.

Adapazarı ağır aksak
Yeni baştan inşa edilen kentte, en önemli sorunlar, işssizlik, kalıcı konut ve altyapı eksikliği. Depremde çok sayıda işyeri yıkılırken, açık olan dükkanlar da alım gücünün azalması nedeniyle iş yapamamaktan şikayetçi. Valiliğin, işsizlik sorununu çözmek için açtığı inşaat kursları ise ilgi görmedi. Bölgede yıkılmayan orta hasarlı binalar da yeni tehlikelere göz kırpıyor. Adapazarı’nda Karaman, Camili ve Ferizli bölgelerinde altı bin kalıcı konutun temeli üç ay önce atıldı.

İzmit’te konuşma yasağı
Yaralarını saramayan İzmit’te, öncelikli önlemlerden birisi, medyayla konuşma yasağı oldu. Bir depremzede, “Gazetelere görüş bildirenler polis tarafından uyarıldı" dedi.
İzmit ve Değirmendere’de kurulu Mehmetçik Çadırkentleri dışındaki dokuz çadırkent bu ay sonuna kadar boşaltılacak.
Kendilerine 100 milyon kira yardımında bulunulduğunu, ancak bunun yeterli olmadığına dikkat çeken Doğu Kışla Çadırkenti sakinleri, “İzmit Belediyesi bizi çıkararak burayı iş merkezi haline getirmek istiyor. Prefabrikler şehirden çok uzak. Bizi çıkarırlarsa çadırları ateşe veririz" diye konuştular. 30 metrekarelik prefabriklerde yaşayan İzmitli depremzedeler, kışın yağmur ve soğuktan, yazın ise sıcaktan şikayetçi.

Protezden bir hayal
Kesilen bacağına protez takılmasını bekleyen Önder Ataç için açılan kampanya yarım kaldı
Düzce depreminde altı katlı binanın altından çıkarılarak hayata ikinci kez merhaba diyen Önder Ataç (21), kesilen sağ bacağına protez takılmasını bekliyor. Ataç, enkazın altından çıkarıldıktan sonra üç buçuk ay boyunca böbreklerindeki rahatsızlık nedeniyle diyaliz makinasına bağlı olarak yaşadı. Bir bacağı kesilen Ataç, kalbinde ve midesindeki rahatsızlık nedeniyle de 10 ay tedavi gördü. 14 Nisan 2000’de hastanenin sağlık kurulu heyeti, bacak protezi sağlanmasını kabul etti ve İbn - i Sina Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı’na sevkini uygun gördü. İbn - i Sina Hastanesi ise “Yer yok" yanıtını verdi. Ardından başvurulan Hacettepe Hastanesi’nin de yanıtı olumsuz oldu. Ataç’ın tedavisi 70. Yıl Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’nde sürüyor.

Kampanya yarım kaldı
Ataç, “Doktorlar sağ bacağıma protez takabileceklerini söylediler. Bunun için bir ameliyat daha geçireceğim. Londra ve ABD’de ısı ve acı gibi hisleri kullanıcısına ileten protezler geliştirildi. Böyle bir proteze sahip olabilmek en büyük hayalim. Ancak ameliyatımı dışarıda gerçekleştirmek için adıma açılmak istenen kampanya yarım kaldı" dedi. Oğlunun başında 10 aydır nöbet tutan anne Aslı Ataç ise, “Önder gururlu bir çocuk. Neredeyse her akşam, ‘Şimdi ben ne yapacağım’ diye ağlıyor" dedi.

Merhaba hayat...
İki genç, 7.2 şiddetindeki Düzce depremine evde yakalandı. Ataç, “diğer günlerden çok farklıydı" dediği deprem gününü şöyle anlatıyor:
“Hiç bir zaman o saatlerde evde bulunmazdık. Sınavlar vardı. Ders çalışacağımız tuttu. Saat 06.30 sularıydı. Önce televizyon devrildi yere, mutfağa kaçtık. Nefes almamıza fırsat kalmadan apartman başımıza yıkıldı. Haydar 19, ben ise 27 saat sonra kurtarıldık."



Enkazı bile kaldıramadık
Kocaeli’de yıkık ve ağır hasarlı durumdaki 378, Sakarya’da 720, Bolu’da 37, Yalova’da ise 38 bina henüz yıkılmadı. Devlet bile kendi binalarını onaramadı

17 AĞUSTOS DOSYASI - 4






Deprem bölgesinde geçen bir yıl süreye rağmen, sokaklar, savaştan çıkmış kentleri andırıyor. Çok sayıda bina, küçük bir sarsıntıyla yıkılacak halde duruyor, binlerce bina onarılmadığı için hala korku saçıyor.
1995 yılında Kobe’de aynı şiddette bir deprem yaşayan Japonya ise, bir yıl içinde sistemli bir çalışmayla, altyapısını kusursuz hale getirdi, depremin yaralarını sardı.

Psikologlar uyarıyor
Depremin ardından sivil toplum örgütlerinin, aynı felaketin bir kez daha yaşanmaması için başlattığı “Depremi unutturmayacağız" kampanyasına, en büyük destek devletten geldi. Deprem bölgesinde enkaz haline gelmiş bin 173 bina yıkılmadığı, binlerce orta hasarlı binanın onarımı yapılmadığı için, depremzedeler, her gün depremi bir kez daha yaşıyorlar. Ancak bu hatırlama, yarardan çok zarar getiriyor. Psikologlar, felaket şokunu atlatamayan depremzedelerin, bu ortamda depremi unutmaları ve sağlıklarına kavuşmalarının imkansız olduğunu belirtiyorlar. Kocaeli’de yıkık ve ağır hasarlı durumdaki 378, Sakarya’da 720, Bolu’da 37, Yalova’da ise 38 bina henüz yıkılmadı.

Devletin binaları da hasarlı
Bölgede, hasarlı durumdaki kamu binaları da onarılmayı bekliyor. Kocaeli’deki 20’si ağır, 35’i orta ve 155’i hafif, Sakarya’da 44’ü ağır, 50’si orta, 105’i hafif, Bolu’da dördü ağır, dokuzu orta, 23 hafif, Yalova’da 18’i ağır, 12’si orta, dördü hafif, Düzce’de de 16’sı ağır, 44’ü orta ve 106’sı hafif hasarlı eğitim kurumları bulunuyor. Bu illerden Sakarya’da bir hafif, Yalova’da bir ağır, üç orta, bir hafif, Düzce’de ise üç ağır, üç orta ve 14 hafif hasarlı sağlık kurumu binası var.

Ruhlar huzura kavuşmuyor
Psikologlara göre, depremle sarsılan ruhlar, yıkık dökük bu binalarla içiçe yaşadıkça, kendine gelemeyecek. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Arif Verimli, kendisinin de gezdiği ve yakınlarının bulunduğu bölgede, durumun iç açıcı olmadığını kaydetti. Verimli, şunları söyledi: “İnsanlar bu binaları gördükçe o kötü anı unutamıyorlar. Sık sık o travma anını hatırlıyorlar. Bu manzara karşısında, ruhların iç huzura kavuşmaları gecikiyor. Ben bile gelip geçtikçe hatırlıyorum. Hep hatırlamak iyi ama o kötü anıları sürekli yaşamak zarar verici. Tanıdıklarım var. Bizzat kendim gezdim, baktım. İnsanlarımız metanetli çıktı, bunu unutmaya aşmaya çalışıyorlar ama bu süreci, binaların hali uzatıyor. Bir an önce kaldırılmaları gerekir"

‘CLINTON’IN burnunu sıktım, hayatım değişti
ABD Başkanı Bill Clinton’ın Doğu Kışla Çadırkenti’ni ziyareti sırasında burnunu sıkan ve bir anda şöhret olan Erkan bebek, depremin simgesi haline geldi. Binlerce insanın hayatını yıkan felaket Erkan bebeğe, hayatının fırsatlarını taşıdı. İşadamı Kadir Has’ın himayesine aldığı Erkan ve ailesi çadırdan eve taşındı, yeni bir hayata “merhaba" dedi.
Depremden önce 40 milyon lira maaş alan baba Hacı Işık, ailesini nasıl geçindireceğini kara kara düşünüyordu. Aşçılık yapan Hacı Işık, eşi Şennur Işık’ın üçüncü kez çocuk beklediğini öğrenince dünyası başına yıkıldı. Sancılar içinde İzmit Sosyal Sigortalar Hastanesi’ne giden anne Işık, vizite kağıdı olmadığı gerekçesiyle içeriye alınmadı. Sancılarının arttığını belirten ve doktorlara yalvaran anne hastaneye alındıktan bir saat sonra Erkan bebeği dünyaya getirdi.
Erkan bebeğin fıtığı olduğu, doğumdan iki ay sonra ortaya çıktı. Verilen tarihte yani 16 Ağustos 1999’da Erkan ameliyata alındı. Deprem onu hastanede yakaladı. Anne Şennur, oğlunun serumunu çıkararak bahçeye kaçtı. Işık ailesi Doğu Kışla Çadırkenti’ne yerleşti. Burada naylon çadırlarda yaşamaya başladı.

Dünya Erkan’ı izledi
Erkan bebeğin yaşamı, Clinton’ın Doğu Kışla Çadırkenti’ni ziyaret etmesiyle bir anda değişti. Clinton, Erkan bebeği kucağına alıp severken, Erkan bebek de neşesini Başkan’ın burnunu sıkarak gösterdi. Erkan’ın görüntüleri, ulusal ve uluslararası binlerce basın organında yer aldı. İlgi odağı haline gelen bebeği işadamı Kadir Has himayesine aldı. Has, şimdi, çocukların bakımı için her ay para gönderiyor. Erkan’ın Başkan’ın burnunu sıkarkenki görüntüsünün yer aldığı hatıra para, 17 Ağustos’ta piyasaya sürülecek. Baba Işık, evin geçimini, küçük çocuğunun sağladığını belirterek, şunları söylüyor:
“100 milyon lira aylık alıyorum. Erkan’ın Clinton’un burnunu sıkmasıyla hayatımız değişti. Yapılan para yardımı sayesinde depremden sonra yeni bir eve taşındık. Yardım almasaydık, 100 milyon lira kira ödediğimiz bu evde nasıl otururduk? Çocuklara nasıl bakardık. Şimdi hiç değilse üzerlerine bir şeyler giyebiliyorlar."

“Deprem.org.com"
17 Ağustos Etkinlikleri Çalışma Grubu, Marmara Depremi’ni internete taşıdı, http://deprem.org.tr adresli sitede, 16 ve 17 Ağustos günlerinde karalar giyme, ev, balkon, işyerine kara bayraklar asma, araçlara kara kurdele takma, 17 Ağustos gecesi evden çıkarken tüm ışıkları yakma, gece saat tam 03.02’de düdük ve benzeri uyarı araçlarını çalma çağrısı yinelendi.

Gölcük yine merkez
Marmara Depremi’nin merkez üssü olan Gölcük, asrın felaketinin yıldönümü etkinliklerinin de merkezi olacak. Tüm TV kuruluşları, 16 Ağustos’u 17 Ağustos’a bağlayan gece sabahın ilk saatlerine kadar canlı yayınla açık oturumlar yapacak, sorunlar masaya yatırılıp tartışılacak.

Çadırın bilançosu
Deprem sonrası Adapazarlıların baraka ve çadırlarda geçirdiği günlerin acısı çıkmaya başladı. Büyükşehir, Erenler ve Serdivan belediyeleri sınırları içinde depremden önceki bir yıl içinde 526 kişi solunum yolu hastalığı nedeniyle ölürken, 17 Ağustos’dan sonra sadece Adapazarı’nda aynı nedenle 974 kişi yaşamını yitirdi.

Emel yardım bekliyor
17 Ağustos depreminin ardından rahim kanseri teşhisiyle tedavisine başlanan, ancak ailesinin, ekonomik yönden zor durumda olması yüzünden tedavi giderlerini karşılayamayan Emel Bulut (13), hayırsever kişi ve kuruluşlardan yardım istiyor.

Kobe bir yılda nasıl toparlandı?
Kobe’yi 17 Ocak 1995 tarihinde yıkan 7.2 büyüklüğündeki depremde, binlerce insan ölmüş, binalar tamamen yıkılmış, altyapı sistemleri kullanılamaz hale gelmişti. Japon tarihine yüzyılın felaketi olarak geçen depremin yaralarını sarmak için hızlı hareket eden Japonya, 10 gün içinde telefon sistemini, iki ayda gaz, üç ayda su ve kanalizasyon sistemlerini yeniledi. Harap durumdaki binaların yıkımı bir seneden daha kısa bir sürede tamamlanan Kobe’de, bir sene sona erdiğinde, yıkıntılardan geriye taş ve tuğla parçaları bile kalmadı.


Yine ders almadık

Devlet, deprem bölgelerinde 3 katlı bina yapmak yasakladı ama aynı devlet 6 katlı hasarlı binaya onarım kredisi veriyor

17 AĞUSTOS DOSYASI - 5
Hazırlayanlar : SERHAT OĞUZ, ASLI ÖKTENER, ÜMRAN AVCI






Marmara’yı vuran 17 Ağustos depremi, imarlaşmadaki çarpık alışkanlıklarımızı engelleyemedi. Belediyeler ve bakanlıklar arasındaki uyumsuzluk nedeniyle, yeni yerleşim çalışmaları çelişkilerle dolu.
Yalova’nın merkezinde belediye, üç katın üstünde yapılaşmaya izin vermemeye hazırlanırken, devlet altı katlı hasarlı binaya onarım kredisi veriyor. Buna, depremi rant haline getiren mühendisler de eklenince yeni felaketler şimdiden sıraya girdi.
Şehir Plancıları Odası uzmanları, felaketin birinci yıldönümünde, deprem bölgesini dolaşıp yeni yerleşim alanlarını, jeolojik etüd çalışmalarını inceleyerek rapor hazırladılar. Rapor, yetkililerin açıklamalarına karşın, imar çalışmalarındaki çarpıklık ve koordinasyon bozukluğunu ortaya koydu.
İmar ve İskan Bakanlığı, kalıcı konutlar için ihale yapıp, konutlara başlamasına rağmen, belediyelerin jeolojik zemin araştırmalarına başlamaması bile, depremzedelerin ihtiyaçlarına cevap verilmemesine neden oldu. Birçok bölgede, kalıcı konutlar, şehre ve yaşam birimlerine uzak banliyö konutları durumunda kaldı.
Rapora göre, belediyelerin, jeolojik haritaları yapacak paraları bile yok. Geçen süreye rağmen devlet, üst ölçekli imar planı hazırlayarak şehirleri yönlendirmediği için belediyeler yetersiz kalıyor. Şehirlerin çevre düzeni, nüfus yoğunluğunun nerede olacağı, sanayi şehri olup olmayacağı hala meçhul.

Koordinasyon kurulamadı
Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Turgut, 17 Ağustos depreminin, planlı yerleşme kültürüne hiçbir şey katmadığını belirterek, bakanlıklar ve belediyeler arasındaki uyumsuzluğun çarpıcı çelişkiler yarattığını söyledi. Turgut şöyle konuştu:
“Yalova’nın merkezinde, belediye üç kattan fazlasına izin vermemeye hazırlanıyor, çünkü zemin sağlam değil. Ancak, bakanlıklar Yalova’da altı katlı hasarlı binaya onarım kredisi veriyor. Bu çelişkiler ortadan kaldırılmalı. Belediyelerin jeolojik harita çıkartacak paraları yok. Birçoğu hiç başlamamış bile. Devletin, bu belediyelere destek olup, bu haritaların yapılmasını sağlaması gerekir. Yeniden imar için ve düzenleme yapılması için bu haritalara ihtiyaç var. Ancak, henüz oluşturmadığı için belediyeler yapılan kalıcı konutlara müdahale edemiyor. Bu haritalar olmadan imarın ne şekilde gelişeceği, kaç kata kadar müsaade edileceği belirlenemez. Devlet, orta hasarlı binalara onarım izni ve kredisi veriyor. Orta hasarlılar yıkılmalı."

Deprem tüccarları
Bölgede, hasarlı binaların onarımı da büyük bir rant pazarı yarattı. Bakanlık, hasarlı binaları ağır, orta ve hafif olmak üzere sınıflandırırken, orta hasarlıların da onarılmalarına izin verdi. Çok sayıda vatandaş, binalarını onararak kurtaracağı düşüncesiyle tadilat hizmeti veren bürolarla anlaşarak, onarım çalışmalarına başladı. Şehir Plancıları Odası’na göre, onarım çalışmaları tüccar pazarlığına dönüştü. Yalova’da mühendislerin onarmak istemedikleri orta hasarlı binalar için şehir dışından gelenler fiyat kırarak onarım işlerini gerçekleştiriyorlar.

Yeni yerleşim alanları
Belediyelerin planladığı yeni yerleşim alanları şunlar:
Yalova: Yerleşim alanları yamaçlara kayacak. Merkezin jeolojik etüdleri hala bitmedi, ancak şimdiye kadar yapılan çalışmalarda zeminin sorunlu olduğu anlaşıldı. Bu nedenle merkezde üç kattan fazla imar izni verilmemesi planlanıyor. Üç bölgede 5 bin 880 kalıcı konutun ihalesi yapıldı. Konutların şehre çok uzakta kalması eleştirildi.
Adapazarı: Adapazarı Belediyesi diğer belediyelere göre daha fazla organize oldu. Hızlı davranarak zemin çalışmalarını büyük ölçüde tamamladı. Elde edilen verilere göre, kalıcı konutlara yer seçiminde etkili oldu. Yeni yerleşim alanları kuzeye kaydırıldı. Eski yerleşim alanı, kentin ticaret merkezi olacak ve kat sayısı ikiye indirilecek.
İzmit: İzmit’in şehir merkezi değişmeyecek. Gölcük, Değirmendere gibi yerlerde sorun var. Ancak, yeterli çalışmalar yapılamadığı için belirsizlik hakim.

İhale sabıkalı şirketlere
Yalova’da Yüksel İnşaat ve Ceylan İnşaat şirketlerinin yaptığı konutlar, 17 Ağustos depreminde yıkılmış ve yaklaşık 400 kişi hayatını kaybetmişti. Konutlarda yakınlarını kaybedenler, iki şirket aleyhine tazminat davası açtılar. Ancak, acılı depremzedeler en büyük şaşkınlığı kalıcı konut ihalelerinin açıklanmasıyla yaşadılar. Her iki şirket, kalıcı konut ihalesini kazanarak, yeniden inşaat yapımına giriştiler. Ceylan İnşaat 492, Yüksel İnşaat ise 8 bin 776 kalıcı konutun ihalesini aldı. Bu kararları eleştiren Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Turgut, depremde müteahhit Veli Göçer’in günah keçisi haline getirildiğini, daha fazla suçlu olanların cezasız kaldığını söyledi.

Önce mezarlığa sonra Adliye’ye
Kalıcı konut ihalelerinden önemli bir bölümünü Yüksel İnşaat’ın kazanması, en çok kızını ve eşini Yalova’daki Yüksel Sitesi’nde kaybeden Erdoğan Koparal’ı üzdü. 17 Ağustos gecesinde, kendisi İstanbul’dayken, altı yaşındaki kızı Yasemin ve eşi Mesude, çöken binaların altında kalan Koparal, ilk günlerde devletin bu kayıpların hesabını soracağını umut etti. Ancak geçen sürede, hesap sorulması bir yana, aynı şirkete yeni ihale verildiğini gören baba Koparal, çılgına döndü.
İşini bırakarak, evinde kurduğu internet cephesinden mücadeleye giren Koparal, binlerce depremzedenin kendisine destek verdiğini görünce mücadelesine daha kararlı bir şekilde devam etti. Baba Koparal, 17 Ağustos günü önce eşini ve kızını mezarında ziyaret edecek ve onlara verdiği sözü yerine getirmek için adliyenin yolunu tutacak.
Rekor tazminat istiyor
Devlet ve sorumlular hakkında rekor bir tazminat davası açacak olan Koparal, daha sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne de başvuracak. Koparal, şimdi mücadelesine destek verenlerle bir araya gelerek mücadelenin çapını genişletiyor. Felaketin en büyük sorumlusunun devlet olduğunu ifade eden Koparal, vatandaşların vurdumduymazlıktan uzak kalmasını istedi. İstanbul’da depremzedelerle bir araya gelen Koparal, internet üzerinden 10 bin kişiyle birlikte hareket ettiğini söyledi.
Koparal’ın, internet sitesine gelen ve kendisini ağlatan acılı başka bir babanın mesajı şöyle:
“Sizin hiç canlı canlı kolunuzu kestiler mi? Hiç elinizi uzattınız mı ocakta yanan ateşin üzerine. Demir tokmakları başınıza başınıza indirdiler mi iri yarı adamlar? Hiç alev alev yanan ateşler arasında evinizi seyrettiniz mi? Evladım Nihat üç dakika içinde kollarımın arasında öldü. İşte bunların hepsi bir anda başıma geldi."


Bölgeden kısa kısa...
Boşanma nedeni artçı
İzmit’te depremden bu yana geçen bir yıllık sürede 850 çift, boşanma davası açtı. 200’ü boşandı. Davalarda, “Artçı depremde, kocam sadece kendi canını düşünüp beni evde bırakıp kaçtı" diyerek boşanma dava açan kadınlar da var.
Depremin çocuk işçileri
Marmara depremi öncesi çeşitli hayaller kuran Gölcüklü çocuklar, babalarının işlerini kaybetmesi sonucu çalışmak zorunda kaldı. Bütün gün çalışan çocuklar günde 2 milyon ile 2.5 milyon lira arasında para kazanıyor.

Leğende banyo çilesi
Bolu çadırkentlerde çile sürüyor. Kültür Mahallesi’ndeki Mehmetçik 3 Çadırkenti’ndeki depremzedeler, “Leğenlerde çamaşır ve bulaşık yıkamaya devam ettiklerinden" yakınırken, Kamile Yılmaz, üç yaşındaki oğlu Murat’ı serinlemesi için gün boyu su dolu leğende oturttuğunu söyledi.
Barakalar kaldırılıyor
Bolu’da bazı kamu kuruluşlarının bahçelerine kurulan barakalar kaldırılıyor. Vali Yardımcısı “Bunlar hoş olmayan görüntüler" derken, vatandaşlar ise “Bu sıcakta çadırlarda kavrulmak istemiyoruz. Barakalar ağaçların altında olduğu için serin oluyor" diyor. DHA



Bir yılın acı mirası KORKU
Deprem ruhsal sağlığımızı da kötü etkiledi. En sık görülen rahatsızlıklar şunlar: Depreme yakalandığı yerde uyuyamama, yalnız kalamama, sevinç duymama

17 AĞUSTOS DOSYASI - 6
Hazırlayan: AYŞEGÜL AYDOĞAN






Psikiyatrik Araştırmalar ve Eğitim Merkezi Derneği’nin (PAREM) yaptığı “Depremden bir yıl sonra ruh sağlığı" araştırması, ruhsal depremin sona ermediğini ortaya koydu. Araştırmaya göre, korku üç kişiden birinin günlük yaşamını engelliyor.
Deprem korkusu hala evlilikleri, iş ve cinsel yaşamı vurmaya devam ediyor. Öyleki korku, dehşet, çaresizlik gibi duygular geçen bir yıla rağmen beş kişiden birinde görülüyor. Depreme yakalandığı yerde uyuyamama, işe gidememe, yalnız kalamama, her an deprem oluyor gibi hissetme, kabus görme, sevinç duyamama gibi davranışlar devam ediyor. Depreme cinsel ilişki sırasında yakalananlar o günden bugüne cinsel ilişkiye giremiyorlar.

Sorunlar aynen sürüyor
PAREM üyesi Dr. Kültegin Ögel, Dr. Tamer Aker, Dr. Erol Özmen tarafından İstanbul’da bin kişi üzerinde yapılan araştırma, depremden bir yıl sonra, 17 Ağustos’tan sonraki ilk bir ayda yaşanan sorunların aynen devam ettiğini ortaya koydu.
Deprem sonrasında konulan Post Travmatik Stres Bozukluğu (PTSD) teşhisinin pek çok kişide kronikleştiğini ve depresyona dönüştüğünü saptadıklarını anlatan Ögel, bir yıl geçmesine rağmen yeni başvuranlar olduğunu söyledi. Bir deprem polikliniği kurmayı düşündüklerini belirten Ögel, şöyle dedi:
“Bir yıl sonra ruhsal sorun ve şikayetlerde azalma beklerken aynı şekilde sürdüğünü gördük. Bir yıl önce kaç kişi psikiyatristlere başvuruyorsa sayı hala aynı. Ruhsal sorunlar azalmadı, devam ediyor. Bu kişilerin yüzde 20’sine ulaşılamadı. Büyük bir sağlık sorunu oldu."

Araştırma sonuçları


Sürekli deprem oluyor hissine kapılma, kabus görme yüzde 18
Kendini sürekli diken üstünde hissetme, uyuyamama, çabuk irkilme, dikkatini toplayamama oranı yüzde 16,
Plan yapamama, sevinç duyamama, mutluluğu yeterince yaşayamama oranı yüzde 15
Ruhsal sorun yaşayan biriyle evlenebilirim diyenlerin oranı yüzde 56
Deprem sonrası yaşanan sorunların bir ruhsal zayıflık hali olduğunu düşünme yüzde 66, ruhsal bir hastalık olduğuna inananlar yüzde 26
Tedavi arayışına gidenler yüzde 2
Belirtiler, kadınlarda erkeklere oranla daha 3 - 4 kat yüksek

“Yıldönümünde stres çok doğal"
Uzmanlar, depremin yıldönümünün korku, kaygı, stres, öfke, kırgınlık gibi duyguları körükleyebileceğini belirtiyorlar. Bu duyguların “doğal" olduğunu vurgulayan psikiyatrlar, “Bu duygu ve davranışlardan korkmayalım, utanmayalım, rahatsız olmayalım" diyor. Uzmanlar şöyle dediler:
“Yıldönümlerinde yas tepkileri alevlenir. Olaylar ve kişilerle ilgili anılar, düşünceler ve duygular depreşir. Havanın sıcaklığı, denizin durumu, ayın rengi, hatta üzerimize giydiğimiz giysi veya taktığımız bir takı bize o olayı hatırlatma gücüne sahip olur. Yeniden deprem anındaki tepkileri gösterebilir, duygularımızı aynı şiddette yaşayabiliriz."
 
Cevap: 17.08.1999 Sesimi Duyan Var mı?

17Agustos-ile-yasamakq.jpg

003.jpeg
 
Geri
Üst