Neden Bu Hale Geldik?
BİLGE'den...
Geçen günlerde bir öğretmen arkadaşım hışımla içeri girdi öretmenler odasına... Çok yorgun ve sinirliydi...
Yine ne oldu acaba dedik...
8. sınıf öğrencilerinden biri öğretmen arkadaşımıza "sen"li hitap ediyormuş. O da oğlum 8. sınıftasın artık, öğretmenlerle siz'li konuşulması gerektiğini biliyorsun demiş... Bizim öğrenciden cevap:
"Siz mi diyeyim? Niye? Sen kaç kişisin ki?"
Ve bunu laubali, alay edercesine bir tavırla söylemiş...
Bu miniminnacık bir örnekleme sadece...
Buraya yüzlerce anektod yazabiliriz aslında. Bazen saatlerce ayakta kalıp, tebeşir tozu içinde bağıra çağıra ders anlatmaya çalışırken öğrencilerin yaptığı bazı haddini aşan hareketler bütün şevki, isteği, inancı bitiriyor bir anda...
Öyle zor ki artık birşeyler...
Ders mi anlatayım, sınıf mı susturayım, terbiyesizlikleri mi cezalandırayım... Yoksa görmezden gelip dinleyenlerle mi devam edeyim... Ama bu sefer diğer öğrencilerin gözünde nasıl bir durum oluşuyor?
Ne oldu bu öğrencilere... Neden bu hale geldiler?
Biraz sinirlenip bağırsan, elini kaldırsan "ona şikayet ederim, buna şikayet ederim, hadi sıkıysa yap" vari tehditler...
Eskiden böyle miydi? Öğretmene böyle cevaplar vermek nerede...
Eskiden veli de saygı duyardı öğretmene, öğrenciler de. Şimdi hiçbiri öyle değil.
Terbiyesiz bir öğrenci devamlı arkadaşları rahatsız ediyor derste, en sonunda arkadaşımız bağırıyor bu erkek öğrenciye. Ertesi gün velisi okulda öğretmene çıkışıyor, üzerine gidiyor bayan öğretmenin "sen benim oğluma nasıl bağırırsın" diye. Biliyoruz ki öğrencimiz ailede dayak yiyor, kardeşi söylüyor bunu. Ama oğlunun yaptığı terbiyesizliği asla kabul etmiyor. "Benim oğlum yapmaz".... Kendisi döverken, bağırana kızıyor, hem de öğretmenine...
Bazen anne babalar evde iki çocukla başa çıkamıyorlar diyor arkadaşım. Biz 600 taneyle uğraşıyoruz her gün, hem de aralarında alkol, sigara, ilaç kullananları; kendisini mahalle kabadayısı zanndenleri ile...
Disiplin cezası artık etkisini yitirdi. Öğretmen otoritesi etkisini yitirdi. Ceza yok, neymiş hümanist eğitimmiş. Hiçbir yaptırımım yok. Not korkusu yok, "nasıl olsa geçerim öğretmenim sen canını sıkma" diyebiliyor öğrencilerimiz.
"Öğretmenim ben bugüne kadar hiç 2 almadım İngilizce'den, hep 40'ın altında aldım, ama 3 yıldır hiç kalmadım ha ha ha" diyor...
Bu öğrencileri motive etmek öyle zor ki. Yapmadığımız (özür diliyorum tabir için) maymunluk kalmıyor belki ilgilenmeyenler de ilgilenirler diye....
Bir öğretmen arkadaşımız derste devamlı konuşarak onun ders anlatmasını engelleyen öğrencilere "yavrum niçin yapıyorsunuz bunu, ne var dinleseniz, öğrenseniz birşeyler?" diye sormuş. Öğrenci grubundan cevap: "Dersanede öğreniyoruz burada gerek yok"
Ve başka bir sorun daha. Çocuklar dersanelere o kadar kaptırmış durumdalar ki okulu asla takmıyorlar. Hepsi dersanede. 7. sınıflar da öyle...
Bilmiyorum...
Bu sene ek dersim yok, ek derse girmeye mecalim yok...
Görevlendirme tekliflerini kesinlikle kabul etmiyorum. Kendi okulum bana yetiyor.
Eşime işimi hiç yansıtmak istememe rağmen ne kadar yıprandığımı fark ediyor, üzülüyor...
Verilen onca emeğin sonunda gidişatı görmek insanı kahrediyor...
Nereye kadar böyle gideceğiz....
Neden geldik buralara...
İnatla uğraşıyorum şimdi... Gidebildiğim yere kadar...
Bilge
Geçen günlerde bir öğretmen arkadaşım hışımla içeri girdi öretmenler odasına... Çok yorgun ve sinirliydi...
Yine ne oldu acaba dedik...
8. sınıf öğrencilerinden biri öğretmen arkadaşımıza "sen"li hitap ediyormuş. O da oğlum 8. sınıftasın artık, öğretmenlerle siz'li konuşulması gerektiğini biliyorsun demiş... Bizim öğrenciden cevap:
"Siz mi diyeyim? Niye? Sen kaç kişisin ki?"
Ve bunu laubali, alay edercesine bir tavırla söylemiş...
Bu miniminnacık bir örnekleme sadece...
Buraya yüzlerce anektod yazabiliriz aslında. Bazen saatlerce ayakta kalıp, tebeşir tozu içinde bağıra çağıra ders anlatmaya çalışırken öğrencilerin yaptığı bazı haddini aşan hareketler bütün şevki, isteği, inancı bitiriyor bir anda...
Öyle zor ki artık birşeyler...
Ders mi anlatayım, sınıf mı susturayım, terbiyesizlikleri mi cezalandırayım... Yoksa görmezden gelip dinleyenlerle mi devam edeyim... Ama bu sefer diğer öğrencilerin gözünde nasıl bir durum oluşuyor?
Ne oldu bu öğrencilere... Neden bu hale geldiler?
Biraz sinirlenip bağırsan, elini kaldırsan "ona şikayet ederim, buna şikayet ederim, hadi sıkıysa yap" vari tehditler...
Eskiden böyle miydi? Öğretmene böyle cevaplar vermek nerede...
Eskiden veli de saygı duyardı öğretmene, öğrenciler de. Şimdi hiçbiri öyle değil.
Terbiyesiz bir öğrenci devamlı arkadaşları rahatsız ediyor derste, en sonunda arkadaşımız bağırıyor bu erkek öğrenciye. Ertesi gün velisi okulda öğretmene çıkışıyor, üzerine gidiyor bayan öğretmenin "sen benim oğluma nasıl bağırırsın" diye. Biliyoruz ki öğrencimiz ailede dayak yiyor, kardeşi söylüyor bunu. Ama oğlunun yaptığı terbiyesizliği asla kabul etmiyor. "Benim oğlum yapmaz".... Kendisi döverken, bağırana kızıyor, hem de öğretmenine...
Bazen anne babalar evde iki çocukla başa çıkamıyorlar diyor arkadaşım. Biz 600 taneyle uğraşıyoruz her gün, hem de aralarında alkol, sigara, ilaç kullananları; kendisini mahalle kabadayısı zanndenleri ile...
Disiplin cezası artık etkisini yitirdi. Öğretmen otoritesi etkisini yitirdi. Ceza yok, neymiş hümanist eğitimmiş. Hiçbir yaptırımım yok. Not korkusu yok, "nasıl olsa geçerim öğretmenim sen canını sıkma" diyebiliyor öğrencilerimiz.
"Öğretmenim ben bugüne kadar hiç 2 almadım İngilizce'den, hep 40'ın altında aldım, ama 3 yıldır hiç kalmadım ha ha ha" diyor...
Bu öğrencileri motive etmek öyle zor ki. Yapmadığımız (özür diliyorum tabir için) maymunluk kalmıyor belki ilgilenmeyenler de ilgilenirler diye....
Bir öğretmen arkadaşımız derste devamlı konuşarak onun ders anlatmasını engelleyen öğrencilere "yavrum niçin yapıyorsunuz bunu, ne var dinleseniz, öğrenseniz birşeyler?" diye sormuş. Öğrenci grubundan cevap: "Dersanede öğreniyoruz burada gerek yok"
Ve başka bir sorun daha. Çocuklar dersanelere o kadar kaptırmış durumdalar ki okulu asla takmıyorlar. Hepsi dersanede. 7. sınıflar da öyle...
Bilmiyorum...
Bu sene ek dersim yok, ek derse girmeye mecalim yok...
Görevlendirme tekliflerini kesinlikle kabul etmiyorum. Kendi okulum bana yetiyor.
Eşime işimi hiç yansıtmak istememe rağmen ne kadar yıprandığımı fark ediyor, üzülüyor...
Verilen onca emeğin sonunda gidişatı görmek insanı kahrediyor...
Nereye kadar böyle gideceğiz....
Neden geldik buralara...
İnatla uğraşıyorum şimdi... Gidebildiğim yere kadar...
Bilge