Esma-ül Hüsna Nedir?

THESECRET

"Adalet olunca yiğitliğe lüzum kalmaz"
Esma-ül Hüsna Nedir?
esma-ül hüsna,esmaül hüsna nedir,esmaül hüsna ile ibadet nasıl yapılır,esmaül hüsna fazileti,esmaül hüsna anlamları,esmaül hüsna ne için okunmalı,esmaül hüsna neye iyi gelir,Allahın isimleri,
indir (1).jpg





Esmaü’l Hüsna (Esmâ-i hüsnâ) “en güzel isimler demektir. en güzel isimler Allah Teâlâ’nındır.Bu isimler sıfat olarak da kullanılır. Cenaâb-ı Hakk’a ait olan pek çok isim mevcuttur; onların sayısını ancak kendisi bilir. Allah Teâlâ güzel issimlerinden bir kısmını Kur’an’da zikretmiş, bir kısmını Peygamber Efendimiz’e (s.a.v) ve sevdiklerine bildirmiş, bir kısmını da kendi ilminde tutmuştur. Meşhur hadis-i şerifte bu isimlerden doksan dokuzu peş peşe sayılmıştır. Alimler, diğer isimlerin mana olarak bu doksan dokuz isme dahil olduğunu söylemişlerdir. Bunları okuyan, anlayan ve zikreden kimse, bütün isimleri okumuş, anlamış ve zikretmiş olur.
Esma-i hüsna, tevhid ve akaidle ilgili şu beş temel esası ortaya koymaktadır:
1. Bu güzel isimlerin bir kısmı, Cenab-ı Hakk’ın varlığını ispat eder. Allah’ın Hay, Baki, Kayyûm gibi sıfatları, O’nun varlığının inkar edenleri reddeder.
2. Bu güzel isimlerin bir kısmı, Cenab-ı Hakk’ın birliğini ispat eder; O’na hiçbir varlığın eş ve ortak olmadığını ortaya koyar. Vahid, Ehad, Samed, Ganı gibi sıfatlar bazı varlıkları Allah’a ortak koşan müşrikleri reddeder.
3. Bu güzel isimlerin bir kısmı; Cenab-ı Hakk’ın bütün noksan sıfatlardan uzak olduğunu, hiçbir varlığa benzemediğini ve kimseye muhtaç olmadığını ispat eder. KuddOs, Muhıt, Mec’id gibi sıfatlar Allah Teala’yı varlıklara benzeten Müşebbi he taifesini reddeder.
4. Bu güzel isimlerin bir kısmı, bütün varlıkların vücut bul-· masında tek sebebin Cenab-ı Hak olduğunu ispat eder. Halik, Bari, Musawir, Kavı gibi isimler, varlıkların ortaya çıkmasını birtakım sebep sonuç ilişkisi ile anlatmaya çalışan ve yüce Yaratıcı’yı unutan maddecileri reddeder.
5. Bu güzel isimlerin bir kısmı, bütün alemi tedbir ve idare edenin Cenab-ı Hak olduğunu ispat eder.
Allah Teala mülkünde dilediği gibi tasarruf eder; öldürür, diriltir, aziz eder, zelil eder, zenginlik verir, fakir eder. Kimse O’na hesap soramaz. O’nun her işi ya bir hikmet ya bir rahmet ya da adalet üzere olur.
Esma-i Hüsna ile Dua ve Ibadet
Allah Teala, bizlere güzel isimleri ile kendisine dua etmemizi emretmiştir. ilahı emir şöyledir:
“En güzel isimler Allah’ındır. O’na bu güzel isimlerle dua edin. Allah’ın isimlerinde yanlış yola sapanları terkedin. Onlar yaptıklarının cezasını göreceklerdir” (A’raf 7/180).
Allah Teala’ya, güzel isimleri ile dua iki şekilde olur. Birincisi, bu isimlerden biri, birkaçı veya hepsi ile O’nu yüceltmek, övmek ve zikretmek şeklindedir. ikincisi de, bu güzel isimlerle Allah Teala’dan bir şey istemek, ilahı huzura ihtiyaç ve dertlerimizi açmak, onlarla yalvarmak şeklinde olur. Kul, yüce Rabb’ine hangi derdini açacak ise, ona uygun bir ismi zikrederek dua eder.
Mesela günahlara bulanmış fakat içi yanıp pişman olmuş bir kul elini açıp, “ya Gaffar = Ey günahları affeden, ya Rahım = Ey kullarına çok acıyan, ya Settar = Ey günahları örten, ya Tevvab = Ey tövbeleri kabul eden Allahım, beni affet” diyerek affını ister.
Başı darda kalıp bunalan bir kul, “Ya Rahman=Ey kullarına rahmet eden, ya Alim=Ey kullarının halini en iyi bilen, Ya Hakım=Ey her işi hikmet üzere olan, ya Azız=Ey her şeye ve herkese hükmü geçen, ya Kadır=Ey her şeye gücü yeten AIiahım, benim şu sıkıntımı gider” diye dua eder. Diğer isimlerle yapılan dualar da böyledir.
Allame Alusı (rah), Allah Teala’nın isimleriyle yapılacak en güzel duanın, dil ile değil fiil ile olduğunu söylemektedir. İmam Gazali (rah), fiille duanın nasıl yapıldığını şöyle anlatıyor:
“Bil ki, kulun kemale ermesi ve saadeti ele geçirmesi ancak Allah Teala’nın ahlakı ile ahlaklanmakla yani O’nun isim ve sıfatlarının edebiyle süslenmekle mümkün olur. Bundan, kul ile Allah arasında bir benzerlik olur ve ikisi aynı konuma gelir zannedilmesin. Kulda ilahı ahlak ve sıfatlardan bir derece bulunması mümkündür. Allah Teala bizlere hayat, görme, işitme, konuşma, bilme, dileme, sevme gibi sıfatlar vermiştir. Bütün bunlar aynı zamanda kendisinin sıfatlarıdır. Bununla, biz Allah’a benzedik, O’nun gibi olduk denebilir mi? Heyhat, bu ne kötü bir anlayış.”
Arifler demişlerdir ki: “Avam halk esma-i hüsnayı diliyle tekrar ederek, kalbiyle Allah’, yücelterek korku ve saygı içinde zikreder. Havas tabakası, manalarını düşünerek ve onların kime ait olduğunu bilerek zikreder. Mukarrebın makamındaki veliler ise, kalbiyle tamamen Allah’a yönelmiş, Allah’tan gayri şeylerden gönlünü ve gözünü çekmiş bir halde esma-i hüsnayı zikrederler. Onlar her zikredişlerinde ayrı bir mana, yeni bir ilim, değişik bir zevk elde ederler.”
Ariflerin belirttiği gibi, Allah Teala’ya hakkıyla kulluk etmek, O’nu yakınen tanımak, O’nu sevmek ve O’nun tarafından sevilmek ancak bu isimlerin hakikatini anlamaya ve onların nurundan bir nasip almaya bağlıdır. Şuurlu bir ibadet de ancak bu şekilde mümkün olur.
Bir şeyi anlamanın yollarından biri de onu sıkça tekrar etmektir. Tekrar edilen şeyler, hafızada yer eder. Bu şey ilahı isim ve sıfatlardan biri olunca o bir çeşit zikir olur. Zikir, zikreden kimseyi zikrettiği zat ile beraber eder. Allah Teala’nın,
“Siz beni zikredin, ben de sizi zikredeyim” müjdesi zikir ehli için ne büyük bir saadettir.
Mesela Allah Teala’nın “es-Selam” ismini çokça zikreden, fikreden ve bu şerefli ismin tecellilerinden bolca nasiplenen bir kul, önce bozuk düşüncelerden fikrini, şek ve şüpheden kalbini, yalan ve iftiradan dilini, haram ve zulümden fiilini temizler; kendisine ve başkalarına selamet olur. Kimse ondan incinmez. Herkese selam verir, herkes ondan bir fayda görür. işte o zaman gerçek bir müslüman olur. Müslüman, “es-Selam” ismine mazhar olmuş kimsedir.
“el-Hakım=Her işini sağlam ve hikmet üzere yapan” ism-i şerifini çokça zikreden, fikreden ve onun tecellilerinden nasiplenen bir kul, bütün işlerini sağlam yapar, yerince davranır; sakat, bozuk, yersiz, sebepsiz iş yapmaz.
Allah Teala’nın “Rezzak=yarattıklarına gereken rızkı veren” ism-i şerifinin tecellisine mazhar olan kulun, kalbinde rızık endişesi, geçim kaygısı kalmaz, Allah’a tevekkül ve teslimiyeti tam olur. Rızık ararken gafleti değil, zikir ve sevgisi artar.
“Settar=Kusurları çok örten, ayıpları saklayan” ism-i şerifinin tecellisine mazhar olan kul, insanlardan gördüğü her kusuru örter, onları yaymaz, kusur sahibini halk içinde rezil etmez; özellikle kendisine karşı yapılan kusurları görmezlikten gelir, affeder. Kendisinden meydana gelen kusurları yüce Rabb’inin nasıl örtüp sakladığını, bunun ne kadar güzel bir şeyolduğunu gören kul, bu ahlaka ulaşmak için can atar. Böylece Allah Teala’nın sevdiği güzel ahlak sahibi bir kul olur. Diğer ism-i şerifleri zikretmek, fikretmek ve onların tecellilerinden nasiplenmek de bu manada gerçekleşir.
Akaidin temeli Allah Teala’yı tanımaktır. Allah’ı zikretmeden ve O’nun boyasına boyanmadan Zat-ı Barı’yi ayne’l-yakın derecesinde tanımak mümkün değildir. ilahı sıfatları sadece akaid kitaplarından okumak yeterli olmaz. Kendi nefsimizde ve kainatta o sıfatların tecellilerini, hikmetlerini, cilvelerini görüp okumadıkça, okuyup anlamadıkça, anlayıp Allah’a koşmadıkça imanımız taklitte, sevgimiz dilde kalır.
Eğer, “Bu isimleri nerede, ne zaman, nasıl okuyalım?” denirse, deriz ki: işte o güzel isimlerin tecellisi olan hayat ve kainat önümüzde duruyor. Biz her gün onlarla iç içe hayat sürüyoruz. Daha doğrusu biz o güzel isimlerln tecelli ve bereketiyle hayatta ve ayaktayız. Bizler ruhumuzla mana aleminde yüzerken, anne rahminde şekil alırken, doğarken, büyürken, bir ömür bu alemde yaşarken, ölürken ve öldükten sonra yeni hayatla tanışırken hep ilahı isimlerin tecellilerine mahal ve mazhar oluyoruz. Bize düşen, üzerimizde ve gözümüzün önünde cereyan eden şeyleri bir nebze düşünmek ve bir gerçeği farketmektir. O gerçek şudur: Alemde yüce Allah’tan başka kendisine ibadet edilecek, boyun eğilecek, el açılıp bir şey istenecek başka bir ilah yoktur.
Her gün görüp durduğumuz şu canlılar ve canlılık, yüce Yaratıcımız’ın “Hay” sıfatının tecellisidir. Bunu gören ve farkeden uyanık kalpli bir mümin, “Ya Hay” der, yüce Allah’ı zikreder. Aslında nefes alan her canlı, ta ciğerinden gelen bir sesle ister istemez “hu hu” der, O’nu zikreder.
Yeryüzündeki ince düzeni, gök yüzündeki büyük intizamı ve kainatın ayakta duruşunu gören uyanık kalpli bir mümin, “Ya Kayyum” der, yeri ve gökleri kudretiyle ayakta tutan yüce Allah’ı zikreder.
Varlıklardaki değişik suret, şekil, çeşit ve renkleri gören uyanık kalpH bir mümin, “Ya Musavvir” der, her bir canlıya ayrı bir renk, şekil ve suret veren yüce Allah’ı zikreder.
Dört mevsim, her gün dağıtılan sayısız rızıkları, yaratılan yiyecek, içecek, giyecek ve hayat sebeplerini seyreden uyanık kalpli bir mümin, “Ya Rahman”, “Ya Rezzak” der, bütün canlılara rızıklarını gönderen yüce Allah’ı zikreder. Kalbinde azıcık iman, vicdanında birazcık insaf bulunan her insan bunca nimetlerin başında, içinde veya sonunda muhakkak bir çeşit fikir ve zikirle nimeti yaratanı hatırlamalı; O’nun adını zikretmeli, O’na bir derece hamd ve şükür yapmalıdır.
Esma-i Hüsna ile ilgili Bazı Edepler
Allah lafzı, yüce Yaratıcımız’ın özel adıdır. Sahih olan görüşe göre hiçbir kelimeden türememiştir. Başka hiçbir varlığa isim olarak verilmemiştir, verilemez de.
“Allah” ism-i şerifi, diğer bütün isimleri içinde toplar; hepsinin manasını ihtiva eder. “Allah” ism-i şerifini zikreden bir ‘mse, bütün esma-i hüsnayı zikretmiş gibi olur.
“Allah” ism-i şerifinin dışındaki isimler, kullar için de kullanılabilir. Ancak ismin önüne (kulu) manasına gelen “abdü” kemesini eklemek lazımdır. Mesela Kadlr yerine Abdülkadir isi verilmelidir. Mana: Kadir olan Allah’ın kulu olur. Aynı şekile Kerım yerine Abdülkerim, Samed yerine Abdüsssamed, affar yerine Abdülgaffar isimleri verilirse, hem mana vakıaya uyar, hem de kullanımda sıkıntı ortadan kalkar. Esma-i hüsnadan bazı isimler kullar için doğrudan kullanıldığında anasını kula göre düşünürüz. Mesela Allah Teala Kur’an-ı akim’de kendisini “el-Mümin” olarak vasıflandırmış, Peygamber’ine tabi olanlara da “Mümin” ismini vermiştir. Lafızlar aynıdır, fakat manalar farklıdır,
Esma-i hüsnadan bir isim zikredilince, peşinden “celle celalühü ve çelle şanuhü”, yani “azameti ve şanı yüce olsun” anasındaki hürmet ve saygı ifadesi eklenmelidir. Allah ism-i şerifinden sonra “Teala” demek yeterlidir. Celle celalühü ifaesi de söylenebilir.
Esma-i hüsnayı çerçeve yaptırıp duvara asmakla yetinmemeliyiz. Bizden istenen, onu ezberleyerek veya yazılı metinden okuyarak yüce Rabbimiz’j zikretmektir. Ehlinin tavsiyesi ile, esma-i hüsna zikredilerek maddi manevi birçok hastalık tedavi edilebilir. Bunun için ihlas, edep ve helal lokma şarttır.
Esma-i hüsnayı günlük vird olarak okumak isteyenler bunu kendi tercihleriyle değil, ehli olan bir alimin tavsiye ettiği usulde yapmaları daha uygundur. Bir ilaç, zamanında ve usulünde alınmaz ise, çoğu defa hastanın hastalığını artırır.
 
Geri
Üst