HayaL'in Kalbinin Bir Köşesi(Herkese Yer Var)

"yalnızım çünkü sen varsın"


"gel", desen gelirdim
gittiğin uzakta bendim
dağ gibi bir ihanetten düştüm
bu kendime son gelişim

ve sen
başkalarının gözlerini
yüzümde aramamayı öğreniyorsun
beni bir durağa yaslıyorsun
beni bir kente
gidiyorsun
oysa "gel" desen gelecektim

susmak en inatçısı olmaktır yalnızlığın
en susmakta neydi öyle
sen en dinlerken
biliyorum araz´ım
ınsan kendini bulmamalı, hep aramalı
gittiğin yerden başlıyorum öyleyse
gece cinnetlerimi de alıp yanıma
denize bakmayı bilmeyenler
bir gün mutlaka boğulur
ışte bundandır gözlerinden kaçışlarım

siz hiç yar saçının bir telinden kendinize gurbet yaptınız mı?

ben şimdi gurbetim
ıçimde taşıyorum
heba olsa da senlerce yılım
oysa "gel" desen gelecektim

şakağımda
ıntihar acemisi bir şairin
delilik provaları
arkandan uluyan kapılardan
söküyorum kokunu
yokluğunu kokluyorum
yokluğunu yokluyorum

çöz gözlerimi senden hadi !
ücranda yak bakışımı
gözlerine bekçi sevdam
dünden ve senden kalmayım
ıçine her düşen
kendi keşfi sanıyor seni
oysa sen
melekleri bile kıskandıracak kadar kendinsin
ve kendini acıtmak istiyorsun
ama güller kendine batamaz
bilmiyor musun?
"gel" mi diyorsun?

herkes kendi gördüğüne bakar
peki hayatın rüzgarında kime yelkeniz?
kıpırdamadan duramayız bir aşk boyu
hadi ! en kanadığımız yerden susalım
"gel" desen gelirdim
"git" dedin ve gittin

aşka...
rüzgara...
ayrılığa...
zamana...

kahraman tazeoğlu
 
[FONT=Times New Roman, Times, serif]sen benim kokumu hiç duymadın , sen benim gözlerime hiç bakmadın , sen benim sözlerimi hiç dinlemedin , sen benim çığlıklarımı hiç bastıramadın , sen beni hiç anlamadın , sen bana hiç anlatmadın , sen hiç bana su vermedin , sen hiç beni beslemedin , sen hiç türkü söylemedin bana , sen benim acımı hiç tatmadın , sen benim ardımdan hiç ağlamadın , sen benimle hiç gülmedin , sen hiç devâ olmadın derdime , sen benimle hiç yürümedin , sen bana hiç duâ etmedin , sen benim ardımdan hiç sövmedin , sen bana hiç âh etmedin , sen beni hiç özlemedin , sen beni hiç beklemedin , sen beni hiç tanımadın , sen beni hiç bilmedin , sen bende hiç kalmadın , sen beni hiç aramadın , sen beni hiç merâk etmedin , sen bana hiç koşmadın , sen hiç adım atmadın , sen bende hiç ölmedin , sen bana hiç sarılmadın , sen elimi hiç tutmadın , sen benle hiç uyumadın , sen beni düşünde hiç görmedin , sen bana hiç ağlamadın , sen beni hiç öpmedin , sen beni hiç görmedin , sen benden hiç gitmedin , sen beni hiç sevmedin .[/FONT]
 
"Sevmek" dedim..

"Yoluna ölmek" dedi..

"Yol" dedim..
...
"Alıp başını gitmek" dedi..

"Gitmek" dedim..

Bir "Ahh" çekip, "Dostlardan ayrılmak" dedi..

"Dost" dedim..

Durdu.. Bana baktı.. "Dost" diye mırıldandı..

"Yüreğime nasıl koysam bilemediğim" dedi..

"Yürek" dedim..

"Dünyaları içine sığdıramadığım" dedi..

"Dünya" dedim..

"Hayatın bir yüzü" dedi..

"Yüz" dedim..

"Ardında ne gizli bilemediğim" dedi..

"Giz" dedim..

"Hep çözmeye çalıştığım" dedi..

"Çalışmak" dedim..

"Bitmeyecek öykü" dedi..

"Öykü" dedim..

"Binlercesini içimde gizliyorum" dedi..

"Gizlemek" dedim..

"İşte, her şeyin bitimi" dedi..

"Şey" dedim.. "SEVDA" dedi..

"SEVDA" dedim..

"Peşinden koştuğum" dedi..

"Koşmak" dedim..

"Hayat, bir maraton" dedi..

"Hayat" dedim..

"Öyle kısa ki!" dedi..

"Niçin kısa?" diye sordum..

"Yaşanacak çok şey var, zaman yok" dedi..

"Yaşanması gereken ne var? " diye sordum..

"Aşk" dedi. "Kaç kere?" diye sordum..

"Bin kere" dedi, "Milyon kere"

"Neden bir kere değil?" diye sordum..

"Bütün aşkların toplamı, en yüce ve tek aşk" dedi..

"Önce ona varsan olmaz mı?" diye sordum..

"Keşke olsa" dedi, "Ama önce yoğrulmak gerek"

"Acı çekmek mi?" diye sordum..

"Evet, aşk acısında yok olmak" dedi..

"Yok olunca!" dedim..

"İşte gerçek aşkta o zaman yaşamaya başlarsın" dedi..

"Gerçek aşk!" dedim..

"Büyük o!" dedi..

Durdum. Durdum. Ve sustum!

"Neden sustun?" diye sordu.

"Yüreğim titredi sanki" dedim..

"Neden?" diye sordu..

"Bilmiyorum" dedim.. "Büyük O!"

"Evet" dedi, "Büyük O!"

"Nerede?" diye sordum..

"Her yerde" dedi..

"Nasıl?" diye sordum..

"Yüreğini aç" dedi..

"Yüreğimi açmak!" dedim..

"Bir tebessümle bak her şeye" dedi..

"Tebessüm" dedim..

"Her kapının anahtarı" dedi..

"Kapı" dedim..

"Girmeden bilemezsin" dedi..

"Ya korku!" dedim..

"Bilinmeyenden korkar insan" dedi..

"Ben bilmiyorum" dedim..

"Neyi?" diye sordu..

"Ben'i" dedim..

"Sen kimsin?" diye sordu..

"Ben kimim?" diye sordum..

"Sevgiyle beslenensin" dedi..

"Kimin sevgisiyle?" diye sordum..

"Büyük O'nun" dedi..

Durdum.. Durdum.. Yine sustum..

"Kimsin?" diye sordum..

"SEN'im" dedi..
 
Hiç gereği yokken hayatına giren insanLar..

Hiç gereği yokken karşına çıkarLar..

Hiç gereği yokken gününü haftanı ayını beLkide yıLLarını aLırLar..
...
Hiç gereği yokken gece-gündüz akLından geçen her düşünceye buLaşırLar..

Hiç gereği yokken seni istemediğin kadar mutlu ederLer..
...
SONRA Hiç gereği yokken hayatından çıkıp giderLer. .

Anladımki meğer gerçek dost aşk Mevlaymış... ne beni unuttu nede bırakdı


[Hz Şems]
 
Eskiden ne güzel cahildik...
Dışarıda kar...
Ama kuzine içten içe öyle yanıyor ki. Kuzinenin üzerinde demir maşa...
Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri. Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu...
Sucuk lükstü. Yumurta lezzetli. Ekmek her zaman ekmek gibi...
...Bir kez olsun kümesten yumurta almamış, bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış ve fakat alışveriş merkezlerinin restoran katlarında, boğucu bir gürültü ve havasızlık içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler için ben ne kadar yaşlıyım...

Dışarıda kar...
İçeride kanaat...
İçeride huzur...
Televizyon yoktu.
Gazete de her zaman olmazdı. Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç! Portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer, kokusuna râm olurduk. Kestane közlemek büsbütün bir gecenin akıllara seza mutluluğuydu. Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar...

Birçoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma dizilerin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine, geniş ve besleyici bir masal dünyası...

Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret kalacağımız kimin aklına gelirdi? Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi, sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı. Çay da kokardı... Domates de...
Bütün bu nefasete, küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu.

Dışarıda kar...
İçeride huzur...
Zam endişesi, doğal gazın kesilme korkusu, yolda kalma telaşı, rejim tehlikesi... Kimin umurunda...

Ne güzel cahildik.
Mutluluğun resmini çiziyorduk...
 
Bir Amerikali, bir Italyan, bir de bizim Karadenizli Temel, hep birlikte bir insaatta calisiyormus.
Hergun yemek torbalarini aciyorlar; Amerikalininkinden Hamburger, Italyalininkinden spagetti, bizim Temelinkinden de hamsi cikiyormus.
Bir gun, iki gun derken bunlar dayanamamis,yarin da ayni yemekler cikarsa hep birlikte ...intihar edelim diyerek,karar almislar.Ertesi gun torbalarini acmislar ki ne görsunler;
gene ayni yemekler.Hep birlikte intihar etmisler.Bunlarin hanimlari cenaze toreninde bir araya gelmis.Amerikalının esi;
-"Söyleseydi yemegi degistirirdim. İntihar etmesine gerek yoktu" diyerek agliyormus. İtalyalinin esi de;
-"Bu kadar basit bir konu icin intihar mi edilir. Söylese degistirirdim" diyerek agliyormus. Temelin karisi ise;
-"Aaaah, aaahhh, hergun yemegini kendi hazirlardı..." diyerek agliyormus.:d050:


:D:D:D
 
ABD'li otomotiv üreticileri Dünya üzerindeki otomobil fabrikalarını dolaşıp yeni teknolojiler ve uygulama durumunu inceliyorlarmış. Japonya'da Mazda fabrikasının girişinde bir çok kafes ve içinde kedi olduğunu görüp ilgili mühendise sormuşlar. Japon mühendis şüöyle açıklamış:
- Biz ürettiğimiz otomobillerdeki yalıtımı k...ontrol etmek için her 1000 otomobilden bir tanesinin içine bir kedi koyup kapılarını ve camlarını kapatıp akşam eve gideriz. Sabah geldiğimizde kedi havasızlıktan öldüyse yalıtımba bir problem yoktur, ama eğer kedi yaşıyorsa üretimde bir sorun olduğunu anlayıp tüm üretim kademelerini gözden geçiririz.
Deyince ABD'li mühendisler hayran kalmışlar. Daha sonra Türkiye'deki fabrikaları gezerlerken TOFAŞ'ın girişinde benzeri kafesleri ve içindeki kedileri görmüşler. Teknolojiyi hemen öğrenip uyguladığı için TOFAŞ'a hayran kalmışlar. Yinede Türk mühendisten açıklama istemişler. Bizim mühendis anlatmaya başlamış:
- Biz ürettiğimiz otomobillerdeki yalıtımı kontrol etmek için her 1000 otomobilden birisinin içine bir kedi koyup akşam eve gideriz. Sabah geldiğimizde kedi arabanın içinde ise bir sorun yoktur. Eğer kedi kaçtı ise üretimde bir sorun olabilir diye düşünürüz ama yinede üretime devam ederiz...


hahaha hahaha hahaha
 
:))))
Temel bir gün kahvenin önüne kırmızı spor bir arabayla gelir kahveye girince Dursun sorar
-ula Temel bu arabayı nerden aldın
-oturun etrafıma da anlatayım
der temel herkez birikir etrafa
...-bi gün otoban da otostop çekiyodum güzel bi sarışın durdu bu arabayla üstünde bi mini etek bir de mayo gibin bir üstü vardı beni tenha ormanlık bir yere götürdü ve önce bikiniyi sonra mini eteği çıkardı ve bana benden ne istersen alabilirsin dedi ben de arabayıaldım
dedi temel sonra dursun atladı
-zaten mini etek de sana yakışmazdı temel:)


hahaha hahaha :D:D:D
 
Oglu, Kayserili babasindan para ister:

-"Baba 500 bin lira verir misin?"

Baba :
...
-"400 bin mi? Naapcan lan 300 bini. 200 bin neyine yetmiyor.
. Al sana 100 bin yeter." der ve cikartip 50 bin lira verir.

Oglu piskin piskin guldu:

"Bana zaten 50 bin lira lazimdi " der.

Baba'nin yaniti :

-"Bak kerataya, sahte para vermesem kaziklayacakti beni


Bu Kayserililer şahane yav :D
 
Geri
Üst