Tekirdağ İlçeleri Bilgileri ve Tanıtımı

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Tekirdağ İlçeleri Bilgileri ve Tanıtımı
lüleburgaz çorlu arası kaç km çorlu lüleburgaz arası kaç km tekirdağ istanbul çerkezköy istanbul saray
ÇERKEZKÖY

Çerkezköy ilçesi, 1877 – 1878 Osmanlı – Rus savaşından sonra kurulmuş ve buraya Çerkezler yerleştirilmiştir. Çerkezler kısa süre sonra bölgeyi terk etmişler ve Bulgaristan’dan gelen göçmenler buraya yerleşerek bugünkü yerli halkı oluşturmuşlardır.

Yıldırım Beyazıd’ın Ankara Meydan Savaşı’nda Timur’a yenilip esir düşmesinden sonra şehzadeler arasında taht kavgası başlamıştır. Edirne’de bulunan en büyük şehzade Süleyman Emir’in kardeşi Musa Çelebi’ye mağlup olması üzerine Edirne’den İstanbul’a sığınmak üzere 15 kişilik mahiyeti ile kaçarken, Çerkezköy’de kardeşi Musa Çelebi’nin adamları tarafından katledilmiştir. Şimdiki Atatürk İlkokulu’nun bulunduğu yere gömülmelerinden sonra yine kardeşi Mustafa Çelebi tarafından Süleyman Çelebi’nin mezarının bulunduğu yere türbe yaptırdığı bu nedenle Çerkezköy’ün eski adının “Türbedere” olduğu bilinmektedir.

1912 yılına kadar mevcut olan türbe ve civarındaki 15 kadar mezar, Balkan Harbi’nde 9 ay Bulgarların işgalinde kaldığı sırada, işgalci Bulgar askerleri tarafından yıkılarak talan edilmiştir. Çerkezköy ilçesi 29 Ekim 1922’de düşman işgalinden kurtarılmış. 1 Nisan 1938’e kadar Saray ilçesine bağlı bucak merkeziyken bu tarihte ilçe olmuştur

Çerkezköy ilçesi, doğu ve güneyde İstanbul ilinin Çatalca ve Silivri ilçeleri ile güneybatıda Çorlu ilçesi, batıda Kırklareli’nin Lüleburgaz ve kuzeyde Saray ilçeleri ile çevrilidir. Yüzölçümü 326 km² ‘dir.


Toplam nüfus artış hızı itibariyle Çerkezköy ilçesi Tekirdağ ili içinde ilk sırada yer almaktadır. Nüfus yoğunluğu itibariyle de km²’ye düşen kişi bakımından da en yoğun olan ilçedir

Çerkezköy ilçesi idari yönden 4 mahalle (İstasyon, Fevzi Paşa, Gazi Mustafa Kemal Paşa, Gazi Osman Paşa), 4 belde (Karaağaç, Kapaklı, Veliköy, Kızılpınar), 5 köyden oluşmaktadır.

İlçe toprakları Ergene havzasındaki hafif engebeli düzlüklerden oluşur. Tekirdağ’ın doğu kesiminde bulunan Çerkezköy yöresinde Istranca Dağları’nın uzantıları ile arazi engebelenir. Bu kesimlerde yükselti batıya göre daha düşüktür. Yöre topografyası Büyükyoncalı-Bahçeağıl ve Çerkezköy-Velimeşe doğrultusunda uzanan 50-150 m, iki vadi tabanı dışında ise ortalama 150-200 m ve yer yer daha fazla yükseltilerle belirlenmektedir. Tüm yerleşiminin 150-200 m altındaki katlarda yer aldığı ve yüksekçe yerlerinde orman, tarım ve mera alanı olarak kullanıldığı görülmektedir.

Çerkezköy alanı genellikle kalkersiz kahverengi toprak türlerinden oluşmaktadır. Çorlu deresi vadisi boyunca uzanan topraklar alüvyal topraklardır. Kalkersiz kahverengi orman toprakları yörenin kuzey ve doğusunda ormanlarla kaplanmıştır. Diğer kahverengi toprakların çoklukla kuru tarım ve yer yer mera olarak kullanıldığı görülmektedir.

Çerkezköy ilçesinde, Çorlu deresinin güneyinde yer alan Kızılpınar ve Veliköy yerleşmesinin toprakları alüvyal topraklar olup, bölgede her türlü bitkiyi yetiştirmeye elverişli, drenajı iyi olan kolay işlenebilir niteliktedir.

Çerkezköy ilçesi, Trakya ikliminin belirgin özelliklerinin etkisi altındadır. Genel olarak yazlar sıcak, kışlar ılık geçmektedir.

Tekirdağ il merkezine 56 km, İstanbul’a ise 110 km. uzaklıktadır. Çerkezköy’e ulaşım karayolu ve demiryolu ile yapılmaktadır. Çerkezköy ilçesi Kınalı Ayrımı-Çerkezköy-Çorlu yolu ile Çerkezköy-Saray-Vize-Kırklareli yollarının kavşak noktasında bulunmaktadır. Ayrıca Beyciler-Çerkezköy bağlantı yolu ile TEM’e bağlanmaktadır. Çerkezköy için önem taşıyan TEM bağlantı yolu, ilçenin İstanbul metropolü ile ilişkisini kuvvetlendirmektedir.

Çerkezköy ilçesinde demiryolu bağlantısı İstanbul–Edirne–Avrupa demiryolu ile sağlanmaktadır. Çerkezköy istasyonu önemli ihracat istasyonlarından biridir. Ayrıca İstanbul–Çerkezköy elektrikli banliyö hattında 1996’dan beri yolcu taşınmaktadır.
 
Cevap: Tekirdağ İlçeleri Bilgileri ve Tanıtımı

ÇORLU


Çorlu, tarihin çeşitli dönemlerinde Makedonya, Roma ve Bizans egemenliğinde kalmıştır. Zaman zaman Hun, Avar ve Peçenek akınlarına da maruz kalmıştır. Ayrıca İstanbul üzerine çeşitli seferler düzenleyen Arap ordularının istilasına da uğramıştır.

Ortaçağda burada Bizans’ı korumak için kullanılan Thzolous (Trizallum) kale kentinin bulunması İstanbul yolu üzerinde yer alan Çorlu’ya askeri bir önem kazandırmıştır


Çorlu’nun adı ile çok değişik ifadeler mevcuttur. Eski atlaslarda şehrin adı Thzolous, Trizallum şeklinde geçmektedir. Bizans döneminde peyniri meşhur olduğu için Peynir Kasabası anlamında “Tribiton” adı verilmekte, bazı eserlerde “Sirello” şeklinde geçmektedir. Halk arasında Çorlu adının, çorak, işe yaramaz anlamındaki “Çor” veya “ Çur ” ’dan kaynaklandığı, şehrin Türkler tarafından alınışı sırasında zorluklarla karşılaşıldığından zor kelimesine benzetme yapılarak “Çor “ ‘dan geldiği ifade edilmektedir.


Çor veya Çur terimi eski Türk boylarında yüksek bir rütbe veya unvan olarak kullanılmaktaydı. Çor veya Çur’dan Çorlu şehrinin adı çıkmıştır.


Çorlu 1357’de I. Murat tarafından fethedilerek Osmanlı topraklarına katılmıştır. Süleyman Paşa ve Orhan Gazi’nin ölümleri üzerine tekrar Bizans egemenliğine geçen Çorlu, 1361’de kesin olarak Türklerin hakimiyetine girmiştir.


Şehzade Selim ile II. Beyazıt Çorlu yakınlarındaki Uğraşdere’de karşılaşmış ve Şehzade Selim babasının kuvvetleri önünde yenilmiştir.


1512’ de tahtını oğluna bırakan II. Beyazıt, Dimetoka Sarayı’na giderken Çorlu Konağı’nda ölmüş. Daha sonra Yavuz Sultan Selim de İstanbul’dan Edirne’ye giderken 21 Eylül 1520’ de aynı topraklarda ölmüştür.


Eylül 1676’da ise Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmet Paşa, Çorlu ile Karıştıran arasındaki Karabiber Çiftliği’nde vefat etmiştir.


18. yüzyılda Kırım’dan uzaklaştırılan hanzadelerin ve Girayların sürgün yerlerinden biri Çorlu olmuştur.

Çorlu 1830’da Rumeli Beylerbeyliği kaldırılıp, Edirne vilayeti kurulunca, Çorlu bu vilayetin Tekirdağ sancağına bağlı bir kazası haline getirilmiş. 1870’te vilayetler örgütünün ıslahı sırasında durumunu olduğu gibi korunmuştur.


1877–1878 Osmanlı–Rus Savaşı, bunu izleyen Balkan ve l. Dünya Savaşlarında, elden çıkan topraklardan başlayan göçler, Çorlu’nun nüfus ve yerleşme yapısını büyük ölçüde değiştirmiştir. 1934’de Romanya ile anlaşılarak 50.000’ e yakın Türk, ülkeye getirilmiştir. Çorlu’da bir mahalle “Reşadiye Mahallesi” bu göçmenlerin yerleşmeleri için ayrılmıştır. Yine 1989–1990 yıllarında Bulgaristan’da yerlerinden oynatılan soydaşlarımızdan 15.000 kadarı Çorlu’ya yerleşmiştir.


Çorlu 1876’da geçici olarak Rusların eline düşmüştür. 1912–1913 Balkan savaşlarının I. devresinde Osmanlı Doğu Ordusu Kumandanlığı karargahı Çorlu’da idi. 5–6 Aralık 1912 Balkan Savaşı’nda Bulgarların eline geçmiş. Balkan savaşlarının II. devresinde Edirne’ye doğru ilerleyen Türk Ordusu tarafından 15 Temmuz 1913’de kurtarılmıştır.


25 Temmuz 1920’de Yunan işgaline uğrayan Çorlu 15 Ekim 1922’de bu işgalden kurtarılmıştır.

Çorlu ilçesi, idari yönden 12 mahalle (Hatip, Hıdır Ağa, Nusratiye, Kazımiye, Reşadiye,Muhittin Sağlık, Silahtar Ağa, Cemaliye, Şeyh Sinan, Camiatik, Kemalettin.), 5 belde (Ulaş, Velimeşe, Marmaracık, Misinli, Yenice), 17 köyden oluşmaktadır.


Çorlu’da şehirleşme 1970’lerden itibaren hız kazanmıştır. Çorlu özellikle 1990 sonrası, hızla artan bir sanayi ile Türkiye’de en fazla göç alan yerlerden biri haline gelmiştir.

Tekirdağ iline 38 km uzaklıkta olan Çorlu, Ergene havzasında ve Trakya’nın merkezi bir yerinde, plato yüzeyinin üzerindeki düzlükte yer alır. Doğudan Silivri, Muratlı ve Lüleburgaz ilçeleri ile çevrilidir. Güney de ise; Marmara Denizi ve Marmara Ereğlisi bulunmaktadır, Yüzölçümü 899 km²’dir.

Çorlu’nun denizden yüksekliği 193 m’dir. Yıldız Dağlarının uzantısı halinde sokulan sırtlar, Çorlu’nun en yüksek kesimini oluşturur. Çorlu arazisinin büyük bölümü Ergene havzası içinde yer alır. Çorlu Yıldız (Istranca) Dağlarından aşınan ve akarsulardan sürüklenen tortuların depolandığı bir dolgu bölgesidir. Ayrıca bu bölge, Ergene Havzası ile Marmara kıyı şeridi arasındaki su bölümünün ayırım sınırıdır.

Çorlu, Karadeniz ile Akdeniz arasında yer aldığı için bu iklim bölgelerinin etkileri altındadır. Kuzeyden inen soğuk hava kütleleri ile güneyden, Akdeniz ve Ege’den gelen nemli-ılık hava akımları bölge iklim yapısını etkiler. Kış ayları soğuk ve yağışlı geçmektedir.

Arazinin düz olması kara ve demir yolu ulaşımına büyük kolaylık sağlamaktadır. İlk çağlardan beri yoğun biçimde kullanılan İstanbul-Edirne (D-100) karayolu hala işlek bir şekilde kullanılmaktadır.

1993 yılında tamamlanan ve 1994 yılında Çerkezköy yolu üzerinde bağlantısı sağlanan TEM otoyolunun hizmete girmesiyle İstanbul-Çorlu arası oldukça kısalmıştır.

İstanbul-Edirne demiryolunun inşaatına 1869’da başlanmış: yol 1888 yılında sefere açılmıştır. Bütün Trakya’yı katederek İstanbul’u Avrupa’ya bağlayan demiryolunun Çorlu sınırlarında kalan uzunluğu 20 km’dir.

8 Ağustos 1998 günü açılışı yapılan Çorlu Sivil Hava Alanı, Atatürk Hava Limanı’nın yükünü oldukça hafifletmeyi amaçlamıştır.
 
Cevap: Tekirdağ İlçeleri Bilgileri ve Tanıtımı

HAYRABOLU

Hayrabolu, Trakya’nın en eski kasabalarından biridir. Eski adı Chariupolis (Rüzgarlı şehir), bugünkü adının ise fetih sırasında ölen kale komutanı Hanripol’dan ya da “fethin hayrı boldur.” deyiminden geldiği ileri sürülmektedir.

Trakların yerleşim alanlarından biri olduğuna dair belirgin bazı işretlerin bulunduğu İncirlik yurt yeri Hayrabolu’ya 9,Kabahöyük köyüne 2 km uzaklıktadır.

İlçe,tarih çağları boyunca Makedonyalıların, Hun, Avar, Peçenek, Bulgar gibi Türk boylarının akınlarına ve Roma Bizans imparatorluklarının idaresinde bulunmuştur.

Hayrabolu Türkler tarafından 1357 yılında fethedilmişse de bir süre sonra elden çıkmıştır. Hayrabolu 1368 yılında Sultan Murat tarafından son kez ve kesin olarak Bizansın elinden alınmıştır. Bu tarihten sonra Hayrabolu’ya Anadolu’nun muhtelif yerlerinden, bilhassa da Karasi, Sivas, Kayseri ve Ermenek’ten Türkler getirilip yerleştirilmiştir.

Türklerin Trakya’yı almalarını sağlayan kuvvetlerin başında Yörükler gelir. Birçok tarihi kayıtlarda Yörüklerin Sultan Orhan devrinden başlayıp (1324-1362) Fatih Sultan Mehmet’e kadar geçen zamandan süre gelen akınlarıyla, Trakya bölgesinin tamamıyla birlikte Hayrabolu’nun da Türkleştirildiği görülmektedir.

Yörüklerin en büyük beyleri Tekirdağ, Hayrabolu ve Çorlu’da otururdu. Bir ara Tekirdağ’da Yörük ocaklarının 419’a kadar ulaştığı tarihi kayıtlarda bulunmaktadır. Osmanlılar döneminde Hayrabolu’ya çok sayıda Türk boyları gelip yerleşmişlerdir. Bu nedenle de bir çok yerleşim birimi ve köylerin adı ,bu boylardan gelmektedir.

Hayrabolu’ya Anadolu’dan gelen şeyhler ve ahiler de bulunuyordu.(Sarban Ahmet, Balıklı Baba, Üveysi Baba, Gül Baba...) Sarban Ahmet, Irak seferine giderken ilk Türk tarikatı olan Melami Tarikatı liderlerinden ve kurucularından Pir Ali Sultan ile Konya’da tanışıp ondan etkilenmiş, 1535 yılında Kanuni Sultan Süleyman fermanı ile Hayrabolu’da dergâhını açmıştır. Dergâh 1888 yılında Abdülhamit’in talimatı ile bir de harem dairesi yaptırılarak tekrar açılmıştır.

Hayrabolu’nun sefer yolu üzerinde bulunuşu nedeniyle uzun yıllar, özellikle Kanuni devrinde at ve develerden kurulan savaş ikmal kollarına kışlak olmuştur.

Fetihten sonra Cerman Sancağına bağlanmış bir bucak merkezi iken 1849 yılında Tekirdağ’a bir ara (1866-1867) Lüleburgaz’a bağlanmışsa da 1867 yılında müstakil kaymakamlık haline gelen Hayrabolu 1868 de ilçe olmuş, Tekirdağ’ın il haline gelmesinden sonra da Hayrabolu Tekirdağ’ın ilçesi olmuştur.

Hayrabolu 1829 ve 1878’de Rus,1912’de de Bulgar işgaline uğramıştır. 1. Dünya savaşından sonra önce müttefiklerin sonra da Yunanlılar’ın işgaline maruz kalmış ve 14 Kasım 1922’de düşman işgalinden kurtarılmıştır.

Hayrabolu ilçesi merkezi idari yönden 4 mahalleden (Aydınevler, Hisar, İlyas, Kahya) meydana gelmektedir. Hayrabolu ilçesinde biri ilçe merkezi ikisi de beldelerde (Çerkezmüsellim, Şalgamlı) olmak üzere üç belediye teşkilatı vardır. İlçeye 46 köy bağlıdır.


Tekirdağ iline 52 km uzaklıkta olan Hayrabolu’nun kuzeyinde Kırklareli, batısında Edirne, güneyinde Tekirdağ, doğusunda Muratlı bulunmaktadır. Toplam yüz ölçümü 1037 km² ‘dir. Bölgenin en verimli topraklarına sahıp olan Hayrabolu, il merkezinin kuzey batısında Ergene havzasında, Hayrabolu deresi vadisinde kurulmuştur.

Arazisinin %60’ı ova, % 35’i hafif engebeli olup %5’i orman örtüsüyle kaplıdır. İlçenin deniz seviyesinden en yüksek yeri 269 metreyle Kabahöyük tepesidir. Hayrabolu’nun batı kesimleri Ganoz (Işıklar) dağının alçak olan kuzeybatı uzantıları engebelidir. Bunun dışındaki alanlar ise çok parçalanmamış ve yer yer dalgalı düzlüklerden oluşan bir plato niteliğindedir.

İlçe Topraklarının sularını Ergene ırmağının önemli kollarından Hayrabolu deresi toplar. Güney- Kuzey yönünde akan Hayrabolu deresi Hayrabolu ilçe merkezinden geçer ve kuzeyde Ergene ırmağına dökülür.

Hayrabolu’da Trakya geçit iklimi görülür. Kışları kar ve yağmur yağar, yazları az yağışlıdır. Kuru soğuklarıyla ünlü olan ilçenin en soğuk zamanı –10 derece olarak tespit edilmiştir.

Edirne demir yoluna Alpullu istasyonundan 19 km’lik kara yolu ile bağlanmaktadır. Aynı yolun uzantısı D-100 karayoluna ulaşır
 
Cevap: Tekirdağ İlçeleri Bilgileri ve Tanıtımı

MALKARA

Tarihi kaynaklar Pers Kralı Kserkes (Kayhüsrev) zamanında Yunan şehirleri ile yapılan savaşlar (Pers savaşları) sırasında, Malkara’ya çok yakın olan Gürgen bayırı denilen yerde bir kalenin yapıldığı söylenmektedir. Bu kale civarında birçok yılan bulunduğundan, bu kaleye Farsça Margar ve Margaar adı verilmiştir. Malkara sözü, yılanlı mağara veya yılanlı kale anlamına gelmektedir.

Malkara’nın çeşitli tarihi dönemlerde adı birçok değişiklerle günümüze gelmiştir. Margar-Margaar (İran’lılar), Megalo Hora (Bizanslılar), Megalo Goro, Migalgara, Maalgara ve en son şekli ile Malkara adını almıştır.

Türkler, Gazi Süleyman Paşa’nın emrindeki güçlerle Rumeliye geçmişlerdir (1353-1356). Bu sırada Hacıilbey, Lala Şahin, Balaban Bey, Küçükhıdır Bey, Evrenbey, Hacısungur Bey, Müstecep Bey gibi ünlü komutanlar öncülüğünde Tekirdağ, Vize, Keşan, İpsala ve Çorlu şehirleri hızla fethedilmiştir. Kaynaklar bu arada Malkara’nın da alındığını yazmaktadır. 1360’lı yılların başında Bizanslıların saldırıları sonucunda birçok yer gibi Malkara’da elden çıkmıştır. Ancak l. Murat, bölgede duruma hakim olunca, daha önce elden çıkan yerler, Malkara’da dahil bölge kesin olarak Türklerin eline geçti.(1363) Malkara’yı feth eden komutanın da Hacı İl Bey olduğu bilinmektedir.

Malkara’nın kesin olarak Türklere geçmesinden sonra, Osmanlıların iskan politikasına uygun olarak Anadolu’dan getirilen Yörükler, Malkara ve civarına yerleştirilmişlerdir. Bu arada, Ankara ve Çankırı dolaylarından getirilen bazı ahi grupları da Malkara'ya yerleştirilmişlerdir. Malkara ve civarına yerleştirilen Yörüklerin büyük bir bölümünün l. Mehmet (Çelebi) döneminde (1402-1421) Saruhanlı Beyliğinin yörükleri oldukları bilinmektedir. Bunlar; Konya, Aydın ve Muğla çevrelerinden getirilerek yerleştirilmişlerdir. Başlarında da ünlü Paşayiğit bulunmaktaydı.

İstanbul’un Türkler tarafından alınmasından sonra, Malkara’nın Balkanlara yapılacak seferler sırasında önem kazandığı görülür. Fatih döneminde Malkara, daha sonraları “ Evlad-ı Fatihan ” adıyla anılan akıcıların merkezi olacaktır. Paşayiğit’in soyundan Turhan Bey, yaşadığı dönem içinde Malkara’nın gelişmesini sağlamış, bu dönemde Malkara oldukça gelişmiştir. Zira, akıncı birliklerinin tüm ihtiyaçları buralardan karşılanmaktadır. Fatih döneminin önemli akıncı beylerinden, Ömer Bey’in kabri de (1488) Malkara’da bulunmaktadır.

Yükselme döneminde, Edirne-Belgrat önem kazanınca Malkara eski önemini yitirir, gibi görünür. Ancak bu sırada ünlü devlet adamlarının ve komutanlarının sürgün yeri olarak önemini devam ettirir. Bunlar arasında Hadım Süleyman Paşa (1548), Koca Sinan Paşa ünlü Osmanlı Vezir-i Azamıdır (1596), Sadrazamı Sofu Mehmet Paşa (1469), Hüsrev Mehmet Paşa, Melek Ahmet Paşa, Boynu Eğri Mahmut Paşa, Hacı Evhat, (1524’lerde Kanuni’nin özel öğretmeni), Bedri Mustafa Paşa bulunmaktadır.

Büyük Gezgin Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Malkara’ya da yer vererek Malkara’nın 1.150 haneden oluştuğunu, evlerin kiremit örtülü, bakımlı bir şehir olduğunu belirtir.

Malkara, 1828 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında ilk defa işgale uğramıştır. 1878 Osmanlı-Rus Savaşında da Tekirdağ işgale uğrayınca Malkara’da önemli göçlere sahne olmuştur. Malkara, tarihin en kötü günlerini Balkan Savaşı sırasında yaşamıştır. 9 Kasım 1912’de Bulgarlar tarafından işgale uğramıştır. Yerli Bulgar ve Rumların da işbirliği ile 500’den fazla kadın, erkek ve çocuk şehit edilmiştir. Katledilen insanlar, toplu olarak gömülmüşlerdir. İşgal 8.5 ay sürmüş, bu arada şehir yağma edilmiş, yakılmış, yıkılmış, 14 Temmuz 1913’te Mustafa ve Enver Paşa’nın birlikleri tarafından şehir harabe halinde kurtarılmıştır.

Malkara son kez l. Dünya Savaşı sonunda 20 Temmuz 1920’de Yunanlılar tarafından işgal edilmiş, 11 Ekim 1922’de sağlanan ateşkes uyarınca 14 Kasım 1922 tarihinde Yunanlıların şehri boşaltmasıyla kurtulmuştur.

Malkara 1870 yılına kadar Gelibolu’ya bağlı kalmış bu tarihte Edirne vilayetine bağlı Tekfurdağ Sancağına (Tekirdağ) bağlanmıştır. Bazı kayıtlara göre de Malkara 1880 yılında ilçe olmuştur.

Malkara ilçesi idari yönden 4 mahalle (Camiatik, Hacıehvat, Yenimahalle, Gazibey) 3 belde ve 70 köyden oluşmaktadır. Malkara ilçesinde biri ilçe merkezi, üçü kasaba (Sağlamtaş, Kozyörük, Balabancık) olmak üzere dört belediye teşkilatı vardır

Malkara ilçesinin nüfusu ile ilgili olarak arşiv kayıtları üzerinde yapılan incelemelerde 1455 yılında hane sayısının 789 olduğu, nüfusunun da 3.990 civarında olduğu anlaşılmaktadır. Kanuni Sultan Süleyman zamanında nüfusu 3084, 3. Mehmet döneminde ise nüfusunun 2.835 civarında olduğu görülmektedir. 1831 yılında yapılan ilk gercek nüfus sayımında toplam nüfus 5.778’dir.

Tekirdağ iline 56 km. uzaklıkta olan Malkara’nın kuzey batısında Uzunköprü, kuzey doğusunda Hayrabolu, güney doğusunda Şarköy, güneyinde Gelibolu, batısında ise Keşan bulunmaktadır.1.149 km2‘lik yüzölçümü ile Tekirdağ ilinin toprak alanı en geniş ilçesidir.

İlçede yüksek dağlar, vadiler yoktur. Genelde toprakları, aşınmış, tepelerden yarı ova özelliği gösteren plato görünümündedir. Tekirdağ ilinin en önemli dağı olan Tekir Dağları Malkara’ya 25 km. mesafededir. Bu dağlar, ilçemizin güney bölümünde, Tekirdağ-Gelibolu istikametinde uzanırlar. İlçenin sınırları Çimendere köyü yakınında son bulur. Ganos dağı, Tekir sıra dağlarının en önemli yükseltisidir. Malkara’nın yüzey şekilleri nedeni ile büyük akarsuları yoktur. Barajları ve göletleri besleyen dereler vardır.

İlçe; kara iklimine sahip olup, kış ayları soğuk ve yağışlı geçmektedir. Yazlar da, genellikle sıcak ve kuraktır. Yıllık yağış ortalaması 500 milimetredir.

Malkara, Tekirdağ il merkezinin 58 km batısındadır. Tekirdağ’dan Yunanistan’a ulaşan D-110 karayolu üzerindedir. İlçenin, İstanbul- Tekirdağ –Çanakkale-Edirne-Kırklareli gibi il merkezleri ile yol bağlantısı bulunmaktadır.
 
Cevap: Tekirdağ İlçeleri Bilgileri ve Tanıtımı

MURATLI

Muratlı, İstanbul – Edirne ve Tekirdağ – Edirne hattı üzerinde önemli bir merkez olup eski sefer yolları arasında bir geçit yeri üzerindedir. Osmanlı hükümdarı l. Sultan Murat, sefer dönüşü bu bölgeden geçerken eski karayolu köprüsünün güneyinde ordugah kurmuş ve bu alanı çok beğenmiş.

Muratlı’nın ismiyle alakalı şu rivayet anlatılır:

Yaveri hükümdarına:

-Sultanım bu beldeyi çok beğendiniz. Bu beldeye ne ad verelim?

diye sormuş.

Sultan:

- “Murat Eli olsun “, diye ferman buyurmuş.

Böylece tarihe ve coğrafyaya bu adla geçmiştir. Zaman içerisinde bu adın söylenmesi biraz zor gelince Murat Eli, Muratlı’ya dönüşmüştür. Tarihin önemli bir olayı da hemen Muratlı’ya yakın Büyük Karıştıran ‘da geçmiştir. İkinci Beyazıt oğlu Yavuz Sultan Selim ile bu topraklarda savaşmıştır. Yavuz Sultan Selim, Edirne’ye doğru giderken Muratlı ilçesine bağlı Yukarı Yeşilsırt köyünde Ulaz mevkiinde ölmüştür.

Muratlı Cumhuriyet döneminde Atatürk tarafından göçmenlerin yerleştirilmesiyle kurulmuş bir ilçemizdir.

Muratlı merkezinin çok eski zamanlardan beri meskün bir yer olduğunu İnanlı Tarım İşletmesi (Eski adıyla İnanlı inekhanesi ve aygır deposu)yakınında bulunan ve Zindan Üstü (Şimdiki Sarı Bayır) adı verilen yerde şehir kalıntılarının temellerinden çıkan küp ve bakır parçalarından anlaşılmaktadır. Muratlı Bağlar mevkiinin de eski yerleşim yeri olduğu bilinmektedir.

19. Yüzyılın sonlarında demiryolu geçinceye kadar (1870) 17 hanelik bir yer olan Muratlı, sonraları 30-40 haneye ulaşmıştır. Köy gelişerek 1910 yılında nahiye (bucak) merkezi olmuştur.

Cumhuriyet devrinde göçmenlerin ilçeye yerleştirilmeye başlaması ile Muratlı hızla büyümüştür. İlçe uzun zaman Çorlu kazasına bağlı bir nahiye olarak yönetilmiş, 01.09.1957 tarihinde ilçe olmuştur.

Muratlı ilçesi idari yönden 6 mahalle ( Fatih, İstiklal, Kazım Dirik, Kurtpınar, Muradiye, Turan ) ve 16 köyden oluşmaktadır.

Muratlı, 1959 yılında elektriğe kavuşmuş, 1971 yılında ise ulusal şebekeye bağlanmıştır. 1968 yılında ilçe düzenli suya kavuşmuş, 1972 yılında ise yeterli duruma getirilmiştir.
Muratlı, il merkezine 24 km uzaklıkta olup, doğusunda Çorlu ilçesi, güneyinde Tekirdağ ve kuzeyinde Kırklareli ilinin Lüleburgaz ilçesi bulunur.

Yüzölçümü 427 km² ‘dir. İlçede yüksek dağlar ve vadiler yoktur. İlçe toprakları genellikle geniş tabanlı ve bereketli düz alanlardan (ovalardan) oluşur. Bazı kesimler engebeli olmakla birlikte bunların yükseklikleri çok azdır.

Kaynağı ilimiz sınırları içinde olan en önemli akarsu Ergene güney-batıya doğru akarak Muratlı yakınlarındaki İnanlı köyüne kadar Çorlu ve Vize sularıyla birleşerek Ergene nehri (çayı) adını alır.

İlçenin sahip olduğu toprakları çok büyük bir kısmı tarıma elverişlidir. İlçenin orman yapısı yok gibidir.

Kara iklimine sahip olan ilçe kış aylarında soğuk ve yağışlıdır. Yazlar da genellikle sıcak ve kuraktır. Yıllık yağış ortalaması 587.6 mm’dir. Sıcaklık ortalaması 18.7C ’dir.

İstanbul-Edirne demiryolu, Çerkezköy–Çorlu ve Muratlı istasyonlarından geçer. Uzunluğu Muratlı İlçesi sınırlarında 21 Km. dir. İlçede bir istasyon şefliği bulunmaktadır. İstasyon 5 yoldan meydana gelmiştir. İstasyonun 1. Yolunda 300 m. Uzunluğunda 7 metre eninde yükleme ve boşaltma rampası vardır. D.D.Y. Muratlı Tren İstasyonu:1870 yılında Avusturya’lılar tarafında inşa edilmiştir. 1937 yılına kadar, Faransız demiryolu şirketi tarafından işletilmiştir. Aynı yıldan itibaren TCDD İşletmesine geçmiştir. D-110 ve D-100 karayollarını birleştiren karayolunun ilçeden geçmesi yörenin yurtiçi ve yurtdışı ulaşımını kolaylaştırmaktadır.
 
Cevap: Tekirdağ İlçeleri Bilgileri ve Tanıtımı

SARAY

Saray’ın eski bir yerleşme merkezi olduğu, Güneşkaya (Güneşli) mevkiindeki tarihi kalıntılardan anlaşılmaktadır.

Tekirdağ ilindeki en eski yerleşme bölgelerinden Saray ilçesi sınırları içindeki Güneşkaya ve ve Güngörmez mağaralarında Paleolitik (Eski Taş Devri) ve Kalkolitik yerleşme izlerine rastlanmıştır.

İlçe; Bizans döneminde küçük bir yerleşme birimiydi. Osmanlılar döneminde ise Istırancaların güney eteklerini izleyerek iki başkenti Edirne’yi İstanbul’a bağlayan yol üzerinde yer almasından önem kazanmıştır.

Cengiz Han’ın soyundan gelen Kırım Hanları 18. Yüzyılda bu bölgede özellikle de Saray dolaylarında sürgün hayat yaşamışlardır. Bugün Saray Ayaz Paşa Camii avlusunda gömülü olan Kırım Hanları şunlardır:

ll. Devlet Giray Han: ölümü 1725, ll. Fetih Giray Han ölümü 1746, İslam Giray Sultan ölümü 1742, lll. Selim Giray Han: ölümü 1785, lV. Devlet Giray Han: ölümü 1780, Şahbaz Giray Han: ölümü 1792,

Saray, Fatih döneminden 19. Yüzyılın sonlarına kadar Edirne Vilayeti Kırkkilise (Kırklareli) Sancağı’nın Vize kazasına bağlı bir nahiye olarak yönetilmiş.1916’da Kırkkilise sancağına bağlı bir kaza merkezi olmuştur.

Milli mücadele sırasında bütün bölge ile birlikte Yunan işgaline uğramıştır. 1920’ de başlayan bu işgal Mudanya Mütarekesi ile 15 Ekim 1922 ‘de İtalyanlara teslim edilen Saray, 30 Ekim 1922 ‘de ise Yunan işgalinden kurtulmuştur.

Saray ilçesi idari yönden 4 mahalle (Ayazpaşa, Kemal Paşa, Pazarcık, Yenimahalle) 2 Kasaba (Beyazköy, Büyükyoncalı ) ve 20 köyden oluşmaktadır.

Saray ilçesi, kuzeyde Karadeniz, Kırklareli, doğuda İstanbul, güneyde Çerkezköy, batıda Çorlu ile çevrilidir.

Yüzölçümü 612 km² olup İl merkezine uzaklığı 82 km’dir.İlçenin yükseltisi ise 140m’dir.

Düz bir alan üzerine kurulmuş bulunan ilçe topraklarının büyük bölümü Ergene Havzasında yer alır. Arazi kuzeydoğuda Yıldız (Istıranca) dağlarına doğru yükselerek uzanır. İlçenin en yüksek noktası Yıldız dağları üzerinde yer alan Karatepe’dir.(473m)

Trakya bölgesine hayat veren Ergene nehri Saray ilçesindeki Karatepe Güneşkaya mevkiinden doğar. Diğer iki akarsu Vize suyu ile Galata deresidir.Vize suyu ilçe dışında Ergene nehrine karışırken, Galata deresi Saray ilçesinin doğusundan geçip Çerkezköy ilçesinde Ergene nehrine ulaşır.

İlçenin sahip olduğu toprakların 314.895 dekarı kullanılan tarım alanları teşkil ederken orman ve fundalık alanlar 255.665 dekardır.

Trakya’da tek Karaçam ormanı Saray Kastro yöresinde bulunur. Bu sebeple Kastro yöresindeki 329 hektarlık Karaçam ormanı 18 Nisan 1988 tarihinde doğayı koruma alanı (Milli Park) olarak ayrılmıştır. Yıldız Dağları (Istranca) ormanlıktır. Bu ormanlarda geniş yapraklı ağaçlardan, meşe ve karaçam hakimdir. “Bahçeköy” bölgenin önemli orman işletmelerinden biridir.

İlçede kara iklimi hakimdir.Kış ayları soğuk ve yağışlı geçmektedir.Yazlar sıcak ve kuraktır. Yıllık yağış ortalaması 678.2 mm’dir.
Tekirdağ’ın Karadeniz’e açılan tek kapısı durumundaki Saray; Istıranca dağlarının güney eteklerinden geçen İstanbul-Kırklareli yolu üzerindedir. İl merkezine Çorlu-Çerkezköy ilçeleri üzerinden 81 km, Muratlı ilçesi- Vakıflar kavşağı üzerinden 78 km’dir.
 
Cevap: Tekirdağ İlçeleri Bilgileri ve Tanıtımı

ŞARKÖY

Şarköy ilçesinin batısında Kızılcaterzi köyü Buruneren çiftliği ve Fener Karadutlar mevkii ile Sofuköy’de İ.Ö. 6000-3000 yıllarına ait yerleşmeler tesbit edilmiştir. Bu yerleşmelerde savaş ve günlük kullanım aracı olarak kullanılan taş baltaların üretildiği ortaya çıkarılmıştır.

Şarköy İğdebağları (Araplı) köyü Kozmanderesi mevkiinde erken devir çağına ait (İ.Ö.1200) bronz eserler bulunmuştur. Bu eserler o dönemin maden kültürünü ne derece önemli olduğunu göstermekle birlikte aralarında Miken kılıçlarının da bulunması Ege dünyasıyla Trakya arasındaki ilişkileri göstermektedir.

M.Ö. 750-550 yılları arasında Yunanlılar Traklarla karşılıklı anlaşarak il kıyılarında koloniler kurmuşlardır. Kipert’in antik haritasına göre, il sınırları içinde ve Marmara Denizi kıyısında kurulan koloniler batıdan doğuya doğru şunlardır: Heraklea (Eriklice), Hora (Hoşköy), Ganos (Ganoz), Bizatnhe-Panion (Barbaros). M.Ö. 168-M.S. 395 yılları arasında bölgeye Romalılar hakim olurlar. Bu dönemde yöre, yarı bağımsız yaşamış fakat Trak kavimleri Romalılar’ın hakimiyetine uzun zaman direnmişlerdir.

Şarköy’ün bugünkü yerinde Antik ve Bizans devri haritalarında Tristatis, Agora gibi oturma yerlerine rastlanmaktadır. Rumeli’yi fetheden Orhan Bey’in en büyük oğlu Süleyman Paşa zamanında ŞEHİRKÖY diye anılan adı, buraya Anadolu’dan göç eden Yörük Türklerin ağzında, şehirden Şar’a dönüştürülmüş ve Şarköy diye söylenmiştir.

Süleyman Paşa 1354 tarihinde Gelibolu’yu aldıktan sonra Şarköy ve Mürefte’yi alamadan fütühatını Tekirdağ’a uzatmıştır. 1356 tarihinde ani ölümünden önce Şarköy’ü de fethetmiştir. Süleyman Paşa’nın ölümünden sonra Şarköy’ü Bizanslılar tekrar geri almışlar ise de, I. Sultan Murat tahta geçer geçmez, 1362 yılında Şarköy’ü yeniden almıştır. Osmanlı Türkleri’nin Rumeli’yi almalarını sağlayan kuvvetlerin başında Yörükler, onlardan kurulmuş Yayalar ve Müsellemler gelir. Sultan Orhan zamanında başlayıp Fatih’e kadar, gittikçe hızı azalarak süregelen ve büyük Yörük akını, çok kısa zamanda il topraklarını kolayca doldurdu ve Türkleştirdi. Örneğin; Araplı (İğdebağları) Köyü Suriye Yörükleri tarafından kurulmuştur.

Balkan Savaşı’nda ordularımız 15-21 Ekim 1912 tarihli Lüleburgaz Savaşı’nda yenilince Çatalca’ya kadar çekildi. 4-20 Kasım tarihinde Çatalca’ya saldıran Bulgarlar bir netice alamayınca iki aylık bir mütareke imzalandı. Bu arada Şarköy ve Gelibolu cephesini 2. Tümen takviyeli olarak savunmakta idi. Mütareke bitince Bulgarlar 22 Aralık 1912 tarihinde 10. Kolordu taburlarını Marmara kıyılarından taşıyarak Şarköy’e çıktılar. 10 Haziran’da ordumuz taarruza geçerek Şarköy, Mürefte başta olmak üzere tüm Trakya topraklarını Bulgarlar’dan kurtardılar.

I. Dünya Savaşı sonrası gelişen olaylar neticesinde 20 Temmuz 1920 günü Yunanlılar Tekirdağ kıyılarına çıkartma yaptılar.

Rum ve Ermeniler’in içerden savaşa katılmaları ve Yunan işgal kuvvetlerine yardımcı olmaları sonunda birliklerimiz gerilediler. Şarköy 2,5 yıl kadar Yunan işgali altında kaldı. Şarköy 17 Kasım 1922 günü Yunan işgalinden kurtuldu.

Şarköy’ün hangi tarihte ilçe olduğu bilinmemekte ise de; 30 Mayıs 1926 tarih ve 877 Sayılı Mülki Teşkilat Kanunu ile bağlı bulunduğu Gelibolu ilinin ilçe olması üzerine Gelibolu’dan bağlantısı kesilerek Tekirdağ iline bağlanmış, bu tarihte ilçe olan Mürefte ise bucak merkezine dönüştürülerek köyleriyle birlikte Şarköy ilçesine bağlanmıştır.

Şarköy ilçesi idari yönden 3 mahalle (İstiklal, Cumhuriyet, Cami-i Kebir), 2 belde ( Mürefte, Hoşköy) ve 26 köyden oluşmaktadır.

Şarköy, İl Merkezine sahil yolu ile 68 km, E 23 Kara Yolu ile 93 km`dir. Kuzeyinde Malkara, kuzeydoğusunda Tekirdağ, güney ve güneydoğusunda Marmara Denizi ve batısında Gelibolu bulunmaktadır. Yüzölçümü 555 km² ‘dir.

Şarköy ve Mürefte’ye Ganoz Dağları hakim olup 945 m yüksekliği olmasına rağmen deniz kıyısından itibaren ani yükselme gösterdiğinden ulu bir dağ görünümü arzetmektedir. Marmara Çukurları ile Ganoz Körfezi arasında Muratlı ve Çorlu’dan başlayarak güneybatıya uzanan üç fay bulunmaktadır. Bundan dolayı ŞARKÖY-MÜREFTE-TEKİRDAĞ Türkiye’nin depreme hassas bölgelerindendir. MTA Enstitüsü tarafından bölge birinci derecede deprem bölgesi ilan edilmiştir. Şarköy’ün kuzey, doğu ve batı yöreleri oldukça engebelidir. Şarköy ilçe sınırları içinde kalan kıyılarda denize ulaşan derelerin yataklarında oluşan ova Şarköy kıyı ovasıdır. Şarköy ovası Tekir Dağlarının güney eteklerinde Hoşköy’den Kızılcaterzi’ye kadar uzanan bir alüvyon ovasıdır. Şarköy ovasının gerisinde kıyı taraçaları yer alır. Özellikle Mürefte ve Şarköy kıyılarında bu taraçalar diğer kıyılara oranla daha belirgindir.

İlçe hudutları içinde kalan topraklarda akan en önemli akarsular şunlardır; Gaziköy, Hoşköy, Gölcük ve Tepeköy dereleri. Dereler yaz mevsiminde ya tamamen ya da kısmen kururlar. Gölcük Deresi ilçenin kuzeyini takip ederek Saroz Körfezine dökülür.

İlçenin doğal bitki örtüsü: Marmara Denizi’ne bakan yamaçlarda iklim tipine uygun olarak gelişme gösteren makiler ve fundalıklardır. İç kesimlerde ise kışın yapraklarını döken meşe türleri, gürgen, dış budak, ıhlamur, çınar ve karaağaç görülmektedir.

İlçenin sahip olduğu toprakların büyük bir kısmı tarıma elverişli değildir. Orman bölgesi bakımından oldukça zengindir.(203.090 dekar)

Şarköy, yarı nemli iklim tipine girmektedir. Akdeniz iklim tipi ile Karadeniz iklim tipi arasında geçiş özelliği gösteren bir iklime sahiptir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlıdır. İçerilerde daha ziyade karasal iklimin etkisi görülür. Yıllık yağış ortalaması 550.6 mm'dir.
Tekirdağ-Malkara yolunun 48. Kilometresinde Karıştıran’dan güneye ayrılan 38 km’lik yolla D-110 Karayoluna bağlantılıdır. İl merkezine uzaklığı 86 km’dir. Ayrıca ilçe merkezi Gelibolu’ya bağlı Kavak Köyü kavşağından 24 km’lik bir asfalt yol ile Keşan-Gelibolu yoluna bağlantılıdır. Şarköy-Gelibolu arası 54 km’dir. Şarköy’ü Tekirdağ iline bağlayan sahil yolu yeterince kullanılabilecek durumda değildir. Şarköy’e düzenli bir deniz ulaşımı yoktur. Küçük tonajlı ve gezi motorları iskeleden istifade edebilmektedir. Yazları Avşa ve Marmara Adaları’na Şarköy’den motor seferleri düzenlenir.
 
Geri
Üst